Etiket: Korkusu

  • (Özel Haber) Ünlü oyuncu Uğur Bilgin: “Ya gülmezlerse korkusu hep oluyor”

    Güldür Güldür’deki performansıyla dikkat çeken ünlü oyuncu Uğur Bilgin, komedi oyunculuğu yaparken insanların gülmemesine karşı bir korku taşıdığını belirterek, “Bende olan bir şey, ya gülmezlerse korkusu tabii ki hep oluyor. Doğaçlama yapmayı hiçbir zaman sevmedim, illa bir metin olsun, bir yere sırtımı yaslayayım. Çünkü doğaçlama zor” dedi.

    Güldür Güldür’deki “Konyalı Enişte” tiplemesiyle dikkat çeken ünlü oyuncu Uğur Bilgin, Çekmeköy Belediyesi Sinema Akademisi eğitimleri kapsamında öğrencilerle buluştu. Turgut Özal Kültür Merkezi’ndeki eğitimlerde oyuncu Erdem Baş’ın moderatörlüğünde gerçekleşen söyleşinin konuğu olan ünlü oyuncu, öğrencilerle tecrübelerini paylaştı. Bilgin, genel sanat yönetmenliğini deneyimli oyuncu Burak Hakkı’nın üstlendiği akademide sanata ilgisi olan gençlere mesleki yolculuğunu ve yer aldığı projelerdeki deneyimlerini anlattı. Yabancı dil bilmemesinin eksikliğini duyduğunu ifade eden Bilgin, “Moraliniz hep yüksek olmalı, iş yapmadığın sürece hep kendini sorguluyorsun. Acaba ben yetersiz miyim diyorsun. Bir şeyin pişmanlığını ben çok duyuyorum. Keşke bir yabancı dilim olsaydı, çünkü yurt dışında çok acayip şeyler oluyor, eğitimler veriliyor. Oyunculuk orada okuldan mezun oldum ve bitti değil, devam ediyor. Onlara katılmak güzel olabilirdi diye düşünüyorum” diye konuştu.

    “Ya gülmezlerse korkusu hep oluyor”

    Doğaçlama yapmanın zor olduğunu ve insanların gülmemesine karşı bir korkusu olduğunu belirten Bilgin, “Her defasında bende olan bir şey, ya gülmezlerse korkusu tabii ki hep oluyor. Doğaçlama yapmayı ben hiçbir zaman sevmedim, okulda da sevmezdim. İlla bir metin olsun, bir yere sırtımı yaslayayım. Ççünkü doğaçlama zor, çünkü ya gülmezlerse” ifadelerini kullandı.

    15 ile 81 yaş arası vatandaşların eğitim için başvurduğu, genel sanat yönetmenliğini oyuncu Burak Hakkı’nın üstlendiği akademide öğrencilere oyunculuk, yönetmenlik, senaryo, yapım ve teknik bölümler alanında eğitim imkanı sağlanıyor. Akademiye 500’e yakın öğrenci kayıt yaptırırken, Mayıs ayına kadar devam edecek dersler her cumartesi ve pazar sabah saat 10.30-12.30 arasında gerçekleştiriliyor. Eğitimler kapsamında her hafta ünlü bir isim öğrencilerle bir araya geliyor.

  • Köylünün heyelan korkusu

    Karabük’ün Kızılcaören köyünde aşırı yağışlar sonrası yamaçtan kopan dev kayalar köylülerin korkulu rüyası oldu. Meydana gelen heyelan nedeniyle kopan taş ve kayalar bir evin garajın üzerine düşerek hasar verdi.

    Merkeze bağlı Kızılcaören köyüne bağlı Yeni Mahallede yağışlarla birlikte köyün üst kısmındaki tepede bulunan dev kayalar aşırı yağışlar sonrası yerlerinden koparak düşmeye başladı. Yumuşayan toprak nedeniyle meydana gelen heyelan sonrası kopan tonlarca ağırlıktaki dev kaya ve taş parçaları tarım aletlerinin bulunduğu Mustafa Bozkurt isimli şahsa ait garajın üstüne düşerek zarar verdi.

    40 haneli köyün muhtarı Sebahattin Biçim, yaşanan olay sonrası İl Özel İdare ve AFAD ekiplerine bilgi verdiklerini ve ekiplerin inceleme yaptığını söyledi.

    Biçim, ekiplerin ilk incelemesinde kaymaların üst tarafta bulunan su deposundan kaynaklanan kaçaktan olabileceğini söylediklerini kaydederek, “ Bunun üzerine iş makinesi getirerek su deposundan çıkan boruların bulunduğu alanları kazdık. Bizim bu bölgeler heyelan bölgesi. Buralardan tuzlu suda çıkıyor. Şiddetli yağışlar sonrası böyle bir durum ortaya çıktı. Burası taşlık bir bölge. Her an tamamen aşağıya gelebilir. Köylülerin tek isteği yetkililerin burası ile ilgili biran önce önlem alınmasını istiyor. Köylümüz evinde tedirgin yatıyor. Bu yağmur bugünlük olacak bir şey değil yarında olabilir. Nasıl çözülecekse bu işin bir anca çözülüp köylümüzün rahatlatılması gerekiyor” dedi.

