Etiket: Muayene

  • Uzaktan Görüntülü Muayene

    Gelişen teknoloji doktor hasta ilişkilerini daha farklı boyutlara taşıyor. Artık internet üzerinden doktor hastalarına el değmeden ön muayanesini gerçekleştirebiliyor. Özellikle tüp bebek tedavisi gibi yurt dışından gelen hasta potansiyeline sahip ülkemizde bu konu ayrı bir önem taşıyor. Bahçeci Sağlık Grubu tarafından gerçekleştirilen bu uygulama sayesinde hastanın ön muayene için Türkiye’ye gelmesine gerek kalmıyor, daha önceki tedavilerine ait sonuçları değerlendiriliyor, hasta tedavi için uygunsa Türkiye’ye davet ediliyor. Tüp bebek tedavisine başvurmak isteyen yurt dışındaki hastalar hem zaman hem de maddi açıdan büyük kazanım elde ediyor.

    Sağlık Bakanlığı tarafından yapılan açıklamaya göre Türkiye, tüp bebek konusunda dünyadaki ilk 5 ülke arasında yer alıyor. Türkiye, gelişen tüp bebek yöntemi ile dünya ülkelerinden gelen birçok hastaya ev sahipliği yapıyor. Geliştirilen yeni uygulamalar bu sayının artmasına sebep oluyor. Bahçeci Sağlık Grubu Umut Tüp Bebek Merkezinin uzak muayene uygulamasıyla yabancı hasta sayısında ciddi artış yaşanıyor.

    Tedavi için kliniğe gelen hastalardan muayene ücreti almadıklarını belirten Bahçeci Sağlık Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Bahçeci: “Yurt dışındaki hastalarımız için ücretiz uzaktan görüntülü muayene imkanı sağlıyoruz. Ön görüşmeleri Skype, Facebook gibi uygulamalarla buraya gelmelerine gerek kalmadan gerçekleştiriyoruz. Daha önceki tedavilerine ait sonuçları değerlendiriliyor, hasta tedavi için uygunsa Türkiye’ye davet ediliyor ve burada onların tedavisi için yol haritası çiziliyor” dedi.

    Tüp Bebek Konusunda Türkiye Yoğun İlgi Görüyor

    Sağlık Bakanlığı verilerine göre, 2 milyon çift, bebek sahibi olamıyor ya da olmakta zorlanıyor. Kadın ya da erkekten kaynaklanan sağlık sorunları nedeniyle çocuksuzluk sorunu yaşayan çiftlerden bazıları çareyi tüp bebek merkezlerinde arıyor. Sorunu gizlemeyip tedavi için çözüm arayan çiftler, yılda yaklaşık 42 bin tüp bebek tedavisi yaptırıyor. Bu sayı, Türkiye’yi dünya sıralamasında ilk 5’e yükseltiyor. Çeşitli nedenle çocuk sahibi olamayan çiftler için umut kaynağı olan tüp bebek tedavisinde kadının yaşı, yumurta rezervi ve kalitesi ile erkeğin sperm kalitesi başarıyı etkileyen faktörlerin başında geliyor.

    Sonuca olumsuz etkisi olabilecek faktörlerin tedavi öncesi iyi değerlendirilmiş ve giderilmiş olması, embriyo transferinin en uygun teknikle yapılması da sonuca etki ediyor. Transfer edilecek embriyonun gelişimi ve kalitesi yüksek,  embriyo transferi yapılan rahmin durumu tutunmaya elverişli ise, tüp bebek tedavisinde başarı artıyor. Son yıllarda tüp bebek tedavisinde geliştirilen yeni yöntem; sperm ve yumurta seçiminde başarıyı artırmaya, embriyo gelişimi için vücudu en iyi şekilde taklit edebilecek uygun koşulları oluşturmaya, embriyo seçiminde dinamik ve genetik parametreleri etkin kullanmaya ve transferin yapılacağı rahmin tutunmaya elverişli olduğu dönemi tespit etmeye yönelik alanlarda gerçekleşti. Bunun yanında transfer sonrası artan iyi kalite embriyolar ile ‘endometrial reseptivite’ denilen rahmin tutunma potansiyelinin uygun olmaması nedeniyle transfer edilmeyen embriyoların dondurulma tekniğinde uygulanmaya başlanan  yeni teknikler, ‘kümülatif gebelik’ denilen toplam tüp bebek başarısının artmasına katkıda bulunuyor.

