Etiket: Medeniyettir”

  • Başkan Taşçı: “Yol medeniyettir”

    Denizevleri Mahallesi’nde gerçekleştirdikleri kilitli taş parke yol ve kaldırım çalışmalarını yerinde inceleyen Atakum Belediye Başkanı İshak Taşçı, “Yol medeniyettir anlayışıyla, 56 mahallemizin tamamında kapsamlı yol ve kaldırım çalışmaları gerçekleştiriyoruz” dedi.

    İlçenin tamamında kapsamlı yol ve kaldırım çalışmaları gerçekleştirdiklerini ifade eden Atakum Belediye Başkanı İshak Taşçı, Denizevleri Mahallesi’nde gerçekleştirilen çalışmaları yerinde inceleyerek mahalle sakinlerinin talep ve önerilerini dinledi.

    4,5 yılda 871 kilometre yol

    Atakum Belediyesi olarak yol çalışmalarını büyük bir titizlikle sürdürdüklerini ifade eden Atakum Belediye Başkanı İshak Taşçı, “İlçemizin öncelikli eksikliklerini giderme noktasında yol çalışmalarımızda önemli bir mesafe kat ettik. 4,5 yıllık görev sürecimizde ilçemizde beton, asfalt, kilitli taş parke, satıh kaplama, dağ malzemesi serimi olmak üzere binlerce kilometre yolu vatandaşlarımızla buluşturduk. 2014 yerel seçimleri sonrası başladığımız görev sürecimizde 350 kilometrelik yol açma ve malzeme serimi, 60 bin metrekarelik beton, 900 bin metrekarelik taş parke, 270 bin metrekarelik asfalt ve 1 milyon 900 bin metrekarelik satıh kaplama olmak üzere toplam 871 kilometre yol yapım çalışması gerçekleştirdik. ‘Yol medeniyettir’ parolasıyla ilçemizin dört bir yanında çalışmalarımıza devam ediyoruz” diye konuştu.

    Vatandaş belediye iş birliği

    İncelemeler sırasında Denizevleri Mahallesi Muhtarı Dursun Yiğit ve mahalle sakinleriyle fikir alışverişinde bulunan Atakum Belediye Başkanı İshak Taşçı, “4,5 yıllık görev sürecimizde Atakum halkıyla buluşturduğumuz 87 projenin tamamında vatandaşlarımızın fikirleri, talepleri ve önerilerinden izler var. Atakum Belediyesi olarak vatandaşlarımızın fikirlerini önemsiyor ve her fırsatta onlarla bir araya gelerek planlama aşamasında olan projelerimizle ilgili görüşlerini alıyoruz. İlçemizde sağladığımız birlik ve beraberlik, hizmetlerimize de olumlu yansıyarak, Atakum’un gelişimine ve değişimine yön veriyor. Bu anlamda her zaman destekçimiz olan Atakumlu hemşerilerime teşekkürlerimi sunuyorum. Atakum Belediyesi olarak vatandaşlarımızla birlikte durmak yok, çalışmaya ve üretmeye devam diyoruz” ifadelerini kullandı.

  • Togar: “Yol medeniyettir”

    Tekkeköy Belediyesi tarafından başlatılan kapsamlı yol ve sıcak asfalt çalışmaları hız kesmeden devam ediyor.

    Yollarda yürütülen çalışmaların son derece önemli olduğunu belirten Tekkeköy Belediye Başkanı Hasan Togar, “Yol medeniyettir anlayışı çerçevesinde göreve geldiğimiz ilk gün itibarıyla başlatmış olduğumuz kapsamlı çalışmalarımıza hız kesmeden devam ediyoruz. Çalışmalarımız neticesindeki yolarımızın belirli bir konuma erişmiş olması ilçemizin gelişimi ve büyümesi noktasında büyük önem arz ediyor” dedi.

    Şehrin gelişiminde yollar önemli bir faktör

    Bir şehrin, bir ilçenin çağdaş olabilmesi için yollarının belirli bir standartta olması gerektiğini dile getiren Başkan Togar, “İlçemizin değerine değer katmaya devam ediyoruz. Her alandaki çalışmalarımızı modern sokaklar, caddeler ve bulvarlarla destekliyoruz. İlçemize yakışmayan her türlü kusuru ve eksiklikleri tespit edip anında düzeltme yoluna gidiyoruz. Bu manada yollar bir şehrin damarları gibidir. Yolların şehir ve insan için önemi çerçevesinde bizde bu yıl çok başarılı hizmetler yürüttük. Her yol malzemesini yolun durumuna ve özelliklerine göre tespit edilen alanlarda uyguladık. Beton, sıcak asfalt, a tipi asfalt ve kilitli taş parkenin yanında daha birçok malzeme ile yollarımızı kapladık” dedi.

