Etiket: Meselesi”

  • Ali Çetinbaş: Mülteci Meselesi Ekonomik Kriterlere Göre Değerlendirecek Bir Husus Değildir

    AK Parti Kütahya İl Başkanı Ali Çetinbaş, mülteci meselesinin ekonomik kriterlere göre değerlendirilmemesi gerektiğini söyledi.

    Yoncalı’da düzenlenen AK Parti İlçe Başkanları Toplantısı’nda konuşan Başkan Çetinbaş, “Mülteci Kardeşlerimize gösterdiğimiz misafirperverliği, ekonomik kriterlerle değil, insana verdiğimiz değerle açıklayabiliriz” dedi.

    “Tarihten gelen gücümüz ve tecrübemizle ateş çemberi içinde bir güvenlik limanıyız” diyen Çetinbaş, şunları söyledi: “Bu topraklar Cumhuriyet döneminde de, Cumhuriyet’ten önceki dönemlerde de hep önemli bir merkez olmuştur. Tarihten gelen tecrübemiz ve gücümüzle, ateş çemberi içinde bir güvenlik limanıyız. Milli ve manevi değerlerimizde de olduğu gibi bize sığınan, bizden aman dileyen herkeze kapımızda gönlümüz de açıktır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Hükümetimizin ortaya koyduğu kararlı anlayışla bize müracat edip sığınmak isteyen mülteci kardeşlerimizin ihtiyaçlarını en güzel şekilde karşılamaya muktedirdir. Biz ancak bunu insana verdiğimiz değerle açıklayabiliriz. Keza bizim için mülteci meselesi ekonomik kriterlere göre değerlendirilecek bir mesele değildir.” (EFE)

  • “Ermeni Meselesi” Konulu Konferansa Yoğun İlgi

    Bayburt’un düşman işgalinden kurtuluşunun 98. yıldönümü etkinlikleri kapsamında belediye tarafından organize edilen “Ermeni Meselesi” konulu konferansa yoğun ilgi gösterildi.

    Şair Zihni Kültür Merkezi’nde düzenlenen ve araştırmacı yazar Dr. Mustafa Çalık tarafından verilen konferansa Bayburt Valisi Yusuf Odabaş, Belediye Başkanı Mete Memiş, Cumhuriyet Başsavcısı Hasan Uğurlu, İl Genel Meclisi Başkanı Yusuf Elçi, İl Emniyet Müdürü İsa Bülent Kaya, Bayburt Kültür ve Yardımlaşma Derneği Başkanı Faruk Kılıçaslan, kurum müdürleri ve vatandaşlar katıldı.

    Açılış konuşmasını gerçekleştiren Belediye Başkanı Memiş, son günlerde meydana gelen terör saldırıları nedeniyle 21 Şubat Bayburt’un kurtuluşunun buruk geçtiğini belirterek buna sebep olan teröristleri ve bunları destekleyenleri lanetledi.

    “Bu toprakları vatan yapmak adına, dün olduğu gibi bugün de şanlı bayrağımızın gönderde dalgalanması adına şahadet şerbetini içen şehitlerimize Allah’tan rahmet gazilerimize de sağlıklı uzun ömürler dilerim.” diyen Belediye Başkanı Memiş konuşmasını şöyle sürdürdü:

    “Bugün kurtuluşunu idrak ettiğimiz Bayburt, Hazreti Peygamberin sancaktarlığını yapmış Abdulvehhap Gazi’lerin şehridir. Anadolu’da Türk tarihi kadar eski bir şehrin adıdır Bayburt. Meşhur edebiyatçı Fuat Köprülü’nün ifadesiyle; Türk edebiyatını terazinin bir kefesine Dede Korkut Destanlarını diğer bir kefesine koysak Dede Korkut Destanları ağır basar dediği Dede Korkutların şehridir Bayburt. Tarihinde hiçbir zaman devlet haini, din düşmanı çıkarmadığı gibi bunları barındırmayan eşsiz Anadolu şehridir Bayburt. Muhafaza-i din, müdafaa-i yurt uğrunda canlarını, kanlarını seve seve Allah için, bayrak için, vatan için verenlerin şehridir Bayburt. Bağdat surlarına sancağı diken Genç Osman’ların şehridir Bayburt. Milli Kurtuluş Savaşı’nda Afyon Kocatepe’de, ilk şehit Yüzbaşı Agah Bey’lerin şehridir Bayburt. Bu şehir, Kıbrıs Barış Harekatı’nda nişan yüzüklerini vatan müdafaası için en çok veren gençlerin şehridir.”

