Etiket: kriz

  • Putin’in G-20 zirvesindeki gündemi Covid-19 ve global ekonomik kriz oldu

    Putin’in G-20 zirvesindeki gündemi Covid-19 ve global ekonomik kriz oldu

    Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, G20 zirvesine yolladığı video mesajda korona virüs salgınına ve küresel ekonomik krize dikkat çekti.

    Dünyanın en büyük 20 ekonomisinin liderlerinin katıldığı ve 2 gün sürecek olan G20 Liderler Zirvesi Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdulaziz’in dönem başkanlığında Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da başladı. Salgın nedeni ile video konferans sistemi üzerinden gerçekleşen zirvede Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, korona virüs salgını ve salgın nedeniyle küresel ölçekte yaşanan ekonomik krize dikkat çekti. Putin, “İnsanlığın 2020’de karşılaştığı zorlukların boyutları gerçekten emsalsiz. Korona virüs salgını, küresel kilitlenme ve ekonomik aktivitelerin donması, modern dünyanın Büyük Buhran’dan bu yana henüz bilmediği sistemik bir ekonomik kriz başlattı” dedi.

    G20 ülkelerinin salgın ile mücadelesine verdikleri destekten bahseden Putin, “Ülkelerimiz, dünya ekonomisi için toplam 12 trilyon dolarlık teşvik paketi oluşturdu. Ayrıca, öncelikli tıbbi ihtiyaçlar için 21 milyar dolarlık seferberliğe katkıda bulunduk, aşıların geliştirilmesi, üretimi ve dağıtımı için uluslararası iş birliği başlattık” ifadelerini kullandı.

    “İhtiyacı olanlara Rus aşısını sağlamaya hazırız”

    Covid-19 salgını ile ilgili ülkesinde geliştirilen aşıları ihtiyaç duyan herkese gönderebileceklerini ifade eden Putin, “Rusya, bu zirvenin etkili ve güvenli aşıların herkes için erişilebilir olmasını amaçlayan kilit karar taslağını destekliyor. Şüphesiz bağışıklık kazandıran aşılar kamuya açık olması gerekiyor. Ülkemiz Rusya, tabi ki bilim adamlarımızın geliştirdiği aşıları ihtiyacı olanlara sunmaya hazır. Pandeminin boyutları, mevcut tüm kaynakları ve yöntemleri kullanmamızı zorunlu kılıyor. Ortak hedefimiz, bir aşı ve ilaç portföyü oluşturmak ve gezegenimizin tüm nüfusuna güvenilir koruma sağlamaktır” dedi.

    Putin, Sputnik-V isimli Covid-19 aşısının ülkesinde geliştirilerek hazır hale getirildiğini EpiVacCorona isimli aşının test sürecinde olduğunu ve Rus bilim adamları tarafından üçüncü aşı için çalışmaların sürdürüldüğünü ifade etti.

    DTÖ’nün alternatifi yok ama modernize edilmeli

    Dünya Ticaret Örgütü’nün (DTÖ) salgın gibi küresel risklerde daha etkin hale gelmesi gerektiğini işaret eden Putin, “Genel olarak G20 çerçevesinde, Dünya Ticaret Örgütü’nü günümüzün zorluklarına uygun olarak reform etmek için ortak yaklaşımlar aramaya devam etmeliyiz” dedi.

    G20 ülkelerinin DTÖ’yü modern sorunlara karşı geliştirilmesi için ortak hareket etmesi gerektiğini belirten Putin, “Bu görevin evrensel norm ve ilkelere dayanan istikrarlı, verimli, çok taraflı bir ticaret sistemi olmadan çözülmesi mümkün değil. Oysa bugün Dünya Ticaret Örgütü’nün alternatifi yok” dedi.

    Putin yaptırımlardan şikayet etti

    G20 ülkelerinin liderlerine hitabında ülkelerin tarafsız olması gerektiğini vurgulayan ve ekonomik yaptırımlardan şikayet eden Putin, “Uluslararası ticarette biriken sorunların üstesinden gelmeliyiz. Korumacılığı frenlemek, tek taraflı yaptırım uygulamasından vazgeçmek ve tedarik zincirlerini yenilemek için çaba sarf etmek gerekiyor. Çok taraflı evrensel ticaret kurallarının e-ticaret için uyarlanması da gündemde olan bir konu. Burada yapılacak daha çok şey var. Bunu bugün Asya-Pasifik Ekonomik İşbirliği (APEC) zirvesinde de tartıştık” dedi.