    Asfalta hazır alanlarda çalışmalar sürüyor

    Hava şartlarının iyi seyretmesinin çalışmalarda avantaj sağladığına değinen Togar, “Yağışlar başlamadan önce tespitlerini yaptığımız ve öncelikli bekleyen birkaç noktada çalışmalarımızı hızlandırdık. Özellikle ilçemiz merkezinde alt yapısın ardından asfalta hazır hale gelen yollarımızda sıcak asfalt dökümüne başladık. Bu gün ilçemizin en önemli bulvar yollarından birisini daha modern bir görünüme kavuşturuyoruz” ifadelerini kullandı.

  • Karataş; “Kadına saygı medeniyettir”

    Eğitim-Bir-Sen Erzurum 2 Nolu Şube Başkanı Mustafa Karataş, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü Dolayısıyla yayınladığı mesajda, “Kadına saygı medeniyettir” dedi.

    Kadınlarımızın anne, eş, kardeş sorumluluğuyla ailenin ve toplumun, sonra ağır çalışma koşullarının yükünü omuzlamakta, şimdi de sosyal çözülmeyle hızlanan ahlakî çöküşle devam eden, tacizin, şiddetin, terör ve savaşın ağır yükü altında bedel ödediğini anlatan Mustafa Karataş, “8 Mart Birleşmiş Milletlerin kabul ettiği bir kararla kadınlara yönelik ayrımcılığa dur demek, emek sömürüsüne karşı duranlara mevzi belirlemek, sorunları dillendirmek çözümlere hep birlikte akıl erdirmek ve uygulamak için ‘Dünya Kadınlar Günü’ olarak belirlenmiştir. 1857 yılından beri bu gün, özellikle çalışan kadınların sosyal, kültürel ve özlük haklarına ilişkin sorunlarını gündeme getirip çeşitli platformlarda konuşmak için fırsat olmuş, fakat çoğu söz bir nutuk olarak kalmış veya temenniden öte gitmemiştir. Küresel pazarın aktörleri sadece üretim ve tüketimi fazlalaştırma esasıyla modern yaşama biçimini egemen kılmak adına, kadının, ailenin ve giderek toplumun huzurunu alt üst edecek illüzyonlarla birçok değeri ifsat etmişlerdir. Bunların neticesinde birlikte aile bağları zayıflamış, genel ahlaki kurallar gevşemiş, sevgisizlik, güvensizlik toplumları tehdit eder olmuştur. Ailenin parçalanıp dağılmasıyla birlikte toplumu bir arada tutan duygu bağları da zayıflayınca, sevgisizlik, ilgisizlik yaşama biçimine dönüşmüş, buna bağlı olarak şiddet, taciz gibi olaylar toplumun varlık ve huzurunu tehdit eder ölçüde yaygınlık kazanmıştır” diye konuştu.

    Eğitim-Bir-Sen Erzurum 2 Nolu Şube Başkanı Mustafa Karataş, açıklamasını şöyle sürdürdü;

    “Modern işleyiş, yöneldiği geri dönüşsüz yolda travmalara daha insani bir çözüm bulmak yerine, yeni sorun alanlarını da kendi için kazanç kapısına dönüştürmenin hesabı ve girişimi içinde oldu. Bugün bu sıkıntıları ileri seviyelerde yaşayan çoğu batılı ülke, köklü sosyal, kültürel çözümler için yeni arayışlara girmiştir. Kadına pozitif ayrımcılık ve yeni haklar, aileyi daha da güçlendirmeyi amaçlamaktadır. İlk başladığı yıllarda savunulanın aksine bugün kadın haklarına yönelik yeni yaklaşımlar, kadının aile ve çocuklarıyla daha fazla vakit geçirmesini talep etmekte, ülkeler çalışma yasalarını buna göre düzenlemektedir. Son yıllarda Türkiye’de de çalışma hayatının kadını ve çocuğu daha fazla koruyacak tarzda düzenlenmesi, toplum sağlığı ve huzuru bakımından son derece yararlı olmuştur, olmaktadır.