    Belediye Başkanı Memiş’in konuşmasının ardından kürsüye çıkan araştırmacı yazar Dr. Mustafa Çalık, çarpıcı gerçeklerle “Ermeni Meselesi” konulu konferansını sundu.

    KENDİMİZE ACIMAYI VE ACINDIRMAYI ZÜL ADDEDİYORUZ

    Konuşmasında soykırım iddialarının tarihi sürecini anlatan Çalık, “Ermeni Soykırımı İddiaları’nı dünya gündemine taşıyan uluslar arası lobiler ve Ermeni Diasporası çok iyi çalışıyor. Arı gibi… Hem bütün Ermenileri bütün dünyanın duyacağı şekilde ağlatıyorlar, asıl acıları biz çektik dedirtircesine… Hem de tarihi gerçeklikleri yağmalıyorlar. Hakikatlerin yerine yalanlar ikame ediliyor. Köklü ve büyük bir millet olmamız hasebiyle Ermeniler gibi ağlayıp sızlamayı beceremiyoruz. Felaketlerimizden, acılarımızdan, yıkımlarımızdan pek bahsetmiyoruz. Oysa Balkanlarda, Doğuda o kadar çok ve derin acılarımız var ki tarifi kelimelere sığmaz. Göçler, ölümler, zulümler… Asıl emperyalist hedeflerin yakıp yıktığı coğrafya biziz. Bizim insanlarımız yurdundan kovulan, bizim kadınlarımız tecavüze uğrayan, bizim bebeklerimiz süngülerin ucuna takılan, bizim ihtiyarlarımız camilerde yakılan. Kendimize acımayı ve acındırmayı zül addediyoruz. Bizim bu ağırbaşlı suskunluğumuz Ermeni Soykırımı iddialarında aleyhimize kullanılan bir enstrümana dönüştürülüyor” ifadelerini kullandı.

    BU ZULÜMLERİ BAYBURT DA YAŞAMIŞTIR

    Bayburt’un da Ermeni çetelerinden çok çektiğini, Bayburt’ta da Ermenilerce zulümlerin gerçekleştiğini kaydeden Dr. Çalık, “Eski evler, konaklar dile gelse de bu şehirde neler yaşandı anlatsa diye geliyor bazen aklıma. Cumhuriyet Oteli’nin üst katında bir çok genç kız ve gelin namuslarına el sürdürmemek için kendini aşağıya atmıştır. Arşak ve çetesinin yaptığı zulümler bu sonuçları doğurmuştur. Kırzı köyünde kuyulara kaç kadın kucağında çocuğuyla atlamıştır. Toplu mezar kavramının en acı ve en haysiyetli numuneleri vardır Bayburt’ta. Bun zulümleri Bayburt da yaşamıştır” diye konuştu.

    OSMANLI DEVLETİ, MECBURİYETTEN TEHCİR KARARI ALMIŞ VE BUNU UYGULAMIŞTIR

    Osmanlı’nın gücünü kaybetmesini ve birçok cephede savaşarak yorgun düşmesini kendileri için büyük bir fırsata dönüştürmek isteyen emperyalist devletlerin bağımsız Ermenistan Devleti hayaliyle Ermeni çetelerini gaza getirdiğini ve bunun sonucunda da Ermeni ayaklanmalarının baş gösterdiğini dile getiren Dr. Mustafa Çalık, “Ermeni çeteler coğrafyamızda Müslüman/Türk kıyımına başlamışlardır. Kendi halkını ve topraklarını korumak isteyen Osmanlı Devleti, mecburiyetten tehcir kararı almış ve bunu uygulamıştır. Cihan harbi içinde sadece Ermeniler değil bazı Araplar da tehcir dilmiştir. Bu Osmanlıda çok eski bir uygulamadır. Problem çözme yöntemidir. Sevk ve İskan politikasıdır bu. Orta Asya’dan gelen Türk unsurlar da, Balkan coğrafyasına sevk ve iskân edilmiştir. Bu karar 1915 de sadece Ermeniler için yapılmış bir uygulama, onları cezalandırma yöntemi değildir, Bir idare tarzıdır. Bu tehcir kanunu yaşadığımız müddetçe başımızın tacı ve şerefimizdir. Türk tarihinin en doğru kararlarından biridir” şeklinde konuştu.

