Etiket: Kongresi

  • Üreme Tıbbi Ve Cerrahisi Derneği Kongresi

    Üreme Tıbbi ve Cerrahisi Derneği tarafından Antalya Belek’te Cornelia Diamond Otel’de gerçekleştirilen “V. Üreme Tıbbı ve Cerrahisi Derneği Kongresi” kongresinde, tüp bebek uygulamalarında kullanılan ve başarı oranını önemli ölçüde artıran “mikro akışkanlı çip teknolojisi tanıtıldı.

    Üreme Tıbbı ve Cerrahisi ile uğraşan kadın hastalıkları ve doğum hekimleri, aile hekimleri, androloji ile uğraşan hekimler, embriyologlar, hemşire, teknisyen gibi yardımcı sağlık personelinin de katıldığı kongrede, “Mikro Akışkanlı Çip” teknolojisini tanıtan stant yoğun ilgi gördü.

    KARİKATÜRİZE EDİLMİŞ SAMPİYON SPERMLER

    Üreme tıbbı alanındaki tartışmalı ve güncel konuları, dünyadaki konunun liderleri , ulusal ve uluslararası katılımcılar ile birlikte interaktif bir şekilde tartışarak deneyimlerini paylaştıkları kongredeki stant, görselliği ile de dikkati çekti. Karikatürize edilmiş şampiyon spermler büyük ilgi uyandırdı. Ziyaretçilere dağıtılan dökümanlarda ise mikro akışkanlı çip teknolojisinin şampiyon spermleri seçmeyi sağladığı vurgusu yapıldı.

    İKİ POSTER SUNUMUNA DA KONU OLDU

    Erkek kısırlığında kullanılan Mikro Akışkanlı Çipler ile karikatürize edilmiş spermlerin bulunduğu standı ziyaret eden katılımcılar, merkezi İzmir’de bulunan Koek Biyoteknoloji Firması görevlilerinden detaylı bilgi alma fırsatı buldular. Güncel ve oldukça doyurucu bir bilimsel program hazırlamanın yanında, çeşitli aktivite ve sosyal program içeren kongrede, Mikro Akışkanlı Çipleri kapsayan iki poster sunumu da yapıldı.

    Erkek kısırlığında kullanılan, canlı ve DNA’sı sağlam spermleri seçmeye yarayan mikro akışkanlı mikro çiplerin, özellikle defalarca aşılama ya da tüp bebek denemesi yapılmış ancak, sonuç alınamamış vakalarda uygulanarak, başarılı sonuçlar elde edildiği bilgisi verildi.

    MİKRO AKIŞKANLI ÇİP NEDİR?

    Mikroçip, DNA’sı en kaliteli, kırıksız, en sağlıklı spermlerin seçilmesine yardımcı olan bir aygıt. İstanbul, İzmir, Ankara, Adana, Bursa, Muğla, Konya, Eskişehir, Kayseri, Manisa, Samsun, Antalya, Kırklareli, Van ve Mersin’deki merkezlerde kullanılan mikroçipler tüp bebek uygulamasının bir parçasını oluşturuyor.

    Mikro akışkanlı çiplere konulan spermler tıpkı göçmen kuşlar misali iç güdüsel davranıyor. En önde, en hızlı giden spermle yapılan döllenmede daha sağlıklı bebekler dünyaya geliyor. Anne adayının düşük yapma riski azalıyor.

  • 25. Ulusal Türk Ortopedi Ve Travmatoloji Kongresi

    Türkiye Ortopedi ve Travmatoloji Birliği Derneği (TOTBİD) Genel Sekreteri Doç. Dr. Önder Kalenderer, Suriyeli göçmenlerle beraber kalça çıkığında çok ciddi artış olduğunu söyleyerek, “Hepimiz eskisinden çok daha fazla kalça çıkığı ameliyatı yapmaya başladık. Kalça çıkığı olan çocuklarda bacak kısalığı oluşacağı için aile tarafından ancak bu çocuklar yürüme çağına geldiklerinde yürüme bozukluğu olduğu anlaşılabilmektedir” dedi.

