Etiket: mesaj

  • Paris Hilton’dan mesaj var: “Merhaba Türkiye, hepinizi seviyorum”

    Antalya’da gerçekleştirilecek Dosso Dossi Fashion Show’un yıldızı Paris Hilton’dan mesaj geldi. Türkiye’nin en büyük moda şovunun baş mankeni Paris Hilton, önceki gün sosyal medya hesaplarından bir mesaj paylaştı.

    Hilton otellerinin varisi olan sosyetik güzel Paris Hilton, Türkçe olarak “Merhaba Türkiye” diyerek başladığı ve İngilizce devam ettiği mesajında, “Merhaba Turkiye! Can’t wait to see you all at the Dosso Dossi Fashion Show and Land of Legends Show in Antalya on the 10th of June! Love you all!” dedi. (Merhaba Türkiye, 10 Haziran’da Land of Legends ve Dosso Dossi Fashion Show’un muhteşem şovunda görüşmek üzere, hepinizi seviyorum.)

    Mesajıyla birlikte özel tasarım bir görsel de paylaşan Paris Hilton’un Instagram hesabında yaklaşık 8 milyon 700 bin, Facebook hesabında ise 7 milyon 500 bin takipçisi bulunuyor. Hilton’un “Merhaba Türkiye” diyerek başladığı mesajı kısa sürede yoğun ilgi gördü ve binlerce beğeni aldı.

    Dosso Dossi Holding Yönetim Kurulu Başkanı Hikmet Eraslan, “Merhaba Türkiye” geleneğini Paris Hilton’la devam ettirdiklerini söyledi. Türkiye’nin en büyük moda şovunu gerçekleştirirken Antalya merkezli olarak Türkiye’nin tanıtımına da katkı sağladıklarını belirten Hikmet Eraslan, “Dünyanın en ünlü top modellerini ülkemizde ağırladık. Bu isimler şovumuza katılmadan önce mutlaka Türkçe olarak ‘Merhaba Türkiye’ mesajını sosyal medya hesaplarından paylaşıyorlar. Bunu sözleşmelerimizin öncelikli maddeleri arasına koyuyoruz. Güzel ülkemizin tanıtımına katkıda bulunmaktan büyük mutluluk duyuyoruz” dedi.

    Dosso Dossi Fashion Show ve The Land of Legends ortaklığında 10 Haziran’da Antalya’da gerçekleştirilecek büyük şovda Paris Hilton’a Türkiye’den ünlü isimler de eşlik edecek. Çağla Şıkel, Deniz Akkaya, Demet Şener, Şebnem Schaefer ve Özge Ulusoy, Paris Hilton ile aynı podyumda yürüyecek.

  • 600 öğrenciyle anlamlı mesaj

    Kars’ta yaklaşık 600 ilköğretim okulu öğrencisi Mehmetçiğe destek amaçlı ‘Zeytin Dalı’ ve Ay yıldız’ figürü yaptı.

    Kars Atatürk İlköğretim Okul Öğrencileri Okul Müdürü Alpaslan Çeçen, öğretmen ve öğrencileri, okul bahçesinde Mehmetçiğe moral ve motivasyon amaçlı ‘Zeytin Dalı’ ve Ay Yıldız’ figürü yaparak, Afrin’deki Mehmetçiğe selam gönderdi.

    600 öğrencinin bir araya gelerek okul bahçesinde yaptığı anlamlı figür, havadan görüntülendi. Öğrencilerin ‘Zeytin Dalı’ ve ‘Ay Yıldız’ figürünü oluşturması Dronla an be an kaydedildi.

  • Altınova Kum Adası’nı temizleyen öğrencilerden anlamlı mesaj

    Balıkesir’in Ayvalık ilçesinde; Ayvalık Kaymakamlığı, Ayvalık Belediyesi ve İlçe Turizm Danışma Bürosu işbirliği ile hazırlanan Turizm Haftası Kutlamaları programı çerçevesinde üç okuldan 200 öğrenci Altınova Kum Adası’nda mıntıka temizliği yaptı.

    Ayvalık Belediyesi adına Altınova’dan sorumlu Belediye Başkan Yardımcısı İbrahim Mühürdaroğlu’nun katıldığı etkinlikte, Mühürdaroğlu, söz konusu temizlik hareketinin ilçe geneline yayılmasını istediklerini belirtti.

    Ayvalık İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’nün belirlediği Ayvalık Atatürk Anadolu Lisesi, Altınova Atatürk İlkokulu ve Ayvalık Atatürk İlkokulu öğrencileri yaklaşık üç saat süren temizlik çalışmasında Kum Adası’nın kumsal bölümü ve deniz kıyısından bir traktör dolusu çöp çıkarıldı.

