Etiket: Mahkum

  • Konya’da mahkum yakınlarının af talebi

    Konya’da bir araya gelen aileler, cezaevlerindeki yakınları için Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan ceza indirimi ve af talebinde bulundu.

    Konya’da cezaevinde bulunan mahkumların aileleri bir araya gelerek düzenledikleri basın açıklamasında, cezaevlerindeki yakınları için “Kader Mahkumlarına Beyaz Sayfa” sloganı adı altında ceza indirimi ve af talebinde bulundu. Mevlana Meydanı’nda toplanan mahkum yakınları adına konuşan ve kendi oğlu da 8 aydır cezaevinde bulunan İsmail Bayraktar, Türkiye’de il ve ilçelerde kapalı ve açık cezaevlerinde yatan mahkumların sesi olmak amacıyla mahkum aileleri olarak toplandıklarını dile getirdi. Bayraktar, “Bizler mahkum aileleri olarak Konya’dan, Mevlana diyarından Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan Bey’e ve Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli Bey’e ve tüm devlet büyüklerimiz ve devlet siyasetçilerimize, Türkiye’ye selamlarımızı dualarla gönderiyoruz. Burada bulunanların çoğu mahkum yakınıdır ve mahkum yakınları olarak bizler mahkumlarımıza temiz bir sayfa istiyoruz. Bunu yıllardır dile getirdik ve getirmeye de yılmadan devam edeceğiz. Bizim adımıza bunun önemli bir memleket meselesi olduğunu öngören, 24 Haziran seçimlerinden önce gündeme taşıyan ve Türkiye Büyük Millet Meclisimizde teklif sunan, onuru gibi savunan ve hala arkasında duran MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli Bey’e tüm mahkum ve mahkum yakınları olarak içten teşekkürlerimizi sunuyoruz” şeklinde konuştu.

    “Adil yargılama yolu bir kez daha tesis edilmelidir”

    Af veya benzeri taleplerini seçim malzemesi olarak kullanmadıklarını vurgulayan Bayraktar, “Asla böyle bir düşüncemiz de olmadı. Bizim tek dilediğimiz suçlu ve suçsuzun birbirine karıştığı ve bir çomak haline gelen günümüz yargısında cezaevlerinin uygun görülecek şekilde tahliye edilmesi ve insan hak ve onurunun kurtarılmasıdır. Adı ister af olsun, isterse şartlı salıverilme adil yargılama yolu bir kez daha tesis edilmelidir. Adalet sistemimizde temelden gelen yanlışları düzeltmeden yeni yöntemlerle adalet mekanizmasının düzeltilmesi imkansızdır” ifadelerini kullandı.

    “Cezaevlerinde 250 bin insan tutuklu ve hükümlü olarak bulunmaktadır”

    Programa mahkum yakınlarına destek olmak için katılan Avukat Orhan Ateş ise, cezaevlerindeki doluluk oranlarına değinerek, “Her şeyden önce şu anda Türkiye Cumhuriyeti’nde cezaevlerinde 250 bin insan tutuklu ve hükümlü olarak bulunmaktadır. Bu sayı yapılan araştırmalara göre 2006 ve 2016 dönemleri arasında yüzde 161 oranında artmıştır ve bu sayı sebebiyledir ki neredeyse tüm cezaevlerinde insanlar, mahkumlar ciddi manada mağduriyet yaşamakta ve resmen tabiri caizse üst üste yatar vaziyette cezalarını tamamlamaya çalışmaktadırlar. İnsan haklarının, insan onurunun bu derece aşağı çekilmesi maalesef hukuk devleti olarak Türkiye Cumhuriyeti olarak bizlere yakışır bir durum değildir. Buna biran önce çözüm getirilmesi gerektiği kanaatindeyiz” diye konuştu.

    Basın açıklamasının ardından mahkum yakınları ellerindeki dövizleri açarak seslerini duyurmaya çalıştı.

  • Sessizliğe mahkum olmaya son

    Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Yavuz Selim Yıldırım, işitme kaybının gelişen teknoloji ile beraber sorun olmaktan çıktığını söyledi.

