Etiket: Mesleği

  • Hakkarili öğrencilere polislik mesleği anlatıldı

    Hakkari İl Emniyet Müdürlüğü Toplum Destekli Polislik Şube Müdürlüğü ekipleri, öğrencilere polislik mesleğini anlatarak hediye verdiler.

    Hakkari genelindeki değişik okulları ziyaret ederek eğitime büyük katkı sağlayan İl Emniyet Müdürlüğü Toplum Destekli Polislik Şube Müdürlüğü ekipleri, okullardaki etkinliklerini sürdürüyor. Toplum Destekli Polislik Şube Müdürlüğü ekipleri, Fatma Aliye Lisesinde “Kariyer ve meslek tanıtımı günleri” kapsamında polislik mesleğinin tanıtımı ile ilgili bir brifing verdiler. Samimi bir ortamda polislerle kaynaşarak değişik sorular soran öğrenciler, polislik mesleği hakkında kendilerini bilgilendiren polis ağabeylerine teşekkür ettiler.

    Toplum Destekli Polislik Şube Müdürlüğü ekipleri, daha sonra beraberinde götürmüş oldukları satranç takımı ve çeşitli hediyeleri kendi elleriyle öğrencilere teslim ettiler.

  • Tokat’ta yorgancılık mesleği zamana direniyor

    Tokat’ta unutulmaya yüz tutmuş mesleklerden birisi olan yorgancılığın son çırağı Tamer Oruç, mütevazi dükkanında devam ettirdiği mesleğini ayakta tutmaya çalışıyor.

    Hızla gelişen teknoloji, unutulmaya yüz tutmuş birçok meslekle birlikte yorgancılık mesleğini de etkiledi. Yün yerine elyaf gibi temizliği çok daha kolay olan ürünlerin de geliştirilmesi ve sektörde kullanılmaya başlamasıyla birlikte, yorgancılar geçmişte yaşadığı yoğun iş temposunu arar hale geldi. Tokat’ta mesleğin en son yetiştirdiği çırak olan 38 yaşındaki Tamer Oruç, mütevazi dükkanında mesleğini yaşatmaya devam ettiğini ve gelişen teknolojiyle yarışmakta büyük zorluklar çektiklerini söyledi.

    İlkokulu bitirdikten sonra çırak olarak mesleğe başladığını ifade eden Oruç, “Annem getirdi beni ustaya teslim etti. ’Eti de sana kemiği de sana’ dedi. O gün bugündür yorgancılığa devam ediyoruz. İşimizden şuanda memnun değiliz. Benim çıraklığımda bu tezgahta 3 -4 tane kalfa çalışırdık, 3 tane kalfaya iş yetiştirirdim. Şuanda tek çalışıyorum, çırağım da yok. Bazen ustam yanıma geliyor Allah razı olsun. Bir günde akşama kadar 3 tane 4 tane yorgan ancak dikiyoruz. Makinede sırıdıkları zaman, teknolojiyle yaptıkları zaman 15 tane 20 tane, büyük firmalar var 50 tane yorgan sırıyorlar” dedi.

    Tamer Oruç’u yetiştiren ustalardan 68 yaşındaki Musa Dalgıç da zaman zaman çırağının iş yerine gelerek ona yardımcı olduğunu söyledi. Devlet büyüklerinden ve yetkililerden mesleği icra edenlerle ilgili kolaylıklar beklediklerini dile getiren Dalgıç, bu işi kayıt dışı olarak merdiven altında yaptıranların da denetlenmesini istedi.

    Her yıl düzenli olarak sahip olduğu yün yorgan, yastık ve yatakların bakımını yaptığını söyleyen Ayşegül Ner, gençlere yün kullanmalarını tavsiye ederek, yünün elyafa göre çok daha sağlıklı olduğunu ifade etti.

  • Ağrı’da keçe mesleği için teknolojiye meydan okuyor

    Ağrı’da 23 yıllık keçe ustası Adem Ogar, keçecilik ve çoban kepeneği mesleğini devam ettirmek amacıyla teknolojiye direniyor.

    Doğubayazıt ilçesi Büyük Ağrı Mahallesi’nde ikamet eden Adem Ogar, her gün 88 kilometre uzaklıkta olan ilçeden Ağrı’ya gelerek Eski Van Caddesi’nde bulunan iş yerinde keçecilik mesleğini yaşatmaya çalışıyor. Bir zamanlar ülkenin en önemli mesleklerinden biri olan keçecilik, son yıllarda teknolojinin halıcılık sektöründe yaptığı değişimler nedeniyle zor dönemlerden geçiyor. Geçmiş yıllarda vatandaşların keçe almak için günlerce sıra beklediği ve özelikle yaylalarda ve evlerde kullanılan keçeler artık satılmıyor. Köylerden ve yaylalardan aldığı yünlerle 70 yıllık keçe makinelerinde çalışarak ürettiği keçeleri satabilmek için çalışan Adem Ogar, Türkiye’de kimsenin keçecilik mesleğini yapmadığını ve genelde keçe yapanlarında boy olarak kısa bir şekilde yaptıklarını, ancak kendisinin yaptığı keçelerin boyunun 1 metre 80 santimetre civarında olduğunu söyledi.