    Ayvalık Belediyesi Temizlik İşleri Müdürlüğü ve Ayvalık Çevre Derneği ekiplerinin de destek verdiği çöp toplama etkinliğinde; öğrenciler, öğretmenleriyle birlikte büyük bir heyecanla çalıştı.

  • Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan petrol zengini ülkelere mesaj

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Petrol zengini Müslüman ülkelere sesleniyorum, Müslüman ülkeler salt zekatlarını tespit edip bu fakir, garip ülkelere verseler dünyada herhalde fakir kalmaz” dedi.

    TİKA koordinatörlerini Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde kabul eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, TİKA’nın faaliyetlerinden bahsetti, Müslüman ülkelere ve Batılı ülkelere seslendi. Erdoğan, “Müslüman ülkeler salt zekatlarını tespit edip bu fakir, garip ülkelere verseler dünyada herhalde fakir kalmaz. Batı’nın ortalığı karıştırmak, terör örgütlerini kışkırtmak, insanları birbirine kırdırmak için harcadığı para ile dünyanın kalanını asgari refah seviyesine ulaştırmak mümkündür” ifadelerini kullandı.

    “Amerika sağda solda konuşuyor. Rakamlar ortada”

    “Bugün dünyanın 5 kıtasındaki 58 farklı ülkede bulunan 60 program koordinasyon ofisi ile nerede bir dertli varsa imdadına yetişmeye çalışan TİKA’mızın yanında olmaya devam edeceğiz” açıklamasında bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, kendilerinin ecdattan aldıkları mirası layık olduğu yere ulaştırabilmek için TİKA başta olmak üzere mazlumlara, mağdurlara, kimsesizlere, gariplere el uzatan kurumların çalışmalarına özel önem verdiklerini kaydetti.

    Türkiye’yi yardım alan bir ülke konumundan dünyanın en çok kalkınma yardımı yapan ülke konumuna getirdiklerinin altını çizen Erdoğan, “Türkiye 2016 yılında 6 milyar dolarlık insani kalkınma yardımı ile Amerika’nın hemen ardından ikinci sırada yer almıştır. Bu yardımın milli gelire oranı bakımından ise binde 75 ile açık ara ilk sırada yer alıyoruz. Amerika sağda solda konuşuyor. Rakamlar ortada. Bu verdiğim rakam OECD rakamıdır. Türkiye’nin 2017 yılındaki toplam kalkınma yardımlarının hesaplaması 8 milyar 140 milyon lira olarak dün açıklandı. Bu yardımların milli gelirimize oranı ise binde 95 seviyesine çıktı. Türkiye’nin kalkınma yardımlarının 7,2 milyar dolarını insani yardımlar diğer kısmını ise diğer sair kalkınma yardımları oluşturuyor. Geçen yıl 6 milyar dolarlık insani yardım ile listede ikinci sırada yer almıştık. İnşallah bu yıl şayet diğer ülkelerin yardımlarında fevkalade bir artış yoksa 7,2 milyar dolarlık insani yardım ile ilk sıraya çıkmamız kuvvetle muhtemeldir. Birkaç aya kadar bu liste açıklığında durumu göreceğiz. Batılı ülkelerin dünyanın kalan kısmına verdikleri ciddi krediler sebebiyle toplam kalkınma yardımlarındaki rakamlar çok değişiyor. Buna rağmen toplam kalkınma yardımlarında da dünyada altıncı, bunların milli gelire oranında dördüncü sıradayız. Biz tarih boyunca devlet ve millet olarak elimizdeki imkanları paylaşma konusunda daima cömert davrandık. Böylece ecdadın emanetine sahip çıkmış oluyoruz. Bu bizim ecdattan devraldığımız mirastır” diye konuştu.

    “Petrol zengini Müslüman ülkelere sesleniyorum”