    Kişiye özel doğru tekniğin seçilmesi önemli

    Tedavide asıl başarı doğru kişi de doğru tekniğin seçimi ile gerçekleşmekte. Tetkiklerin tamamı tüm infertil çiftler için gerekli olmadığı gibi, her yeni gelişme her hastada arzu edilen sonucu vermeyebilir ve maliyeti artırabilir. Bu noktada kişiye özel bireyselleştirilmiş tüp bebek tedavisi uygulayarak tedavi öncesi detaylı değerlendirme yapmak ve çiftin durumuna uygun doğru yöntemin seçimi başarıda büyük önem taşıyor.

    Sperme bağlı problemler için IMSI

    Tedavide yeni yöntem hakkında bilgi veren Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Mustafa Bahçeci, bunlardan  kısa adı IMSI  olan (Intracytoplasmic Magnified Sperm Injection-Yüksek Mikroskobik Büyütmeyle Seçilmiş Sperm Mikroenjeksiyonu) yönteminin, spermde klasik incelemede gözden kaçabilecek anomalileri tespit ettiğini kaydetti.

    Klasik tüp bebek tedavisinde spermlerin mikroskopta yaklaşık 400 kat büyütülerek seçildiğini belirten Bahçeci, bu yöntemde spermlerin özel mikroskoplarda 8000 kat büyütülebildiğini vurgulayarak şunları söyledi:

    “Bu yolla, özellikle sperm başında daha küçük büyütmelerde gözden kaçabilecek yapısal anomali tespit edilebiliyor ve yapısal, genetik olarak daha sağlıklı spermlerin seçilmesi sağlanıyor. IMSI yöntemi, ciddi sperm problemi olan ve beraberinde sınırlı sayıda yumurtası elde edilebilen hastalarda, daha önce tekrarlayan tüp bebek başarısızlığı yaşamış çiftlerde özellikle sperme bağlı bir problem tespit edildiğinde tedavideki şansı ve başarıyı arttırabilmek için kullanılabilecek önemli bir araç.’’

    Embriyonun gelişimi ‘film şeridi gibi’ takip ediliyor

    Bahçeci, bu yöntemin başlıca avantajlarından birinin; transfer edilecek embriyo seçiminde daha isabetli karar verebilmek olduğunun altını çizdi. Prof. Dr. Mustafa Bahçeci, transfer öncesinde embriyoların, gelişimlerinin takibi açısından her gün en az bir kez inkübatörlerin dışına alınmaları gerektiğini, ancak bu durumun embriyolar üzerinde stres oluşturarak embriyo kalitesini etkileyebildiğini vurguladı.

    Klasik yöntemde ayrıca embriyoların gelişim evrelerinin bir bütün olarak takip edilemediğini, sadece anlık görüntü alınarak değerlendirilebildiğini vurgulayan Prof. Dr. Bahçeci, sözlerini şöyle sürdürdü: “Embriyoskopi denilen özel inkübatörlere yerleştirilen kamera sistemleri yardımıyla, embriyolar sürekli kamera ile izlenebilmektedir.  Her 20 dakikada bir embriyoların farklı düzlemlerde fotoğraflarını çekiyor. Bunlar daha sonra hızlandırılmış video görüntüsü olarak izlenebiliyor. Bu yolla embriyoların inkübatörden dışarı çıkarılmasına gerek kalmadan tüm gelişim aşamaları, gelişim hızı adeta bir film şeridi gibi izlenmekte, gelişim potansiyeli en yüksek embriyolar transfer için seçilebilmektedir.’’