    Putin konuşmasının sonunda ev sahibi ülke olarak G20 konferansını organize eden Suudi Arabistan’a teşekkür etti.

  • Prof. Dr. Cansızlar: “Altın kriz ve savaş gibi karmaşık ve belirsizlik ortamlarını sever”

    Prof. Dr. Cansızlar: “Altın kriz ve savaş gibi karmaşık ve belirsizlik ortamlarını sever”

    Atılım Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Doğan Cansızlar, “Altın kriz ve savaş gibi karmaşık ve belirsizlik ortamlarını sever. Amerika’daki seçimler burada önemli bir kıstas. 3 Kasım’da gerçekleşecek seçimlerde Donald Trump kaybederse; altınla ilgili dalgalanmaların uzayacağı söylenebilir” dedi.

    Sermaye Piyasası Kurulu önceki başkanlarından olan Atılım Üniversitesi İşletme Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Doğan Cansızlar, Türkiye ekonomisinin son durumunu İhlas Haber Ajansı’na değerlendirdi.

    Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) 3 Kasım Salı günü yapılması planlanan Başkanlık Seçimlerinden çıkacak sonucun; altın ve döviz piyasalarındaki hareketlenmeyi doğrudan etkileyeceğinin sinyallerini veren Prof. Dr. Cansızlar, dünyada yaşanan Covid-19 salgınının da piyasaları etkilediğine değindi.

    Çin’in Vuhan kentinde ortaya çıkan ve kısa sürede tüm dünyaya yayılan Covid-19 salgınının oluşturduğu kaos ortamıyla ilgili konuşan Prof. Dr. Cansızlar, “Son gelişmeler pek sürpriz değil. Bütün dünyada olduğu gibi Türkiye’de de pandemi dolayısıyla ortaya çıkan olumsuzluklar hissediliyor. Dünyanın çeşitli ülkelerinde çeşitli dalgalanmalar oluyor. Bizim kendi ekonomik yapımıza özgü birtakım durumlar nedeniyle bu dalgalanmalar bizde daha fazla hissedilir hale geldi” ifadelerini kullandı.

    “Dövize ihtiyacı olan bir ülkeyiz”

    Dünya genelinde ekonomide yaşanan dalgalanmaların Türkiye’de daha fazla hissedilmesinin sebeplerini de açıklayan Cansızlar, “İzlenen ekonomi politikalarıyla ilgili birtakım değerlendirmeler var. Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de parasal bollaşma söz konusu. Türkiye’de parasal bollaşma hem para basımı ve hem de faizlerin indirilerek kredi genişlemesi yoluyla oldu. Ancak bizim Türk Lirası (TL) rezerv para olmadığı için parasal genişlemenin üretimle desteklenmesi lazımdı. Ancak bollaşan para, üretimin artmasından ziyade daha çok altın, döviz ve borsaya yönelmeye başladı. Dış finansmana dolayısıyla dövize ihtiyacı olan bir ülkeyiz biz. Ekonomik yapı olarak, üretim yapısı olarak Türkiye ekonomisi ithalata ve dış finansmana bağımlı. Tasarruf düzeyi de yeterli değil” diye konuştu.

    “Yıllardır dünyada genel kabul görmüş ve denenmiş birtakım iktisat teorileri var”

    Türkiye’nin ihracatının yeterli seviyede olmadığını söyleyen Cansızlar, üretimin ithalata bağımlı olması nedeniyle ithalatın da çok fazla olduğunu hatırlatarak Türkiye’nin sürekli dış açık verdiğini ifade etti. Cansızlar, “Bu durum bizim kırılganlığımızı diğer ülkelere göre çok daha fazlalaştırıyor. Dünyada alınan tedbirlere paralel Türkiye de tedbirler almaya çalıştı. Ancak, çok farklı bir ekonomi politikası uygulamaya yöneldi. Yıllardır genel kabul görmüş ve denenmiş birtakım iktisat teorileri var. Buna örnek faizle enflasyon arasındaki ilişki. Burada görüş farklılığı olabilir, ama bizim gibi gelişmekte olan çoğu ülkelerde olduğu gibi faizin toplam üretim maliyeti içerisindeki payı ülkemizde Merkez Bankası’nın yaptığı araştırmalara göre ancak yüzde 15 – 20 gibi çok düşük bir seviyede bulunuyor. Burada bakılması gereken asıl mesele üretimin maliyetidir. Üretim maliyeti içinde yer alan tüm unsurlar -ki faiz bunlardan biridir- analiz edilmeden enflasyonu sadece faiz faktörüne bağlamamak gerekir. Üretimi petrol ve doğalgaz başta olmak üzere ithalata, yanısıra finansmanı da dışa bağlı bir ekonomide döviz kurunun yükselmesi, enflasyonun artmasına daha çok katkı yapar. Yapılan araştırmalarda döviz kurunda, sepet bazında yüzde 10 artış olduğunda, bu artış TÜFE’ye iki yıl içinde birikimli olarak 1.7 puanlık bir etki yapıyor. Üretimi ithalata ve finansmanı dışa bağımlı olmayan ülkelerde belki faiz enflasyonun en önemli belirleyicilerinden biri olabilir ama bu bizim gibi ekonomilerde maalesef fazla geçerli olamıyor. İthalata bağımlı olmak derken, ithalatın yarısına yakın bölümünü doğal gaz ve petrol karşılıyor. Geri kalan kısmını da aramalı, nihai mal gibi ürünler teşkil ediyor” şeklinde konuştu.