    BU İSİMLER SAYESİNDE BU TOPRAKLARDA TÜRK VE İSLAM KİMLİĞİ YAŞAMAYA DEVAM ETMİŞTİR

    Günümüzde söylenegeldiği gibi, Enver ve Talat Paşaların da bu toprakları kaçarak terk etmediğini, bu paşaların Kurtuluş Mücadelesini örgütleyerek gittiklerini kaydeden Dr. Mustafa Çalık; “Sultan Abdulaziz, Sultan Abdulhamit, Talat Paşa ve Enver Paşa’ya kötü söz söylemeye kimsenin hakkı yoktur. Eleştirebilirsiniz ancak saygı duymak zorundasınız. Bu isimler sayesinde bu topraklarda Türk ve İslam kimliği yaşamaya devam etmiştir” diye konuştu.

    Yaklaşık iki saat süren konferans sonunda Mustafa Çalık’a Vali Odabaş tarafından plaket verildi.

  • Tüsiad Başkanı Symes: “Mülteci Meselesi Tarihe Geçecek”

    TÜSİAD Başkanı Cansen Başaran-Symes,TÜSİAD’ın 46. Olağan Genel Kurulu’nda gündemdeki mülteci meselesine değindi Symes, konuyla ilgili olarak “Mülteci meselesi tarihe geçecek” dedi.

    TÜSİAD’ın 46. Olağan Genel Kurulu, bugün Çırağan Sarayı’nda gerçekleştirildi. Genel Kurul toplantısının ilk bölümünde Mustafa Koç’un anısına özel bir bölüm düzenlendi. Ardından açılış konuşması için TÜSİAD Başkanı Cansen Başaran-Symes kürsüye çıktı. Symes, konuşmasında “Bu yılki Genel Kurulumuzu, Yüksek İstişare Konseyimizin eski Başkanı, TÜSİAD Onursal Başkanı, değerli üyemiz ve hepsinden önemlisi yeri doldurulamayacak dostumuz Mustafa Koç’un vakitsiz vefatından duyduğumuz acı henüz çok tazeyken yapıyoruz. Başta Koç ailesi olmak üzere, tüm sevenlerine, dostlarına, çalışma arkadaşlarına ve TÜSİAD üyelerine bir kez daha başsağlığı dileklerimi sunuyorum. Bugün size küresel ve ulusal ekonomimizdeki, iş dünyamız açısından önem arz eden kritik gelişmelerden, TÜSİAD olarak büyük önem verdiğimiz 64. Hükümet Eylem Planı ile ilgili görüşlerimizden, bu çerçevede gerçekleştirdiğimiz Ankara temaslarından ve gündemimizi aşırı şekilde ele geçirmiş olan siyasi reformlar ve özgürlük alanlarına ilişkin tartışmalardan bahsedeceğim” dedi.

    Temmuz ayından beri yüzlerce güvenlik görevlisinin şehit olduğuna ve sivil vatandaşlarında hayatlarını kaybettiğine dikkat çeken Symes, “PKK terör örgütü, adına konuştuğunu iddia ettiği Kürt vatandaşlarımıza hayatı zindan etmek için her şeyi yapıyor. Bugünden bir yıl önceye geri gidersek bölgede çözüm yoluna girildiğini, barış ve huzur ortamının sağlandığını ve hatta çözüm sürecinin ekonomik ayağına sahip çıkmak üzere bölgeye yaptığımız ziyaretleri hatırlamak ve hatırlatmak istiyorum. Elbette, sürecin yönetimi açısından, özellikle de şeffaflığı açısından sorunlarımız olduğunu da hatırlıyorum. Buna rağmen şiddetin ve terörün geri dönülmez bir şekilde gündemden kalktığı inancımız çok yüksekti. Bugün yeniden terörle topyekün mücadele noktasına gelmiş olduğumuzu üzülerek görüyoruz. Geriye bakmak istemiyorum; yeniden umutla ileriye bakmak istiyorum. Çatışmaların bir an önce durması, PKK’nın derhal şiddete son vermesi ve siyaset kanallarının yeniden açılarak, barışçı çözüm yoluna dönülmesi gerekir. Yüce Meclis’e tarihsel bir görev düştüğüne inanıyorum. İki gün önce Ankara’da TBMM Başkanımız’ı ziyaret ettik. Bu buluşmanın sonunda iç barışın Meclis içinde anlamlı bir uzlaşmanın sağlanmasıyla ve topluma bu ışığın yansıtılabilmesiyle mümkün olabileceğini bir kez daha gördük. Çevremizdeki ateş şiddetlenir ve çöküş hızlanırken Türkiye’nin toplumsal barışa her zamankinden daha fazla ihtiyacı var” şeklinde konuştu.

