Etiket: MHP’nin

  • 28 Şubat ve FETÖ mağdurları, MHP’nin gündeme getirdiği aftan yararlanmak istiyor

    20 yılı aşkın süredir çocukları cezaevinde olan 28 Şubat ve FETÖ yargısı mağduru mahkumların aileleri, yıllardır cezaevinde yatan çocuklarının af tasarısı kapsamına alınmasını istiyor.

    28 Şubat ve FETÖ yargısı mağduru mahkumların aileleri çocuklarına düzmece suçlamalarla hapis cezası verildiğini belirterek, adaletin tecelli edeceği günü beklediklerini ifade etti. Çıkacak bir ceza indiriminden en başta 28 Şubat ve FETÖ yargısı mağdurlarının faydalanması gerektiğini belirten aileler,MHP tarafından TBMM gündemine getirilen af tasarısından yararlanmak istediklerini söyledi. Oğlu Nuri Arslan’ın 19 yıldır hapishanede olduğunu ve FETÖ’cü hakim ve savcılar tarafından müebbet hapis cezasına çarptırıldığını iddia eden Baba Murat Arslan, “Ben oğlumun ne bir suçunu ne de bir hatasını görmemişim. Sadece camiye Kur’an-ı Kerim dersi vermeye gidiyordu. Camide namazını kılıyordu. Benim oğluma ceza veren hakim ve savcılar şuanda cezaevindedir. Af tasarısına bizim çocuklarımızı da eklesinler. Benim oğlumun Kur’an-ı Kerim okumaktan başka hiç bir suçu yoktur. Ama sırf bundan dolayı benim oğlum 20 yıldır cezaevinde” dedi.

    17 yıldır cezaevinde bulunan Melek Sain’in oğlu İbrahim Sain ise babasını yargılayanların tamamının cezaevinde bulunduğunu belirterek, “Benim babamın tek suçu camide kuran dersi vermekti. Sürekli camiye gidip geliyordu. Suç delili olarak bu gösterildi. Babamı yargılayanların hepsi şuan cezaevinde af tasarısında siyasi tutukluların içinde olmaması bizi üzdü” şeklinde konuştu. 19 yıldır cezaevinde bulunan Nuri Arslan’ın oğlu Sadık Arslan da, babasının suçsuz olduğunu, 45 bayramı babasız geçirdiklerini belirterek, yeni af yasası kapsamına 28 Şubat mağdurlarının da alınmasını istedi.

    Mağdur ailelerin ziyaret ettiği Hüdapar Gaziantep İl Başkanı Mehmet Nakşi Erat ise nerede bir mağdur varsa onların yanında olduklarını belirterek, 28 Şubat ve FETÖ mağduru insanlarında af kapsamına alınması gerektiğini vurguladı.

  • MHP’li Fethi Yıldız MHP’nin af teklifini açıkladı

    MHP Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız, MHP’nin af teklifine ilişkin, “19 Mayıs 2018 tarihinden sonra işlenen suçlar bu sebeple kapsam dışı bırakılmıştır. Devlete karşı suçlar, hükümete karşı suçlar, milli savunmaya karşı suçlar, adam öldürme suçları ve cinsel suçlar yani çocuklara karşı yapılan cinsel suçlar, orman kanuna ait suçlar, 3713 sayılı terörle mücadele kanundaki suçlar veya Atatürk aleyhine işlenen suçlar kapsam dışıdır” dedi.

    MHP Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız, parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında MHP’nin af teklifinin detaylarını açıkladı. Hazırladıkları kanun teklifinin amaçlarından birinin FETÖ mensubu hakim ve savcıların geçmişte adalet mekanizması ve adalet duygusunda açtığı yaraların onarılması olduğunu vurgulayan Yıldız, “Hain FETÖ örgütünün adalet sistemimiz içerisinde yapmış olduğu kadrolaşmanın sağladığı avantajla siyasi, ideolojik ve ekonomik olarak hasım gördüğü kişileri hukuk görünümlü hukuk dışı yöntemlerle tasfiye, cezalandırma veya yok etme yollarına başvurduğu bilinen bir hakikattir. Örgüt binlerce kişiyi haksız yere cezalandırmış ve telafisi mümkün olmayan mağduriyetlere sebep olmuştur. Bu hukuksuz uygulamanın tamamına Türk toplumu tanıktır. Örgütün hukuk sistemini kullanarak gerçekleştirdiği haksızlıklar, mağduriyetler yargılamanın yenilenmesi ve diğer kanun yollarıyla giderilmesi hukuken çoğu kez mümkün olmamaktadır. Yapılan hukuka aykırı işlemler sonucu verilen kararlarla son yıllarda ülkemizde tutuklu hükümlü sayısında çok ciddi artışlar meydana gelmiştir” ifadelerini kullandı.