    Kültür ve medeniyet değerlerimiz, kadına cenneti ayaklar altına serecek yücelikte değer vermiştir. Onlar bütün bir topluma dayanak, korunak, sığınak olmuşlardır. Öncüdürler, örnektirler. Kucaklarında sadece çocuklarını değil, onlarla birlikte aklı, anlayışı, şefkati, fedakârlığı büyütmüşlerdir. İlmi, estetiği, duyguyu, şefkati, cesareti, güveni büyütüp beslemişlerdir. Yeri gelmiş Fatma Bacı’nın önderliğinde Anadolu Bacıları olarak iş dünyasında ve sosyal hayatta örgütlemiş, yeri geldiğinde de Nene Hatun olup, Şerife Bacı olup onur ve özgürlük mücadelesinde erkekleriyle, evlatlarıyla yan yana omuz omuza en ölümcül direnişin kahramanı olmuşlardır. “Beşiği sallayan dünyaya hükmeder” anlayışıyla hareket eden Aziz Haydar Hanım eğitimci kadın hareketine önderlik etmiştir. En son, 15 Temmuz’da kanlı bir darbeyle başlayan ülkemizin işgal girişimine karşı Safiye Bayat, o zamanki ismiyle Boğaz köprüsü üzerinde hainlerin açtığı ateşin üzerine üzerine giderek, darbecileri engellemeye çalıştı, yaralandı. Şerife Boz, gün direniş günü diyerek kamyonunu tankların üzerine sürdü. Jale Usta, ‘Bugün ölmezsek ne zaman öleceğiz?’ diyerek direnişe katıldı. Nebahat Topaloğlu, Huriye Yiğit, Derya Ovacıklı ve bunlar gibi on binlerce kadınımız onur, iman, özgürlük için bir an bile tereddüt etmeden kendilerini tankların, namluların karşısına attılar. Ayşenur Tolun, Adviye Gül İsmailoğlu daha çocuk denecek yaşta kızlarımızdı. Ama kalpleri imanlı kalpleri ülkemiz kadar geniş, özgürlük kadar sınırsızdı. ‘Bugün evde oturma günü değil’ diyen Ayşe Aykaç, ‘Kardeşlerim sokaklarda kurşunlanırken ben burada duramam’ diyen Kübra Doğanay, ‘Biz bugün ölmezsek yarın çocuklarımız yaşayamaz’ diyen Yıldız Gürsoy ve onlar gibi daha niceleri hain, işbirlikçi kurşunların hedefi olarak şehit düştüler. Mekânları cennet olsun. Her biri medeniyetimizin gök kubbesinde parıltılı yıldızlar gibi duran, nesillere yol gösteren, geleceğe yön veren yüzlerce kadın değerimiz var. Anadolu! Gerçekten ana dolu!

    Biz, toplum gerçekliğimizi kadın erkek çatışması üzerine değil, sevgi ve saygıya dayalı yardımlaşma ve dayanışma üzerine kurmuşuzdur. Hem dinimiz, hem ait olduğumuz medeniyet itibariyle insanın hakikati, kadın erkek bütünlüğü içinde değerlendirilir. İkisi de Allah nezdinde muazzezdir. İkisi de insan ve toplum bütünlüğü çerçevesinde birbirinin tamamlayıcısıdır. Bu duyarlıkla yerine göre iş hayatında yan yana, 28 Şubat darbe süreci ve 15 Temmuz ihanet girişimine karşı da omuz omuza oluruz. Çünkü istiklâl ve istikbalin olmadığı yerde kadın olsun erkek olsun kimsenin ne hakkı, ne hukuku ne onuru olur.

    Hak ve özgürlük ihlallerinin eşi görülmedik seviyelerde sürdüğü dünyamızda en çok mağdur olanlar kadınlar olmuştur, olmaktadır. En az yüz yıldır kitlesel yıkım ve kıyımlara yol açan ve şimdi son vahşetini Suriye’de gördüğümüz savaşların ilk ve çaresiz mağdurları da yine çocuklarıyla birlikte önce kadınlardır. Dün Bosna’da, Arakan’da olduğu gibi belki onlardan daha alçakça bugün zindanla binlerce kadın tutuklu işkenceye ve tecavüze maruz kalmaktadır. Bu masum ve mazlumların çığlığına maalesef dünya kamuoyu sessiz ve sağır kalmaktadır. BM ve sözde İnsan Hakları aktivistleri bu ağır hak ihlali karşısında neredeyse en küçük açıklama bile yapmaz olmuşlardır. Özelde kadın genelde tüm insan hakları hususunda sahte ve çifte standartlı tutum takınan bu hükümsüz kişi ve kurumları da tel’in ediyoruz. Bu sebeple Suriye hapishanelerinde tutulmakla kalmayıp iğrenç ve insanlık dışı taciz ve işkence yapılan 6736 kadın tutuklunun serbest bırakılması için dünyanın her yerinden kadınların katılımıyla düzenlenip İstanbul’da 6 Mart’ta başlayan Vicdan Konvoyu eylemini sonuna kadar destekliyor fiili olarak ta yer almayı çok önemsiyoruz.