    Suriye’de yaşanan olaylara da değinen Symes, “Suriye’de süren vekalet savaşları komşumuzun toplumunu hallaç pamuğu gibi dağıttı. Sınırımızın hemen güneyinde, dünyanın en eski yerleşim birimlerinden, Halep şehrinin insanları canlarını sınırlarımıza dar atıyorlar.

    Bu noktada bir tespitimi sizinle paylaşmak isterim. İltica ve göç konusu sadece uluslararası anlaşmalar, mali paketler “kendi ülkemizi mülteci akınından nasıl koruyacağız” meselesi değildir.

    Göçü, Suriye örneğine bakarak sadece savaş kaynaklı bir olguya indirgemek de mümkün değildir. Savaşlardan kaçan insanların yanı sıra daha iyi ve daha özgür bir yaşam için canını hiçe sayarak gelişmiş ülkelere iltica etmeye çalışan binlerce insan söz konusu. Bu sorunun kaynaklandığı coğrafyada çözülmesi şarttır” dedi.

    Cansen Başaran-Symes, Çin’in yeni G20 döneminde, kapsayıcılık olgusunun dünya genelinde yaygınlaştırılması, içselleştirilmesi ve ülke politikalarına yansıtılabilme konusunu hassasiyetle ele alacağını belirterek “Geçtiğimiz hafta sonu TÜRKONFED’le birlikte KOBİ’ler ve Teknoloji başlıklı konferansı gerçekleştirmek üzere Hatay Antakya’daydık. Antakya ziyaretimiz ülke olarak yapmamız gereken şeyin çok yalın olduğunu bize bir kez daha hatırlattı: Farklılıklarımızdan, farklı kültür ve inançların bir arada yaşamasından kaynaklanan gücümüze ve bu mozaiğe sonuna kadar sahip çıkmalıyız. Hep birlikte el ele vererek, terörün ve kutuplaşmanın ülkemizde kökleşmiş bu kardeşlik ortamını bozmasına izin vermemeliyiz. 2016 yılına iktisadi açıdan maalesef artan belirsizliklerle girdik. Bu sene küresel krizin 8. Yılı ve açıkça ifade etmeliyim ki, en kötüsü geride kaldı diyebilecek durumda değiliz. Krizden bu yana küresel büyüme hızı ortalama %30 kayıpla devam ediyor. Küresel büyümenin önemli motorları olağanüstü yavaşladı. Artık gelişmiş, gelişmekte olan ayrımı yapmamıza da gerek kalmadı. Tüm hatlarda büyüme hız kaybediyor” şeklinde konuştu.

    Küresel ekonomiyi etkileyen siyasi ve sosyolojik gelişmelerin olduğunu söyleyen Symes, “Geçtiğimiz on-onbeş yılın mucize ülkeleri, gelişmiş olsun, gelişmekte olsun kapsayıcı büyüme anlayışından uzaklaştıkça sıkıntıya düştüler. Sürdürülebilir büyümenin en önemli bloku olan orta sınıfların kazanımları erimeye başladı, gelir dağılımı her anlamda bozuldu. Kayırmacılık, kaynak israfı, yolsuzluk ve kurumsal erozyonun ne türden ekonomik ve toplumsal çalkantıları tetiklediğini izliyoruz. Bugün yeniden kapsayıcı büyüme, sürdürülebilirlik olguları, siyasilerin gündeminde. Umut ediyoruz ki, son on yıldan alınan dersler yeni ekonomik büyüme politikalarının oluşturulmasına katkı sağlar. Nitekim sizler de biliyorsunuz, TÜSİAD’ın 2015-2016 programının ana etkinliklerini kapsayıcılık anlayışı ile ilişkilendirerek oluşturduk” dedi.

