Etiket: Mesleği

  • (Özel Haber) Hobisi Mesleği Oldu

    Kahramanmaraşlı Sinan Karcılar’ın, hobi olarak başladığı mesleğinde el emeği göz nuru dökerek yaptığı tespihler 200 liraya da 10 bin dolara da alıcı buluyor.

    Tespihe olan tutkusu nedeniyle evinin balkonunda hobi olarak uğraşan Sinan Karcılar, bir süre sonra usta olarak kendi iş yerini açtı. Selçuklu dönemine uzanan tarihi Taşhan Çarşısı’nda 50 metrekarelik bir dükkanda katalinleri sanata dönüştüren Karcılar, yurt dışı ve yurt içinde onlarca tutkuna tespih gönderiyor.

    Yaklaşık 4 yıl önce merak üzerine tespihlerle uğraşmaya başladığını belirten Karcılar, evin balkonunda hobi olarak tespih yapmaya başladığını söyledi. Karcılar, “Hobi olarak başladığım iş şuanda sanat boyutuna ulaştı ve son 2 yıldan beride bu işten ekmek yiyoruz” dedi.

    En basit bir tespihin yapımının tamamen el emeği olduğu için ve koleksiyona yönelik yapılması nedeniyle 2 günden fazla sürdüğünü belirten Karcılar, “Fabrikasyon yok tamamen el emeği olması nedeniyle 50-60 günde tamamlanan tespihlerimiz de var” diye konuştu.

    Sinan Karcılar, 200-300 TL’ye de 10 bin Dolar’a da tespih sattıklarını kaydetti.

  • Ata Mesleği Onlara Emanet

    Unutulmaya yüz tutan yemeniciliği yaşatmaya çalışan 13 yaşındaki Safi Mama ve 16 yaşındaki Ali Pektaş, okuldan sonraki zamanlarında mesleği öğreniyor.

    Gaziantep’te ata mesleği olan yemeni ayakkabı ustalarının sayısı giderek azalırken, bu ata mesleğini yaşları 12-16 arasında değişen geleceğin ustaları yaşatmaya çalışıyor. Yemeni ustasının yanında okuldan kalan zamanlarında mesleği öğrenen çocuklar, kendi okul harçlıklarını çıkarıyor. Bu işi zevkle yaptıklarını söyleyen çocuklar, ata mesleğini devam ettirmek istediklerini belirtti. Sayıları azalan yemeni ustaları gençlerin mesleğe olan ilgisinden memnuniyet duyduklarını ifade etti. Mesleği gelecek nesillere aktarmak istediklerini söyleyen yemeni ustası Ahmet Pektaş, çocukların hem mesleği öğrendiklerini hem de okul harçlıklarını çıkardığını ifade etti. Pektaş, hevesli olanların öğrendiğini belirterek “Hevesli olmayanlar zorla da getirsen çalışmaz. Ayakkabı sektörünün gelişmesi bizim mesleği etkiliyor. Biz de onlarla elimizden geldiğince rekabet etmeye çalışıyoruz. Bu mesleğin yaşatılması lazım, bilinmesi lazım, tanıtılması gerekiyor. Biz, yemeniciler olarak üniversitelerin güzel sanatlar bölümünden gelen öğrencilere yardımcı oluyoruz” dedi.

    İnsanların ayakkabı ihtiyacı olduğu sürece mesleğin devam edeceğine inanan yemeni ustaları, mesleğe yeterli seviyede ilgi olmamasından yakındı.

    Küçük ustalardan 13 yaşındaki Safi Mama, 5. sınıfa gittiğini belirterek “Bazen cumartesi günleri geliyorum. Ustamıza yardım ediyoruz, ’bu meslek elden gitmesin’ diye. Çok güzel bir meslek öğreniyoruz” diye konuştu. Lise 2. sınıf öğrencisi Ali Pektaş ise “Boş zamanlarımızda gelip çalışıyoruz. Meslek ölmesin diye çalışıyoruz. Mesleğimizi seviyoruz. Yaşıtlarıma sesleniyorum boş zamanlarında vaktini boş gezerek, internet kafeler ve kahvehanelerde geçireceklerine gelsin ata mesleğini öğrensinler” ifadesini kullandı.

