Etiket: Kurtulmak

  • Uyuşturucu satmaktan yargılanan Yüksel Ç: “Bu illetten kurtulmak için satıcıyım dedim”

    Bolu’da, uyuşturucu madde sattığı iddiasıyla tutuklu yargılanan 25 yaşındaki Yüksel Ç. mahkemede verdiği ifadesinde, “Cezaevinde uyuşturucu tedavisi görmek ve bu illetten kurtulmak için polislere satıcıyım dedim” şeklinde konuştu.

    Bolu’da, geçtiğimiz yıl İstanbul’dan aldığı uyuşturucu maddeleri arkadaşlarıyla birlikte bir evde kullanırken İl Emniyet Müdürlüğü Kaçakçık ve Organize Suçlarla Şube Müdürlüğü polisleri tarafından yapılan baskında gözaltına alınan 25 yaşındaki Yüksel Ç. çıkarıldığı mahkemece tutuklandı.

    Bolu Ağır Ceza Mahkemesi’nde “uyuşturucu veya uyarıcı madde ticareti yapmak veya satmak” suçlamasıyla tutuklu yargılanan Yüksel Ç. ilk kez hakim karşısına çıktı. Mahkemede ifade veren Yüksel Ç., uyuşturucu içicisi olduğunu ve kimseye para karşılığında uyuşturucu satmadığını ifade ederek, “4 yıldır uyuşturucu madde kullanıyorum. Bu yüzden kısa bir süre bir hastanede ilaç tedavisi gördüm ama bir işe yaramadı. Ailemle de aram bu yüzden kötüydü. İstanbul’dan 20 paket bonzai alarak Bolu’ya geldim. Arkadaşlarla evde uyuşturucuları kullanırken polis baskını oldu. Ben de bu illetten kurtulmak için tutuklanacağımı da bildiğim için gelen polislere satıcıyım dedim” şeklinde konuştu.

    Uyuşturucu kullandığı zamanlarda 40 kiloya kadar düştüğünü belirten Yüksel Ç., “günde 7-8 kez bonzai kullanıyordum. Bu yüzden sağlığım da bozulmuştu. Yaklaşık 6 aydır cezaevindeyim ve bu süre zarfında psikolog ve ilaç tedavisi gördüm. Allah’a şükür bu illetten kurtuldum. Şimdi tekrar 74 kiloya çıktım. Kimseye uyuşturucu madde satmadım” ifadelerinde bulundu.

    Mahkeme heyeti sanığın ifadesinin ardından, kuvvetli suç şüphesi olduğununu söyleyerek Yüksel Ç.’nin tutukluluk halinin devamına karar verdi. Heyet, bir sonraki duruşmayı 15 Haziran tarihine erteledi.

  • FAKO yöntemiyle kataraktan kurtulmak mümkün

    Göz Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Opr. Dr. Gökhan Dinçer, önemli bir göz hastalığı olan katarakt tedavisinde FAKO (Fakoemülsifikasyon) yöntemiyle yapılan operasyonun dikiş gerektirmediğini ve kendiliğinden iyileşme gösterdiğini söyledi.

    Samsun Büyük Anadolu Hastanesi Göz Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Opr. Dr. Gökhan Dinçer önemli bir göz hastalığı sorunu olan ‘katarakt ve tedavi yöntemi’ olan FAKO hakkında bilgiler verdi. Opr. Dr. Gökhan Dinçer, “Katarakt, cam gibi saydam olan göz merceğinin (lens), şeffaflığını kaybederek (buzlu cam gibi) bulanık görmeye neden olmasıdır. Halk arasında göze perde inmesi olarak da bilinir. Hastalığa tanı gözün biomikroskopik muayenesi ile konur. Katarakt oluşmaya başladıktan sonra onu önleyecek ya da ilerlemesini yavaşlatacak ilaç ya da diyet yoktur. Burada tek tedavi ameliyattır. Bebeklerdeki katarakt ise göz bebeğinin ortasında beyazlık veya şaşılık ile kendini belli eder. Kataraktın en önemli nedenlerinden biri yaşlılıktır. Sıklıkla, 60 yaştan sonra görülse de yeni doğan bebeklerden orta yaşlı insanlara kadar her yaşta katarakta rastlanabilir. Bulanık görme, çift görme, bir perdenin arkasından bakar gibi görme kataraktın en sık belirtileridir. Geceleri zor görme, parlak ışıkların dağılması, araba kullanırken zorlanma, renkleri seçmekte zorlanma, sık değişen gözlük numaraları gibi yakınmalarda katarakt akla gelmelidir” dedi.

