Etiket: Konuşuldu

  • GAÜN’de eğitimde dijital dönüşüm konuşuldu

    GAÜN’de eğitimde dijital dönüşüm konuşuldu

    İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Metin Toprak tarafından Eğitimde Dijital Dönüşüm, Uluslararasılaşma ve Araştırma Üniversitesi Konsepti konulu toplantı gerçekleştirildi.

    Gaziantep Üniversitesi Rektörlüğü tarafından hazırlanan toplantının açılışında konuşan GAÜN Rektörü Prof. Dr. Arif Özaydın, sanal eğitimin tartışılması gerektiğini belirterek, sanal eğitimin hayatımızın ve eğitimin bir parçası olduğunu söyledi. Prof. Dr. Özaydın, “Bu konuda uzmanlarla bir araya gelip maksimum fayda nasıl elde edebiliriz, nasıl bir yapılanma içinde olabiliriz bu konu üzerinde konuşacağız. Son derece yeni bir konu, hayatımıza girdi ve çıkmayacağını biliyorum. COVİD bitecek ama eğitimde dijital dönüşüm devam edecek. Bu konudan azami ölçüde ne fayda elde edebiliriz amacıyla buradayız” şeklinde konuştu.

    Prof. Dr. Metin Toprak, corona virüsten dolayı dijitalleşmenin çok öne çıktığını belirterek, bu konuda üniversitelerde farkındalık çalışmalarının yapıldığını ve Yükseköğretim Kurulu’nun da bu yönde büyük adımlar attığını ifade etti.

    “Mobil uygulama bu konunun kaçınılmaz bir parçası”

    Dijitalleşmenin dört aşaması olduğunu ve bunların dijitijasyon, dijitalleşme, dijital hazır bulmuşluk ve kurumsal elemanların dijitalleşmeye uyumu olduğunu aktaran Prof. Dr. Toprak, “Bu bütün unsurların dijital ortamda dağıtık ve entegre olarak insan kaynaklarından fiziki kaynaklara kadar çalışması anlamına geliyor. Dijitalleşmenin bu dört aşamasını tamamlayan üniversiteler ve kurumlar ancak bu süreci başarıyla yönetiyorlar. Bir de mobil uygulama bunun kaçınılmaz bir parçası. Bu yeniçağda mobil akıllı telefonlarla, akıllı dağıtık sistemlerle hiç bugüne kadar alışık olmadığımız konvansiyonel yürüttüğümüz çalışmaları bundan sonra artık bu platformlarda ve çok dinamik olarak güncelleyerek yürütmemiz gerekiyor. Bize esas meydan okuyan geleneksel kurumlarımıza böyle büyük yapılar eski üniversiteler, devlet kurumları gibi bu yapılar biraz direnç gösteriyorlar. Bir yandan genel olarak kurumsal yetkinlikleri buna uygun değil ikincisi teknoloji çok hızlı gelişiyor. Bunu periyodik takip etmek yerine sistemin içinde otomatik takip edecek mekanizma kurmanız gerekiyor. Dijitalleşme böyle büyük bir meydan okuma” ifadelerini kullandı.

    GAÜN Mavera Kongre ve Sanat Merkezi’nde gerçekleşen toplantıya GAÜN Rektörü Prof. Dr. Arif Özaydın’ın yanı sıra Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Ayşe Balat, Prof. Dr. Recep Yumrutaş, Rektör Danışmanı Prof. Dr. Halil İbrahim Yakar, GAÜN Senato Üyeleri ve çok sayıda ana bilim dalı bölüm başkanı katıldı. Toplantının sonunda Rektör Prof. Dr. Arif Özaydın tarafından İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Metin Toprak’a günün anısına hediye takdim edildi.

  • Bartın Üniversitesi’nde “Akıllı Lojistik” odağında Filyos Projesi konuşuldu

    Bartın Üniversitesi’nde “Akıllı Lojistik” odağında Filyos Projesi konuşuldu

    Bartın Üniversitesi’nin ihtisaslaşma çalışmaları kapsamında gerçekleştirdiği toplantıda, Türkiye’nin önde gelen yatırımcılarından Reysaş Lojistik’in yurt içi ve yurt dışı deneyimleri üzerinden Filyos Projesi hakkında görüş alışverişinde bulunuldu.