    Türk Ortopedi ve Travmatoloji Birliği Derneği (TOTBİD) tarafından bu yıl 25’incisi düzelenen Ulusal Türk Ortopedi ve Travmatoloji Kongresi Antalya’nın Belek bölgesindeki Titanic Otel Kongre Merkezi’nde devam ediyor. Kongre kapsamında düzenlenen basın toplantısında konuşan Kongre Başkanı Prof. Dr. Yener Temelli, 2 bin 500’ü aşkın katılımcının takip ettiği kongrede 141 oturum, 42 konferans, 77 panel, 7 olgu tartışması, 4 özel oturum, 5 tartışmalı oturum, 4 video konferans oturumu, 331 sayıda sözlü bildiri, 529 poster bildirileri ile en son ve bilimsel çalışmaların yer aldığını söyledi.

    TOTBİD Genel Sekreteri Doç. Dr. Önder Kalenderer, bir bebeğin doğduğunda dizlerinin ‘O’ şeklinde olduğunu ve ortalama 2 yaşında dizlerin kendiliğinden düzeldiğini kaydetti. Çocukların 4-7 yaşlarında tüm sağlıklı insanlarda olduğu gibi 5-10 derecelik ‘X’ görünümü oluşturan şekle girdiğini kaydeden Doç. Dr. Kalenderer, bu çağlarda görülebilen hormonal bozukluklar ve özellikle D vitamini yetmezliğinin bacaklarda şekil bozukluğuna yol açabildiğini aktardı.

    “İÇE BASMAYA TEDAVİ GEREKMEYEBİLİR”

    Çocuklarda göreceli olarak sık görülebilen yürüme bozukluklarından birinin içe basma olduğunu dile getiren Doç. Dr. Kalender, ancak bu durumun kısmi bir tedavi gerektirmediğini kaydetti. İçe basmanın düz taban görüntüsü verdiğini ifade eden Doç. Dr. Kalender, “Ailelerin en sık ortopedi hekimine müracaat etme nedeni içe basmadır. Bir ayağın gelişimi 10-12 yaşına kadar devam eder. Bu yaşa kadar ayak tabanında normalde mevcut olan yağ dokusu ayağa düz taban görüntüsü verebilir” diye konuştu.

    6 YAŞ ÖNCESİ DÜZ TABAN ENDİŞESİ

    Zayıf olan ayak kasları ve bağları ayak tabanında düşüklük ve düz taban görüntüsü verebildiğini aktaran Doç. Dr. Kalenderer, “Bu nedenler dolayı biz ortopedi hekimleri özellikle 6 yaşından önce düz taban tanısı koymaktan çekiniriz. Toplumun yaklaşık dörtte birinde düz tabanlık görülebilir. Esnek ve sert olmak üzere iki çeşidi mevcuttur. Esnek düz tabanlığın daha sık görüldüğü ve hemen hemen hiç tedavi edilmesine gerek yoktur. Çocuk ayak parmaklarının üzerinde kalktığında ayağın iç tarafında kavis oluşmuyorsa veya çocuk yürüdüğünde ayaklarında ağrı olduğundan yakınıyor ise ortopedi hekimi görüşü alınmalıdır” şeklinde konuştu.

    DİZ KAPAKLARININ İÇE DÖNMESİ

    Bir diğer sık içe basma nedeninin uyluk kemiğinin üst kısmının gereğinden fazla öne dönük olması olduğunu anlatan Doç.Dr. Kalenderer, “Normalde bebek doğduğunda 35-40 dereceye kadar olan bu dönüklük 8-10 yaşlarında erişkinlerde olduğu gibi 10-15 dereceye düşer. Ve çocuklarda görülen diz kapaklarının da içe doğru dönmeye eşlik ettiği bu bozukluk düzelir. Bu düzelme 8 yaşına kadar olmamış ise bir ortopedi hekimi görüşü almak uygun olacaktır” dedi.