    FAKO tekniğiyle kısa sürede tedavi

    Opr. Dr. Gökhan Dinçer şu bilgileri verdi: “Ameliyatın ne zaman yapılacağı kararı, görme keskinliğinin seviyesinden çok, kataraktın hastanın hayatını etkileme düzeyine göre verilir. Ameliyatta saydamlığını kaybeden saydamlığını yitirmiş mercek alınarak hastanın tekrar iyi görmesi sağlanır. Katarakt ameliyatları hastanemizde dünyada geliştirilen son yöntem olan FAKO (Fakoemülsifikasyon) tekniği yapılmaktadır. FAKO tekniği ile ameliyat özel bir cihaz yardımı ile yapılmaktadır. Göze küçük bir tünel açılarak, işitme sınırının ötesinde ses dalgaları (ultrasonic) oluşturan cihazın ucu göz içine sokulur. Kataraktlı mercek yerinde, parçalanarak emilir. Çıkarılan merceğin yerine, görme fonksiyonunu yerine getirecek kalıcı suni bir mercek (göz içi lensi) yerleştirilir. Ameliyat yaklaşık 15-20 dakika sürer.”

  • Kayıp gelinin kayınpederi isyan etti: “Üzerimize yapılan yakıştırmalardan kurtulmak istiyoruz”

    İzmir’in Bergama ilçesinde 2 yıldır kayıp olan gelinleri Fatma Odabaş’tan (27) haber alamayan baba Hasan Odabaş (56) ile anne Sarıgül Odabaş (52) töhmet altında kaldıklarını, gelinlerinin biran önce bulunmalarını istedi.

    9 Nisan 2015 tarihinde Bergama’nın Selçuklu Mahallesi’nde eşi Veysel Odabaş’ın (27) ailesiyle birlikte yaşadıkları evde gece yarısı birdenbire ortadan kaybolan 2 kız çocuğu annesi Fatma Odabaş’tan 2 yıldır haber alınamıyor.

    Nur (4) ve Hilal (2) adında iki torunlarıyla birlikte 2 yıldır büyük üzüntüler yaşadığını söyleyen baba Hasan Odabaş; “Gelinden 2 yıldır haber alamıyoruz. Bu süre zarfında büyük üzüntüler yaşadık. Oğlumun psikolojisi bozuldu. Büyük olan torunum Hilal’de psikolojik tedavi gördü. Tüm bunların yanı sıra birde töhmet altında bırakıldık. Biran önce gelinin bulunmasını ve olayın aydınlatılmasını istiyoruz” dedi.

    Olayı en başından anlatan baba Hasan Odabaş; “O gün zeytinyağını ucuza sattıkları için eşim ve gelinim ile tartışmıştık. Bu tip tartışmalar her ailede olur. Aynı günün akşamı çocuk ağlamasıyla uyandık. Gelinin odasında olmadığını gördük. 2 yıldır bir daha haber alamadık. Hem başına bir şey gelmesinden korkuyoruz. Biran önce olayın aydınlatılmasını ve üzerimize atılan karalamalardan kurtulmak istiyoruz. Böylece hem oğlum hem de gelin yeniden yollarını çizerler. Kendilerine yeni bir yaşam kurarlar. Gelin ortaya çıkmayınca boşanamıyorlar” dedi.

    Anne Sarıgül Odabaş ise “Gelinin kaybolduğu günden bu yana torunlarıma ben bakıyorum. Bir gün bile gelip soran olmadı. Onları çok seviyorum. Kimselere vermek istemiyorum. Ancak gelin kaybolduğu günden bu yana çok sıkıntı çektik. Gelinin biran önce bulunmasını istiyorum. Olay açığa çıksın. Boşansınlar. Sonra herkes kendi yoluna gitsin. Oğlum kendine yeni bir hayat kursun. Yeniden evlensin. Kendisi de meydana çıkınca, oğlumdan ayrılınca evlenmek isteyebilir. Yeniden yuva kurmak isteyebilir. Bu en doğal hakkı” dedi.

