Etiket: MENOPOZ

  • Menopoz sonrası kuru göz riski

    Kuru göz sendromu, menopoz sonrası dönemdeki kadınlarda, hormon değişikliklerine bağlı olarak sıklıkla görülüyor. Görme kaybı sorunlarının ardından görme rahatsızlıklarında ikinci sırada yer alan bu sendrom, sıcak, kuru veya rüzgarlı havalar, yüksek rakımlı yerler, klima ve sigara kullanımı gibi başka faktörler nedeniyle de ortaya çıkabiliyor.

    İzmir Üniversitesi Hastanesi Göz Hastalıkları Uzmanı Mucize Yararcan, kuru göz sendromunun çok yaygın bir sorun olduğunu ifade ederek, tedavi edilmediği takdirde görme kalitesini düşürebildiğini söyledi. Uzman Dr. Mucize Yararcan, “Gözümüzde üretilen gözyaşı düzenli göz kırpma hareketi ile göz yüzeyine düzgün şekilde yayılarak bir tabaka oluşturur. Bu tabaka göz yüzeyinin kurumasını önler, gözün ön tabakalarını besler, oksijen alışverişini sağlar. Bunun yanı sıra göze giren yabancı cisimleri alerjik ve mikrobik maddeleri sürekli yıkayarak uzaklaştırır. Düzgün ve şeffaf bir göz yüzeyi oluşturarak net ve düzgün görmemizi sağlar. Bazı gözyaşı yeterli miktarda üretilemez, bazısı da kalitesi bozularak gözü yeterince ıslatamaz. Bu durumda ortaya çıkan rahatsızlık, kuru göz olarak bilinen belirti ve yakınmalara neden olur” dedi.

    “Menopoz sonrası artıyor”

    Yaşlandıkça zaten gözyaşı miktarının azaldığını kaydeden Mucize Yararcan, “Özellikle menopoz sonrası dönemdeki kadınlarda, hormon değişikliklerine bağlı olarak kuru göz sendromu oldukça sık görülmektedir. Göz kuruluğu erkeklere oranla kadınlarda daha sık görünen bir rahatsızlıktır. Sıcak, kuru veya rüzgarlı havalar, yüksek rakımlı yerler, klima ve sigara kullanımı gibi başka faktörler de kuru göze neden olabilir. Uzun süreli okuma, televizyon izleme ve bilgisayar kullanımı da pek çok kişide kuru göz yakınmalarına neden olmaktadır. Göz kuruluğu başta romatizmal hastalıklar olmak üzere bazı hastalıklarla birlikte görülebilir. Lazer cerrahisi, alerji ilaçları, antidepresanlar ve göz damlaları da göz kuruluğuna neden olabilir. Kontak lens kullanımının günün ilerleyen saatlerinde göz kuruluğuna yol açtığı bilinmektedir” diye konuştu.

    “Nedenler ortaya çıkarılmalı”

    İzmir Üniversitesi Hastanesi Göz Hastalıkları Uzmanı Mucize Yararcan, sorunun temel nedeninin bulunması gerektiğine vurgu yaparak, “Kuru göz sendromu tedavisine geçilmeden önce, buna neden olan başka bozukluklar varsa ortaya çıkarılmalı ve tedavi edilmelidir. Kuru gözün en yaygın tedavisi suni gözyaşı içeren damla, jel ve pomadlardır. Her biri farklı kimyasal yapıdaki bu ilaçların tedavi edici özellikleri de farklılık gösterir. Bu ilaçlardan doktorun uygun gördüğü, yine doktorun belirttiği süre içinde ve göz kuruluğunun şiddetine göre farklı aralıklarla düzenli şekilde kullanılmalıdır” dedi.

  • Cildinizi Menopoz Dönemine Hazırlayın

    Dermatolog Yrd. Doç. Dr. Jale Yüksek, kadınların yaşamında son derece önemli bir dönem olan menopoz sürecini iyi yönetebilmek için cilt bakımına özen gösterilmesi gerektiğini söyledi.