    aCGH ile genetik bozukluk olan embriyoyu tespit mümkün

    İnsan embriyoları üzerinde yapılan araştırmalarda, rahme tutunma aşamasında olsalar bile pek çok embriyonun yapısal veya sayısal kromozom bozuklukları nedeniyle tutunma potansiyellerinin olmadığını gösteriyor. Preimplantasyon genetik Tanı (PGT) adı verilen yöntemle embriyo gelişiminin herhangi bir aşamasında alınan biyopsi örneğinde kromozom sayı ve yapısına bakılabiliyor.

    Bugüne kadar PGT amacıyla daha çok FISH yönteminin kullanıldığını ve en fazla 12 kromozoma bakılabildiğini vurgulayan Prof. Dr. Bahçeci, yeni yöntem aCGH’nin ise tüm kromozomlara bakma imkanı tanıdığının altını çizerek “Günümüzde aCGH yöntemiyle, embriyo gelişiminin 5. gününde yapılan blastokist biyopsisiyle alınan hücrelerde tüm kromozomlara bakılabilmektedir. Böylece preimplantasyon genetik tanı  (PGT) işleminin tanısal gücü artmıştır.  Bu şekilde incelenebilen embriyoların genetik bozukluk taşımadıkları tespit edildiğinde ve doğru zaman ve şekilde rahme nakilleri yapıldığında artık daha yüksek gebelik oranları elde etmek mümkün olabilmektedir’’ dedi.

    ERA Testi ile rahmin, embriyonun tutunmasına en uygun dönemi belirleniyor

    Tüp bebek tedavisinde yüksek başarı, iyi kalitede embriyonun, tutunma için uygun zamanda rahme transfer edilmesiyle gerçekleşiyor. Yakın bir zaman öncesine kadar, klasik bir tüp bebek tedavisinde rahim dokusunun döllenme sonrası 5. ve 6. günlerde embriyonun tutunmasına uygun hale geldiği düşünülüyor ve neredeyse tüm embriyo transfer bu düşünceye göre planlanıyordu. Son yıllarda yapılan moleküler genetik çalışma, rahim iç dokusunun kişiden kişiye değişebilen bir şekilde embriyo için farklı zamanlarda hazır hale gelebildiğini, bu hazırlık sürecinin doğru planlanamadığı durumlarda ise gebeliğin gerçekleşemediğini ortaya koymuştur. ERA testi sayesinde kişisel embriyo transfer gününü belirleyerek ve doğru zamanda doğru embriyonun transferi yapılarak gebelik oranlarında artış sağlanabilmektedir.  Özellikle tekrarlayan embriyo tutunma başarısızlığı olanlarda, birden çok defa iyi kalitede embriyo verilmesine rağmen gebelik elde edilemeyen çiftlerde bu yöntemin kullanılması yararlı oluyor.

    Vitrifikasyonla embriyo başarının en yüksek olacağı zamanda nakledilebiliyor

    Vitrifikasyon, gamet hücreleri (yani sperm ve yumurta) ile tüm gelişim aşamalarındaki embriyoların yüksek başarı ile dondurulup çözülmesine olanak veren yeni bir dondurma tekniği olarak görülüyor. Bu teknikle dondurma sonrasında, özellikle yumurta ve embriyolar çözüldüğünde yüksek canlılık oranları yakalanmakta, hatta aynı embriyo birden çok dondurulup çözüldüğünde bile canlılığını koruyabilmekte ve gebelik elde edilebilmektedir. Vitrifikasyon tekniğindeki başarı nedeniyle seçkin merkezlerde tedavilerin yarısından fazlasının donmuş embriyo transferiyle uygulandığı bir döneme girildi. Bu teknikle dondurulmuş embriyolar, tedavinin mecbur bıraktığı bir zaman değil, başarının en yüksek düzeyde olacağı  zamanda rahme nakledilebiliyor. Kanser gibi hastalıklar veya kariyer nedeniyle bebeği ertelemek isteyenler için avantaj sağlıyor.