  • UAÜ Rektörü Prof. Dr. Yüksek, “Önceliğimiz üniversite üzerindeki algıdan kurtulmak”

    Uluslararası Antalya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İsmail Yüksek, “10 bin öğrencisinden, 2 bin 500’ü yabancı, meslek yüksek okulu, tıp fakültesi, hastanesi saygın olan bir üniversite oluşturmak ilk hedefimiz. Üzerimizde geçmiş dönemden kalan bir algı var bunun farkındayız. Ancak UAÜ şu anda devlet kontrolünde, kadrosu yenilenmiş pırıl pırıl bir üniversitedir. Yaptığımız çalışmalarla üzerimizdeki algıdan zaman içinde sıyrılıp kurtulacağız” dedi.

    Uluslararası Antalya Üniversitesi (UAÜ) Rektörü Prof. Dr. İsmail Yüksek, üniversitenin Markantalya kampüsünde basın mensupları ile bir araya geldi. Başarının en önemli sırrının sevgi olduğunu vurgulayan Yüksek, ülkede kaybedilen en önemli öğelerden birinin de sevgi olduğunu belirtti.

    “Sadece bilgi yüklememeliyiz”

    Yetiştirilen kaliteli, bilgili insanların meclisi bombaladığını hatırlatan Yüksek, “Halkımıza ateş ettiler, bunların hepsi bilgiliydi. Bilgiden önemli şeyler de varmış. Vatan sevgisi, ülke sevgisi, insan sevgisi, demokrasi anlayışı gibi bir çok şey var. Bizim çocuklarımıza bunları vermemiz gerekir. Sadece bilgi yüklemememiz gerekir” dedi.

    “Makam ve mevki için yayın yapıldı”

    19’uncu yüzyılın üniversite anlayışında öğretmek, 20’inci yüzyılda ise arge, inavosyan ve yayın anlayışı olduğunu aktara Yüksek, “Biz Türkiye olarak 20’inci yüzyılı hiç yaşamadık. Biz yayın yapmayı, kendi bilgimizi, tüm dünyaya açmak için değil makam mevki yapmak için yaptık. Üçüncü nesil üniversite anlayışında dijital dünyada ürün odaklı üniversiteler ortaya çıkmaya başladı. Yaptığınız yayınla bir ürün üretmiyorsanız yaptığınız işin anlamı yoktur” diye konuştu.

    “300-400 bin yabancı öğrenci”

    Türkiye’nin çevresindeki ülkelerde sürekli ölümlerin yaşandığına değinen Prof. Dr. Yüksek, “Güçlü bir Türkiye ile çevremizdeki ülkelerle barış içinde bu işi yürütmeliyiz. Bu işin de yolu bizim çevremizdeki ülkelerden 300-400 bin öğrenci getirmemiz gerekir. Bir şeye, dokunmak onunla yaşamak insanların fikirlerini, görüşlerini değiştirebiliyor. Biz bu ülkeye 300-400 bin yabancı öğrenci çekebilirsek, o çocuklar ülkelerine döndüklerinde, bizim dostumuz olurlar, bizimle ilgili olumsuz şeylere müdahil olurlar. İstanbul, İzmir ve Antalya bu proje için başı çeken kentler olabilir. Ticaretimiz gelişir” ifadelerini kaydetti.

    “Geçmişle vakit harcamayıp önümüze bakacağız”

    Geçmişle vakit harcamayı düşünmediklerinin altını çizen Prof. Dr. Yüksek, “Güçlü bir kadro kuralım, 10 bin öğrenciye sayısına ulaşalım. Akdeniz Üniversitesi var. 10 üniversiteyi kaldıracak potansiyel var Antalya’da. Yabancı öğrencilerin tercih edeceği bir coğrafya var. Yüzde 25 öğrencisi yabancı olan, yüzde 25 eğitim kadrosu yabancı olan bir ortam oluşturalım. Bu üniversite eğitim yaptığı gibi arge inovasyon da yapsın. Toplumun, belediyelerin, STK’ların ihtiyacı olanlarda da eğitim veren, güçlü bir üniversite hedefliyoruz” dedi.