    SURİYELİ GÖÇMENLERLE KALÇA ÇIKIĞI ARTTI

    Kalça çıkığının da önemli bir yürüme bozukluğu nedeni olduğunun altını çizen Doç. Dr. Kalenderer, “Özellikle Suriyeli göçmenlerle beraber kalça çıkığında çok ciddi artış oldu. Hepimiz eskisinden çok daha fazla kalça çıkığı ameliyatı yapmaya başladık. Kalça çıkığı olan çocuklarda bacak kısalığı oluşacağı için aile tarafından ancak bu çocuklar yürüme çağına geldiklerinde yürüme bozukluğu olduğu anlaşılabilmektedir. Bir ailede kalça çıkığı olan birey varsa, doğan bebek ailenin ilk kız bebeği ise, çoğul gebelik veya makat geliş ile doğmuş ise, bebek normalden iri ve gebelik sonlarında rahimdeki suyun azaldığı aileye söylenmiş ise doğan bebekte kalça çıkığı olma ihtimali artmaktadır. Bir ortopedi hekiminin yapacağı muayene ve hiçbir radyasyon riski olmayan ultrasonografi yöntemi ile kalça çıkığı rahatlıkla tanınabilmektedir. Yeni doğan bebeklerin 40-50 günlükken bir ortopedi hekimince muayene edilmeleri ve gerekli görülür ise kalça ultrasonografisi yapılması olası bir kalça çıkığı veya gelişme geriliğinin erken tanınmasına olanak verecektir. Kalça çıkığı ne kadar erken fark edilirse o kadar kolay tedavi edilebilmektedir” ifadelerine yer verdi.

    SİNİR SIKIŞMASI KADINLARDA SIK GÖRÜLÜYOR

    TOTBİD Başkanı Prof. Dr. Sait Ada, bir ya da her iki elde görülebilen başparmakla birlikte yanındaki iki parmakta uyuşma ve zamanla güçsüzlük şikayetleriyle kendisini gösteren ve çoğu zaman nedeni tam olarak belli olmayan sinir sıkışması hastalığı ‘Karpal Tünel Sendromu’nun 40-50 yaşlar arası bayanlarda daha sık görüldüğünü anlattı.

    Bu hastalıkta sinirin içinden geçen kanal içindeki basınç artışına bağlı olarak sıkıştığını aktaran Prof. Dr. Ada, “Tekrarlayıcı hareketlerin ve kullanımı, el örgüsü, elde bulaşık ve çamaşır yıkama, uzun süreli telefon kullanımı, kitap ve gazete okuma pozisyonları, karpal tünel sendromuyla ilişkisi mevcuttur. Hastalık kadınlarda hamilelik sırasında da görülebilmektedir. Hastalık geceleri uykudan uyandırma tüm elde uyuşma, karıncalaşma ve şişlik hissiyle kendini gösterir. Hastalar genelde ellerini sallayarak ve ovalayarak rahatlar. İlerleyen dönemlerde kuvvet ve güç azalması ve el kaslarında erimeler ile elde tutulan cisimler düşürülebilmektedir. Korunmak için sık tekrarlanan hareketler yerine arada işe ara vermek, el bileğini sürekli aynı pozisyon da tutmamak ve aşırı sıkma işleri yapmamak önerilmektedir” dedi.

    “KULAKLIKLA KONUŞMAKTA KAZA RİSKİNİ ÖNLEMİYOR”

    Türk Ortopedi ve Travmatoloji Birliği Derneği (TOTBİD) Yönetim Kurulu Üyesi Doç. Dr. Emel Gönen, cep telefonu ile konuşmanın trafik kazası riskini 4 kat arttırdığını kaydetti. Cep telefonuyla kulaklıkla konuşmanın da kaza riski azaltmadığını aktaran Doç. Dr. Gönen, “Türkiye’de bir yıl içinde 560 bin 421 kaza bildiriliyor. 4 bin ölümlü, 124 bin 988 yaralanma oluyor. İlk başta ölümler ilk saniyede geliyor. Pelvis ve batın kafa ilk anda oluyor ve ölüme neden oluyor. Yaralıların yüzde 30 hastaneye ulaşabiliyor, yüzde 58’i de hastane içinde kaybediliyor. Yüzde 12’sinde ciddi kırıklar oluyor. Trafik kazalarının yüzde 50’sinde toraks travması izlenmektedir. Kalbin künt yaralanmaları kazaların ve ölümlerin yüzde 15’inde mevcuttur” şeklinde konuştu.

