Etiket: Mesleklerine

  • Geleceğin mesleklerine İŞKUR desteği ULUTEK’te anlatıldı

    ULUTEK Teknopark bünyesinde gerçekleştirilen eğitimde Ar-Ge, inovasyon ve yazılım sektöründe faaliyet gösteren firmalar için İŞKUR’un verdiği destekler anlatıldı.

    İŞKUR İl Müdürü Feyzullah Eren Türkmen tarafından verilen eğitimlere teknoloji alanında faaliyet gösteren firmaların temsilcileri katıldı. Geleceğin meslekleri olarak belirlenen Ar-Ge, inovasyon ve yazılım alanında hizmet veren firmalara yönelik İŞKUR desteklerinin anlatıldığı eğitimde konuşan İl Müdürü Feyzullah Eren Türkmen, bu alanda faaliyet gösteren firmalarda çalıştırılacak personelin yetiştirilmesine yönelik kurum olarak ciddi destekler verdiklerini söyledi. Türkmen; “Firmalar, çalıştırmak istedikleri personeli kendi belirliyor. Biz sadece genel şartlara uyup uymadıklarını kontrol ediyoruz. Bu personelin 9 ay boyunca sigortasını ve maaşını karşılıyoruz. Bu desteğimizden yararlanmak isteyen firmaların bünyelerinde en az 2 sigortalı personel çalıştırmaları gerekiyor. Bilişim ve imalat sektöründe ise verdiğimiz destekler 180 güne kadar çıkabiliyor. Firmalar bu destekten en fazla 4 personel olarak yararlanabiliyor” diye konuştu.

    ULUTEK Müdürü Prof. Dr. Mehmet Kanık ise teknopark içerisindeki firmaların birçoğunun bilişim veya ileri teknoloji alanında faaliyet gösterdiğine işaret etti. İŞKUR’un hedef sektörleri kapsamında giren bu firmalara verilen destekler hakkında bilgi sahibi olmaları konusunda çalışmalar yürüttüklerini kaydeden Prof. Dr. Mehmet Kanık; “Geleceğin meslekleri olarak kabul ettiğimiz Ar-Ge, inovasyon ve yazılım sektörlerinde istihdamı arttırmaya ve vasıflı personel yetiştirmeye yönelik böyle bir faaliyet düzenlemek istedik” dedi.

  • Yrd. Doç. Dr. Köle: “GAÜ İletişim Fakültesi öğrencileri mesleklerine bir adım önce başlayacak”

    Girne Amerikan Üniversitesi’nin (GAÜ) kardeş üniversitesi Moldova Amerikan Üniversitesi bünyesinde devam eden ara dönemde, İletişim Fakültesi öğrencileri farklı kültür ve mekanlarda medya ve iletişim becerilerini global düzeye taşıyor.

    GAÜ iletişim fakültesi öğrencileri, yarı yıl tatillerini değerlendirerek Moldova Amerikan Üniversitesi’nden aldıkları “Medya Hukuku ve Kitle İletişim Teorileri” derslerini, farklı kültür ve mekanlarda alarak, iletişim becerilerini arttırmanın yanında ve uluslararası medya değerlerini öğrenerek bilgilerini karşılaştırma fırsatı yakalıyor.

    Konuyla ilgili açıklamada bulunan GAÜ İletişim Fakültesi Sosyal Medya Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. Ayman Köle, Moldova Amerikan Üniversitesi’nde sunulan imkanların özellikle iletişim fakültesi öğrencileri için kaçırılmaz bir fırsat olduğunu belirterek, öğrencilere zengin program ve eğitim verdiklerini söyledi.