    Emeğe, insana, kültüre, değerlere her zaman önem veren Eğitim-Bir Sen olarak, toplumun temel taşı olarak gördüğümüz kadınlarımızın daha iyi çalışma şartlarına kavuşmaları başta olmak üzere, onlara daha saygın, huzurlu, verimli bir konum ve ortam sağlayacak düzenlemelerin yapılmasını arzu ve talep ediyoruz. Bu bağlamda kadına yönelik şiddet ve tacize karşı daha etkili ve caydırıcı mücadele edilmelidir. Bu kapsamda mahkemelerce verilen cezalar uygulanmalı, mülki amirlerce izlenmeli, kadın korunmalıdır. Daha da önemlisi, basından sivil toplum örgütlerine, ailelerden tüm devlet birimlerine, yazarlarımıza kadar herkes her kurum konuya duyarlı olmalı, gittikçe artan farkındalık daha yaşanır ve uygulanır olmalıdır.”

  • Başbakan Yardımcısı Çavuşoğlu: “Bizim medeniyetimiz insanlığa zulmü değil kardeşliği öğütleyen ve yayan bir medeniyettir”

    Başbakan Yardımcısı Hakan Çavuşoğlu, Türkiye’nin insani yardımlarda milli gelire oranla dünyanın ‘en cömert ülkesi’ olduğunu belirterek, TİKA’nın tüm dünyada yürüttüğü projeler için insanlığın umudunu yeşerttiğini vurguladı. Türkiye’nin küresel refaha ulaşmada samimi bir çaba ortaya koyduğunu tüm dünyaya ilan ettiğini söyleyen Çavuşoğlu, “Bizim medeniyetimiz insanlığa zulmü değil kardeşliği öğütleyen ve yayan bir medeniyettir” dedi.

    Ankara Üniversitesi Akademik Bahar Yarıyılı Gayrimenkul Sektör Seminerleri açılış dersini Başbakan Yardımcısı Hakan Çavuşoğlu verdi. Burada öğrenciler ve öğretim görevlileri ile bir araya gelerek Bahar Yarıyılı açılış dersini veren Çavuşoğlu, “Hukuk Fakültesini bu üniversitede okumuş, bir Ankara Üniversitesi mezunu olarak sizlerle bir araya gelmekten dolayı çok mutlu olduğumu ifade etmek isterim. Sizlerle 1946’da kurulmuş ülkemizin köklü üniversitelerinden biri olan ve hala 60 binin üzerinde öğrenciye eğitim sunan bir üniversitede bir araya gelmek büyük bir sevinç kaynağıdır. Bu güzide üniversitemizin tedrisatından geçmiş, hukuk eğitimi almış bir öğrencisi olmanın sevincini ve ayrıcalığını da her zaman gönlümde hissettiğimi vurgulamak isterim. Bizler, sizler ve sizden sonra gelecek olan öğrenci kardeşlerimizde emeği olan-olacak tüm hocalarımıza tekrar saygı ve şükranlarımı sunuyorum” ifadelerini kullandı.

    Ankara Üniversitesi Gayrimenkul Geliştirme ve Yönetimi Bölümünün, 2 Şubat 2018 tarihinde, kuruluşunun 10. yılını tamamladığını ve Ankara’da Uluslararası Gayrimenkul Konferansı düzenlendiğini belirten Çavuşoğlu, “Bu vesileyle ben de, gayrimenkul yönetimi alanında, ülkemizin, uluslararası akreditasyonu olan, ilk ve tek akademik birimi Ankara Üniversitesi Gayrimenkul Geliştirme ve Yönetimi Bölümümüze, nice başarılı 10 yıllar diliyorum. Gelişmiş ülkelere baktığımızda 1900’lü yılların başlarından itibaren, gayrimenkul geliştirme ve yönetimi alanında akademik çalışmaların başladığını ve bu alanda enstitülerin kurulduğunu, dünyanın önde gelen üniversitelerinde bölümler açılmakta ve lisans ve lisansüstü eğitim programlarının yapıldığı görülmektedir. Bizler de, bu alanda kaliteyi arttırarak, ihtisaslaşarak, özellikle de akademik araştırmalarda, yüksek lisans ve doktora seviyesinde uluslararası alanda çok daha güçlü bir konuma gelmeyi hedeflemeliyiz. Bildiğiniz üzere son 15 yılda, inşaat ve gayrimenkul sektörümüzün, ülkemizin ekonomik büyümesinde önemli bir katkısı olmuştur. Konut ve altyapı yatırımları sektörünün gelişmesindeki en önemli itici güç olmuştur” şeklinde konuştu.