    “ÖNEMLİ BİR SOSYAL SORUN”

    Trafik kazaları ölüm dışında sosyal sorunları, sakatlıkları ve ekonomik sorunları beraberinde getirdiğini kaydeden Doç. Dr. Gönen, “Trafik kazalarında tedavi sonrasında ortalama yüzde 30 kalıcı sakatlıkları, yüzde 50 hareket kaybı oluyor. Çoklu kırığa ve yerine yerleşime bağlı olarak implant kullanılıyor. Bir bacak kırığının tedavi masrafı devlete 7 ile 10 bin TL’ye mal oluyor” dedi.

    KAMU SPOTU

    Gönen, trafik kazalarında cep telefonuna dikkat çekmek amacıyla ‘Hayata Değil Cep Telefonuna Ara Ver’ sloganı ile araç için kamu spotu hazırladıklarını sözlerine ekledi.

  • 17. Ulusal Vasküle Ve Endovasküler Cerrahi Kongresi:

    Ulusal Vasküler ve Endovasküler Cerrahi Derneği Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Cengiz Köksal, bacak toplardamarındaki tıkanıklığın hayati önem taşıdığını belirterek, “Uzun süre hareketsiz kalmak, 6 saat uçak veya otobüs yolculuğu yapmak, aşırı kilo, hamile olanlar ayaklarını yukarı kaldırmalı ya da hareket ettirmelidir. Giyilecek bir varis çorabı kişiyi ani ölüm riskinden tamamen korur” dedi.

    17. Ulusal Vasküler ve Endovasküler Cerrahi Kongresi 8. Ulusal Fleboloji Kongresi” Antalya’da gerçekleştirildi. Kongre kapsamında düzenlenen basın toplantısında konuşan, Ulusal Vasküler ve Endovasküler Cerrahi Derneği Başkanı ve Kongre Başkanı Prof. Dr. İ. Tanzer Çalkavur, ağırlıklı olarak damar tıkanıklıkları üzerine konuşacaklarını belirterek, Türkiye’de ve dünyada olduğu gibi ölümün birinci nedeninin kanser değil damar sertliği olduğu altını çizdi.

    Damar sertliğini hızlandıran faktörler olduğunu dile getiren Prof.Dr. Çalkavur, “En önemlisi sigara kullanımı. Nüfusun 17 milyonu sigara kullanıyor. Yüksek kollestrol eğilimli bir toplumuz. Spor alışkanlığı olmayan toplumuz. Gelişmişlikle birlikte yaşlı nüfus artıyor. Bunların hepsi damar sertliği için risk faktörüdür. Damar sertliği giderek artıyor. Avrupa’nın çoğu ülkesine göre oran yüksek. Türkiye’de yapılan çalışmalarda 50 yaşın üzerinde, yaklaşık yüzde 20, yaş 70’lere çıktığı zaman bu oran yüzde 30’lara çıkıyor. Damar sertliği bir hastalık ve tıkanıklık yapıyor. Neresi tıkanmışsa ölümcül durumlarla karşılaşıyoruz. Ölümcül problemleri çözmek için bizde uğraşıyoruz” diye konuştu.

    “TEK SEÇENEK AMELİYAT DEĞİL”

    Damar sertliğinde ameliyatların tek seçenek olmadığını aktaran Prof. Dr. Tanzer Çalkavur, “Elimizde bir çok silah var. Son 10 yılda yeni teknolojiler gelişti. Sadece ameliyat yapmıyoruz. Küçük kataterlerle anjiyografi sayesinde küçük stenlerle damarları açıyoruz, küçük kesilerle ameliyat yapıyoruz. Hastalık yaygın ama farklı silahla onlarla savaşıyoruz. Damar sertliği en önemli silahımız ilaçlar. Toplumu risk faktörlerine karşı bilinçlendirmeye çalışıyoruz. Bu büyük patolojiyi daha iyi nasıl tedavi ederiz, bunu bulmak için kongre yapıyoruz. bin 200 katılımcımız var kongrede. En temel hedeflerimizden birisi meslektaşlarımızda bu konuda bilinçli olmasıdır ve tedavisi sağlamasını elde etmektir. Kendimizi eğitiyoruz. Farklı olarak 3 boyutlu ameliyat görüntüler var. İlk defa gösterilecek Türkiye’de” ifadelerini kullandı.