    Dünyadaki pek çok sorunun, krizin, çatışmanın kaynağında gelir dağılımındaki adaletsizliğin yattığını kaydeden Erdoğan, “Ülkeler arasındaki savaşlar ve özellikle iç çatışmalar gelir dağılımındaki adaletsizliği içinden daha da çıkılamaz bir hale getiriyor. Pek çok geri kalmış ülkeye gittiğimizde bir tarafta bir lokma yemeğe, bir yudum suya hasret milyonlarca insan varken, diğer tarafta küçük bir azınlığın lüks ve şatafat içinde hayat sürdüğüne şahit oluyoruz. Eskiler ne güzel söylemiş, tabi bunun tercümesinde biraz zorluk olabilir, ‘maslahatı alem dört şeye olmuş bina, ben yiyeyim sen yeme, ben iyiyim sen fena.’ Yani dünya üzerine kurulduğu söylenen bu dört çarpıklığın yükünü kaldırmaz. Biz imkanlarımızın el verdiği, elimizin uzandığı, gönlümüzün alabildiği kadar insana yardımcı olmaya gayret ediyoruz. Örneğin Bangladeş, Arakan. Bangladeş’te gönlümüz hep şunu arzu etti, Şeyh Hasina’ya özellikle rica ettim, bize orada bir yer verin, verin ki biz orada bütün Arakanlı mültecilere sıkıntı yaşamadan, sıkıntıyı minimize edecek bir şekilde kamp kuralım ve onların oradaki gerek eğitimini, gıda noktasındaki sıkıntılarını çok daha çabuk karşılayabilir hale gelelim. Bunu başaramadık. Tüm bunlara rağmen bir Bangladeşli kardeşimizin orada bizler adına bu mücadeleyi veriyor olması, bu hizmeti veriyor olması takdire şayan, kendilerini tebrik ediyorum. Bizim için bu yardımlar karşı tarafa mihnet vermek değil, tam tersine yükünü azaltmak, derdine bir nebze de olsa derman olmak amaçlıdır. Kalkınma yardımı konusunda ön sıralarda görünen Batılı ülkelere baktığımızda ölçünün ihtiyaç değil irtibat olarak belirlendiği görülüyor. Yani sadece kendi siyasi, ticari, bölgesel, küresel politikalarına hizmet edecek yerlere yardım ediyorlar. İnsanların gerçekten yardıma ihtiyaç duyduğu nice yerlerde ise bu ülkelerin kayda değer hiçbir faaliyetinin olmadığını görürsünüz. Oysa ekonomik güçleri itibariyle Türkiye’nin katbekat önünde olan bu ülkeler gerçekten isteseler dünyadaki açlığın ve yoksulluğun önüne geçebilir. Ben daha da ileriye gidiyorum, özellikle Müslüman ülkelere sesleniyorum, petrol zengini Müslüman ülkelere sesleniyorum, Müslüman ülkeler salt zekatlarını tespit edip bu fakir, garip ülkelere verseler dünyada herhalde fakir kalmaz. Bu yapılmıyor. Sadece çıkan petrolün bunlar zekatını verseler o fakir fukara ülkeler ihya olur. Hep söylenir ya, Batı’da israf edilen yiyecek ile dünyanın kalanındaki tüm açlar doyar. Aynı benzetmeyi şöyle de yapabiliriz, Batı’nın ortalığı karıştırmak, terör örgütlerini kışkırtmak, insanları bir birine kırdırmak için harcadığı para ile dünyanın kalanını asgari refah seviyesine ulaştırmak mümkündür. Silahlanmaya harcanan paralar. Şu anda değişik yerlerindeki yağdırılan bombalar. Fazla yere gitmeye gerek yok. Sadece şu Ortadoğu’da harcanan paralar, bunlara baktığımız zaman, Irak’ta neler yaptılar, şu anda Suriye’de, Filistin’de yapılanlar, Libya’da, bütün buralarda yapılan sadece savaş için harcamalar dünyadaki fakir halkları ihya eder. Bizim ölçümüz asla bunlar olmadı. Sadece şurada Suriye’de terör örgütlerine Amerika’nın gönderdiği yardım 5 bin tır silah ve mühimmat, 2 bin kargo uçağı ile buralara gelen silah ve mühimmat. Artık siz bunların ne tür büyük rakamlar tuttuğunu hesap edin” şeklinde konuştu.

    “Rabbim bizlere ensar olma şerefini bahşetti”

