Etiket: Konferansı

  • Türk İslam Eserleri Müzesi İçin “arama Konferansı”

    Antalya Büyükşehir Belediyesi, Türkiye’nin en ünlü bilim adamları, sanat tarihi uzmanları, müze müdürleri ve akademisyenlerini Ulu Cami Külliyesi projesi içinde kurulacak ‘Türk İslam Eserleri ve İslam Eserleri Müzesi’ için bir araya getirdi.

    Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel’in ev sahipliğinde düzenlenen ‘Arama Konferansı’nda, Türk İslam Eserleri ve İslam Eserleri Müzesi’nin amacı, misyonu, çerçevesi, müzenin temel değerleri ve ilkeleri, hedef kitlesi, sergilenecek eserleri, koleksiyon kaynakları, eğitim politikası ve sürdürülebilirlik konu başlıklarında tartışmalar yapıldı. Kente yeni müzeler kazandırmayı, sanat merkezleri kurmayı öncelikli görevleri arasında gördüklerini söyleyen Başkan Menderes Türel, “Yeni müzeler kurarak kentlimizin entelektüel ve sanatsal gelişimine katkı sağlayacağız. Türk-İslam Eserleri Müzesi, Kent Müzesi, Bilim Müzesi, Sinema Müzesi projelerimiz bu hedefimizin birer parçası” dedi.

    Konferansın açılış konuşmasını yapan Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel, “Bu kadar güzel ve hayırlı bir projenin bu kadar ehil bir alimler, uzmanlar topluluğu tarafından ele alınması bizim için büyük bir lütuftur” diye konuştu. Antalya’da kurulacak Türk ve İslam Eserleri Müzesi’nin önemine dikkat çeken Başkan Türel, Antalya’nın hem tarih zengini hem de tarih fakiri olduğuna dikkat çektiği konuşmasında, “Zenginliğini tarife gerek yok. Antalya eşsiz bir açık hava müzesi. Ancak, tarih fakiridir, çünkü tarihimiz üzerine araştırmalar ve bilgimiz çok yetersiz. Antalya’nın, bırakalım bölgeyi, şehir olarak bile artık 3 bin yıl öncesine götürdüğümüz tarihinin bir kısmı mevcut müzemizde sergileniyor” ifadelerini kullandı.

    MÜZELER ANA PROJEMİZ

    Antalya Müzesi’nin büyütülmesi ve etnoğrafya müzesi kurulması projelerinin gündemde olduğunu açıklayan Başkan Türel, sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Antalya Büyükşehir Belediyesi olarak, yeni müzeler kurarak kentlimizin entelektüel ve sanatsal gelişimine katkı sağlayacağız. Türk-İslam Eserleri Müzesi, Kent Müzesi, Bilim Müzesi, Sinema Müzesi projelerimiz bu hedefimizin birer parçası. Gururla altını çizmek isterim ki, müze ve sanat merkezleri kurmak için yaptığımız kapsamlı çalışmalar bizim için ana projelerdir; ikincil değil, birincil önceliktir. Antalya’da Türk ve İslam Medeniyeti mirasımızın ayrı bir önemi ve ilgiyi hak ettiğine şüphe yoktur. Keykubat’lardan, Keyhusrev’lerden başlayan neredeyse bin yıllık bir Türk ve İslam tarihimiz bulunmakta. Antalya’nın İslam tarihindeki yeri de ayrıca önemli. Abdal Sultan, Elmalılı Hamdi ve ayrıca Seyyid Cemaleddin gibi, çok iyi bilmediğimiz, sevgili Nasuh Boztepe’nin araştırdığı bir çok İslam büyüğünün mirasına sahibiz.”

