Etiket: MENOPOZ

  • Rahim kanseri menopoz dönemini bekliyor

    Acıbadem Eskişehir Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Hulusi Göktuğ Gürer, rahim kanserinin risk faktörleri ve tedavisi hakkında önemli bilgiler paylaştı.

    Gelişmiş ülkelerde özellikle 1950’li yıllardan itibaren sıklığı artış gösteren sağlık sorunları arasında rahim kanseri ilk sıralarda yer alıyor. 1970’li yıllardan sonra ise batı ülkelerindeki araştırmalar, genital sistem kanserinin yaygın olarak görüldüğünü ortaya koyuyor. Kadın popülasyonunda, meme, kalın bağırsak ve akciğer kanserlerinden sonra en sık rastlanan rahim kanseri ile her yıl ortalama 142 bin kişi daha karşılaşıyor. Yüksek görülme sıklığına rağmen rahim kanserinin hayati riski diğer kanser türlerine göre daha düşük oranlarda seyrediyor.

    “Obezite sebep olabilir”

    Rahim kanseri, rahim iç zarından veya rahim kas tabakasından kaynaklı iki gruba ayrılıyor. Sıklıkla rahim iç zarından kaynaklı olarak görülen rahim kanseri, yüzde 80 oranında menopoz sonrası dönemde görülüyor. Ortalama görülme yaşı 61 olan rahim kanserine obezitenin de yol açabileceğini söyleyen Dr. Hulusi Göktuğ Gürer, diğer risk faktörlerinden bahsederek, “İleri yaş ve diyabet gibi metabolik nedenlerin yanı sıra; hayatı boyunca gebe kalmamak, meme kanseri hikâyesi, aile öyküsü, erken yaşta adet görme, geç menopoza girme, hipertansiyon gibi durumlar rahim kanserinin başlıca risk faktörlerini oluşturuyor. Çoğu rahim kanseri hormon bağımlıdır. Bu da kişinin hormon dengesinin kanser gelişiminde rol oynadığı anlamına gelir. Kadında 2 ana seks hormonu olan östrojen ve progesteron menopozdan önce yumurtalıklarda üretilir. Bu hormonlar arasındaki dengeler her ay adet siklusu boyunca değişiklik gösterir. Bu değişikliklerde aylık adet periyodlarının oluşumunu sağlar. Endometrial kanser ile ilişkili en önemli risk faktörleri östrojen hormonuna çok fazla maruziyetle ilişkilidir. Hormonlar arasındaki dengenin östrojen lehine kayması rahim kanseri gelişim riskini arttırır” açıklamalarında bulundu.

    “Radyasyon tek başına bir risk faktörü değil”

    Başta gelen risk faktörleri arasında radyasyon bulunmuyor. Ancak radyasyonun hemen hemen bütün dozları tümörlerin oluşmasına yol açabiliyor. Genellikle sık bölünen hücrelerden oluşan doku ve organlardabazı tip tümörler daha yaygın görüldüğünü söyleyen Dr. Gürer, bunlara örnek olarak tiroid, kan,akciğer ve kemik kanserlerini veriyor. Dr. Gürer, “Uterin sarkomlar rahimde görülen diğer kanser tiplerine göre çok daha nadir oluşan fakat oldukça saldırgan seyirli, tedavi sonrası tekrarlamaların sık görüldüğü, öldürücülük oranı yüksek tümörlerdir. Tüm uterus kaynaklı malign tümörlerin yüzde 3-5‘ini uterin sarkomlar oluşturmaktadır. Fakat yine de rahim kas tabakasından kaynaklanan kanser hastalarının yaklaşık yüzde 10’unda pelvikradyoterapi öyküsü bulunduğunun unutulmaması gerekiyor. Pelvikradyoterapi sonrası 10-20 yıl içinde sarkom gelişme olasılığı yaklaşık 6 kat artıyor” ifadelerini kullandı.

    “Adet düzensizliğiyle sinyal veriyor”

    Rahim kanseri, kadınların yüzde 90’ında yalnızca vajinal kanama ve adet düzensizliği ile kendini gösteriyor. Bazı hastalarda rahim dışına yayılma belirtisi olan pelvik bası yada rahatsızlık hissi de görülebiliyor. Yüzde 5’inde ise hiçbir bulgu vermeyen rahim kanserinin tanısı için menopoz öncesi ve sonrasındaki tüm anormal kanamaların araştırılması gerekiyor. Rahim kanserini tanısını kesin olarak ortaya koyacakbir tarama yönteminin bulunmadığını söyleyen Dr. Gürer, “Pap-smear, rahim ağzı kanserleri için tarama metodu olmasına karşın rahim kanseri içinde ipuçları verebiliyor. Bunun yanı sıra transvajinal ultrasonografi de tanı konulmasında son derece yardımcı oluyor. Gerekli olgularda histeroskopi veya biyopsi alınması da tanı koymada oldukça başarılı metotlardır” diye belirtti.

