Etiket: Konferansında

  • Kıbrıs Konferansında 3.gün

    Kıbrıs konferansının yeni oturumunun 3. günü Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres’in katılımıyla 5’li konferansla başladı.

    İsviçre’nin Crans-Montana kentinde devam eden ve 3. Gününe giren Kıbrıs Konferansı’nda Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres’in katılımıyla 5’li konfereans başladı.

    5’li konferansta, Cumhurbaşkanı Akıncı ve Rum lider Anastasiadis başkanlığındaki heyetler yanında, garantör ülkelerin temsilcileri de yer alıyor. Genel Sekreter Guterres, Crans Montana’ya gelişinde Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Rum lider Nikos Anastasiadis ve garantör ülkelerin temsilcileriyle kısa süreli bir görüşme gerçekleştirdi.

    Toplantıda, Türkiye’yi Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Yunanistan’ı Dışişleri Bakanı Nikos Kocias, İngiltere’yi Dışişleri Bakanlığı Avrupa’dan Sorumlu Devlet Bakanı Alan Duncan ve İngiltere Dışişleri Bakanlığı Savunma ve İstihbarat Genel Direktörü Jonathan Allen temsil ediyor.

  • Kıbrıs Konferansı’nda beşli toplantı sona erdi

    İsviçre’nin Crans-Montana kentinde devam eden Kıbrıs Konferansı’nda gerçekleştirilen beşli toplantı sona erdi.

    Crans-Montana’da devam eden Kıbrıs Konferası’nda 5’li toplantı sona erdi. Liderler, müzakereciler ve garantör ülkelerin temsilcilerinin katıldığı toplantı yaklaşık 2 saat sürdü. Bu toplantıyla, konferansın bugünkü oturumu sona erdi.

  • TAYSAD 3’üncü Bakım Konferansı’nda bakım yönetiminde yeni yaklaşımlar konuşuldu

    TAYSAD Bakım Konferansı kapsamında; sanayi tesislerinde üretimin durmasına neden olan sorunlar, bu sorunların yarattığı maddi kayıplar ve bakım yönetiminde ortaya konulan yeni yaklaşımlar masaya yatırıldı.

    Geçtiğimiz günlerde 3’üncü Bakım Konferansı’nda üyeleriyle bir araya gelen Taşıt Araçları Yan Sanayicileri Derneği (TAYSAD), üyelerinin olası sorunları ve maliyetlerini minimuma indirmeleri için düzenli ve profesyonel tesis bakımının önemini masaya yatırdı. Konferansta; tesis bakımlarının arıza anında değil, planlı bir şekilde, profesyonel ekiplerce yapılması gerektiği üzerinde duruldu.

    Toplantının açılış konuşmasını yapan TAYSAD Bakım Çalışma Grubu Başkanı Hakan Yaşar, sanayi tesislerinin bakımında proaktif davranmanın önemine değinerek, “Tedarik zinciri dediğimiz sistem binlerce dişliden oluşuyor. Herkesin işini zamanında yapacağı varsayılıyor. Eskiden haftalar sonrasına sevkiyat tarihi verilirken, şimdi gündelik hatta saatlik teslimatlar oluyor. Hız inanılmaz arttı. Hal böyle olunca, sanayi tesislerinde üretimin durması gibi bir lüksümüz olmadığı da açıkça görülüyor. Dolayısıyla reaktif olmak yerine, sorunlar ortaya çıkmadan gerekli bakım-onarım çalışmalarının yapılması gerekmekte. Eğer bakım konusunda proaktif olmayı başarırsak, düşük maliyetle devamlı çalışma şansını da yakalamış olacağız. Aksi takdirde uluslararası arenada rekabet avantajımızı yitiririz” şeklinde konuştu.

    Hakan Yaşar, “Makinenin durması demek, kaybedilen zaman ve maliyet demek. Geçmişte makine, durduğu zaman onarılırdı. Daha sonraları ise arızanın azaltılmasına yönelik tedbirler alınmaya başlandı. Bugün gelinen noktada ’durmayan makine’ kavramını konuşuyoruz. Durmayan makine ile, arıza nedeniyle duranları değil, yalnızca bakım amacıyla durdurulan makineleri kastediyoruz. Daha önce tespit edilen parçaların zamanında değiştirilmesi ve bakımının yapılması sayesinde, makine ömrünü tamamlayana kadar durmadan çalışabilir. Aksi takdirde 5 liralık bir parça, 5 milyon liralık bir müşteri kaybına dönüşebilir” açıklamasını yaptı.