  • (Özel Haber) Marangozluk Mesleği Teknolojiye Yenik Düştü

    Gaziantep’te marangozluk yapan ustalar, mesleklerinin teknolojiye yenik düşmesinin üzüntüsünü yaşıyor.

    Geçmişte ahşap pencere ve kapıların yoğunlukta yapıldığı marangozluk mesleği günümüzde teknolojinin farklı alanlara yayılması ile bitme noktasına geldi. Marangozlar hem işlerinin iyi olmamasından hem de yetiştirecek çırak bulamamaktan yakınıyor.

    “USTALIĞIN KIYMETİ KALMADI”

    İlk dükkanlarını 1965 yılında Gaziantep’te açtıklarını ifade eden marangoz ustası Mustafa Kaya, o zamanlarda esnafın az sayıda olduğunu ve işlerin çok güzel olduğunu söyledi. Kaya, “Esnaf tabi bu kadar kalabalık değildi. Teknolojinin gelişmediği zamanlar, hep omuz zoruyla yapardık. Ellerimizle zımpara çalmadan elimizin avucu parçalanırdı. Yaklaşık 30 sene yaptık marangozluğu güzel normal devam ettiriyorduk lakin bu PVC çıktıktan sonra, marangozluk öldü. Bir dairede marangoz kapısını dolabını penceresini kornişini yapardık. Lakin şimdi marangoz bir 5-6 tane kapısı var yapacak başka bir şeyi yok. Bir daire de bu marangozu yeterince memnun edemez pimapene dönüşünce marangozluk ödü. 1990’da ben çatıcılığa döndüm çatı pergule kamelyaya 1990’dan bu yana bir çatıcılık, pergule kamelya işleri yapıyoruz. Kendi yağımızda kavruluyoruz, çok da memnun musunuz diyeceksiniz, hayır malzeme sürekli pahalı olduğundan insanların alım gücü zorlaşıyor. Mesela bir yere fiyat veriyorsun, para kazanacak bir şekilde fiyat veriyorsan diğer taraftan daha düşük fiyat veriyorlar. İşin ne derece sağlam olduğunu hesap edemiyor. Bunu hesap edenler de var seni bilen tanıyanlar 3-5 şeyin arkasına düşmeyip sana yaptırıyor. Ama esnaflığımızda biraz bir şeyler var çok nutkun bir esnaf değiliz halbuki emeğini karşılığını alman lazım bir iş yapınca maalesef Gaziantep’te çok da emeğinin karşılığını alamıyoruz. Ustalığın kıymeti kalmadı” şeklinde konuştu.

    Marangoz İbrahim Yılmaz ise, eski zamanlarda işlerin daha iyi olduğunu bundan 10-15 sene içerisinde işlerin daha iyi olduğunu söyledi. İbrahim Usta, “Ahşaptan yapılan ürünler daha sağlam daha dayanıklı olur. İnsanların pimapen tercih etmesi işlerimize büyük bir etkisi oldu. Eskisi gibi kapı pencere yapılmıyor” diye konuştu.

  • Eğitim Bir-sen Başkanı Yalçın: “Bu Ülkedeki En Kıymetli Mesleği Yapıyoruz”

    Eğitim Bir-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, “Şırnak’ta 5 yıl öğretmenlik yaptım ve bir öğrenci andımızı okudu, sonunda ’Ne mutlu Kürdüm diyene’ dedi biz yapıştık kaldık. Ne yapacağız? Hiçbir şey yapamayız, yapacağınız her şey yanlış teper. Çünkü andımızın kurgusu yanlış” dedi.

    Eğitim Bir-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, Pendik Yunus Emre Kültür Merkezi’nde düzenlenen “Yönetici Okulu Konferansı”na katıldı. Burada katılımcılara hitaben bir konuşma yapan Yalçın, “Bu ülkedeki en kıymetli mesleği yapıyoruz. Ulusa sesleniş gibi bir sesleniş yapanlar şunu unutmayın, onlara ’Bunu yapmayın, şunu yapmayın’ demek çocuklarımızda ötekileştirmekten, nefret uyandırmaktan başka bir şey ortaya çıkarmaz. Ulusa seslenmek yerine öğrencilerin yüreğine dokunmak, çocuğun kalbine inmek gerekiyor. Müdür olurken bile öğretmek zorundayız. Eğer idareci olduğunuzda eski köye yeni adetler getiremiyorsanız, görevden geldiğiniz gibi gitmeyi de göze alamıyorsanız başarılı olamazsınız” dedi.