    “MÜLTECİ MESELESİ TARİHE GEÇECEK”

    Mülteci meselesini, “Her halde bu yüzyılın en önemli siyasi ve sosyolojik olgusu olarak tarihe geçecek” ifadeleriyle tanımlayan Symes, “Öyle ki, Avrupa Birliği’nin bütünlüğünü sarsacak boyutlara ulaştı. Birlik üyelerinden bazılarının kurumun temel ilke ve değerlerinden ayrıldığını şaşkınlık içerisinde takip ettik. Avrupa ekonomilerinde görülen durağanlık ve işsizlik aşırı sağın yükselişine yansıdı, demokratik düzeni yıprattı. Korkarım AB değerlerini restore etmek zaman alacak. Her şeye rağmen, AB demokrasi kültürünün bu saldırıyı püskürteceğine inanıyorum. Türkiye dışa açık bir ekonomi olması nedeniyle dış talep yetersizliğinden büyük zarar görüyor. Sosyal dengelerimizin korunabilmesi ve güçlendirilebilmesi için daha yüksek bir büyümeye ihtiyacımız olduğunu sıklıkla ifade ettik. Türkiye, sanayileşmesini tamamlamamış bir ülke olarak mevcut işsizlik rakamlarını en azından sabit tutabilmek için en az yüzde 5 büyümeyi yakalamak durumundadır. Bu büyümenin gerektirdiği iç tasarruf veya dış tasarrufu bulabilmek hiç de kolay değil. İçeride yatırımlar artmıyor, enerji fiyatlarındaki düşüşe rağmen cari işlemler açığımız halen riskli bir noktada. Dolayısıyla, iki konu bizim açımızdan muazzam önem taşıyor. Birincisi, makroekonomik istikrara zarar verecek en ufak bir söylem veya tutuma müsamaha göstermemeliyiz. Bu noktada hemen ifade etmek istiyorum, göz göre göre artan enflasyonu iyi irdelemek ve bu artışa muhakkak son vermek durumundayız. İkinci önemli konu, 64. Hükümetin Eylem Planıdır. Geçtiğimiz haftalarda önemli sayıda bakanımızı ve hemen bu hafta başında da Sayın Başbakanımızı ziyaret ederek hem makroekonomik istikrar, hem de eylem planıyla ilgili görüş alışverişinde bulunduk. İşbirliği içinde gelişmeleri yakından takip etmeye devam ediyoruz. Hükümetin reform konusunda kararlı tutumunu görmekten memnunuz. Ancak önemle belirtmek isterim ki, içinde bulunduğumuz küresel iktisadi durum eylem planının kesinlikle ve kesinlikle, etkili bir şekilde uygulanmasını zorunlu kılıyor” dedi.

    Türkiye’ye yatırım yapmaya hevesli ancak ülkemizden olumlu gelişmeler bekleyen potansiyel yatırımcıların bulunduğunu ifade eden Symes,”Küresel ekonomik koşulların düzelmesini beklemeyeceğimize göre, eylem planının etkili uygulanması hepimizin ortak sorumluluğu olmalıdır. Faaliyet raporumuzda göreceğiniz üzere, eylem planının hayata geçirilmesinde kritik öneme sahip bir dizi konu zaten TÜSİAD programında vardı. Geçtiğimiz yıl gündeme hakim olan siyasi gelişmeler, iki seçim ve terör patlaması arasında TÜSİAD her dönemde olduğu gibi, Türkiye’nin ekonomik olarak daha etkili yeni bir platforma sıçraması için neler yapılması gerekir diye kesintisiz çalıştı. Örnek vermek gerekirse Sanayi 4.0 projemiz, büyük veri üzerine çalışmalarımız, STEM (Bilim, teknoloji, mühendislik ve matematik) eğitimi üzerine yaptığımız çalışmalar, gençlik, kadın ve KOBİ projelerimiz, hep Türkiye ekonomisinin rekabet gücünü artırmak, dijital atılım yapmak için üzerinde çalıştığımız projeler. Tüm çalışmalarımızı burada tek tek sıralamayacağım. Faaliyet kitapçığımız elinizde var. Genel Sekreterimiz Zafer Yavan da sizlere bunu detaylı bir şekilde sunacak” dedi.