    İnşaat ve gayrimenkul sektörlerindeki olumlu gelişmelerin ülke ekonomisine daha fazla katma değer kazandırması için imar, vergi, yönetim ve finans alanlarında yeni düzenlemelerin yapılmasına gereksinim duyduğunu kaydeden Çavuşoğlu, “Örneğin ben, bir hukukçu olarak, Türk Hukuk Mevzuatını incelediğimde, yüzlerce kanun ve yönetmelikte, taşınmaz, rayiç bedel, adil bedel, emlak vergi değeri, ecri-misil, kira bedeli gibi gayrimenkul ile ilgili kavramlara çok sayıda ve çeşitte atıf yapıldığını, müşahede etmekteyim. Hukuk mevzuatımızda bir literatür taraması yaparak gayrimenkul ile ilgili olan tüm kavramları, bütüncül bir bakış açısıyla ele alarak, mevzuatımızı daha sade ve açık hale getirmeli, yeknesaklığı sağlamalıyız. Öncelikle, bu konuda mutlaka daha derinlemesine bir akademik araştırma yapılması, Taşınmaz Hukukuyla ilgili bir üst komisyon oluşturularak gerekli düzenlemelerin yapılması ve bundan sonraki Taşınmaz Hukuku ile ilgili tüm düzenlemelerin tek bir merkezden bu üst komisyon vasıtasıyla yapılması gerektiğine inanıyorum. Bu şekilde, Taşınmaz Hukukumuz, daha sağlam ve sağlıklı bir zemine oturacak, yeknesaklık sağlanacaktır” değerlendirmesinde bulundu.

    “Bizim medeniyetimiz insanlığa zulmü değil kardeşliği öğütleyen ve yayan bir medeniyettir”

    Suriye’de 7 senedir bir iç savaş ve büyük bir insanlık dramı yaşandığına değinen Başbakan Yardımcısı Çavuşoğlu, “Bugün ülkemizde 3,5 milyon Suriyeliyi hiçbir etnik ayrım yapmaksızın, Arap’ıyla, Kürt’üyle, Türkmen’iyle misafir etmekteyiz. Tabi Sayın Cumhurbaşkanımızın ifade ettiği üzere, ülkemizde misafir ettiğimiz Suriyeli kardeşlerimiz ilanihaye ülkemizde kalmayacaktır. Kardeşlerimizin evlerine yurtlarına tekrar yerleşmeleri, yeniden iskanları için planlama da yapmamız gerekmektedir. Müntesibi olduğumuz medeniyet bir kardeşlik ve dayanışma medeniyetidir. Bizim inancımızın temelinde sevgi ve kardeşlik bulunur. Bu güzel kardeşlik duygusunu en güzel şekilde pekiştirecek hasletlerden biri de dayanışmadır. Doğal afetler, savaşlar, hastalıklar gibi olumsuzluklar sebebiyle dünyanın birçok bölgesinde masum ve mazlum insanların sıkıntı yaşadığı günümüzde bu dayanışma hususu daha farklı bir önem kazanmıştır. Nasıl ki toplumun en küçük birimi olan ailelerimiz dayanışma sayesinde ayakta kalıyor, aile fertleri birlik olunca sıkıntılar aşılıyorsa, dünyanın herhangi bir yerinde ihtiyaç sahibi masum ve mazlumlar için de tüm insanlığın dayanışma göstermesi gerekir. İnsanlığı ayakta tutacak olan din, dil, ırk ayrımına bakmadan sadece ve sadece insan olduğu için her zorlukta dayanışma sergilemektir. Bizim medeniyetimiz insanlığa zulmü değil kardeşliği öğütleyen ve yayan bir medeniyettir. ’Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir’ diyen bir inancın müntesipleriyiz” diye konuştu.

