Etiket: koç

  • Ali Koç: “Takımdan ayrılacaklar da var, gelecekler de olacak”

    Ali Koç: “Takımdan ayrılacaklar da var, gelecekler de olacak”

    Süper Lig’in 20. haftasında DG Sivasspor ile deplasmanda 1-1 berabere kalan Fenerbahçe’de Başkan Ali Koç, “Takımdan ayrılacaklar da var gelecekler de olacak. İsimleri var ama zamanı geldiğinde söylenir” dedi.

    Fenerbahçe Başkanı Ali Koç, Sivasspor ile 1-1 berabere kaldıkları maçın ardından stadyum çıkışında basın mensuplarının sorularını yanıtladı.

    Koç, “Sivas bizim için, Fenerbahçeliler için özel bir yerdir. Ben Sivas’ı Anadolu’nun Kadıköy’ü diye tanımlarım. Burada 3 puan almak zor. Zor bir deplasman. Bugün hava şartları ve soğuğu eklediğimiz zaman zaten zor olacağını da biliyorduk. 1-1 maçın hakkı diye düşünüyorum. Buradan 1 puan almak da önemli. Buradan alınan 1 puanın değeri sezon sonunda daha da belli olacak. Mecnun başkana ve yönetim kuruluna her zaman olduğu gibi sıcak misafirperverliği içinde teşekkür ederim. Yıllardır da böyle gidiyor. İnşallah bu iki kulüp arasındaki ilişki bu şekilde devam eder” diye konuştu.

    “Federasyona yardımcı olmak lazım”

    Karşılaşmanın saati hakkında sorulan soruya ise Koç, “Bizim maç saati ile ilgili bir talebiz olmaz. Hangi saatte söylenirse gidip oynarız. Erzurum’da da 16.00’da oynadık. Kısmet böyleymiş. Burada federasyona yardımcı olmak lazım. Çünkü inanılmaz yoğun bir takvimi yönetmeye çalışıyorlar. Ben baktığım zaman bile yoruluyorum. Dolayısıyla sabah saatlerinde olsa 3-5 derece daha hava sıcak olacaktı ama burada tartışmaya mahal verecek bir durum olduğunu sanmıyorum. Çok zor şartlarda bir takvim yapmaya çalışıyorlar. Biliyorsunuz zaman zaman yeri geldiğinde federasyon hakkında düşüncelerimi açık açık söylerim. Ama bu konuda da hakkını vermek lazım. Bize 19.00’da oynanacak dendi ve biz de çıktık maçımızı oynadık” yanıtını verdi.

    Bir basın mensubunun “Takımdan ayrılacak ve gidecekler var mı?” sorusuna Koç, “Ayrılacaklar da var gelecekler de olacak. İsimleri var ama zamanı geldiğinde söylenir” cevabını verdi.

  • Ali Koç: “Fenerbahçe’nin tam olarak olduğunu bilmiyorsunuz; hodri meydan!”

    Ali Koç: “Fenerbahçe’nin tam olarak olduğunu bilmiyorsunuz; hodri meydan!”

    Fenerbahçe Başkanı Ali Koç, yayıncı kuruluş ile ilgili olarak, “Fenerbahçe’nin tam olarak ne olduğunu bilmiyorsunuz, üst üste saygısızlık etmekte, hatalar yapmakta, bizi sınamakta bir sakınca görmüyorsunuz. Dolayısıyla hodri meydan” dedi. Başkan Koç, yıldız futbolcu Mesut Özil’in transfer için ise, “Geçmişe nazaran daha yakın olduğumuz bir konu. Bitebilir de bitmeyebilir de. Daha kesin bir şey yok” diye konuştu.

    Süper Lig’in 18. haftasında BB Erzurumspor ile deplasmanda karşı karşıya gelen Fenerbahçe rakibini 3-0 mağlup etti. Maçın ardından Fenerbahçe Başkanı Ali Koç, yayıncı kuruluş ile yaşadıkları olaylar, Galatasaray futbolcusu Oğulcan Çağlayan’ın aldığı ceza, Mesut Özil ile diğer transfer konuları hakkında açıklamalarda bulundu.