    TARİH KONUSUNDA BİLGİSİSİZ

    Halkın önemli bir kesiminin tarihi ve kültürel mirası yeterince tanımadığını vurgulayan Başkan Türel, “Yivli minarenin tarihini bilen kişi sayısı azdır. Karatay Medresesi’nin yerini bilmeyen gençlerimiz vardır. Sur kitabeleri, Fetihnameler gibi yazılı mirasımızı çoğumuz bilmiyoruz. ’Ben bilimin şehriyim’ diyen Hazreti Peygamberimizin, İstanbul’un fethinde Akşemsettin’e çiçek verenlere, ’Hünkar benim, ama o benim hocamdır, çiçekler ona yaraşır’ diyen Fatih’in, bilimi en önemli yol gösterici ışık olarak tanımlamış Atatürk’ün mirasçılarına tarih ilgisizliği ve bilgisizliğini yakıştırmak mümkün değildir. Tarih bilgisizliğinin doğurduğu kimlik problemini, bunun doğurduğu şehirleşme problemini hepimiz yaşıyoruz” dedi.

    İSLAM MEDENİYETİ HAK ETTİĞİ YERDE DEĞİL

    Dünyada da İslam medeniyetinin bugün hak ettiği yerde olmadığını anlatan Başkan Türel, “İslam dininin günümüz dünyasında yanlış da olsa, şiddet ve savaş, gericilik ve geri kalmışlıkla özdeşleştirilmesine cevaben, İslam medeniyetini, Türk-İslam sanatının değerini, kültürel önemini anlamamız ve bilimsel araştırmalar ışığında yeni nesillere aktarmamız büyük önem taşımaktadır. Zaten yeni müzecilik anlayışında müzeler, sadece koleksiyon toplama ve sergileme sorumluluğu olan kurumlar değil, aynı zamanda barış, hoşgörü ve adalet gibi değerlerin de temsilcisidir. Dolayısıyla Antalya hem kendisi için, hem de bu şehre gelen milyonlarca yabancı ziyaretçi için Türk ve İslam kültür mirasına sahip çıkmak, onu en iyi şekilde tanıtmak gibi sorumluluğa da sahiptir” şeklinde konuştu.

    ANTALYA KÜLTÜR BAŞKENTLERİNDEN BİRİSİ

    Türk ve İslam Eserleri Müzesi kurmanın iddialı bir çalışma ve hizmet olduğunun altını çizen Başkan Türel, “Antalya’nın Türkiye’nin kültür başkentlerinden birisi olacaksa bu müzemiz bu hedefte önemli bir rol oynayacaktır. Bugün burada buluşmamızın sebebi, Türk-İslam Eserleri Müze’mizin temel taşlarını oluştururken sizin görüş ve önerilerinizi dinlemektir. Müzenin üzerinde yükseleceği temel prensiplere şekil vermek; bu prensipler ışığında koleksiyon yönetimi, sergi yaklaşımı ve eğitim politikaları, hedef kitle gibi hayati konular üzerinde fikir ve katkılarınız projemize büyük faydalar sağlayacaktır” dedi.

    ULU CAMİ KÜLLİYESİ’NDE OLACAK

    Türk İslam eserleri müzesinin içinde yer alacağı Antalya Ulu Cami Külliyesi hakkında da bilgiler veren Başkan Türel, “Camimizi gerçekten büyük bir titizlikle çalışıyoruz. Külliye, çocukların, gençlerin, her yaştan ve her milletten ziyaretçinin vakit geçirmek isteyeceği bir yaşam ve cazibe merkezi olarak tasarlanıyor. Müzenin yanında bulunacak restoran, kafeler, kütüphane, çocuk bakım merkezi, çocuk oyun alanları sayesinde, aileler buraya rahatça gelip ibadetlerini yapabilecek, kültür merkezinden istifade edebilecek. Avlu, çeşmeler, havuzlar, revaklar, yeşil alanlara sahip olacak camiye turist grupların ziyareti planlanacak” diye konuştu.

    MÜZE 3 BİN METREKARE KAPALI ALANA SAHİP OLACAK

    Konuşmasında Antalya Ulu Cami’de geleneksel mimari yapının korunacağını ve Antalya’nın özgün kültürünün de yansıtılacağını belirten Başkan Menderes Türel şu bilgileri verdi:

    “Projede, klasik Osmanlı camilerinin gelenekselleşmiş şemasını stilize eden bir çalışma yapılmıştır. Camide 10 bin kişilik kapalı, 20 bin kişilik açık ibadet alanı bulunacak. Cami ve müzeden sonra projenin üçüncü boyutu kültür merkezi boyutu. Projede 450 kişilik konferans salonu, İslam sanatları atölyeleri bulunacak. Türk-İslam Sanatları Müzesi, 3 bin metrekarelik kapalı sergi alanına sahip olacak. Müze binasında da geleneksel mimari ile modern mimari harmanlanmıştır.”