    Bartın Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Orhan Uzun, öğretim üyeleri ile birlikte ODTÜ Teknokent’ten Fatih Al’ın katıldığı çevrimiçi toplantıda, Reysaş Lojistik Yönetim Kurulu Başkanı Durmuş Döven tarafından sektör deneyimleri paylaşıldı. Uluslararası arenada lojistik alanda öncü bir firma ve marka olarak “komple çözüm” hizmeti sunduklarını aktaran Döven, sektördeki hedeflerini sürekli yükselterek yeni teknoloji fırsatlarını değerlendirmeye gayret gösterdiklerini ifade etti.

    Döven, Bartın Üniversitesi’nin bölgesel odaklı çalışmalarını ilgiyle takip ettiklerini ve iş birlikteliğini geliştirmek istediklerini kaydederek “Bartın Üniversitesi, Filyos Projesine değer katan bir gayretle çalışmalarını sürdürmektedir. Devam eden çalışmalarla projeye değer katacaklarına yürekten inanmaktayım. Bu noktada Reysaş olarak bizlerde her türlü desteği vermeye ve iş birliğini yapmaya hazırız” ifadelerini kullandı.

    “Sinerji oluşturan çalışmalarla tarihi projeye katkı sunacağız”

    Türkiye’nin en büyük limanlarından biri olacak dev endüstri bölgesine iş birliği çerçevesinde bilimsel olarak katkı sunmaya gayret gösterdiklerini belirten Bartın Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Orhan Uzun ise “Yeni YÖK felsefesiyle birlikte ortaya konulan vizyonla kalite arayışımızı daha da hızlandırdık. Filyos Limanı Projesi’ne odaklanarak bölgemizin ekonomik aktörleri arasındaki hareketliliği destekleyecek çalışmalar yapmaya devam ediyoruz. Aynı zamanda bölgesel gereksinimleri karşılayan eğitim programlarının geliştirerek, bulunduğu bölgeyi daha iyi bilen öğrenciler ve mezunların istihdamıyla bölge temelli öğrenme süreçlerini hayata geçirdik ve bu yönde çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Hedefimiz, Üniversitemizin ortaya koyduğu organizasyon ve stratejiyle katma değeri yüksek gelişmeler oluşturmak, Ar-Ge ve Ür-Ge faaliyetlerini arttırmak, ürün pazar ile rekabetini güçlendirecek ve uzmanlaşmış bir yapı ile kalkınma hamlemize destek olmaktır. Bu noktada iç ve dış paydaşlarımızla bir araya gelmeyi, iş birliği ve güç birliği yapmayı önemsiyoruz” dedi.

    “Dünyada akıllı liman kavramı gelişiyor”

    Rektör Uzun, dünyada akıllı liman konseptinin geliştiğinin altını çizerek “Akıllı limanlar; liman, endüstri bölgesi, serbest ticaret bölgesinden oluşan bir ekosistem. Orada üretiliyor ve hemen ürünler sevk ediliyor. Akıllı limanların etrafında gelişecek teknolojiler orta, orta yüksek ve yüksek teknolojiler olabilir. Filyos Limanı tamamlanmak üzere ve ardından endüstri bölgesi ile önündeki serbest ticaret bölgesi şekillenecek. Dünyadaki örneklerinin üzerinde akıllı bir sistem ve yüksek teknoloji üretecek firmalarla bölgemizin yıldızı yakın zamanda parlayacaktır. Avrupa’ya en yakın mesafede olan Filyos Limanı’nın Karadeniz’de keşfedilen doğalgaz rezerviyle birlikte öneminin daha da arttığını da belirtmek istiyorum. Bu doğrultuda uzun soluklu planlamalar neticesinde oluşturduğumuz misyon ile bölgemize değer katacağımıza inanıyorum” diye konuştu.