    “Maç saatleriyle ilgili herhangi bir talebimiz olmadı”

    Erzurum’un Fenerbahçe için önemli bir şehir olduğunu belirten Başkan Koç, “Mutluyuz, 4’te 4 oldu. Bu sene hem ligin kısa olması takvim olarak hem daha fazla maç olması hem de pandemi dolayısıyla kulüpler bir sürü inişler çıkışlar yakalayacak. Biz iniş dönemi geçirdik, şimdi çıkışa geçtik. İnşallah böyle devam eder. Haftaya da 3 puan için mücadele edeceğiz. Ligin ilk yarısını mümkün olan en iyi yerde bitirmek istiyoruz. Maçla ilgili fazla konuşmak istemiyorum. Konuşacağım başka şeyler var. Erzurum Cumhuriyet için önemli şehirlerden bir tanesi. Fenerbahçe için önemli bir şehir. Erzurum Atatürk’ün cumhuriyetin temellerini attığı bir şehirdir. Fenerbahçelilerin çok olduğu bir şehirdir. Erzurumspor’un her zaman Süper Lig’de olmasını istiyoruz. Hangi tarihte olursa olsun saat kaç olursa olsun biz buraya büyük bir şevkle maç yapmaya geliyoruz. Maç saatleriyle ilgili bazı kulüple kış ayları nedeniyle serzenişte bulunuyorlar bizim herhangi bir talebimiz olmadı. Valimize, Erzurumspor başkanına, tüm ekiplere teşekkür ediyorum. Bizleri çok iyi ağırladılar. Biz de onları aynı şekilde ağırlayacağız” diye konuştu.

    “Fenerbahçe’nin tam olarak ne olduğunu bilmiyorsunuz”