    “ÖYLE BİR ESER YAPSAK Kİ DÜNYA KONUŞSA”

    Başkan Türel duygularını şöyle dile getirdi:

    “Keşke öyle bir eser yapsak ki, ziyaret eden vatandaşlarımız, dışarıya değişmiş bir ruh haliyle, kalbi huzurla, iyilikle dolmuş olarak çıksa. Öyle bir eser yapsak ki, dünya konuşsa. Öyle bir eser yapsak ki, gelen yabancılar Goethe’nin Kur’an’dan etkilendiği gibi etkilenseler. Yani keşke burada bir efsane kursak, bir efsane yazsak.”

    Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel’in konuşmasını ardından, Proje Mimarı Murat Şahin projenin tanıtımını yaptı. Türk İslam Eserleri Müzesi Müdürü Seracettin Şahin ve İstanbul İslam Bilim Teknoloji Tarihi Müze Müdürü Süheyla Murat’ın sunumlarının ardından proje üzerinde belirlenen başlıklar üzerinde görüş alış verişinde bulunuldu.

    KATILIM BÜYÜK OLDU

    Toplantıya Başbakanlık Vakıflar Genel Müdür Yardımcısı Rıfat Türker, Kültür Bakanlığı Müzeler Daire Başkanı Mustafa Güneş, Vakıflar Genel Müdürlüğü Müzeler Müdürü Suzan Bayraktaroğlu, Koç Üniversitesi Arkeoloji ve Sanat Tarihi Bölümü’nden Prof. Dr. Filiz Yenişehirlioğlu, İstanbul Kültür Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyat Bölümü’nden Prof. Dr. İskender Pala, Şehir Üniversitesi Tarih Bölümü’nden Doç. Dr. Nicole Kançal, Başbakanlık Vakıflar Hat Sanatları Müzesi’nden Dr. Zübeyde Cihan Özsayıner, Katar Müze Otoritesi Küratörü Dr. Emin Mahir Balcıoğlu, İstanbul Türk İslam Eserleri Müzesi Müdürü Seracettin Şahin, Edirne Müze Müdürü Hasan Karakaya, Bursa Müze Müdürü Ali Sinan Özbey, İstanbul İslam Bilim Teknoloji Tarihi Müzesi Müdürü Süheyla Murat, Proje Mimarı Murat Şahin ile Antalya’dan İl Kültür ve Turizm Müdürü İbrahim Acar, Vakıflar Antalya Bölge Müdürü Hüseyin Coşar, Müze Müdürü Mustafa Demirel, Suna-İnan Kıraç Kaleiçi Müze Müdürü Kayhan Dörtlük, Akdeniz Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ahmet Ögke, Akdeniz Üniversitesi Müzecilik Bölümü’nden Prof. Dr. Nevzat Çevik, Akdeniz Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Prof Dr. Ali Bakkal, İslam Sanatları Uzmanı Dr. Necmi Atik, Yazar Araştırmacı Nasuh Boztepe ve Akdeniz Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Osman Öztürk katıldı.

  • Hdp Seçim Değerlendirme Konferansı Düzenledi

    Halkların Demokratik Partisi (HDP) seçim güvenliği münasebetiyle bir konferans düzenledi.

    Van Ticaret ve Sanayi Odası’nda (Van TSO) Konferans’ın amacı 1 kasım’da yapılacak olan seçim öncesi çalışmalar ve bu çalışmalar kapsamında hedef kitleye ulaştırılacak mesaj ve daha bir çok konu ele alındı. Seçim değerlendirme konferansına katılan Van Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Bekir Kaya, HDP İl Eşbaşkanı Veysi Dilekçi, 78. derneğin üyesi Şemsettin Takva, HDP milletvekili adayları Bedia Özgökçe, Nadir Yıldırım ve partililer katıldı.

