Etiket: memur-sen

  • Büro Memur-Sen Şube Başkanına silahlı saldırı

    Bilecik’in Bozüyük ilçesinde Dernekler Büro Şefliğinde görevli aynı zamanda Büro Memur-Sen Bilecik Yalova Şube Başkanı Mustafa Akış, maskeli bir şahıs tarafından uğrağı silahlı saldırıda yaralandı.

    Edinilen bilgiye göre, yüzü maskeli bir şahıs, Büro Memur-Sen Bilecik Yalova Şube Başkanı Mustafa Akış’ı, arkasından yaklaşarak tabancayla ayağından yaraladı. Akış, olayın hemen ardından Bozüyük Devlet hastanesine kaldırılarak tedavi altına alındı. Silahlı saldırganın yakalanması için İlçe Emniyet Müdürlüğü ekiplerince çalışma başlatıldı.

  • Memur-Sen Genel Başkan Yardımcısı Esen: “Memur-Sen özgün ve özgür bir sendikacılığın temsilcisidir”

    Memur-Sen Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Emin Esen, Memur-Sen’in çatışmacı, çözümsüzlüğe odaklı ve çözümsüzlükten beslenen sendikal anlayışa karşı çözüm odaklı, milletin inancıyla ve dini değerlerle çatışan anlayışlara karşı inanç ve medeniyet değerleri ile uyumlu özgün ve özgür bir sendikacılığın temsilcisi olduğunu söyledi.

    Memur-Sen Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Emin Esen, Denizli ve Şırnak’ta Eğitim-Bir-Sen Şubelerinin 6’ncı Olağan Genel Kurullarına katıldı. Katılımcılara hitap eden Esen, Memur-Sen olarak çeyrek asrı aşan tarihiyl, yeni bir anlayışın, yeni bir paradigmanın sendikal hayattaki karşılığı olduklarını belirterek, “Çatışmacı, çözümsüzlüğe odaklı ve çözümsüzlükten beslenen sendikal anlayışa karşı çözüm odaklı, Milletin inancıyla ve dini değerlerle çatışan anlayışlara karşı inanç ve medeniyet değerlerimizle uyumlu özgün ve özgür bir sendikacılığın temsilcisidir” ifadelerini kullandı.

    Esen, Memur-Sen’in tarihinin vesayetle, darbelerle, baskılarla mücadele tarihi olduğunu belirtti. “Gerek Türkiye’de, gerekse de bütün dünyada olan bitenlere gözümüzü kapatmadık, kapatmıyoruz” diyen Esen, “Suriye, Haiti, Bayırbucak, Doğu Türkistan, Filistin ve daha nicesi bizim ilgi alanımızda, destek hattımızda oldular hep. Gerek Eğitim-Bir-Sen ve gerekse de Memur-Sen olarak tecrübe ve birikimlerimizi yeni bir dünya mümkün diyerek bütün dünyayla paylaştık. 5 kıtaya gittik. Yüzlerce ülke sendikasını Türkiye’de konuk ettik. Yetiştirdiğimiz onlarca uzman sendikacı üzerinden kardeşlik ve dayanışma köprüleri kurduk. Uluslararası sempozyumlar, forumlar ve programlarla küresel çapta buluşmalar ve tecrübe paylaşımları gerçekleştirdik” dedi.

    “Sadece sesi değil, sözü de yükselten bir teşkilatız”

    Bugünlere kolay gelinmediğini belirten Esen, hem Eğitim-Bir-Sen, hem de Memur-Sen’in son birkaç yıldır gerçekleştirdiği uluslararası toplantıların içe, dışa ve işe yönelik felsefelerinin bir yansıması olduğunu kaydetti. Esen, şöyle devam etti:

    “ILO sürecini düşünün. 50 yıldan fazla bir süredir devam eden geleneği yıkarak bu yıl Memur-Sen’in ILO temsiliyetini alması basit bir olay değildir. Hamdolsun imtihanı yüzümüzün akıyla verdik. Çünkü biz sadece sesi değil, sözü de yükselten bir emek hareketiyiz. Çünkü biz birbirimizin hukukunu riayet ederek bu toprakların değerleriyle de yoğrulmuş bir sivil toplum hareketiyiz. Bakınız, gerek İLO sürecinde, gerekse kendi gerçekleştirdiğimiz toplantılarda bugünkü sömürü düzenine karşı öneriler getirdik, getirmeye de devam edeceğiz. Yeter ki birlik olalım, yeter ki birbirimizin hukukunu koruyalım, yeter ki birbirimize emanet olduğumuzu unutmayalım. Başımızı hep dik ve çıtayı hep yukarıda tuttuk. Bu bizim vizyonumuzu ve misyonumuzu gösteriyor.”