    Doğmadan önce ya da doğduktan sonra kulağın ses duyma özelliğini tamamen veya kısmen kaybetme durumuna işitme kaybı denildiğini ifade eden Hisar Hospital Intercontinental Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Yavuz Selim Yıldırım, “Halk arasında bilinen adıyla işitme engelli denen bu problem odyogram denilen bir test aracılığıyla ölçülür. İşitme kaybında kulak işlevini çok az gerçekleştirebilir veya hiç gerçekleştiremez. Ancak bu durum gelişen teknoloji ile beraber sorun olmaktan çıkıyor” dedi.

    Doç. Dr. Yıldırım, koklear implantın her iki kulakta veya tek kulakta işitme kaybı olan ve bu işitme kaybının işitme cihazı veya ilaç tedavisi ile düzeltilemediği durumlarda kullanılabilen tıbbi bir cihaz olduğunu belirtti. Yıldırım, işitme cihazları sesin şiddetini yükseltirken, koklear implantın iç kulak organı koklea’da (salyangoz) işitme siniri vasıtası ile beyine ses sinyallerini göndererek problem yaşayan kokleanın görevini yerine getirdiğini söyledi. Koklear implantın sesleri kodlanmış elektriksel uyarımlara dönüştürdüğünü anlatan Doç. Dr. Yavuz Selim Yıldırım, “Bu uyarımlar işitme sinirini uyarır ve beyin tarafından ses olarak algılanır. Her iki kulakta doğuştan veya sonradan gelişen ileri işitme kayıplarında her yaş grubunda işitme problemi yaşayan herkese uygulanabilir. Ayrıca işitme kaybı ile beraber çınlaması olanlara da uygulanabilir. Doğuştan işitme kaybı ile doğan çocuklar, otoimmun iç kulak hastalığı geçirerek işitme cihazları ile yeterli amplifikasyon sağlanamayan hastalar, sonradan işitme kaybı olmasına neden olan geçirilmiş ani işitme kaybı, kaza, hastalık, operasyon gibi olaylar sonucu işitmesini kaybeden erişkinler, ileri, çok ileri ve total işitme kaybı olanlar bu uygulamadan yararlanabilir” diye konuştu.

    Cihazın iki kısımdan oluştuğunu kaydeden Doç. Dr. Yavuz Selim Yıldırım, cihaz hakkında şunları söyledi:

    “İç parça ameliyat ile takılır, dış parça ameliyat sonrası yara iyileşmesi tamamlandıktan sonra kulak arkasına takılır. Dış parçadaki işlemci sesleri alarak, iç parçadaki mağnet ile temas ederek seslerin iç kulağa iletilmesini sağlar. Pil ile çalışır, genelde günde bir adet pil yeterli olmaktadır. Ayarları iyi yapılıp işitme kaybının özelliğine göre kişiye özel verilen işitme cihazından fayda görerek yeterli konuşma ve anlama sağlayabiliyorsa, çok uzun süredir rehabilite edilmemiş ileri derecede işitme kaybı varsa, işitme kaybının nedeni işitme sinirinin olmaması ise koklea, geçirilen menenjit gibi enfeksiyonlar sonrası elektrotları yerleştiremeyecek kadar kapalı ise kişinin genel anestezi almasına veya cerrahi olmasına engel varsa ulusal yeni doğan işitme tarama programı ile işitme kayıpları erkenden tanınarak, duyma gelişimi işitme cihazı ve koklear implant ile yükseltilerek sağır dilsiz olarak büyüme gelişmesi engellenmekte, 4 yaşına kadar tanısı konulamayan ve dil gelişimi yeterli olmayan kişilerde implant yapılsa dahi istenilen sonuç alınamayabilir. Erişkin yaş grubunda işitme cihazı kullansa dahi yeterli anlama ve konuşmayı ayırt etme sağlanamıyorsa ciddi iletişim bozuklukları ortaya çıkmakta, aile içi anlaşmazlıklar, alınganlıklar, dargınlıklar ortaya çıkmaktadır. İleri yaşa bağlı alıngan olan yaşlı bireyler işitme kaybı ile bir engele daha takılarak adeta toplumdan soyutlanmak, koklear implant ile iletişim önemli ölçüde sağlanarak topluma uyumlu hale gelmektedir.”