    Kadınların menopoz döneminde sağlıklarına her zamankinden fazla önem vermesi gerektiğini kaydeden Dr.Yüksek, bu dönemde yaşanan hormon eksikliklerinin kemik erimesi, uyku sorunları gibi genel sağlığı etkilediği gibi cilt sağlığını da yakından ilgilendirdiğini hatırlattı.

    Dermatolog Dr.Jale Yüksek konuya ilişkin açıklamasında şöyle konuştu: “Menopoza girme yaşını belirleyen önemli faktörlerden biri genetik (ailevi) faktörlerdir, fakat yoğun sigara kullanımı, çevre kirliliği, soğuk iklim şartları da belirleyici faktörler arasındadır. Menopoz kadınların hayatında önemli bir dönemdir çünkü bu dönemde sağlığa daha fazla dikkat edilmesi gerekir. Menopozdaki en önemli değişiklik yumurtalıkların yaşlanması ile östrojen ve progesteron adlı hormonların miktarının azalmasıdır. Menopoz döneminde yaşanan hormon eksiklikleri kemik erimesi, uyku sorunları gibi genel sağlığı etkilediği gibi cilt sağlığını da yakından etkiler. Kadınlarda cilt yaşlanmasını hızlandıran en önemli faktörlerden biri de menopoza girmektir. Cilt sağlığında önemli rol oynayan yapı taşları, kolajen, elastik lifler ve hyaluronik asittir. Östrojen ve progesteron hormonları bu önemli yapı taşlarının ciltteki üretiminde başrol oynar”.

    Yrd. Doç. Dr. Jale Yüksek, menopoz döneminde gerekli hormonların yetersiz kalması nedeniyle cilt sağlığının bozulduğunu belirterek, ciltte kuruma, incelme, esneklik kaybı, travmaya karşı çabuk hasar görme ve geç iyileşme yaşandığını bildirdi.

    Menopoz sürecinde kan dolaşımındaki yavaşlama ile birlikte cilt beslenmesinin yetersiz hale geldiğini ve cildin soluk ve mat bir görünüme yöneleceğini ifade eden Dr.Yüksek, yaz mevsiminde yaşanan güneş travmasının onarılmasında cildin zorluk çekerek yüz, boyun, dekolte ve el üzerinde kahverengi güneş lekeleri ve benlerinin gelişmeye başlayabileceği uyarısında bulundu.

    Dermatolog Yrd. Doç. Dr. Jale Yüksek, kış döneminde ise soğuğa bağlı nemsizliğin de bu olumsuz gelişmelere eklenerek pullanma belirtilerinin görülebileceğini belirterek, şunları söyledi: “Östrojen hormonunun derideki yağ hücrelerine desteği menopoz döneminde azaldığı için yağ desteğinden mahrum kalmış deride, yanaklarda aşağı sarkma, gıdı oluşumu bu dönemde hızlanır. Aynı zamanda bu hormonun eksikliği, saç derisinde kuruma, hassasiyet, saç telinin incelmesi, matlaşması ve dökülmesine neden olur. Menopoz döneminde ciltte azalan hyaluronik asit maddesi cildin nemden yoksun kalmasına neden olur, yanaklarda, kaz ayaklarında, dudak üzerinde kurumaya bağlı kırışıklıkların sayısında artış meydana gelir. Vücudun kolajen üretiminin azalması derinin daha gevşek olmasına neden olur; ağız köşesi, yanaklar ve boyunda aşağı sarkma (gıdı) olur, göz altında torbalanma artışı olur. Bu dönemde östrojen ve progesteron azalırken, vücutta erkeklik hormonu (testesteron) üretimi devam eder ki, bu süreç çene ve dudak üstü bölgelerde siyah sert kılların çıkmasına neden olmaktadır. Ayrıca bu hormon bölgesel yağ bezlerinin çalışmasını tetikleyerek çene, boyun, yüz bölgesinde sivilce (akne) oluşturur”.

