Etiket: Mülteciler

  • Terör örgütünün büyük korkusu: Anneler ve mülteciler

    Terör örgütünün büyük korkusu: Anneler ve mülteciler

    Asılsız Soykırım İddialarıyla Mücadele Derneği (ASİMED) Başkanı Savaş Eğilmez, yurt içinde ve dışında düzenlenen operasyonlar sonucunda bitme noktasına gelen PKK terör örgütünün faaliyetlerine başladığı günden beri kullandığı çocukları bir kez daha zorla sahaya sürmeye çalıştığını belirterek, son dönemde çok ciddi kayıplara uğrayan ve militan bulmakta zorlanan terör örgütünün elinde çok sayıda çocuğun bulunduğunun bağımsız kaynaklar tarafından dile getirildiğini söyledi.

    Çocukları canlı bomba olarak satıyor

    Terör örgütü gerek yurt içinde gerekse yurt dışında kaçırdığı bu çocukların bir kısmını henüz olgunlaşmamış dini duyguları üzerinden, bir kısmını kimyasal ilaçlar aracılığıyla, bir kısmını da aileleri üzerinden tehdit ederek kendisine militan yaptığını anlatan Eğilmez, “İşin daha korkunç tarafı ise bu çocukların bazılarını başta DEAŞ olmak üzere diğer terör örgütlerine canlı bomba olarak satıyor olmasıdır. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Irak ve Suriye misyonlarının raporlarında 9 ile 15 yaşları arasında olan bu çocukların sayısının 1000’in üzerinde olduğu belirtiliyor. PKK’lı teröristlerin özellikle Arap, Türkmen, ve Yezidi ailelerden çocuklarını kaçırıp, DEAŞ terör örgütüne sattığı insan hakları örgütü temsilcilerinin raporlarında defalarca yer bulmuştur. Kaçırdığı çocukları canlı bomba olarak yetiştirip, satmakla yetinmeyen PKK, bu çocukları ayrıca çatışmalarda ön saflarda ölüme de göndermektedir. PKK terör örgütünün Suriye uzantısı YPG tarafından eğitilen ve savaştırılan çocuklar resimlerle, videolarla onlarca raporda yer bulmuştur” diye konuştu.

    Ölüme sürüklenen çocukların üçte birinin cinsel taciz ve tecavüzlere maruz kaldığını ifade eden Asılsız Soykırım İddialarıyla Mücadele Derneği (ASİMED) Başkanı Savaş Eğilmez, “Okul sıralarında olması gereken çocukların kaçırılarak çatışmalara sürüklendiği, uyuşturucuya alıştırıldıkları, üç çocuktan birinin cinsel istismar ve tecavüz vakalarıyla karşı karşıya kaldıkları da defalarca belgelenmiştir. ABD’de bu durumu, PKK’nın gençleri kaçırarak bünyesine kattığı, doktrine ettiği ve silahlı unsurların içinde kullandığı şekliyle resmi belgelerine kaydetmiştir” dedi.

    Terörün Güvenli Bölge ve Mülteci Korkusu

    Son dönemde büyük darbeler alan terör örgütü PKK’nın bu günlerde ki en büyük korkusunun Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın da üzerinde ısrarlı ve kararlı bir şekilde durduğu “terörden arındırılmış güvenli bölgenin” tesis edilmesi olduğunu vurgulayan Eğilmez, “Terör örgütünün sözde temsilcileri Amerika’da ve Avrupa başkentlerinde kapı kapı dolaşıp, Suriye’nin kuzeyinde Türkiye’nin kontrolünde güvenli bölge oluşturulmaması için yoğun kulis çalışmaları yapıyorlar. Bu plan içerisinde terör örgütünü en çok endişelendiren ve paniğe sevk eden durum, Sayın Cumhurbaşkanımızın dile getirdiği Suriyeli mültecilerin bir kısmının tesis edilecek güvenli bölgeye yerleştirilecek olmasıdır. Terör örgütü, bu projenin gerçekleşmesi durumunda Suriye’nin kuzeyinde ABD’den aldığı desteğe rağmen alan hakimiyetini kaybedeceğini çok iyi biliyor. Bu nedenle çocuk katili ve çocuk taciri olan bu örgüt, Avrupa ve Amerika’da ki temsilcileri aracılığıyla Türk Devletinin mülteci planının hayata geçmesi durumunda gülünç bir şekilde bölgedeki Kürtleri katledeceği! propagandası yapıyor” diye konuştu.