    Yayıncı kuruluşun özrünü samimiyetsiz olarak gördüğünü de söyleyen Koç, “Yayıncı kuruluşla ilgili konuşmak istiyorum. Sezon başından beri gizli kalan bir durum değil. Fenerbahçe Spor Kulübü ile yayıncı kuruluş arasında bazı sıkıntılar, görüş ayrılıkları oldu. Dün oynanan bizle alakası olmayan bir maçta tezahürat efektinde çıkan tatsız bir olay vardı. Bununla ilgili biz bir açıklama yaptık. Yayıncı kuruluş özür açıklaması yaptı. Özür açıklamasını samimi bulmadığımızı, açıklamanın saatine bile baktığınızda altında başka sebepler, konular, nedenler arayabilirsiniz. Son derece ciddiyetsiz, son derece saygısız bir yaklaşım olarak görüyoruz. Sezon başından beri muhtelif konularda, muhtelif sıkıntılar yaşıyoruz. Kurumun en üst düzeyleriyle bu konuyu konuştuk. Rahatsızlıklarımızı dile getirdik ve bu sorunların düzeltilmesini istedik. İki kurum olarak aradaki sorunun çözülebileceğine inandık. Bizim haddimize değil muhatap olduğumuz kurumda kimin nasıl çalışacağını söylemek. Aynı şekilde kimse de bizim kurumumuza karışamaz. Bugün bunu yayıncı kuruluşun sahiplerinin veya en üst düzeyinin sorunlu olduğunu düşünmüyorum. Ama onların artık büyük bir sorun olduğunu gayet iyi biliyoruz. Hem bizim yaptığımız görüşmeler hem de dün yapılan bardağı taşıran son damla olan olaydan sonra onlarda artık ciddi bir problem olduğunun farkındalar. Kendi yollarını kendi çizerler. Biz Fenerbahçe Spor Kulübü olarak bu sıkıntılar giderilene kadar yayıncı kuruluşla ilişkilerimizin çok sıkıntılı bir düzeyde olacağını söyleyebilirim. Taraftarlarımız bu konuda yeterince tepki göstermediğimizi düşündükleri için de bize de tepkililer. Biz bunu en medeni şekilde çözülmesi için yayıncı kuruluşa imkan verdik, bekledik ama bırakın düzelmeyi daha da kötüye gitti. Buradan sesleniyorum. Ya düzelteceksiniz ya da bundan sonra ilişkilerimizi ona göre düzenleyeceğiz. Bundan sonra kendi imkanlarımızla önlemleri, tedbirleri alacağız. Biz iyi niyetle yaklaştık, iyi niyetle sıkıntıları gündeme getirdik. Bunu çözmeleri içi imkan verdik. Sizin için içeride çöreklenmiş yapılanmanız mı daha önemli yoksa Türkiye’de adil, eşit seviyede olması gereken bir yayıncılık yapmak mı daha önemli? Buna siz karar verin. Taraftarımıza sesleniyorum siz de hazır olun. Kesinlikle dekoder, boykot kampanyasına gitmeyeceğiz. Ama son olarak gerekirse onu da yapacağız. Bizden sinyal bekleyin. Yaparsak da futbol tarihinin en ağır kampanyası olacaktır. Fenerbahçe’nin tam olarak ne olduğunu bilmiyorsunuz, üst üste saygısızlık etmekte, hatalar yapmakta, bizi sınamakta bir sakınca görmüyorsunuz. Dolayısıyla hodri meydan. Taraftarlar bu konuyu gündemde tutun, sosyal medyada üstüne gidin. Biz bu konuların çözümlenmediğine inanırsak, böyle devam edeceğine inanırsak son çare olarak da hayatlarında tahmin edemeyecekleri en ağır boykotla karşılaşacaklar. Hepimiz aynı gemideyiz. Yayıncı kuruluş başarılı olacak para kazanacak, bizlerde onlar sayesinde gelirlerimizin büyük kısmını onlardan karşılayacağız. Birbirimizi desteklemeliyiz, ortak kampanyalar yapmalıyız, korsana karşı mücadele etmeliyiz. Bundan sonra artık bu iş değişmiştir, bitmiştir. Bu çözülmeyecekse de gösterelim onlara Fenerbahçe neymiş, Fenerbahçe’yi karşına aldığın zaman nasıl misliyle tepki göreceğini de onlara gösterelim. Bizim sabrımız taştı” değerlendirmesinde bulundu.

    “Tahkim kuruluna sesleniyorum, gözümüz üstünüzde!”

    Türkiye Futbol Federasyonu Uyuşmazlık Çözüm Kurulu’nun (UÇK) Galatasaraylı futbolcu Oğulcan Çağlayan ile ilgili aldığı kararla ilgili konuşan Ali Koç, “UÇK’nın verdiği kararı öğrendik. Bu karar, Türk futbolunun milat olabilmesi için bir fırsattır. Transfer yaparken belli kurallar, belli gelenekler vardır. Bunlara uyulması gerekir, uymayanlarında ceza görmesi gerekir. Yıllardır belli takımların, bilhassa bir takımın bu konulara hep önem vermiyor. Transfer yaparken futbolcu ayartmanın bir bedeli vardır. Tahkim kuruluna sesleniyorum, gözümüz üstünüzde. Son dönemde aldığınız kararlar herkesin olumsuz anlamda herkesin dikkatini çekmektedir” açıklamalarında bulundu.

    “Mesut transferi geçmişe nazaran daha yakın olduğumuz bir konu”

    İngiliz ekibi Arsenal’de forma giyen yıldız futbolcu Mesut Özil’in transferinin geçmişe göre daha yakın olduklarını belirten Başkan Koç, “Ben hala Mesut Özil’in rüya olduğunun söylüyorum. Bizim kulübümüzden bir kişi dahi açıklama yapmamıştır. Geçmişe nazaran daha yakın olduğumuz bir konu. Bitebilir de bitmeyebilir de. Daha kesin bir şey yok. Başakşehir, Visca ve İrfan Can’ı satmayı düşünürse ilgilenebiliriz. Ekibimden bana gelen bir talep yok” diyerek sözlerini tamamladı.