    3,5 milyonu Suriyeli olmak üzere 4,5 milyon mülteciye dünyada ev sahipliği yapan başka ülke olmadığını belirten Erdoğan, “Üzülmüyoruz, ’niye böyle’ demiyoruz, diyoruz ki, ya Rab sana hamdolsun, bize 4,5 milyon mülteciye ev sahipliği yapma şerefini bahşettin. Biz muhacir de olabilirdik, Rabbim bizlere ensar olma şerefini bahşetti. Ensar olmaktan daha güzeli olabilir mi? Öyleyse ensar olabilmenin görevini yerine getirmemiz lazım. Suriyeli kardeşlerimize kendi yurtlarında güvenli, huzurlu ve müreffeh bir gelecek için yaptığımız sınır ötesi operasyonları ödediğimiz bedellere rağmen sürdürmekte kararlıyız. Terör örgütlerine karşı yürüttüğümüz mücadelede maalesef kendimize pek az dost bulabildik. Hatta demokrasiden ve özgürlüklerden dem vuran ülkelerin önemli bir bölümünün çıkarları öyle gerektirdiği için terör örgütlerinin yanında yer aldığını gördük. Lafa geldiği zaman ‘dostuz’ diyorlar, yalan. Geldiğimiz noktada bu ülkelerle aramızda çok kesin görüş ayrılıkları olduğunu tespit ettik. Mesela biz Suriye’de güvenli bölgeler oluşturmak istiyoruz. Obama döneminden beri ben bunu söylüyorum. Kendisi ile kaç kez görüştük, söyledik. Yeni gelen yönetim baktım onlarda ‘güvenli bölge oluşturalım’ diyor. Biz bunu zaten ne zamandan beri söylüyoruz, hadi gelin oluşturalım, bakın yine yanaşmıyorlar. Niye? İstedikleri bu değil, istedikleri ortalığı karıştırmak, istedikleri Müslüman kıyımı. Fakat öyle bir Müslüman kıyımı ki, öldüren ‘Allahuekber’ diyor öldürüyor, ölen ‘Allahuekber’ diyor o da ölüyor. Böyle bir terslik olabilir mi? Şu anda biz İslam dünyasında bunu görüşüyoruz. Afganistan’da Irak’ta bu var, Suriye’de bu var, Libya’da bu var. Oyun hep aynı oyun. Onlar kan ve ateş her yere yayılsın istiyoruz. Biz Suriye halkı kendi topraklarında huzur içinde yaşasın istiyoruz. Onlar Suriye halkı bir birini kırsın, yok etsin istiyor. Biz Suriye şehirlerini alt yapısıyla, üst yapısıyla yeniden yaşam alanları haline getirelim istiyoruz. TİKA niye var, bunun için var. Gittiği yerlere bunu götürüyor. Onlar her şeyi yakıp yıkmak, mümkünse geride hiçbir şey bırakmamak istiyor. Biz insanlar 7 yıldır kesintisiz yaşadıkları o kötü günleri geride bıraksın, kendilerine yeni bir gelecek inşa etsin istiyoruz. Onlar kaos ve çatışma sonsuza kadar sürsün istiyor. Bu karşıtlıkları daha uzun uzun saymak mümkün. Asıl acısı da bu aleni fotoğrafa rağmen terör örgütlerini destekleyen ülkelerin seslerinin daha çok çıkması, hatta Türkiye’yi eleştirmeleridir. Türkiye hiçbir operasyonunda sivillerin kılına dahi zarar vermemişken, rejim ve güya DEAŞ ile mücadele eden güçler neredeyse bir misyon veya bu misyonun ötesinde yüklendiği görev ile 1 milyon sivili katletmiştir. Ülkemizin siviller bahane edilerek eleştirilmesini acı acı gülümseyerek takip etmekten başka bir şey yapamıyoruz. Suriye’de taş üstünde taş bırakmamaya adeta yemin etmiş örgütlerin ve güçlerin karşısına Suriye’nin yeniden ihyası, inşası ve yükselişini sağlayarak çıkmakta kararlıyız. Yüzlerinin kızarmayacağını, kalplerinin yumuşamayacağını biliyoruz. Ama biz ecdadımızdan aldığımız terbiyenin gereği olarak bu şekilde hareket etmeyi sürdüreceğiz” ifadelerini kullandı.

    “Gidilen ülkeler arasında öyle yerler var ki, haritada yerini bulmak dahi zor”