    “Şuan 2 bin 500 öğrencisi var”

    Üniversite hakkında bilgiler veren Prof. Dr. Yüksek, “5 fakülte, 2 yüksek okul ve 11 bölüm var. Bu yıl makine ve gastrononomi bölümleri açılacak. 2 bin 500 öğrencimiz var. 380 yabancı, 80 ülkeden yabancı öğrenci var. Bunu sürdürebilmemiz gerekir. Bir çoğu da örgütün okullarından gelen öğrenciler. Bundan sonra yeniden bu ülkelerden nasıl öğrenci getirebiliriz. Tüm bölümlerde İngilizce eğitim yapılıyor, yabancı 30 hoca var. Yabancı hocada seçici davranıyoruz. İtalya, Amerika Polonya’dan hoca var. Suriye ve Libya gibi önemli bilim adamları var. Onları buraya çekip bu süreç içine katmak istiyoruz. 150 kişilik eğitim öğretim kadrosu var. 200’ün üzerinde çalışanı var. 300 dönümlük arazi üzerine kurulu Anadolu Selçuklu mimarisi ile yapılmış. İki yurdumuz var. 60’a yakın öğrenciyi yurtta burslu olarak okutuyoruz. Markantalya binasında 5 kat bize ait tapulu mülkü. Bir ipoteği var, mütevelli heyeti, başkanı onu ödüyor. Her yıl 1 milyon dolara yakın para ödüyor. Üniversiteye bağış yapılmış ama bir tarafa ipotek edilmiş” ifadelerine yer verdi.

    “Marka şehir Antalya” diye bir proje yapmak istediklerini kaydeden Yüksek, Antalya’nın tüm tarihi ve doğal güzelliklerinin kente gelen turistlere tanıtımının yapılması yönünde çalışma yapacaklarını belirtti.

    “UAÜ Hastanesi”

    Tıp fakültesinin yanında bir hastaneyi de bir yıl içinde açmak istediklerini ifade eden Yüksek, lisans ve doktora bölümlerinde büyüme hedeflediklerini vurguladı. Prof. Dr. Yüksek, Tıp Fakültesinde 60 kadar yüksek puanlı, başarılı ve burslu öğrenci almayı ve burayı kanser, organ nakli gibi alanlarda Türkiye’nin bir numarası yapmayı hedeflediklerinin altını çizdi.

    “10 bin öğrenci hedefi”

    Öncelikli olarak 3 yıllık hedefleri olduğunu belirten Yüksek, “10 bin öğrencisi, bunun 2 bin 500’ü yabancı öğrencisi olan, meslek yüksek okulu, tıp fakültesi, hastanesi saygın olan bir üniversite oluşturmak ve üzerimizdeki algıyı atmak gibi hedeflerimiz var. Burası devletin kontrolünde olan bir üniversitedir. Bu hedeflere ulaşabiliriz” dedi.

    “Büyük bir kan bağışı kampanyası”

    Sosyal sorumluluk projelerinde aktif bir şekilde yeralmak istediklerini vurgulayan Yüksek, “18 Mart’ta bir kan bağış kampanyası yapmayı planlıyoruz. Bir de maddi durumu yetersiz bölgelerdeki öğrencilerin giyimini sağlayabilmek hem de onlara üniversitemize tanıtmak amacıyla giyim bölümü açmayı planlıyoruz” diye konuştu.

    “FETÖ algısı değişmeli”

    Üniversitenin bir FETÖ algısının olduğunu dile getiren Prof. Dr. Yüksek, “Algı doğru, gözaltına alınan insanlar var. Üniversitenin böyle bir algısı var, kuruluşunda böyleydi. Burası onların kurduğu, organize ettiği, eğitim kadrosunu kurduğu ekipten oluşuyordu. Onların getirdiği öğrenciler vardı. Çeşitli sivil toplum kuruluşlarını üniversiteye davet ederek, sanayicilerin öğrencilerini alarak, el birliği ile bu algıyı kırabiliriz. Çocukların suçu yoktur. Nereye kanalize edilirse oraya giderler. Çocuklara gerçekleri gösterirseniz, onlar inanır onları kazanmamız gerekir. Onları vatan haini yapamayız. Onları zaman zaman paneller ve toplantılarla doğruyu anlatacağız. O gençleri kazanmamız gerekiyor. Biz onları kazanmaktan yanayız. Yabancı öğrencilerden bu örgütün evlerine giden var mı? Yurtlarda kalanları kontrol altında tutuyoruz. Dışarıda bağlantıları var mı? Tespit ettiklerimiz var. Olanı elimizden geldiği kadar çekip yeni öğrenci gelişiyle öğrenci içinde eriyecektir. O çocukları okuldan atamayız. Onları atmak değil, kazanmak çözümdür” açıklamasında bulundu.

