Etiket: konuştu

  • Arazi Kavgasında Silahlar Konuştu: 4 Yaralı

    Şanlıurfa’nın Ceylanpınar ilçesinde, arazi anlaşmazlığı nedeniyle iki aile arasında çıkan silahlı kavgada 4 kişi yaralandı.

    Edinilen bilgiye göre, Ceylanpınar ilçesine bağlı Avcılı Mahallesinde, arazi anlaşmazlığı nedeniyle iki aile arasında çıkan tartışmada silahlar çekilince, E. D., Ş. D., M. D., ve A. D. çeşitli yerlerinden yaralandılar. Yaralılar köylülerin yardımıyla Ceylanpınar Devlet Hastanesi Acil Servisine getirilerek tedavi altına alındı. Yaralılardan durumu ağır olan 1 kişi ameliyata alındı. Polis hastane çevresinde geniş güvenlik tedbirleri alırken, jandarma olası bir kavganın tekrarlanmaması için köyün içinde ve çevresinde geniş güvenlik tedbirleri aldı. Köylülerin hastane çevresinde bekleyişi sürüyor.

  • Aile Kavgasında Tüfekler Konuştu: 2 Yaralı

    İstanbul’dan Aksaray’a kızını almaya gelen baba ve oğlu, çıkan kavgada tüfekle biri kadın iki akrabasını vurarak yaraladı.

    Olay, Ortaköy ilçesine bağlı Kümbet köyünde meydana geldi. Ogün A. ile evli olan Melisa A., iddiaya göre, yaşadığı sorunlardan dolayı eşini evden kovdu. Eşi tekrar tekrar eve gelmek isteyince Melisa A., durumu İstanbul’da yaşayan babası Nizamettin K.’ya bildirdi. İstanbul’dan kızını almak için yanındaki oğlu Doğuş K. ile Aksaray’a gelen baba Nizamettin K., kızının bulunduğu dünürlerinin evi Engin A. (43)’nın evine geldi. Baba ile oğul, burada kızını almak isteyince dünürleri ile tartışmaya başladı. Tartışmanın büyümesi ile birlikte baba ve oğlu, yanlarında getirdikleri 2 av tüfeği ile dünürlerine ateş açtı. Olayda dünürlerin arasını bulmak isteyen aracı Belkız K. (42) ve Engin A. (43) vücutlarına isabet eden saçmayla yaralandı. Haber verilmesi üzerine olay yerine ambulans sevk edildi. Yaralılar Ortaköy İlçe Devlet Hastanesine kaldırıldı. İlk müdahaleleri yapılan yaralılar Aksaray Devlet Hastanesine sevk edildi. Tedavi altına alınan Engin A.’nın sağlık durumunun ağır olduğu öğrenildi.

    Olayı anlatan yaralılardan Belkıs K., “Öl diye vurdu beni. Ben aracıydım. Benim ağabeyimin kalbi durdu. Hanımıyla tartıştı. Bizi de çekti vurdu” dedi.

    Yaralı Engin A. ise, aile kavgası olduğunu belirterek “Karı koca tartışması. Kız babasına telefon açmış beni dövüyor diye. Baba geldi kocasını kovaladı, oradan kızını almaya geldi. Bize de tüfek sıktı evin içinde” diye konuştu.

    Jandarma ekibi olayla ilgili soruşturma başlatırken, baba oğul kayıplara karıştı.

  • Başbakan Yardımcısı Elvan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi Davalarıyla İlgili Konuştu

    Başbakan Yardımcısı Lütfi Elvan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nin kaçak olduğu ile ilgili açılan davaların Cumhurbaşkanlığı Külliyesi lehine sonuçlandığını açıklarken, Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş da muhalefete bir teklifte bulunarak, bütün idam cezalarının hukuki altyapısının kaldırılabileceğini söyledi.

