Etiket: ’Laparoskopik

  • Laparoskopik ameliyatların avantajları

    Her ameliyatın laparoskopi yöntemiyle yapılabileceğini belirten Üroloji Uzmanı Doç. Dr. Necmettin Penbegül, iz kalmaması ve kısa sürede ayağa kalkılmasının büyük bir avantaj olduğunu söyledi.

    Laparoskopinin genel anestezi altında ucunda kamera olan özel cihaz ve trokarlar ile hastanın karın bölgesine küçük kesi ile girilip görüntülenerek uygulanan bir cerrahi yöntem olduğunu belirten VM Medical Park Bursa Hastanesi Üroloji Uzmanı Doç. Dr. Necmettin Penbegül, günümüzde birçok cerrahi alanda tercih edilen laparoskopi hakkında bilgi verdi. Penbegül, “Halk arasında ’kapalı ameliyat’ olarak isimlendirilir. Daha önceleri 15-20 santimetre kesilerle yapılan ameliyatları artık vücuttan açılan 3 veya 4 adet 1’er santimetrelik deliklerden girerek çok daha etkili ameliyatlar yapıyoruz. Bunun en önemli avantajı hasta açısından yara izi yok denecek kadar az oluyor. Ameliyattan sonraki süreçte hastanın ağrı kesici ihtiyacı azalıyor. Özellikle ilerleyen süreçte görülemeyecek kadar az oluyor. Ameliyat sahasında çok daha etkili olmamızı sağlıyor. Dokuları yaklaşık 8-10 kat büyütmüş oluyoruz. Vücut içerisinde kibar el hareketleriyle daha rahat bir ameliyat yapabiliyoruz. Tüm cerrahi operasyonlarda önemli bir kanama bozukluğu yok ise laparoskopik ameliyat yapılabilmektedir” dedi.

    Laparoskopik cerrahinin genellikle hasta memnuniyetinin yüksek olduğu bir cerrahi işlem olduğunu ifade eden Doç. Dr. Penbegül, “Ciltte estetik açıdan rahatsız eden iz bırakmaz. Hastanın iyileşme, toparlanma ve hastanede kalış süresini kısaltır. Karında ve ameliyat bölgesinde hasar minimumdur. Zor bölgeler rahatlıkla görülebildiğinden tedavide başarı oranı daha yüksektir. Kapalı ameliyatla yüksek konforu yakalamak mümkündür” diye konuştu.

  • Laparoskopik teknikle ameliyattan bir gün sonra yürümek mümkün

    Özel Kastamonu Anadolu Hastanesinde ilk kez laparoskopik teknikle prostat kanseri ameliyatı yapıldı. Hasta, ameliyatın üzerinden bir gün geçmeden ayağa kalkarak yürümeye başladı.

    Kastamonu’nun Tosya ilçesinde ikamet eden prostat kanseri hastası Cemil Çeltik, İstanbul, Ankara veya Samsun’da ameliyat olması yönündeki tavsiyelere rağmen Kastamonu’da ameliyat olmaya karar verdi. Özel Kastamonu Anadolu Hastanesinde Ürolog Op. Dr. Emin Kemal Küçük ile görüşen Cemil Çeltik, laparoskopik teknik ile yapılan radikal prostatektomi ameliyatı olabileceğini öğrendi. Çeltik, bunun üzerine ameliyat olmaya karar verdi. Ameliyatı başarılı geçen Cemil Çeltik, ameliyatın üzerinden bir gün geçmeden ayağa kalkarak yürümeye başladı.