    “TÜRKİYE’DE ÖĞRETMENLER BİÇİMLEYİCİ OLARAK SEÇİLDİLER”

    Yalçın, “Türkiye’de öğretmenler biçimleyici olarak seçildiler. Halkevleri üzerinden bir toplum dönüştürülmeye çalışıldı. Bunun için bütün ayrılıklar harekete geçirildi. Yıllarca Türk filmlerinde imam ve yönetmen kıyaslanması, tartışması yapıldı. Birinin öncelendiği, birisinin örselendiği enteresan bir propaganda altında kaldık ve hepsine güldük. Aslında gülünecek bir durum yoktu ve ağlanacak şeylerdi. Aslında bir operasyondan geçiyorduk. Yıllardır çocuklarımıza andımızı okuttuk. Andımızda halbuki hikmet falan yoktu, bir tuhaflık vardı. Etnik damara vurgu yapan, millet bilincini örseleyen, enteresan kurgu vardı. Herkesin etnik damarına vurgu yapan, asla bir arada bulunmasına, kaynaşmasına değil, çatışmasını tetikleyen cümleler vardı içerisinde. Yıllarca okuduğumuz andımız dahil onlar yanlış ve bilinçli politikalardı. Hiç kimse keramet aramasın. Kutsal bir metin haline geldi. Kaldırılırken saatlerce tartışmalar oldu. Bilmeden konum aldılar, ’Olur mu, şu öyle, bu böyle’ falan dediler. Şırnak’ta 5 yıl öğretmenlik yaptım ve bir öğrenci andımızı okudu, sonunda ’Ne mutlu Kürdüm diyene’ dedi biz yapıştık kaldık. Ne yapacağız? Hiçbir şey yapamayız, yapacağınız her şey yanlış teper. Çünkü andımızın kurgusu yanlış” diye konuştu.

    “BİZE ’GAZETE OKU’ DEDİLER AMA BİZ NEYİ OKUDUK”

    Yalçın, “Bu ülkede gazeteler ve televizyonlar üzerinden darbeler yapıldı. Toplumda algılar oluşturuldu. Medya üzerinden yapıldı bunlar. Bize ’Gazete oku’ dediler ama biz neyi okuduk. Kitap tutuşturduk öğrencilerin eline, ’İnsanlarla fareler’ kitabını ve bunu klasikler arasına aldık. 100 temel eser dedik. O kitaptan bir şeyler öğretmeye kalktık. Halbuki orada dilimle söylemeye utanıyorum, ’Bilmem neyin arasındaki ne neyi kucaklayan’ gibi kelimelerle dolu kitapla çocukların bilinçaltına neler yerleştiriliyordu bunun farkına varamadık. 24 Kasım’da Kartal’da bir belediye öğretmenlere bir kitap dağıttı. Bizde kültür hizmeti için minnettar olduk onlara. Kimse bunu neden dağıttılar, ne için dağıttılar demedi. Bir ilçe başkanımız beni aradı ve kitabı incelediklerini, tuhaf olduğunu söyledi. Kitapta bizim Adem soyundan değil, hayvan soyundan geldiğimizi, dine, imana, İslam’a küfrettiğin aktardı. Bu kitap acayip bir şeydi. İnceledik ve bu adam bunu hangi cesaretle dağıtıyor, bilinçli bir şekilde. Bir kişinin fark etmesiyle ortaya çıktı bu. Kitaplarla ilgili açıklama yaptık ve ardından basına aksettirildi konu. Olaylar gelişti, talimat verildi, kitap incelemeye alındı ve kitabın 27 noktasında sakıncalı olduğu belirlenen kelimeler bulundu” dedi.