    Kadınların menopoz döneminde ciltlerinde pek çok olumsuz değişimler yaşayabileceğini ayrıntılarıyla anlatan Dr.Jale Yüksek, bu sürece girmeden önce cilt sağlığına çok daha fazla özen gösterilmesinin önemine dikkat çekti.

    Dr.Yüksek, menopoz sürecinin, yaşam ve beslenme tarzında değişiklikler yapılarak ve teknolojinin imkanlarından yararlanarak iyi yönetebileceğini vurgulayarak ;“Menopoz döneminde gelişecek ciltteki yaşlanma ve yıpranma belirtilerini yavaşlatmak mümkündür. Gereken doğru adımları atmak, süreci korkulu rüya olmaktan çıkarabilir. Öncelikle atılması gereken adımlar, günde en az 6-8 bardak su içerek cildin kaybettiği nemi yerine koymaya çalışmaktır. Kolajen yapımının artmasını sağlamak amacıyla omega 3, A,C ve E vitamin içerikli beslenme programını hayatımıza sokmalıyız. Balığı soframızın baş tacı yapmalıyız. Hareketli yaşam tarzını benimseyip sporu hayatımıza katmalıyız. Cildimiz için atılması gereken öncelikli adımlar, hyaluronik asit içerikli nemlendiricilerin, 30 faktör ve üzerinde güneş koruyucu kremlerin günlük kullanımını alışkanlık haline getirmeliyiz” dedi.

    Dermatolog Yüksek, kadınların ciltteki yaşlanma sürecini yavaşlatacak kozmetik uygulamalardan da yararlanabileceğini belirterek, bunlar arasında, PRP, hyaluronik asit, somon DNA, karbon losyonla lazerli cilt bakımı, fraksiyonel lazer, fokuslu ultrason (hıfu), hyaluronik asit dolgu, botox ve saç mezoterapisi uygulamaları bulunduğunu ifade etti.

    Dr.Jale Yüksek, PRP ile cildin kendini onarma yeteneğinin arttığını ve göz çevresi, dudak üstü, alın ve yanaktaki kırışıklıkların azalarak, gevşek olan cildin daha sıkı, gergin ve parlak hale geldiğini, göz altındaki çökme ve torbalanmaların da azalmaya başladığını söyledi.

    Saçlı deriye uygulanan PRP ile ince ve yıpranmış saç tellerinin kalınlaşmaya başlayacağını kaydeden Dr.Yüksek, uygulamanın saçtaki dökülmeye de etki ettiğini ve saçların parlaklığının arttığını belirterek şunları bildirdi:

    “Hyaluronik asit ve somon DNA uygulamaları sayesinde cildin nemi artarak kırışıklıklar açılmaya başlar, cilt parıldar, daha diri ve gergin görünüme kavuşur. Göz altı torbasına, gıdıya, yanak sarkmasına etki ederek daha genç bir görünüme kavuşulabilir. Her mevsim yapılan bir işlem olduğu için yaz döneminde sıklıkla tercih edilir. Karbon peeling uygulamasında ise güneş lekeleri de dahil olmak üzere tüm lekelerde açılma sağlayarak cildin daha parlak, daha sıkı, daha genç görünmesi hedeflenir. Menopoz döneminde sivilce (akne) oluşumu varsa yağ bezlerinin çalışması lazer ışığı sayesinde dengelenir ve sivilceler tedavi edilir. Fokuslu ultrason ile yüz ve boyun gençleştirme sağlanabilir. Bu cilde özel gençleştirme sistemi, yanaktaki sarkmayı, gıdı oluşumunu toparlar, kaz ayağı, dudak üstü kırışıklılarında oldukça etkilidir, gevşek olan cildin hızla sıkılaşmasını sağlar, ciltte sağlıklı bir parlaklık elde eder. Botoks uygulamasıda, mimik yapma sonucu gelişen kaş arası, kaz ayağı, alın, burun sırtı kırışıklıkların giderilmesinde etkili bir kozmetik uygulamadır.”