    “Toplam 253 bin 535 kişi bulunmaktadır”

    Cezaevlerinin hükümlü ve tutukluların ıslah edilerek topluma yeniden kazandırılmasını sağlayan kurumlar olduğunu belirten Yıldız, “Ancak cezaevlerindeki fiziki koşullar oldukça yetersizdir. Günümüzde cezaevlerinin suçluyu ıslah etme ve topluma yeniden kazandırma işlevini hızla kaybettiği görülmektedir. Cezaevlerindeki doluluk, burada bulunan insanların insan haklarına aykırı şartlarda bulunmasına sebep olmaktadır. Cezaevlerinde tutuklu ve hükümlüler yetersizlik sebebiyle nöbetleşe uyumaktadır. Bugün itibariyle ülkemizde bulunan 449 cezaevinin kapasitesi 211 bin 274’tür. Ceza evlerimizde dün itibariyle 194 bin 404 hükümlü 59 bin 131 tutuklu olmak üzere toplam 253 bin 535 kişi bulunmaktadır. Cezaevi şartlarında insanların sağlığı bozulduğu gibi insan onur ve haysiyetiyle yaşamak zorlaşmıştır. Fiziki yetersizlikler sosyal barışı tehdit edecek nitelikte olup provokasyonlara açık haldedir” değerlendirmesinde bulundu.

    “Düzenlemeden faydalanacak tutuklu hükümlü sayısı 162 bin 989 kişidir”

    Yıldız, konuşmasına şöyle devam etti:

    “Yasama organının ceza hukuku ile tamamlayıcısı olan infaz hukuku alanında bazı fiillerin suç olarak tanımlanması veya suç olmaktan çıkarılması cezalarını yerine getirme koşullarının belirlenmesi konularında kamu yararı gözetilerek düzenlemeler yapma takdir hak ve yetkisi bulunmaktadır. Ancak kullanılan bu yetkinin anayasa, evrensel hukuk kuralları ve ülkemizin taraf olduğu sözleşmelerle uyumlu olma esası şarttır. Cezaevleri ve infaz hukuku ile ilgili yeni bir düzenleme yapma, af çıkarma bu sorunu çözme adına oluşan fikir ve söylemler 2018 yılının Mayıs ayı ortalarında toplumun tamamı tarafından dile getirilmiştir. Bu itibarla Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Samsun’a çıkışı ve milli hareketi başlatma tarihi olan 19 Mayıs günü esas alınmıştır. 19 Mayıs 2018 tarihinden sonra işlenen suçlar bu sebeple kapsam dışı bırakılmıştır. Bu düzenleme anayasanın başlangıç maddesinde yazılı olduğu gibi hiçbir faaliyet, Türk milli menfaatlerinin, Türk varlığının devleti ülkesiyle bölünmezliği esasının Türklüğün tarihi ve manevi değerlerinin karşısında koruma göremez düsturunu esas almıştır. Adalet sistemimiz içinde oluşan haksızlık ve mağduriyetlerin kısmen de olsa giderilmesi ile hükümlü ve tutukluların topluma yeniden kazandırılması toplumsal barış ve uzlaşmayı sağlamak amacıyla ve anayasanın 10. maddesinde düzenlenen eşitlik ilkesi gereği, hukuksal durumları aynı olan kişilerin yasalar karşısında aynı işleme bağlı tutulması gözetilerek, belli suçlara ilişkin olarak tabi oldukları infaz hükümlerine göre çekilmesi gereken cezalardan indirim yapılması uygun görülmüştür. Teklifimiz yasalaşırsa Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul görürse bu düzenlemeden faydalanacak tutukluk hükümlü sayısı 162 bin 989 kişidir. Bu düzenlemeyle bu kadar kişinin hukuksal durumunda önemli bir değişiklik olacaktır.”