    “Çalışmalarımızla bölgemize değer katmaya devam edeceğiz”

    ‘Akıllı Liman’ odağında gerçekleştirilen toplantının oldukça verimli geçtiğinin de altını çizen Rektör Uzun, “Uzun soluklu planlamalar neticesinde oluşturduğumuz misyon ile bölgemize değer katacağımıza inanıyorum. İç ve dış paydaşlarımızla görüş alışverişi yapmaya ve stratejimizi adım adım ilerletmeye devam ediyoruz. Bu düşüncelerle Reysaş Lojistik Yönetim Kurulu Başkanı Durmuş Döven’e göstermiş olduğu yakın ilgi ve verdiği değerli bilgilerden dolayı teşekkür ediyorum. Ayrıca Yeni YÖK vizyonuyla tüm yükseköğretim kurumlarımızda olduğu gibi bizleri de kalite eksenli yolculuğumuzda daima destekleyen YÖK Başkanımız Sayın M. A. Yekta Saraç’a ve YÖK Yürütme Kurulu üyelerimize şükranlarımı sunuyorum” şeklinde konuştu.

  • Medıcal Park’ta diyabet konuşuldu

    Medıcal Park’ta diyabet konuşuldu

    Medical Park Gaziantep Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Mesut Özkaya, Diyabetes mellitus (şeker hastalığı) hakkında bilgi verdi.

    Gaziantep Medical Park Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Mesut Özkaya, Halk arasında şeker hastalığı olarak bilinen diyabetes mellitus diğer bir ifade ile şeker hastalığının bugün için toplumumuzda en önemli halk sağlığı sorunlarından biri olduğunu belirtti. Diyabet hastalığının vücudumuzda kan şekerini düşürmeye yarayan insülin hormonunun yokluğu ya da etkisizliğine bağlı olarak ortaya çıktığına vurgu yapan Prof. Dr. Özkaya şeker hastalığının tüm bedenimizi etkileyen metabolik bir hastalık olduğunun altını çizdi.

    Diyabet hakkında bilgiler veren Prof Dr. Mesut Özkaya, “Diyabetes mellitusun 2 farklı tipi vardır: Bunlardan birisi Tip 1 Diyabetes Mellitus’dur. Tip 1 diyabetes mellitus, daha çok genç yaşlarda görülen vücutta insülin hormonunun yokluğu ile ortaya çıkan hastalıktır. İkinci diyabet tipi ise daha sık görülen tip 2 diyabetes mellitustur. Tip 2 diyabetes mellitusda ise sebep mevcut olan insülin hormonunun etkisizliği tıbbi adıyla insülin direncidir. Diyabetes mellitus sık görülen bir hastalıktır. Son bilimsel çalışmalara göre ülkemizde görülme oranı %13,7 olup bu oran bölge ve şehirlere göre değişiklik göstermektedir. Ülkemizde yaklaşık yedi ile on milyon kadar diyabet hastasının olduğu tahmin edilmektedir. Tüm diyabet hastalarının yaklaşık yüzde on – on beşi tip 1 diyabetli iken geri kalan yüzde seksen beş – doksanı tip 2 diyabetlidir. Diyabetin erken tanısı için bilinmesi gereken temel kurallar aşağıda yer almaktadır: 45 yaşından büyük her birey mutlaka açlık kan şekerini ölçtürmeli ve şeker yükleme testi yaptırmalıdır. 45 yaşından küçük olan bireylerde ise aşağıdaki özelliklerden herhangi birisi varsa yaşı ne olursa olsun mutlaka açlık kan şekerini ölçtürmeli ve şeker yükleme testi yaptırmalıdır. Kilo fazlalığı olanlar, Tansiyon yüksekliği tespit edilenler ya da bu sebeple ilaç kullananlar, Kolesterol ya da trigliserid yüksekliği saptananlar yada bu sebeplerden dolayı ilaç kullananlar, Ailesinde birinci derece akrabalarının herhangi birinde ( anne ,baba, kardeş, amca, hala, dayı, teyze) şeker hastalığı olanlar, Daha önceki gebeliğinde iri bebek ( dört kilogramın üstü) doğuranlar, Daha önceki gebeliklerinde gebeliğe bağlı şeker hastalığı tespit edilenler, Daha önce ölçülen açlık kan şekeri 100 ile 126 arasında çıkanlar, Daha önce ölçülen tokluk kan şekeri 140 ile 200 arasında çıkanlar, Polikistik over hastalığı olanlar, Son zamanlarda çok su içen, çok idrara giden, halsizliği ve zayıflaması olanlar, Herhangi bir sebeple yapılan idrar tahlilinde şeker saptananlar. Bu özelliklerden herhangi birine sahip olan kişilerin mutlaka diyabet hastalığı yönünden tetkik edilip değerlendirilmesi gerekir. Bu gibi durumlarda diyabet hastalığı şüphe edilen aday kişilere şeker yükleme testi yapılarak durum kolaylıkla aydınlatılır. Açlık kan şekerine göre saptanamayıp şeker yükleme testi sonrası diyabet tanısı alan kişilere de halk arasında söylenen ‘gizli şeker’ tanısı konmuş olur’’ dedi.