    Dermatolog Yrd. Doç. Dr. Jale Yüksek, menopoz döneminin, sağlık sorunları ve cilt yaşlanması açısından kadınların korktuğu bir süreç olarak algılansa da, doğru yaşam ve beslenme tarzı ile birlikte doğru dermokozmetik uygulamalar sayesinde konforlu ve mutlu bir şekilde geçirilebileceğini sözlerine ekledi.

  • Menopoz Evresinde Beslenmeye Dikkat

    Uzman Diyetisyen Aslıhan Küçük, menopoz evresinde beslenmeye dikkat çekti.

    Gebze Medical Park Hastanesinden Uzman Diyetisyen Aslıhan Küçük, ”Kadın olmanın doğal bir evresi olan menopoz dönemi tedavi edilmesi gereken bir hastalık olmayıp tümüyle doğal bir süreçtir ama beden sağlığınızı destekleyecek düzeyde hormon üretilmesi için menopoz döneminde her kadının fiziksel, duygusal, ruhsal ve durumsal açıdan çok sağlıklı olarak girmesi gerekir” dedi.

    Uzman Diyetisyen Aslıhan Küçük, daha rahat ve sağlıklı bir menopoz dönemi için neler yapılması hususunda şu bilgileri verdi:

    “-Günlük öğün sayınızı artırmalı, böylelikle artan yaşla beraber düşen metabolizma hızınızı korumaya çalışmalısınız.

    -Her yaş döneminde yeterli kalsiyum alımına dikkat etmelisiniz. Özellikle süt ve süt ürünlerinin yanı sıra yeşil yapraklı sebzeler, kurubaklagiller, fındık, badem, kuru incir en iyi kalsiyum kaynaklarıdır.

    -Aşırı protein tüketiminden kaçınmalısınız. Çünkü yüksek proteinli diyet idrarla kalsiyum atımını arttırır ve osteoporozis için önemli bir risk faktörüdür.

    -Balık, fındık, ceviz ve zeytinyağına dayalı, tahıl, az yağlı süt ve peynirlerle zenginleştirilmiş, domates, salatalık, yeşil biber gibi vitamin, mineral ve lif kaynaklarının tüketimine dikkat ederek bu dönemi daha sağlıklı geçirebilirsiniz.

    – Hormonal değişimin görüldüğü bu dönemde, vücudunuz ödem yapmaya yatkın olduğundan dolayı aşırı tuz tüketiminiz, ödeminizi artıracaktır. Yemeklerde tuz kullanımına dikkat etmeli, salamura besinlerden uzak durmalısınız.

    – Günlük gerekli D vitamini ihtiyacı karşılanmalıdır. Güneş ışınlarından uygun şekilde ve düzenli olarak yararlanılmalı, kış günlerinde öğle vakitleri, yaz aylarında ise kuşluk ve ikindi vakitlerinde güneşlenmelisiniz.

    – Sigara içmemeye özen göstermelisiniz. Sigara, kandaki C vitamini düzeyini ve serum östrojen düzeyini düşürücü olumsuz etkiye sahiptir.

    – Yapılan fiziksel aktivite, gençlikte kemik kütlesini artırmada, yaşlılıkta ise kemik kaybını önlemede son derece önemli role sahiptir. Dolayısıyla düzenli olarak egzersiz yapmaya özen göstermelisiniz.

    – Alkollü içeceklerden ve kafeinden uzak durmalısınız. Alınan alkol, kemik oluşum hücrelerini olumsuz etkilemekte ve kalsiyum emilimini engelleyici etkiye sahiptir.