    Farklı düşüncelerimizi bir kenara bırakıp bir olmalıyız

    Çocukları kaçırılan annelerin Diyarbakır’da başlattığı muazzam eylemin, Türk Devleti’nin kararlı güvenli bölge planı, terör örgütünün militan devşirme ve alan hakimiyeti mücadelesine büyük bir darbe vurduğuna dikkat çeken Eğilmez açıklamasını şöyle sürdürdü;

    “Türk Devleti’nin ve annelerin attığı adımlar, terör örgütünü ve siyasi uzantılarını çaresiz ve hareketsiz bırakmıştır. Bu nedenle siyasi düşüncemiz ne olursa olsun, her birimizin Türk Devleti’nin yanında olması hayati bir sorumluluktur.”

  • Suriyeli mülteciler için ’Temel Haklar Atölyesi’ yapıldı

    Mersin Barosu İnsan Hakları Merkezi ile Yuva Derneği işbirliğinde, geçici korumadan yararlanan Suriyeli mülteciler için düzenlenen ‘Temel Haklar Atölyesi’nde, Mersin’deki mülteciler yasal hakları konusunda bilgilendirildi.

    Yuva Derneği’nin, Mersin Barosu’ndan talebi doğrultusunda yapılan çalışma kapsamında, Mersin Barosu İnsan Hakları Merkezi Başkanı Hasan Keleşoğlu, Başkan Yardımcısı Ezgi Özkan ve merkez üyesi Mehdi Zana Akkaya, Yuva Derneği’ne üye Suriyeli mültecilere ilk eğitimi, İnsan Hakları Haftası’nda verdi.

    Atölye çalışması hakkında bilgi veren Ezgi Özkan, “Derneğe kayıtlı Suriyeli mülteci için ilk eğitimimizi tamamladık. Eğitim kapsamında mültecilerin eğitim, sağlık ve çalışma haklarından faydalanabilmeleri için nerelere başvurmaları gerektiği konusu başta olmak üzere, tüm yasal hakları konusunda bilinçlendirdik. Dernek üyesi yaklaşık 500 mülteciye ulaşıp, belirli periyotlarda atölye çalışması yaparak, onların hakları konusunda bilinçlenmelerini sağlamayı hedefliyoruz. Mültecilerin hukuki destek alabileceği adres, Mersin Barosu’dur. Mersin Barosu Adli Yardım Bürosu’na başvurabilirler. Ayrıca, Mersin Barosu İnsan Hakları Merkezi bünyesinde oluşturulacak olan Mülteci Hakları Komisyonu üzerinden, mültecilere gönüllü hukuki yardım sağlanacaktır” dedi.

    Yasal haklarını bilmedikleri için hakları ihlal edilen mültecilerin, toplumsal hayata daha etkin bir şekilde katılmalarını sağlamak amacıyla, Mersin Barosu İnsan Hakları Merkezi olarak sivil toplum örgütleri ve ilgili kurumlarla işbirliği yapmaya hazır olduklarını belirten Özkan, “Milyonlarca mültecinin sosyal entegrasyonu, Türkiye’nin ve kentimizin önemli sorunlarından birisi olduğu unutulmamalıdır” diye konuştu.

  • Mülteciler, çalışma hayatına hazırlanıyor

    Mersin’de mültecilerin çalışma hayatına hazırlanmasına yönelik seminer düzenlendi.

    Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği Bürosu (UNHCR), ACTED ve İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü işbirlikleriyle yürütülen ’Mültecilerin Çalışma Haklarından Yararlanmasını Sağlamak, Geçim Kaynakları ve Mikro İşletmelerinin Başarılı Bir Şekilde Gelişmesini Desteklemek’ konulu seminerde, İŞKUR Mersin İl Müdürü Mustafa Kutlu, geçici koruma sağlanan vatandaşlara kurumun verdiği hizmetleri anlattı.

    Program sonunda Mersin Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürlüğünce yürütülen İş Kulüpleri Projesine katılan Suriyeli katılımcılara ’İş Kulüpleri Katılım Belgesi’ takdim edildi.

  • Elazığ’da kadınlar, yetim ve mülteciler için örüyor

    Elazığ’da kadınlar tarafından yetim ve Azez kampındaki mültecilere ulaştırılmak üzere atkı ve bere örülmeye başlandı.

    İHH Elazığ Şubesi Yetim Komisyonu Bayanlar Kolu, Elazığ’daki yetimler ve Azez kampındaki mültecilere ulaştırılmak amacıyla “İlmikleri Atalım, Yetimleri Isıtalım” kampanyası başlattı. Kampanya kapsamında Baskil İlçesi Halk Eğitim Merkezinde eğitim alan kursiyerlerin katkılarıyla atkı ve bereler örülmeye başlandı. Atı ve berelerin örülmesinin ardından belirlenen ihtiyaç sahiplerine ulaştırılacağı bildirildi.

    Bu tür faaliyetlerin çok önemli olduğunu belirten, İlçe Milli Eğitim Müdür Vekili Satım Kaya, Baskil halkının her zaman bu tür hayır işlerine öncülük ettiğini söyledi.

    İlçe Halk Eğitim Merkezi Müdürü Yusuf Ergen’de, hayra vesile olmaktan dolayı tüm kursiyerlerle birlikte mutlu olduklarını ifade etti.

    Atkı ve berelerin ilmik ilmik dokunduğunu aktaran İHH Elazığ Şubesi Yetim Komisyonu Bayanlar Kolu Sorumlusu Tuba Erdoğan ise, ürünlerin Elazığ’da 350 yetime ve Suriye Azez kampında kalan mültecilere ulaştırılacağını kaydetti.

  • Medya ve Mülteciler Basın Buluşmaları’nın üçüncü haftası tamamlandı

    Medya ve Mülteciler Basın Buluşmaları’nın üçüncü haftasının son günü Türkiye Haber Kameramanları Derneği Başkanı Aytekin Polatel ve Türkiye Foto Muhabirleri Derneği Başkanı Rıza Özel’in “Haber Kameramanlarının ve Foto Muhabirlerinin Gözünden Mülteciler” konulu oturumu ile başladı.

    Haber kameramanlığının zorluğuna dikkat çeken Aytekin Polatel, özellikle mültecilerin yaşadığı dramları çekerken duygusal anlar yaşadıklarını belirterek, “Haber kameramanlarının çektiği görüntüler ülkelerin bile çok önemli kararlar vermelerine neden oluyor. Çektiğim birçok görüntüde ağladığım çok zamanlar oldu. Haber kameramanları çok önemli görevler üstleniyor. Bir STK olarak da farkındalık yaratmaya yönelik çalışmalar da yapıyoruz. İletişim fakültelerinde sığınmacı ve mültecilere bakışlarına yönelik çalışma yaptık. Genç iletişimciler haber yarışması yaptık. Bölgelerindeki mülteci haberlerine yönelik. 50’ye yakın görüntü geldi. Bakış açıları dram, çalışma hayatı ve göç yolculuğu üzerine yoğunlaşmıştı” dedi.