    “Genellikle kanser yayılmadan tanı konulabiliyor”

    Tanı konulan süreçte kişilerin yüzde 75’inde kanser sınırlı kalmış ve henüz yayılım göstermemiş oluyor. Hayati risk oranı da yüzde 25 civarında seyrediyor. Dr. Gürer, rahim kanserinin tedavisinde izlenen yolu şu şekilde anlattı:

    “Rahim kanseri hangi evrede olursa olsun öncelikle cerrahi tedavi uygulanarak tümör temizleniyor veya mümkün olduğu kadar küçültülüyor. Cerrahi tedavinin ardından gerekli görüldüğü takdirde radyoterapi, kemoterapi veya hormon tedavisi uygulanıyor.”

  • Sındırgı’da Menopoz Okulu açıldı

    Balıkesir’in Sındırgı ilçesinde Sındırgı Devlet Hastanesi ve Sındırgı Belediyesi işbirliğinde “Menopoz Okulu” açıldı.

    Sındırgı Belediyesi tarafından Sındırgı Devlet Hastanesi içerisinde menopoz eğitimine göre dizayn edilen odada Sındırgı Devlet Hastanesi yetkililerince eğitim verilecek. Bölgede ilk ve tek olma özelliği taşıyan Menopoz Okulu hakkında açıklamada bulunan Sındırgı Devlet Hastanesi Başhekimi Dr. Murat Ersal, “Menopoz okulumuzun açılışını yaptık. Menopoz kelime anlamı olarak adetten kesilme demektir. Bu kursumuzda, bu okulumuzda menopoz öncesi, menopoz evresinde ve menopoz sonrasındaki yapılacaklar ile ilgili halkımıza hitap etmeye çalışıyoruz. Bunun için yaklaşık beş haftalık bir eğitim düzenledik. Bunun bir saati teorik, bir saati de egzersiz olmak üzere. Bu beş haftanın sonunda da katılan vatandaşlarımıza sertifika vermeyi planlıyoruz. Burada bizim sorumlu ebelerimiz ve hemşirelerimiz ile birlikte onlara hayatlarının kalitesini arttırmak için bu menopoz döneminin bilgilerini, gerekliliklerini, yapması gereken egzersizleri, bununla birlikte toplum sağlığı merkezimiz ile birlikte KETEM gibi kanser taramalarını, gerekli ilaç tedavilerini neler olması konusunda kendilerini bilgilendirmeye çalışıyoruz. Sonuçların hayırlı olmasını umuyoruz. Başta Kamu Hastaneleri Birliği ve Tıbbi Sekreterliği başta olmak üzere, Katkılarından dolayı Belediye Başkanımız Ekrem Yavaş’a da teşekkürlerimi iletiyorum. Tüm halkımızı bekliyoruz okulumuza. İlçemize hayırlı olsun“ şeklinde konuştu.

    Sındırgı Belediye Başkanı Ekrem Yavaş ise her alanda ilçeye yenilikler kazandırmayı hedeflediklerini belirterek, “Sındırgı Devlet Hastanemiz ile işbirliği içerisinde bölgede tek olan Menopoz Okulunu faaliyete geçirdik. Her yaşta gerekli olan en temel şey bilgidir. Başımıza gelen her şeyi doğrusunu öğrenerek, yapmamız gerekenleri bilerek çok kalay atlatabiliriz. Ben görevli ve emeği geçen arkadaşlara başarılar diliyorum. Tüm bayanlarımızı da bilgilenmeleri adına bu okula davet ediyorum” dedi.

  • Sigara kullanan kadınlara erken menopoz uyarısı

    Menopoz döneminin ortalama 40 yaş sonrası kadınlık hormonunun azalması ile başladığını ifade eden uzmanlar, sigara ve benzeri unsurların bunu hızlandırdığına dikkat çekti.