  • Fıstıkta verim arttı, üreticiyi çalınma korkusu sardı

    Bu yıl yüksek verim beklenen Siirt fıstığında, üretici çalınma riskine karşı hasada erken başladı. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Siirt İl Müdürü İzzet Murat, verimde yüzde 50 artış beklediklerini belirtti. Siirt Fıstık Üreticiler Birliği Başkanı Şuayip Aslan ise, kentin fıstık rekoltesinde ilk defa Gaziantep ve Şanlıurfa’yı geçeceğini kaydetti.

    Siirt ekonomisine yılda 350 milyon TL katkı sağlayan fıstıkta bu yıl yüksek verim bekleniyor. 9 milyon ağacın bulunduğu kentte verim üreticilerin yüzünü güldürürken, üretici her yıl ekim ayında başladığı hasada, bu yıl çalınma riski nedeniyle erken başladı. Hatrant bölgesi ve Şah Mahmut Meydanı’ndaki bahçelerden fıstıklar toplanmaya başladı. Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürü İzzet Murat, iyi bir yıl geçirdiklerini belirterek, geçen yıla oranla yüzde 50 dolayında fıstıkta bir artış beklentisi içinde olduklarını belirtti.

    “40 bin ton yaş fıstık bekliyoruz”

    Siirt Fıstık Üreticiler Birliği Başkanı Şuayip Aslan ise, toplanmaya başlanan fıstıkta bu yıl iyi bir rekolte beklentisi içinde olduklarını belirterek, Siirt’in ilk defa Şanlıurfa ve Gaziantep’i geçeceğini dile getirdi. Aslan, Gaziantep’te bu yıl 25 bin ton, Şanlıurfa’da 30 bin ton yaş fıstık beklendiğini anlatarak, bu miktarın Siirt’te ise 40 bin ton olduğunu kaydetti.

    “Hırsızlar yüzünden erken topluyoruz”

    Siirt-Tillo karayolunda fıstık bahçesi bulunan Mehmet Nedim Yürek, bu yıl hırsızların korkusu yüzünden fıstıkları erkenden toplattığını belirterek, “Aslında bu sene yağmur dolayısıyla fıstık geç pişti, ancak hırsızların korkusundan 10 gün erkenden toplatmaya başladık” dedi.

    Fıstık bahçesinde çalışan 7 çocuk annesi Hanife Güneş ise 40 derece sıcaklığa aldırış etmeden ağaca çıkarak tüm dallardaki fıstıkları tek tek topladıklarını söyledi.

  • Almanların en büyük korkusu terör

    Almanya’da yapılan bir araştırmada Almanların korku oranları belirlendi. Araştırmaya göre Londra, Paris, Berlin ve Barselona’da meydana gelen terör saldırılarının ardından Almanların yüzde 71’inin en büyük korkusunun terör olduğu ortaya çıktı.

    R+V sigortası tarafından yayınlanan araştırmaya göre, Avrupa’da meydana gelen terör eylemlerinin oluşturduğu korkunun bu zamana kadar ortaya çıkan en yüksek oran olduğu, terör korkusunun kadınlarda yüzde 75 ve erkeklerde yüzde 66 oranında olduğu belirlendi. Almanların en çok korktukları ikinci önemli unsur ise siyasi gerginlik, aşırı ırkçılık olarak belirlendi. Araştırmaya katılanların yüzde 62’si siyası aşırılıktan endişe duyduğunu ifade etti.

    Almanların yüzde 61’i ise ülkeye yabancıların akın etmesinden korktuğunu ve bu korkuya en büyük nedenin ise mülteci akını olduğu belirlendi. Mülteci akını korku sıralamasında üçüncü sırada yer aldı.

    R+V Bilgi Merkezi Başkanı Brigitte Römstedt tarafından açıklanan araştırma raporunda, Almanların korku sıralamasında dördüncü sırada yüzde 58 oranında Alman Euro krizi, Avrupa Birliği borçlanması ve vergi mükelleflerine yansıması yer aldı.

    Korku sıralamasının beşinci sırasında ise gıda maddelerindeki zehirli katkı maddeleri katılması korkusu yüzde 58 oranı ile sıralamada yer aldı. Korkuların yedinci sırasında ise Almanya’ya iltica edenlerin ülkenin kamu düzenini bozacağından korkan Almanların oranı yüzde 57 oranında oldu. Doğal afetlerden korkan Almanların oranı yüzde 56 olarak belirlendi. ABD Devlet Başkanı Trump’un politikalarından korkan Almanların oranı yüzde 37 olurken, ihtiyarlıkta bakıma muhtaç olmak ve hayat pahalılığı Almanların korkuları arasında yer aldı.