  • Belediye Başkanı Koç ambulans uçakla Ankara’ya sevk edildi

    Belediye Başkanı Koç ambulans uçakla Ankara’ya sevk edildi

    Yeni tip korona virüs hastalığı (Covid-19) nedeniyle yaklaşık 1 aydır Gümüşhane’de tedavi edilen Kelkit ilçesine bağlı Söğütlü Beldesinin Belediye Başkanı Salim Koç, ambulans uçakla Ankara’ya sevk edildi.

    31 Mart seçimlerinde Milliyetçi Hareket Partisinden (MHP) Belediye Başkanı seçilen 66 yaşındaki Salim Koç, Covid-19 testinin pozitif çıktığını sosyal medya hesaplarından bildirmiş ve tedavisi yeni Gümüşhane Devlet Hastanesi yoğun bakım servisinde entübe edilerek tedavi altına alınmıştı.

    Ailesinin isteği üzerine bugün akşam saatlerinde ambulansla Erzincan’a oradan da ambulans uçakla Ankara’ya sevk edilen Başkan Koç’un tedavisi Ankara Şehir Hastanesinde devam edecek.

    MHP Merkez Yönetim Kurulu (MYK) Üyesi Akın Üstün, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada MHP Genel Merkezi ve Genel Başkan Devlet Bahçeli’nin Koç’un sağlık durumuyla yakından ilgilendiğini belirterek, “Belediye başkanımızın tedavisi ailesinin isteği üzerine Ankara Şehir Hastanesi’nde devam edecek. Kendisinin bir an önce sağlığına kavuşması için duacıyız. Genel merkezimiz ve liderimiz kendisinin sağlığıyla yakından ilgileniyor. Kısa süre içerisinde tekrardan sağlığına kavuşmasını diliyoruz” dedi.

    Gümüşhane’nin Kelkit ilçesine bağlı Söğütlü Beldesinde Kasım ayı içerisinde Covid-19 nedeniyle karantina tedbirleri uygulanmıştı.

  • Koç: “Prim teşviki, pandemi sonrası işverenlere önemli bir destek oldu”

    Koç: “Prim teşviki, pandemi sonrası işverenlere önemli bir destek oldu”

    SGK Mersin İl Müdürü Ali Koç, ’Kısa çalışma ödeneği ve nakit ücret desteği’ uygulamalarından yararlanan işveren ve sigortalıların, normal çalışmaya dönülmesi halinde 7252 sayılı kanunla 3 ay boyunca sigorta prim teşviki sağlandığını, böylece yaşanılan pandemi sonrasında normalleşmeye çalışan işverenlere önemli bir destek sağlandığını söyledi.

    Koç, yaptığı yazılı açıklamada, ’5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 2008 tarihi itibariyle, sosyal güvenlik uygulamalarına sigorta prim teşvik ve desteklerinin dahil edildiğini söyledi. Koç, söz konusu prim teşviklerinden yararlanmanın en önemli şartlarından birisinin de işyerinde çalışanların sigortalı olarak bildirilmesi geldiğini hatırlattı.

    Çalışanlarını kayıt altına alan işverenlerin bu teşvikle hem sigorta primlerini olması gerekenden daha az tutarda ödediklerini hem de sağladıkları istihdamla kendileri açısından katma değer oluşturulmasının sağladığını ifade eden Koç, “Dünyanın geçirmekte olduğu pandemi sürecinde de Sosyal Güvenlik Kurumu, işverenleriyle birlikte hareket etmekte ve mevcut istihdam seviyesinin korunabilmesi için çeşitli teşvik ve destek uygulamalarını hızlı bir şekilde yürürlüğe koymaktadır. Kısa çalışma ödeneği ve nakit ücret desteği uygulamalarından yararlanan işveren ve sigortalıların, normal çalışmaya dönülmesi halinde 7252 sayılı kanunla 3 ay boyunca sigorta prim teşviki sağlanmış, böylece yaşanılan pandemi sonrasında normalleşmeye çalışan işverenlere önemli bir destek sağlanmıştır” diye konuştu.

