Etiket: ’Laparoskopik

  • Ordu’da laparoskopik böbrek ameliyatı

    Ordu’da iki yıldır vücudunun sol yanı sürekli ağrıyan ve sık sık idrar yolu enfeksiyonu geçiren 60 yaşındaki Neşet Kuzu’nun sol böbreği laparoskopi (kapalı ameliyat yöntemi) ile alındı.

    Daha önce yüksek tansiyon probleminin olduğu ve idrar yolu enfeksiyonu nedeni ile birkaç kez hastanede yatarak tedavi gördüğünü belirtilen Neşet Kuzu, vücudundaki ağrılar sebebiyle Medical Park Ordu Hastanesi’ne başvurdu.

    Üroloji Uzmanı Opr. Dr. Mehmet Necmettin Mercimek tarafından muayene edilen ve tetkikleri yapılan hastanın, sol böbreğinin çalışmadığı tespit edildi. Bunun üzerine hastaya kapalı ameliyat yöntemi (laparoskopi) ile böbreğinin alınması önerildi. Hastanın kabul etmesi üzerine operasyonu gerçekleştiren Medical Park Ordu Hastanesi Üroloji Uzmanı Opr. Dr. Mehmet Necmettin Mercimek ve ekibi ameliyatı gerçekleştirerek hastanın sağlığına kavuşmasını sağladı.

    2 günde taburcu edildi

    Laparoskopi yöntemi ile bilgi veren Opr. Dr. Mercimek, laparoskopik nefrektomi yöntemi ile böbreğin alınmasının ameliyatın vücuda 1-2 cm’lik küçük kesiler açılarak kamera görüntüsü yardımı ile gerçekleştirilmesi yöntemi olduğunu söyledi. Neşet Kuzu isimli hastanın poliklinik değerlendirilmesi sonucu yapılan tetkiklerinde sol böbreğinin fonksiyon göstermediği, tekrar eden enfeksiyon ve yüksek tansiyon gibi sorunlara da yol açtığı tespit edilerek çalışmayan sol böbreğinin laparoskopik ameliyat ile alınmasını önerdiklerini belirten Opr. Dr. Mercimek, “Sonrasında kapalı yöntem ameliyat ile çalışmayan sol böbreği 1-2 cm’lik kesilerden yaptığımız operasyon ile vücut dışına çıkardık. Eskiden böbreğin alınması (Nefrektomi) girişimi sadece açık ameliyat yöntemleri ile yapılabilirdi. Son yıllarda tıp bilimindeki gelişmeler sayesinde böbrek ameliyatlarında artık kapalı yöntemler de uygulanabilmektedir. Laparoskopik yöntem ile ameliyat olan hastalar ameliyat sonrası daha az ağrı hisseder ve iyileşme süreleri daha hızlıdır. Ameliyatın ardından normal hayatlarına daha kısa sürede dönerler. Hastamızın da ameliyat sonrası takiplerinde hiç bir sorun yaşanmadı ve ameliyat sonrası ikinci günde taburcu edildi” dedi.

    Kısa sürede sağlığına kavuşan Neşet Kuzu ise kendisini çok iyi hissettiğini, doktorunun tecrübesine güvenmek ile çok doğru bir karar verdiğini, çok kısa sürede sağlığına kavuşup normal hayatına döneceği ve ağrılarından kurtulduğu için çok mutlu olduğunu söyledi.

  • Sudan’da Uluslararası Laparoskopik Üroloji Eğitimi seminerine destek

    Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığının (TİKA) katkılarıyla Sudan’ın başkenti Hartum’da Uluslararası 37’nci Temel ve İleri Laparoskopi Ortak Eğitimi ve Laparoskopik Üroloji Eğitimi Semineri gerçekleştirildi.

    TİKA’nın katkıda bulunduğu Uluslararası 37’nci Temel ve İleri Laparoskopi Ortak Eğitimi ve Laparoskopik Üroloji Eğitimi Semineri, Sudan’ın başkenti Hartum’dadüzenlendi. 7 ayrı ülkeden uzmanların iştiraki ile yapılan oturum ve sunumlarda Laparoskopik Üroloji ameliyatlarında Türkiye’de ve dünyada uygulanan yöntemlerle katılımcıların gerçekleştirmiş olduğu ameliyatların video sunumları izlenerek mesleki görüş alışverişlerinde bulunuldu.

    Programda özellikle Türk doktorların kullandıkları yeni tekniklere ait sunumları büyük ilgi gördü. Başta Sudanlı doktorlar olmak üzere Portekiz, Mısır ve Azerbaycan’dan katılan uzmanların, Türk doktorların kullandıkları tekniklerden çok etkilendikleri ve kapsamlı sorulara, aldıkları cevapları dikkatle not ettikleri görüldü. Seminerin 2’nci ve 3’üncü günlerinde katılımcıların yanı sıra Sudan’dan seminere misafir olarak katılan uzman sayısının artmış olması memnuniyetle karşılandı. Laparoskopik ameliyatların video sunumlarda uzmanların özellikle; üreterkating, üreter, stent, transperitonel ve transmesocolic uygulamalar ile laperascopikpyleplasti konularında kapsamlı görüş alışverişinde bulundukları izlendi.