  • Turkcell Akademiden Çağın Mesleği İçin Eğitim Fırsatı

    Türkiye’de büyük bir sektöre dönüşen çağrı merkezlerinde ’müşteri hizmetleri yetkilisi’ olarak çalışanlara ve çalışmak isteyenlere eğitim fırsatı sunan Turkcell Akademi, Ege Üniversitesi iş birliğiyle ’Çağrı Merkezi Sertifika Programı’nı hayata geçirdi.

    Turkcell Akademi, Ege Üniversitesi ve çağrı merkezi sektöründe 16 yıllık deneyime sahip Turkcell Grup şirketi, Turkcell Global Bilgi işbirliği ile günümüzde önemi de kalifiye çalışan ihtiyacı da giderek artan çağrı merkezlerine yetişmiş insan kaynağı sağlamak amacıyla ’Çağrı Merkezi Sertifika Programı’nı hayata geçirdi. Çağrı Merkezi Derneği’nin yayınladığı 2014 yılı verilerine göre; sektörde çalışanların sayısı her yıl yüzde 10-20 arasında büyüyor. Hızla gelişen bu sektörde çalışan ve çalışmak isteyenlerin, bireysel gelişimlerinin desteklenmesi gerektiğine inanan Turkcell Akademi, toplamda 5 buçuk saat süren kapsamlı bir program hazırladı.

    FİNAL SINAVINI GEÇENE ’ÇAĞRI MERKEZİ SERTİFİKASI’

    Turkcell Akademi’nin, daha çok gençlerin rağbet ettiği bu sektörün doğru tanınmasını ve bilinirliğinin artırılmasını da amaçladığı program; 32 eğitim videosu, toplam 60 soruluk 7 mini test ve 20 soruluk final sınavından oluşuyor. Eğitime katılanların sertifika almaya hak kazanmaları için program sonundaki final sınavından yüzde 70 başarı sağlaması bekleniyor. Katılımcıların diledikleri zaman Turkcell Akademi’nin dijital platformuna girerek ulaşabildikleri ’Çağrı Merkezi Sertifika Programı’nın ücreti 49,90 TL.

    Çağrı Merkezi Derneği’nin son verilerine göre çalışanların yaş ortalaması 24-25 ve yüzde 65’i kadınlardan oluşuyor; istihdam yüzde 14 artış ile 2014 yılında 80 bin kişiye ulaşırken, Türkiye’deki çağrı merkezi sayısı bin 200’ü bulmuş durumda. Turkcell Akademi bu eğitim programıyla gelişmekte olan çağrı merkezi sektörüne kalite, uluslararası standartlar, kalifiye çalışan gibi konularda destek olmak hedefinde. Programla birlikte katılımcılara çağrı türleri, çağrı merkezi terminolojisi, çağrı merkezi teknolojileri; telefonda etkin ve başarılı bir çağrı yönetimi, akıcı ve anlaşılır konuşma gibi eğitimler veriliyor. Ayrıca program dahilinde çağrı merkezleri için çok önemli bir kriter olan ’müşterilerle görüşme sırasında uzman yaklaşım sergileme ve uzman yaklaşımını müşterilere hissettirebilme’ eğitimi de sunuluyor.

    Turkcell Akademi Grup Başkanı Banu İşçi Sezen; büyük bir sektöre hizmet edecek yeni eğitim programı ile ilgili “Neredeyse 2 yılı geride bıraktığımız Turkcell Dijital Akademi’de Türkiye’nin ve dünyanın saygın üniversiteleriyle işbirliklerimizi sürdürüyoruz. Son olarak Ege Üniversitesi ile Türkiye’de 1,6 milyar dolarlık pazar büyüklüğüne sahip çağrı merkezi sektörünün, dünya standartlarında bir kaliteyle gelişmesi için bir araya geldik. Ege Üniversitesi ve Turkcell Global Bilgi’nin sektördeki bilgi ve deneyimi ile hazırladığımız kapsamlı eğitim programıyla hâlihazırda çalışanları ve bu alanda çalışmak isteyenleri bir adım daha öne taşıyarak, hem tüm sektöre hem de insan kaynağına katkıda bulunmak istiyoruz” dedi.