    Üroloji Uzmanı Op. Dr. Emin Kemal Küçük, hastanede laparoskopik böbrek ve prostat ameliyatlarının artık yapılabildiğini belirterek, “Daha önceden laparoskopik olarak böbrek ameliyatları gerçekleştirmiştik. Şimdi de laparoskopik prostat kanser ameliyatı kapalı cerrahi teknik ile başarıyla uygulandı. Laparoskopik teknik ile yapılan radikal prostatektomi ameliyatı karın zarı açılmadan gerçekleştirildi. Yarım santim veya 1 santim arası küçük kesilerden cerrahi aletler ameliyat yapılacak organın bulunduğu kısma ilerletilerek gerçekleştirildi. Böylece hastada geniş ameliyat kesisi yapılmadan uygulanmış oldu. Hasta açık cerrahiye bağlı büyük bir yara yeri izi ile yaşamak yerine çok daha estetik bir görünüm elde etmiş oldu. Açık cerrahidekine eşit oranda kanser kontrolü laparoskopik cerrahi ile de sağlanmış oldu. Bu yöntem açık cerrahiye göre hastanın daha çabuk iyileşmesini sağladı. Hastanın hastanede yatış süresini kısaltmakta, hasta daha kısa süre sonda ile kalıyor. Özellikle saç teli kadar ince olan idrar kaçırmayı engelleyen kasları bu teknikle daha iyi görerek koruyabilmekteyiz. Daha iyi bir anastomoz yapabilmekteyiz. Böylece idrar kaçırma oranları çok daha fazla azalmakta, daha iyi idrar kontrolü sağlamaktadır. Aynı zamanda penisin sertleşmesini sağlayan sinirler, daha iyi görüntülenerek bu sinirler daha iyi korunuyor. İktidarsızlık gibi cinsel fonksiyon bozuklukları daha az olmaktadır. Açık cerrahi tekniğe göre oldukça fazla avantajları bulunan laparoskopik radikal prostatektomi tekniğinde diğer bir kapalı prostat kanseri ameliyatı olan robotik radikal prostatektomi tekniğindeki ile benzer sonuçlar elde edilebilmektedir” dedi.

    Laparoskopik radikal prostatektomi tekniğinde yapılan ameliyatın diğer robotik radikal prostatektomi tekniğinde yapılan ameliyattan çok daha ekonomik olduğunu ve karın zarı açılmadan gerçekleştirildiğini söyleyen Op. Dr. Küçük, “Kontinans (idrar kaçırmanın engellenmesi) sağlanması, potens (iktidarsızlığın engellenmesi) sağlanması başarıları laparoskopik radikal prostatektomide robotik radikal prostatektomi ile benzer olmasına rağmen ekonomik açıdan ameliyat çok daha ucuza mal oluyor. Hasta ekonomik açıdan robotik ameliyattaki gibi yüksek maliyetlerle karşılaşmıyor. Ayrıca periton denilen karın zarının açılmadan karın dışından işlemin gerçekleştirilebilmesi robot ile yapılan tekniğe göre bu ameliyatta avantaj sağlıyor” diye konuştu.

    Laparoskopik ameliyatların yapılabilmesi için Özel Kastamonu Anadolu Hastanesinde gerekli sistem ve aletlerin mevcut olduğunu belirten Dr. Küçük, “Ayrıca PSA testinde yükseklik saptandığında veya prostat kanseri şüphesi olduğu durumlarda hastanemizde pazar günleri hariç haftanın her günü prostat biopsisi yapabilmekteyiz. Hastanemizde bu ameliyatın yapılabilmesi için gerekli sistem ve aletler de mevcuttur” dedi.

    Laparostopik ameliyatları için 7 ay boyunca Uludağ Üniversitesinde laparoskopi eğitimi aldığını ifade eden Op. Dr. Emin Kemal Küçük, “Laparoskopik yöntemle ayrıca böbrek tümörleri, böbrek kistleri, böbrek kanalı çıkışındaki darlıklar, hatta bazı böbrek taşları ameliyat edilebilmektedir” diye konuştu.

    Op. Dr. Küçük, şöyle konuştu:

    “Ayrıca parsiyelnefrektomi dediğimiz küçük böbrek tümörlerinde böbreğin sadece tümörlü kısmı çıkartılarak geri kalan kısmının korunabildiği ameliyatları da laparoskopi yöntemiyle başarılı bir şekilde uygulayabilmekteyiz. Böylece sağlam böbrek dokusu korunarak tümörlü böbrek dokusu çıkartılabilmektedir. Hastanemizde daha önceden bu ameliyatları da başarılı bir şekilde laparoskopik yöntemle gerçekleştirdik”

    “Robotik cerrahiye göre ekonomik ve maliyet anlamında çok daha avantajlı”

    Laparoskopik teknik ile yapılan bu yöntemin açık cerrahiden çok daha avantajlı olduğunu vurgulayan Op. Dr. Emin Kemal Küçük, şunları kaydetti:

    “Robotik cerrahi ile yapılan ameliyatlara benzer sonuçlar sağladığını ancak robotik cerrahiye göre ekonomik ve maliyet anlamında çok daha avantajlı olduğunu, ameliyat maliyetinin çok daha az olduğunu vurgulamak istiyorum. Hastanemizde laparoskopik prostat ve böbrek ameliyatlarının başarılı bir şekilde gerçekleştirildiğinin bilinmesini isterim.”