    Sigara kullanan kadınlara erken menopoz uyarısında bulunan VM Medical Park Bursa Hastanesi Kadın Hastalıkları, Doğum ve Tüp Bebek Uzmanı Doç. Dr. Müzeyyen Uyanık, 40 yaş öncesi ortaya çıkan menopozun ‘erken menopoz’ olduğunu açıkladı. Uyanık, “Menopoz bir kadın için en önemli yaş dönemlerinden biridir. Yaşlanmanın başlangıcı olarak bilinmesinin aksine kadın hayatının doğal safhalarından biri olarak düşünülmesi gereken bir dönemdir. Menopoz, 12 ay boyunca adet görememe durumudur. Ortalama 40 yaş sonrası kadınlık hormonunun azalması ile başlıyor. Ortalama menopozun görülme yaşı Türkiye de 47-49 iken, dünyada 51-55 yaşlar arasıdır. Bu süreç, neredeyse kadının yaşantısının üçte birini kapsayan dönem olduğundan, bu dönemi sağlıklı geçirmek çok önemlidir” diye konuştu.

    Menopoza giriş yaşının genetik durum ve sigara gibi faktörlerden etkilendiğinin altını çizen Uyanık, “Sigara kullanıldığında ortalama 2 yıl olarak menopoz yaşı geriye gitmektedir. Menopoz döneminde kadınlık hormonu östrojen azalmasına bağlı olarak erken ve geç dönemde çeşitli sıkıntılar ortaya çıkmaktadır. Bunlara bakacak olursak, sıcak basması özellikle geceleri görülen terleme, çarpıntı, uykusuzluk, sinirlilik, ruh hali değişiklikleri, unutkanlık, halsizlik, cinsel istekte azalma, idrar tutamama, idrar kaçırmaya kadar giden sağlık problemleri yaşanabilmektedir. Uzun dönemde ise kemik erimesi, kalp-damar hastalıkları görülebilen sıkıntılardandır” dedi.

    Kadınlara bu dönemde her gün 30 dakikalık yürüme ve basit ağırlık kaldırma, kas güçlendirici hareketler yapmalarını tavsiye eden Uyanık, “Yaz aylarında güneş ışığından faydalanmak faydalı. Beslenme önemli. Yüksek proteinli, yağ oranı az lif ve kalsiyumdan zengin beslenmek gerekiyor. Süt, yoğurt, peynir tüketimi artırılarak diyet ile kemik kaybı önlenmeye çalışılır. Hormon tedavisi önemlidir. Hastalara en düşük en etkili dozda hormon tedavileri uygulanarak, menopoz şikayetlerinin ve kemik erimesi problemlerinin önüne geçilebilir. Alt ürogenital bölgedeki sıkıntılarda kullandığımız lokal hormon tedavileri vajinadaki kuruluğu azaltmakta, cinsel ilişkide ağrı hissini azaltmaktadır. Menopoz sonucu gelişen sık idrara çıkma, zor idrara çıkma, idrar kaçırma gibi şikayetlerde düzelme sağlar” şeklinde konuştu.

    Bu dönemlerde meme ve jinekolojik kanserlerin de sık görüldüğünü belirten Uyanık, “Menopoza geçiş ve menopoz sonrası dönemin sağlıkla geçirilebilmesi için kadınların yılda bir kez sağlık kontrollerinin yapılması lazım. Meme kanseri açısından mamografi, rahim ve rahim ağzı kanserleri açısından jinekolojik ultrasonografinin yapılması ve smear taraması yapılması gerekmektedir” dedi.

  • Kadınlara Menopoz hakkında uzman tavsiyesi

    Beylikdüzü Belediyesi Sağlık İşleri Müdürlüğü’nde görevli Diyetisyen Billur Filiz, 18 Ekim Dünya Menopoz Günü dolayısıyla düzenlenen konferansta, kadınlara menopozda vücudun göstereceği farklı tepkiler için beslenme tüyoları verdi.

    18 Ekim Dünya Menopoz Günü dolayısıyla, sağlıklı bir kadının yaşamının doğal bir parçası olan ’Menopoz’u Beylikdüzü Belediyesinin Diyetisyeni Billur Filiz anlattı. Diyetisyen Filiz, fiziksel ve fizyolojik semptomların görülmeye başlandığı dönemde, hormonal düzensizliklere bağlı olarak vücutta önemli değişiklikler oluştuğundan söz ederek, bu değişikliklerin şişmanlık, osteoporoz (kemiğin zayıflaması), kalp-damar hastalıkları gibi sağlık sorunlarına dönüşmemesi için beslenmeyle ilgili önemli bilgiler aktardı. Filiz, “Özellikle göbek çevresinde artan yağlanma ile birlikte östrojen hormonunun vücuttaki koruyucu etkisinin azalması, kan yağlarının artması ve kalp koruyuculuğunun azalması, insülin direnci ve şeker hastalığına zemin oluşturmakta. Buna bağlı olarak beslenmenin önemi bu dönemde daha da artıyor” dedi.