    Türkiye’nin, yaş ortalamasının 30,5 ile oldukça genç ve dinamik bir ülke olduğunu belirten Çavuşoğlu, “Bu durum güçlü bir gelecek inşasında, bugün yaş ortalamaları 50’ye dayanmış, giderek yaşlanan ve doğum oranları azalan gelişmiş ülkeler karşısında, ülkemizi oldukça avantajlı bir konuma taşıyor. Fakat bu avantajı gerçek anlamda kullanabilmek, kapsayıcı refah ile sürdürülebilir bir kalkınma inşasından ve çağın gerektirdiği donanımlara sahip olmaktan geçmektedir. Bugün kalkınma bağlamında üzerinde duracağımız hususlar da esasen refaha ulaşmada mevcut küresel kalkınma anlayışını ve Türkiye’nin bu kulvarda çabalarını bir nebze ortaya koymayı amaçlamaktadır” dedi.

    “TİKA’nın tüm dünyada yürüttüğü projeler insanlığın umudunu yeşertmektedir”

    Günümüzde çatışmalar ve acı içinde kıvranan insanlığın çaresizlik içinde yüzünü çevirdiği tek ülkenin Türkiye olması ve aziz Türk milletinin gözlerinin içine bakmasının, medeniyet ufkumuzun önemini bir kez daha ortaya koyduğunu belirten Çavuşoğlu, sözlerine şöyle devam etti:

    “Uhdemde bulunan TİKA’nın tüm dünyada yürüttüğü projeler insanlığın umudunu yeşertmektedir. Bosna’dan Arakan’a, Afrika ülkelerinden Kolombiya’ya, Özbekistan’a kadar büyük bir coğrafyadaki sömürge amaçlı gütmeyen, gerçek ihtiyaçlara cevap veren faaliyetleri, TİKA eliyle yıllık ortalama olarak iki bin proje yapılması bambaşka bir ufku yansıtmaktadır. Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığımız YTB’nin faaliyetleriyle, dost eliyle dünyanın dört bir tarafında yurtdışında yaşayan 6 milyon vatandaşımıza ve akraba topluluklarını kucaklıyor olması, sahip çıkıyor olmamız, eğitim programlarımız, Türkiye burslarımız ve akademik çalışmaları destekleyen faaliyetler aracılığıyla uluslararası sahada eğitime katkılarımız etkin noktalara yükselmiştir. Bu noktada insani perspektifimizin temelinde gönülleri fethetmek bulunmaktadır.”

    “Türkiye, küresel refaha ulaşmada samimi bir çaba ortaya koyduğunu tüm dünyaya ilan etmiştir”

    Bir hakikatin var olduğunu ve küreselleşen sorunların geleceğimizi tehdit ettiğine değinen Çavuşoğlu, “Ekonomik krizler, çevre felaketleri, eşitsizliklerin doğurduğu sosyal hareketler, savaşlara bağlı göçmen ve mülteci krizleri gibi pek çok konuda ’bize bir şey olmaz’ diyen bir ülkeden artık söz edemeyiz. Bugün dünyaya bakıldığında BM’ye üye 193 ülkenin 47’si En Az Gelişmiş Ülke (EAGÜ) statüsünde yani günlük geliri 2 doların altında olan, kırılgan iktisadi ve siyasi yapıya sahip ülkelerdir. Örneğin, 1,3 milyar nüfus ile dünyanın en zengin kaynaklarına sahip Afrika kıtasında 34 en az gelişmiş ülke (EAGÜ) bulunmaktadır. Yıllardır bu ülkelerin zengin yer üstü ve altı doğal kaynaklara sahip olduğu halde neden sefalet çektiği ve bir türlü kalkınamadığı sorusu üzerinde samimiyetle durulması gerekmektedir. Az gelişmiş her ülkenin yokluk, sefalet çeken ve cahil bırakılmış halkı, maalesef bir müddet sonra büyük güçlere taşeronluk yapan terör örgütlerinin tuzağına düşmektedir. Bugün küresel bir tehdit olarak görülen terörün, az gelişmişlik ile de arasında doğal bir ilişki olduğu unutulmamalıdır. 1950’den 1990’lı yılların başına kadar geçen sürede Türkiye’nin yaklaşık her on yılda bir derin ekonomik krize, 60’lardan sonra ise her on yılda bir askeri darbeler ile siyasi alanda müdahalelere maruz kaldığı ve kendi içine kapanmaya zorlandığı görülmektedir. Ancak bugün tablo hamdolsun hızla değişmiştir. Türkiye özellikle Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde son dönemde küresel refaha ulaşmada samimi bir çaba ortaya koyduğunu tüm dünyaya ilan etmiştir” diye konuştu.

