Etiket: Kurduğu

  • Tahliye edilen doktor Kuşhan: “Bu suçun bana yüklenmesi Adli Tıp Kurumu’nun kurduğu bir kumpastır”

    İstanbul Polonezköy’de zayıflama kliniğinde 19 yaşındaki Dila Kurt’un ölümüyle ilgili “bilinçli taksirle ölüme neden olma” suçundan 3 yıl 6 ay 15 gün hapis cezasını alan doktor Muzaffer Kuşhan, Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kapalı ve açık ceza infaz kurumlarından tahliye edildikten sonra İHA’ya konuştu: “Bu suçun bana yüklenmesi Adli Tıp Kurumu’nun kurduğu bir kumpastır” dedi.

    19 yaşındaki Dila Kurt’a 45 günde 14 kilo verdirten diyeti uygulayarak ölümüne neden olduğu gerekçesi ile hapse atılan doktor Muzaffer Kuşhan, geçtiğimiz günlerde KHK kapsamında kapalı ve açık ceza infaz kurumlarından yaklaşık 38 bin kişi ile birlikte tahliye olmuştu. Tahliye sonrası ilk kez İHA’ya konuşan Doktor Kuşhan, bu suçun kendisine yüklenmesini, Adli Tıp Kurumu’nun kurduğu bir kumpas olarak değerlendirdi. İki kez cezasını ertelettikten sıonra geçtiğimiz Mayıs ayında ilk olarak Kartal’daki Anadolu Adliyesi’nde Cumhuriyet savcılarına teslim olan Kuşhan, önce Maltepe Cezaevi’ne, oradan da Kartal Yarı Açık Cezaevinde gönderildi. Tahliye haberi aldıktan sonra yaşadıklarını İHA’ya değerlendiren doktor Muzaffer Kuşhan, “Bir kişi mevcut kronik bir hastalıktan rahmetli oluyor. Acı bir olay. Ondan sonra size kumpas kuruluyor. Kumpası kuran da Adli Tıp Kurumu. Ondan sonra suçsuz yere hapse giriyorsunuz. Bu gibi durumlarda bile ben güçlü olmayı çok iyi bilirim. Ben şunu düşündüm; ilahi adalet mutlaka tecelli edecektir. Çünkü ben orada boş yere yatıyordum, hiçbir suçum olmadığı halde. Anladığım kadarıyla ismim ‘Kuşhan’ olduğu için bütün medya acayip şekilde beni ‘suçlu’ gösterdi. Bu çok büyük bir haksızlıktı. Zannedersem Adli Tıbbın yarısı boşaldı zannedersem. Bana ceza verenler de boşaldı. Dolayısı ile haksızlığı veya kumpası kesinlikle Adli Tıp’ta arıyorum. Şöyle arıyorum; ‘ölüm nedeni kendisinde mevcut kronik kalp-damar hastalığının önceden geçirilmiş kalp krizi’ diyor. Buraya gelen o kızcağız, o rahmetli kronik kalp hastasıydı. Bu benim tarafımdan ve hiç kimse tarafından bilinmeyen bir şeydi. Gençlerde görülen gizli kalp hastalığı bir anda gelir, kurtulanı yoktur, hemen hemen hepsi ölür. Dolayısı ile kendi hastalığından rahmetli olduğuna göre bu suçun bana yüklenmesi Adli Tıp’ın kurduğu bir kumpastır” diyerek İstanbul Adli Tıp Kurumu’ndaki tabipleri işaret etti.

    Rapordaki değişiklikler

    Raporlardaki değişkenliklere işaret eden Kuşhan, “Dolayısı ile bir kumpastan içeri girdik. Yıkıldım mı? Hayır. Sadece bana çok zarar verdiler. İşyerimi kapattım. Daha sonra bu kanun çıktı. Kanun çıktığında tabii ki sevindim, ben suçsuz olduğumu biliyordum. Eğer vicdanınız rahatsa hiç suçluluk psikolojisine girmezsiniz” dedi.

