Etiket: Korkusu

  • Ceza korkusu ölüm korkusundan ağır geldi

    Aydın’da gece yarısı meydana gelen trafik kazasında hurdaya dönen aracın yaralanan sürücüsü hastaneye gitmek yerine firar etti. Kusuru olduğu için ceza yemekten korktuğu için firar ettiği zannedilen sürücü polis ekiplerinin hastanelerde ve çevrede tüm aramalarına rağmen bulunamadı.

    İlginç olay Aydın-İzmir Bulvarı Yenidörtyol Kavşağı yakınlarında meydana geldi. Edinilen bilgiye göre; sürücüsü tespit edilemeyen 09 AD 375 plakalı otomobil düz yolda giderken yolun sağ tarafından bulunan duvara hızla çarptı. Çarpmanın etkisi ile ters dönen otomobil hurdaya döndü. Kazayı gören çevre sakinleri ve devriye gezen polis ekipleri hurdaya dönen aracı görür görmez hemen 112 Acil servis ekiplerinden yardım istedi. Kaza yerine gelen polis ve diğer görevliler araç içerisinde kan izleri olmasına rağmen sürücü göremeyince çevrede sürücü aradı. Yapılan tüm aramalara rağmen yaralı sürücü bulunamayınca polis devlet ve özel hastanelerde de sürücüyü aradı. Tüm aramalara rağmen yaralı sürücü bulunamayınca sürücünün hurdaya dönen otomobilden çıkıp firar ceza yememek için firar ettiği sanılıyor.

    Polis ekipleri çalışmaların ardından yol ortasında terk edilen ve metal yığınına dönen aracı yediemin otoparkına kaldırırken olayla ilgili başlatılan soruşturmanın sürdürüldüğü bildirildi.

  • (Özel Haber ) Bursa’da 5 çocuk Pitbull korkusu yüzünden okulun balkonuna tırmandı

    Bursa’da başıboş bir Pitbull köpeği okul bahçesinde oyun oynayan çocuklara korku dolu anlar yaşattı. Çocuklar korkudan balkona tırmanıp anne babalarını arayınca polis ve itfaiye seferber oldu.

    Olay merkez Osmangazi ilçesi Küçükbalıklı Mahallesi’ndeki Ayten Bozkaya İlkokulu bahçesinde meydana geldi.

    Başıboş Pitbull köpeği okul bahçesine girdi. Korku saçan köpek, okul bahçesinde top oynayan çocuklara saldırmaya çalışınca çocuklar korku içerisinde balkona tırmandı.

    Pitbull cinsi köpek okul bahçesinden çıkmayınca çocuklar balkonda mahsur kaldı. Çocuklar anne ve babalarını arayarak okul bahçesinde mahsur kaldıklarını söyledi. Polis ekiplerine haber veren anne babalar panik içerisinde okula koştu. Olay yerine gelen polis ekipleri önce köpeğin sahibini aradı. Bulamayınca belediye ekiplerine haber verdi. 1 saat balkonda kalan çocuklar köpeğin sahibi gelince kurtarılabildi. Polis ekipleri köpeğin sahibini köpek ile birlikte polis merkezine götürdü. Olayla ilgili soruşturma başlatıldı.

  • Modern çağın ‘hayata küstüren’ korkusu

    Acıbadem Üniversitesi Atakent Hastanesi Uzman Klinik Psikolog Reyhan Algül, son zamanlarda ruh sağlığı branşlarına kanser korkusu ile başvuran veya diğer branşlardan yönlendirilen kişi sayısında artış olduğunu belirterek, “Gerek kanserin artması gerekse medya yoluyla bundan daha çok haberdar olmamız, özellikle sosyal medyada çok daha fazla kişinin hayatını takip etmek kanser fobisinde de büyük bir artışa yol açıyor, hatta kanserin kendisinden çok daha fazla” dedi.

    Çağın hastalığı kanser sağlıksız beslenmeden çevresel faktörlere kadar birçok nedenle yaşa bakmaksızın görülme sıklığını artırırken, ‘korkusu’ ise daha hızlı yaygınlaşıyor. Kanser fobisi olan kişiler aşırı korku nedeniyle hayatı kendilerine ve yakınlarına zehir edebilirken, normalde yaptıkları aktivitelerden uzaklaşıp yavaş yavaş içe kapanabiliyor, zihnini sürekli bu konu ile meşgul edip başka şeylere konsantre olamayabiliyor hatta yaşama sevincini bile yitirebiliyor” dedi.