    Damar sertliğinin en önemli problemleri olduğunu kaydeden Prof.Dr. Çalkavur, “Kalbin damarlarını tıkıyor, enfaktüse neden oluyor, beyin damarlarını tıkıyor, felce neden oluyor. Böbrek atardamarları tıkanırsa böbrek yetmezliğine neden oluyor” dedi.

    “50 YAŞINDAN SONRA SIKLIKLA GÖRÜLÜR”

    Ulusal Vasküler ve Endovasküler Cerrahi Derneği ve Kongre Genel Sekreteri Prof. Dr. Tankut Akay, a damar sertliğinin sadece kalp damarlarında değil, vücudun bütün atardamarlarında olabilen, oluştuğu zaman da beslediği organı tıkadığını ve ardından hastalığa yol açtığını söyledi.

    Şah damarları tıkanması beyni besleyen anadamarın tıkınması anlamına geldiğini Kaydeden Prof. Dr. Akay, “Bu felç anlamına gelir. Felç kısa ve uzun süreli olabilir. Kardiyovasküler olaylarda ikinci sırada dünyada da ölümlerde üçüncü sırada yer alır. Türkiye’deki risk olarak yüksek hasta popülasyonu var. Tansiyon, şeker, sigara kullanımı bu hastalığın oluşmasında önemli bir etkendir. Bu hastalık ileri yaş hastalığı 50 yaşından sonraki bireylerde sıklıkla görülmektedir. Teşhisi kolaydır. Gözlerde kararma, göze perde inme, konuşma bozukluğu, güç kaybı bu hastalığın oluşmasında önceki nedenleri olabilir. Kişi basit bir ultrason kontrolü ile hastalığın olup olmadığını öğrenebilir. 50 yaşın üzerindeki her kişi 2 yılda bir ultrason çektirmelidir” diye konuştu.

    Ulusal Vasküler ve Endovasküler Cerrahi Derneği Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Cengiz Köksal, bacak toplardamarındaki tıkanıklık hakkında bilgiler verdi.

    “6 SAAT YOLCULUK YAPANLAR DİKKAT”

    Doç.Dr. Köksal, “Hareketsiz kalmak, 6 saatten fazla uçak ve otobüs yolculukları, bilgisayar karşısında çok fazla kalmak, biraz yaşlılık ve biraz kiloluysanız hayatı tehdit edebilir. Bu problem o kadar önlenebilir şey ki, sağlıklı bireylerde bile olabilir. Toplardamarlarda pıhtı oturması esas nedenidir. Eğer çok uzun süre hareketsizseniz, bilgisayar başında uzun süre hareketsiz kalıyorsanız ev son dönemde bu Türkiye’nin ciddi problemidir. 6 saati geçen uçak veya otobüs seyahati yapıyorsanız, sağlıklı olabilirsiniz. Daha önce hiçbir probleminiz olmayabilir. Ama ani ölüm riski taşıyorsunuz. Hareketsiz kalmak, birazda kilolu olmak, hamilelik dönemi toplardamarlarda pıhtı oluşumu için zemin hazırlıyor. Az sıklıkla olan bir şey değildir. Eğer bu pıhtı akciğere atarsa ciddi bir sorun hayatı tehdit eder” ifadelerine yer verdi.