    Bu durumun Adli Tıp Kurumu’nun gerçekleştirdiği bir kumpas olduğunu iddia eden Kuşhan, “Ben şunu soruyorum; bir bilirkişi ve İhtisas Kurulu’nun içinde olan bir doktor, burada ‘ak’, aynı dosyada öteki tarafta ‘kara’ diyebilir mi? Diyemez. Demek ki vicdanı yok bu doktorun. Demek ki bu insanı etkilemişler. Bu iki doktor acaba ne karşılığında ‘ak’ dedikleri şeye bir süre sonra ‘kara’ dediler. Dolayısı ile kimler etkilemişse bu Adli Tıp Kurumu Genel Kurulu’nu onlar işi halletmiş. Ama bunların kim olduklarını bilmiyorum. Tabii ki haklarımız arayacağız. Ama ortada bir gerçek var; ilahi adalet tecelli etti. Ben suçsuz yere oradaydım ve çok kısa bir zamanda dışarı çıktım” dedi.

    Gayri Meşru Diyet’in kitabını yazdı

    Cezaevi günlerinde kendine dinlediğini söyleyen doktor Muzaffer Kuşhan, cezaevinde kitap da yazdığını hatırlatarak, “Kitabın ismi Gayri Meşru Diyet. Gayri Meşru Diyet dendiği zaman, kilo alan insanların hep yemek istedikleri yemekler vardır. Mesela hamburger yemek isterler, mesela pizza yemek isterler, lahmacun yemek isterler, kebap yemek isterler. İsterler, isterler. İşte bu yemeklerin sağlıklı olanı nasıl olur. Benim evim deneysel mutfaktır. Cezaevine girmeden önce de 2 sene boyunca bunların deneylerini yaptım. Bunları tek tek çalışarak ortaya çıkardım. Hapishanede de onu bir kitap haline getirdim” şeklinde ifadeler kullandı. Kartal Cezaevi’ndeki personele de teşekkür eden Kuşhan, personelin kendisine çok iyi davrandıklarını kaydetti.

    Mesleğe devam edip etmeyeceğine ilişkin bir soruya da Kuşhan, şu anda buna hukukçulara danıştıktan sonra karar vereceklerini, yasak kalktığı takdirde mesleğe dönmek istediğini sözlerine ekledi.

  • TİKA’nın kurduğu atölye Abhazyalı göçmenlere iş imkanı sağlıyor

    Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı (TİKA) Başkanlığı tarafından Abhazya hükümeti ile koordineli olarak Abhazya göçmenlerine istihdam sağlamak için kurulan Vaziani Dikiş ve Ayakkabı Atölyesi’nde üretilen ürünler Abhazyalı ihtiyaç sahiplerine ulaştırılıyor.

    TİKA Başkanlığı tarafından Gardabani Belediyesi’ne bağlı Vaziani kasabasında Abhazya hükümeti ile koordineli olarak Abhazya göçmenleri için bir dikiş ve ayakkabı atölyesi kuruldu. Ağustos 2015’te açılan atölyede 20’ye yakın göçmene istihdam sağlandı. TİKA’nın desteklediği atölyede üretilen ayakkabılar ihtiyaç sahiplerine dağıtılmak üzere Gürcistan’ın Gardabani Kaymakamlığı’na teslim edildi. Gardabani Kaymakamlığı binasında düzenlenen törende ayakkabılar, TİKA tarafından Gardabani Kaymakamı Goça Jamarauli’ye teslim edildi. Törene Abhazya Özerk Cumhuriyeti Hükümet Başkan Vekili Vakhtang Kolbaia ve birçok davetli katıldı. Gardabani Kaymakamı Jamarauli, TİKA’ya teşekkürlerini ileterek, iki ülke arasında söz konusu işbirliklerinin devam etmesi temennisinde bulundu.

    Vaziani Dikiş ve Ayakkabı Atölyesi’nde üretilen ürünler daha önce de Abhazya’daki ihtiyaç sahiplerine dağıtılmıştı.

