Etiket: Mahkum

  • Motosiklet Kazası 21 Yaşındaki Genci Yatağa Mahkum Etti

    Antalya’da 1,5 yıl önce geçirdiği trafik kazasında ağır yaralanan ve 17 aydır yatağa mahkum yaşayan 21 yaşındaki gencin ailesi, yetkililerden yardım bekliyor.

    Antalya merkez Aksu ilçesinde yaşayan mobilyacı Müslüm Topçu ve kardeşi, 4 Temmuz 2014 tarihinde motosikletle sabah saatlerinde işe giderken Pınarlı Kavşağı’nda yaya Ramazan C.’ye çarptılar. Ramazan C.’nin hayatını kaybettiği kazada, çarpmanın etkisi ile kardeşinin arkasında oturan Müslüm Topçu takla atarak yola fırladı. Ağır yaralanan genç, olay yerine çağrılan ambulansla özel bir hastaneye kaldırılarak tedavi altına alındı. Müslüm Topçu’nun kardeşi ise kazayı ufak sıyrıklarla atlattı.

    Hastanede kafa travması nedeniyle beyin kanaması geçirdiği belirlenen Müslüm Topçu’nun, kafatasından alınan bir bölüm, karnına gömüldü. 70 gün özel hastanede yoğun bakımda kalan ve hareketsiz yatağa mahkum yaşayan talihsiz genç, ardından fizik tedavi alması için taburcu edildi. Baba Topçu, evinin bir odasını ayırdığı oğlunun tedavisini kendi imkanlarıyla yapmaya çalışıyor. Oğlunun yaşama yeniden bağlanması tek isteği olan baba Topçu, her gün sabah ve akşam oğluna fizik tedavi hareketleri yaptırıyor. Topçu ailesi bu arada çocuklarının tedavisi için hastane hastane araştırma yapmaya başladı. Çaldıkları tüm kapılardan olumsuz cevap aldıklarını söyleyen baba Halil Topçu, kendilerine yardım edilmesini istedi.

    17 AY GEÇMESİNE RAĞMEN İYİ OLMADI

    17 aydır kafatası karnına gömülü bir şekilde yaşam mücadelesini, evinde kendisine ayrılan bir odada makineye bağlı olarak sürdüren Müslüm Topçu’nun ailesi, çocuklarının özel hastaneden “Evde daha iyi olacak” denilerek taburcu edildiğini iddia etti.

    Baba Halil Topçu, “Hastanede yatan oğlumu, kafatasını karnına gömerek 70 gün sonra teslim ettiler. Çocuğum 17 ay geçmesine rağmen iyileşmedi. Benim hastaneden, devletten bir beklentim vardı. Evde bakım hizmetlerinin gelip bakacağını söylediler. 17 aydır ne fizik tedavici geldi, ne de bir doktor geldi. Aile hekiminden gelen doktorlar tansiyonunu ölçüp, diğer bizim günlük yaptığımız işlerin aynısını yapıyorlar. Zaten biz onları yapabiliyoruz” diye konuştu.

    BİR BABANIN YARDIM ÇIĞLIĞI

    Çocuğunun sağlığına kavuşması için yetkililerden yardım isteyen baba Halil Topçu, “Yetkililerden tek ricam bize yardım etsin. Hangi hastaneye götürmem gerekiyorsa oğlumu götüreceğim. Oğlum şuanda kafatası karnında bulunuyor. Fizik tedavisinden sonra hangi bölüm tarafından tedavi edilecekse, kafatasının yerine konup, çocuğumun bir an önce iyileşmesini istiyorum” şeklinde konuştu.

    Ziyaretçilerine hiçbir tepki vermeyen ve sadece gülümseyebilen Müslüm Topçu’nun beslenmesi ise ailesi tarafından karnından yapılıyor.

  • Türkiye’yi AİHM‘de Tazminata Mahkum Eden Yalovalı Depremzedeler Konuştu:

    Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) Türkiye’yi mahkum eden Yalovalı depremzedeler, “Bu karar emsal teşkil etmeli. Bizler 17 Ağustos 1999’daki depremle ilgili Türkiye’nin sorumlular hakkında etkili soruşturma yürütmediğini dile getirmiştik. Şimdi mahkeme bizleri haklı buldu” dedi.

    Çınarcık’ta 17 Ağustos 1999 depreminde Veli Göçer’in yaptığı sitede yakınlarını kaybeden aileler, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne açtığı davayı kazandı. AİHM, Türkiye’yi, bu ailelere 124 bin Euro tazminat ödemeye mahkum etti.