    Önemli bir seçim sürecinden geçildiğini ifade eden Esen, bu seçimlerin kazananının daima kamu görevlileri olduğunu vurguladı.

    Seçimleri Denizli’de Feyzullah Özelmiş ve ekibi, Şırnak’ta ise Abdullah Çatı ve ekibi kazandı.

  • Memur-Sen Genel Başkan Yardımcısı Esen: “Hak mücadelesi veren bir hareketiz”

    Memur-Sen’e bağlı Eğitim-Bir-Sen Mardin Şubesinin Olağan Kongresinde konuşan Memur-Sen Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Emin Esen, “Yerelden başlayıp küresel ölçeğe yaydığımız politikaları daha da derinleştirmek için kısır söylemlerden, çokluk gururundan kurtulup, tıpkı ilk günkü gibi tevazu ile hak bilincimizle hareket etmek durumundayız. Biz, hak mücadelesi veren, emeği önceleyen ve adil paylaşımı talep eden bir örgütüz. Bu yüzden daha yürünecek çok yolumuz, aşılacak çok engelimiz var” dedi.

    Memur-Sen Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Emin Esen, Memur-Sen’e bağlı Eğitim-Bir-Sen Mardin Şubesi’nin Olağan Kongresi’nde divan başkanlığı yaptı. Tek liste olarak gidilen seçimde Eyüp Değer, güven tazeledi.

    “Memur-Sen, çeyrek asrı aşan tarihiyle, yeni bir anlayışın, yeni bir paradigmanın sendikal hayattaki karşılığıdır” diyen Memur-Sen Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Emin Esen, “Çatışmacı, çözümsüzlüğe odaklı ve çözümsüzlükten beslenen sendikal anlayışa karşı çözüm odaklı, milletin inancıyla ve dini değerlerle çatışan anlayışlara karşı inanç ve medeniyet değerlerimizle uyumlu, milletin yararını esas alan özgün ve özgür bir sendikacılığın temsilcisidir” diye konuştu.

    Çeyrek asırlık bir tarihi geride bıraktıklarını vurgulayan Mehmet Emin Esen, “Geride bırakılan bu tarih, vesayetle, darbelerle, baskılarla mücadele tarihidir. Millete yabancı resmi ideolojiyle her düzeyde ve zeminde bir hesaplaşmanın tarihidir. Kalemle, sözle, duruşla ve gerektiğinde sahada canı pahasına verilmiş bir mücadelenin tarihidir. Eski Türkiye’nin yerine yepyeni bir Türkiye kurma çabalarının tarihidir. Sendikacılığa çağ atlatan tarihtir” ifadelerini kullandı.

    “28 Şubatın zemheri soğuğunu yaza çevirdik”

    Memur-Sen’in, dik duran kadrolarıyla üyeye, ülkeye, yerküreye karşı sorumluluklarını bihakkın yerine getirdiğini belirten Esen, “Tarihi yürüyüşünü her menzilde kazanımlarla, üretimlerle, övünçlerle taçlandırmaktadır. Gözbebeğimiz, Eğitim-Bir-Sen’imiz, alanında lider bir sendikadır, lider kadroların sendikasıdır. Eğitim-Bir-Sen’imiz Büyük Memur-Sen ailesinin omurgasıdır, kalbidir. Hep birlikte gün geldi 28 Şubat’ın zemheri soğuğunu yaza çevirdik. Gün geldi darbecilerle, 28 Şubat, 27 Nisan ve 15 Temmuz’la omuz omuz mücadele ettik, mahkemelerde hesaplaştık, sahada özgürlüğün kavgasını verdik” diye konuştu.