    – Sizin için önereceğimiz sihirli besinler: Fitoöstrojen içeren besinlerdir! Menapoz döneminde yaşanan sıcak basmaları, uyku bozuklukları gibi menopoz dönemi semptomlarını azaltmaya yardımcı oldukları bilinmektedir. Keten tohumu, soya fasulyesi, soya filizi, yeşil çay, bezelye, mercimek, çilek, ahududu gibi besinler fitoöstrojenler bakımından zengindir. Dengeli tüketmeyi unutmayın”.

  • Amh Testi İle Menopoz Yaşınızı Öğrenin

    Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op.Dr.Aslı Alay, AMH testi ile menopoz yaşının öğrenilebileceğini belirtti.

    Op.Dr.Aslı Alay, “Over yani yumurtalıkların görevi hormon salgılamak ve yumurtaların gelişimini sağlamaktır. Yumurtaların gelişimi ve çoğalması fetüs aşamasında iken başlar Yumurtalar büyür, biri olgunlaşır ve olgunlaşan yumurta çatlar. Her ay aynı işlemler tekrarlanır ve her ay yumurtalardan ortalama 1000 tanesi yok olur. Bu dinamik süreç menopoza kadar devam eder. Üreme potansiyeli ırk ve etnik gruba göre farklılık gösterir” dedi.

    Batılı toplumlarda menopoz yaşı ortalamasının 51 olduğunu daha genç yaşta veya daha da ileri yaşlarda menopoza giren kadınlar bulunduğunu dile getiren Op.Dr.Aslı Alay, açıklamasında şunları kaydetti:

    “Menopoz yaşında bu farklılıklar sadece yaşın ilerlemesinin menopoza yol açmadığını gösterir. Ülkemizde ortalama menopoz yaşı 47 olup, genetik etkenlerinde menopoz yaşının belirlenmesinde katkısı büyüktür. Menopoz genellikle bir anda olmaz. Öncesinde düzensiz adet görme, ateş basması gibi şikayetler olabilir. menopoza geçiş dönemindede gebelik düşünmeyen kadınlarda korunma önemlidir.

    Yumurtalıkların(over) kalitesini ve çalışırlılığını göstermek için birtakım hormonlardan yararlanılmıştır. Over rezervi olarak adlandırılan ve yumurtalıklardaki(over) daki yumurtaların sayısı ve kalitesini gösteren bazı testler vardır. Bu tetkikler adet kanamasının 3 veya 4. günü yapılmakta ve testlerde çıkan sonuçlarda bir problem tespit edildiğinde mutlaka başka bir labarotuvarda test tekrarlanmalıdır. Over kalitesini ölçüm için ultrasonografide yıllardır kullanılmaktadır. Ancak ultrasonografininde adetin ilk günlerinde yapılması gereklidir. Adet döngüsüne göre değişen test sonuçlarından dolayı araştırmacılar yeni, etkin, kolay ve alınış zamanından bağımsız test arayışını başlamışlardır. Günümüzde sık olarak başvurduğumuz antimüllerian hormon (AMH) gündeme gelmiştir. AMH menopoza girmeden 5 yıl önce kan değeri oldukça düşer. Genellikle 0,5 ve altındadır. AMH’ın en yüksek olduğu yaş yani üreme fonksiyonlarının doruğa ulaştığı yaş ise 24-25’dir. AMH kız çocuklarında değeri düşük olup, ergenlik ile beraber artmaktadır. AMH yumurtalıkların hem kalitesi hemde sayısının iyi bir göstergesidir. Ayrıca kullanılan hormonlar, doğum kontrol ilaçları ve adet döngüsü AMH sonucunu etkilemez. Gebeliğin son 3 ayında ise AMH değeri düşer ki nedeni yumurtalıkların gebelikte baskılanmasından kaynaklanır. Bu durum doğum yapan kadınların daha geç menopoza girmesini açıklayabilir.AMH bağımsız bir testtir. AMH değerinin 0,3 ng/ml ve altında olması over rezervinin oldukça kötü olduğunu gösterir. AMH değerini değiştirebilmek, arttırabilmek mümkün değildir. Yapılması gereken AMH sonucuna göre gebeliğin zamanını belirlemektir. AMH değerini değiştiren bir ilaç olmadığı gibi aktarlarda satılan bitkiler, soğan suyu, maydanoz suyununda etkisi yoktur. AMH değerinin düşük olduğu kadınlarda yönlendirme önemli olup, geçirilen her günün yumurtalıklarda kayıp yapabileceği anlatılmalıdır. AMH değeri ile açlık insülün seviyesi arasında ters bir orantı vardır. İnsülün direnci ve diyabet overin fonksiyonlarını bozmakta, zayıflatmaktadır. İnsülünün yüksek olduğu insülün direnci olgularında AMH değeride düşüktür.D vitamini eksikliğindede AMH değerinin daha düşük olduğu bazı çalışmalarda görülmüştür. Bu nedenle gebelik isteyen kadınlarda vit D takviyesi önemlidir.”