    Bakım konusunun önemsenmesi gerektiğini vurgulayan Hakan Yaşar, “Sanayi tesislerinde yaşanan zarar asgari boyuta indirilebilir. Bunun için işletmelerin bakım kültürü ile ilgili tecrübelerini kurumsal hafızaya dönüştürmeleri gerekmekte. Bakım konusunda verimli sonuçlar alabilmek için, iyi uygulama örneklerini görmek ve etkileşim içinde kapsamlı bir uygulama geliştirebilmek de bir diğer çözüm yolu. Böylece benzer problemlerin tekrar yaşanmasının önüne geçilebilir” diye konuştu.

    Toplantının bir diğer açılış konuşmacısı GRUPAS Gelişim Danışmanı Selami Güven Antal, “Geçmiş dönemlerde arızalandıkça onarılan makinalar vardı, yani ’Bozuldukça Onar’ yaklaşımı hakimdi. Ancak günümüzde artan rekabet koşulları nedeniyle; maliyet avantajı yaratmak üzere, makinelerin arızalanmaması yani “Sıfır Arıza” işletmelerde önemli konuların başında yer almakta… Önlem almanın önem arz ettiği günümüzde, işletmelerimizde kayıp yapısı analizlerini etkin biçimde yapma gerekliliği doğdu. Farklı disiplinlerdeki çalışanların katılımıyla ve saha çalışmalarıyla kayıpları kazanca dönüştürmek, sürekli iyileştirme çalışmaları yapan işletme kültürü oluşturmak en büyük mesleki ilham kaynağımız olmalıdır” dedi.

    Şirket faaliyetlerinde en önemli unsurlardan birinin çalışanların seviyeleri olduğunu ifade eden TPM Danışmanı Kenichi Ishibasi, “Japonya ile kıyaslandığında bir çok kişi Türkiye’deki insan kaynağı yeterlilik seviyesinin düşük olduğunu ifade ediyor. Ama bu insanların potansiyelinin düşük olduğu anlamına gelmiyor. Bu durum eğitimler ile çözülebilir. İnsan seviyesi yükselmeye başladığı zaman ekipmanların da kullanımının değiştiğini görüyoruz. Bu da şirket karlılığına yansıyor” dedi.

    “Hiçbir işletme müşteri kaybetme lüksüne sahip değil”

    Konferansın konuşmacılarından ENOSAD Başkan Yardımcısı Sedat Sami Ömeroğlu, “Artık hiçbir işletme bir tek müşteri bile kaybetme lüksüne sahip değil. Modüler sistem mantığı geliyor artık. En önemli şey Sigma Kriterleri. 1 milyon mal üretiyorsunuz ama müşteri sadece 3 tane bozuk mal çıkmasına izin veriyor. Aksi takdirde başka yere gidiyor. Burada bakımın sürdürülebilirlik açısında önemi olağan üstü” dedi.

    Sanayi alanındaki dönüşümü değerlendiren ve Türkiye’nin ivedilikle odaklanması gereken konuların altını çizen Sedat Sami Ömeroğlu şunları söyledi: “Eskiden bir farklılık yaratalım isteniyordu. Ustalık kabiliyetleri çok önemliydi. Ama bugünün üretim anlayışında esneklik hakim ve insan bağımsız sistemler var. Bu, Endüsti 4.0’ın en önemli özelliklerinden bir tanesi. Akıllı makine imalatı ve data toplamak için akıllı sensörlere doğru dünya ilerliyor. Makineler arasındaki farklara bakıyorsunuz; biri 3 bin lira diğeri ise 15 bin lira. Aralarındaki fark ise yazılım. Yazılım, bizim eksiklerimizden bir tanesidir. Bunu mutlaka ele almamız lazım. Bir diğer gelişme ise 124 bit olan Internet Protocol Address yani IP adresinin 128 bite çıkarılması. Bu, şu demek; makineniz üzerinde ne varsa, artık üzerinde IP adresi olacak. Sadece IP adresi olması bir şey ifade etmez. Bir yerlere bilgi de aktaracak. Bu anlamda bakımcının işi farklılaşıyor. Bütün makinelerde anında bilgi aktarımı söz konusu olacak. Artırılmış gerçeklik ile mühendisler artık google benzeri gözlükler takacak. Bu gözlük olağanüstü fayda sağlıyor. Hataları anında görebiliyorsunuz. Makinenin durumu hakkında 3 boyutlu olarak bilgi veriyor. Denetim için artık fabrikaya gitmeye gerek kalmadan uzaktan kontrol edebilmek mümkün hale geliyor. Artık parçaların içerisinde minik bir çiple tüm parçalardan bilgiler alınıyor. Size sadece bozuk parçayı değiştirmek kalacak. Hatta bir süre sonra bu değişim işini de robotlar yapacak.”