    Bu anlayışın sadece Suriye konusunda değil, bugüne kadar 170 ülkeye ulaşmış olan kalkınma yardımlarıyla dünya çapında ortaya koyduklarının altını çizen Erdoğan, “Bizim için sadece halkı Müslüman olan ülkeler değil, Müslüman olmayan mağdur ve mazlum ülkelere de biz yardımımızı gönderiyoruz. TİKA olarak ilk Orta Asya’da bağımsızlığını kazanmış 5 Türk cumhuriyetine yönelik kalkınma yardımları, böyle başladık. Biz bu ufku çok dar bulduk, TİKA’nın faaliyet alanını Balkanlar’dan Ortadoğu’ya, Afrika’dan Latin Amerika’ya, Güney Asya’dan Pasifik’e kadar genişlettik. Bizden önceki 10 yılda toplam 2 bin 500 proje hayata geçiren TİKA, bugün yılda 2 bin proje ile yoluna devam ediyor. Gerektiğinde elbette balık ta verilen, ama asıl olarak balık tutması öğretilen bir anlayışla projeler geliştiriliyor. Gidilen ülkeler arasında öyle yerler var ki, haritada yerini bulmak dahi zor. Mesela, Güney Pasifik’teki Solomon Adaları’na sağlık hizmetlerine ulaşımı kolaylaştırmak üzere 4 deniz ambulansı temin edilmiştir. Komorlar’da 5 bin kişilik bir stadyum, Kolombiya’da ilköğretim okulu hizmete sunulmuştur. TİKA yürüttüğü projeleri rast gele seçen, çıkar amaçlı hareket eden bir kurum asla olmadı. Faaliyet gösterilen ülkenin beşeri ve tabi kaynakları dikkate alınarak buna en uygun alt yapının kurulmasına çalışılıyor. TİKA projelerinin yaklaşık yüzde 80’inin istihdama, eğitime, sağlığa, kadınlara, çocuklara, iletişime, yani sosyal alt yapının geliştirilmesine yönelik olmasının sebebi budur. Kamboçya’da, Nijerya’da, Fildişi Sahilleri’nde, Pakistan’da, Afganistan’da, Somali’de, Bangladeş’te kadınlara yönelik rehabilitasyon merkezleri açılmasının sebebi budur. Nijerya’da ana çocuk sağlığı hastanesi, Makedonya’da çocuk kliniği, Özbekistan’da kemik iliği hastanesi, Tunus’ta kadın doğum hastanesi kurulmasının sebebi budur. Çevrecilik adı altında her türlü kalkınma, gelişme çabalarına karşı düşmanlık edenlerin aksine biz hakiki manada çevre koruma projeleri hayata geçirdik. Geçtiğimiz yüz yılın en önemli çevre felaketlerinden birisi olan Aral Gölü’nün kuruması karşısında ağaçlandırma, tarım ve hayvancılık projeleri ile Özbekistanlı kardeşlerimizin yanında yer aldık. Burkina Faso’da yüz bin Moringa ağacı yetiştirerek hem çocuklara destek olduk hem de çölleşmeye karşı önemli bir adım attık. Tarihe saygımızı restorasyon projelerimizle gösterdik. Son 3 yıl 3 farklı kıtadaki 18 ülkede 100’ü aşkın eserin restorasyonunu başlattık. TİKA’nin ilk kuruluş amacı olan Türk dünyası ile ilişkilerini de Orta Asya ile sınırlı tutmayarak Gagavuzlar’dan Harar’a, Ahıskalar’dan Türkmenlere kadar geniş bir yelpazeye yaydık. Türkçe’nin en önemli ve en kapsamlı sözlüğünü dünyanın tüm prestijli kütüphanelerine ve üniversitelerine taşıdık. Gazze’de hastane, toplu konut ve zeytin yağı fabrikası, Sri Lanka’da Türk köyü kurulması gibi pek çok faaliyet vardır. Hele bir Somali örneği var ki, bu ülkedeki faaliyetlerimizle dünyada kalkınma yardımları konusunda yepyeni bir model ortaya koyduk. 2011 yılında çok büyük bir kuraklık yaşayan Somali’nin yardım çağrısına kulak vererek dostlarımızın yanına koştuk. Herkes Somali’deki faciayı seyrederken, ben, eşim, çocuğum, arkadaşlarım birlikte Somali’ye uçtuk. Terör tehditlerine rağmen orada yerimizi aldık, kollarımızı sıvadık. Her alanda neler yapabileceğimizi belirledik. Devletimizle, milletimizle el ele verip eğitimden sağlığa, tarımdan ulaştırmaya, güvenlikten idari yapıya kadar ülkeyi baştan sona ayağa kaldıracak çalışmalara başladık. Biz Somali’de yaptığımız işleri Türk Tipi Kalkınma Modeli diyoruz” açıklamasında bulundu.

    “Her ne yapıyorsak gönülden yapacağız, Allah için yapacağız”