    5 yıl indirim şartı

    Düzenlemiş oldukları kanun teklifinin 1. maddesinin amaç kısmını okuyan Yıldız, “Bu kanunun amacı 19 Mayıs 2018 tarihi dahil olmak üzere bu tarihten önce işlenen kanun dahil tutulanlar hariç 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu ve 765 sayılı eski Türk Ceza Kanunu ile özel kanunlardaki suçlar bakımından tabi oldukları infaz hükümlerine göre çekilmesi gereken toplam ceza sürelerinden şartlı indirim yapılması ve bunun sonucu olarak infazı gereken cezası kalmayan hükümlü ve tutukluların salıverilmesidir. 2. Madde olarak kapsam maddemiz de kanun kapsamındaki suçlardan dolayı hükümlü veya tutuklu olanların kesinleşmiş hükümlerde hükmolunan cezaların toplamından tabi oldukları infaz hükümlerine göre çekilmesi gereken cezadan bir defaya mahsus olmak üzere 5 yıl indirilir. İndirim yapıldıktan sonra infazı gereken ceza kalmaması durumunda hükümlü salıverilir. Sanık ve şüphelinin tutukluluk durumuna gelince istinaf ve temyiz kanun yolunda ilk derece mahkemesi ile İstinaf ceza dairesinde hükmolunan cezaların toplam süresi, koğuşta kovuşturma evresinde ise iddianame ya da görevsizlik kararı ve sanığın işlediği iddia olunan suç ve suçlara ilişkin sevk maddelerindeki cezanın alt sınırı, soruşturma evresinde şüphelinin üzerine atılı suç ve suçların kanun maddesindeki cezanın alt sınırı göz önüne alınarak tabi oldukları infaz hükümlerine göre çekmeleri gereken toplam ceza süresinden bir defaya mahsus olmak üzere 5 yıl indirim yapılmak suretiyle değerlendirilir. Bu bir defaya mahsus 5 yıl indirim yapılmasının tekrar edilmesinin sebebi şudur; bildiğiniz gibi cezaevlerimizde hem hükümlüler hem tutuklular vardır. Bir de davası açılmak üzere olan insanlar vardır sanıklar vardır. Bunun için bu ayrıntıyı tekrarlamak zorundayız. Pazartesi günü kanun teklifimizi Türkiye Büyük Millet Başkanlığına sunacağız. Cezaların alt sınırının belirlenmesinde Türk Ceza Kanununun 61. maddesindeki ölçütler esas alınarak ve 61. maddenin 5. fıkrası uyarınca, teşebbüs, iştirak, zincirleme suç, haksız tahrik, yaş küçüklüğü, akıl hastalığı ve cezadan indirim yapılmasını gerektiren diğer şahsi sebepler göz önünde bulundurulur. Ceza indiriminin geri alınmasına gelince 5. Maddemiz, 2. Madde hükümleri uyarınca salıverilen hükümlülerin tahliye tarihine kadar hapis cezasını gerektiren kasıtlı bir suç işlemeleri ve bu hapis cezasının kesinleşmesi halinde yapılan indirim geri alınarak cezaların infazına başlanır” açıklamasında bulundu.

    Kanun kapsamının dışındaki suçlar

    Bu düzenlemede bazı suçların kanun kapsamının dışında tutulduğunu kaydeden Yıldız, şöyle konuştu:

    “Bunların genel ismi ile istisnalar kanunun istisnaları diyoruz. 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 76. maddesindeki soykırım, 77. maddesindeki insanlığa karşı suçlar, 78. maddedeki örgüt, 81. maddedeki kasten öldürme, 82. maddedeki kasten öldürmenin nitelikli halleri, 90. maddedeki insan üzerinde deney, 91. maddedeki organ ve doku ticareti, 94. maddedeki işkence, 95. maddedeki neticesi sebebiyle ağırlaşmış işkence, 96. maddedeki eziyet, 102. maddedeki cinsel saldırı, 103. maddedeki çocukların cinsel istismarı, 104. maddedeki reşit olmayanla cinsel ilişki, 105. maddedeki cinsel taciz, 302. maddedeki devletin birliği ve ülkenin bütünlüğünü bozma fiili, 303. maddedeki düşmanla işbirliği yapmak, 304’teki devlete karşı savaşa tahrik, 305. maddede düzenlenen temel milli yararlara karşı faaliyette bulunma ve bunun için yarar sağlama, 306. maddedeki yabancı devlet aleyhine asker toplama, 307. maddedeki askerleri tesisleri tahrip, 308. maddede düşman devlette maddi ve mali yardım, 309. madde anayasayı ihlal, 310. maddedeki Cumhurbaşkanına suikast ve fiili saldırı, 311. maddedeki yasama organına karşı suç, 312. maddedeki hükümete karşı suç, 313. maddedeki Türkiye Cumhuriyeti Hükümetine karşı silahlı isyan, 314. maddedeki silahlı örgüt, 315. maddedeki silah sağlama, 316. maddedeki suç için anlaşma, 317. madde askeri komutanlıkların gaspı, 318. maddedeki halkı askerlikten soğutma, 319. maddedeki askerleri itaatsizliğe teşvik, 320. maddedeki yabancı hizmetine asker yazma ve yazılma, 321. maddedeki savaş zamanında emirlere uymama,322. maddesi savaş zamanında yükümlülükleri yerine getirmeme, 323. madde savaşta yalan haber yapma, 324. maddede seferberlikle ilgili görev ihmali. 325. maddedeki ‘düşmandan unvan ve benzeri payeler kabulü, 326. maddedeki devletin güvenliğine ilişkin belgeler, 327. maddedeki devletin güvenliğine ilişkin bilgileri temin etme, 328. maddedeki siyasal veya askeri casusluk, 329’da düzenlenen devletin güvenliğine ve Siyasal Yararlarına İlişkin Bilgileri Açıklama, 330. maddesindeki “Gizli Kalması Gereken Bilgileri Açıklama” , 331. maddesindeki “uluslararası casusluk”, 322. maddesindeki “askeri yasak bölgelere girme”, 333. maddesindeki “devlet sırlarından yararlanma, devlet hizmetlerinde sadakatsizlik”, 334. maddesindeki “yasaklanan bilgileri temin”, 335. maddesindeki “yasaklanan bilgilerin casusluk maksadıyla temini”, 336. maddesindeki “yasaklanan bilgileri açıklama”, 337. maddesindeki “yasaklanan bilgilerin siyasal veya askeri casusluk maksadıyla açıklama”, 338. maddesindeki “taksir sonucu casusluk fiillerinin işlenmesi”, 339. maddesindeki “devlet güvenliği ile ilgili belgeleri elinde bulundurma” suçları ile bu suçların 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’ndaki karşılığı olan suçlar ile 3713 sayılı terörle mücadele kanunu kapsamındaki suçlar, 5816 sayılı Atatürk aleyhine işlenen suçlar hakkındaki kanun ve 6831 sayılı orman kanundaki suçlar kanun teklifimizin kapsamı dışındadır.”