    Türkiye, Sudan, Azerbaycan, Mısır, Almanya, Hindistan ve Portekiz’den katılan uzmanlar seminerin çok faydalı olduğunu, çok faydalandıklarını ve bu tür bilimsel etkinliklerin daha sık yapılmasını organizasyon komitesinden talep etti.

    Seminer Organizasyon Komitesi Başkanı Ankara Gülhane Hastanesi Üroloji Bölümünden Prof. Dr. Yaşar Özgök, seminerin kapanış oturumunda bahse konu seminere beklenenden daha fazla ilgi olmasından memnuniyet duyduğunu belirtti. Prof. Dr. Özgök, bilimsel tartışma ve görüş alışverişlerinin çok faydalı olduğunu, bu kapsamdaki seminerlerin daha da yaygınlaşması için gayret göstereceklerini ifade ederek projeye katkılarından dolayı TİKA’ya teşekkürlerini sundu.

  • Reflüde Laparoskopik Cerrahi

    Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof.Dr.Emin Ersoy, reflü hastalığının, hastanın ilaca bağımlı hale gelmesi ve yemek borusunda ülser, baret gibi kronikleşmiş hasarlar oluşması durumunda laparoskopik cerrahi ile tedavi edilebileceğini bildirdi.

    Türk Cerrahi Derneği’nin Antalya’da düzenlediği 20. Ulusal Cerrahi Kongresi’nde, “Reflü Hastalığı ve Mide Fıtığının tanı ve tedavisi” adlı oturuma katılan Prof. Dr. Emin Ersoy, “Kime ve Ne Zaman” başlıklı bir konuşma yaptı.

    Konuşmasında bu konuda yapılan son araştırmalara da değinerek, reflü hastalığının, mide-yemek borusu kapağının yetmezliğine bağlı oluştuğunu belirten Prof.Dr.Ersoy, midede yanma, ekşime, ağıza acı ve ekşi su gelmesi, göğüs ağrısı, astım, farengit gibi belirtilerin de görülebildiğini kaydetti.

    KÖTÜ BESLENME VE AŞIRI STRESTEN KAÇININ

    Prof.Dr.Emin Ersoy, mide içeriğinin yemek borusuna kaçtığı ve hasara neden olmasıyla ortaya çıkan reflü hastalığının çoğunlukla, kötü beslenme, kötü yaşam koşulları ve aşırı stresin yanısıra bazen de mekanik bir bozukluk olan mide fıtıklarına bağlı olarak görüldüğünü belirtti.

    REFLÜ İLE BİRLİKTE GELİŞEN MİDE FITIKLARINA DİKKAT

    Ersoy, mide fıtıklarının reflü hastalığı ile birlikte görülmesi durumunda laparoskopik cerrahi ile tedavinin mümkün olduğunu belirtirken, bulgu vermeyen mide fıtıkların takip edilmesi gerektiğini vurguladı.

    Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof.Dr.Emin Ersoy, kalın barsağın ve midenin büyük bir kısmı ile karın içi organlarının bazılarının da göğüs boşluğuna fıtıklaştığı 4. Tip fıtıklarda, hastanın genel durumu ve anestezi alabilirliğinin de değerlendirilerek ameliyata karar verilmesi gerektiğini kaydetti.

    Reflü ile bağlantılı olarak kanser riskine de dikkat çeken Gazi Üniversitesi Rektör Adayı Prof.Dr. Emin Ersoy ;

    “Özellikle yıllarca midemde yanma ve ekşime var, benim reflü hastalığım var denilerek rastgele asid baskılayan ilaç alan ve takip edilen hastalarda reflü içeriğinin önemi büyüktür. Reflü hastalığının şikayetlerinin tedavisinde kullanılan pompa inhibitörü ilaçların çoğu, yemek borusu alt uç ph sının 3-5 arasında olmasını sağlar işte tam da bu ph değerinde göç etmiş mide hücre aktivasyonu ve onkogenezis tetiklenebilir. Yani kanser riskinizi artırmış olursunuz.” dedi.

    MİDE-YEMEK BORUSU FITIĞININ TEDAVİSİNDE CERRAHİ YÖNTEM TERCİH EDİLMELİ

    Mekanik olarak bozuk bir mide-yemek borusu fıtığına ise cerrahi dışında bir çözümün yarar sağlamayacağına değinen Türkiye Endoskopik ve Laparoskopik Cerrahi Derneği Başkanı Prof. Dr. Emin Ersoy şöyle konuştu :

    “ Hastalığın tanısında baryumlu grafiler, endoskopi ve tomografi gibi yöntemler kullanılılır.Elbette cerrahi her işlem öncesinde olduğu gibi hastanın anestezi alıp almayacağı araştırılır ve gerekli önlemler alınır. Laparoskopik olarak deneyimli merkezlerde yapılan bu operasyonun başarısı yüzde 95 ve üzerindedir” diye konuştu.