    Esen sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Emek örgütleri olarak sadece emeğin ve alın terinin değerini yükseltmek ve hakkını savunmakla mükellef değiliz. Aynı zamanda milletin, ümmetin ve insanlık için barış, huzur, adaletle kurulu bir dünyanın inşası için mücadele etmekle de mükellefiz. Gerek Türkiye’de gerekse de bütün dünyada olan bitenlere gözümüzü kapatmadık, kapatmıyoruz. Suriye, Haiti, Kobani, Bayırbucak, Doğu Türkistan, Filistin ve daha nicesi bizim ilgi alanımızda, destek hattımızda oldular hep. Irkçı mezhepçi çevrelerin faşist saldırılarına maruz kalan üç buçuk milyon Suriyeli muhacirle kardeşliğin teminatı olduk. Gerek Eğitim-Bir-Sen ve gerekse de Memur-Sen olarak tecrübe ve birikimlerimizi yeni bir dünya mümkün diyerek bütün dünyayla paylaştık. 5 kıtaya gittik. Yüzlerce ülke sendikasını Türkiye’de konuk ettik. Yetiştirdiğimiz onlarca uzman sendikacı üzerinden kardeşlik ve dayanışma köprüleri kurduk. Uluslararası sempozyumlar, forumlar ve programlarla küresel çapta buluşmalar ve tecrübe paylaşımları gerçekleştirdik. Başımızı hep dik ve çıtayı hep yukarıda tuttuk. Bu bizim vizyonumuzu ve misyonumuzu gösteriyor.”

    Birle yola çıkıp milyonların aşıldığını, şimdi yeni sorumluluklarla kuşanıldığını aktaran Esen, “Her yeni durum yeni tedbirler, yeni politikalar gerektirir. Bütün bu politikaları geliştirmek için de geçmişe dair muhasebe, geleceğe dair öngörü becerisi geliştirmeliyiz. Zaman zaman eski tartışmaların ısıtılıp önümüze konulduğuna şahit oluyoruz. Bizim için en tehlikeli konulardan biri budur. Biz artık belirlenen değil belirleyen bir örgütüz. Dolayısıyla sorumluluğumuz da bu noktada yoğunlaşıyor. Fakat bazı yerlerde bazı tartışmalara şahit oluyoruz. Maalesef inancımıza örfümüze geleneğimize uymayan ’çokluk gururu’ bizi bir kısır döngünün içine çekiyor. Oysa az önce dediğim gibi her yeni durum yeni tedbirler gerektirir. Onun için yerelden başlayıp küresel ölçeğe yaydığımız politikaları daha da derinleştirmek için kısır söylemlerden, çokluk gururundan kurtulup, tıpkı ilk günkü gibi tevazu ile hak bilincimizle, hareket etmek durumundayız. Çokluk gururu bizi körleştirir. En yakınımızı dahi göremeyiz bu yüzden. Biz çok değiliz, biz hak mücadelesi veren, emeği önceleyen ve dahi bir yönüyle hak mücadelesi verirken bir yönüyle de adil paylaşımı talep eden bir örgütüz. Bu yüzden daha yürünecek çok yolumuz, aşılacak çok engelimiz var. Onun için birbirimize daha fazla sarılmalıyız, daha fazla farklı fikirlere açık olmalıyız. Belki farkındayız, belki de değiliz, ama yeni bir dünya kuruluyor. Biz bu dünyanın neresinde olacağız, bir düşünün” diye konuştu.

    Esen, sendikaların şube seçimlerine ilişkin ise, “81 ilimizde, kazananı her zaman millet, teşkilatlarımız ve kamu görevlileri olan kongrelerimiz yapılıyor. İşte bu kongreler aynı zamanda bir muhasebe dönemleridir. Biz gerek fert fert gerekse örgütümüz bakımından bu kurulan yeni dünyada nasıl politikalar geliştireceğiz ve bu geliştirdiğimiz politikaları yerelde ve genelde kimler uygulayacak sorularının cevaplarını arıyoruz. Bu kongreleri böyle değerlendirelim. Şunu da hatırlatmak isterim ki; bu makamlar kişisel ikbal için değil milletin istikbali için bizlere emanet edilmektedir. Bu binalar, arabalar, mali imkanların tümü emanettir ve gözümüz gibi korumakla mükellefiz. Şeffaf, hesap verilebilir bir şekilde çalışmamız gerekmektedir. Sorumluluğu devreden arkadaşlarımıza teşekkürlerimizi, devralan ve devam eden arkadaşlarımıza ’hayırlı olsun’ dileklerimizi sunuyorum” ifadelerine yer verdi.