    Diyabet belirtileri

    Prof. Dr. Özkaya, Diyabet hastalığının erkenden tanısı konulabilen bir hastalık olduğunu ifade ederek, Erken tanıda bireylerin bazı şikayetlerinin önemli bir yol gösterici olduğunu kaydetti.

    Diyabet belirtilerine değinen Prof. Dr. Özkaya, “Diyabet hastalarında olabilecek şikayetlerin, çok su içme, çok idrara gitme, halsizlik, yorgunluk, İştah artışına rağmen kilo kaybı, sık mantar enfeksiyonu, ağız ya da dil damak kuruması, yemeklerden yaklaşık bir buçuk iki saat sonra olan uyuklama, terleme, iç geçmesi gibi şeker düşmesi şikayetlerinin olması başlıca belirtilerdir. Diyabet hastalığı tanısının konulabilmesi için, on-on iki saatlik açlık sonrası ölçülen kan şekerinin 126 mgr/dl ve üzerinde olması, herhangi bir zamanda rastgele ölçülen kan şekerinin 200 mgr/dl ve üzerinde olması, doğru şartlarda ve kuralına uygun yapılan şeker yükleme testinde 2. Saat kan şekerinin 200 mgr/dl’nin üzerinde olması, Üç aylık şeker ortalamasını gösteren hemoglobin A1c nin yüzde 6.5 ve üzerinde olması gibi göstergelerin olması yeterlidir” ifadelerini kullandı.

    Diyabet tedavisi

    Diyabet tedavisine hakkında bilgilendirme yapan Prof. Dr. Mesut Özkaya, “Diyabet hastalarında tanı konulduktan sonra ya da diyabet tanısı olan bir hastada önemli noktalardan birisi de doğru takip ve tedavidir. Tedaviden sadece ilaç ya da insülin tedavisinin anlaşılmaması gerekir. Diyabetik bir hastanın tedavi kuralları, diyabetik hastanın eğitimi, kişiye özgü tıbbi beslenme tedavisi, kişiye özgü egzersiz / fiziksek aktivite, ilaç tedavisi olarak öne çıkmaktadır. Bugün için diyabet tedavisinde kullanılan pek çok ağız yoluyla kullanılan ilaçlar ve insülin tedavisi yer almaktadır. Tip 1 diyabetik hastalarda ilaç tedavisi olarak sadece insülin kullanılırken, tip 2 diyabetik hastalarda ise pek çok çeşitli ilaçlar ve insülin seçenekleri vardır. Diyabetik bir hasta hangi tip olursa olsun uygulanan tedavinin bazı hedefleri vardır. Tedavi hedefleri şu şekilde sıralanabilinir. açlık kan şekeri, 110 mgr/dl ‘nin altı, 2. saat tokluk kan şekeri: 140 mgr/dl’nin altı, 3 aylık şeker ortalamasını gösteren HbA1c değerinin %7’nin altında olması, ancak bazı özel durumlarda bu hedeflerin daha yüksek değerlerde kabul edilebileceğini unutmamak gerekir. Diyabet hastalarında tedavinin amacı sadece yukardaki rakamsal hedefleri yakalamak değildir. Asıl amaç diyabetin sebep olduğu olumsuz sonuçları engellemektir. Çünkü diyabet tedavisi tam yapılmazsa yaşam süresini ne yazık ki kısaltan bir hastalıktır. Ayrıca sadece diyabet yaşam süresini kısaltmakla kalmaz beraberinde insanın yaşam kalitesini bozan pek çok sağlık sorununa neden olmaktadır. Bugün için diyabet hastalarında en önemli ölüm sebebi kalp krizi gibi vücuttaki damarları içeren hastalıklardır. Yine diyabet hastalığı günümüzde körlüğün, diyalize girecek kadar ilerleyen böbrek yetmezliğinin ve kazalar hariç ayak kesilmelerinin en önemli sebebidir. Sık görülmesine rağmen diyabetten korkmadan bilinçli toplum düşüncesiyle mücadele edilmesi tedavi ve sonuçların iyi sonuçlarının anahtarı olacaktır. Diyabet hayata tatlı bir bakıştır” diye konuştu.