  • Milas’ta deprem korkusu vatandaşları evinden etti

    Muğla’da 21 Temmuz’da meydana gelen, merkez üssü Gökova Körfezi olan ve Milas’ta da yoğun bir şekilde hissedilen 6,6 şiddetindeki deprem ve ardından devam eden artçı depremler sonrası Cumhuriyet Mahallesi’ndeki bazı vatandaşlar, adeta mini bir çadır kent oluşturdular. Uzun zamandır kimi vatandaşlar kurdukları çadırda geceyi geçirirken, kimisi de araçların içinde sabahlıyor.

    Milas’ta meydana gelen deprem ve ardından devam eden artçı depremlerle birlikte oluşturulan çadır kent, her yönüyle bir yaşam alanına dönüştürülmüş durumda. Boş bir arazi üzerinde kurulan çadırlarda sabahlayan aile fertleri, sabah olduğunda günlük yaşamın gereklerinden biri olan çalışma hayatına normal bir şekilde devam ederken, kadınlar ise evlerine dönüp günlük işlerini yapıyor.

    Aile bireylerinin, akşamüzeri işten eve döndüklerini, tüm aile fertleriyle birlikte yenilen akşam yemeğinin ardından çadırların olduğu alana geçildiğini söyleyen Mahmut İçen, “21 Temmuz’da meydana gelen depremin ardından bu çadırları kurduk ve geceyi buradaki çadırlarda geçiriyoruz. Çünkü meydana gelen depremde binamızda bazı çatlaklar oluştu. Artçı depremler de sürünce böyle bir çözüm yolu bulduk. Gündüz deprem olsa bile en azından hayatta kalma şansımız var. Gece uykuda yakalandığımızda bu şansımızın daha az olduğunu düşünüyoruz. Takip ettiğimiz kadarıyla da artçı depremler daha uzun bir süre devam edecek deniliyor. Açıkçası biz de ne yapacağımızı şaşırdık” dedi.

    Karşımızda bir yetkili bulamadık

    Depremin ardından tüm mahalle sakinlerinin sokağa çıktığını ve o geceyi sokakta geçirdiğini söyleyen Mahmut İçen; “ O gece en azından ilçemizdeki yerel yöneticilerimizden, belediyemizden birilerini görmek, bizlerin yanında olduklarını hissetmek isterdik ancak aradan günler, haftalar geçmiş olduğu halde hiç kimseyi karşımızda göremedik. Kendi imkânlarımızla buraya mıcır döktük, çevre temizliği yaptık. Bu konuda bile Milas Belediyesi’ne yaptığımız müracaat karşılıksız kaldı. Bizlere böyle zamanlarda sahip çıkmayacaklar da ne zaman çıkacaklar? Binada çatlak var, tedirginiz diyoruz, gelip bakan bile yok. İstiyoruz ki bir yetkili gelsin, binada inceleme yapılsın ve en azından bizleri rahatlatan bir açıklama yapsınlar. Eğer binanın yıkılma riski varsa bizler başımızın çaresine bakalım” diye konuştu.

    İhtiyaçlar için kısa süreliğine evlerimize giriyoruz

    Sadece akşam yemeğini evlerinde yediklerini belirten İçen, sözlerine şöyle devam etti: “Bunun dışında banyo yapmak, çamaşırların yıkanması gibi ihtiyaçlarımızı gündüz vakitlerinde karşılamaya çalışıyoruz. Gerçekten depremin olduğu ilk günden bu yana zor bir yaşam sürdürüyoruz. Biz büyükler bir şekilde bunları göğüslüyoruz ancak eşlerimiz ve çocuklarımız bu zorluğu daha fazla hissediyorlar. Komşularımızın bir kısmı çadırlarda kalırken, bizler gibi araçların içinde yatanlar da var. Örneğin biz 5-6 kişi şu gördüğünüz minibüsün içinde yatıyoruz. Haliyle hepimiz için zor bir durum” dedi.

    Bir aydan fazla bir süredir geceleri araçta uyuduklarını söyleyen Mahmut İçen; “Bu durumun daha ne kadar süreceğini bilmiyoruz. Belki kış aylarının başlangıcına kadar bu şekilde devam edecek. Ya da birileri bizi dikkate alır da gelip bizlerle ilgilenirlerse, binamızda gerekli incelemeler yapılırsa ve herhangi bir riskin olmadığına dair bizleri rahatlatan bir açıklama yaparlarsa, işte o zaman evlerimize döneriz. Hatta bazı komşularımız binadaki çatlak nedeniyle kendi evlerini terk edip kışa doğru kiralık bir daireye bile taşınmayı düşünüyor” şeklinde konuştu.