    “Faizden çekinmemek lazım”

    Türkiye ekonomisinin yumuşak karnının döviz kuru olduğunu aktaran Cansızlar, hükümetin bu dönemde aldığı tedbirleri doğru bulduğunu sözlerine ekledi. Cansızlar, “Tamamen serbest dalgalı kur rejimi hiçbir yerde uygulanmaz. Müdahaleli bir kur rejimi olması lazım. Yönetilebilir dalgalı kur rejimidir bunun adı. Ancak,bu müdahalenin herkes tarafından bilinecek şeffaf bir şekilde yürütülmesi gerekir. Fakat siz dolaylı yollardan, kapalı kapılar ardından başka yöntemlerle dövizi baskılamaya çalışırsanız hem yabancı yatırımcılar hem de yerli tasarruf sahipleri nezdinde soru işaretlerine sebep olursunuz. Nitekim Türkiye son dönemde faizi biraz baskıladı. Bu piyasaya biraz canlılık getirdi. Üretimi artırmak adına bir şeyler yapılmaya çalışırken bu defa da mevcutların fiyatları arttı. Faiz düşük, enflasyon yüksek; dolayısıyla negatif yönlü bir reel faiz var. Vatandaş eline geçen parasal bollaşmanın verdiği rahatlıkla ya altına ya da dövize gitti. Politika faizini 8,25’te değil daha yüksek bir seviyeye çekmek lazım. Faizden çekinmemek lazım” ifadelerini kullandı.

    “Faiz oranlarının yüzde 13’ün üstünde olması lazım”

    Türkiye ekonomisinin potansiyeli olan güçlü bir ekonomi olduğuna değinen Cansızlar, “Yapmamız gereken reform paketini; kısa, orta ve uzun vade diye ayırarak iyi bir program yapmak lazım. Yoksa işin içinden çıkılamaz diye bir şey yok. Kısa vadede benim düşüncem; faiz oranını arttırmak. Piyasadaki faiz 12,9, siz kalkıp 8,25’lerde ısrar ederseniz olmaz. Doğasına aykırı durumun. Faiz oranlarının yüzde 13’ün üstünde olması lazım. Nitekim TCMB’nın faiz koridoruna geri dönüş sinyalleri vermeye başlaması olumludur. Ardından dışarıya karşı bir güven ortamı oluşturmak gerekiyor. Türkiye ekonomisi dış dünyaya entegre, parası konvertibil bir ekonomidir, dışarıya kapatmak doğru değil. Nitekim TL swap piyasası ile ilgili tedbirlerin gevşetilmesi olumludur. Kırılgan bir yapımız var bunu kabul edeceğiz. Katar dışında uluslararası piyasalardan fon elde etmeliyiz. Başta AB ve IMF olmak üzere uluslararası kuruluşlarla iyi ilişkiler yeni baştan kurularak güven kazanılması lazım. Güveni kaybetmek bir anda olur ama kazanmak zaman ister. IMF’den çekinmemeliyiz. Biz kurucu ortaklarındanız. Oradaki fonlar çok düşük faizli fonlar” diye konuştu.