    2016 yılından itibaren her yıl yeniden belirlenen oranda işverenlere asgari ücret desteği verildiğini belirten Ali Koç, şöyle devam etti; “Çalışan her sigortalı için hesaplanan destek, işverenlerimizin ödemesi gerektiği prim borcundan düşülmüştür. Ancak bu destekten de yıllar bazında yararlanmanın temel şartı, hem çalışanların sigortalı olarak bildirilmesi hem de sigortalı olarak bildirilenlerin gerçek kazançları üzerinden bildirimlerinin sağlanması gerekmektedir. Aksine bir tespit yapılması halinde işyerlerimiz teşviklerden yasaklı hale gelebilecek, idari para cezalarına maruz kalacakları gibi sağlanan desteklerinde geri alınması söz konusu olabilecektir. Bu itibarla işverenlerimizin çalışanlarını sigortalı olarak gerçek kazançları olarak kayıt altına alması halinde, uygulanmakta olan tüm prim teşvik ve desteklerden yararlanabilecek, böylelikle daha düşük miktarda prim ödeyecekler ve öngörülen desteklerden de yararlanabileceklerdir.”

  • Koç, “Çocuklarda bu üç sorunun cevabı çok önemli”

    Koç, “Çocuklarda bu üç sorunun cevabı çok önemli”

    DÜZCE(İHA) – Prof. Dr. Mustafa Koç, Okul öncesi ve ilkokul birinci sınıfların okula başladığı düşünüldüğünde, her bir velinin çocuğunun bulunduğu eğitim kademesine göre bir özeleştiri yapmasının faydalı olacağını söyledi.

    Düzce Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanı, Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Koç, Covid-19 salgını gölgesinde çocukların okul öncesi eğitimi ve ilkokul süreciyle ilgili önemli açıklamalarda bulundu.

    “Güvende miyim? Sevilesi biri miyim? Başarabilir miyim?” Prof. Dr. Mustafa Koç, ilkokul dönemi başlayıncaya kadar çocuğun; “Güvende miyim? Sevilesi biri miyim? Başarabilir miyim?” olmak üzere bu üç soruyu kendine sorduğunu ve bu üç soruya verdiği cevaplara göre akademik ve sosyal yaşamının şekillendiğini belitti.

    “Hayır, diyerek başlamanın sonuçları”

    Çocukların ilkokula bu üç soruya “hayır” diyerek başlamalarının sonuçlarını değerlendiren Prof. Dr. Mustafa Koç, “Çocuk ilkokula bu tablo ile başlarsa, çalışkanlık yerine aşağılık duygusu gelişir. Aşağılık duygusu, çocuğun kendini diğerleri ile kıyaslayıp yetersizlik duygusu yaşaması olarak tanımlanabilir. Çocuğu sistem içinde tutma, motivasyonunu artırma, istendik davranışları kazandırma ve daha uyumlu hale getirmek için kıyaslamanın temel yöntem olarak kullanılması, çocuğun sahip olduğu içsel aşağılık duygusunu daha da olumsuz hale getirmektedir. Okul devamsızlığı, ders devamsızlığı ve okul terkinin en yüksek olduğu Avrupa ülkesi olmanın bir nedeni de gelişimsel süreçte okula başlayıncaya kadar çocuğun kazanması gereken gelişimsel özellikleri kazanmaya katkı sağlayacak doğru deneyimlere sahip olamamadır denilebilir” ifadelerini kullandı.

    “Velilerin özeleştiri yapması faydalı olur”

    Okul öncesi ve ilkokul birinci sınıfların okula başladığı düşünüldüğünde, her bir velinin çocuğunun bulunduğu eğitim kademesine göre yukarıda yapılan açıklamalar bağlamında bir özeleştiri yapmasının faydalı olacağını dile getiren Prof. Dr. Koç, sürecin çocuklar için daha olumlu ve işlevsel olması için kendini yeniden düzenlemeye ihtiyaç olduğunu söyleyerek konuyla ilgili önerilerde bulundu.