    Acıbadem Üniversitesi Atakent Hastanesi Uzman Klinik Psikolog Reyhan Algül, özellikle son zamanlarda ruh sağlığı branşlarına bu korku ile başvuran veya diğer branşlardan yönlendirilen kişi sayısında artış olduğunu belirterek, “Gerek kanserin artması gerekse medya yoluyla bundan daha çok haberdar olmamız, özellikle sosyal medyada çok daha fazla kişinin hayatını takip etmek kanser fobisinde de büyük bir artışa yol açıyor. Hatta kanserin kendisinden çok daha fazla” diye konuştu.

    Kanser fobisinin hızlı yaygınlaşmasında bilgi kirliliğinin de büyük etkisi olduğunu vurgulayan Psikolog Algül, 4 Şubat Dünya Kanser Günü kapsamında yaptığı açıklamada, kanser fobisini bir başka adıyla karsinofobiyi, günlük hayatı etkileyecek boyuttan çıkarabilmek için 6 önemli öneride bulundu.

    Algül, gerekli korku ile aşırı korkunun birbirinden ayrılması gerektiğini belirterek, “İnsanın hayatta kalması için korku gerekli olan duygulardan biri. Çünkü kişinin tetikte kalmasını ve tedbir almasını sağlar. Bu da yaşamın devamlılığı için gerekli. Kanser olmaktan da herkes korkabilir ama bu korku aşırı hale gelmişse ve kişi sürekli bunu düşünüyorsa o zaman artık bir fobi haline dönüşmüş demektir. Kendinize korkunuzun derecesini sorun. Gerçekten herkes kadar mı korkuyorsunuz, yoksa çok daha fazla mı? Eğer fazla ise bunun artık normal bir korkudan çıkıp bir rahatsızlık türü olan fobiye dönüştüğünü kabul etmeniz bile farkındalık oluşturarak korkunuzu törpülemenize yardımcı olacaktır” ifadelerini kullandı.

    Bilgi kirliliğine dikkat

    Bilgi kirliliğine dikkat edilmesi gerektiğinin altını çizen Algül, “Elimizin altındaki internet, bazen en büyük kurtarıcımız bazense en büyük düşmanımız olabiliyor. İnternet ortamında doğru bilgi kadar, temelsiz, abartılı bilgiler de fazlasıyla yer alıyor. Forumlardaki kişisel deneyimleri genellemek, ‘falanca kişi fayda görmüş ya da şunu yapmış, ben de deneyeyim’ demek doğru değil! Bu genellemelerle sağlığınız daha çok zarar görebilir. Bilgileri doğru bir şekilde filtreleme şansımız olmadığı, üstelik sadece internet değil bir de basındaki haberler ve ‘tanınmış’ kişilerin açıklamaları yer aldığı için çok dikkat etmek gerekiyor. Unutmayın, bilgi kirliliği kanser fobinizi artıran çok önemli bir unsur” şeklinde konuştu.

    “Ruhsal dünyanızda ne olup bittiğini anlayın”

    Kaygı bozuklukları, depresyon ve diğer ruhsal rahatsızlıkların bazen kanser fobisinin oluşmasında rol oynayabildiğini belirten Algül, “Bazen de kişinin hayatında yolunda olmayan, başa çıkmakta zorlandığı durumlar oluyor. Zihnin kanser korkusuna odaklanmasının asıl nedeni de aslında bu zorluklar olabiliyor. Aşırı kanser korkusu hayatınızdaki esas sorunlarla yüzleşmenizi kamufle ediyor olabildiğinden, bedeniniz kadar ruhunuzu da düşünün ve önem verin. Kendi ruh durumunuzu ve hayatınızı gözden geçirin, ruhsal dünyanızda ne olup bittiğini anlayın” değerlendirmesinde bulundu.

    Kanser fobisinin zihinsel bir meşguliyet oluşturduğu için kişi sürekli özellikle de boş kaldıkça bunun düşünülebildiğini söyleyen Algül, “Mutlaka hayatınızı anlamlı hale getirecek hedefler belirleyin, sizi verimli ve üretken hissettirecek şeylerle ilgilenin. ‘Hobi’ deyip geçmeyin, iş hayatınızın dışında kendinize sevdiğiniz şeylerle uğraşacağınız zaman dilimleri ayırın. Dünya ve insanlık için ya da bir kişi için ‘Daha iyi ne yapabilirim?’ diye sorgulayıp hayatınıza anlam katacak yeni değerler üretmek için düşünün” açıklamasını yaptı.