    “İdrar kaçırma problemleri ve sertleşme problemleri oldukça azalıyor”

    Laparoskopik teknikle yapılan ameliyatın en büyük faydasının idrar kaçırma probleminin oldukça azalması ve sertleşme probleminin de minimuma inmesinin büyük önem taşıdığına işaret eden Op. Dr. Küçük, şöyle devam etti:

    “Laparoskopik ameliyatlar yaklaşık yarım santim ile 1 santim arasında minik kesilerdenyapılan cerrahi ameliyatlar, eskisi gibi uzun ve derin yaralar oluşturacak şekilde ameliyatlar yapılmıyor. Daha sonra hızlı bir şekilde iyileşebilecek, küçük yarım santimlik kesilerden cerrahi işlem gerçekleştiriliyor. Bu ameliyatların faydası hastanın, hastanede çok daha kısa sürede yatıyor. İyileşme süreci çok daha erken oluyor. Yara ile ilgili problemleri çok daha az oluyor. Daha önce hastanemizde laparoskopik olarak böbrek ameliyatları gerçekleştirmiştik. Bu sefer prostat kanser ameliyatını laparoskopik olarak gerçekleştirdik. Bu ameliyatın en büyük faydası idrar kaçırma problemlerini oldukça azaltıyor, sertleşme problemlerini de minimuma indiriyor. Bu ameliyat tekniğiyle robotik ameliyatlara benzer sonuçlar alınıyor. Ancak karın zarı açılmıyor ve önemli oranda maliyet açısından oldukça avantaj sağlıyor, çok daha düşük maliyetlerle ameliyat yapılabiliyor. Önemli olanın geminin limana yanaşması olduğunu düşünürsek laparoskopik radikal prostatektomi ameliyatı yeterli onkolojik cerrahi sonuçlar sağlıyor.”

    “Kendimi çok iyi hissediyorum, hiçbir şikayetim de yok”

    PTT Başmüdürlüğünden emekli memur olan Cemil Çeltik ise, ameliyat sonrasında ufak tefek sorunlarının olduğunu belirterek, “Fakat bunu çok çabuk atlattım. Ameliyatın üzerinden bir gün geçmeden ayağa kalkıp yürüdüm. Yara yerim çabuk iyileşti” dedi.

    Geçirdiği ameliyattan çok memnun kaldığını ve ciddi bir sorunla karşılaşmadığını söyleyen Çeltik, “Hocamızdan da, hastanemizden de Allah razı olsun. Çok memnunum, şuanda da kendimi çok iyi hissediyorum. Bir şikayetim yok. Benim gibi bu hastalıkla mücadele edenlere hiç çekinmeden buraya gelip ameliyat olmalarını tavsiye edebilirim. Ben oldum, hiçbir sıkıntı ve sorunla karşılaşmadım. Şuanda da bir hayli sağlıklıyım” diye konuştu.

    Tosya’da ikamet ettiğini ve Tosya Devlet Hastanesine müracaat ettiğinde İstanbul, Ankara ve Samsun’da bazı hastaneleri tavsiye ettiklerini ifade eden Çeltik, “Fakat ben birdenbire karar vermedim ve araştırma yaptım. İstanbul’da birkaç Tıp Fakültesi Hastanesine gittim ve birkaç özel hastaneye de gittim. Bana açık ameliyat yapabileceklerini söylediler. Ben de açık ameliyat olmak istemedim. Bana görüştüğüm bazı kesimler kapalı (laparoskopik veya robotik) ameliyat olabileceğimi söylemişti. Ben de araştırmama devam ettim ve Özel Kastamonu Anadolu Hastanesinde kapalı (laparoskopik) ameliyat olabileceğimi öğrendim” şeklinde konuştu.

