Etiket: Maliyeti

  • Domateste kış maliyeti yükseltti, fiyatı düşürdü

    Mersin’de geçtiğimiz ay tarlada 3,5 liradan satılan domatesin fiyatı 2 liraya kadar düştü. Maliyeti örtü altına göre daha düşük olması sebebiyle açıkta üretim yapan çiftçiler geçen ay fiyatlardan memnun kalmıştı. Ancak hafta başından bu yana kışın kendini göstermesi örtü altı üretimde domates maliyetini 2 liraya kadar çıkardı. Örtü altı seralarda maliyeti 2 lirayı bulan domatesin maliyet fiyatına düşmesi ise üreticileri endişelendiriyor.

    Domates piyasasına dair açıklamalarda bulunan Erdemli Ziraat Odası Başkanı Rasim Şahin, “Şu anda Erdemli civarında domates 2 lira ile 2 lira 40 kuruş civarında seyretmektedir. Fiyatlarımız şu anda düşüktür. Örtü altı seracılık yaptığımızdan dolayı kilogram bazında maliyetimiz 2 lira civarındadır. Seralardaki verim düşüklüğü, maliyetin yüksek olması, gübre ve tohum fiyatlarının yüksek olması, fide fiyatlarının yüksek olmasına verim düşüklüğü de eklenince çiftçimizi kurtarmamaktadır. Tarlada domates en az 3 lira olması lazım ki çiftçimizi kurtarsın. İhracatın az olması, havanın soğuk gitmesi ve iç tüketimin azlığından dolayı fiyatlar düşük gidiyor” dedi.

    Tüketicinin Erdemli domatesini gönül rahatlığı ile tüketebileceğini anlatan Şahin, “Domateslerimiz birinci sınıf. Kaliteli ürün yetiştiriyoruz. İhracatçılarımızı Erdemli’ye bekliyoruz. Gerek tüketicilerimiz, gerek yurt dışında, gerekse yurt içinde domateslerimiz gönül rahatlığı ile tüketebilirler” diye konuştu.

    İhracatın hızlanmasını umut ettiklerini ifade eden Şahin, “Geçtiğimiz ay İsrail, Suudi Arabistan, Kuzey Irak, Suriye, Bulgaristan, Romanya gibi ülkelere ihracat yapıldı. Şu anda ihracat yapılmıyor. Önümüzdeki günlerde yılbaşından sonra kapılarımız yeniden açılır ve ihracatımız artar diyorum. Çiftçilerimizin de yüzü güler diyorum” şeklinde konuştu.

    Soğuk hava maliyeti yükseltti

    Çiftçi Ahmet Dölek ise, “Örtü altı sebzecilik yapıyoruz. Köylerimizdeki tarlalarda yetişen sebzelerimiz ucuza mal edildi, fiyatları da yüksek gitti. Köylü milleti para kazandı. Fakat örtü altı sebze üreticisi olarak girdilerin, maliyetin yüksek olmasından dolayı örtü altı sebzeciliğinde ayrıca kışın odun, soba , kömür yaktığımız için bunlardan dolayı maliyet yüksek. Şu anda domates 2 ila 2 lira 40 kuruş arasında seyrediyor ama bunun maliyeti 2 lira civarında. Bunun için biz üreticiler para kazanamıyoruz. Kalite mükemmel, üretim rekoltesi az. İç tüketim havaların soğuk gitmesinden dolayı az olmasında dolayı domatesimiz para etmiyor. İhracat olmasını istiyoruz. Bunun için de hükümetimizden destek bekliyoruz. Üreticiler mağdur durumda. İhracat firmalarının Erdemli’ye gelip ihracat yapmasını diliyoruz” dedi.

  • Gıda israfının küresel maliyeti 2,6 trilyon dolar

    TEMA Vakfı, açlıkla mücadele edilebilmesi için tarım alanlarının ve meraların amaç dışı kullanımının önlenmesi gerektiğine dikkat çekti. Türkiye’deki mera arazilerinin yüzde 11’inin Erzurum sınırlarında bulunduğunu anımsatan TEMA Vakfı Erzurum İl Temsilcisi Işıl Bedirhanoğlu, alınması gereken önlemleri sıraladı.