    “Uzman desteği almaktan çekinmeyin”

    “Unutmayın ki bir kanser hastası tedavi olmak için çabalar, uğraşır, elinden geleni yapar” diyen Algül, sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Siz henüz hasta bile olmamışken hayattan vazgeçmeyin. Kanserden aşırı korkunuzu yadsımayın şüphesiz, yüzleşin. Korkuyu görmezden geldikçe derinleşmesine neden olursunuz, korkunuzla yüzleşin, ancak tıpkı bu korkuyu ‘normal sınırlarında yaşayan insanlar gibi’ yeneceğinize de inanın. Kendinize ve sevdiklerinize zaman ayırın, müzik dinlemekten, hayata olumlu bakan insanlarla konuşmaktan, doğayı izlemekten, yürüyüş yapmaktan ve hobilerinizden vazgeçmeyin. Hayata küsmeyin. Uzman desteği almaktan çekinmeyin. Fobiler genellikle kişinin tek başına aşmakta zorlanacağı türden korkulardır. Güçlü ve derindirler. Kanser korkunuzun fobi boyutunda olduğunu düşünüyorsanız ya da yakınlarınızdan bu bildirimi duyuyorsanız bu konuda bir ruh sağlığı uzmanından destek almak son derece yararlı olacaktır.”

  • Zeytin üreticisini ’yağmur korkusu’ sardı

    İzmir’in Ödemiş ilçesinde, kuraklığın ardından gelen yağışlar özellikle zeytin üreticisini korkuturken, üreticiler, yağışların ağaçtaki ürünün dökülmesine neden olabileceğini ve zarar verebileceğini söyledi.

    Yağlık ve yemeklik zeytin hasadının devam ettiği Ödemiş ilçesinde, iki gündür yağan yağmurlar hasadı olumsuz etkiledi. Zeytin üreticileri, tarlaların çamur haline gelmesiyle hasadı ertelemek zorunda kaldı. Üretici, yağışların ürünlere zarar verebileceği korkusuna kapılırken, zeytinlerin yere dökülmesinden de tedirgin oldu.

    Yağışların şiddetini devam ettirmesi halinde yağmurun zeytini dökeceğini ifade eden üretici Halis Aydın, “Zeytin üreticisi kuraklıktan etkilenecek derken, iki gündür yağan yağmur tedirginliğe neden oldu. Yağmur bu haliyle devam ederse zeytin üreticisi zor duruma düşer. Yere düşen zeytinin yağ kalitesi azalacağı gibi yemeklik zeytin de zarar görür” dedi.

    Kuraklığın bu yıl zeytin üreticisini etkilediğini ifade eden Aydın, rekoltenin kuraklıktan ciddi anlamda etkilenmediğini belirterek, fiyatların geçen yılla hemen hemen aynı olduğunu kaydetti. Ödemiş zeytininin, 3 ila 5 kilosundan 1 kilogram yağ elde edildiğini belirten Aydın, sofralık zeytinde fiyatların geçen yılla aynı olduğunu dile getirdi.

    Ödemiş’in Gölcük beldesinde zeytin hasadı yapan üretici Hüseyin Özer de, yağış ve soğuk tehlikesinin her dönem yaşandığını kaydetti. Bölgede zeytin hasadının yaklaşık 15 gün önce başladığını belirten Özer, hasadın cinse ve ağaca göre 15 Ocak tarihine kadar süreceğini söyledi. Sofralık zeytinin 2 buçuk liradan 7 buçuk liraya kadar değiştiğini ifade eden Özer, yağışlı ve soğuk havadan fırsat buldukça hasada devam edeceklerini sözlerine ekledi.

  • Yrd.Doç.Dr. Üney: “ 3-4 yaşlarındaki çocuklarda kaybetme korkusu görülür”

    3-4 yaş çocukları, ilişki geliştirmiş olduğu kişi için kaybetme ya da ayrılık korkusu yaşayabildiklerini belirten Psikoterapist Yrd.Doç.Dr. Rıdvan Üney, genellikle anne, baba, büyükanne, ya da bakıcıdan ayrılık korkusu oluşabildiğini söyledi.

    Bağlanma, genelde çocuk ile yetişkin bir birey (çoğu zaman anne) arasındaki olumlu bağı ifade etmek için kullanılan bir terim olduğunu kaydeden Yrd.Doç.Dr. Üney, “Doğumla birlikte, bağlanma gelişmeye başlar. Esasen tüm yaşam boyunca; bebeklik, çocukluk, ergenlik ve hatta yetişkinlik döneminde bile bağlanma şeklimiz, neredeyse ilk bağlanma öykümüzün güvenli olup olması ile ilişkilidir. 3-4 yaş dönemi çocuklardaki kaybetme ve ayrılık konusu da, doğumdan bu yana oluşan bağlanma şeklinin bir nedenle problemli bir hal alması ile oluşur” dedi.