    TBMM’de devam eden 2016 Yılı Bütçe Kanun Tasarısı görüşmelerinde Cumhurbaşkanlığı bütçesi üzerinde yapılan müzakerelerde CHP’li milletvekillerinin Cumhurbaşkanlığı Külliyesi için kullandıkları “Kaçak Saray” ifadelerine cevap veren Başbakan Yardımcısı Lütfi Elvan, “Cumhurbaşkanlığı Külliyesi ile ilgili olarak sürekli ‘kaçak ifadesi kullanılıyor. 13 Ağustos 2010 tarihinde 1/10.000 ölçekli imar planı kabul edilmiştir, 1/1000 ölçekli koruma amaçlı imar planı kabul edilmiştir ve 8 Ekim 2014 tarihinde yapı kullanma izin belgeleri alınmıştır. Kısacası şunu söylemek istiyorum, bu binanın, külliyetinin iskan ruhsatı alınmıştır, bu bina kaçak değildir. Hizmet binalarının kaçak olduğu yönündeki iddialar asılsız ve hukuki mesnetten uzaktır. Üst yargı kararları da tamamen Cumhurbaşkanlığı Külliyesi lehine kararlardır. Bununla ilgili 27 dava açılmıştır, bu davaların 24’ü Cumhurbaşkanlığı Külliyesi lehine sonuçlanmıştır” açıklamasını yaptı.

    Örtülü ödenekle ilgili yapılan eleştirilere de cevap veren Elvan, “Örtülü ödenek uygulaması iz bedeli uygulamasıdır, bizim zamanımızda başlamış bir uygulama değildir. Kendi arkadaşlarının milletvekili olduğu dönemlere, bizden önceki iktidar dönemlerine bakarsanız, o dönemlerde de iz bedeli üzerinden bir ödenek ayrıldığını görürsünüz. Bu yıllardan beri devam eden, geleneksel hale gelmiş, çünkü ne kadarlık bir harcama yapılacağı tahmin edilemediği için böyle bir uygulama yapılmaktadır” dedi.

    “MECLİS OLARAK BÜTÜN İDAM CEZALARININ BÜTÜN HUKUKİ ALTYAPISINI KALDIRALIM”

    Mecliste Deniz Gezmiş’in doğum yıldönümü nedeniyle gündeme getirilmesi üzerine muhalefet partilerine bir teklifte bulunan Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, bütün idam cezalarının hukuki altyapısının kaldırılabileceğini söyledi. Kurtulmuş, “Hala TBMM’nin üzerinde Türkiye’deki idam cezaları bir kara leke olarak duruyor. Geçmişte bu idam cezalarına kim imza atmışsa atmış ama sonuçta bugün Türkiye’de bir Meclis var. Gerçekten Adnan Menderes’in idam cezasından rahatsızsak, 12 Eylül’deki idam cezalarından rahatsızsak, Deniz Gezmiş’in idam cezasından rahatsızsak haydi buyurun dört parti burada, Meclis olarak bütün idam cezalarının bütün hukuki altyapısını kaldıralım ve Türkiye’nin demokratikleşmesi konusunda büyük bir adamı atalım” dedi.

    CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel’in “Erbakan’a AKP’liler Numan’ı genel başkan yapma, başka düşük profilli bir aday yap, o durumda senin hapsini ev hapsine çevirelim’ diye teklif ettiklerinizi siyaset arkadaşlarınıza paylaşmıştınız, parlamentoda da paylaşmayı düşünür müsünüz?” sorusuna cevap veren Kurtulmuş, “Ben böyle bir konuyu ilk defa sizden duyuyorum. Böyle bir konu benim bulunduğum hiçbir mecliste dile getirilmedi. Böyle bir konuya ilk sefer vakıf oldum. Benim siyasi mücadelem ve fikirlerim bellidir” diye konuştu.