    Başbakan Yardımcısı Hakan Çavuşoğlu konuşmasında şunları kaydetti:

    “Dünya Bankası’na göre üst-orta gelir grubu ülkeleri arasında yer alan ve dünyanın en büyük 17. ekonomisi olan ülkemiz sahip olduğu zenginliği samimiyet ve eşit ortaklık zemininde tüm dünya ile paylaşmaktadır. Özellikle 2000’li yılların başından itibaren uluslararası kalkınma yardımlarında etkili olmaya başlayan ülkemiz, 2009 yılından bu yana BM Kalkınma Programı (UNDP) tarafından kalkınma işbirliğinde yükselen ülkeler (emerging donors) arasında gösterilmektedir. Ülkemizin kardeş ve dost ülkeler ile kalkınma işbirliği esasen 90’lı yıllarda başlamıştır. Sovyetler Birliği’nin dağılması sonrası (1991) kurulan Türk cumhuriyetlerinde iktisadi, idari ve sosyal her alanda kurumsal altyapıların oluşturulması ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Bu maksatla Türkiye gerekli desteği vermek için 1992 yılında Türk İşbirliği ve Kalkınma Ajansı’nı (TİKA) kurmuştur. Bugün ülkemiz ulaşım, sağlık, kamu idaresi, mesleki eğitim, turizm, tekstil, inşaat, tarım, ormancılık ve sanayi gibi pek çok sektörde ciddi kapasite birikimine ulaşmıştır. Kapasitenin ve imkanların genişlemesi ile TİKA da sadece Orta Asya’da değil Balkanlar, Afrika ve Ortadoğu başta olmak üzere Güney Asya, Latin Amerika ve Pasifik’i kapsayacak şekilde 150’nin üzerinde ülkede kalkınma işbirliği faaliyetleri yürütmektedir. Türkiye’nin resmi kalkınma yardımlarının uygulanması ve koordinasyonundan sorumlu kurumu olan TİKA, tüm kamu kurum ve sivil kuruluşlarımızla işbirliğinde, bugüne kadar 20 binin üzerinde projeyi tamamlamış ve yılda ortalama 2 bin proje gerçekleştirmektedir. Projelerin en önemli yanı; insanın doğumundan ölümüne, hayatın her alanına ve gerçek ihtiyaçlara dokunmasıdır. Eğitim, sağlık, anne-çocuk sağlığı, kadının güçlendirilmesi, su ve sanitasyon gibi sosyal altyapılar ve hizmetler olmak üzere, istihdama, beşeri ve kurumsal kapasite birikimine katkı sağlayacak tarım, hayvancılık, ulaştırma, iletişim, turizm gibi pek çok hizmet ve üretim sektöründe projelerimiz bulunmaktadır. Tüm bu çalışmalarda ana gayemiz; dost ülkelerin sahip olduğu beşeri, doğal ve her türlü kaynağı kendi halkı için kullanabileceği altyapıların kurulmasına katkı sağlamak ve ülkemizin güvenilir bir işbirliği ortağı olduğunu göstermektir.”

    “Türkiye insani yardımlarda milli gelire oranla dünyanın ’en cömert ülkesi’ olmuştur”

    BM mülteci verilerine göre dünyanın en fazla sığınmacı barındıran ülkesi olan Türkiye’nin, 3,5 milyona yaklaşan rakam ile dünyadaki sığınmacıların % 16’sına ev sahipliği yaptığını vurgulayan Çavuşoğlu, “Küresel İnsani Yardım Raporuna göre son 2 yıldır da Türkiye insani yardımlarda milli gelire oranla dünyanın ’en cömert ülkesi’ olmuştur. 2016 yılında Türkiye, 6 milyar dolar insani yardım gerçekleştirerek, miktar bakımında dünyada 2., % 0,69 milli gelire oranla ise dünyada 1. olmuştur. OECD’ye göre, 2016 yılında 6,7 milyar dolara ulaşan Türkiye’nin Resmi Kalkınma Yardımlarının milli gelire oranı, %0,76 olmuş ve Türkiye BM Hedefi’ni geçen 8 ülkeden biri olmuştur. Pek çok gelişmiş ülkeyi geride bırakarak Türkiye’nin bu rakamlara ulaşmasının arkasında birçok hikaye yatmaktadır. Bu hikayelerde Somali’de, Myanmar’da, Filistin’de, Afganistan’da, Şili ve Filipinler gibi dünyanın en uzak coğrafyalarında dahi hayatına dokunulmuş insanlar bulabilirsiniz. Örneğin, halen devam eden Myanmar’daki Rohingya Müslümanlarının (Arakanlılar) dramında da Sayın Cumhurbaşkanımızın 30’a yakın ülke lideri ile yoğun diplomasi trafiği içinde görüşmesi sonucu, hızlı bir şekilde bölgeye ulaşan ilk ülke Türkiye olurken, Myanmar resmi makamlarınca Arakanlılara yardım yapma yetkisi verilen ilk kuruluş da TİKA olmuştur. Bugün Bangladeş sınırında kamplarda yaşayanlardan 30 bin kişiye günlük sıcak yemek çıkmakta ve çeşitli yardımlar devam etmektedir. Bu ne demektir: Türkiye, önce insan demektedir” şeklinde konuştu.