    5 yıl indirim konusunda örnek veren Yıldız, “Eski Türk Ceza Kanununun 448. maddesi kasten adam öldürme fiilini düzenler. Cezası herkesin bildiği gibi 24 yıldı. Bu ceza 24 yıl hükümlüye tamamı çektirilmez. Ancak eski yasamızda 3’te 1, 3’te 2’sini yatıp 3’te 1 müddette şartlı olarak tahliye edilirdi. Yani 24 yıllı 3’e bölersek 16 yılını cezaevinde geçirecek, 8 yılını şartlı olarak tahliye edilip dışarıda geçirecek topluma uyum yapılacak. Eğer bu 8 yıl içerisinde herhangi bir suç işlerse kamuoyunun bildiği halk tabiriyle infazı yanardı. Burada çekmesi gereken ceza örnekteki gibi 16 yıldı. 16 yıldan 5 yıl düşürülecek. Cezaevindeki kalacağı süreden 5 yıl şartlı indirim yapılacak. Cezanın tamamının dolduğu güne kadar herhangi bir suç işlemesi halinde indirim geri alınacak ve toplam cezasıyla yeni suçla birlikte cezası infaz edilecek” diye konuştu.

    “Atatürk aleyhine işlenen suçlar kapsam dışıdır”

    Yıldız, “Devlete karşı suçlar, hükümete karşı suçlar, milli savunmaya karşı suçlar, adam öldürme suçları ve cinsel suçlar yani çocuklara karşı yapılan cinsel suçlar, orman kanuna ait suçlar, 3713 sayılı terörle mücadele kanundaki suçlar veya Atatürk aleyhine işlenen suçlar kapsam dışıdır” dedi.

    “Bizim teklifimiz için nitelikli çoğunluk gerekmez”

    AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik’in af teklifi konusundaki açıklamasının sorulması üzerine Yıldız, “AK Parti’nin Sözcüsü bizim teklifimizi henüz görmedi. Pazartesi günü kanun teklifimizi verdiğimizde diğer partilerle birlikte paylaşırlar. Bunu değerlendirip bizim bu düzenlememize sıcak bakarlarsa elbette bu kanunun Türkiye Büyük Millet Meclisinden kabulü gerçekleşir. Anayasamızın 87. maddesiyle Türkiye Büyük Millet Meclisinin görev ve yetkileri belirlenir. Burada 87. maddede genel af ya da özel çıkarılması için mecliste bulunan milletvekili sayısının 5’te 3’ünün kabulü gerekir. 600 milletvekili olduğuna göre bugün için özel af ve genel affın çıkması 360 milletvekilinin kabul oyuna bağlıdır. Ancak bizim hazırladığımız teklif ne özel ne genel aftır şartlı salıvermeye benzer yeni bir müessesedir. Bunun içinde kanunun kabulü için bize göre şimdiye kadar 1966 yılından beri Anayasa Mahkemesinin kararları tek tek gözden geçirilmiştir. Bu konuda çeşitli çelişkili kararlarda vardır. Ancak bizim teklifimiz için nitelikli çoğunluk gerekmez” ifadelerini kullandı.

  • Nazilli MHP’nin yeni yönetimi Başkan Alıcık’ı ziyaret etti

    MHP Genel Merkez tarafından atama yolu ile MHP Nazilli İlçe Başkanlığına getirilen Zafer Keskin ile MHP ilçe yönetimi, Nazilli Belediye Başkanı Haluk Alıcık’ı makamında ziyaret etti.

    Nazilli Belediye Başkanı Haluk Alıcık Geçtiğimiz günlerde Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Nazilli İlçe Başkanlığı’na atanan Zafer Keskin, ve yönetimini makamında ağırladı. Kendilerini daha önce hayırlı olsun ziyaretinde bulunan Nazilli Belediye Başkanı Haluk Alıcık’ı makamında ziyaret ettiklerini belirten MHP Nazilli İlçe Teşkilatı Başkanı Zafer Keskin “A’dan Z’ye şimdiye kadar yapılmayan ne varsa onu yapmaya geldik. İnkılâp yapmaya geldik” dedi.