    2015 yılında gerçekleştirdikleri yarışmanın tanıtım filminin ardından bu yarışmanın önemini dile getiren Polatel, “O seneki konu başlığımız ‘Gençler için mülteciler’di. Şimdi haber kameramanlığı öyle bir meslek ki 7 gün 24 saat kamuoyunun gözü ve kulağı oluyorsunuz. Kimin için görüyorsunuz, kimin için duyuyorsunuz? Tabi ki kamuoyu için görüp duyuyoruz. Biz dünyanın en sıcak bölgesinde görev yapan insanlarız. Meslektaşlarımızla beraber dünyanın en sıcak bölgesinde görev yapan insanlarız. Bizim çektiğimiz görüntüler ülkelerin savaş ve barış kararı vermelerine neden oluyor. Küçük bir detay ile küçük bir görüntüyle toplumların harekete geçmesine, ülkelerin bir karar verme noktasına gelmesine neden oluyor. O yüzden gelecekteki bu mesleği yapacak olan insanların da meslektaşlarımızın da neler düşündüğünü görmek için bu yarışmayı yaptık ve çok güzel sonuçlar elde ettik” ifadelerini kullandı.

    Polatel’den sonra söz alan ve gösterdiği göç fotoğraflarının hikayelerini ve mesleğin zorluklarını dile getiren Rıza Özel ise, “Belki biraz daha bu kareleri akılda tutarak insanların yaşadıkları durumları ortaya koymaya çalışmalıyız. En azından kendi coğrafyamızda bu hikayeleri fotoğraflarla anlatırken onlar için neler yapabiliriz ya da onlara zarar vermeden bu işi nasıl yapabiliriz bunu düşünmek lazım” şeklinde konuştu.

    Sosyal medya fotoğrafları manipülasyona çok açık

    Konuşmasında sosyal medyada yayınlanan fotoğraflarla yapılan haberlere de değinen Türkiye Foto Muhabirleri Derneği Başkanı Özel, “İnandırıcılık önemli. Bunu da görselle sağlıyorsunuz. Çok iyi foto manipülasyon yapanlar var. Anlık fotoğraf atanlar var. Bunun ayrımını yapabilmek gerekiyor. Ben bir foto muhabiri olarak en azından bu alanda bir dernek başkanı olarak her yerde söylüyorum. Bu tür fotoğrafları kesinlikle kullanmayın. Sosyal medya asla güvenilir bir kaynak değil. Manipülasyona çok açık” ifadesini kullandı.

    “Bu sadece Türkiye’nin sorunu değil, dünyanın sorunu”

    Medya ve Mülteciler Basın Buluşmaları üçüncü hafta programının kapanışını SGDD Genel Koordinatörü İbrahim Vurgun Kavlak gerçekleştirdi. Bu buluşmalar sayesinde yerel medya mensuplarıyla bir araya gelmekten mutlu olduklarını dile getiren Kavlak, her sene bu organizasyonun daha da büyüyerek devam edeceğini belirterek şunları söyledi:

    “Gazetecileri sabit bir yerde tutmak zor sabredip bizi dinlediğiniz için teşekkürler. Toplantının verimli olduğunu düşünüyoruz. Sizden gelen geri bildirimler doğrultusunda yapmış olduğumuz toplantıları güncellemeye çalışıyoruz. Sizinle buluşmamız konusunda vermiş olduğu desteklerden dolayı özellikle T.C. Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Mehmet Akarca’ya çok teşekkür ederim. Göç konusu hep savaşla, yoksullukla ilişkilendirilir fakat biz mülteciler bohçalarını toplayıp gelemezler bilgi birikimleri ile birlikte gelirler diyoruz. Biz bu coğrafyanın insanlarıyız ve maalesef göç hareketlerinin yaşandığı bir toprakta bulunuyoruz. Göç konusunda üzülmekten başka yapacak şeylerin de olduğuna inanıyoruz. Göçe alanında en iyi habercilik ödülleri konusunu açılışta yaptığımız gibi kapanışta da bir vurgu yapmak isterim. Tabii ki göç konusunun temelinde aslında bir eşitsizlik durumu yatıyor. Yani konunun ana özü aslında birçok insanın refah içerisinde yaşadığı bir dünya düzeninde, kaynakları yeterli olmasına rağmen maalesef ki daha fazlasının yoksulluklar içerisinde yaşıyor olması. Ama bunun değişmesi tabi ki bu dünya içerisinde yaşayan kişilerin çabaları ya da çalışmaları ile mümkün olabilecek şeyler. Türkiye’de yaşanan mülteci konularını Avrupa’da gittiğimiz tüm toplantılarda anlatıyoruz. Bunun sadece Türkiye’nin sorunu değil dünyanın sorunu, insanlık sorunu olduğunu aktarıyoruz. Hepinize çok teşekkür ederim.”