    Yaklaşık 10 yıldır süren küresel krizin 20. yüzyılda oluşturulmuş özgürlükçü demokratik değerlerini zedeler noktaya geldiği vurgulayan Symes, “Eğer dünya yeniden özgürlükçü demokratik değerlere dönüş istikametinde hareket etmez ise aslında ekonomik krizden çıkmak daha zorlaşacak. Yeni iktisadi düzende kapsayıcı büyüme ve yenilikçi rekabet, özgürlükçü, demokratik bir yapıyı, şeffaf, hesap verebilir bir hukuk devletini gerektirmektedir. Bu noktadan Türkiye’ye bakmak istiyorum. Toplumda yargıya güven yeterli değil. Maalesef kimse aksini iddia da etmiyor. Yargı bağımsızlığının ve yargıya güvenin zayıfladığı, hukukun öngörülebilir olmadığı bir ülkede elde edilen ekonomik başarıları sürdürebilmek mümkün değildir.Konuşmamın içinde sizlerle paylaştığım makroekonomik istikrar ve eylem planının etkili uygulanması, eğer meclisi ile, hükümeti ile, sivil toplum örgütleri ile, iş dünyası örgütleri ile özgürlük ve hukuk açığını kapatmak için çaba sarf etmezsek anlamını yitirecektir” şeklinde konuştu.

    TÜSİAD Başkanı Cansen Başaran-Symes konuşmasını şu şekilde sonlandırdı: “Bunca yıllık demokrasi deneyiminin ardından ifade ve düşünce özgürlüğünün hala tartışılmasından huzursuzluk duyuyorum. Demokrasinin temel dinamiği olan ifade özgürlüğüne yönelik yaygın tahammülsüzlüğü süratle aşmalıyız. Yoksa bu tahammülsüzlük toplumu ve geleceğimizi köreltecektir. Şiddete çağrı olmadıkça çok seslilikten korkmamalıyız. Bir düşünün, çok sesli olmayan bir toplumda, yeni anayasa nasıl tartışılabilir, AB uyumu nasıl müzakere edilebilir, bölgesel kalkınma nasıl tartışılacak, sormak isterim.Son olarak üzerine titrememiz gereken laiklik ilkesine değinmek isterim. Özgürlükçü laiklik anlayışı, bireyselleşmenin temelini oluşturur. Bu temel üzerinde bilimsel düşünce, inisiyatif alma, sorgulama, araştırma olguları yükselir. Nitelikli eğitim yoluyla elde edeceğimiz bu özellikler toplumun gelişmişliğinin olmazsa olmazlarıdır. Biz yetişkinlerin sorumluluğu elde edilen kazanımları artırarak yeni nesillere devretmektir. Bunu yapmazsak insanlık, yurttaşlık görevimizi ve gelecek nesillere karşı sorumluluğumuzu yerine getirmemiş oluruz. Gerek yeni anayasanın yaratacağı heyecan ve umut, gerekse AB normlarında özgürlüklerin genişletilmesi için yapılacak düzenlemelerle Türkiye’nin müreffeh ve huzurlu geleceğine yöneleceğine inanıyoruz”.

  • Levent Uysal: “Meslek Lisesi Memleket Meselesi Projesine Destek Vereceğiz”

    Nişantaşı Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Levent Uysal, başarılı iş adamı Mustafa Koç’un ani ölümünden duyduğu derin üzüntüyü dile getirdi. Uysal ayrıca, Vehbi Koç Vakfı’nın destekleriyle hayata geçen Meslek Lisesi Memleket Meselesi (MLMM) projesine tüm imkânlarıyla destek vereceklerini açıkladı.