    Vitrifikasyon yönteminin, iyi kalitede embriyoların dondurularak saklanması sayesinde kümülatif gebelik oranlarının artmasına katkıda bulunduğunu anlatan Prof. Dr. Mustafa Bahçeci, “Bunun yanında üreme sağlığının korunmasına ihtiyaç duyan kadınlarda başarılı bir çözüm fırsatı sunuyor. Kanser veya başka nedenle üreme potansiyelini kaybetme riski taşıyan kadınlar ile kariyer veya başka nedenle çocuk sahibi olmayı erteleyen kadınlar için yumurtalar veya embriyolar vitrifikasyon yöntemiyle dondurularak üreme sağlıkları güvence altına alınabiliyor’’ dedi.

  • Çocuk İstismarına Siyah Kurdeleli Stetoskopla Muayene

    İzmir’de bir araya gelen doktorlar, son dönemde artan çocuk istismarlarına ilişkin bir basın açıklaması düzenleyerek, farkındalık oluşturmak için ’siyah kurdeleli stetoskop’ ile muayeneye başladı.

    Behçet Uz Çocuk Hastanesinde görev yapan çocuk doktorları, son dönemde artan çocuk istismarına karşı basın açıklaması yaptı. Ellerinde ’Önüm, yanım, arkam çocuk istismarı’, ’Çocuk uyurken susulur istismara uğrarken değil’, ’Çocuk gelin yoktur üç maymun vardır’ yazılı döviz ve basında çıkan çocuk istismarı haberlerini taşıyan doktorlar, yaşanan bu drama son verilmesini istedi. Behçet Uz Çocuk Hastanesi bahçesinde yapılan açıklamaya yaklaşık 100 doktor, İzmir Tabip Odası Başkanı Suat Kaptaner ile Türk Sağlık Sen 1 No’lu Şube Başkanı Ahmet Doğruyol da katıldı.

    ÇOCUKLARIN YÜZDE 30’U İSTİSMARA UĞRUYOR

    Gurup adına açıklama yapan Türk Sağlık Sen Behçet Uz Çocuk Hastanesi Asistan Temsilcisi Güner Özçelik, “Sağlık çalışanları olarak çocuk istismarını tanımanın, tedavi etmenin ve önlemenin görevimiz olduğunu biliyoruz. Görevimizi yapmak için buradayız. Ülkemizde her 100 çocuktan 30’u istismara uğruyor. 18 yaşın altında istismara uğrayan 100 çocuktan 85’i ilgili kurumlara bildirilmemektedir. Bu nedenle yeniden istismara uğramaktadır. Cinsel istismarın mutlaka şiddet içermesi, dokunmanın olması, yan yana olunması gerekmez. Çocuğun rızasının olup olmadığına bakılmaz. Çocuk istismarı siyaset ve ideoloji üstü bir felakettir. Çocuk istismarı sömürüdür, sadece o çocuğu değil tüm toplumu etkiler” dedi.

    Özçelik, siyasileri eleştirerek sözlerine şöyle devam etti:

    “Siyasiler, yaptıkları açıklamaların, istismarların olduğu kurumlara verdikleri desteklerin ya da tepkisiz duruşlarının çocuk istismarcılarını motive edebileceğini düşünmüyorlar mı? Onlarca savunmasız çocuk, denetimden yoksun ev ve yurtlara emanet edilmemeli, linç kültürü ile sorunun üstü örtülmemeli. Tüm siyasal partiler ortak güç ve duyarlılıkla hareket etmeli, çocuk istismarını unutturmaya çalışmamalı ya da muhalif söylemlerine malzeme yapmamalıdır. Derhal hukuki reformlar yapılmalı, riskli gruplar belirlenmeli, halk bilinçlendirilmelidir. Çocukların emniyetinin sağlanması, tedavi süreci ve tüm bu prosedürlerin tamamlanıp, takibi esnasında mahremiyete azami dikkat edilmeli, Tüm merkez hastanelerde çocuk izleme merkezlerinin kurulması şarttır. Aileler, ’O daha çocuk, yanlış mı anladı acaba?’ dememelidir, durumu adli mercilere iletmekten çekinmemelidir. Tüm çocuklar cinsel istismarı hisseder, fark eder ve tarif edebilir.”