    TİKA’nın Ramazan ayı boyunca dünyanın dört bir yanında gerçekleştirdiği iftarlar ve diğer çalışmalarını taktir ile takip ettiğini ifade eden Erdoğan, “Diğer ülkeler herhangi bir siyasi, sosyal veya ekonomik sorunla karşılaşınca ilk iş kalkınma yardımlarını kısarken Türkiye tam tersine en sıkıntılı zamanlarında dahi kalkınma yardımlarını artırmaya devam etti. Muhataplarımızı incitmeden, çünkü sevgililer sevgilisi Peygamberimiz ne buyuruyor; ‘sağ elin verdiğini sol el görmeyecek.’ Ölçü bu. Onun için aşağılamadan tamamen eşit ortaklık anlayışı ile işbirliği yolları aradık, arıyoruz. İnsani diplomasiyi dış politikamızın zirvesine yerleştirdik. Ev sahipliği yaptığımız zirveler bunun en açık ifadesidir. 2016 yılındaki Dünya İnsani Zirvesi, 2011 ve 2016 yıllarındaki En Az Gelişmiş Ülkeler Konferansı, İTT 13. Zirvesi, Uluslararası Somali Konferansı ve ez gelişmiş ülkelerin sorunlarını özellikle gündeme aldığımız G-20 zirvesi bu toplantılar arasındadır. Ülkemizin kalkınma yardımları konusundaki gösterdiği samimi duruş uluslararası kuruluşların ilgisini de üzerine çekmiştir. Herkes yardım adı altında siyasi ve ticari çıkarları için zemin oluştururken, biz 47 en az gelişmiş ülkelere özel olarak yöneldik. Yapılan zirvelerde çoğu ülke taahhüdünü yerine getirmezken biz 2008-2015 yılları arasında 2 milyar doların üzerinde yardım yaparak taahhüdümüzün de ötesine geçtik. Bu şekilde yolumuza devam edeceğiz. Türkiye’yi büyüttükçe, ülkemiz kazandıkça bunu dünyadaki tüm mazlumlar ve mağdurlarla paylaşma zaviyemizi asla kaybetmeyeceğiz. TİKA’mızın siz değerli temsilcilerinden beklentim, Yunus Emre’nin şu sözünü hiçbir zaman aklınızdan çıkartmayın; ‘ben gelmedim kavga için, benim işim sevgi için, dostun evi gönüllerdir, gönüller yapmaya geldim.’ Sizlerden sadece gönüllere girmenizi şahsım ve milletim adına istiyorum. Varsın ötekiler çıkar için, petrol için, maden için, altın için, toprak için, ucuz iş gücü için çevirmedik fırıldak bırakmasın, biz asla bu tür riyakarlıklara tevessül etmeyeceğiz. Her ne yapıyorsak gönülden yapacağız, gönüllerde yer etmenin yoluna bakacağız, Allah için yapacağız. TİKA koordinatörlerimizin her birini Türkiye’nin yumuşak güç politikasının birer uç beyi, akıncısı olarak görüyorum. Mahalli personel olarak kadronuzdaki bulanan arkadaşları da bu kutla davadaki gönüldaşlarımız, yoldaşlarımız olarak kabul ediyorum. Her şeyden önce Rabbim yar ve yardımcınız olsun. Yıllardır başarılı çalışmalarını yakından takip ettiğimiz Serdar Çam kardeşimiz başta olmak üzere TİKA’nın tüm mensuplarına ülkemize yaptıkları hizmetler için, milletim adına yaptığınız bu hizmetler için teşekkür ediyorum” dedi.

  • Büyükşehir’den Dünya Su Gününde anlamlı mesaj

    Küresel iklim değişikliği tehditlerine karşı kısa, orta ve uzun vadeli projelerle çözüm üreten İzmir Büyükşehir Belediyesi, Dünya Su Gününde anlamlı bir mesaj vererek, “Suyu tasarruflu kullanmak hepimiz için bir yaşam biçimi olmalı” mesajını yayınladı.

    2007 yılında İzmir’de yaşanan ciddi kuraklık tehlikesini aldığı önlemler ve başlattığı etkin kampanya ile vatandaşların su tasarrufu konusundaki hassasiyeti sayesinde atlatan İzmir Büyükşehir Belediyesi, küresel ısınma ve kuraklığa bağlı olarak yaşanabilecek muhtemel su sıkıntılarının önüne geçmek ve tüm yerleşim birimlerinde vatandaşların sağlıklı suya eşit olarak ulaşmasını sağlamak için önemli çalışmalar yürütüyor.

    Kentin geleceğini garanti alacak yeni su kaynakları yaratan, mevcut kaynakları koruyarak atık suları değerlendiren İzmir’in yerel yönetimi, 14 yılda 4 bin kilometrenin üzerinde içme suyu şebekesi yenileyerek su kayıplarının ciddi oranda önüne geçti. Sınırlarına bağlanan çevre yerleşimlerde özellikle yaz aylarında yaşanan su sıkıntısı çözülürken, yeni kuyular açıldı; içme suyu şebekeleri ve su depoları yenilenerek vatandaşların sağlıklı su içmesi sağlandı. Tahtalı, Balçova barajları ile 122 kuyudan su sağlanan kent merkezindeki 11 ilçede, su rezervleri açısından ciddi bir sıkıntı gözükmüyor. Tahtalı Barajı’nda kente 456 gün yetecek kadar su bulunduğunu belirtti. Yer altı kaynaklarında düşüş izlemediklerini de belirten İZSU yetkilileri, kentte yeterli su rezervi bulunduğunu anc ak küresel iklim değişikliğinin etkileri olan kuraklık ve sel tehlikesine karşı kısa, orta ve uzun vadeli olarak küresel bir yaklaşımla önlemler aldıklarını hatırlattı.