    Doç. Dr. Yavuz Selim Yıldırım, tedavinin avantajları konusunda ise şunları kaydetti:

    “Konuşmayı anlama işitme cihazına göre daha iyidir, telefonla rahat konuşur, müzik dinleme ve anlama daha iyidir, kişileri ve çevresel sesleri iyi duyar. Günlük yaşama daha iyi adapte olabilmekte ve korna, alarm ve siren sesi gibi sesleri algılar. Gürültülü ortamlarda sesleri daha iyi ayırt eder. Koklear implant cihazının dışında bulunan kısmı daima kuru olmalıdır. Cep telefonu gibi radyo dalgaları kullanan aletler, cihazın sesi iletmesini kısa süre de olsa engelleyebilirler. Başa darbe almaktan kaçınılmalıdır. Cerrahi ve odyolojik açıdan ameliyata hazır olan aday için koklear implant operasyonu genel anestezi altında yaklaşık 2-3 saat sürer. Operasyonun riski diğer kulak operasyonları ile eş değerdedir. İç kulağa küçük delik açılır. Elektrot taşıyıcısı kokleaya (iç kulağa) sokulur. Yara kapatılmadan önce elektrot fonksiyonu test edilir. Kulak arkası dikişler iz kalmayacak şekilde kapatılır. Aynı gün ayağa kalkan hastalar genellikle 1 ile 2 gün sonunda hastaneden taburcu olurlar.”

  • Kardeşini yatağa mahkum eden sürücünün bulunmasını istiyor

    Mersin’de bir otomobilin çarparak kaçması sonucu felç kalan genç adamın yakınları, kaçan sürücünün bulunmasını istiyor.

    Geçtiğimiz yıl Kurban Bayramı öncesi Karaman’ın Ayrancı ilçesine bağlı Kayaönü köyünden Mersin’in Erdemli ilçesine kurbanlıklarını satmaya giden 30 yaşındaki Naci Özyiğit’e kaldırımda beklerken bir otomobil çarparak kaçtı. Kazada kafasını kaldırıma çarpması nedeniyle bilinci kapalı olan Özyiğit, Mersin’de kaldırıldığı hastanede 4 ay boyunca yoğun bakımda yattı. Özyiğit, gözlerini açtığında vücudunun hiçbir yeri tutmadığı anlaşıldı. Tedavisinin devamı için ailesi Özyiğit’i Mersin’den Karaman Devlet Hastanesine naklettirdi. Karaman Devlet Hastanesinde bakıma muhtaç yatalak hastaların kaldığı Palyatif Bakım Merkezinde 8 aydır yatan Özyiğit, gelenlere ne tepki veriyor, ne konuşuyor, sadece gözleriyle bakıyor.

    “Kardeşime çarpan o sürücü bulunsun”

    Naci Özyiğit’in abisi Sıtkı Özyiğit, “Kaza geçen sene Kurban Bayramı öncesi oldu. Kardeşim 4 ay Mersin’de hastanede yoğun bakımda yattı. Şu anda yatağa bağımlı olarak yatıyor. Şu zamana kadar kardeşime çarpan otomobil sürücüsü yakalanamadı. Bir yıldır hastanede sürünüyoruz, ben evimi bucağımı unutmuş durumdayım. Kazada kafasından darbe almış ve şu ana kadar kıpırdayamıyor. Kardeşime çarparak kaçan sürücüye sormak lazım vicdanen şimdi rahat mıdır? Bu kaza örtbas ediliyor. Ben Sayın Cumhurbaşkanımızdan rica ediyorum bu sürücünün bulunması için. Kardeşimin 3 tane çocuğu var. Kardeşime de çocuklarına da şu an biz bakıyoruz. Tek isteğimiz o sürücünün bulunmasıdır” diye konuştu.

  • Suçluyu ihbar etti eve mahkum oldu

    Diyarbakırlı R.C.’nin, adam öldürmeden ve yaralamadan kesinleşmiş cezası bulunan ve firari olan zanlıları ihbar ettiği için başı bir türlü dertten kurtulmadı. İhbardan sonra iki kardeşinin zanlılar tarafından darp edildiğini ve silahla yaralandığını iddia eden R.C., kendisine de evden çıktığı her an saldırı olabileceği endişesiyle zanlıların yakalanmasını istiyor.