    Birleşmiş Milletler (BM) Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) bu yıl Dünya Gıda Günü temasını “Eylemlerimiz, geleceğimiz. 2030’a kadar tüm dünyada #SıfırAçlık hedefine ulaşmak mümkün” olarak belirledi. FAO’nun açlık ile ilgili verilerine değinen TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç, “Verilere bakıldığında 2014-2017 yılları arasında dünyada aç insanların sayısının giderek arttığı görülüyor. 2017 yılında ise yaklaşık 821 milyon kişinin açlık içinde yaşadığı tespit edildi. Diğer bir deyişle her dokuz kişiden biri açlık çekiyor ve bu insanların yüzde 60’ı kadınlardan oluşuyor. Gıda hakkı yaşam hakkı olduğundan açlığın önlenmesi ve her bireyin yeterli ve sağlıklı gıdaya fiziksel ve ekonomik olarak erişebilir kılınması tüm insanlığın ortak sorumluluğudur” dedi.

    Gıda israfının küresel maliyeti 2,6 trilyon dolar

    Artan nüfus ile birlikte gıda ihtiyacının da arttığına değinen TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç, gıdamızın yüzde 95’ini temin ettiğimiz toprak varlığının tehlike altına girdiğini ifade etti. 1998-2013 yılları arasında dünyadaki tarım alanlarının %20’sinin, mera alanlarının ise yaklaşık %25’inin bozuluma uğradığını belirten Deniz Ataç, “Erozyon, tuzlanma, kirlilik, yanlış tarımsal uygulamalar, verimli tarım topraklarının ve mera alanlarının tarım dışı amaçlara tahsisi toprak bozulumunun önde gelen nedenlerini oluşturuyor. Üstelik iklim değişikliğiyle ilişkili yüksek sıcaklıklar, kuraklık artışları, fırtınalar, taşkınlar gibi hava hallerinde görülen artışlar da tarımsal üretimi olumsuz olarak etkiliyor. Üretilen gıdanın üçte biri israf oluyor, çöpe gidiyor. Gıda israfının küresel maliyeti, çevresel ve sosyal maliyetler de hesaba katıldığında yılda 2,6 trilyon dolara yakın bir düzeye ulaşıyor. Bugün dünyada yaşanan savaşların ve göçlerin arkasında gıdaya erişim ve dolayısıyla açlık sorununun yer aldığı biliniyor. Bu nedenle dünyada barışı sağlamanın yolu toprağın sunduğu bereketi sürdürülebilir kılmaktan geçiyor” şeklinde konuştu.

    Tarım arazileri ve meralar hızla kaybediliyor

    Dünya bir yandan açlığın önüne geçmeye çalışırken diğer yandan amaç dışı tahsislerle tarım alanları ve meralarda azalma oluyor. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) verilerine göre tarım arazilerinin kapladığı alan Türkiye’de 1992 yılında toplam 27,6 milyon hektar iken, 2017 yılında 23,4 milyon hektara geriledi. 25 yılda yaklaşık 4 milyon hektar yani yaklaşık Konya ili büyüklüğünde tarım arazisi kaybedildi. Bu da tarım alanlarının yüzde 15 küçülmesi anlamına geliyor. 1920’lerin başında arazilerimizin yüzde 56’sını oluşturan meraların oranı bugün yüzde 19’a geriledi ve mevcut meralarımızın yüzde 70’inde bitki örtüsü zayıf ve verimsiz hale geldi. Öte yandan Türkiye’de 2023 yılına kadar 6 milyon nüfus artışı olacağı tahmin ediliyor. Sadece tahıl üretimi bile dikkate alındığında, artan nüfusun ihtiyacını karşılamak için tarımsal üretimimizin de artması gerekecektir. Verimlilik artışı sağlamadan sadece 1 milyon ton tahıl için yaklaşık 400 bin hektar (yaklaşık 535 bin futbol sahası büyüklüğünde) tarım alanına daha ihtiyaç duyulacağı düşünüldüğünde, tarım alanlarımızdaki kayıpların ne kadar kritik olduğu görülüyor.