    “VARİS ÇORABI GİYMEDEN YOLCULUĞA ÇIKMAYIN”

    Problemin tanımlanması ile çözümün çok kolay olduğunu aktaran Doç. Dr. Cengiz Köksal, “Uzun süre hareketsiz kalıyorsanız, uçak veya otobüs yolculuğu yapılıyorsa aktif olarak ayağı hareket ettirmek bacak kaslarını çalıştırmak veya bacakları yüksekte tutmak veya aşırı kiloluk veya hamilelik dönemindekiler ve yaşınızda ileri ise giyilecek bir varis çorabı kişiyi ani ölüm riskinden tamamen korur. Problemin farkındalığı önlenmesi için çok önemlidir. Son dönemde 12 saat bilgisayar başında kalan bir çocuk yurt dışında öldü. Nedeni akciğerlere pıhtı atmasıydı. Nedeni uzun süre hareketsiz kalması ve bacaklarına pıhtı oturmasıydı. Bütün sağlıklı bireylerin uzun süre yolculuklarda, bilgisayar karşısında olunca, biraz yaşlı ve kiloluysanız ayakları hareket ettirin. Ayaklarınızı yüksekte tutun. Mümkünse varis çorabı giymeden yolculuğa çıkılmamalıdır” şeklinde konuştu.

  • Tekirdağspor’un Olağanüstü Kongresi Yapıldı

    Tekirdağspor Kulübü’nün olağanüstü gelen kurul toplantısı gerçekleştirildi.

    Geçtiğimiz hafta çoğunluk sağlanamadığı için ertelenen genel kurul, bu defa çoğunluk aranmaksızın Tekirdağ Ticaret ve Sanayi Odası’nda yapıldı. Tekirdağspor Yönetim Kurulu Üyeleri ve taraftarların katıldığı toplantıda, Yönetim Kurulu Divan Başkanlığına Tekirdağ Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Cengiz Günay; üyeliklere de Enez Kaplan, Ethem Arıtepe ve Hüseyin Gençdal seçildi. Toplantıda, 2014-2015 faaliyetleri, gelir, gider raporları ve denetleme kurulu raporları oylanarak kabul edildi.

    Divana verilen herhangi bir liste olmamasından dolayı Mustafa Aydoğdu başkanlığındaki yönetim kurulunun göreve devam etmesi kararı alındı.

    Kongrede konuşan Başkan Mustafa Aydoğdu, “Tekirdağspor’a kimse sahip çıkmıyor. Bu takım şehrimizin takımı ama sadece iyi günde bu takımın yanında oluyorlar. Birilerinin desteğiyle bazı bütçelerle bu takım bir yerlere gelebilir. Destek olmadan bu takım olduğu yerde kalır, ileriye gidemez. Takımımızın kendi emekleriyle yaptığı, herkesin alın terinin olduğu ve belediye tarafından alınan tesislerimizi geri istiyoruz. Takımın tesisi yok. Rakiplerimiz alt yapıya, tesislere yüklü miktarda bütçe ayırırken bizim elimizde olan tesisimiz bile elimizden alınıyor. Bütçe ayrılmadan takıma sahip çıkılmadan takımdan başarı beklemek biraz zor. Biz Tekirdağspor için elimizden geleni yapıyoruz, elimizi taşın altına koyuyoruz ama biz de bazen yetersiz kalabiliyoruz” diye konuştu

  • I. Uluslararası Uygulamalı Bilimler Kongresi Başladı

    Necmettin Erbakan Üniversitesi (NEÜ) Uygulamalı Bilimler Yüksek Okulu, Konya Büyükşehir Belediyesi ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından düzenlenen “Sosyal Sermaye” temalı “Uluslararası Uygulamalı Bilimler Kongresi” başladı.

    Programa, Vali Muammer Erol, Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Akyürek, SANKO Holding Yönetim Kurulu Başkanı Abdulkadir Konukoğlu, SANKO Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Sınav, NEÜ Rektörü Prof. Dr. Muzaffer Şeker, yurtiçi ve yurt dışından pek çok akademisyen ve diğer misafirler katıldı.