    Anne, baba veya bakım veren her kimse çocukla üç tür bağlanma gerçekleştiğine dikkat çeken Üney, “Bunlar güvenli, kaygılı ya da kaçıngan bağlanma olarak adlandırılırlar. Güvenli bağlamada; çocuk bağlandığı kişiden ayrıldığında huzursuz olur. Ancak o kişi geri döndüğünde ise neşelenir, ebeveynini olumlu davranışlar ile karışılar. Güvenli bağlanmış olan çocuklar, bağlandıkları bireylere güvenirler ve bunun sonucu olarak kendilerini güvende hissederler. Bağlandıkları yetişkin; bir süre ortamda olmadığında çocuk mutsuz olsa da yetişkinin geri döneceğine dair güveni vardır. Bu çocuklar korktuklarında ve kaygılandıklarında, yetişkin geri döndüğünde kolaylıkla yatıştırılabilirler. Kaygılı bağlanma durumunun nedeni annenin istikrarsız davranmasıdır. Anne bazen çocuğunun ihtiyaçlarını karşılarken bazen meşguliyeti nedeniyle karşılamaz ya da karşılayamaz. Kaygılı bağlanmış çocuklar, bağlandıkları kişiden yani anneden ayrıldıklarında çok huzursuz olurlar, ağlama nöbetleri oluşabilir. Anne geri döndüğünde dahi sakinleşmekte zorlanırlar. Yabancılara karşı şiddetli şüphe davranışı gösterebilirler. Kaçıngan bağlanan çocuklar, anneyi ya da bakım veren kişiyi yok sayma eğilimindedirler. Bakım veren kişi ile tanımadığı birini seçme durumuyla karşı karşıya kaldıklarında, herhangi birini seçme yönünde davranış göstermezler. Çoğunlukla fiziksel istismar ya da duygusal olarak ihmal edilmiş çocuklarda bu durum sık görülür. Çocuk bağlandığı kişiden zarar görmemek için ilişkiye girmez. Bakım veren kişi tarafından sakinleştirilemezler” diye konuştu.

    “3-4 yaş dönemi çocuklar anne ve babayı taklit eder”

    3-4 yaş dönemi çocukları bağımsız davranmaya eğilimli oldukların söyleyen Üney, “Anne ve babalarını taklit etmeye onların giyimlerine özenmeye başlarlar. Evcilik oyunu oynarlar. Evcilik oyununda anne baba rollerini taklit etme bu dönemin özelliklerindendir. Her şeyi keşfetmeye çalışırlar, bağımsız hareket etmek isterler. Hayali oyunlar oynarlar. Meraklıdırlar, sürekli soru sorarlar. Uyumadan önce anne-babayı yanında ister. Olumsuz tutturmacı ve inatçı davranışlar sergileyebilirler. Duygusal tepkilerinin gelişmesiyle, tüm duygu türlerini yaşarlar. Korku ve kaygı, kıskançlık, öfke ve sevinç sıklıkla gözlenir. Belki de bu dönem çocuğunun en önemli özelliği, kaygı ve korkuyla tam anlamıyla tanışmasıdır” ifadelerini kullandı.

    “3-4 yaşlarında ki çocuklarda ayrılma kaygı bozukluğu görülebilir”

    3-4 yaşlarındaki çocuklar kaybetme ve ayrılık korkusu yaşayabileceklerini kaydeden Üney, “Bu yaşlarda çocuk için; anne, baba veya bakıcı güvenli bir liman olarak değerlendirilir. Hatta bu nedenle çocuk annenin kucağındayken; herhangi bir kişi onu sevme niyetiyle kucağına almaya kalktığında, gitmek istemez ve huysuzlaşır. Bunun bir başka görüntüsü de gece yarısı veya sabah çocuk uyandığında, anne babasının yatağına gider. Bu dönemin önemli özelliklerinden biri de çocuğun hayal kurabilmesidir. Bu sayede kısa süreli ayrılıklarda; çocuk anne veya babasının hayalini kurarak, ayrılıkla baş edebilir. Hatta hayal kurma sayesinde; bu yaşlardaki çocuk, anne ve babasından birkaç haftalık ayrılığa tahammül edebilir. Bazen çocuk, bu dönemin önemli sorunlarından olan ayrılık ve kaybetme korkusunu şiddetli yaşayabilir. Bu durumda çocukta ayrılma kaygı bozukluğu (seperasyon anksiyetesi) gelişebilir. Bu problemi olan çocuklar, yapışarak, ağlayarak, yalvararak ya da bedensel yakınmalar (karın ağrısı, baş ağrısı, mide bulantısı gibi) göstererek ayrılığa direnç gösterirler. Bu en az dört hafta sürer. Özellikle kreşe veya okula başlayan çocuklarda sık görülür” dedi.