    Örnek çaba

    Küresel iklim değişikliğinden etkilenecek kentlerin en başında gelen İzmir’de bilimsel çalışmalar ve araştırmalar doğrultusunda su tasarrufu ve yeni su kaynakları yaratma çalışmalarına ağırlık verdiklerini belirten İZSU yetkilileri, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin yalnız ulusal ölçekte değil, küresel ölçekte de büyük ve öncü çevre projeleri tasarladığını ve uyguladığını söyledi. İZSU Genel Müdürlüğü tarafından gerçekleştirilen kullanılmış sular ve yağış sularının toplanarak uzaklaştırılması, geri kazanımı, içme sularının güvenli ve sağlıklı bir şekilde vatandaşlara ulaştırılması, su kaynakları ile deniz, göl, akarsu kıyılarının evsel ve endüstriyel etkenlerle kirlenmesinin önlenmesi ve İzmir’de sürdürülebilir su yönetimi anlayışının yaygınlaştırılması çalışmalarının bu anlamda önemine vurgu yapan yetkililer şöyle devam etti:

    “Küresel ısınmanın getirdiği susuzluk, dünyanın karşı karşıya kaldığı en büyük tehlike. Tüm dünyada su giderek çok daha kritik bir önem taşıyor ve bu nedenle ‘sürdürülebilir, akıllı su yönetimi’ ön plana çıkıyor. Yeni yatırımlarımız devam ediyor ancak sınırlı kaynaklarımızı en etkin şekilde kullanmalıyız. Aldığımız önlemler ve oluşturduğumuz ilave su kaynakları ile kentimizde su sıkıntısı yaşamıyoruz. Ancak suyu tasarruflu kullanmak bir yaşam biçimi olmalı. İzmirli vatandaşlarımızı aynı duyarlılıkla suyu tasarruflu kullanmaya davet ediyoruz.”

    Küresel ısınma tehdidine karşı Büyükşehir neler yaptı?

    * Manisa Göksu-Sarıkız, Halkapınar ve Menemen kuyularında küresel ısınmayla birlikte ortaya çıkan arsenik sorununun çözümü için 15 milyon Euro’luk yatırımla 3 arsenik arıtma tesisi inşa edildi ve daha önce verimli kullanılmayan bu kuyular sisteme entegre edildi.

    * 2004 – 2017 yılları arasında 4 bin kilometre uzunluğunda içme suyu şebekesi yenilendi. 342 adet ilave su kuyusu açılarak yeni su kaynakları yaratıldı, en ücra köylere kadar su depoları yenilendi.

    * Su kaçaklarını önlemek amacıyla eski tip sayaçlar yenilenerek faturalandırılamayan su kayıplarının önüne geçildi.

    * Su Kaçak ve Kontrol Projesi kapsamında İzmir dağıtım sistemi üzerinde tek debi giriş noktası olan 1500 – 2000 haneden oluşan izole sayaç bölgeleri oluşturuldu. İzole sayaç bölgelerindeki verileri günlük olarak alıp değerlendirmek ve su kaçaklarına anında müdahale edebilmek için uzaktan okuma sistemi hayata geçirildi.

    * SCADA sistemi kullanılarak kentteki baraj, kuyu, terfi pompa istasyonu, depo, havuzlar, debimetreler, vanalar bir kumanda merkezinden bilgisayar aracılığıyla izlenebiliyor. Böylelikle arıza, kaza, bakım ve onarım halinde şebekeye kısa sürede müdahale ediliyor. Şebekede aşırı basınç yükselmesinden dolayı meydana gelen su kayıpları da azaltılmış oluyor.

    * Ayrancılar’dan doğup Kuşadası- Pamucak sahillerinden denize akan saniyede 100 litre su ile Menderes Oğlananası’nda kışın kullanılmayan saniyede 250 – 300 litrelik 4 adet kuyunun suyu 8.5 kilometrelik iletim hattı ile Tahtalı Barajı’na aktarıldı.

    * DSİ tarafından inşa edilen ancak yapımı uzun yıllar sürecek Gördes Baraj suyunu İzmir’e en kısa sürede getirmek için İZSU- DSİ işbirliği yapıldı. İzmir Büyükşehir Belediyesi, Manisa Nuriye’deki Sarıkız İçme Suyu Arıtma Tesisi ile Bornova Kavaklıdere’da bir başka arıtma tesisi kurdu.

    * 2050 yılının nüfusu ve su ihtiyacına göre 30 ilçede gerçekleştireceği yeni içme suyu yatırımları için ‘İçme Suyu Master Planı’ hazırlanarak çalışmalara başladı. Seferihisar’a kurulacak Gelinalan ile Dikili’ye kurulacak Kabakum barajları için harekete geçildi. Planda İzmir’in 30 yıl sonraki su ihtiyacına göre, 15 adet baraj ve 3 adet regülatör ile Foça ve Çeşme’de yapılacak 2 adet deniz suyu arıtma tesisinin yapımı öngörülüyor.