  • Atatürk’ün Kurduğu Çiftlik Suriyeli Öğrencilerin Eğitim Yuvası Oldu

    Mustafa Kemal Atatürk’ün kooperatifçilikte örnek uygulamalar gerçekleştirmek amacıyla 1936 yılında kurduğu ve ilk üyesi olduğu Mersin’in Silifke ilçesine bağlı Atayurt Mahallesi’ndeki “Gazi Çiftliği”, Suriyeli tarım işçilerinin çocuklarına Atayurt Geçici Eğitim Merkezi olarak hizmet veriyor.

    Atatürk tarafından kurulan ilk çiftlik, Silifke’ye bağlı Atayurt beldesi sınırları içerisinde yer alıyor. Silifke Tapu Sicil Müdürlüğü’nün 8 Temmuz 1925 gün ve 4-5-6 numaralı kayıtlarına göre Olukbaşı Mahallesi’ndeki 12 bin 607 dönümlük araziyi Mustafa Kemal Atatürk 36 bin liraya satın aldı. 1936 yılında kooperatif haline getirilen Tekir Çiftliği Tarım Kooperatifi’nin 1 nolu üyesi Atatürk oldu. Atatürk, Türkiye’de ilk traktörü Gazi Çiftliği’nde kullandı. Atayurt Geçici Eğitim Merkezi’ne dönüştürülen çiftlikte, Silifke’ye gelen 561 Suriyeli tarım işçisinin çocukları eğitim görüyor. Yaklaşık 115 Suriyeli öğrenci, Atayurt Geçici Eğitim Merkezi’nde Suriye müfredatına uygun derslerin yanı sıra Türkçe dersler de görüyor. Atayurt Geçici Eğitim Merkezi, resmi kurumlarla protokol imzalayarak kendi öğretmenleriyle eğitim veriyor.

    İlkokul düzeyinde eğitim veren merkezi ziyaret eden Silifke Kaymakamı Şevket Cinbir, “Çocuklar savaştan kaçıp geldikleri için sevgiye, huzura ve güvene ihtiyaçları var. Sınıfta hem anne hem de baba olmak zorundayız. Onları savaş psikolojisinden kurtarmamız lazım. Çocuklara daha yakın olmak zorundayız” dedi.

    Sınıfları tek tek ziyaret ederek çocuklarla sohbet eden Kaymakam Cinbir, aynı sınıfta okuyan Muhammed isimli iki Suriyeli çocuğun ortasına oturup dilek diledi. Dileğinin bütün dünyaya sevgi, barış ve kardeşliğin hakim olması olduğunu belirten Kaymakam Cinbir, “Savaşlar son bulsun. Kavga sona ersin. Çocuklar annesiz babasız ve yuvasız kalmasın. Ülkelerini terk etmek zorunda kalmasınlar. Bütün insanlar kardeşçe yaşasın” dedi.

    Savaşın bir an önce sona ermesi temennisinde bulunan Cinbir, “Bu çocuklarımızın bir an önce kendi ülkelerine dönmesi temennisinde bulunuyoruz. Bu çocuklar evsiz kalmasın. Ülkelerini terk etmek zorunda kalmasınlar. Akan kan dursun, gözyaşı dursun. Çocuklarımız babasız kalmasın. Bu dünya hepimize yeter. Yeter ki paylaşmayı bilelim. Birbirimizi anlayalım. Birbirimizin hakkını hukukunu yemeyelim. Suriye’den gelen bu çocuklarımız ailelerini, ülkelerini, topraklarını, vatanlarını ve evlerini terk etmek zorunda kalmışlar. Orada bir dram var. Bir savaş var. Bu çocuklar maalesef o savaşın mağdurları oldukları için Türkiye’deler. Keşke Türkiye’ye oynamaya gelselerdi. Keşke 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramlarında çocuklarımızla tanışmaya, halay çekmeye ve şarkı söylemeye gelselerdi. Onların evleri yıkıldığı için savaş olduğu için kavga ve gözyaşı olduğu için Türkiye’deler. Türkiye’ye gelmek zorunda kaldılar. Türk milleti olarak bu insanlara kucak açtık. Kucak açmak zorundayız. Devletimizin ve hükümetimizin zaten temel politikası budur. Bizde Silifke’ye gelen bu evlatlarımızın eğitimlerinden mahrum kalmasını istemedik. Bu amaçla geçici eğitim merkezimizde onların eğitimlerinin devamını sağlamaya çalışıyoruz. Umuyoruz ki savaş sona ersin, bu insanlar kendi evlerine, sokaklarına, caddelerine, ülkelerine, kendi diyarlarına kavuşurlar” diye konuştu.