    “Trump kaybederse altınla ilgili dalgalanmalar uzar”

    Altın fiyatlarının sürekli bir artış göstermesi üzerine de konuşan Cansızlar, ABD’de gerçekleşecek Başkanlık Seçimine dikkat çekti. Cansızlar, “Yatırımcılara somut bir öneri vermek mümkün değil. Altın kriz ve savaş gibi karmaşık ve belirsizlik ortamlarını sever. Kargaşa ortamlarında insanlar en güvenilir meta olan altına yönelir. Altının zaten arzı kısıtlıdır. Talep fazla olunca da yükseliyor. Bu ortam devam ettiği sürece altındaki yukarı yönlü dalgalanmaların devam edeceğini düşünüyorum. Ama hangi seviyeye kadar olacağını söylemem mümkün değil. Amerika’daki seçimler burada önemli bir kıstas. 3 Kasım’da gerçekleşecek seçimler Donald Trump lehine olumlu sonuçlanırsa gerginlik azalacak ve aşı da bulunursa ortam sakinleşir altın açısından. Diğer bir senaryoda Trump kaybederse; altınla ilgili dalgalanmaların uzayacağı söylenebilir” ifadelerini kullandı.

    “Sert tedbirler almakta yarar var”

    Her yönden potansiyeli yüksek Türkiye’nin ekonomik yönden daha güçlü bir seviyeye gelebilmesi için bir an evvel sert tedbirlerin alınması gerekliliğine değinen Cansızlar, “Euro ve Dolarla ilgili de piyasalarda dalgalanmalar var. Özellikle Euro konusuna baktığımızda; doların dış dünyada değeri düşüyor. Diğer dış paralar nezdinde Dolar değer kaybediyor. Dolar değer kaybedince insanlar Euro’ya yöneldiler. Doların sadece bizde birtakım kırılganlıklar nedeniyle fiyatı yukarı yönlü artmaya başladı. Hiçbir şey yapmadan bu şekilde devam edersek hem altın hem Euro hem de Doların fiyatının yükseleceğini tahmin ediyorum. Kararsızlık ve çekingenlik doğru değil. Sert tedbirler almakta yarar var. Aksi takdirde bu işin maliyeti giderek artar” dedi.

  • Bulgaristan’da Cumhurbaşkanı Radev ile Başbakan Borisov arasında kriz

    Bulgaristan’da Cumhurbaşkanı Radev ile Başbakan Borisov arasında kriz

    Bulgaristan’da Başbakan Boyko Borisov, sosyal medya ile bazı haber sitelerinde kendisini uyurken gösteren fotoğraflarının yayınlanmasının ardından basın toplantısı düzenleyerek açık bir dille Cumhurbaşkanı Radev’i suçladı.

    Bulgaristan Başbakanı ve Avrupalı Gelişimi için Vatandaşlar Partisi (GERB) lideri Boyko Borisov ile muhalefetteki Rusya yanlısı Sosyalist Partisi (BSP) destekçisi Cumhurbaşkanı Rumen Radev arasındaki anlaşmazlık büyüyor. Gizli çekildiği anlaşılan ve bugün sosyal medya ile bazı haber sitelerinde Başbakan Borisov’u uyurken gösteren fotoğraflarının yayınlanmasının ardından basın toplantısı düzenleyen Borisov, açık bir dille Cumhurbaşkanı Radev’i suçladı. Bugün siyasi rakiplerinin manipülasyon ve çamur atmada dibe vurduklarını belirten Borisov, kendilerine karşı nefretin ülkeyi Rusya’nın ekseninden çıkarıp Batı’nın eksenine yönlendirmelerinden sonra başladığını ifade etti.

    Basına sızdırılan ve Başbakan Borisov’u uyurken gösterdiği iddia edilen fotoğraflarda bir dolabın çekmecesinde yüklü miktarda para ve altınlar olduğu görünüyor. Aynı dolabın üzerinde bir tabanca bulunuyor. Borisov fotoğraflara yönelik yaptığı açıklamada, “KGB’nin kitaplarında şu yazıyor. Öyle bir kirli oyun yap ki resimdeki bile kendinden iğrensin” ifadelerini kullandı.

    “Tehditler devlet başkanından geliyor”

    Fotoğrafların çekilmesiyle ilgili kendisini koruyan ancak Cumhurbaşkanlığına bağlı çalışan Ulusal Koruma Servisi’ni (NSO) işaret eden Borisov, Cumhurbaşkanı Radev’i suçlayarak, “Tehditler herhangi birinden gelmiyor, devlet başkanından geliyor. Ulusun birleştiricisinden geliyor. Tek başına çamurda olmamak için beni de çamura sokmak istiyorlar” şeklinde konuştu.

    Cumhurbaşkanı Radev’in desteklediği ana muhalefet BSP’nin siyasi arenada başarı gösteremediğini kaydeden Borisov, bu nedenle partisi partisine yönelik çirkin yıpratma taktikleri uyguladıklarını savundu. Borisov, ilk önce psikolojik olarak kendisini çökermek istediklerini, ardından da fiziki olarak yok etmeye çalışacaklarını iddia etti. Geçtiğimiz hafta yine basına sızdırılan bir ses kaydında kendisinin Parlamento Başkanı Tsveta Karayançeva’ya yönelik ağza alınmayacak sözler sarf ettiğinin iddia edildiğini hatırlatan Borisov, söz konusu kaydın da montaj olduğunu belirtti.