    “Öncelikli çabamız herkesin insani olanaklara erişmeni sağlamak olmalı”

    Anadolu halkları olarak başka bir coğrafyadan gelindiğini ifade eden İbrahim Vurgun Kavlak, “Orta Asya’dan gelmişiz. Aslında göçmen kökenli bir ülkeyiz. Bugün Türkiye’nin misafir ettiği kişiler var ve bu kişiler sadece bilgilerini getirmiyorlar. Birtakım problemleri de elbette ki getirebiliyorlar. Bu tabi ki bir tartışma konusu. Türkiye’de 370 bin Suriyeli çocuk doğdu. 1 milyon 600 bin kişi, 18 ve 18 yaş altı nüfusu temsil ediyor. Dolayısıyla bundan birkaç yıl sonra Suriye’yi tanımayan, Suriye ile tarihsel, toplumsal, kültürel ve duygusal bağı olmayan belki yaklaşık 2 milyon kişi burada olacak. Geri döneceklermiş gibi değil dönmeyeceklermiş gibi bizim planımızı yapmamı lazım. Ama dönmek isteyenlere tabi ki kapı her zaman açık. Aksi takdirde eğitime erişim, kamu güvenliği veya kamu yararı açısından risk oluşturabilir. Dolayısıyla bizim öncelikli çabamız herkesin insani olanaklara, hak ve hizmetlere, uyruk, din, dil, ırk ayrımı gözetmeksizin erişmenin şartlarının oluşmasını sağlamaya çalışmak olmalı” şeklinde konuştu.

    “Türk vatandaşlarının hastanelerde bekleme süreleri azalacak”

    Kapanış konuşmasının ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Kavlak, sığınmacıların sağlık hizmetlerine ulaşım sorunu hakkında kendisine yönlendirilen bir soru üzerine, “Sağlık Bakanlığı’nın Dünya Sağlık Örgütü ile beraber bir programı bulunmakta. Aynı zamanda ‘Sıhhat Projesi’ adlı bir başka projesi daha bulunmakta. Bu çerçevede oluşturulan bir komisyon, Suriye’de eğitim almış doktor ve hemşirelere bir sınav uyguluyor ve bu sınav neticesinde gerçekten Suriye’de tıp eğitimi almış olduğuna inanılan ve tasdik edilen kişiler bir eğitime tabi tutuluyorlar. Türk doktorlar tarafından aynı zamanda uygulamalı olarak ‘Göçmen Sağlığı Merkezleri’nde 6 haftalık bir oryantasyon programına tabi tutuluyorlar. Biz de o programın içindeyiz, merkezdeki eğitimlerin bir parçasıyız. Aynı zamanda psikolog ve sosyal destek hizmetleri de veriyoruz. Dolayısıyla bugün Sağlık Bakanlığı’nın yaklaşık 500 civarında Göçmen Sağlığı Merkezi Projesi var. Burada Suriyeli doktorlar, hemşireler, fizyoterapistler eğitim alıyorlar ve daha sonra kendileri sadece Suriyelilere bakmakla yükümlü oluyorlar. Bu çalışma ile Türk vatandaşları için kurulmuş olan devlet hastanelerinde bekleyen Türk vatandaşlarının bekleme sürelerini azaltmak, doktorların dil bariyerinden ötürü muayene sürelerinin uzamasını engellemek amaçlanıyor” dedi.

    Sığınmacılar ve Göçmenlerle Dayanışma Derneği (SGDD) ve Mülteci Destek Derneği (MUDEM) tarafından organize edilen ve aralık ayına kadar sürecek etkinliklere 600’den fazla gazetecinin katılması hedefleniyor.