    İdamlar üzerinden muhalefet yapmayı doğru bulmadığını kaydeden Kurtulmuş, teklifini yineleyerek, “Bu teklifi bir kere daha söylüyorum. Türkiye’de Adnan Menderes’in de diğer idam cezalarının da hepsi Türkiye’nin hukuk sistemi bakımından önemli parametrelerdir, bu Meclis isterse bunu ortadan kaldırabilir” açıklamasında bulundu.

  • Cansel’in Babası İlk Kez Konuştu

    Kayseri’de uğradığı tecavüz sonucu intihar ettiği ileri sürülen Cansel’in babası Mustafa K., Özgecanların, Cansellerin canlarının yanmaması için hükümetten idam kararı için referandum istedi.

    Kırşehir’de ilk kez konuşan Cansel’in babası Mustafa K., acılarının büyük olduğunu ve olayla ilgili yasal sürecin devam ettiğini söyledi. Baba Mustafa K., “Olayı biliyorsunuz. Biz de ancak basında yansıyan şekli ile biliyoruz. Acımız büyük, bilmiyorum bunu anlayabilen var mı? Şu anda yasal süreç devam ediyor. Dosyanın içeriğini tam bilmediğimiz için kim haklı kim haksız bilmiyoruz” dedi. TBMM’den hükümetin, bu tür olaylarda idam kararı almasını isteyerek, bu kararın da referanduma götürülmesini isteyen Mustafa K., “TBMM’nin bu konuda hükümetin referandum yapmasını istiyorum. Halkın bu tür olaylarda idam kararını isteyip istemediği sorulmalı, medeniyetin beşiği ülkelerde bile idam cezası uygulanırken bizim onlardan daha ileri bir seviyede olduğumuz fikri ile ben bu konunun halka devlet tarafından sorulmasını istiyorum. Halk idam cezasını istiyor mu? İstemiyor mu? Başka Özgecan ve Cansellerin canının yanmasını istemiyorum” şeklinde konuştu.

    Kırşehir Valisi Necati Şentürk’ün de katılımıyla Cansel’in ruhu için Kur’an okutularak dua edildi.

  • HDP Eşgenel Başkanı Yüksekdağ İzmir’de Konuştu

    İzmir’de “Sosyalistler Özyönetimi Tartışıyor” adlı panelde konuşan Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eşgenel Başkanı Figen Yüksekdağ, “Özyönetim talebi, bugünün münferit bir hadisesi ve bir terör hareketi değildir. Özyönetim isteyen halkların duruşu ve mücadelesinin, kendisi bir kriz değildir. Devletin siyasi krizinin bir sonucudur” dedi.

    HDP Eşgenel Başkanı Figen Yüksekdağ, Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Eşsözcüsü Sebahat Tuncel ve HDP İstanbul Milletvekili Erdal Ataş; Demokratik Halklar Platformu (DHF) ve Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) tarafından İzmir’de düzenlenen “Sosyalistler Özyönetimi Tartışıyor” adlı panele konuşmacı olarak katıldı. Panelde konuşan Yüksekdağ, “Bugün Cizre’de, Sur’da ve Silopi’de Kürt halkının dile getirdiği özyönetim talebi Türkiye ve Kürdistan halklarının tarihsel mücadele bağlamından koparılmamalıdır. Bugünün münferit bir hadisesi ve bir terör hareketi değildir. Uzun bir tarih boyunca reddedilmeye karşı kendi özünü ayağa kalkışa dönüştürme iradesidir özyönetim iradesi. Özyönetim isteyen halkların duruşu ve mücadelesinin kendisi bir kriz değildir. Devletin siyasi krizinin bir sonucudur. Sorun kendi özünü kimliğini koruyup savunan insanlar değildir, sorun bir halkı hendeklerin, barikatların arkasına iten Türkiye devlet siyasetidir” diye konuştu.