    Gençlerin, geleceğe dair bakış açılarına ilişkin gençlere seslenen Çavuşoğlu, konuşmasına şöyle devam etti:

    “Türkiye’nin yetiştirdiği büyük hukukçulardan Ordinaryüs Prof. Ali Fuat Başgil, gençlerimize tavsiyelerini kaleme aldığı ’Gençlerle Başbaşa’ yapıtında, muvaffak olma yolundaki ilk düşmanın tembellik olduğunu söyler. Tembelliğin ne denli zararlı olduğunu hepimiz biliriz ancak rahmetli Başgil, tembelliğin insanın karşısına nasıl sinsice çıktığını anlatırken, şöyle der: ’Tembelliğin adı havailiktir. Bir adı gevşeklik, bir adı hoppalık ve züppelik, bir adı uyuşukluk, üşengeçlik, keyfine düşkünlük, tenseverliktir. Tembellik herkesin karşısına her zaman aynı kılıkta çıkmaz. O mesleksiz aktör gibi daima rol değiştirir. Bazen samimi ve iyiliği sever bir dost tavrı alır. Bazen en meşru bir mazeret kılığına girer; hasta olur, yorgun düşer ve herkesi haline acındırır. Bazen tatlı bir dille konuşur ve gönül çeler.’ İşte bizler burada bahsedilen tembellik edebiyatından katiyen uzak durmalıyız. Gerçekten gençlerimizi bekleyen en sinsi tehlikelerden biri, geleceğimizi garanti altına alacak, milletimizi geçmişte ulaştığı ilmin zirvelerine taşıyacak gayretlerden ve çalışmaktan geri durmaktır.”

    Başbakan Yardımcısı Hakan Çavuşoğlu, Ankara Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erkan İbiş, öğretim görevlileri ve öğrencilerle birlikte toplantı salonuna geçerek öğrencilerle sohbet etti.

  • Ercik: “Toprak Medeniyettir”

    AK Parti Mersin İl Başkanı Cesim Ercik, Mersin’in sanayi ve ticaret şehri olmasının yanı sıra önemli bir tarım kenti olduğunu belirterek, “Gerek tarımda, sanayide, ulaşımda olsun gerekse sağlıkta olsun Mersin, Mersin olalı bu kadar yatırımı ancak hükümetimizle gördü” dedi.

    Ercik, yaptığı yazılı açıklamada, Başbakan Yardımcısı Lütfi Elvan ile Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik’in hafta sonu Mersin ziyaretiyle ilgili değerlendirmelerde bulundu. Son derece verimli geçen ziyarette kendilerini yalnız bırakmayan Mersinlilere teşekkür eden Ercik, Mersin’in sanayi ve ticaret şehri olmasının yanı sıra önemli bir tarım kenti olduğunu vurgulayarak, “Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığımızın önümüzdeki günlerde ilimizde çok ciddi reformları olacak. Mersin’de tarımı güçlendiren, hayvancılığı güçlendiren, üreticiyi güçlendiren ciddi çalışmalar yapılacak. Gerek tarımda, sanayide, ulaşımda olsun gerekse sağlıkta olsun Mersin, Mersin olalı bu kadar yatırımı ancak hükümetimizle gördü” diye konuştu.

    Tarım ve hayvancılık konusunda hükümetin gerekli desteklemeyi verdiğini dile getiren Ercik, şöyle devam etti; “AK Parti iktidarları döneminde tarıma yönelik destekler çok ciddi bir şekilde ivme kazandı. Toprak medeniyettir. Her geçen gün değişen teknoloji ile tarım sektörü yeniden hayat bulmaktadır. Tarım, Hayvancılık ve Gıda Bakanlığımız başta olmak üzere diğer bakanlıklarımız ve kurumlarımız tarım ve hayvancılık konusuna önemli teşvikler veriyor. AK Parti hükümetleri reformist bir söylem, program ve eylemle yoluna devam etmektedir. Her alanda olduğu gibi tarım sektöründe de önemli reformları başarıyoruz.”