    Çağımızda kadınların çocuk sahibi olma yaşının 30’lu hatta 40’lı yaşlara kaydığını ifade eden Op.Dr.Aslı Alay, “Okul, iş yaşamı, ikinci evliliklerle beraber yeni eşten çocuk sahibi olma isteği, akademik kariyer, doktora, tez ve eklenen daha birçok faktörle ileri anne yaşında gebelik isteyen kadınların sayısı artmıştır Özellikle 35 yaşını geçmiş, sigara içen, annesi erken menopoza girmiş, daha önce radyoterapi veya kemoterapi alan , bazı hormonal hastalıkları olan(örneğin guatr, diyabet), yumurtalıklarıyla ilgili operasyon geçirmiş olan tüm kadınlara yumurtalık kalitesini ölçen testlerin yapılması önerilmelidir” şeklinde konuştu.

  • Büyükşehir Desteğiyle Menopoz Okulu Açılıyor

    Kadın Sağlığı ve Farkındalık Eğitimleri kapsamında Adana Kent Konseyi Kadın Meclisi Sağlık Komisyonu Başkanı Serap Sezer Tenikeci, söz konusu iş birliğiyle 1 yıl boyunca Adana’da 15 ilçe kapsamında çalışmalara başlayacaklarını söyledi. Tenikeci, “Menopoz başta olmak üzere, kadınsal kanser türleri, psikolojik destek, sağlıklı beslenme ve gebelik eğitimleri gibi halk sağlığıyla ilgili eğitim programlarına hız kesmeden devam edeceğiz” dedi.

    ÇÜ Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Sait Polat, Adana Büyükşehir Belediyesi’nin içinde olduğu tüm projelere seve seve ve gönüllü olarak dahil olacaklarını ifade ederek, “Halk sağlığı ve bilgilendirme eğitimlerinin artması ile daha bilinçli, daha sağlıklı ve daha sosyal bir topluma adım atılacak. İş birliği protokolü bu anlamda çok önemli” diye konuştu.

    Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Hüseyin Sözlü, ilçelerin tamamında gerçekleştirilecek çalışmaların toplum sağlığına olumlu katkı yapacağına inandığını belirterek, konuyla ilgili farkındalık oluşturmanın dahi önemli olduğuna vurgu yaptı.

    5 hafta sürecek Menopoz Okulu, pilot bölge olarak Çukurova İlçesi Güzelyalı Mahallesi’nde başlayacak. Cumhuriyet Parkı Okuma Salonu’nda gerçekleştirilecek eğitimler sonunda katılımcı kadınlara sertifikaları verilecek.

    Protokol törenine Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Hüseyin Sözlü, Dekan Prof. Dr. Sait Polat, Doç. Dr. Evsen Nazik, Öğretim Görevlisi Dr. Ebru Gözüyeşil, Adana Kent Konseyi Sağlık Komisyonu Başkanı Serap Sezer Tenikeci ile Adana Kent Konseyi Kadın Meclisi Başkanı Zeynep Cennet Ünal katıldı.