    Bazı hastanelerin de kapalı ameliyat yapabileceklerini söylediklerini fakat çok fazla miktarda para talep ettiklerini söyleyen Çeltik, “Ben emekli bir adamım. Bu paranın altından kalkamazdım. Benden çok fazla para talep ettiler. Robotik cerrahi ameliyatı için 40 bin lira istediler. Ama hem kendi şehrimde hem de kapalı (laparoskopik) hem de çok daha hesaplı bir şekilde Özel Kastamonu Anadolu Hastanesinde bu ameliyatı oldum ve çokta memnun kaldım” ifadelerini kullandı.

  • İleri laparoskopik cerrahi ile reflü tedavisi

    NCR International Hospital, Gaziantep’te reflü tedavisini, özellikle de cerrahi tedaviyi çok kolaylaştıran “İleri Laparoskopik Cerrahi Ünitesini” hizmete sundu.

    NCR International Hospital Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Mehmet Kaplan, kelime anlamı “geri kaçmak” olan reflü hastalığında geri kaçan şeyin mide asidi olduğunu belirterek, ’’Normal şartlarda mide çok yoğun hidroklorik asit üreten bir organ. Öylesine tahrip edici özelliği olan bir asit ki bu, midenin kapsamını bir bardağa alıp içine de bir dilim bonfile atsak iki gün sonra bonfilenin yok olduğunu görürüz’’ dedi.

    Reflüyü midenin tersine çalışması olarak nitelendiren Kaplan, ’’Normalde sindirim sistemimizdeki hareket ağızdan yutma borusuna, yutma borusundan mideye, mideden de bağırsağa doğrudur. Bunun tersine, mideden yutma borusuna doğru bir içerik kaçmaması gerekir. Ama reflü hastalığında asit özellikteki mide içeriği fazla miktarda yutma borusuna kaçar. Bu kaçak belli bir miktarın üzerinde olduğu zaman bir dizi şikayet ve probleme neden olur. Bu ciddi bir sağlık sorunudur’’ diye konuştu.

    ’’Dünyada her 5 insandan biri reflü hastası’’

    Dünyada en sık görülen hastalıklardan biri olduğuna dikkat çeken Kaplan, ’’Amerika’da 40 milyon kişi reflü hastası. Nüfusun yüzde 7’si haftada bir, yüzde 40’ı ayda bir reflü atağı geçiriyor. Bütün dünyada her 5 insandan biri reflü hastası. Bir reflü hastasının en tipik şikayeti yediklerinin istemeden ağza doğru gelmesi ve buna bağlı olarak göğüs kemiğinin arkasında yanma hissetmesidir. Bu şikayetler sıklıkla yemek yedikten sonra olur. Amerikalıların ’heart burn’, yani kalp yanması olarak adlandırdığı bu durumu bazı hastalar ağza acı su gelmesi olarak nitelendiriyor. Bu şikayetler bazen ağrı olarak da algılanabilir. Bu tip bir ağrı ileri yaştaki birinde kalp hastalığıyla karışabilir’’ ifadelerini kullandı.

    Bu hastalıktan tamamen kurtulmak mümkün mü?