    Programın açılış konuşmasını yapan I. Uluslararası Uygulamalı Bilimler Kongresi Dönem Başkanı ve NEÜ Uygulamalı Bilimler Yüksek Okulu Müdürü Prof. Dr. Ahmet Diken, Türkiye’de ilk defa “Sosyal Sermaye” temalı uluslararası bir kongrenin organize edildiğini, bu anlamda bu toplantının çok önem arz ettiğini kaydetti. Diken, “Üniversitelerimizde tıp eğitiminde başarılıyız çünkü 3. sınıftan itibaren uygulama derslerimiz var. Bunu diğer bölümler için de aktif hale getirmek için bir bilinç geliştirmek istiyoruz. Çocuklarımızı uygulamalı eğitime sokarak ülke olarak daha başarılı olacağımızı, daha nitelikli insanlar yetiştireceğimizi düşünüyoruz. Almanya’da bir ziyaretim sırasında şunu gördüm; Üniversite ve firmalar ortak çalışıyorlar. Üniversiteler, firmalara pek çok alanda destek oluyorlar. Yani bu şekilde teori ve pratik birleşiyor. Biz de teoriği ve pratiği bir arada yürütebilirsek o zaman kısa sürede daha çok mesafe kaydedeceğimizi umuyorum” ifadelerini kullandı.

    Tema olarak ‘Sosyal Sermaye’yi seçmelerinin nedenini anlatan Diken, etrafımızda adeta ateş çemberi olduğunu, son günlerde ciddi manada üzüldüğümüz olayların yaşandığını hatırlattı. Bu anlamda her dönemde olduğu gibi bu günlerde de toplumsal beraberliğe ihtiyaç duyulduğuna vurgu yapan Diken, “Organizasyonlar ve kurumlar arası işbirliğinin önemli olduğunu düşündüğümüzden ‘Sosyal Sermaye’ konusunu seçtik. Yurtdışından gelen misafirlerine de teşekkür ediyorum. Nitelikli bir kongre olmasını diliyorum” diyerek sözlerini bitirdi.

    Konya Milletvekili Adayı Ahmet Sorgun ise, yaptığı konuşmada ülkemizin geniş bir sosyal sermayeye sahip olduğunu, esnafıyla, tüccarıyla Konya’nın kendinden önce ülkesini düşünenlerin şehri olduğunu, bunun da geniş bir sosyal sermayeden kaynaklandığına dikkat çekti.

    SOSYAL SERMAYE DEMEK HUZUR, GÜVENLİK DEMEKTİR

    NEÜ Rektörü Prof. Dr. Muzaffer Şeker de, böyle bir uluslararası konferansta bir araya gelmiş olmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirerek, “Bugün Üniversitemiz Uygulamalı Bilimler Yüksek Okulu, Konya Büyükşehir Belediyesi ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı öncülüğünde gerçekleştirdiğimiz bir uluslararası çalışmada bir aradayız. Misafirlerimize hoş geldiniz diyorum. Başlığımız çok önemli. Sosyal Sermaye demek; huzur güvenlik demek, nitelikli insan demek, değerlerimizi korumak demek, ülkenin nerden gelip nereye gittiğini iyi anlamak demek… Sosyal sermaye olmadığı takdirde başka ülkelerce yönetilen bir ülke konumuna düşüleceğini bilmemiz gerekiyor” dedi.

    Sosyal sermayenin toplumumuzda iyi anlaşılamadığı takdirde parçalanmanın ortaya çıkacağını belirten Şeker, Türkiye’nin engin bir birikimi, tecrübesi olduğunu hatırlattı. Anadolu’ya asırlar önce geldiğimize değinen Şeker şöyle devam etti: “Asırlardır çok kültürlü bir yapıyla iç içeyiz. Bu topraklarda bir arada yaşamanın güzel örneklerini sergiledik. Ancak birbirimize zaman zaman yan baktığımız, gelişmelerden mutsuz olduğumuz dönemler de oluyor. Ancak yine de kardeşliğimizi koruyarak bu günlere geldik. Sosyal sermayenin zarar görmesi için birçok açıdan saldırılarla karşılaştığımızı görmek gerekiyor. Menfurca insanı hedef alan, masum insanın ölümüne neden olan, sosyal sermayenin çökertilmek istendiği günleri görüyoruz. Sabırla bu olayların üstesinden gelip ve bir millet olmanın sağlam duruşuyla bunları da atlatmalıyız.”