    Ülkücünün eğitim yuvasının Ülkü Ocakları, siyasi platformu da MHP olduğunu ifade edenKeskin açıklamasının devamında, “MHP bizim için baba ocağı ve ana kucağıdır. Ötesi berisi yoktur. Bunun haricinde siyaset yapan zaten ülkücü camia içinde olmayan insanlardır. Onlar çıktıkları bu yolda başarılı olamayacaklar. Bizim yolumuz belli. Özellikle Nazilli’de kendi evimizin önünü temizlemeye geldik. Bunda da başarılı olacağımızı biliyoruz. Yükümüz ağır, genel merkez tarafından atamayla geldik, böylelikle bir kat daha yükümüz arttı. Ekip arkadaşlarımızla beraber bunun da hakkını vereceğimize inanıyoruz. Doğru yoldan ayrılmayacağız çünkü doğrunun ne olduğunu biliyoruz. Yolumuz MHP’dir. Birlik beraberlik için doğru olan ne varsa hepsini yapacağız. A’dan Z’ye şimdiye kadar yapılmayan ne varsa onu yapmaya geldik. İnkilap yapmaya geldik. Allah nasip ederse de yapacağız. İnkılap derken devletimiz, milletimiz için dostça kardeşçe hep beraber kol kola yürüyeceğiz. Kazanmayacağımız hiçbir yola girmeyiz. Milyon tane yanlış var, doğru bir tane. Doğrunun peşindeyiz” şeklinde konuştu.

    Sıcak ve samimi bir ortamda geçekleşen ziyarette Başkan Alıcık, Zafer Keskin ve arkadaşlarına hayırlı olsun dileklerini yinelerken, “Zafer Kardeşimin MHP İlçe başkanlığı hayırlı olsun. Zor ve meşaketli bir görev. Yeni yönetimin tamamını yakından tanıyorum Hepsi çok değerli ocak içinden yetişme arkadaşlarımız. Bu yönetim ile uyum içinde çalışacağımızı düşünüyorum. Kan değişikliği olmuştur olacaktır. Olmaya da devam edecektir. Parti içinde ufak tefek kırgınlıklar olsa bile seçim zamanı bunlar unutulur. O kırgınlıklara da biz izin vermeyeceğiz. Nazilli her zaman Aydın’ın siyasetteki nabzı, kalbi olmuştur. O kalite devam edecektir. Ocağıyla, partisiyle, sendikasıyla, sivil toplum kuruluşları yani herkes aynı amaç için mücadele edecektir. Bundan farklı bir şey beklenmesin” dedi.

    Nazilli sevdalısı olduğunu dile getiren Alıcık, ilçenin geleceği her zaman ellerinin taşın altında olduğunu ve gerçek Nazilli sevdalısı olan her kesin de o taşın altına elini koyması gerektiğini ifade ederek Büyükşehir Yasası’yla Nazilli’ye büyük zarar verildiğini belirtti. Başkan Alıcık sözlerinin devamında “Aydın il genelinde hiçbir belediyenin yapmadığı kentsel dönüşümü ilçemizde yapmaya başlıyoruz. Bunun tüm resmi işlemlerini tamamladık. Büyükşehir Belediyesi ilçede astığı tanıtım panolarında 23 milyon lira yatırım yaptığını yazmış. Fakat ilçemizin sadece su ve İller Bankası gelirinden 280 milyon lira aldı. Yaptığı hizmet yüzde 10 bile değil. Aydın, büyükşehir olmasaydı, biz Nazilli’yi uçururduk. Türkiye Cumhuriyeti gerçekten çok sıkıntılı bir süreçten geçiyor. Zaman birlik ve beraberlik zamanıdır. Siz birliktelik içinde olmuyorsanız, bu ülkeye büyük zarar verirsiniz. Biz kısa yollardan bir yerlere gelerek menfaat ve ikbal peşinde olmadık. Bizde buradayız, partimizde, her şey zamanla yerine oturacaktır” ifadelerini kullandı.

  • Koray Aydın: “MHP’nin Seçime Gitmesi Artık Kaçınılmazdır”

    MHP Genel Başkan Adayı Koray Aydın, MHP’nin kongre sürecine ve son gelişmelere ilişkin, “MHP’nin seçime gitmesi artık kaçınılmazdır” dedi.

    MHP Genel Başkan Adayı Koray Aydın, MHP eski Genel Başkan Yardımcısı, Gümrük ve Tekel eski Bakanı Gün Sazak’ın ölümünün 36. yıldönümü dolayısıyla kabrini ziyaret etti. Kabir ziyaretinin öncesinde açıklamalarda bulunan Aydın, MHP’nin kongre sürecine ilişkin, “Artık kongre kaçınılmaz hale geldi. Zaten verilen mahkeme kararı ile MHP’de olağanüstü tüzük kurultayı ardından da seçim kurultayının olacağı da kesinleşti. Pazartesi günü bildiğim kadarıyla da çağrı heyetinin tarih açıklanacağı söyleniyor. O tarih açıklandıktan sonra muhtemelen 19’u olabilir ondan sonraki hafta da olabilir ama bu iki tarih içerisinde tüzük kurultayı yapılır. Ramazan’ın hemen sonrasında da seçimli kurultay yapılır. Yani MHP’li günler bekliyor Türkiye’yi diyebiliriz. MHP’nin sıkça konuşulacağı, gündemde olacağı, hatta gündemi tayin edebileceği bir süreç yaşayacağız” şeklinde konuştu.