    15 Temmuz darbe girişiminin ardından, 5 Ağustos 2016 tarihinde Uluslararası Antalya Üniversitesinde Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) operasyonunda, Rektör Prof. Dr. Cihat Göktepe’nin de aralarında bulunduğu 49 kişi gözaltına alınmıştı. Uluslararası Antalya Üniversitesi’ni kuran Gaye Vakfı ise darbe girişiminin ardından kapatılmış daha sonra KHK ile yeniden açılmıştı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Uluslararası Antalya Üniversitesi Rektörlüğüne, Anayasa’nın 130’uncu ve 2547 Sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun 13’üncü maddeleri uyarınca mütevelli heyetinin teklifi ve Yükseköğretim Kurulunun olumlu görüşü üzerine, 22 Aralık tarihinde Prof. Dr. İsmail Yüksek’i atamıştı.

  • Hayattan kopmadan bağımlılıklarınızdan kurtulmak mümkün

    Çağımızın önemli sorunlarından biri haline gelen bağımlılıkla ilgili yaklaşık bir yıl önce hayata geçirilen Bağımlılık Danışma ve Eğitim Merkezi (BADEM) isimli projede önemli bir mesafe kat edildi. Her türlü bağımlılıkla ilgili insanları hayattan koparmadan yapılan tedavi yöntemleri ile ilgili dikkat çeken merkez, şuana kadar yaklaşık 500 kişiye hizmet verirken binlerce kişiye eğitim verildi.

    Alkol bağımlılığından sigaraya, uyuşturucudan diğer davranışsal bağımlılıklara kadar bir çok konuda mücadele, ülkemizin emniyet güçleri kadar sağlıkçıları da büyük bir mücadele sürdürüyor. Bu mücadeleye yeni bir boyut kazandırmak amacı ile yaklaşık bir yıl önce start verilen Bağımlık Danışma ve Eğitim Merkezi(BADEM) projesinde önemli bir mesafe kat edildi. İstanbul Anadolu Kuzey Kamu Hastaneleri Genel Sekreterliği bünyesinde hayata geçirilen proje kapsamında Sancaktepe’de kurulan merkezde 8 ayda 500 kişiye tedavi hizmeti verilirken bu kişilerle binlerce görüşme yapıldı. Merkezde görev yapan sağlık çalışanları, yapılan başvurulara yanıt vermesinin yanın da sokakta da binlerce kişiye ulaşarak bağımlılıklarla ilgili eğitim verdi.

    “Bağımlılık çağımızın en dramatik ve travmatik süreçlerinden birisi”

    Sancaktepe’deki merkezle ilgili bilgi veren İstanbul Anadolu Kuzey Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreteri Doç. Dr. Kamil Özdil, amaçlarının bireylerin bağımlılık sorunlarını hayattan koparmadan tedavi etmek olduğunu söyledi. Özdil, “Bağımlılık çağımızın en dramatik ve travmatik süreçlerinden birisi. Hem aileleri hem bireyleri, dönülemez şekilde yoran, onları bitap düşüren, insanlık vasfını kaybettiren bir mekanizma. Hatta bu belki bir takım kötü emelli odaklarca istismar da edilebilen bir konu. Bu nedenle bizim; hem toplumumuzu, hem çalışanlarımızı ve bütün paydaşlarımızı, hem bilgilendirerek hem de eğiterek, bu konuda mutlaka yeni bir şey ortaya koymamız lazım. Bu çerçevede bu sorumluluk bilinci ile birliğimiz bünyesindeki Erenköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’ndeki hocalarımızın öncülüğünde Bağımlılık Danışma ve Eğitim Merkezi (BADEM) ismi ile bir proje başlattık” dedi.

    “Amacımız bağımlı bireyleri toplumun içerisinde kalarak rehabilite etmek”

    Projenin yaklaşık bir yıl önce başladığını ifade eden Özdil, “Aslında buradaki temel yaklaşım bağımlı bireylerimizi bir hastaneye yatırmadan ayaktan rehabilite etmek. Toplumdan koparmadan, toplumun içerisinde onlara danışmanlık, yönlendirme, diğer sosyal alanlardaki eksiklikleri tamamlama maksadı ile onları cesaretlendirerek, toplum içerisinde tutmak ve onları rehabilite etmek. Hedef bu. 1 yıl önce başlatılan bir proje bu. İçerisinde bir psikiyatristimiz ve diğer sağlık elemanlarımız, yönlendirici rehberlerimiz mevcut. Öncelikle bağlı bulunduğu bölgede hizmet veriyor ama dışarıdan ulaşanlara da hayır demiyor merkezimiz. Bu kapsamda zaten modern yaklaşım bu bireyleri bir yere izole edip kapatmadan, toplumun içerisinde hayatın içerisinde yönlendirerek, eğiterek, bilinçlendirerek rehabilite etmek, topluma kazandırmak” şeklinde konuştu.