  • Memur-Sen, 81 ilden Çin’in insan hakları ihlallerine tepki gösterdi

    Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, “Çin, Doğu Türkistan’da bir soykırım gerçekleştiriyor. Bunu yaparken de kendince meşrulaştırıcı bazı politik argümanlar geliştiriyor. Zaten modern dünyada bütün katliamlar, zulümler bu kılıf altında, yani masum gibi görünen teoriler ve politik söylemlerle gerçekleştiriliyor” dedi.

    Memur-Sen Konfederasyonu, Çin ile BM İnsan Hakları Konseyi arasında gerçekleştirilecek olan, “Çin’deki insan hakları ihlalleri görüşmesi” öncesinde bugün 81 ilden Çin’in Müslüman Türk toplumuna yönelik zulümlerini protesto etti. 81 ilde gerçekleştirilen basın toplantıları ve açıklamalarla, Çin’in insan hakları ihlallerine “dur” denildi. Açıklamanın başladığı dakikalarda, Memur-Sen’in 81 il teşkilatı da sosyal medya üzerinden, “#DoğuTürkistandaZulmüGör” hashtag’iyle durumu protesto etti.

    Basın açıklamasının Ankara ayağı ise Memur-Sen Genel Merkezi’nde gerçekleştirildi. Memur-Sen Yönetim Kurulu üyeleri ve çok sayıda davetlinin katıldığı basın açıklamasını Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın yaptı. Yalçın, Doğu Türkistan’ın, 1949 yılından beri Çin’in işgali altında olduğunu belirterek, o günden bu yana Doğu Türkistan’dan feryatların hiç eksik olmadığını, modern dünyada ise kulakların sağır, gönüller körleşmiş olduğunu dile getirdi. Cenevre’deki BM İnsan Hakları Komisyonunda Çin hükümetiyle karşılıklı olarak Çin’deki insan hakları ihlallerinin değerlendirileceği bir toplantı düzenleneceğini ifade eden Yalçın, “Bugünkü yapısına rağmen BM’nin, Çin’in Doğu Türkistan’da gerçekleştirdiği jenosidi/soykırımı en azından dünya kamuoyuna duyurması bakımından önemsiyoruz. Tabi buradan hemen şu uyarıyı da yapalım; Çin’in Uygur Türklerine uyguladığı soykırımı, son zamanlarda gittikçe şiddetini artıran Amerika-Çin rekabetine politik meze yapmaya çalışanlara izin verilmemeli. Doğu Türkistan ve milyonlarca insan, iki emperyalist devletin çıkar kavgasında araç haline getirilmemeli. Biz bu noktada dünyanın bütün iyi insanlarına, insanlığa önemli vazifeler düştüğüne inanıyoruz. Eğer dünyanın iyi insanları bu konuyu sahiplenip, zulme karşı bir hat oluşturmazsa, Doğu Türkistan başta olmak üzere dünyanın birçok yerinde yaşayan mazlumlar iki zalimden birinin zulmüne maruz kalması kaçınılmazdır. Bu yüzden dünyanın bütün iyi insanları zulme karşı güçlü bir hat oluşturmalı, adalet ve özgürlük dünyamıza hakim kılınmak için sorumluluk almalı. Ve hep birlikte haykırmalı; İnsan onuru dokunulmaz, özgürlükler kısıtlanamaz” şeklinde konuştu.