    Alınabilecek önlemler var

    İhtiyaçlar dikkate alındığında, tarım arazilerinin amaç dışı kullanımının önlenmesi gerekliliği ön plana çıkıyor. Bu kapsamda 5403 Sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu’nun öngördüğü şekilde Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Planları’nın hazırlanması gerekiyor. Tarımsal potansiyeli yüksek olduğu için büyük ova ilan edilen alanların tarım dışı amaçlara tahsis edilmesi önlenmelidir. Toprağın sürdürülebilir yönetimi, toprak koruma ve erozyonla mücadele tedbirleri acilen desteklenmelidir. Tarım alanları gibi meraların da amaç dışı kullanımına son verilmelidir. Hayvancılığın geliştirilmesi, biyolojik çeşitliliğin ve toprağın korunmasına hizmet edecek şekilde “sürdürülebilir mera yönetimi” hayata geçirilmelidir. Ayrıca tarımsal üretimin sürdürülebilirliği için alınacak önlemlerle üreticinin kazancı iyileştirilmeli, kırsal göçün önüne geçmeyi sağlayacak kırsal kalkınma politikaları benimsenmelidir. Tarladan tüketime tüm zincirde gıda israfını önlemek için çalışmalar gerçekleştirilmelidir.

    Erzurum’daki durum ne?

    TEMA Vakfı Erzurum İl Temsilcisi Işıl Bedirhanoğlu da Türkiye’deki mera arazilerinin yüzde 11’inin kent sınırlarında yer aldığını anımsattı. Yoğun ve uzun süren kış şartları nedeniyle Erzurum’da tarımsal ürün alımının tek dönemden ibaret olduğunu belirten Bedirhanoğlu, alınan ürünün hayvan beslemesi için yetersiz olduğundan meralardaki baskının arttığını dile getirdi. Bedirhanoğlu şunları söyledi. “Hayvanların meraya çıkışları her ne kadar kontrol edilse de çiftçilerimiz mecbur kaldıkları için hayvanları zamansız ve olması gerekenden daha uzun sürede merada tutmaktadırlar. Yanlış kullanılan meralar mera vasfını yitirmesiyle farklı amaçla kullanıma açılıyor. Tüm bu olumsuz koşullar altında ilimizde Toprak Koruma Kurulu üzerine düşeni yapmakta ve tarım arazilerinin amaç dışı kullanımına mümkün olduğunca izin vermemektedir. Mera Kurulu vasıf değişikliği konusunda hassas ancak vakfımız ve tarım konusunda faaliyet gösteren diğer kamu kurumları ve STK’ların meralar konusunda meralarımızı korumak için projeler üretmesi ve uygulaması gerekliliğinde olduğu kanısındayım. Yapabilirsek ki kamu kurumu olarak birinci derecede sorumlu Tarım İl Müdürlüğünün yapmış olduğu mera ıslah projelerinin sayısını artırma konusunda elimizi taşın altına koymalıyız. Topraklarımıza yaptığımız hizmet geleceğimize yaptığımız en kıymetli hizmettir. Dünya açlık mücadelesine girmeden biz yüz yıl sonrası için tedbirimizi almakla sorumluyuz” diye konuştu.

  • Aktarma istasyonlarıyla enerji maliyeti yüzde 45 azalacak

    Sakarya Büyükşehir Belediyesi tarafından inşa edilen bölgenin en büyük Entegre Katı Atık Tesisi olan SEKAY için çalışmalar hız kesmeden devam ediyor.