  • Almanya’da ihtiyaç fazlası maskeler nedeni ile kriz çıktı

    Almanya’da ihtiyaç fazlası maskeler nedeni ile kriz çıktı

    Almanya’da korona virüs salgını nedeni ile alınan ihtiyaç fazlası maskeler krize neden oldu. Almanya Sağlık Bakanlığı Sözcüsü Oliver Ewald, 4,5 milyar Euroluk borca ilişkin faturalar için “Faturaları ödeyebilmek için elimizde sadece 1,2 milyar Euroluk bütçe var” dedi.

    Korona virüs salgını nedeni ile birçok ülke maske üretimini arttırmış ya da yurtdışından sipariş vermişti. Almanya’da salgının ilk günlerinde maske açığını kapatmak için hükümet “Açık ev” olarak adlandırılan ihale sürecini başlatmış, medikal koruyucu malzeme satan her firma ihaleye katılmıştı. Firmalar, FFP2 tipi her maske için 4,50 Euro fiyattan sözleşme yaparken, 1 milyar adet maske alındı. İhale kapsamında 738 sözleşme imzalanırken, Sağlık Bakanlığı, 4,5 milyar Euro borçlandı. Korona virüs salgının etkisinin azalması ile hükümetin ihtiyaç duyduğu maske sayısı 198 milyona kadar düşmesi ile ihtiyaç fazlası maskeler ülkede krize neden oldu. Ödeme alamayan birçok medikal firma iflasın eşiğine geldi. Firmalar, verilen siparişlerin içinde hastanelerde ve devlet kurumlarında kullanılması planlanan önlük, eldiven gibi sağlık ekipmanlarının da bulunduğunu açıkladı.

    Sağlık Bakanlığı, tarafından yapılan açıklamada sözleşmenin bu kadar büyük ölçekte gerçekleşeceğini tahmin etmedikleri aktarıldı. Sağlık Bakanlığı Sözcüsü Oliver Ewald, “Faturaları ödeyebilmek için elimizde sadece 1,2 milyar avroluk bütçe var” dedi. Bakanlık, ilk maske teslimatları için 400 milyon Euro ödeme yapıldığını ifade etti.

    Alman Bild Gazetesi’nin haberine göre bakanlığın bazı firmalara ödemeleri askıya aldığını aktardı. Bild, askıya alınan ödemelerin nedeni olarak ise eksik teslimat, teslim edilen malların yüzde 20’sinin kusurlu çıkması olarak belirtti. Gazete, şimdiye kadar 150 milyon maskenin teslim edildiğini ifade etti.

    Almanya Sağlık Bakanı Jens Spahn, yaptığı açıklamada bütün tedarikçilere ara ödemelerin yapıldığını dile getirdi. Spahn, kimsenin iflas etmesini istemediklerini aktarırken, “Kalitesini kontrol etmediğimiz mallar için de para ödeyemeyiz” dedi.

    Avukat Christoph Partsch, yaptığı açıklamada koruyucu malzeme satan bir firma adına Bonn Bölge Mahkemesinde Almanya Sağlık Bakanlığına milyonlarca avroluk bir dava açıldığını duyurdu. Partsch, federal hükûmete karşı bu dava haricinde iki dava daha açıldığını aktardı.

    Federal Meclis Üyesi Johannes Fechner, Sağlık Bakanı Spahn’a haziran ayının başında bir mektup göndererek, “Bir firma, önemli miktarda koruyucu maske ve koruyucu önlük temin ederek sizin Bakanlığınızdan bu malların teslimatı için onay aldı. Teslimatta malların kusursuz olarak kabul edilmiş olmasına rağmen bu firmaya hâlâ daha 1,6 milyon Euroluk ödeme yapılmamıştır. Bu sebeple Sağlık Bakanlığına yeni bir dava daha açılabilir” ifadelerini kullandı.