    * İzmir sınırları içinde yüzey suyu tutabilecek en önemli yer olan, Çamlı Çayı üzerinde kurulacak ve kente yıllık 11.18 milyon metreküp su sağlayacak Çamlı Barajı için Çevre ve Orman Bakanlığı’ndan ÇED belgesi alınacak. Değirmendere Barajı, projesi hazır olan ve tamamı Hazine’ye ait baraj sahasının kamulaştırma ve tahsis işlemleri devam ediyor. Baraj tamamlandığında yıllık 3.98 milyon metreküplük su verilmesi öngörülüyor. Bostanlı Barajı ise hem içme suyu hem de sel önleme amaçlı bir proje. Yılda 2.33 milyon metreküp su kullanımı sağlayacağı tahmin ediliyor. Baraj yapılacak alanla ilgili kamulaştırma ve tahsis işlemleri devam ediyor.

    * İzmir’de otobüsler geri kazanılmış suyla yıkanıyor. Saatte 40 ton kapasiteli toplam 3 adet geriş dönüşüm tesisi kurarak binlerce ton su tasarrufu sağlayan ESHOT Genel Müdürlüğü, 6 adet daha geri dönüşüm tesisi kuruyor.

    * Tramvay hatlarındaki yeşil alanlarda yer altı damlama sulama sistemi ile su tasarrufu yapılıyor. Kent genelinde çalı dikimine ağırlık verilerek suya daha çok ihtiyaç duyan çimden tasarruf ediliyor, sulamada damla sulama sistemi tercih ediliyor. Ağaçlandırma çalışmalarında daha az su isteyen türler tercih ediliyor. Yaz aylarında buharlaşmanın etkisini azaltmak amacıyla bitkiler sabah erken veya gece geç saatte sulanıyor.

    * Çiğli Atık Su Arıtma Tesisi’nde günde 2 bin metreküplük atık suyu “içme suyuna” çevirecek yeni bir tesis kurulması için çalışmalar sürüyor.

    * 2009, 2014, 2015 ve 2017 yıllarında düzenlenen uluslararası kongrelerle küresel iklim değişikliği, güvenli su üretimi konuları ele alınarak yol haritası oluşturuldu.

    İzmir’in mevcut su kaynakları

    İzmir’in Tahtalı Barajı ve Balçova Barajı olmak üzere iki önemli yüzeysel su kaynağı mevcut. İzmir’in içme suyu ihtiyacının yüzde 42.3’ü bu iki barajdan sağlanıyor. Kent merkezindeki 11 ilçede yüzeysel su kaynaklarının dışında, bir diğer kaynak da yeraltı suları. İzmir’in başlıca yeraltı su kaynakları ise Sarıkız-Göksu kuyuları, Menemen-Çavuşköy kuyuları, Halkapınar-Çamdibi ve Pınarbaşı kuyuları. Toplam 122 kuyudan oluşan bu yer altı kaynakları kentin içme suyu ihtiyacının yüzde 57.7’sini karşılıyor.

    Büyükşehir görev alanına giren çevre yerleşimlerde su temini ise Ürkmez, Kutlu Aktaş, Güzelhisar, Ödemiş (Rahmanlar) barajları ile çoğunlukla da yerel kuyulardan ve kaynaklardan sağlanıyor.

    Aklınızda bulunsun

    Su tasarrufu konusunda alınabilecek basit önlemler:

    Evlerdeki gizli su kaçaklarını tespit etmek için bütün muslukları kapatınız ve su sayacını okuyunuz. 2 saat süre ile su kullanmayınız. 2 saat sürenin sonunda su sayacını tekrar okuyunuz. Böylece su kaçağı olup olmadığını öğrenebilirsiniz. Musluğunuz dakikada bir damla su sızdırıyorsa yılda 12.500 litre boşa akmış demektir.

    Musluklarınızı, sifonlarınızı daima bakımlı tutun. Bozuk olanları hemen onarın çünkü saniyede 1 damla akan su, yılda 3 tonluk tüketime karşı gelir.

    Otomobilinizi hortumla yıkamak yerine silerek ya da kova ve sünger kullanarak temizleyin. Bahçenizi sulamak için sabah ya da akşamüstü saatlerini tercih edin.

    Tuvalet rezervuarının su depolama kapasitesi 16 litredir. 4 kişilik bir aile 16 litrelik tuvalet rezervuarı ile ayda 7 ton su tüketir. Bunun yerine 7 litrelik rezervuar ile hem tuvaleti temizlemek hem de su tüketimini 2.5-3 tona düşürmek mümkündür.

    Klasik duş başlıkları dakikada ortalama 15-20 litre su akıtırken düşük akımlı aeratörlü duş başlıkları ile dakikada 9-10 litre su tüketmek mümkündür.

    Dış fırçalarken musluk açık bırakılırsa her fırçalama esnasında ortalama 15 litre suyu ziyan etmiş olursunuz. Musluğu kapalı tutarak günde 15-35 litre yani su tasarruf edebilirsiniz.

    Suyu kireç ve bakterilerden arındıran filtreler kullanın.