    “EGEMEN SİYASETİNİN KRİZİ”

    Yüksekdağ, şunları söyledi: “Bugünkü süreç içinde yaşanan şiddetle okunacak bir olay değildir, bunlar sadece sonuçlar ve lokal sözlerdir. Ama işin aslına bakarsanız bütün Türkiye halklarının uzun yıllar boşunca verdikleri, kendi kendini yönetme mücadelesi vardır. Uzun bir tarih boyunca reddedilmeye karşı kendi özünü ayağa kalkışa dönüştürme iradesidir özyönetim iradesi.” Bugün yaşanan olayların egemen siyasetinin krizi olduğunu savunan Yüksekdağ, “Emin olun Cizre, Silopi ve Sur’da buna benzer hareketler gelişmeseydi de Türkiye’deki egemen devlet siyaset anlayışı bu krizi yaşayacaktı. Çünkü 21. yüzyılda böyle bir yönetme anlayışının kendini sürdürebilmesi mümkün değildir. Diktatörlüğün farklı versiyonları üzerine, bir devlet anlayışını sürdürmek mümkün değildir. Özyönetim talebi, özyönetim isteyen halkların duruşu ve mücadelesi, kendisi bir kriz değildir. Devletin siyasi krizinin bir sonucudur. Bu statükocu devlet anlayışının açığa çıkarttığı bir sorundur. Şu anki kriz de esas olarak buna dayanıyor” dedi.

    “ÖZYÖNETİMİN GEÇMİŞİ SPARTAKÜS, ŞEYH BEDRETTİN, BÖRKLÜCE’YE KADAR GİDER”

    Özyönetim kavramının bir Türkiye ideali olduğunun anlatılmaya çalışıldığını belirten Yüksekdağ, “Özyönetim kavramı çok uzun yıllarca ezilen insanlığın özlemi olmuştur. Bugün Cizre’de, Lice’de, Sur’da Dargeçit ve sayısız Kürt kentinde dile getirilen bu talep aslında, tarih boyunca ezilen halkların yürüttüğü mücadelenin bir bakiyesidir. Elde edilen sonuçlardan yola çıkarak 21. yüzyılda Türkiye ve Kürdistan koşullarında yeni bir demokratik model arayışıdır. Özyönetim ve komünal anlayışın geçmişine giderseniz Spartaküs’e kadar gidersiniz. Var olan yönetim tarzı anlayışına karşı çıkış vardır her şeyden önce. Sadece itiraz etmek, isyan etmek değil, aynı zamanda kendine ait olanı kurma iradesi de vardır. İzmir’in tarihine bakalım, Şeyh Bedrettin’den Börklüce’ye kadar gidersiniz. Özyönetim anlayışı dünya coğrafyasının en uzak yerlerinde de kendi yaşadığınız topraklarda da kendini göstermiştir. Tarihin bütün kritik evrelerinde halkın öz iradesini, kendine ait olanı kuşanması anlamına gelir özyönetim. Kendi özüne ait olmayan egemenlerin siyaseti tarafından yönetilmeye itiraz etmek ve kendi istekleri doğrultusunda yeniyi inşa etmek kavramına dayanır” ifadelerini kullandı.

    “ŞEYH BEDRETTİN’DEN, BÖRKLÜCE’DEN BİR FARKI YOK”

    “Komün ve özyönetim mücadelesinde bütün barikatları yıkabilirsiniz ama onun tarihe yön vermesine engel olamazsınız” diyen Yüksekdağ, “Bugün Cizre, Silopi, Lice’de, ’bizler kendi kendimizi yönetecek kadar olgunuz’ diyen halkın mücadelesi, yüzyıllar boyunca verilen insanı mücadelenin bayrağının bugün dalgalandırılmasıdır. Özyönetim talebi, hem Türkiye halklarının demokratik bir süreçle buluşması, Türkiye’deki siyasi rejimin halkçı bir müdahaleyle demokratikleşmesi ve aynı zamanda Kürt ulusal sorununun çözümü bakımından çok tarihsel bir kavşakta duruyor. Özyönetim, halkın yerelden, ilçesinden yönetime katılması yoluyla katı devlet anlayışının halk aracılığıyla aşılmasına dönük bir çaba, arayıştır. İzmir halkı da özyönetim talebini dile getiren Lice’deki Kürt kadınları ve gençlerinin kendi atalarının tarihi olan Şeyh Bedrettin’den, Börklüce’den bir farkı olmadığını görecektir” açıklamasında bulundu.