    “Tüketici tasarımda özgürlük ve şeffaflık beklentisi içerisinde”

    BOSCH Türkiye Iot ve Endustri 4.0 Koordinatörü Mustafa Ayhan, Bosch’taki Endüstri 4.0 uygulamalarından hareketle, tüketici beklentilerinin üretim aşamasına etkisine değindi. Değişen ve dönüşen dünyada, tüketicinin özgürce tasarlamak ve tasarladığı ürünün üretim aşamasını görmek istediğini belirten Mustafa Ayhan sözlerini şöyle tamamladı: “Geçmişte, yaptığımız planlamalarla övünürdük fakat şu anda öngöremediğimiz bir dünya var. Her gün bir şeyler değişiyor ve artık her şeyi müşteri ya da son kullanıcı belirliyor. Daha önce satış-pazarlama birimleri tüketiciyi cezbetmek için bir şeyler yapıyordu. Bugün ise tüketici istediği şeyin, belirli bir zamanda ona iletilmesini istiyor. İletilirken de bütün o süreci izlemek istiyor. Yani bugün Amazon’dan bir şey sipariş eder gibi, yarın arabasını kişiselleştirip sipariş edecek ve her aşamasını görmek isteyecek. Bu, bugüne kadar belki üretimlere çok etkisi olmayan bir süreçti fakat artık üretimi de ciddi anlamda etkiliyor. Çünkü çok kısa sürede bizim teslimatları yapıyor olmamız lazım. Bu yüzden üretimde de birçok iyileştirmeden söz edebilmeliyiz”.

  • Tarih konferansında Bursa ipeği konuşuldu

    Osmangazi Belediyesi tarafından ‘Kültür ve Tarih Konferansı’nda, ipek şehri Bursa’nın dünden bugüne uzanan tekstil tarihi değerlendirildi.

    Ördekli Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen konferansa konuşmacı olarak katılan Prof. Dr, Ayten Sürür, “Geçmişimizi araştırdığımız zaman, Bursa’nın ipek kültürünün Osmanlı’dan önce daha 6. yüzyıla uzandığını görürüz. İpek, Göktürkler’de, Selçuklular’da ve en son Osmanlı’da ticari ve siyasi hayatları bile etkileyecek kadar önem kazanmıştır. Tekstil şehri Bursa, niçin Milano gibi bir moda merkezi, tekstil merkezi olmasın” dedi.

    Tekstil ve lif sanatları konusunu kendisine vazife edindiğini söyleyen Prof. Dr. Ayten Sürür, “İpek demek aynı zamanda tekstil demek. Bugüne kadar yaptığım araştırmalarda, tekstil tasarımı ve ipeğin çok önemli kültürel bir özellik taşıdığını, bunun da merkezinin Bursa olduğunu gördüm. Geçmişe baktığınız zaman bütün faaliyetler Bursa üzerinden gerçekleşmiş. Osmanlı’dan önce, daha 6. yüzyıllarda Bursa’da ipek kültürünün var olduğunu biliyoruz. Göktürkler, ardından Selçuklular ve son olarak Osmanlı’da ipeğin bir kültür oluşturduğunu görürüz. Hatta bunların hepsinin birer ipek imparatorluğu olduğunu, ticari ve siyasi hayatlarını bile etkileyecek kadar önemli olduğunu söyleyebiliriz” dedi.

    Geçmişi oldukça eskiye dayanan bu tarihi köklerin hala yaşıyor olması gerektiğini ifade eden Prof. Sürür, “Bunun için iyi bir tasarım olması lazım. İleri teknoloji şart. Bir diğer önemli husus da, neden kendi kültürümüzden yola çıkmıyoruz da, ortada kalan bir şeyler yapıyoruz? Oysa yerelin mutlaka güncele aktarılması gerekiyor. Tabii bu kopya şeklinde değil. Geleneksel tekstil kültürümüzün güncellenmesi şart. Eğer yerel üretim anlayışının devamı sağlanabilirse, günümüzde büyük bir başarı elde edilebilir. Yerel kültürün yaşatılması, yeniden canlandırılması, Türk tekstil kültürünün yeni bir hamleye kavuşması gerekiyor. Bunun için çok şey yapılıyor ancak, ne yazık ki Bursa bir fuar şehri, tasarımcıların yaşadığı bir kent değil. Bunun gerçekleşmesi son derece önemli” diye konuştu.

    Bursa’nın bir tekstil şehri olduğunu ve bunun günümüzde de yaşatılması gerektiğini ifade eden Prof. Dr. Ayten Sürür, “Bursa niçin Milano gibi bir moda merkezi, tekstil merkezi olmasın? Niye tasarımcıların yaşadığı bir yer olmasın? Neden Bursa’da tekstille ilgili faaliyetler yapılmasın. Bursa’da hala bir tekstil ve kostüm müzesi yok. Bursa bunu hak ediyor” dedi.