  • KBÜ’de, Kazakistan’daki dil politikaları konuşuldu

    KBÜ’de, Kazakistan’daki dil politikaları konuşuldu

    Karabük Üniversitesi’nde Eurasıa Talks seminerlerinin üçüncü bölümü çevrimiçi olarak gerçekleştirildi.

    Seminerin konuşmacısı, Orta Asya hakkında dünyadaki en önemli uzmanlardan biri olarak kabul edilen, Indiana Üniversitesi Orta Asya Çalışmaları Bölümü’nden Emeritus Profesör William Fierman’dı. Prof. Fierman, “Kazakistan’da Dil Süreçleri ve Politikalarının Karşılaştırmalı İncelemesi” başlıklı konuşmasında, 1991’deki bağımsızlığından bu yana Kazakistan’daki dil politikalarını ve bu kapsamda Kazakçanın kamusal alandaki kullanımında yaşanan değişimleri ele aldı. Ayrıca, Kazakistan’daki durumu, Kırgızistan, Özbekistan, Tacikistan ve Türkmenistan ile de karşılaştırarak bazı değerlendirmelerde bulundu.

    Seminere, yurtiçindeki akademisyen ve öğrencilerin yanında başta Kazakistan’dan olmak üzere, Rusya, Ukrayna ve diğer ülkelerden de çok sayıda katılım sağlandı. Hem yerli hem de yabancı katılımcılar, soru-cevap kısmında konuyla ilgili görüşlerini ve sorularını Prof. Fierman ve birbirleriyle paylaştılar.

    Organizatörlerden biri olan Karabük Üniversitesi Dr. Öğretim Üyesi Yuliya Biletska düzenlenen seminere sadece KBÜ öğrencilerinin değil, dünyanın pek çok ülkesinden öğrencilerin ve araştırmacıların da katıldığını belirterek, “Bu sayede üniversitemizi de tekrar tanıtma fırsatımız oldu. Buna ek olarak, bu tür etkinlikler ile öğrencilerimizin eski Sovyet ülkeleri üzerine ilgisini artırıp, daha fazla öğrencinin bu konuları araştırmasını sağlayarak Türkiye’nin bu bölge ile ilgilenen uzman eksikliğini doldurmayı planlıyoruz” dedi.

    İlki 10 Aralık 2020’de gerçekleştirilen Eurasıa Talks, Dünyanın Ortası websitesi ve podcast kanalının desteğiyle, Karabük Üniversitesi Bölge Çalışmaları Programı ve Orta Doğu Teknik Üniversitesi Avrasya Çalışmaları Programı tarafından düzenlenmekte olan bir seminer dizisi. Yürütücülüğünü Karabük Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden Dr. Öğretim Üyesi Yuliya Biletska ve ODTÜ Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden Doç. Dr. Işık Kuşçu-Bonnenfant yapıyor.

    Eurasıa Talks Avrasya coğrafyasının tarihi, toplumsal ve kültürel yapısı, ekonomisi ve siyaseti hakkında çalışmalar yapan ve bu konulara ilgili akademisyen, öğrenci ve diğer kişileri bir araya getirerek, akademik görüş alış verişini sağlamaya yönelik bir platform oluşturmayı amaçlıyor.

  • KBÜ’de “Sosyal Hayatta Güncel Dini Meseleler” konuşuldu

    KBÜ’de “Sosyal Hayatta Güncel Dini Meseleler” konuşuldu

    Karabük Üniversitesinde “Sosyal Hayatta Güncel Dini Meseleler” konulu söyleşi düzenlendi.