    Keçecilik mesleğinin tarihe karıştığını ve ülke genelinde sadece 4 tane keçe ustası olduğunu belirten Ogar, “Mesleğim yok olmakla karşı karşıya, bu işi 23 yıldır yapıyorum, eskiden işlerimiz çok iyiydi. Ağrı’da 20 tene keçecilik ustası vardı, ama şimdi hiç kimse yok. Benim keçecilik dışında başka mesleklerim var. Baba mesleğinden bana arıcılık ve ayrıca poğaça börek, döner ustasıydım. Bu kadar mesleğim olmasına rağmen ben keçecilik yapıyorum. Ağrı’da bu işi yapan bir tek ben kaldım. Sadece ben direndim ve bu işi yapmak için direneceğim. Teknolojiye karşı bu işi ayakta tutmak imkânsız gibi bir şey. Ama biz elimizden geldiği kadar bu işi devam ettireceğiz” dedi.

    ‘Eskiden talep çok fazlaydı, biz yetiştiremiyorduk’

    Teknolojiye karşı direnmenin oldukça güç olduğunu ancak var olduğu müddetçe keçecilik mesleğini bırakmayacağını dile getiren Ogar, “İmkânlar el verdiği sürece bu işimi yapmaya devam edeceğim. Gürültü ve toz olduğundan dolayı kimse bize dükkân vermiyor. Zor şartlar altında iş yeri bulmaya çalışıyoruz. Keçe ve çoban kepenekleri yapıyoruz. 20 yıl önce vatandaşlar keçe almak için günlerce sıra bekliyorlardı. Talep çok fazlaydı, biz yetiştiremiyorduk. Şimdi ise binde bir satışlarımız oluyor. Geçmişi mumla arıyoruz. Yaz mevsiminde sadece 3 ay çalışıyoruz. Geri kalan 9 ay zaten kış mevsimi olduğu için çalışamıyoruz” ifadelerini kullandı.

    Teknolojinin geliştiğini, her alana hâkim olduğunu ve vatandaşların halıya yöneldiklerini ifade eden Ogar, “Biz keçelerimizi köylerde yaşayan vatandaşlarımıza ve Yörüklere satıyoruz. Bazı parçaları Yörükler ve köyde yaşayan insanlarımız bizden almak zorundalar. Keçelerimiz en fazla yaylalarda kullanılıyor, yağmurlu havalarda yerler nem kapıyor ve keçede nemi çekiyor bu nedenle rahatsız etmiyor. Elimde 3 tane 70 yıllık makineler var, yarı insan gücü makinelerle çalışıyoruz. Bir, iki kişi ile mesleğimi devam ettiriyorum” şeklinde konuştu.

    ‘keçecilik ustası bulmak imkânsız’

    Keçecilik ustası bulmanın imkânsız olduğunu bu yüzden mesleğinin yaşaması için çocuklarına öğrettiğini aktaran Ogar, “Keçecilik ustaların emeklerini karşılayamadığı için kimse çalışmıyor. Türkiye’de sadece 4 tane keçe ustası var, bunlardan Şanlıurfa, Isparta, Iğdır illerinde bulunuyor. Sadece biz 4 kişi bu işi devam ettiriyoruz, bakalım ne olacak. İlk bu işe başladığım zamanlar 12 ay boyunca sıra bekleyenleri hatırlıyorum. Çok yoğunduk, şimdi ise elimizde 5-10 tane keçemiz var ve bunları satmakta zorluk çekiyoruz. Ayda bir tane ya satıyoruz, ya da satmıyoruz” diye konuştu.

  • ‘Peygamberlik mesleği öğretmenlik’ konferansı

    Erzurum Atatürk Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Ağırman, İslam dünyasının en büyük probleminin insan yetiştirememek olduğunu söyledi.