    Silifke Yardımeli Derneği Başkanı Ali İlgili ise, Suriyeli ailelere verilmek üzere 100 kolilik yardım paketini Atayurt Geçici Eğitim Merkezi’ne teslim ettiklerini belirterek, “Derneğimizin kurulduğundan beri yaptığı faaliyetler Silifke geneline Ramazan paketi yardımı, öğrencilere kitap ve kırtasiye yardımı, sağlık açısından yardıma ihtiyacı olan öğrenci ve velilerimize maddi yardım ve lojistik yardımlardır. Bugün de ne olduğunu bilmeden, fark etmeden yaşadığı ülkesini savaş yüzünden terk etmek zorunda kalan çocuklarımıza Kaymakamımız Şevket Cinbir’in himayelerinde mama, bez, bebe bisküvisi ve ıslak mendilden oluşan 100 kolilik yardımı yapmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Dünyaya yeni gelen çocukların dil, din ve ırkı yoktur, onlar masum biçaredirler, onlar bize Allah’ın emanetleridirler. Bir nebzede olsun onlara bir yardımda bulunabildiysek ne mutlu bize diyor, Silifke’mize geldiğinden beridir birçok sosyal projelere imza atan bu yardım projemize öneri ve destek veren ve desteklerini esirgemeyen Sayın Kaymakamımız Şevket Cinbir’e teşekkürü bir borç biliriz” dedi.

  • Türkiye’nin Sınırda Kurduğu Çadır Kent Havadan Ve Karadan Görüntülendi

    Türkiye’nin Suriye topraklarında oluşturduğu 17 bin kişilik çadır kent, havadan ve yerden görüntülendi.

    Beşar Esad yönetimindeki rejim güçlerinin Hizbullah ile birlikte karadan, Rus Hava Kuvvetleri’nin ise havadan bomba yağdırdığı Suriyelilerin Türkiye sınırına doğru akın etmesi üzerine Türkiye Cumhuriyeti ve sivil toplum örgütlerinin iş birliğinde Babul Selam Sınır Kapısı içerisinde Türkiye sınırına sıfır noktada, Kilis Valiliği koordinesinde Kızılay, AFAD ve İHH tarafından çadır kent kurulumuna başlanılmıştı. Kısa sürede çadır kentin kurulumu tamamlanırken, sınırdaki 17 bin Suriyeli, kamplara yerleştirildi. Suriyelilere sıcak yemek de veriliyor. İHH fırınlarında üretilen 100 bin ekmek Suriyelilere dağıtılırken, temel ihtiyaç malzemeleri de karşılanıyor.

    Sınırda bekleyen kimsenin bulunmadığı belirtilirken, büyük oranda kurulumu tamamlanan kamp havadan ve yerden görüntülendi. Havadan insansız hava araçları ile çekilen görüntülerde yüzlerce çadırın bulunduğu kampın büyüklüğü gözler önüne serilirken, yerden çekilen görüntülerde ise oynayan çocukların yanı sıra kamplardaki verilen hizmet ve düzen dikkat çekti. Suriye’de kurulan kamptaki görüntülerde, verilen hizmet kalitesi ve içerisindeki kamp düzenin Türkiye’deki çadırkentleri aratmadığı görüldü.