  • Hastanede Muayene Gerginliği

    Sivas’ta gittikleri hastanede 70 yaşındaki epilepsi hastasına bakılmadığını ileri süren hastanın yakınları ile doktor arasında gerginlik yaşandı.

    Edinilen bilgiye göre, Fatih Mahallesi’nde yaşayan epilepsi hastası Bedir Arslan (70), evinde geçirdiği kriz nedeniyle 22 Mart günü yakınları tarafından otomobille hastaneye götürüldü. Burada yakınları, Nöroloji Doktoru D.D. tarafından muayene edilen Arslan’ın başka bir hastaneye sevk edilmesini istedi. Ancak iddiaya göre Doktor D.D. hastaya sevk kağıdı yazmadı. 2 saat boyunca hasta ile ilgilenmediği ileri sürülen Doktor D.D.’ye hastanın yakınları tepki gösterdi. Bunun üzerine sinirlenen D.D., iddiaya göre hastaya bakmayacağını söyledi. Duruma sinirlenen hasta yakınları, hastanede önünde duruma isyan etti. Uzun bir süre sedye üzerinde hastane kapısı önünde bekleyen Bedir Arslan, daha sonra yakınları tarafından özel bir araçla başka bir hastaneye götürüldü.

    Hasta yakınları doktordan şikayetçi olurken, Kamu Hastaneler Birliği’nin de konuyla ilgili inceleme başlattığı öğrenildi.

  • Gazi’de Günde 6 Bin 500 Hasta Muayene Ediliyor

    14 Mart Tıp Bayramı programında konuşan Gazi Devlet Hastanesi Başhekim Yardımcısı Uzm. Dr. Emine Sehmen, Gazi Devlet Hastanesi’nde günde yaklaşık 6 bin 500 hastanın muayene edildiğini söyledi.

    14 Mart Tıp Bayramı dolayısıyla Gazi Devlet Hastanesi’nde kutlama programı düzenlendi. Gazi Devlet Hastanesi Konferans Salonu’nda düzenlenen programa hastane yönetimi, doktorlar ve personel katıldı.

    “BU YIL TIP BAYRAMI’NI KUTLAYAMIYORUZ”

    Programda konuşma yapan Gazi Devlet Hastanesi Başhekim Yardımcısı Uzm. Dr. Emine Sehmen, “Ülkemizde hekimlik hizmet kalitesi dünyanın en ileri ülkelerini aratmayacak şekildedir. Bunun nedeni son yıllarda sağlık hizmetlerine verilen önem ve biz hekimlerin üstün gayretleri sayesinde gerçekleşmiştir. Tüm bunların yanı sıra doktor olarak sorumluluklarımızın olduğunu biliyoruz. Bütün bu zorluklara rağmen Gazi Devlet Hastanesi’nde polikliniklerde 4 bin 500-5 bin civarında hasta, acil serviste bin-bin 500 arasında hasta muayene edilerek bu görevi en iyi şekilde yaptığımızı biliyorum. Yaşanan terör olayları nedeniyle bu yıl Tıp Bayramı’nı kutlayamıyoruz. Ankara’daki terör olaylarını lanetle kınıyor, şehit olan vatandaşlarımıza rahmet, yaralı vatandaşlarımıza acil şifalar diliyorum” dedi.