    Sakarya Büyükşehir Belediyesi tarafından hayata geçirilen bölgenin en büyük Entegre Katı Atık Yönetimi projesi olan SEKAY hızla inşa edilmeye devam diyor. Bu kapsamda projenin aktarma istasyonlarının da inşasının devam ettiğini belirten Çevre Koruma ve Kontrol Dairesi Başkanı Recep Karamehmetoğlu, “Akyazı Katı Atık Aktarma Tesisimiz tamamlandı. Karasu Katı Atık Aktarma Tesisimiz ise ızgara imalatlarının ardından tamamlanacak” dedi. Aktarma İstasyonlarının öneminden bahseden Çevre Koruma ve Kontrol Dairesi Başkanı Recep Karamehmetoğlu, “Aktarma istasyonları; İlçe Belediyelerince mahallelerden çöp kamyonları ile toplanan evsel katı atıkların, daha büyük hacimli sızdırmazlık özelliği olan taşıma araçlarına transfer edildiği tesislerdir. Bu istasyonlarla amacımız katı atık taşıma hizmetini verimli ve ekonomik hale getirmek. Şehir merkezinden uzak noktalardan evsel atıklar toplanarak burada birikecek, böylece zamandan ve yakıttan tasarruf etmiş olacağız” dedi.

    “200 ton evsel atık”

    Akyazı Katı Atık Aktarma İstasyonu hakkında bilgi veren Recep Karamehmetoğlu, “Akyazı Akbalık Mahallesi’nde bulunan Katı Atık Aktarma İstasyonumuzu tamamladık. 2 bin 700 metrekarelik alana inşa ettiğimiz tesisimiz Ekim ayı itibariyle hizmete sunulacak. Tesisimiz hizmete alındıktan sonra Akyazı Katı Atık Aktarma İstasyonuna; Akyazı, Hendek ve Karapürçek ilçe belediyelerinden günlük yaklaşık 200 ton evsel atık getirilerek semitreylerler vasıtasıyla Sakarya Katı Atık Düzenli Depolama Sahasına taşınarak bertarafı sağlanacak. Karasu Karapınar mahallesine inşa ettiğimiz Karasu Katı Atık Aktarma İstasyonu’nda ise çalışmalarda sona geldik. 2 bin 700 metrekarelik alana inşa ettiğimiz tesisimiz ızgara imalatlarının ardından tamamlanacak. Tesis hizmete alındığında Karasu ve Kocaali ilçe belediyelerinden günlük yaklaşık 92 ton evsel atık getirilerek semitreylerler vasıtasıyla Sakarya Katı Atık Düzenli Depolama Sahasına taşınarak bertaraf edilecek. Aktarma istasyonlarına yer seçimi yapılırken çevresel yerleşim kriteri olan; arazi kullanımı, yer altı su kaynağı, ekoloji, görünürlük, trafik ve topografyayı dikkate aldık. Aktarma İstasyonunda çöp depolanmayacağı için çevreye koku ve hijyen açısından zararı olmayacak. Ayrıca Aktarma İstasyonunda periyodik aralıklar ile ilaçlama işlemi yapacağız. Yapılan bilimsel çalışmalarda transfer istasyonu yapılan bir Büyükşehir’de çöp taşımada enerji maliyeti, yüzde 45 oranında azaltılmaktadır. Araçların çevreye verdikleri kirlilik yüzdesini ise yüzde 15 ila yüzde 21 oranında düşürmüştür. Aktarma İstasyonlarımız şimdiden hayırlı olsun” dedi.

  • Maliyeti 12 milyar TL olan Ilısu Barajı Türkiye’nin en büyüğü

    Batman’ın antik kenti Hasankeyf’e Artuklu Hamamı’nın taşınması işlemi için gelen Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, 12 milyar TL maliyeti olan Ilısu Barajı’nın Türkiye’nin en büyük barajı olduğunu belirterek, barajın bin 200 megavatlık elektrik üretimi yapacağını söyledi.