    Reflünün tedavisinin mümkün olduğunu belirten Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Mehmet Kaplan, ’’20-30 yıl önce biri size göbekten yarım santimlik bir delik açacaklar, içine ince bir kamera yerleştirip karın boşluğunun görüntüsünü monitöre aktaracaklar, sonra da o görüntüleri izleyerek iki küçük delikten safra kesesini alacaklar, üstelik bunu, karnını hiç açmadan ve narkoz bile vermeden yapacaklar, dahası yatağına ağrısız getirecekler ve hemen yiyip içmene izin verecekler ve 5-6 saat sonra da evine gönderecekler dese herhalde gülüp geçecektiniz. Oysa şimdilerde bu ameliyat için her hafta onlarca insan NCR International Hospital’a geliyor. Dahası, sadece safra kesesi değil, neredeyse karın içindeki tüm organ ameliyatları bu rahatlık, konfor ve titizlikle yapılabiliyor. Cerrahi tedavide ki amaç, eğer mide fıtığı varsa bu fıtığı ortadan kaldırmak ve buna ek olarak da kişinin kendi dokularını kullanarak bir anti-reflü ’hokka’ mekanizması oluşturmaktır. Başarılı cerrahi tedaviden beklenen sonuç kişinin yutma borusu ve mide bileşkesindeki anormalleşmiş mekanizmaların düzeltilip yukarı mide sıvısı kaçağının tamamen ortadan kaldırılmasıdır. Hastalar ameliyat akşamı ve bunun sonrasında birkaç gün boyunca sadece sulu gıdalarla beslenirler ve 3-4 gün sonra yumuşak gıdalara geçilir. Katı gıdalara ise tedrici olarak başlanır. Anti-reflü ameliyatı adeta laçkalaşmış bir bölgeyi yeniden yapılandırdığı için ameliyat sonrasında hastaların yaklaşık yüzde 5-10’unda özellikle katı gıdalara karşı bir yutma güçlüğü oluşabilir. Bu durum ortalama 1.5 ay içinde ve en geç 2.5 ay içinde kendiliğinden kaybolur. İlaç tedavisi reflünün kendisini engelleyebilen bir yaklaşım olmayıp, sadece yukarı kaçan sıvının asit özelliğini ortadan kaldırmaya yöneliktir. Dolayısı ile ilaçların kalıcı iyilik sağlamalarına olanak yoktur ve kişiler genellikle ömürleri boyunca ilaç almak zorunda kalmaktadırlar. İlaç tedavisi ile reflüye bağlı geniz, akciğer problemlerinin giderilmesi daha zordur. Cerrahi yöntem ise direk olarak reflüyü, yani yukarı doğru kaçağı yok etmeye yöneliktir’’ diye konuştu.

  • Genel cerrahideki ameliyatlar laparoskopik yöntemle de yapılabiliyor

    Özel Ümit Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Alper Hacıoğlu, genel cerrahide yapılan tüm ameliyatların laparoskopik yöntemle de yapılabildiğini söyledi.

    Laparoskopi ve laparoskopik ameliyatlar hakkında konuşan Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Alper Hacıoğlu, “Laparoskopi kelimesi Latince bir kelimedir, karın içine bakmak anlamına gelir. Bu ameliyat 1900’lü yılların başında üroloji doktorları ve kadın doğum doktorları tarafından mesaneye bakmak, rahim ve yumurtalıklara bakmak için geliştirilmiş bir ameliyattır. Asıl gelişimi 1980’li yıllarda olmuştur. 1985’te ilk laparoskopik safra kesesi ameliyatından sonra bu yöntem tıpta ivme kazanmaya başlamıştır” dedi.

    Laparoskopik ameliyatların genel anestezi ile yapıldığını söyleyen Hacıoğlu, “Bu ameliyatta göbek bölgesinden küçük bir delik açılıyor. Özel bir iğne vasıtasıyla hastanın karnının içi karbondioksit gazı ile şişirilir. Daha sonra trokar adı verilen yaklaşık 1 santimetre çapında boru şeklinde bir aletle karnın içine girilir. Bu alet üzerinden kamera sistemi ilerletilerek karnın içerisinden görüntü alınır. Bu şekilde karnın içindeki organları incelemek, değerlendirmek ve gerektiğinde yardımcı trokarlar ile çeşitli ameliyatlar yapmak mümkündür. Karın içinde hastalık varlığının araştırılması için laparoskopi yapılır. Buna tıpta tanısal laparoskopi adı veriliyor” diye konuştu.

    “Son 10 yıl içerisinde çok daha karmaşık ameliyatlar da bu yöntemle yapılmaya başlandı”

    Karın içinde yapılan hemen her ameliyatın laparoskopik yöntemle de yapılabildiğini ifade eden Hacıoğlu, “Safra kesesi, apandistin alınması gibi ameliyatlar bu yöntemle çok sık olarak yapılıyor. Bunun dışında laparoskopik aletlerin gelişimi ile son 10 yıl içerisinde çok daha karmaşık ameliyatlar da bu yöntemle yapılmaya başlandı. Neredeyse genel cerrahide yapılabilen tüm açık ameliyatlar kapalı olarak da yapılabiliyor. Bunların içerisinde dalağın çıkarılması, karaciğerin bir kısmının çıkarılması, mide fıtığı ve reflü ameliyatları, çeşitli kanser ameliyatları da laparoskopik yöntemle yapılabilmektedir. En yaygın yapılan kanser ameliyatları laparoskopik kalın bağırsak ve rektum kanseri ameliyatlarıdır. Mide ve hatta pankreas kanseri ameliyatları da laparoskopik olarak yapılabilmektedir. Bu ameliyatların tamamı hastanemizde yapılmaktadır” şeklinde konuştu.