  • Vakıfbank Genel Müdürü Üstünsalih: “Kriz geride kalmıştır, Türkiye kalkınmasına ve yükselmesine başlamıştır”

    Vakıfbank Genel Müdürü Üstünsalih: “Kriz geride kalmıştır, Türkiye kalkınmasına ve yükselmesine başlamıştır”

    Vakıfbank Genel Müdürü Abdi Serdar Üstünsalih, son bir aydaki gelişmeler dikkate alındığında ekonomide ılıman bir iklimin oluştuğunu belirterek, “Türkiye kalkınma olarak burnunu yukarı çevirmiştir. Kriz geride kalmıştır. Dolara yapılan müdahaleler geride kalmıştır. Türkiye artık kalkınmasına ve yükselmesine başlamıştır” dedi.

    TTSO Temmuz ayı meclis toplantısı Meclis Başkanı M. Şadan Eren başkanlığında gerçekleştirildi. TTSO’nun Temmuz ayı faaliyetlerinin yer aldığı filmin izlenmesinin ardından kürsüye gelen Yönetim Kurulu Başkanı M. Suat Hacısalihoğlu, Vakıfbank Genel Müdürü Abdi Serdar Üstünsalih’i meclis toplantısında ağırlamaktan duydukları memnuniyeti dil getirirken, “Genel müdürümüzün bulunduğu görevlerde şehrimize hizmetleri unutulmaz. Yardımları için kendisine teşekkür ediyoruz” dedi.

    Hacısalihoğlu, yaz sezonunda ve yoğun bir turizm döneminde olduklarını vurgulayarak, şunları söyledi:

    “Turizmde müthiş bir altyapımız var. Sadece Trabzon’da yatak kapasitesi 65 bine çıktı. Amacımız daha fazla turisti ilimize, bölgeye çekmek. Ama ulaşım sorunu var. Günde 15 civarında direkt uçuşla gelen turistler var ancak özellikle İstanbul üzerinden gelen turistler sıkıntı yaşıyor. Trabzon’a özellikle Körfez ülkelerinden gelecek olan turistler çok büyük maddi yükle karşı karşıya. Bu aileler kalabalık geliyor. 6 – 7 kişilik bir ailenin İstanbul’dan Trabzon’a gelmesi uçak fiyatları olarak çok yüksek değer almaya başladı. Hadi fiyatları kabul ettik, ya da bir miktar uygun hale getirildi ama uçak yok. Dolayısıyla hedeflerimize ulaşmada çok büyük sorunumuz var. THY ilgililerinin konuyu dikkate alarak, bölgemize uçak seferlerini artırmaları ve İstanbul’a gelen Körfez coğrafyasındaki turistlerin bölgemize gelmelerini sağlamaları en büyük arzumuzdur.”

    “Bankalar fındık alımında tüccarları desteklemeli”

    Fındık taban fiyatlarının açıklandığını da hatırlatan Başkan Hacısalihoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Fındık bölgenin ve Türkiye’nin ithal girdisi olmayan en önemli tarım ürünü. Bu yıl dikkate aldığımız zaman 2 milyar doların üzerinde ülkeye döviz girişi olacağı söylenebilir. Burada bankalara düşen bir görev var. Fındık alımı için belli güçlü firmaları değil diğer tüccarlarımızın fındık alımını da kredi verme suretiyle desteklemeleri gerekiyor. Aksi takdirde fındık alımı yavaşlayabilir, zor durumda olan üreticilerimiz açıklanan fiyatların altında fındığını satabilir, istediğimiz amaca ulaşamayız. Bankalarımızın imkanlar dahilinde tüccarlarımızı destekleyip, fındık alımı konusunda ellerini rahatlatıp, en azından fındık fiyatının açıklanan rakamlarda kalmasını desteklemeleri en büyük arzumuzdur.”

    İç piyasada konut stokunun arttığı ve mevcut şartlarla eritilmesinin 3 yıl alacağının hesaplandığını da vurgulayan Başkan Hacısalihoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Önümüzdeki süreçte ekonomideki iyileşmeyi de dikkate alırsak bu süre 2 yıla inebilir. Türkiye gerek içeride gerek dışarıda müteahhitlik sektöründe çok güçlü bir durumda. Çok güçlü referanslarımız var. Çin’den sonra ikinci sırada gelen ülkeyiz ve bu referanslarımızı tüm dünyada kullanmamız gerekiyor. Özellikle sıkışan iç piyasada müteahhitlerin dışa açılması konusunda TOKİ’ye çok büyük görev düşüyor. TOKİ artık iç piyasada konut yapmayı bırakmalı. TOKİ iç piyasada işlevini tamamladı. İç piyasada iş varsa bunu özel sektördeki müteahhitler gerçekleştirebilir. Türkiye’ye para girecekse, Türkiye ihracatını artıracaksa, inşaat malzemesi üretimini artıracaksa, TOKİ yurtdışında, Türki Cumhuriyetlerde, Avrupa’da, Afrika’da büyük işleri alıp bunları kendi müteahhitlerimize yaptırabilir, piyasayı canlandırabilir. Özellikle tıkanan inşaat ve müteahhitlik sektörünü açabilir. Burada TOKİ’ye çok büyük görev düşüyor. Siyasetin buna ön ayak olması gerekiyor. Ülkenin dışa açılmaya ve iş yapmaya ihtiyacı var. Bunun en güzel örneğini Çin yapmaktadır. Çin devlet desteğiyle tüm dünyada iş almaktadır.”