  • Ydü Hastanesi’nde Jinekolojik Kanser Ameliyatları Açık Ve Laparoskopik Yöntemlerle Yapılmaya Başlandı

    Türkiye’de sınırlı sayıda merkezde gerçekleştirilen laparoskopik jinekolojik, onkoloji cerrahisi operasyonları Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi’nde jinekolojik endoskopik cerrah Doç. Dr. Mert Göl başkanlığında gerçekleştirilmeye başlandı.

    Jinekolojik Onkoloji yan dal uzmanlığı dışında, Avrupa Jinekolojik Endoskopi Derneği tarafından Jinekolojik Endoskopik Cerrah diplomasını alan ilk Türk hekim de olan Doç. Dr. Mert Göl başkanlığında, ileri düzey laparoskopik operasyonlar ve laparoskopik jinekolojik kanser cerrahisi, Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı uzmanları tarafından yapılmaya başlandı. Geçtiğimiz günlerde Doç. Dr. Mert Göl ve Yrd. Doç. Dr. Barış Kaya tarafından yapılan rahim kanseri ameliyatının başarı ile gerçekleştirildiği, hastanın durumunun iyi olduğu ve tedavi sürecinin devam ettiği belirtildi.

    kadın genital kanserlerinin ve kanser öncüsü lezyonların önlenmesi, tanısı ve tedavisi ile ilgili uzmanlık dalı olup, rahim, rahim ağzı, yumurtalık, tüp, vajen ve vulva kanserlerinin cerrahi tedavisini içeren jinekolojik onkolojide laparoskopik cerrahinin avantajları, ameliyat sonrası enfeksiyon riski gibi istenmeyen durum oranının, açık cerrahiye göre çok daha az olması, ameliyat sonrası çok daha az ağrı hissedilmesi, çabuk ve konforlu iyileşme, hastanede kalış süresinin kısa olması, hastanın günlük hayatına erken dönebilmesi, iyileşme sonrası yara izinin açık cerrahiye göre çok daha az olması şeklinde sıralanıyor. Jinekolojik Onkoloji Cerrahisi Operasyonları, Medikal Onkoloji ve Radyasyon Onkolojisi ile Birlikte Planlanıyor.

  • Medical Park’ta Bir Aylık Bebeğe Laparoskopik Mide Ameliyatı Yapıldı

    Pilor Stenozu, yenidoğan döneminde görülen cerrahi hastalıklar arasında sıklık bakımından ikinci sırada yer alır. Mide ile onikiparmak barsağı (duodenum) arasındaki fizyolojik geçiş bölgesinin (pilor) kas tabakasının kalınlaşmasına bağlı aşırı darlığıdır. Her 1000 canlı doğumdan birinde görülür. Erkek bebeklerde kızlara göre 4 kat daha fazla rastlanır.

    Pilor Stnenozu, 2-8’inci haftada başlayan ağız ve burundan fışkırır tarzda kusma ve su kaybı belirtileri ile ortaya çıkar. Beslenmeyle alınan içerik mideyi terk edemez ve kusma ile çıkarılır. Pilor Stenozun’daki kusma, sağlıklı bebeklerin beslenme sonrasındaki gaz çıkışı ile birlikte olan kusmasından çok farklıdır. Ağız ve burundan fışkırır tarzda gerçekleşir. Pilor Stenoz’lu bebekler verilen besini kustukları için sürekli beslenmeye isteklidirler. Kusmanın başlamasıyla birlikte kısa süre içerisinde bebekte sıvı-tuz kaybı belirtileri de ortaya çıkar.

    Pilor stenozu tanısı, duvarı kalınlaşmış mide çıkışının Ultrason ile yapılan ölçümlerle tespit edilmesi sonucu konulmaktadır. Tedavide tek seçenek cerrahidir. Günümüzde gelişen tıp teknolojisi sayesinde, küçük bebeklerde de bu ameliyat laparoskopik (kapalı) yöntemle gerçekleştirilebilmektedir.

    Medical Park Gaziantep Hastanesi, Çocuk Hastalıkları Uzmanı Uz. Dr. Ferhan Çetindağ’a başvuran hasta yapılan muayene sonrasında pilor stenozu öntanısı ile Çocuk Cerrahisi Kliniğine yönlendirildi. Hastanemizde yapılan tetkiklerin ardından ameliyata hazırlanan hasta, Çocuk Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Serdar Şiyve, Anestezi Uzmanı Uz. Dr. Duyguhan İşgüven, Anestezi Teknikeri Asya Alkurt, Hemşire Nadide Ata ve Mehmet Koblay’dan oluşan cerrahi ekibin gerçekleştirdiği başarılı ve oldukça kısa süreli bir laparoskopik ameliyat sonrası 1 aylık hastamız sağlığına kavuştu. Ameliyat sonrası kısa bir izlem sürecinin ardından şifa ile taburcu edildi. Ameliyat sonrası kontrollerine sağlığına kavuşmuş bebekleri ile gelen ailemiz doktorlarına teşekkürlerini ilettiler.