    Artuklu Hamamı’nın taşınması töreninde vatandaşlara hitaben konuşan Bakan Pakdemirli, “Bugün burada Mezopotamya’nın başkenti, insanlık tarihinin başlangıç noktası olan Batman’dayız.Batman dört mevsim bereketli toprakları, çileğiyle, ceviziyle, balıyla, üzümüyle çok çok önemli bereketli toprakları olan tarihi bir ilimiz. Batman kadim bir şehir. Batman dün, bugün ve yarın en iyisini hak ediyor. Bildiğiniz üzere 24 Haziran’da yeni bir hükümet sistemine geçtik. Bu hükümet sistemi artık ülkemizin son yüz yıllık kazanımlarının dışında daha dinamik, daha esnek, daha yeni, daha güzel bir hükümet sistemi getiriyor. Eskiden bir taşı yerinden oynatmak için neredeyse yasa çıkarır vaziyetteyken parlamenter sistemde, bugün çok daha dinamik bir şekilde çalışıyor olacağız. Yasalardan vazgeçmiyoruz, ama yasalara boğulmuş bir ülkede de hızlı ve dinamik çalışıp, millete hizmet etme imkanı olmuyor. Bu sistemden önce bizde 9 bine yakın yasa vardı. Almanya’da 3 bin yasa vardı. Çok yasanız olmakla çok iyi idare edildiğiniz anlamına gelmiyor. Yasanın konusu olan şeyler elbette yasanın konusu olarak kalacak, ama kararnamelerle bir çok iş, devletin yapısı dizayn edilebiliyor olacak, devletin yapısı kurulabiliyor olacak. Bu açıdan devlet daha hızlı vatandaşına daha iyi bir hizmeti götürür vaziyette olacak” dedi.

    Hasankeyf’te 5 eser daha taşınacak

    Ilısu Barajı’nın bölgeye çok büyük hizmeti olacak bir hidroelektrik santral olduğunu vurgulayan Bakan Pakdemirli, ”Bu bizim 2023 hedeflerimizden biridir. Bu kadar büyük bir projenin zorlukları da olur. Helikopterle buraya geldiğimde, baktığımda burada çok güzel yerler kurulmuş. Eskiye oranla çok daha iyi bir yerleşim yerimiz var. Bundan sonra ekonomiye çok büyük katkılar da sağlayacaktır bu işin sonunda. Ilısu Barajı, büyüklük itibariyle Türkiye’nin en büyüğü, elektrik üretim alanında da Türkiye’nin 4’üncüsüdür. 1200 megavat elektrik üretilecektir. Proje kapsamında tarihi güzelliklerimiz, miraslarımızı taşıyoruz. Tarihini bilmeyen, geleceğini tayin edemez. Önce Zeynel Bey Türbesi’ni taşıdık, bugün de Artuklu Hamamı’nı taşıyoruz. Bu taşımalarda enerji ve gıda arzında dünyaya örnek bir koruma yapıyoruz. Maliyeti 12 milyar TL olan bu proje önceliği bölge insanına hizmettir. Yıllık 2 milyar lira elektrikten katkı olacaktır. Birinci kapağı kapattık. Cumhurbaşkanımızın talimatlarıyla temmuz ayında barajın bir kapağını kapattık, su tutmaya başladık. İkinci kapağı da taşıma ve yerleşme işlemlerinden sonra kapatıp, su tutmaya başlayacağız. Burada komşularımızla olan ilişkilerimize de dikkat ederek, onları da susuz bırakmadan bu işlemleri yürütüyor olacağız. Bilim insanları ve komisyonlar burada harikulade bir çalışma yaptı. Birinci öncelik tarihin korunması oldu. Biz, ecdat olarak inanılmaz bir tarihi zenginliğe sahip bir toplumuz. Bu tarihi korumak hem devletimizin hem de milletimizin görevidir, şiarıyla hareket edip, buradaki korumaya maksimum seviyede yatırımla birlikte sağlamalıyız. Bu projenin uzamasının nedeni tarihi ve kültürel hassasiyetlerimizden kaynaklanıyor. Burası, yukarı şehir ve aşağı şehir olarak planlandı. Yukarı şehir açık hava müzesi olarak planlanıyor, aşağı şehirde de ya taşınma ya da yerinden korunma şeklinde planlıyoruz. Bugün, taşıdığımız Artuklu Hamamı bin 200 ton ağırlığında ama tertibatı ile birlikte bin 500 ton ağırlığında. Hani belgesellerde mega projeler çıkıyor ya. Batıya bakmaya gerek yok. Mega projeler burada. Türk mühendisler inanılmaz projelere imza atabiliyor. Artuklu Hamamı başlangıç noktasından 3 kilometre uzağa ve 70 metre yükseğe taşındı. Daha taşınacak olanlar var. El Rızk Camii taşınacak, İmam Abdullah Zaviyesi bayramdan sonra taşınacak. Kızlar Camii, Koç Camii, Süleyman Han bunlar taşınacaklar. Yamaç Külliyesi ve Orta Kapı yerinde korunacaklar listesinde” diye konuştu.

    Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, Hasankeyf programının ardından helikopterle Ilısu Barajı’nda incelemelerde bulunmak üzere ilçeden ayrıldı.

  • Dalaman Ziraat Odası Başkanı Tuncay; “Üretimin Maliyeti Yüksek”

    Dalaman Ziraat Odası Başkanı Tevfik Tayfun Tuncay, bölge üreticisinin zor durumda olduğunu belirtti.

    Tuncay, Dalaman’da bir üreticiye ait arazide gazetecilere yaptığı açıklamada; Portakal, limon, mandalina, domates gibi ürünlerin pazarda çok pahalı olduğu yönünde haberler çıktığını söyledi. Çıkan haberlere üzüldüklerini ve çiftçilerin zorlukla, emekle ürünlerini çiçekten hasat zamanına kadar getirdiğini anlatan Tuncay; “İlaç, gübre gibi yüksek maliyetler ile ürünlerini yetiştiriyorlar. Portakal, mandalina 3 lira gibi haberler ile çiftçimize zarar verildiğini düşünüyorum. Çiftçilerimizin yüzde 80’i kredi ile ayakta kalıyor” diye konuştu.

    “Üretirsek var oluruz, üretmezsek yok oluruz”

    Tarımın, Türk ekonomisinin temel taşlarından biri olduğuna dikkat çeken Tuncay, “Çiftçimiz üretemezse, Türkiye olarak dışa bağımlı bir ülke haline geliriz. Çiftçimize 4 elle sarılarak, onları el üstünde tutmamız gerekiyor. Tarım güçlü olursa dünyada söz sahibi güçlü bir millet oluruz. Üretirsek var oluruz, üretmezsek yok oluruz” şeklinde konuştu.

    Pazarda 3 lira olan portakalı çiftçilerin 50-60 kuruşa sattığını dile getiren Tuncay, “alıcılar burada belli karlarını koyuyorlar, onlarında nakliye ve çeşitli masrafları var. Pazarcı da karını koyunca rakam 3 lirayı buluyor. Çiftçilerimizin maliyetlerini de düşünürsek. Karları çok düşük” ifadelerini kullandı.

    “Birinci kalitede üretim yapılan bölgemize sahip çıkmalıyız”

    Bölgenin narenciye üretimi anlamında çok ciddi bir potansiyele sahip olduğunun altını çizen Ziraat Odası Başkanı Tuncay’ “Dünya’daki portakal üretiminin yüzde 12’si, limon üretiminin ise yüzde 20’si Dalaman ve çevresindeki ilçelerde gerçekleşiyor. Dalaman ve çevresindeki ilçelerde ortalama 70 bin ton nar üretimi, 65 bin ton civarı limon üretimi, 25 bin tonar da portakal ve mandalina üretimi var. Birinci kalitede üretim yapılan bu bölgede çiftçimize sahip çıkmalıyız” dedi.

    – “Maliyetlerimiz yüzde 100 arttı”

    Çiftçi Mehmet Orhan ise çocukluk yıllarından buyana çiftçilikle uğraştığını ifade ederek şunları söyledi; “Bugüne kadar iyi kazandık ama şimdi maliyetlerin yüksek olmasından dolayı çok zorlanıyoruz. Mazotun, gübrenin, ilaçların fiyatlarında 1 yılda neredeyse yüzde 100 yükselme meydana geldi. Mağdur durumdayız. Portakalın fiyatı 50-60 kuruşa sattığımız portakalın 40 kuruş maliyeti var. Ne kadar daha dayanacağız bilemiyoruz.”