    “Vakıfbank olarak geçen yıla oranla karımız yüzde 40 düştü”

    TTSO Temmuz ayı meclis toplantısında meclis üyelerine hitap eden Vakıfbank Genel Müdürü Abdi Serdar Üstünsalih, “Bir Trabzonlu olarak şehrime, Türkiye’nin en büyük bankalarından birinin genel müdürü olarak ilk ziyaretimi yapmaktan dolayı da ayrıca mutluyum. Vakıfbank bugün aktif büyüklük olarak Türkiye’de 4. sırada bulunuyor ve 394 milyar aktif büyüklüğü yönetiyor. Türkiye ekonomisinde piyasayı yapıcı bankalardan bir tanesi. Trabzon’dan çıkan ilk banka genel müdürü olduğumu söylediler. Bundan da gurur duyuyorum” dedi.

    Vakıfbank Genel Müdürü Abdi Serdar Üstünsalih, TTSO’nun Temmuz ayı faaliyetlerinin anlatıldığı filmi izlerken, bir süre önce bölgeye gelen TOBB Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu’nun, “En büyük sıkıntımız bankacılık sektörüydü. Bu bankalar o kadar vicdansızlar ki iyi günde hepsi peşimizden koşar, yağmur başladığı an elinden şemsiyeyi alıp hepsi ortadan kaybolur. İşte biz de bunlara karşı elimizi taşın altına koyduk, tüm kaynaklarımızı seferber ettik. Türkiye’deki KOBİ’lerin yüzde 15’ine, 96 bin KOBİ’mize 12 milyar lira kredi imkânı çıkardık. Düşük faizli KOBİ destek paketlerini başlattık” sözlerini dinlediğini belirterek, şunları söyledi:

    “Genelleme yapmak doğru değil. Biz kamu bankaları Ziraat Bankası, Vakıfbank ve Halkbank olarak her zaman Türkiye’nin yanında olduk. Olmak zaten görevimiz de Rifat başkanın söylediği tanıma uymuyoruz. Onu baştan söyleyeyim. Güneşli havalarda şemsiyeyi açıp yağmurlu havalarda şemsiyeyi kapatan bankalardan olmadık. Ben bankada 29’uncu yıla giriyorum, bir tane krediyi geri çağırdığımızı hatırlamıyorum. Özellikle Türkiye Cumhuriyeti’nin içinde bulunduğu türbülansta birçok hasarlar olmuştur. Ağır veya hafif hasar alanlar olmuştur, enkaz olmuştur doğrudur. Bunları yönetmek için üç kamu bankası gecesi gündüzü, bütün sermayesiyle birlikte ticaret erbanının, sanayi erbabının yanında olmuştur. Vakıfbank olarak geçen yıla oranla karımız yüzde 40 düştü. Biz karlılığa oynamıyoruz. Biz Türkiye ekonomisine oynuyoruz. Türkiye ekonomisi iyi olduğu zaman bizim de iyi olacağımızı düşünüyoruz. Bazı bankaların bu oyunda hiç olmadığını gördük. Rifat başkan o yüzden haklıdır. Ama kamu bankaları her zaman milletimizin, devletimizin yanında olmuştur.”

    “Ekonomide olumlu gelişmeler oluyor”