    Nişantaşı Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Levent Uysal, Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Koç’un ani ölümünden duyduğu üzüntüyü dile getirdi. Kendisiyle ortak sosyal sorumluluk projelerinde ve sportif faaliyetlerde yer aldıklarını belirten Uysal, “Örnek kişiliği, kariyeri ve yaptıklarıyla ülkemizin gençliğine rol model olan Mustafa Koç’u kaybetmenin derin üzüntüsü içerisindeyiz. Mustafa Koç her şeyden önce gerçekten çok iyi bir insandı. Statüsünü hiçbir zaman ön plana koymadan, her yaptığı işe can-ı gönülden destek veren ve hizmet eden biriydi. Hem insanları hem de tüm canlıları severdi. Onunla tanıştığım ve aynı havayı soluduğum için mutluyum” diye konuştu.

    “BU BAYRAĞI NESİLDEN NESİLE AKTARACAĞIZ”

    Nişantaşı Üniversitesi olarak, Vehbi Koç Vakfı’nın destekleriyle hayata geçen Meslek Lisesi Memleket Meselesi (MLMM) projesine destek vereceklerini belirten Levent Uysal, “Nişantaşı Üniversitesi olarak hem İl Milli Eğitim Müdürlüğü hem de meslek liseleriyle ortak platformlarda çalışmalar yapıyoruz. Lisede kaliteli şekilde yetişen gençlerimize üniversitemizin Nişantaşı Meslek Yüksekokulu’nda eğitim alma imkânı sağladık ve onları iş dünyası ile tanıştırdık. Gençlerin daha kolay yaşayabilmeleri ve eğitim almalarının önünde hiçbir engel olmaması için çeşitli burslar verdik. Bu kapsamda Meslek Lisesi Memleket Meselesi projesini de çok önemsiyoruz. Mustafa Koç’un dalgalandırdığı bu bayrağı Nişantaşı Üniversitesi olarak can-ı gönülden taşıyıp nesilden nesile aktarmayı hedefliyoruz. Mevcut projede yer alan okulların eşdeğer programlarını Nişantaşı Üniversitesi’nde kurguladık” ifadelerini kullandı.

    “İŞİ ASIL YÜRÜTENLER, TEKNİKERLERDİR”

    Meslek lisesinde verilen eğitimleri çok önemsediklerini belirten Levent Uysal, “Bir işi asıl yürütenler, önce meslek lisesi, sonra da meslek yüksekokulundan çıkan insan kaynağı yani teknikerlerdir. Asıl yükü uygulamalı işleri seçen gençler çekiyorlar. Bu nedenle altyapılarının çok kuvvetli olması gerekiyor. İşin kalitesini arttırmak ve Yeni Türkiye’nin markalaşmasını sağlamak için buradan gelen insan kaynağına katma değer sağlayacak projeler geliştirmemiz gerekiyor” dedi.

  • Kız Kaçırma Meselesi Kanlı Bitti: 1 Ölü

    İzmir’in Konak ilçesinde, kız kaçırma meselesi yüzünden çıkan tartışmada kalbine bıçak darbesi alan 22 yaşındaki Esat B. kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetti.

    Olay, bugün saat 02.00 sıralarında Faik Paşa Mahallesi 1289 Sokak’ta meydana geldi. İddiaya göre bir hafta önce kaçırdığı kızın evine barışmak için giden Abdülkadir S. (23) ile kızın ailesi arasında tartışma çıktı. Tartışmanın büyümesi üzerine çıkan kavgada Abdülkadir S. elindeki bıçakla kızın ağabeyi Esat B.’yi kalbinden bıçakladı.

    Esat B.’nin kanlar içinde yere yığıldığını gören yakınları durumu hemen sağlık ve polis ekiplerine bildirdi. Gelen sağlık ekiplerinin yaptığı müdahalenin ardından Esat B. ambulansla Şifa Üniversitesi Hastanesi’ne kaldırıldı. Aşırı kan kaybeden Esat B. yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı. Esat B.’nin cesedi savcının incelemesinin ardından otopsi yapılmak üzere İzmir Adli Tıp Kurumu Morgu’na kaldırıldı. Polis ekipleri olay yerinden kaçan zanlı Abdülkadir S.’yi ise kısa sürede yakaladı. Gözaltına alınan Abdülkadir S. polis merkezine götürüldü.

    Olayla ilgili soruşturma sürüyor.