  • “Klinik Tanıda Muayene Rehberi” Kitabı, Tıp Fakültelerinde Ders Kitabı Olarak Okutulacak

    Yakın Doğu Üniversitesi Yayınları’ndan çıkan “Klinik Tanıda Muayene Rehberi” kitabı tıp fakültelerinde ders kitabı olarak okutulacak.

    Yakın Doğu Üniversitesi Yayınlarından çıkan “Klinik Tanıda Muayene Rehberi” kitabı Türkiye Tıp Fakültelerinde ders kitabı olarak okutulacak. Tıp Fakültelerinin özellikle iç hastalıkları alanında büyük bir açığı kapatacak olan kitap Yakın Doğu Üniversitesi Kurucu Rektörü Dr. Suat Günsel’e takdim edildi.

    Yakın Doğu Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. F. Tümay Sözen’in, Tıp Fakültesi öğretim üyelerinin kendi alanlarında kaleme aldıkları ders notlarından derlediği kitabının, klinik tıp pratiğinde hekimin hastaya tanı koymasında olmazsa olmaz sayılan, hikâye alma ve fizik muayene konuları üzerine, sağlık insanlarına yol gösterici bir yayın olduğu bildirildi. Prof. Dr. F. Tümay Sözen, kitabı Yakın Doğu Üniversitesi Kurucu Rektörü Dr. Suat İ. Günsel’e makamında takdim etti.

    “BİLİME HER ZAMAN DESTEK OLUYORUZ”

    Takdim sırasında açıklamada bulunan Prof. Dr. F. Tümay Sözen, Yakın Doğu Üniversitesi’nin araştırma ve geliştirme konularında desteğine vurgu yaparak; “Yakın Doğu Üniversitesi, araştırma ve bilimin gelişmesine katkı koyacak bir adım atma konusunda her zaman bu istekte olan üyelerine destek olmuştur. Klinik tanıda muayenenin önemine değindiğimiz bu kitabın hazırlanmasında ve basımında bu desteği bir kez daha gördük. Bizlere sağladıkları bu destek ve teşvik için kitabı Yakın Doğu Üniversitesi Kurucu Rektörü Sayın Suat İ. Günsel’e bizzat takdim etmek istedim. Araştırma ve geliştirme alanlarında bilim insanlarına destek olmak bilim yuvası olan üniversitelerin olmazsa olmazıdır ve Yakın Doğu Üniversitesi bu konuda gerçekten çok destekleyicidir. Özellikle tıp öğrencilerine ve sağlık çalışanlarına bir rehber niteliğinde olan bu kitabın hazırlanmasında bize gösterilen destek için de hem kendi adıma hem de kitapta katkıda bulunan arkadaşlarım adına desteklerini esirgemeyen Sayın Suat Hocamız’a teşekkür etmek istedim” ifadelerini kullandı.

    “BU KİTAP TIP EĞİTİMİNDE BİR EKSİĞİ KAPATACAK”

    Tıp Fakültelerinde özellikle İç Hastalıkları alanında bir eksikliği gidermiş olmanın mutluluğunu yaşadıklarını ifade eden Dr. Suat İ. Günsel, “Mevcut tıp fakültelerinin özellikle iç hastalıkları alanında rehber niteliğinde olacak bir kaynak eksikliği vardı. Yakın Doğu Üniversitesi Tıp Fakültesi olarak, İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı Başkanımız Prof. Dr. Tümay Sözen ve kitaba katkıda bulunan Yakın Doğu Üniversitesi sağlık çalışanları bu eksikliği kapattı. Sağlık alanında bir rehber niteliğinde olan kitabın tıp fakültelerinde ders kitabı olarak okutulacağının bilgisini almış olmanın memnuniyeti ve gururunu yaşıyorum. Üniversitemizin tüm araştırma ve geliştirme konularında çalışmalar yapan akademisyenlerine desteği devam edecektir. Yakın Doğu Üniversitesi olarak bilime, insan sağlığına, dolayısıyla topluma ve insanlığa değer katmaya devam edeceğiz” dedi.