  • Dünya Otomotiv Konferansı’nda geleceğin trendleri konuşuldu

    Bu yıl üçüncüsü düzenlenen Dünya Otomotiv Konferansı, İstanbul’da sektörün ileri gelenlerini bir araya getirdi. Otomotiv sektörünün nabzını tutan aynı zamanda teknolojik gelişmelerin de ele alındığı konferansta; Endüstri 4.0’dan, geleceğin otomobillerine, otomotiv sektöründeki iş gücünden elektrikli araçlara kadar çok sayıda gündem maddesi görüşüldü

    Londra merkezli Worldwide Partnerships’in organize ettiği ‘Dünya Otomotiv Konferansı’ bu yıl üçüncü kez İstanbul’da kapılarını açtı. Çok sayıda üst katılımcı ve konuşmacıya ev sahipliği yapan konferansta otomotiv sektöründeki gelişmeler, yenilikler ve trendler masaya yatırıldı.

    İki gün süren konferansın açılış konuşmasını Türk Standardları Enstitüsü Başkanı Sebahattin Korkmaz yaptı. Türkiye’nin otomotiv sektörüne olan yatırımlarından söz eden Korkmaz, otomotiv ana ve yan sanayinin tüm test ve belgelendirme ihtiyaçlarını karşılayacak ve yerli marka geliştirilmesine alt yapı sağlayacak Otomotiv Test Merkezi projesini yakın bir tarihte hayata geçireceklerini ifade etti.

    Otomotiv sektörünün yakından takip ettiği Dünya Otomotiv Konferansı’nda ele alınan başlıklardan biri de çağın yeni endüstriyel vizyonu Endüstri 4.0’dı. Özellikle Avrupa’nın ağırlık verdiği Endüstri 4.0, insan gücüne oranla daha az maliyetli olmasıyla ön plana çıkıyor. Otomotiv sektörünün duayen ismi Ford Motor’un emekli üst düzey yetkilisi John Fleming; ‘Başta Uzakdoğu ülkelerinde, insan gücünün yerini Endüstri 4.0’a bırakmasıyla iş gücü Doğu’dan Batı’ya doğru yön değiştirecek. Türkiye, otomotiv sektöründe Endüstri 4.0’a ağırlık vererek bölgede bu alanda bir devrim yapacağının sinyallerini veriyor’’ dedi.

    Akıllı otomobiller 15 yıla kadar İstanbul’da

    Konferansın konuşmacıları arasında yer alan ve Silikon Vadisi’nden gelen Panasonic Strateji Direktörü Hakan Köstepen; Türkiye’de bu tarz uluslararası çapta konferanslar düzenlenmesinin otomotiv sektörüne katma değer sağladığını dile getirdi. Türkiye’deki akıllı şirketlerin büyümesinden ve yaygınlaşmasından mutlu olduğunu ifade eden Köstepen; “Ülkemiz enerji, güvenlik ve akıllı sistemler açısından önemli gelişmeler kaydediyor. Bu gelişmeler ışığında 15 yıla kadar akıllı otomobillerin İstanbul’da olabileceğini söyleyebilirim” diye konuştu.

    Assan Hanil Otomotiv’in Genel Müdür’ü Okan Gedik, konferansta teknolojideki trendlerin, otomobiller üzerinde çok belirleyici bir rol oynadığını anlattı. Akıllı sistemlerin otomotiv sektöründe önemli gelişmelerin olduğundan bahseden Okan Gedik sözlerine şöyle devam etti; “Önümüzdeki dönemde akıllı koltuk sistemleri dediğimiz, kişiyi tanıyan, kalp ritmi, vücut ısısı algılayan, sesle veya dokunmatik aktivasyon sistemleri devreye girecek. Biyometrik sensör uygulaması ile insan vücudundaki duyuları algılayan sensörler, sürücünün yorgunluk, uyku, kalp ritmi vb. hallerinde uyarı vererek güvenli sürüşe katkıda bulunacak” dedi.

    Ford Otosan, Opel, Google, Tofaş Fiat, MAN, Oracle, Bosch, Türk Telekom, Ericsson, Birleşmiş Milletler, McKinsey & Company gibi çok sayıda yerli ve yabancı firmanın yer aldığı konferansta konuşmacılar sunumlarını tamamladı. İkinci gün ise; Türkiye’de ve dünyada akıllı ulaşım sistemi , mobilite ve elektrikli araçlar hakkındaki gelişmelerin yanı sıra, altyapı çalışmalarının ve teknoloji sektörünün de değerlendirildiği konferans workshoplarla son buldu.