    Burada bir açıklama yapan HDP İl Eşbaşkanı Veysi Dilekçi, ülke olarak önemli ve zorlu bir süreçten geçtiklerini ifade etti. Dilekçi “Bu ülkenin her anı her günü zorlu geçti. Seçime sayılı günler kala bu toplantıyı tertipledik. 1 kasım seçimlerinde en güzel ortamı inşa edeceğiz. 7 haziranda halklarımız ilk defa ilkleri gerçekleştirdi ve 1 kasımda da öyle olacak” ’dedi.

    Daha sonra oturum açılarak seçim güvenliği konferans birinci oturumu başladı.

    Van Ticaret ve Sanayi Odasında (VAN TSO) konferans salonunda düzenlen seçim değerlendirme konferansı yaklaşık 2 saat sürdü.

  • Güneş Vakfında Doğu Anadoluda Modern Hayvancılık Ve Ürünleri Konferansı

    Güneş Vakfı’nın geleneksel konferans etkinliklerinin bu haftaki konuğu, Doğu Anadolu’da Modern Hayvancılık ve Ürünleri isimli konferansıyla, Erzurumlu iş adamı Abdullah Büçge oldu.

    Kandilli yolunda yapmış oldukları modern hayvancılık yöntemleri ile süt ürünleri yapma ve üretme konusunda başarılı bir iş ortaya çıkaran iş adamı Büçge, Doğu Anadolu’da yaygın olan hayvancılığın, daha modern yöntemlerle ve organik bir tarzda yapılması gerektiğini söyledi.

    Büçge, bölgede sanayi kurumlarının olmamasının bir dezavantaj olduğunu ifade etmesine rağmen, otlak ve meraların bolluğunun hayvansal üretimi çok daha fazla arttırması gerektiğini söyledi.

    Teknik yöntem ve usullerle, süt üretimini arttırmayı ve organik yollardan süt elde edilmesini büyük ölçüde başaran Büçge, bu uygulama yöntemi ile bölgede organik süt üretimi ve tüketiminin arttırılmasına işaret etti.

    Organik süt üretiminin yaygınlaştırılması için oldukça hijyenik ve modern aletler kullanılması gerektiğini söyleyen Büçge, bu şekilde üretilen sütlerin insan sağlığı için daha faydalı olduğunu ifade etti.

    Erzurum’da işlenebilir sütün azlığına dikkat çeken Büçge, bu rakamın arttırılması gerektiğini söyledi. Büçge, “Bölgemizde hayvancılığın giderek azaldığı bir gerçektir. Bahsettiğimiz süt üretim teknikleri ve organik üretimi artırmakla, hayvancılığın bölge ekonomisine büyük bir katkı sağlayacağı bilinmektedir. Bu nedenle devlet-özel sektör işbirliği ile bölge hayvancılığının geleceği garanti altına alınmalıdır.

    Kendi kendine yeten ve ihraç eden bir yerel hayvansal üretimi için Erzurumlu iş adamlarına büyük görevler düşmektedir.” Diye konuştu.

  • Beüde Kerbela Ve Muharrem Ayının Anlamı Ve Önemi Konferansı Yapıldı

    Bülent Ecevit Üniversitesi Muharrem ayı etkinlikleri kapsamında, Kastamonu Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Mehmet Nadir Özdemir’i ağırladı.

    “Kerbela ve Muharrem Ayının Anlam ve Önemi” başlıklı bir konferans veren Doç. Dr. Özdemir’i akademisyenler ve öğrencilerden oluşan kalabalık bir grup ilgi ile izledi. Tahir Karaoğuz Konferans Salonunda yapılan Konferans Kur’an-ı Kerim tilaveti ile başladı. Daha sonra kürsüye çıkan Doç. Dr. Mehmet Nadir Özdemir, Bülent Ecevit Üniversitesinde bulunmaktan büyük mutluluk duyduğunu söyledi ve daha önce çalıştığı Üniversiteye anlamlı ve önemli bir etkinlik için davet edildiğinde büyük bir onur duyduğunu belirtti.