    3-4 yaş çocuklarında kaybetme ya da ayrılık korkusunun görülme nedenleri

    Yrd.Doç.Dr. Rıdvan Üney, 3-4 yaşlarında ki çocuklarda kaybetme yada ayrılık korkusunun görülme nedenlerinin başında kreşe başlama olduğunu belirterek diğer nedenleri şöyle sıraladı: “Bakıcı değişimi, Anne baba çatışmaları, Anne baba ayrılığı, İlgisiz anne-baba tutumu, Çocuğa verilen sözlerin tutulmaması, Çocuğa yalan söyleme, Ebeveynlerden birinin kaybı. Bu nedenler kaybetme yada ayrılma korkusunun en sık nedenleri olarak sayılır” diye konuştu.

    3-4 yaşındaki çocuklar, kreşe başladıklarında ya da bakıcıya bırakıldıklarında doğal olarak korktuklarını ifade eden Üney, “Ama ebeveynleri verdikleri sözü tutar ve geleceklerini söyledikleri saatte gelirlerse, çocukların kaygı ve korkuları azalır. Bu yaşlarda çocuklar ölüm gerçeğini tam olarak anlayamazlar. Ölümü algılayamasa da anne ya da babasının kaybolması, onu endişeye sevk eder. Bunların dışında 3-4 yaş çocuklarında, kalabalık yerlerde dolaşırken anne veya babasını kaybetme korkusu oldukça belirgindir. Çocuk adeta ebeveynine yapışır. Boşanma durumunda ebeveynlerden birinin evi terk etmesi sonucu, çocuk aşırı endişe yaşayabilir” ifadelerini kullandı.

    3-4 yaşlarında ayrılık ya da kaybetme korkusu yaşayan çocukların ebeveynlerine öneriler

    Üney., “3-4 yaş çocuğunu kreşe ya da bakıcıya bıraktığınızda; en azından ilk günlerde orada biraz zaman geçirin. Çocuk oraya alıştıktan sonra, yani oranın güvenli bir ortam olduğuna ikna olmasını sağladıktan sonra ayrılabilirsiniz. Çocuğunuzu yuvadan ya da bakıcıdan aldığınız saatlere özen gösterin. Hep aynı saatte bırakıp, hep aynı saatte alın. Böylece çocukta endişenin gelişmesini engelleyebilirsiniz. Yani ’annem ya da babam beni terk etmedi onlara güveniyorum’ duygusu gelişir. Çocuğunuzu terk etmekle tehdit etmeyin. Yabancı bir ortamda yaramazlık yapan çocuklara, bazen anneleri ’seni burada bırakır giderim’ diyerek tehditte bulunurlar. Bu çocuk için büyük endişe yaratır. Çocuklarınızla güven ilişkisi oluşturmaya özen gösterin. Güven ilişkisi her dediklerini yapmak anlamına gelmez. Hediye veya rüşvet vererek güven ilişkisi kurulmaz. Korku hissettiğinde, ağladığında onu yatıştırın. Bu konuda istikrarlı davranın ki, sizin davranışlarınızın devamını ve sürekliliğini gören çocuk, hem size hem de kendisine güvenini geliştirsin. Eğer onu bırakıp dışarıda uzun zaman geçirecekseniz ya da bir seyahate gidecekseniz, döneceğiniz zamanla ilgili açık olun. Onu kandırmaya kalkmayın. Bazı ebeveynler çocukları ağlamasın diye yalan yöntemine başvururlar. Eğer birazdan geleceğim deyip saatlerce ya da birkaç gün dönmezseniz onun güvenini sarsarsınız. Sonuç olarak çocuğunuzda yoğun endişe oluşturursunuz. Hem size, hem kendisine, hem de ileri ki zamanlarda dünyaya güveni zedelenecektir. Anne baba boşanmışsa; evde yaşamayan ebeveyn çocuğunu belirli aralıklarla görmelidir. Ancak bu görüşmelerin hep aynı zamanlarda olması önemlidir. Söz verip gelmeyen ya da görüşme saatlerine özen göstermeyen ebeveyn çocukta ayrılık ve kaybetme korkusu oluşumuna neden olacaktır” şeklinde konuştu.