    Trabzon Ortahisar İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü ve Memur-Sen Trabzon İl Başkanlığı tarafından Hamamizade İhsan Bey Kültür Merkezinde ortaklaşa düzenlenen “Peygamberlik mesleği öğretmenlik” konulu konferansta konuşan Prof. Dr. Mustafa Ağırman, “Biz 24 saat öğretmeniz. Gelin bize emanet edilen öğrencileri gelecekte dünyayı kurtaracak nesiller olarak yetişmeleri için kendimizi vakfedelim. Eğitim, örenciye bilgi yüklemek ve imtihandan ibaret değildir. Ahlak, sadakat, vefa, saygı, sevgi değerler eğitimini çocuklarımıza aşılayabilmek için Peygamberimizin, ’müjdeleyin korkutmayın, kolaylaştırın, zorlaştırmayın’ metodunu tatbik edelim” dedi.

    İslam’da, savaşta bile insan öldürmenin çok zor olduğunu belirten Ağırman, Peygamber efendimizin savaşlarından örnekler vererek, “Peygamber efendimiz elinde kılıçla savaşan bir peygamber değildi. Peygamberimiz, savaşları düşmanı imha etmek için değil her yönü ile ihya etmek için sefere çıkıyordu. 10 yıllık Medine hayatında 23 kez sefere çıktı. Seferde bile düşmanın kadınlarına, çocuklarına, hayvanlarına, tarlalarına kesinlikle zarar verilmemesini isterdi. Hatta ‘Sizi öldürmek için kılıcını çekmeyen düşmanı öldürmeyin’ diyordu. 23 yılda Türkiye’nin üç katı büyüklüğünde Arap Yarımadası’nı İslamlaştıran bir peygamberin ümmetiyiz” dedi.

    Hazreti Peygamber’in eğitim metodunun iyi anlaşılması gerektiğini ifade eden Ağırman, “ Hz. Peygamberin eğitimin temelinde önce insanı arındırma kazanma ve insan yetiştirme vardır. Bizler Kuran-ı Kerim ve Hazreti Peygamber’in metoduyla insan yetiştireceğiz. İnsanı kazanmaya çalışacağız. Nice değerler var, onları kaybediyoruz. İnsanı esas alacağız. İnsanı arındıracağız, temizleyeceğiz. Anneler, babalar, öğretmenler! Çocuklarımıza, öğrencilerimize, insanlara sık sık hatırlatalım. Peygamber insanlarla birebir ilgilenir. Uzun vaaz, konferans vermez. İnsanın hem maddi, hem de manevi problemiyle ilgilenirseniz etkili olursunuz. Nice öğrencileri ilgisizlikten kaybediyoruz. İlgisizlikten ötürü nice değerleri harcıyoruz. Bu konuda peygamberimizi örnek alamadık. Bizler insanların önce içindeki kötülükleri boşaltıp ondan sonra imanı, Allah inancını doldurmalıyız. İnsanı temizlemeden umre, hac yapmak fayda getirmez” diye konuştu.

    Prof. Dr. Mustafa Ağırman’a konferans sonunda Ortahisar Kaymakamı Numan Hatipoğlu bir plaket verdi.

  • (Özel Haber) Özel öğrenciler okulda pratik yaparak mesleği öğreniyor

    Kırklareli’nin Lüleburgaz ilçesinde bulunan Şehit Rüstem Resul Perçin Özel Eğitim Uygulama Merkezi, İş Eğitim Uygulama Merkezi ve Özel Eğitim Mesleki Eğitim Merkezi Yiyecek ve İçecek Servisi Sınıfı özel öğrencileri okulda öğle yemeğinde servis yaparak mesleği öğreniyor.

    Lüleburgaz’da ilk kez gerçekleştirilen uygulamayla Şehit Rüstem Resul Perçin Özel Eğitim ve Mesleki Uygulama Merkezinde özel öğrencilerden 6’sı mesleği öğrenmek için garsonluk yapıyor. Önce yemekhaneyi servise hazır hale getiren öğrenciler, yemek servisini yaptıktan sonra masaları toplamaya başlıyor. Yaşları 15-19 arasında değişen özel öğrenciler, okulda pratik yaparak öğrendikleriyle gündelik yaşama daha kolay adapte oluyor. Öğrenciler bir lokantada garsonlar nasıl çalışıyorsa aynı işlemi yemekhanede uyguluyor. Masaları özenle hazırlayan öğrenciler, daha sonra masalara oturan arkadaşlarına servis yapıyor, yemeklerin yenmesinin ardından da masaları topluyor.

    “Özel öğrenciler üç aşamada bu işi yapıyor”

    Şehit Rüstem Resul Perçin Özel Eğitim Uygulama Merkezi, İş Eğitim Uygulama Merkezi ve Özel Eğitim Mesleki Eğitim Merkezi Müdür Yardımcısı Kemal Taş, öğrencilerin üç aşamada işlemlerini gerçekleştirdiklerini söyledi.