    “Menopozu daha rahat geçirmek besinlerle mümkün”

    “Vücuttaki yağlanmanın önüne geçmek için un, şeker, tuz, kısacası üç beyaz, yağlı yiyecekler, kızartmalar, unlu mamüller ve bol kafein içeren içeceklerden uzak durulmalı, bu dönemde posa ve sıvı tüketimi arttırılmalı” diyen Filiz, menopoz dönemini rahat ve sorunsuz geçirebilmek için faydalı besinlerin de olduğu bilgisini aktardı. Filiz, “Keten tohumu; iyi bir bitkisel östrojen kaynağı olduğu için ceviz, badem (çiğ olarak), yoğurt, süt, ayran, balık, kurubaklagiller sık sık tüketilmelidir. Yeterli su veya sıvının tüketilmesi; normal böbrek fonksiyonlarının sürdürülmesi, idrar yolları enfeksiyonları, böbrek taşları ve kabızlığın önlenmesi açısından gereklidir. Kahve, çay ve kola gibi kafeinli içecekler orta derecede tüketilmeli, bitki çayları tercih etmelidir” diye konuştu.

  • Menopoz döneminde diş sağlığına dikkat

    İstanbul Aydın Üniversitesi (İAÜ) Diş Hekimliği Fakültesi öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Süleyman Emre Meşeli, menopoz dönemiyle birlikte değişen hormonal dengelerin ağız ve diş sağlığını tehdit eden bir takım sorunları da beraberinde getirdiğini söyledi.

    Kadınlarda özellikle 40-50 yaş aralığında yaşanan menopoz dönemi, vücutta bir dizi hormonal değişikliğin gözlendiği ve kişinin alışma sürecinin kimi zaman zor olduğu bir dönemdir. Ortalama insan ömrünün 80’li yaşlar olduğu varsayıldığında, uzmanlar tarafından bir kadının ömrünün yaklaşık üçte birinin menopozal geçiş döneminin son safhası olan “postmenopozal” dönemde geçtiği belirtiliyor.

    Menopoz döneminde çene kemiği erimesi riski

    Kadınların bu dönemde özellikle dişetleri ile ilgili problemler yaşadığını vurgulayan Meşeli, “Artan diş eti kanamaları, daha parlak dişeti yüzeyi, diş etlerinde şişlikler, dişeti ve ağız içini döşeyen yumuşak dokularda incelme hissi bu sorunların başında geliyor. ‘Diş etlerim çekiliyormuş gibi hissediyorum’ ifadesi menopoz dönemindeki kadın hastalardan sıklıkla duyduğumuz şikâyetler arasında yer alıyor. Hormonal dengenin değişmesi tükürük akışını da azalttığı için hastalarda ağız kuruluğu ve dilde yanma şikâyetleri görülüyor. Azalan tükürük miktarı, yeni oluşacak çürükleri de beraberinde getirebilir. Menopozla birlikte görülen osteoporoz (kemik erimesi) çene kemiklerinde erimeye doğrudan yol açmasa da, bir risk faktörü olarak görülebiliyor” dedi.

    “Yumuşak diş fırçaları kullanılmalı”

    Kadın hastaların psikolojik olarak alışmakta zorlandığı bu süreçte diş hekimi kontrolünde olmasının önemine dikkat çeken Yrd. Doç. Dr. Meşeli sözlerini şu şekilde sürdürdü:

    “Ağız ve diş sağlığının kazanılması için diş yüzeyi temizliği işlemleri yapılmalı, hastaya ev bakımıyla ilgili öneriler aktarılmalı ve mevcut çürük dişlerin tedavi edilmesi gerekiyor. Kemik erimesi görülen hastalarda implant tedavisi öncesi gerekli tahliller yapılarak uygun bir tedavi planlaması yapılmalı. Dişeti dokusunun hassaslaştığı bu dönemde yumuşak diş fırçaları kullanılmalı. Azalan tükürük akışını dengelemek için su ve ekşi gıdaların tüketiminin arttırılması önerilebilir. Bunun yanı sıra diş hekimi, hastasının ihtiyaçlarına uygun olan çeşitli diş macunları ve özel içerikli gargaraları reçete edebilir.”

    Erken tanıyla olası sağlık sorunlarına karşı tedbirlerin alınmasının gerekliliğini belirten İAÜ Diş Hekimliği Fakültesi öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Süleyman Emre Meşeli, ağız ve diş sağlığının korunması için menopoz dönemindeki hastaların düzenli olarak yılda iki defa diş hekimine görünmesini tavsiye etti.