    “BÖYLE BİR SÜRECE TÜRKİYE’NİN DE İHTİYACI VAR”

    Türkiye’deki siyaseti “tıkanmış” olarak tanımlayan Aydın, “Siyasetin tıkanmışlığı Türkiye’de diktatörleşme eğilimine girmiş bir siyasal iktidarın insan hak ve hürriyetlerinin kısıtlayacağı tavrı her şeyi kendi yapmak istek ve arzusu Türkiye’de böyle otoriterleşme eğilimini çok yüksek olduğu bir dönemde demokrasinin bu işi belirleyeceği ve şekillendirici unsuru olarak görev alması bakımından MHP’de olabilecek yaşanacak bu süreci de ciddi manada etkileyecektir” diye konuştu.

    Gün Sazak’ın Türk siyasi hayatında önemli bir figür olduğunu söyleyen Aydın, “Bizim için oldukça önemli olan bir isim. Ülkücü şehidimiz, eski genel başkan yardımcımız ve bakanımız merhum Gün Sazak’ın şehit edilişinin 36. yılında kabri başında dualarla anacağız. Gün Sazak Türk siyasi hayatında önemli bir figür, böyle bir günde orada olmayı biz de istedik arzu ettik. Onun için arkadaşlarımızla beraber oraya bir katılım sağlayacağız. Şehitlerimize dua edip geleceğiz” ifadelerini kullandı.

    “İLK MİTİNGİM POLATLI’DA”

    Koray Aydın, olağanüstü kongrenin ardından genel başkan seçilirse ilk mitingini Polatlı’da yapacağını söylediği konuşmasını şöyle sürdürdü:

    “MHP genel başkanı olursam ilk mitingimi Polatlı’da yapacağım. Evet, ilk mitingimi Polatlı’da yapacağım. Hani böyle çok uzak düşünmeyin genel başkan olursam o haftanın müsait gününe yapacağım. Çünkü Türkiye’yi karış karış gezeceğiz halkı harekete geçireceğiz ve halkın kendi kaderine el koymasının öncülüğünü yapacağız. Polatlı’da bu işin önder yerlerinden biri benim siyasi hayatımda da çok önemsediğim bir yer, ilk mitingimizi Polatlı’da yapmaya karar verdim.”

  • MHP’nin Merhum Genel Başkanı Türkeş, Kabri Başında Anıldı

    MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Terörist eylemlerle Türkiye’yi zayıflattılar mı amaçlarına ulaşacaklarını sanan hain ve işbirlikçiler, 1071’de Malazgirt ve 1453’de İstanbul’un fethiyle değişen dengelerin hesabını sorma arayışındadırlar^dedi.

    MHP ’nin merhum Genel Başkanı Alparslan Türkeş, vefatının 19. sene-i devriyesinde Anıtmezar’da düzenlenen tören ile anıldı.

    MHP Genel Başkanı Bahçeli’nin katıldığı törene çok sayıda Ülkü Ocakları ve MHP mensubu katıldı. Merhum Türkeş ve şehitlerin ruhuna okunan Kur’an-ı Kerim okunmasıyla başlayan törende Bahçeli, Türkeş’in kabrine karanfil bırakarak, ibrikle su döktü.

    Bahçeli, anma töreninde yaptığı konuşmada, “Merhum Başbuğumuz Alparslan Türkeş Bey’in rahmet-i rahmana vasıl oluşunun 19’uncu yılındayız. Onu kabri başında dualarımızla yad ediyor, özlem dolu kalplerimizle muhterem hatıralarını paylaşıyoruz. Türkeş Bey, büyük bir mücadele, engin bir gönül ve ülkü insanıydı. Taraflı tarafsız herkesin üzerinde ittifak ettiği üzere, hayatını mukaddes davasına adamış, ruhunu Türk-İslam ülküsünün başarısına vakfetmişti. Onda ufuk ötesini görme kabiliyet ve becerisi vardı. Onda karmaşık olayları kavrama, anlama ve çözüme kavuşturma vasfı hâkimdi. O, vatanına ve milletine bağlı bir devlet adamı, yaşantısıyla önemine büyük bir değer atfeden demokrasi neferi, ama en önemlisi dava adamlığının yol başçısıydı” ifadesini kullandı.

    “Siyasi krizlerin baş gösterdiği dönemlerde sağduyunun sesi olarak hareket eden, aşılmaz görülen sorunları sükûnetle halleden bir şahsiyetti” diyen Bahçeli, merhum Türkeş’in Türk siyaset ve devlet hayatına milli, ahlaki ve manevi bir yorum getirme konusunda heyecan ve aşk dolu olduğunu vurgulayarak şunları söyledi:

    “Türk milletinin tarih ve kültür hazinesinde ülkücü nesillerin düşünü kuran, Türk ve İslam coğrafyalarına umut meşalesi yakan yine Türkeş Bey’in fikir ve akıl ölçüsüydü.

    Haksızlık karşısında hiç susmadı. Zalimler karşısında hiçbir zaman el pençe divan durmadı.