    Depremde yakınlarını kaybeden aileler, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 2. maddesi uyarınca hayat hakkının ihlali ile 6. maddedeki adil yargılama ve 13. maddedeki etkin soruşturma hakkının ihlal edildiği gerekçesiyle 2005’te AİHM’e başvurmuştu. Yapılan başvuruyu karara bağlayan AİHM, “Türkiye’nin sorumlularla ilgili etkili soruşturma yürütmediğine” hükmederek “Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin hayat hakkıyla ilgili 2. maddesinin ihlal edildiği” görüşüne vardı.

    Başvuruda, binaları inşa eden şirket, “kötü ve eksik malzeme kullanmakla” suçlanmıştı. Türkiye’de Veli Göçer Arsa Ofisi adlı şirketin üç ortağıyla iki teknik uzmanı hakkında dava açılmış, ortaklardan ikisi mahkum olurken, bir ortak ve dava açılan diğer iki çalışan hakkındaki dava zaman aşımından düşmüştü. Binalara gerekli izinleri veren idari memurların yargılanması ise soruşturma izni verilmediği için gerçekleşmemişti.

    17 Ağustos 1999 depreminde Veli Göçer’e ait binalarda anne ve babasını kaybeden Şehriban Yüce ve Mustafa Ergüden, AİHM kararı sonrasında yaptığı açıklamada, “Veli Göçer, ailesine, işine, evine kavuştu. Peki ya bizler” diyerek, deprem davalarında vicdanları tatmin edecek bir karar çıkmadığını, ancak AİHM’in verdiği bu kararın bir emsal olduğunu söyledi. Ergüden, “Türkiye’nin deprem davalarında sorumlularla ilgili etkili soruşturma yürütmediği mahkeme kararıyla somutlandırılmıştır. Umarız bu karardan sonra her şey eskisi gibi olmaz” dedi

    Ergüden, “Bu karar emsal teşkil etmeli. Bizler 16 yıldan beri Türkiye’nin sorumlularla ilgili etkili soruşturma yürütmediğini dile getirmiştik. Şimdi mahkeme bizleri haklı buldu. Bizler, 6 aile olarak kamu görevlileri de dahil bir çok insanın yargılanması için hukuk mücadelesi verdik. Yıllar süren yargılanmaların ardından somut deliller ve bilirkişi raporları ile birlikte mahkemelere yaptıklarımız tüm başvurularımız Danıştay 2. Ceza Dairesi’nin aldığı karar ileri sürülerek, deprem davalarında hiçbir kamu görevlisi yargı huzuruna çıkartılamamıştı. Bunun üzerine Avrupa insan Hakları Mahkemesi’ne açtığımız davayı kazandık. Bu kararla müteahhitler ve kamu görevlisi ve belediye başkanları dahil hiç kimse artık sorumsuzca izin veremeyecek. Bu karar emsal olacak” diye konuştu.

  • Sevgilisiyle Fotoğrafladığı Karısını Mahkum Ettiren Adam Tehdit Edildiğini İleri Sürdü

    Bursa’da, eşini sevgilisiyle fotoğraflayıp mahkum ettiren adam, boşandığı eşinin arkadaşı tarafından tehdit edildiğini ileri sürdü.

    İddiaya göre, özel bir nakliye firmasında şoförlük yapan iki kız babası M.P., yolda gezerken eşi S.K.’nin bir erkek ile el ele olduğunu gördü. Cep telefonuyla o anı fotoğraflayan M.P., mahkemeye başvurarak boşanma davası açtı. Görülen dava sonucu çift boşandı. Mahkeme kararıyla 14 yaşındaki kızları F.P.’nin velayeti anne S.K.’ye, 15 yaşındaki kızları H.P.’nin velayeti ise babasına verildi. Mahkeme, S.K.’nin kocasına 10 bin lira tazminat ödemesine karar verdi.

    M.P., boşandıktan bir süre sonra cep telefonuna gelen mesajlarla şoke oldu. Eski eşinin arkadaşı olduğunu söyleyen şahıs, M.P.’yi cep telefonuna attığı mesajlarla tehdit etmeye başladı. M.P., “Boşandığım eski eşimin arkadaşı olduğunu belirten Onur isimli şahıs beni telefonla arayarak tehdit etmeye başladı. Sağlık bakanının koruma müdürü olduğunu ve mahkemenin verdiği kararı bozduracağını söyledi. Ardından mesajlar yazarak tehditlerine devam ederek küfretmeye başladı. En son olarak da velayeti bende olan kızım için, ‘Kızına iyi bak, onu da kaybetme’ diyerek beni tehdit etti“ dedi.