    ’Değişen dünyada reaksiyonculuktan kurtulup, aksiyoncu olmamız gerek’

    Köle açıklamasının devamında ise şunları söyledi:

    “Moldova’da bulunan özel ve devlet televizyon kanalları ile temas halindeyiz. Kolaylıkla önemli bulduğumuz ve yararlı olacağını düşündüğümüz kurumlar ile iletişim kurabiliyoruz. Dünya o kadar hızlı değişiyor ki, bugün yeni olan; yarın tarih oluyor. Bizlerin de toplum olarak, bu değişim içerisinde reaksiyonculuktan kurtulup, aksiyoncu olmamız gerek. Bu yüzden dünyayı tanıyalım ve çevremizi anlayalım. Sadece iyi bir izleyici olmak yeterli değildir. Bugün globalleşen dünyada yalnızca bulunmuş olduğunuz toplumu incelemek ve irdelemek iyi bir iletişimci olmak için yeterli değildir. İyi bir iletişimci olmak için; farklı toplumları ve iletişim özelliklerini yerinde incelemek gereklidir. Bunun için, GAÜ’nün bütün öğrencilerine sunmuş olduğu yurt dışı kampüslerde eğitim almak büyük bir ayrıcalıktır. Bu ayrıcalık öğrenciler için deneyim ve seviye demektir; yarın, bizim kalemimize ait oyunların sahnelenmesi demektir”.

  • Florence Nightingale’den Işık Alarak Mesleklerine Başladılar

    Haliç Üniversitesi Hemşirelik Meslek Yüksekokulu birinci sınıf öğrencileri modern hemşireliğin kurucusu kabul edilen sembolik Florence Nightingale’in taşıdığı meşaleden ışık aldı.

    Haliç Üniversitesi Kağıthane Kampüsü’nde düzenlenen tören Haliç Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Remzi Çetin ve Hemşirelik Yüksekokulu Müdürü Prof. Dr. Necmiye Sabuncu’nun konuşmalarıyla başladı. Konuşmacıların ardından öğrenciler Hemşirelik Yüksekokulu Müdürü Yardımcısı Öğretim Görevlisi Fatma Özhan’ın önderliğinde yemin etti.

    Işık alma törenini her yıl mesleğe adım atacak öğrencileri için yaptıkları bir ritüel olarak adlandıran Haliç Üniversitesi Hemşirelik Yüksekokulu Müdürü Prof. Dr. Necmiye Sabuncu, “Amacımız öğrencilerimizi mesleğe ısındırmaktır. Bilindiği üzere Florence Nightingale modern hemşireliğin kurucularındandır. Biz de Florence Nihtingale’in ışığından alıyoruz ve öğrencilerimizi hemşirelik mesleğine adapte etmek için böyle bir tören düzenliyoruz” dedi.

    Aynı zamanda hemşirelik denilince halk arasında yanlış tanımlama yapıldığını ifade eden Prof. Dr. Sabuncu, “Hemşirelikten bahsetmek gerekirse, halk arasında hemşirelik nedense hasta olanlara bakmak olarak tanımlanıyor. Hâlbuki hemşireler sadece hastalara değil sağlıklı bireylere de bakar. Sağlıklı bireyin sağlığının korunması ve devam etmesi gibi görevleri de vardır. Hasta olduğunda da belli bir plan çerçevesinde yardım ve bakım verilir. Hemşireler, aynı zamanda sağlıklı ve hasta bireylerden bir takım veriler toplar ve hemşirelik tanısına yönelik olarak da bakımını üstlenir” diye konuştu.

    “SEVGİ OLMAZSA HEMŞİRELİK OLMAZ”

    Hemşireliğin en önemli unsurlarından olan sevgi ve şefkate dikkat çeken Sabuncu, “Hemşirelik bir bilim ve sanattır. Benim her zaman kullandığım bir tabir vardır. Kafa bilimi, eller sanatı, kalp de sevgi ve şefkati temsil eder. Yani yüreğinde şefkat ve sevgi olmadan kimse bu mesleği yapamaz. Bunların yanısıra aynı zamanda disiplin de çok önemlidir. Kısacası sevgi ve disiplin olmadan bu meslek olmaz” diyerek sözlerini sonlandırdı.