    Üniversitelerin bir görevinin de kaliteli insan yetiştirmek olduğunu belirten Rektör Şeker: “Deneyim ve kazanımlar yeni kuşaklara aktarılamazsa yeniden aynı kötü günler yaşanır yeniden aynı hatalar yapılır. Bu yüzden öğrencimize, etrafımızdaki gençlere öğrendiklerimizi aktararak sosyal sermayemizi genişleterek onları nitelikli insan olarak geleceğe hazırlamak zorundayız. Bu da üniversitelerin görevlerinden biri… Toplantının hayırlara vesile olacağını ve geleceğe ışık tutacağını umuyorum. Herkese katkılarından dolayı teşekkür ediyorum” şeklinde konuştu.

    SOSYAL SERMAYENİN GÜÇLENDİRİLMESİ ÇOK ÖNEMLİ

    Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Akyürek ise, kongrenin yapılıyor olmasından memnun olduklarını dile getirdi. Sosyal sermayenin güçlendirilmesinin önemli bir hizmet olduğunun altını çizen Akyürek, belediyeler olarak konuyla ilgili olduklarını ifade etti.

    Kongrede, Abdulkadir Konukoğlu’na doğum günü münasebetiyle Vali Muammer Erol, Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Akyürek ve NEÜ Rektörü Prof. Dr. Muzaffer Şeker tarafından hediye takdim edildi.

    MERDİVENLERİ TEK TEK ÇIKARSANIZ KOLAY YUVARLANMAZSINIZ

    “Türkiye Ekonomisi: Fırsatlar ve Tehditler” konulu bir konuşma yapan SANKO Holding Yönetim Kurulu Başkanı Abdulkadir Konukoğlu da, bir insanın yükselmesinin geliştirdiği prensiplerden ve uygulamalardan geçtiğini kaydetti. Ailelerinden gördükleri bazı prensipleri uygulayarak başarılı olduklarını dile getiren Konukoğlu, üniversitelerin görevinin bakış açısı geliştirmek olduğunu, geri kalan süreçte öğrencinin zamanının sanayide geçmesi gerektiğini vurguladı. Uygulamalı olarak derslerin yanında çalışma hayatının da içinde olmanın önemine değinen Konukoğlu, merdivenleri tek tek çıkmanın önemli olduğunu ancak o zaman kolay kolay yuvarlanmayacağımız tavsiyesinde bulundu. Konukoğlu, bir işin yapa yapa öğrenileceğini de hatırlattı.

    İŞİN HİLESİ DÜRÜST OLMAKTIR

    Herkesin gücü ve varlığı oranında hayır işleri yapması ve zekat vermesi gerektiğini de vurgulayan Konukoğlu, zekatı paranın kabartma tozu olarak yorumladı. Dürüst olan bir kimsenin her zaman kazanacağını söyleyen Konukoğlu, rahmetli babasının, “İşin hilesi, dürüstlüktür” sözünü hatırlattı. Konukoğlu, “Çok kazanmak isteyenin dürüst olması yeterli, dürüstlük dışında başka bir yöntemi denemenize gerek yoktur” dedi.

    Allah’ın yardımlarının bugünkü başarısında önemli olduğunu söyleyen Konukoğlu, “Allah istemeseydi hiçbir şey yolunda gitmezdi. Çalışın ben veririm diyen bir Yaratıcı var. Bu durumda bize düşen çalışmak. Allah herkese bir kader çizgisi çizmiş ama kader diye de evde oturulmaz. Şansınızı kendiniz oluşturacaksınız. Allah verecektir diye beklemek olmaz. Allah çalışana verir. Şanslı olmak Allah’ın verdiği müsaade ile olur. Ancak çalışmak önde gelir” ifadelerini kullandı.

    Yoğun ilginin olduğu program karşılıklı soru cevabın ardından sona erdi. İki gün devam edecek olan konferansta “Sosyal Sermaye” ana temalı çeşitli konularda son gelişmeler tartışılacak.