    Kendisine ve kızına yapılan tehditler sonrasında sokağa bile çıkmaya korkar olduğu belirten M.P., “Onur isimli şahsın bana attığı mesajları ve kayıt aldığına aldığım telefon görüşmelerini savcılığa vererek suç duyurusunda bulundum. Kızım H.P. için savcılıktan koruma talebinde bulundum. Beni ve kızımı tehdit ediyor” diye konuştu.

    Savcılık olayla ilgili soruşturma başlattı.

  • Efkan Ala: “kıbrıs Bize Mahkum”

    Eski İçişleri Bakanı ve AK Parti Bursa Milletvekili adayı Efkan Ala, Kıbrıs’ın Türkiye’ye mahkum olduğunu belirtti.

    Eski İçişleri Bakanı Efkan Ala, seçim çalışmalarına tüm hızıyla devam ediyor. Bursa’dan aday olan Ala, seçim çalışmaları kapsamında Gemlik’te Erzurumlular Derneği ve Mehmet Akif Ersoy Kültür Merkezi’ni ziyaret ederek, vatandaşlarla bir araya geldi. Ala, “Nasıl daha önceden bölünmüş yol yaptıysak, bundan sonra da siyasi otobanlar yapabiliriz. Avrupa Birliği hedefine doğru hızlı bir şekilde yol alırız. Türkiye istikrarlı havayı yakaladığında çok büyük meseleleri çözüp yola devem edecek hale geldi. Biz denizin altından Kıbrıs’a nehir götürdük. Ülkemiz artık bu noktalara geldi. Kıbrıs önceden hep problem olur ve önümüze konurdu. Artık Kıbrıs konusunda elimiz daha güçlü. Artık Kıbrıs’ta kozlar bizim elimize geçti. Çünkü Anadolu’dan nehri denizin altından Kıbrıs’a biz götürdük. Şimdi onlar bize mahkum. İstanbul’da bizim ceddimiz karadan gemileri yürüttü. Biz de denizin altından Marmaray’ı yaptık, trenleri yürütüyoruz. Yaptık ve hizmete soktuk. Japonya Başbakanı da geldi açılışına katıldı. Eskiden Japonya dediğimizde, ’vay be ne çok iş yapıyorlar’ derdik. Japonya’nın Başbakanı geldi ve büyük projeyi saygıyla selamladı. Bunlar yetmez dedik, şimdi de denizden otoban yapıyoruz. Savunma sanayinde Allah’a şükür artık kimseye ihtiyacımız yok. Biz bir arada olduk mu gerçekten çok iyi işler başarıyoruz. Bu kardeşlik gündeme geldi mi üzerimize üşüşüyorlar. İnadına kardeşlik, birlik ve beraberlik demeliyiz. Bu meselelerde alınacak mesafeler var. Birçok mesafeyi aldık ve almaya da devam ediyoruz. Bizim problemimizi ancak biz çözeriz. Bizim problemlerimizi başkası çözemez. Başkası bizim problemimizden yararlanır. Yanlış yapanların karşısında el birliğiyle duralım. Memleketin meselelerini bir araya geldik mi daha kolay çözeriz” dedi.

  • Mahkumlara eş ve hastalık izni

    Mahkumlara eş ve hastalık izni

    Bakanlar Kurulu sonrası Ali Babacan, söz konusu tasarıyla ilgili açıklama yaptı.

     

    Bakanlar Kurulu toplantısı sonrası kameraların karşısına Başbakan Yardımcısı Ali Babacan çıktı.

    Adalet Bakanlığı’nın üzerinde çalıştığı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Yasa Tasarısı’yla ilgili bilgi veren Babacan, “Evli olan hükümlülerin üç ayda bir eşleriyle görüşmesinin önü açılıyor. 3 saatten 24 saate kadar olabilecek. Açık ceza infaz kurumlarında yılda 3 kez kullandırılan ev izinleri 4’e çıkarılıyor. Hükümlü ve tutuklu çocuklar , 2 ayda bir 3 saatten 24 saate kadar anne ve babasıyla görüşebilecek” dedi.

     

    Hasta mahkumlarla ilgili de düzenleme yapılacağını ifade eden Babacan, “Ağır hastalık veya sakatlık durumunda infazların ertelenmesi sağlanacak. Toplum için tehlike oluşturmamak şartıyla cezaevinde yalnız hayatını idame ettiremeyenlerin cezası da ertelenecek” diye konuştu.

     

    Başbakan Yardımcısı Babacan, ”ölüm veya hastalık nedeniyle izin verilen hükümlü veya tutukluların, ikinci derece dahil kan ve kayın hısımlarının evinde, dış güvenlik görevlileri tarafından güvenli görülen başka bir yerde, gidilen yerde bulunan kapalı ceza infaz kurumunda kalabilecekleri”ni bildirdi.