    “Çin, komünist parti oligarşisi altında tam bir kölecilik düzeni kurmuştur”

    Çin’in, Doğu Türkistan’da bir soykırım gerçekleştirdiğini söyleyen Yalçın, “Bunu yaparken de kendince meşrulaştırıcı bazı politik argümanlar geliştiriyor. Zaten modern dünyada bütün katliamlar, zulümler bu kılıf altında, yani masum gibi görünen teoriler ve politik söylemlerle gerçekleştiriliyor. Çin hükümeti de, Doğu Türkistan’daki soykırımı, zulmü gizlemek için ’sosyo-ekonomik reformlar’ söylemini kullanıyor. Bu söylemin altında neler gizli, gelin birlikte bakalım. Yükselen ejderha olarak gösterilen Çin, komünist parti oligarşisi altında tam bir kölecilik düzeni kurmuştur. Bu yüzden, insan hakları ihlalleri bütün ülke sathına yayılmıştır. Bugün Çin’in zenginlerinin kimliğine baktığınız zaman hep Çin Komünist Partisinin yöneticilerinin çocukları olduklarını görürsünüz. Bunlara küçük prensler denilmektedir. Çin rüyası pazarlanan budur. İşte, ’sosyal-ekonomik reformlar’ bu küçük azınlık için geliştirilmiş sömürü politikalarının kılıfıdır. Değerli dostlar, bu gerçek anlaşılmadan, Doğu Türkistan’da neler oluyor sorusunun cevabını tam olarak anlayamayız. Peki sosyal-ekonomik reformlar adı altında nasıl bir politika izleniyor? Yukarıda dediğimiz gibi Doğu Türkistan’da 1949 yılından bu yana yaşanan bir zulüm var. Bir noktada bu zulmün temelinde Doğu Türkistan’ı Müslüman Uygur Türklerinden arındırmak yatıyor. Bu politika işgalin ilk yıllarından bugüne kadar aralıksız uygulandı. Özellikle 1960’la 1990 arasında başkent Urumçi’nin güney doğusundaki Lop Nor çölünde yapılan atom denemeleri neticesinde onbinlerce Uygur Türkü radyoaktif maddeler yüzünden ölmüştür. Şimdilerde ise bizzat Çin Komünist Partisinin geliştirdiği politikalarla insanlar, ya ölüme sürükleniyorlar ya da yerlerinden yurtlarından ediliyorlar. Aslında herkesin bildiği bu politikaların birkaçını burada bir kere daha hatırlatmak istiyorum. Çin fikri ıslahat adı altında bir milyondan fazla insanı hapishanelerde tutuyor. Çin komünist yönetimi ‘Kardeş Aile’ projesi adı altında her Doğu Türkistanlının evine bir Çinli erkek yerleştirerek Uygurların aile birliğini dağıtıyor. Evlenmemiş 16-25 yaş arası Uygur kızları Çin’in iç bölgelerine sürüldü. İlk yıl 240 bin, ikinci yıl ise bir milyon Uygur kızı ailesinin elinden zorla alınarak fabrika ve tarlalarda işçi yapıldı. 2001’de bir uygulama başlattılar. Adı “Sincan Sınıfı.” Müslüman Uygur çocuklarını ailelerin elinden alarak, Çin’in iç bölgelerindeki yatılı okullara götürdüler. 2003 yılında Doğu Türkistan’daki bütün okullarda Uygurca yasaklandı. O tarihe kadar eğitimini Uygurca yapmışların diplomaları elinden alındı. Mühendis, doktor, profesör, öğretmen bütün akademik kadro bir günde ’vasıfsız işçi’ yapıldı. Çin’in Doğu Türkistan’da tek orijinal ürünü işkencedir, zulümdür. Bu yönüyle ’Çin işkencesi’ tabirinin bugünkü somut karşılığı Doğu Türkistan’da her gün değil her an yaşanıyor. Çin sadece yaşayanları öldürmüyor; doğacak olanların da hayata gelmesine engel oluyor. Nüfus planlaması altında anne karnındaki 9 aylık bebeği sezeryanla alıp katleden Çin hükümeti, terör söylemleriyle oluşturduğu sahnede İslam medeniyetinin kadim bölgelerinden biri olan Doğu Türkistan’ı insansızlaştırmaya ve Müslümansızlaştırmaya hunharca devam ediyor. Kur’an okumanın, terör eğitimi, namaz kılmanın terör eylemi ve oruç tutmanın devlete başkaldırı olarak ilan edildiği Doğu Türkistan fotoğrafı Çin’in bu yüzyıla hediye ettiği utanç tablosudur” diye konuştu.