    Son zamanlarda ülke ekonomisinde özellikle son bir aydır, bir haftadır çok önemli ve olumlu gelişmeler olduğunu da vurgulayan Üstünsalih, sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Dünyada FED’in faizi düşürme söylemi, akabinde Avrupa Merkez Bankası’nın eksik faiz uygulaması, Türkiye’de Merkez Bankası’nın faizleri ciddi oranda düşürmesi, enflasyonun tek haneli rakamlara doğru yolculuğu, dolarizasyondaki stabilite; bunlara baktığınızda hakikaten çok olumlu gelişmeler oluyor. Bugün faiz oranlarımız mevduatta 19,5 seviyelerindeydi, kredi de zira 19,5 ama aşağı doğru seyirli olması bizi ziyadesiyle memnun ediyor. Merkez Bankası yüzde 24 faiz uyguladığı dönemde b in sanayicimize, ticaret erbabımıza, 21, 22’lere kredi verdik. Piyasa 30’la fonlarken iki puan zarar ettik. Bunu bilançomuzda zarar olarak gördük. Bundan hiç gocunmuyoruz. Biz şunu düşünüyoruz; biz 25 yıldır esnafımızdan para kazanıyoruz, 1 yıl kazanmayalım. Sıkıntı yok. Ama kamu bankası olarak da öz kaynak karlılığımızı belli bir seviyede tutmalıyız. Kavga edeceksek, kavgada güçlü olmak zorundayız. Özkaynak karlılığımızı belli bir seviyede korumak gibi bir sorumluluğumuz var. O sorumluluğu da yerine getiriyoruz.”

    Vakıfbank Genel Müdürü Abdi Serdar Üstünsalih, piyasalarda SWAP’ların 15,5’a düştüğünü, bunun çok sevindirici bir haber olduğunu da ifade ederek şunları söyledi:

    “Diğer taraftan Avrupa’da daha önce selamımızı almayan devasa bankaların artık Türkiye’ye doğru yöneldiğini görüyoruz. Bugün dünyada dolaşan fonlar, Türkiye en yüksek faizi verdiği dönemlerde bile, siyasi nedenlerle ülkemize uğramıyordu. Meksika, Şili, Arjantin, Tayland veya Yunanistan’a giderken Türkiye 24’le en yüksek faizi vermiş olmasına rağmen gelmiyordu. Ama son bir aydır özellikle S-400 olayının ortadan kalkması, Trump’ın açıklamaları, FED’in ve Merkez Bankası’nın açıklamaları, hepsi bir araya geldiğinde ılıman bir iklim oluşmuş, Türkiye kalkınma olarak burnunu yukarı çevirmiştir. Kriz geride kalmıştır. Dolara yapılan müdahaleler geride kalmıştır. Türkiye artık kalkınmasına ve yükselmesine başlamıştır. 2020’de dengeleme sürecine gireceğimiz bugünkü rakamlarla bellidir. Eylül – Ekim gibi tek haneli rakamları göreceğiz. Ama yıl ortalamasında enflasyonda 14 – 15 bandında kalacağımız öngörülüyor.”

    “Yaşamasına imkan olan firmaları destekledik”

    Vakıfbank olarak daha önce olduğu gibi her zaman müşterilerinin yanında olmaya devam ettiklerini ifade eden Genel Müdür Üstünsalih, “Vakıfbank’ın bölge yapılanmasında Trabzon, Samsun’a bağlıydı. 3.5 ay önce ayırdık. Trabzon’u Doğu Karadeniz Bölge Müdürlüğü yaptık. Trabzon, Rize, Gümüşhane, Artvin, Giresun illerini bu bölgeye bağladık. O illerdeki şube müdürlerini topladım. Hepsine şunu söyledim; Ülke bir türbülanstan geçmiştir. 40 gün, 50 gün, 60 gün borcunu geciktiren esnafımız, sanayicimiz olabilir. Şöyle bakacaksınız. Yaşamasına inandığınız firma varsa, bu gecikmelere rağmen ilave kredi vermek suretiyle yaşatacaksınız. Eğer firmanın batacak seviyede olduğuna inanıyorsanız da onları bırakacaksınız. Çünkü kaynakları boşuna harcamamamız lazım. 1994 yılında yaşanan tekstil krizinde, özellikle Maraş – Antep bölgesinde batmak üzere olan firmaları fonladık, bugün en iyi müşterilerimiz oldular. Bir kamu bankası olarak bizim açımızdan baktığınızda, krizi fırsata çevirme zamanıdır. Güç durumda olan firmalarımızı mutlak suretle fonlayarak ayakta kalmalarını sağlamamız lazım. Bunların hepsi ülkemizin birer değeri. Firmalar kolay kolay yetişip büyümüyor. Büyüyen firmalarımızı, istihdam fırsatı sunan firmalarımızı yaşatmak gibi bir sorumluluğumuz var. O sorumluluğu yerine getirmemiz lazım” diye konuştu.

    Konuşmasının ardından TTSO Meclis Başkanı M. Şadan Eren ve Başkan M. Suat Hacısalihoğlu, Vakıfbank Genel Müdürü Abdi Serdar Üstünsalih’e ziyaretinin anısına plaket ve tablo takdim etti. Üstünsalih de TTSO yönetimine bir hediye sundu.