    Karabük Üniversitesi (KBÜ) İlahiyat Fakültesi ve Sağlık Kültür ve Spor Daire Başkanlığının ortaklaşa düzenlediği “Sosyal Hayatta Güncel Dini Meseleler” konulu söyleşi sosyal medya üzerinden canlı yayınıyla yapıldı. İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Murat Şimşek’in konuşmacı olarak katıldığı program yaklaşık bir saat sürdü. İslamofobi, helal gıda ve yapay zekâ gibi konuların konuşulduğu programın moderatör koltuğuna Betül Alan ve Sena Mazlum oturdu.

    ABD’de yaşanan 11 Eylül olaylarından sonra İslamofobinin arttığını söyleyen Prof. Dr. Murat Şimşek, İslamofobinin ilerleyerek İslam nefretine dönüştüğüne dikkat çekerek, “İslamofobinin kırk veya elli yıllık bir tarihi olduğu söyleniyor. Bu korku aslında psikolojik bir şey. O insanlar İslamiyet’i tanımadığı, bilmediği için korkuyor. Tabi ki bunu sağlayıcı birçok faktör var. Algı operasyonlarıyla dünyadaki insanların İslam’a karşı bakış açıları olumsuz hale getiriliyor. Bunu insanlara çeşitli imajlarla ve internet oyunlarıyla subliminal mesaj olarak gönderiyorlar. Batılı bunu imaj terörü ya da bilim terörü şekline dönüştürüyor. Bizim hedefimiz iyi niyetli insanlara bunun böyle olmadığı gerçeğini anlatabilmektir.” dedi.

    “Bilinçli tüketici olursak yediğimiz şeylerin helal bakımından güvenli olduğunu sağlamış olacağız”

    Programın ikinci konusu olan helal gıda hakkında konuşan Prof. Dr. Murat Şimşek, yurt dışına, Avrupa ülkelerine giden vatandaşların orada domuz eti tüketiminin çok fazla olduğu için bu konuya dikkat etmeye başladıklarını belirterek, “Helal mi, değil mi? Etimizi kendimiz mi keselim? gibi. Daha sonra Türkiye’den marketlerde kuruldu orada. Malezya ve Avrupa’daki bir takım belgelendirme şirketleri tarafından uluslararası ticaretin bir parçası olarak helal gıda belgelendirme diye bir sektör ortaya çıktı. Bu bir ihtiyaçtan dolayı ortaya çıktı. Özellikle İslam ülkelerine ihracat yapan iş adamlarımızdan helal belgesi talep ediliyor. O zamanlar ülkemizde helal belgesi veren bir kuruluş yok. İş adamları o ara böyle bir hizmeti talep etmişler. Daha sonra ilgili Bakanlık, Türk Standartları Enstitüsü ve Diyanet İşleri Başkanlığıyla çalışma başlatılmış ve şu an itibariyle ülkemizde helal belgelendirme yapılmakta.” şeklinde konuştu. Prof. Dr. Şimşek “Bizler bilinçli tüketici olursak, araştırırsak, taleplerimizi üreticilere iletirsek toplumda yediğimiz şeylerin helal bakımından güvenli olduğunu sağlamış olacağız.” ifadelerini kullandı.

    “Yapay zekâ teknolojisinde önemli olan onu üreten insanların düşünceleridir”

    Programda son olarak yapay zekâ konusu konuşuldu. Pandemi nedeniyle dijitalleşmenin hızlanarak dünyanın yapay zeka alanına doğru gittiği ifade eden Prof. Dr. Şimşek, “Sorun yapay zeka teknolojisinde veya olay da değil, onu üreten insanların düşüncelerinde. Makineyle ilişkilerimiz nasıl olacak? Bu tabi ki ahlak ve din bakımından bir sorun. Dini açıdan baktığımız zaman bunu toptan reddetme gibi bir lüksümüz olamaz. Dini değerlere saygılı, ahlaki bir kurgulama bütün insanlık için bir önemli bir görevdir. Bunu ideolojik hale getirerek dışlamak doğru değil. Burada yapay zekanın önemli görevi şudur: Yapay zekâ mukayese yapabilen bir sistem olacak ve arzu ettiğimiz verileri mukayese edip bizlere sonuç verecek.” şeklinde konuştu.

    Programın sonunda söyleşiyi takip ederek anahtar kelimeleri doğru bilen öğrenciler çeşitli hediyeler kazandı.