    “Bizler, insanlık ailesinin onurlu fertleri ve özgürlük sesleri olarak; soykırıma sessiz kalmayacağız, Çin’e karşı ses vermekten geri durmayacağız. Bizler, medeniyetimizin değerlerine yüklenen adil insanlar olarak Doğu Türkistan adaletle, kardeşlerimiz özgürle bulaşana kadar susmayacağız” diyen Yalçın, “Yaşasın Doğu Türkistan kahrolsun Çin zulmü. Ayağa kalksın insanlık kurtulsun Doğu Türkistan. Biz inanıyoruz ki, insanlığın onur ve özgürlük savaşı karşısında ne Çin ne de Çin Seddi dayanır” mesajını verdi.

  • Memur-Sen İl Temsilcisi Kalkan: “İdamı destekliyoruz”

    Memur Sen İl Temsilcisi Aydın Kalkan, son günlerde meydana gelen ve toplumda tepkiye neden olan çocuk istismarı ve çocuk kayıp vakalarına karşı, idam isteğini desteklediklerini söyledi.

    Memur Sen İl Temsilcisi Aydın Kalkan, Memur Sen hizmet binasında, son günlerde meydana gelen çocuk kaçırma ve cinsel taciz olaylarına dair basın açıklaması yaptı. Muhafazakar bir sendika olarak, bazı vatandaşların söz konusu olaylardan sonra özellikle sosyal medyada sıkça dile getirdiği idam isteğini desteklediklerini belirten Kalkan, “Kur’an-ı Kerim’de de belirtildiği üzere suçsuz yere bir insanı öldüren kişiye verilecek olan ceza ölümdür. O nedenle muhafazakar bir sendika olarak idam cezasını destekleyeceğimizi ifade edebilirim” dedi.

    8 yılda 104 bin 531 çocuk için kayıp başvurusu yapıldı

    TÜİK verilerine göre 2008-2016 yılları arasında 104 bin 531 çocuk için kayıp başvurusu yapıldığını, 2016 yılında 11 bin 691 çocuğun da kayıp olarak bildirildiğini belirten Kalkan, “Kayıp bildirimi yapılan çocukların maalesef yüzde biri bulunamıyor. Dolayısıyla, kayıp olup da bulunamayan, istismara uğrayan veya katledilen çocuk vakıaları bu ülkenin mutlaka çözmesi gereken temel meselelerinden birisidir” diye konuştu.

    Bütünlüklü bir eğitim tarzı benimsenmeli

    Son günlerde meydana gelen menfur olayların ardından, ilk olarak katil zanlılarına ciddi cezalar verilmesini, ardından önleyici tedbirler alınmasını ve çocukları koruma konusunda bütünlük arz eden bir tarzda eğitim şeklinin benimsenmesi gerektiğini ifade eden Kalkan, sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Çocukların korunmasında bütüncül bir yaklaşımın geliştirilmesi; Milli Eğitim Bakanlığı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığından, Basın Medya Enformasyon’a kadar ilgili tüm kamu kurumlarının, bu konuda çalışmalar yürüten STK’lar ve akademinin işbirliği içerisinde ortak adımlar atması ile mümkün olabilir.”

    “Medyaya da önemli görevler düşüyor”

    Öte yandan, söz konusu menfur olayların haberlere yansıtılma biçimlerinde medyaya da önemli sorumluluklar düştüğünü hatırlatan Kalkan, “Memur-Sen olarak yarınımıza umut olan çocuklarımızın korunması için her türlü çabanın bir parçası olduğumuzu bir kez daha deklare ediyor ve bu olayların bir daha yaşanmaması için önleyici tedbirlerin kamu STK işbirliği ile etkin bir şekilde geliştirileceğine inanıyoruz. Bu vesile ile bu menfur olayı kınıyor, evlatlarımızın kederli ailelerine başsağlığı ve sabırlar diliyor, ayrıca yargı ve yasal düzenleme süreçlerinin yakın takipçisi olacağımızı ifade ediyoruz” diyerek sözlerini tamamladı.