    Bu modelin örnek bir model olacağını vurgulayan Özdil, “Bu modelin artılarını, eksilerini monitorize edip yani takip edip, yani nerede aksaklık var nerede erişim zorluğu var veya şöyle yapsak daha mı iyi olur, bunları kayıt altına alıyoruz, zaten bunları standart raporlayacağız. Bu çerçevede hem yeni merkezler oluşması başka yerlere de rol model olması açısından önerilerde bulunacağız” ifadelerini kullandı.

    Proje kapsamında merkezde görev yapan Psikiyatri Uzmanı Dr. Merih Altıntaş, “En başta bütün bölgede, ulaşabileceğimiz her kişiye bağımlılıkla mücadele eğitimi verme planlanmıştı ve bu yerine getirildi, istediğimiz sayıya ulaştık. Bütün rehber öğretmenler, aile hekimleri, bunlar bağımlılıkla mücadele eğitimleri aldılar. Bunun dışında bölgedeki bir çok kişiye ‘Benimle Güvendesin’ eğitimi verildi. Din görevlileri, muhtarlar, aileler ya da ulaşabileceğimiz bütün genç gruba, özellikle riskli gruba, ‘Benimle Güvendesin’ eğitimleri verildi. Bunun dışında tedavi açısından biraz da ayakta tedaviyi tekrar vurgulamak istiyorum burada yatışımız yok. Erenköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Eğitim Araştırma Hastanesine bağlı çalışan bir kurumuz. Ayakta tedavi biraz daha toplumda kabul edilebilir hale getirmek ya da yararını vurgulamak için özellikle söylüyorum bunu. Buraya gelen bir kişi, kapıdan girdiği andan itibaren her türlü danışmanlık hizmetini ve tedavi hizmetini alabilmekte” diye konuştu.

    BADEM’in diğer kurumlardan farkını da anlatan Altıntaş, “Önce burada bir vaka danışmanı atanıyor kişi geldiği andan itibaren. Bu başvuru bireysel başvuru olabilir. Aile başvurusu olabilir. Ya da bize online olarak başvurmuş olabilir. İhtiyaçlarına yönelik bir tedavi yöntemi planlanıyor. Vaka danışmanları hastayı gördükten ve uzun bir değerlendirme yaptıktan bir profil çıkardıktan sonra kurum psikiyatristi ile beraber tedavi ile ilgili bir yol haritası çiziliyor. Sonrasında hastalardan bir yıla yakın dönem içerisinde gördüğümüz şu ki, belki de burada en çok vurgulamamız gereken konu, buraya gelen ve devam eden hastaların tedavi kalma sürelerinin oldukça iyi olduğunu gözlemliyoruz. Bunun dışında yine rehabilitasyon hizmetinin aynı kurum içerisinde veriliyor olması, yani eğitim, danışma, tedavi ve rehabilitasyonun birlikte verildiği ilk kurumlardan olması nedeniyle bu kurumun özellikli bir durumu var. Rehabilitasyonda yine kişiler tedavi süreci devam ederken, yine toplumsal entegrasyonu sağlayabilmek amacıyla burada bir atölyemiz var. Burada öğretmenlerimiz var. Grafik ve tasarımcılık eğitimlerimiz oluyor ve devam etmekte. Bunun dışında yine gün içerisinde zamanı yapılandırmaya yönelik bazı destek programlarımız var. Burada kişiler bireysel terapiler, grup terapileri, etkileşim terapileri, psiko eğitimler gibi, bazı tedavi programlarına tabi tutuluyorlar. Belki de diğer kurumlardan ayıran en büyük özelliklerinden bir tanesi, gerçekten her hastaya ayrılan zamanın oldukça fazla olması, 40-45 dakikalık bireysel terapilerin çok düzenli bir şekilde devam ettiriliyor olması” dedi. Psikiyatri Uzmanı Dr. Merih Altıntaş, Bağımlılık Danışma ve Eğitim Merkezi’ne sadece sigara, alkol ve madde bağımlıları değil, tüm davranışsal bağımlılığı bulunan kişilerin de başvurabileceğini söyledi.