    “Hamileliğin ilk döneminde bu işlemin yapılması sakıncalıdır”

    Bu yöntemin uygulanamadığı durumlardan da söz eden Dr. Hacıoğlu, “Karın içerisinden daha önce açık ameliyat geçiren hastalarda karın içinde yapışıklıklar olur. Bu sebeple karnın şişirilmesi ve bu yapışıklıkların arasından kapalı ameliyat yapılması zorlaşmaktadır. Hamileliğin ilk döneminde bu işlemin yapılması sakıncalıdır. Hamileliğin son 3 ayında da rahmin ileri derece büyümesi nedeniyle laparoskopi yapmak zorlaşmaktadır. İleri derecede kalp ve akciğer rahatsızlığı olan hastalarda da laparoskopi zorlaşmaktadır” dedi.

  • Ordu’da ilk kez kapalı laparoskopik ameliyatı yapıldı

    Ordu’da divertikül hastalığına bağlı bağırsak iltihaplanması ameliyatı ilk kez kapalı laparoskopik yöntemle gerçekleştirildi.

    2 ay önce kolon divertikülit tanısıyla Ordu Devlet Hastanesinde tedavi görmeye başlayan 37 yaşındaki Ayşegül Şimşek adlı kadının ameliyatını gerçekleştiren Genel Cerrahi Uzmanı Opr. Dr. Gökhan Zaim ve ekibi, iki saatlik bir cerrahi müdahale ile genç kadının sağlığına kavuşmasını sağladı. Yapılan ameliyat ve hastanın durumu hakkında bilgiler veren Genel Cerrahi Uzmanı Opr. Dr. Gökhan Zaim, “Ayşegül Şimşek 2 ay önce kolon divertikülit (kalın bağırsak cepleşmesi, iltihaplanması) tanısı ile hastanemize yatırılarak tedavi altına alındı. Kendisine ameliyat planladık, kalın bağırsağın divertiküllü kısmını çıkarıp kapalı yöntemle ameliyatını tamamladığımız Ayşegül hanımı birkaç gün içerisinde de taburcu edeceğiz” dedi.

    “Kapalı yöntem ilk kez uygulandı”

    Divertüküler ile akutdivertikülit hastalıkları ve Ordu’da ilk kez gerçekleştirilen laparoskopik kolan ameliyatı hakkında açıklamalarda bulunan Zaim, “Divertiküler hastalık kalın bağırsak hastalıkları içerisinde hastaneye yatışın yarısını oluşturan hastalık grubu. 50 yaşın altında yüzde 5 ila 10 civarında gözükmekle birlikte yaş ilerledikçe 70’li yaşlara çıktıkça hastaların yüzde 50’sinde divertiküller görmekteyiz. Akutdivertikülit bağırsak cepleşmesi dediğimiz divertiküllerin iltihaplanması ile ortaya çıkan bir hastalık. 50 yaşın altında genellikle genç hastalarda divertikülit tanısı koyduğumuz hastaneye yatıracak derecedeki hastalarda operasyon öneriyoruz. Ya da iki atak geçirmiş akutdivertikülit olan hastalarda genellikle hastanın durumu uygunsa operasyon gerekiyor. Bizde bu ameliyatı hastanemizde kapalı yöntem ile gerçekleştirdik. Hastamız da bu durumdan gayet mutlu. İlerleyen günlerde taburcu edeceğiz” diye konuştu.

    Ameliyatın ardından sağlığına kavuştu

    Yaklaşık 2 ay önce karın ağrısı sebebiyle hastaneye başvurduğunu belirten hasta Ayşegül Şimşek ise yapılan tedaviler sonucunda doktorunun ameliyata karar verdiğini belirtti. Gerçekleşen ameliyatın ardından ağrılarının geçtiğini dile getiren Şimşek, sağlığına kavuşmasına vesile olanlara teşekkür etti.