    “MESELE SADECE ÖZYÖNETİM OLSAYDI YARIŞA GİRERLERDİ”

    Panelde konuşan HDK Eşsözcüsü Sebahat Tuncel ise olayın sadece özyönetim meselesi olmadığını belirterek “Kapitalist modernite, dünya genelinde bir kriz yaşıyor. Eğer mesele sadece özyönetim meselesi olsaydı, yani demokratik yerel yönetimler olsaydı, AKP de CHP de yarışa girerdi. Derlerdi ki ‘en iyi yerel yönetimleri biz yapıyor’ en iyi deneyimin kendilerinde olduğunu söyleyip yarışa girerlerdi. Türkiye’de mesele hendek meselesi değil, devlet gerçeği gizlemek istiyor. Devlet, Kürt halkının kendi kaderini kendisinin belirlemesine izin vermiyor. Kürtler ‘evet biz Türkiye’nin üniter yapısı içinde yaşayabiliriz’ diyor. Ama mevcut faşizan sistemle yaşamak zorunda değiliz. Biz demokratik özerk bir yapıyı inşa ederek demokratik bir sistem içinde yaşamak istiyoruz bunu da devletten beklemiyoruz. Devlete demiyoruz bize özerk bir yönetim getirin. Biz ‘bize dokunmayın biz kendi kendimizi yönetiriz’ diyoruz. Kürdistan’da devlet neyiyle var. Tankı, topu, askeri, copuyla var. 7 Haziran’dan bu yana Kürdistan katliamdan başka ne gördü?” dedi.

    “KÜRTLERLE MÜZAKERE ETMENİZ GEREKİYOR”

    Çözüm sürecinin bitmesiyle ilgili de konuşan Tuncel, şunları söyledi: “Niye masayı devirdiler? Kendi iktidarları için. Tayyip Erdoğan tek adam rejimiyle Türkiye’yi yeni bir döneme götürmek istiyor. Diyor ki ‘ister kabul edin ister etmeyin rejim değişmiştir, şimdi bunun anayasasını yapmaktadır sıra.’ Kürt hareketi de diyor ki ‘Bu hareket değişecekse bu defa bizsiz olmaz. Kürtsüz, kadınsız, Alevisiz olmaz. Olacaksa bizimle birlikte olacak. Kürt sorununu yakıp yıkmakla 10 bin askeri Cizre’ye göndermekle bitiremezsiniz. Kürt sorununu artık baskı politikalarıyla çözemezsiniz. İster kabul edin ister etmeyin Ortadoğu’da Kürtler bir güç haline geldi. Artık konuşma süreci geçti, Kürtlerle müzakere etmeniz gerekiyor artık.”

    “SADECE DİLDE DURSALAR DEVLET BU KADAR RAHATSIZ OLMAZ”

    Bütün dünya ülkeleri için geçerli olan özyönetim tartışmasının artan bir zeminle güçlendiğini kaydeden HDP İstanbul Milletvekili Erdal Ataş ise şöyle konuştu: “Gerçekten Kürtler sadece dilde dursalar devlet bu kadar rahatsız olmaz. Yani onların yönetimine karışılmasa, bunları verebilirler. İki noktayı çökertmek istiyorlar. Ezilenlerin, yarın bir gün yönetim dışı bırakılan, ekonomi dışı bırakılan bütün bu insanların yarın bu küçük kesime itiraz edeceğini biliyor.”

    Konuşmaların ardından soru cevap bölümüne geçildi. Panelin ikinci bölümü, basına kapalı olarak devam etti.