    Diyarbakır’da ikamet eden 48 yaşındaki R.C. iddiaya göre, doğup büyüdüğü Eğil’e bağlı Meşeler köyüne yerleşen, adam öldürmeden ve yaralamadan aranan ve 30 yıl kesinleşmiş cezaları bulunan A.T. ve yeğeni H.T.’yi ihbar etti. İhbar sonrası bir kardeşinin darp edilerek bir kardeşinin de silahla vurularak komalık edildiğini iddia eden R.C. kendisine karşı da her an bir saldırı olabileceği endişesiyle 12 yıldır firari olan A.T. ve yeğeni H.T.’nin bir an önce yakalanmasını istiyor.

    “Yapmadıkları kötülük kalmadı”

    Zanlıların 2007 yılından beri arandığını ama bir türlü yakalanmadığını ve yapmadıkları kötülük kalmadığını iddia eden R.C., “Yol kesmiş, adam öldürmüş ve ağır yaralamış A.T. ve yeğeni H.T.’nin 30 küsur yıl cezaları vardır. Dosyaları Diyarbakır 2. Ağır Ceza Mahkemesinde mevcuttur. Aramaları olmasına rağmen 12 yıldır yakalanmadı. Bağ kesmişler, araç yakmışlar, ev taramışlar, adam dövmüşler, komalık etmişler. Ben yetkililerden bu adamların yakalanmasını acilen istiyorum. Bunlara riayet etmeyen herkese darbe vurmaya kalkıyorlar. Ben bu konu ile şikayette bulundum. Her şikayetimde maddi manevi darbe alıyorum. 2017 yılında Genelkurmay Başkanlığına başvurdum. Dilekçe verdim. İki ayrı silahla kardeşimi yaraladılar. Diğer kardeşimi de komalık ettiler. Ben Diyarbakır’da oturuyorum ama benim orada mallarım var. Orada doğdum büyüdüm” dedi.

    “Yerleri belli”

    Zanlıların bir an önce yakalanmasını istediğini ifade eden R.C., “Yerleri bellidir. Meşeler köyünde merkez sokakta oturuyorlar. Her an bana karşı bir saldırı olabilir. Çünkü bu ailenin çeteleri, oğulları burada da vardır. Eşim ve çocuklarımla ilgili bir tehlike olacağını zannetmiyorum. Herhalde kadın ve çocukları tercih etmeyecekler” diye konuştu.

  • Şevkin: “Mısır üreticisi, serbest piyasaya mahkum edilmemeli”

    CHP Adana Milletvekili Dr. Müzeyyen Şevkin, hasadına başlanan mısırı üreten çiftçinin mağdur olmaması için ürün alım fiyatının geç kalınmadan açıklanması gerektiğini söyledi.

    Şevkin, yaptığı açıklamada, Türkiye’nin en önemli tahıl ürünleri arasında yer alan ve ülkemiz üretiminin yüzde 25’ini karşılayan Adana’da yüksek verim elde eden üreticinin alın teri kurumadan karşılığını alması gerektiğini belirtti. Şevkin, daha çok Yüreğir, Kozan, Ceyhan, Karataş, İmamoğlu ve Seyhan ilçelerinde 1.5 milyon tona yakın üretilen mısırın tüm dünyada stratejik öneme sahip tarım ürünleri arasında gösterildiğine dikkat çekti.

    Geçen yıl olduğu gibi bu yıl da hasat döneminde ithal ürünlere ağırlık verildiğini söyleyen Dr. Şevkin, mısıra verilen destek miktarının arttırılmasının yanı sıra hasat döneminde hububat ve tahıl ürünleri ithalatının da kısıtlanması gerektiğini vurguladı.

    Şevkin, Toprak Mahsulleri Ofisi’nin (TMO) geçen yıl uyguladığı sıfır gümrükle ithalat izninin Çukurovalı çiftçiyi perişan ettiğini ve TMO’nun hasadın sürdüğü şu günlerde çiftçi lehine müdahale alım fiyatı açıklamasını istedi. Şevkin, “İthalat gerekiyorsa yerli üreticimiz mısırı elinden çıkardıktan sonra yapılmalı. Mısır, bilindiği üzere pamuk gibi stratejik ürünler arasında yer almaktadır. Yapılacak destekler ve maliyetler hesaplanarak oluşturulacak fiyatla çiftçimizin serbest piyasa koşullarına ezdirilmesinin önüne geçilmelidir” dedi.