    Yozlaşma akıntısına bütün gücüyle direndi, yolsuzluk seline her şeyiyle göğüs gerdi, yoksulluk batağını kurutmak için çare ve formüller üretti. Dokuz Işığın aydınlığında geleceğin büyük Türkiye’sini planladı, bunu da bıkmadan, usanmadan, yüksünmeden devamlı surette anlattı. Taşıdığı kutlu misyonuyla, sahip olduğu parlak vizyonuyla yüksek hedeflerin çatısını fedakârlık şuuruyla ördü, karşılaştığı zorlukları inançlarıyla örttü. Türkeş Bey durgunluğu reddetti, hareket ve ilerlemeyi ısrarla tavsiye etti. Bu itibarla milliyetçiliğin kuvveden fiile, derinden yüzeye, saklı durduğu damardan milli bünyeye çıkarılmasında önemli derecede gayret ve emeğinin geçtiği bir hakikattir. Türkeş Bey uzun soluklu olmasının yanında, sürekli engellenmek, çelme takılmak, durdurulmak istenen Türklük mücadelesinin umut saçan mimarıdır. İnanmış bir yürekle, azim ve kararlılıkla dolmuş bir iradeyle karamsarlık ve kötümserlik çemberini tek başına da kalsa yarmasını bilmiştir. Onun üslubunda, onun lügatinde, onun hayatında yenilgiyi kabullenmek, korkuya teslim olmak, ümitsizliğe kapılmak asla görülmemiştir. Çünkü Türkeş Bey Türklüğün mukadderatına güvenmiş, milletin basiret ve ruhuna sırtını dayamıştır. İnanmış kişilerin yenilmeyeceğini işaret eden, bunu da hem söz hem de davranışlarıyla ispatlayan bizzat Merhum Başbuğumuzdu. Bizlere kolay bir başarı vaat etmemişti. Kısa zamanda iktidar umanların bizimle yola çıkmamalarını öğütlemişti.

    Hiçbir zaferin, mahvolduklarını zannedenler tarafından kazanılmayacağını öngören ve öğreten de oydu. Basit heveslere teslim olmayan, günü birlik heyecanlara itibar etmeyen, sorumluluk ve sağduyu yolundan sapmayan mizaç ve müyesser kişilikler insanlık tarihine her zaman istikamet vermişlerdir. Türkeş Bey de işte onlardan birisi, belki de en önemlilerindendir. Her zaman ihtiyatlı, her anında diri bir şuura sahipti. Fazilet sahibi bir insan olarak temayüz etmiş; yer geldiğinde gözünü daldan budaktan esirgemeyen cesaret sembolü, yeri geldiğinde de karıncayı incitmeyecek kadar şefkat ve merhamet sahibi olmuştur. Yumuşak huylu, alçak gönüllü, himmet ve haya sahibi mümtaz bir kişilik olarak hala şükranla anılmaktadır. Bu özelliklerinden dolayı Türk milletinin haklı takdir ve övgüsüne layık olmuş, milyonlarca seveniyle gönüllerde taht kurmuştur.

    Büyük düşünürümüz Yusuf Has Hacib’in; “insanlık doğruluğun adıdır. İnsan nadir değil, insanlık nadirdir; insan az değil, doğruluk azdır” sözlerine gönülden bağlı olarak 80 yıllık bir ömre çok şeyi sığdırmıştır. Merhum Türkeş Bey Türklüğün aktif, atılgan, akıl ve feraset yüklü sevdalısıdır. O Türk vatanının ateşli bir tutkunu, yılmaz bir bekçisidir. Ve merhumun anılarıyla, geride bıraktığı eserleriyle ne kadar gurur duysak yetersiz, ne kadar iftihar etsek azdır.”

    Türkeş’in zihni ve fikir temelinde güçlü bir tarih şuur hakim olduğuna dikkat çeken Bahçeli şunları kaydetti:

    “Türk milletinin geçirmiş olduğu nice felaket ve güçlükleri iyi biliyor, kafasının derinliklerinde taşıyordu. Türklüğün bugün de, eski dünyanın belkemiğini teşkil eden bölgede; milletlerarası hayat ve siyasetin en haraketli kuşağında bulunduğunu her fırsatta söylüyordu. Bölünmeye karşı, bölücülüğe düşmandı. Türkiye’nin çıkarlarına uygun olmayan her ilişki ve bağlantıya tavır alıyor, arasına aşılmaz mesafeler koyuyordu. Her insanımızı aziz bilen, her insanımıza muhabbet duyan bir vicdana sahipti.

    Bu nedenle Milliyetçi Hareket’in temel felsefesini “insan sevgisi” olarak belirlemiş, bizlere de bunu miras bırakmıştır.

    “Gerçek milliyetçiliğin, milleti meydana getiren her insanı hiçbir ayrım yapmaksızın aynı derecede sevmek” olduğunu söyleyerek, Milliyetçi Ülkücü Hareket’e iftira atanlara haddini bildirmiş, alayını birden püskürtmüştü.