  • Sığınmacılar Çalışma İzniyle Mesleklerine Geri Dönüyor

    Açık kapı politikasıyla Türkiye’ye sığınan Suriyelilerin, hayata yeniden tutunmalarını sağlayan çalışma izni, ülke ekonomisine katkı sağlayacak. Sığınmacıların, medyadan mühendisliğe, tıptan hukuka kadar birçok farklı meslek dalında çalışabilmelerinin önünü açan izin, uzmanlara göre dayanışma ve ortak çalışma kültürü oluşturacak.

    Suriye’de 5 yılı aşkın süredir devam eden iç savaş nedeniyle 16 bini kadın, 15 bini de çocuk olmak üzere 300 binin üzerinde kişi hayatını kaybetti. Savaşın tam ortasında hayatta kalmayı başarabilenler ise Türkiye, Lübnan ve Ürdün başta olmak üzere çok sayıda ülkeye sığındı. 2,4 milyon Suriyeli için ‘yuva’ olan Türkiye’de geçici korumadan yararlanan mültecilerin iş piyasasına erişimlerini sağlayacak çalışma izni, yeni bir dönemin başlangıcı olarak yorumlanıyor. Suriyelilerin mevcut çalışma koşullarında bazı iyileştirmeleri de beraberinde getirecek olan düzenleme, ülkelerindeki mesleklerini Türkiye’de de yapmak isteyen mülteciler tarafından olumlu karşılanıyor. Şam Üniversitesi’nde Gazetecilik eğitimi aldıktan sonra, Suriye’de aktif olarak gazetecilik yapan ancak savaş koşulları nedeniyle Türkiye’ye gelen Suriyelilerden sadece biri olan Hadia Yassin için çalışma izni büyük anlam ifade ediyor. 2 yıl önce Gaziantep’e gelen Hadia Yassin, vatanı gibi hissettiği Türkiye’de gazetecilik yapmanın hayalini kuruyor. Savaşın ardından pek çok meslek dalından çok sayıda Suriyeli’nin Türkiye’ye geldiğini belirten Hadia Yassin, “Suriye’de gazetecilik yaparken savaş nedeniyle Türkiye’ye gelmek zorunda kaldım. Türkiye’de gazetecilik yapmayı çok istiyorum. Çünkü işimi çok seviyorum. Ayrıca savaşın ardından çok sayıda meslek dalından Suriyeli Türkiye’ye geldi. Bazıları Türkiye’de iş yeri açtılar. Suriyeli sığınmacılar, genelde Suriyelilerle çalışıyor. Türklerle çalışanlar daha az. Bazı kurumlar Suriyelilerle çalışmayı kabul ederken bazıları da etmiyor. Çalışma izniyle beraber daha rahatlayacağımızı düşünüyorum. Zaten Türkiye’yi kendi vatanım gibi hissediyorum. Daha önce 4 ülkeye gittim ama hiçbirinde buradaki gibi rahat değildim. Türkiye’ye ve Türklere çok teşekkür ediyorum” şeklinde konuştu.

    “İYİ BİR BAŞLANGIÇ UYGULAMASI”

    Suriyelilere yönelik çalışma iznini, ‘iyi bir başlangıç uygulaması’ şeklinde yorumlayan uzmanlar ise hayatlarını devam ettirmek için çalışmak zorunda olan mültecilerin kayıt dışı statüden kurtulacak olmalarının önemine dikkat çekti. Düzenlemeyi yorumlayan İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi Sosyoloji bölümü öğretim üyeleri Yrd. Doç. Dr. Tuba Demirci ve Yrd. Doç. Dr. Nur Banu Kavaklı Birdal, mültecilerin tamamının ‘vasıfsız’ olmadığına vurgu yaptı. Uygulamayla beraber Türkiye’nin de kalifiye bir iş gücünden faydalanacağını belirten Nur Banu Kavaklı, “Suriyelilerin tamam, vasıfsız, kalifiye olmayan ve buraya devletten fayda umarak yaşamaya gelmiş insanlardan oluşmuyor. Çalışma imkanına sahip olmayan avukatlar, hemşireler, öğretmenler ve üniversite hocaları da var. Çalışma izni, gayet kalifiye olan bir iş gücünden Türkiye için de faydalı olabilecek şekilde yararlanma imkanı doğuracak iyi bir başlangıç uygulaması” dedi.