    Uygulama hakkında bilgi veren Taş, “Burada üç aşamalı bir çalışma yapıyoruz. Çocuklar yemekten 15-20 dakika önce inip yemek servisine hazırlık, yemek esnasında ve yemek sonrasında üç aşamada oluşuyor. Yemek öncesinde masaları temizleyip ondan sonra örtüleri seriyorlar. Yemek esnasında çocuklar yemekleri öncesinde yedikleri için hazır şekilde bekliyorlar. Diğer arkadaşları geldiği zaman masalara oturuyorlar. Çocuklar ne istediklerini söylüyorlar ve buradan gelip yiyeceklerini alıyorlar, arkadaşlarının önüne koyuyorlar. Yemekleri bittiği gibi masalardan tepsileri alıp burada yerimiz var. Yemekleri temizleyip çorba kaseleri ayrı, yemek, pilav tabakları ayrı olmak üzere düzenlemelerini yapıyorlar” dedi.

    “Burada yemek esnasında yaptığımız alıştırmaları otizmli bireyler üzerinde yapmıyoruz”

    Uygulamayı otizmli bireyler üzerinde yapmadıklarını kaydeden Taş, “Burada yemek esnasında yaptığımız alıştırmaları otizmli bireyler üzerinde yapmıyoruz. Bunun da amacı beslenme dersi olarak eğitim verdiğimiz için, çocukların buradan yemekleri kendi alıp, yemek bittikten sonra tabakları nereye koyma şeklinde becerileri ve alışkanlıkları kazandırmak için şuanki servis öğrencilerimiz kendi sınıfımız, el sanatları, sera sınıfı, öğretmenler, idari kadro ve hizmetli arkadaşlara hizmet veriyorlar. Yemek sonrasında da bütün öğrencilerimiz yemekhaneyi terk ettikten sonra boş sürahilerin doldurulması, bardakları yerine dizme masaları silme şeklinde ertesi güne hazırlık yaparak temizliklerimizi bitirip ondan sonra da tekrardan derslerine, sınıflarına çıkıyorlar” diye konuştu.

    “Çocuklarımız gayet azimli ve başarılı”

    Dışarıdaki bir lokantada işler nasıl yürüyorsa eğitimde de aynı şekilde yürüdüğünü aktaran Taş, “Yemekhanemiz zaten endüstriyel bir mutfak tarzında olduğu için normal bir lokantada nasılsa burada çocuklar aynı şekilde normal restoran nasılsa saat 8.30-9.00 gibi açılır. Öğlen faaliyet veriyorsa bunun önce hazırlık olduğunu, yemek esnası olur ve yemek sonrası nasıl üç aşamada oluşuyorsa biz de burada çocuklara üç aşamada çalıştırıyoruz. Çocuklarımız gayet azimli ve başarılı” ifadelerini kullandı.

    “Bayağı olumlu sonuçlar aldık”

    Lüleburgaz’da ilk defa böyle bir pratiğin yapıldığını kaydeden Taş, “Burada çalışıp bizim verdiğimiz direktifleri harfiyen uyguluyorlar. Bu konuda herhangi bir sıkıntı yaşamıyoruz. Buradan mezun olduktan sonra ya da yaz tatillerinde de bu şekilde faaliyet gösteren gıda sektöründe herhangi bir restoran olur, park olur çok rahat bir şekilde çalışabileceklerini istihdam edilebileceklerini düşünüyorum. Lüleburgaz’da ilk kez bu şekilde faaliyet gösteriyor. Okulumuzun imkanı buna uygun olduğu için biz de bunu bir an önce ikinci dönemle birlikte faaliyete geçirmek istedik. İlk iki gün denememize rağmen geçen hafta bayağı olumlu sonuçlar aldık” şeklinde konuştu.

    “İleride ben bu mesleği yapmak istiyorum ve bütün insanlara yardım etmek istiyorum”

    Okulu çok sevdiğini aktaran özel öğrencilerden Alpay Çakmakoğlu, “Ben bu okulu çok sevdim. Öğretmenlerimi sevdim, arkadaşlarımı. Masaları düzenleniyoruz. İleride ben bu mesleği yapmak istiyorum ve bütün insanlara yardım etmek istiyorum” dedi.

    “Bu işi devam ettirirsem bir dükkan açabilirim”

    Daha önce tecrübesi olduğunu söyleyen özel öğrencilerden Eyüp Koçoğlu, “Ben daha önce 1 ay boyunca çalıştım. Servis yapmayı öğreniyorum. Her şeyi öğreniyoruz burada. Okulu çok seviyorum. Camide iş yaptım, yemek dağıttım. Garsonluk işini seviyorum. Bu işi ilerletmek istiyorum. Mezun olursam devam edeceğim. Bu işi devam ettirirsem bir dükkan açabilirim” diye belirtti.