    Kıskançlığın, hasedin, sahteciliğin, yalancılığın, alçaklığın çirkefi içinde beslenen kimselerin aleyhimize her çeşit faaliyeti yapmalarının olağanlığı konusunda da bizleri uyarmıştı.

    Zaman Türkeş Bey’i elbette haklı çıkarmıştır.

    Bu haklılığı sonucunda yaşarken liderlik yaptığı Milliyetçi Ülkücü Hareket, onun vefatının ardından günden güne büyümüş, ehil ve tertemiz ellerde, samimi ve davaya sadık yüreklerde daha da yücelmiştir.

    Milliyetçiliğin derin yatağı, milletimizin sinesinde mahfuz duran değer ve eserlerle daha iyiye, daha güzele, daha da perçinlenmiş kardeşlik vadisine taşınmak üzere akış ve ilerleyişine hız vermiştir.”

    1071’DE MALAZGİRT VE 1453’DE İSTANBUL’UN FETHİYLE DEĞİŞEN DENGELERİN HESABINI SORMA ARAYIŞINDADIRLAR

    Türkiye’nin sorunlarının ortada olduğuna dikkat çeken MHP lideri Bahçeli sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Türk milletinin nasıl bir azap ve eziyet verici bir dönemden geçtiği hepimizin malumudur.

    Müslüman Türk milletinin varlık ve egemenlik hakları hiç olmadığı, hiçbir dönemde yaşanmadığı şekilde saldırı ve taciz altındadır.

    Terörist eylemlerle Türkiye’yi zayıflattılar mı amaçlarına ulaşacaklarını sanan hain ve işbirlikçiler, 1071’de Malazgirt ve 1453’de İstanbul’un fethiyle değişen dengelerin hesabını sorma arayışındadırlar. Fakat dün başaramadılar, bugün de sonuç alamayacakları kesindir.

    Bunun güvencesi ise Türk milletinin sağlam iradesi ve bin yıllık kardeşlik hukukudur.

    Merhum Türkeş Bey, “dalından kopan bir yaprağın kaderini rüzgâr tayin eder” sözüyle herkesi birliğe, beraberliğe çağırıyor, milletimizin her ferdini; kökeni, anasının dili ve yöresi ne olursa olsun aynı ruh ve tutuma davet ediyordu.

    İhtiyacımız olan da hiç şüphe yok ki budur.

    Türkeş Bey, seneler evvel ülkülerinin rotasını belirlemiş ve şöyle seslenmişti:

    ’Biz aziz milletimize müreffeh, kuvvetli ve büyük bir Türkiye taahhüt ediyoruz. Kendimizi millete adıyoruz. Ve Türklük yoluna başlarımızı koyuyoruz’.

    Bugünkü şartlarda, Milliyetçi Hareket Partisi bu uğurda gece gündüz demeden çalışacaktır.

    Dedikoduyu meslek edinmiş, fitneye zihnini kaptırmış, iç ve dış mahfillerde kurgulanmış algı ve bayat siyaset operasyonlarıyla Milliyetçi Hareket’in yörüngesini oynatmaya niyetlenmiş bazı odakların, millet nezdinde mahcup ve mağlup olacağını da hep birlikte göreceğiz.

    Bizim yönümüz Hakk’a dönüktür.

    Bizim gücümüz Türk milleti, yegâne sığınak ve manevi mükâfatımız Rabbimizin himaye ve ihsanıdır. Biz doğrunun yanındayız, meşru olanın tarafındayız, milliyetçilikle demokrasinin çakıştığı tarih ve millet kaynağındayız. Türklüğün varlığı ve Türkiye’nin bekası için her şeyi göze alırız. Vatan ve ülkü şehitlerimizin mirası kılavuzumuzdur.

    Demir parmaklıkları taş medreseye dönüştürmüş yiğitlerimiz bizim göz bebeğimiz, Milliyetçi-Ülkücü gençlik asıl teminatımızdır. Merhum Başbuğumuz diyordu ki, “yeni bir Türk mucizesi doğmalıdır, doğacaktır, belki yarın, belki yarından da yakın.”

    İşte bize buna talibiz, mucizeyi maluma çevirmek ve nefes vermek için tüm gücümüzle varız, milletimizin müşfik ve muazzam gönlündeyiz.

    Tarihin volkanından çıkmış, kültürün fay hatlarından süzülerek çağlamış maneviyatçı, akılcı, demokratik, çağdaş bir milliyetçilik anlayışımızla Türkiye’nin ve Türklüğün belini doğrultacağız, huzur ve kardeşliğin tek adresi olacağız.

    Buna Merhum Başbuğumuzun manevi huzurunda söz veriyoruz.

    Bu vesileyle Merhum Başbuğ’umuz Alparslan Türkeş Bey’i, terörle mücadelede şehit düşmüş evlatlarımızı, dava ve ülkü şehitlerimizi bir kez daha rahmet ve şükranla yâd ediyorum.

    Bu mukaddes borcu ifâ ederken, merhum liderimizin kabrinin nur, mekânının Cennet olmasını Cenâb-ı Allah’tan niyaz ediyorum.”