    Doç. Dr. Özdemir konferansta Kerbela’da yaşanan sürecin günümüz insanının nasıl anlaması gerektiği üzerinde durarak yaşanan acı olaydan bizlerin nasıl bir ders çıkarması gerektiği üzerinde durdu.

    Konferansın ardından Doç. Dr. Özdemir’e Türk Kültürünü Tanıtma Kulübü adına Yrd. Doç. Dr. Nurettin Hatunoğlu tarafından BEÜ’nün teşekkür plâketi takdim edildi. Konferans sonrasında gelen davetlilere aşure ikram edildi.

  • Orta Dağu”Da Dönüşüm Ve Sykes Picot Düzeninin Çöküşü Konferansı Verildi

    AK Parti Malatya Milletvekili Taha Özhan, “Orta Doğu’da Dönüşüm ve Sykes Picot Düzeninin Çöküşü” konulu konferans verdi.

    Konferans, Malatya Genç MÜSİAD, Milli Türk Talebe Birliği Malatya Şubesi, Genç Birlik Akademi Topluluğu, Türkiye Gençlik Vakfı Malatya Şubesi, Malatya Genç Memur Sen, Genç İnsan Hak ve Hürriyetleri İnsani Yardım Vakfı, Semerkan Vakfı, Anadolu Öğrenci Birliği, Tüm Sanayici ve İş Adamları Derneği, Bilgi Yolu Eğitim Kültür ve Sosyal Araştırmalar Merkezi, Ensar Vakfı, Safa Vakfı ve Türkiye İmam Hatipliler Vakfı Malatya Şubesi tarafından düzenlendi. Özhan, 100 yıl önce İngiltere ve Fransa’nın gizli bir şekilde imzalanan Sykes Picot anlaşmasıyla Mezopotamya’nın darmadağın olduğunu, bu anlaşmanın acılarının bugün de devam ettiğini belirtti. Özhan, 100 yıl önceki anlaşmanın bundan 10 yıl önceki Irak işgaliyle benzer mahiyette olduğunu dile getirdi. Özhan, “Dolayısıyla Irak’ın işgaliyle ortaya çıkan kriz alanları neyse, 100 yıl önce bu anlaşma vesilesiyle yani 1. Dünya Savaşı vesilesiyle ortaya çıkan kriz alanları da benzer. 100 yıl önceki krizi suni devletler, tampon devletler üretti. 100 yıl önceki kriz çatışma alanları üretti. Bölgemiz insanının yüzyıllar boyunca hiç üzerine alınmadığı, tarifini o şekilde yapmadığı yeni yeni kimlikler türedi, siyasi oluşumlar üretti. Bunların hepsi 10 – 15 yıl gibi kısa bir süre içerisinde kendi negatif mecrasında bütün Orta Doğu’yu darmadağın edecek düzeye hızla ulaştı” dedi. 1. Dünya Savaşı’nda oluşturulan bu düzenin zaman zaman yenilendiğini anlatan Özhan, “Dışardan unsurlar bölge içi parçalanmalara yol açacak durumdaydı, ama 2. Dünya Savaşı neticesinde bölgede oluşan yeni düzen dışarıdan yapılmış, çok daha sert bir müdahaleydi ve beraberinde de ilk kez yabancı bir unsurun buraya taşınmasına yol açtı. O yabancı unsur yerleşik bir hal aldı. Onun ismi 1948’de İsrail oldu” diye konuştu. Milenyum sonrasında ilk çarpıcı gelişmenin Amerika’daki 11 Eylül saldırıları olduğunu kaydeden Özhan, “11 Eylül Amerika’daki saldırıların ardından Amerika sadece bölgeye müdahale etmesi değil, toplamda bölgemizde yaşanan değişimlerin ve kırılmaların ilk işareti de ortaya çıkmış oldu. Biliyorsunuz 11 Eylül hızla 2 yılda, 2 işgal üretti. Önce Amerika, Afganistan’ı işgal etti, ardından Irak İşgali yaşandı” ifadelerini kullandı.

    Özhan, 11 Eylül sonrasına bölgedeki siyası duruma bakıldığında, 7 ülkede 9 işgal, darbe ve iç savaşın görüldüğünü belirtti.