    DAHA İNSANİ KOŞULLAR İÇİN…

    Çalışma izninin mülteciler için daha insanca koşullarda çalışmak anlamına gelen önemli bir gelişme olduğunu belirten İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi Sosyoloji Bölüm Başkanı Yrd. Doç Dr. Nur Banu Kavaklı, “Oturma izni olan Suriyeliler için çalışma izni yoktu. İnsanlara yaşama izni verip çalışma izni vermemek; kayıt dışı, korunmasız, kalitesiz koşullarda ve düşük ücretlerde çalışmalarına göz yummak anlamına geliyor. 4 seneyi geçmiş bir zamanda insanlar burada yaşarken hayatlarını sürdürebilmek için sosyal yardımların ve düzenli ödemelerin olmadığı bir yerde tabii ki çalışmak zorunda olacaklardı. Bunun ortadan kalkması, emek sömürüsünün engellenmesi ve onlara bağımlı olan ailelerin daha iyi koşullarda yaşamasını sağlar” diye konuştu.

    İKİ PERSPEKTİF

    Suriyeli mültecilere yönelik çalışma izni için iki perspektif olduğunu belirten İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi Sosyoloji Bölümü öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Tuba Demirci ise, “Hem Suriyelilerin daha düzgün şartlarda çalışacak hem de Türkiye’deki kayıt dışı sektörün terbiye olması anlamına gelecek. İnsan hakları açısından ciddi bir eşitlik sağlanacak. Ortak bir çalışma kültürü oluşturulacak ve çalışanlar arasında dayanışma tetiklenecek” dedi.

    YOĞUN OLARAK TAŞERON VE KAYIT DIŞI

    Suriyelilerin yoğun olarak taşeron ve kayıt dışı sektörlerde çalıştıklarını söyleyen Tuba Demirci, “Meslek sahibi, birikimli ve profesyonel meslek gruplarından gelen Suriyeliler de var. Ancak yoğun şekilde, tekstil, giyim, ayakkabı ve inşaat sektöründe çalışan mültecilerle karşılaşıyoruz. Gıda üretimi gibi sektörlerde çalışanlar da var. Suriyeliler, genel algının tersine vasıfsız, yoksul insanlar olmalarının ötesinde çok fazla kaynağı olan da insanlar. Kültürel ve bireysel manada toplumsal kesimler olarak kendi çalışma anlayışları ve kültürleri konusunda da ciddi katkıda bulunabilirler” şeklinde konuştu.

    “İSTİHDAM SORUNUNU ETKİLEMEYECEK”

    Suriyelilere yönelik çalışma iznin Türkiye’deki istihdam sorununu etkilemeyeceğini belirten Tuba Demirci, “Türkiye’de zaten ciddi bir işsizlik var. Bu nedenle Suriyelilerin çalışmasının bu işsizliğe kritik manada bir katkı yapacağını düşünmüyorum. Çünkü emek piyasası; uygun işe, uygun insanı bulmak üzerinden çalışıyor. Bu nedenle Suriyelilerin ciddi bir rekabet oluşturacağını zannetmiyorum. Yoğunlaştıkları tekstil ve inşaat sektörlerin işsizlik çok yüksek değil. Ayrıca Türklerin imtina ettiği sektörlerde yoğunlaşıyorlar” diye konuştu.