    Çocuğun sorduğu sorulara cevap vermeden önce, sorduğu soruya ne cevap vereceğini öğrenmenin önemli olduğunu söyleyen Koç, “Unutmayalım ki hangi yaşta olursa olsun insan, soruyu öncelikle kendine soruyor. Ya bulduğu cevaba onay almak için ki genellikle bunun için başkasına sorar, bazen de bilmediği için sorar. Çocuğun sorduğu sorular, hangi düşünce tarzına sahip olduğunu da göstereceği için sorulan sorular ve bu sorulara çocuğu da katarak cevap vermek önemlidir” şeklinde konuştu.

    Prof. Dr. Koç, “Çocuğun sorduğu soruya cevap vermeden önce bu soruyu daha önce başkasına sorup sormadığını öğrenmek ve sorduysa nasıl cevap verdiğini bilmek önemlidir. Çünkü çocuk soru soruyorsa, ya yeni bir şema oluşturma gereğinin, ya da var olan şemada bir değişiklik yapma ihtiyacının göstergesidir. Verilecek cevapların doğru ve tutarlı olması, çocuğun bilişsel anlamda çelişki yaşamasını engeller. Cevaplardaki tutarsızlık şemalarda da karşılık bulur, böyle bir durumda aynı uyarıcıya karşı nasıl tepki vereceğine ilişkin bilişsel kararsızlık, psikolojik olarak kendine güvensizlik ile sonuçlanır.”

    Koç, “Çocuk yapması gerekenleri sürekli erteliyor ve sonrasında da kolayca vazgeçiyor, bu sürece ilişkin hissettikleri durumla örtüşmüyor ise, çocuğun sürekli yaptığı fakat fark edilmeyen durum kendini suçlamasıdır. Böyle bir durumda çocuğa sürekli ne yapacağını hatırlatmanın ya da söylemenin bir faydası yoktur. Bunun yerine çocuğu ilgi ve yeteneklerine uygun, başarabileceğimizden emin olduğumuz sorumluluklar vererek başarma ve yeterlik duygusu yaşamasını sağlamaktır. Unutmayalım ki bizim için küçük, hatta gereksiz diye düşündüğümüz her görev onun için büyük bir adımdır” diye konuştu.

    “Çocuklarımızı beklenti zengini fakirlere dönüştürmeyelim”

    Okul öncesi ve ilkokula başlayan çocukların, öğrenme stillerini, bağlanma tarzlarını, dikkat ve eylem kontrol düzeylerini, duygu düzenleme becerilerini ve temel yetenek düzeylerini belirlemenin önemli bir unsur olduğuna işaret eden Prof. Dr. Mustafa Koç, “Nasıl öğrendiğini, nasıl bağlandığını, dikkat ve yelme kontrol düzeyini, algılama, hatırlama ve ayırt etme beceri düzeylerini bilmediğimiz çocuklara ilişkin beklentilerimiz, onların önündeki en büyük engel ve stres kaynağı haline gelebilmektedir. Çocuklarımızı beklenti zengini fakirlere dönüştürmeyelim” şeklinde görüşlerini iletti.

    Prof. Dr. Koç, “Okula başlayacak çocuklara ilişkin, özellikle okulun varsa psikolojik danışmanına ve öğretmenine çocuğun; fiziksel sağlığı, gelişimi, uyumsuz davranışları, bu uyumsuz davranışlara karşı aldığınız önlemler, ilgi ve varsa gözlenen ya da ölçülen özel yetenekleri, okula başlamaya hazırlanma süreci, aile ilişkileri, ebeveyn tutumları vb. konularda mutlaka bilgi verilmelidir” dedi.

    Okula başlamayla birlikte çocuğun yaptığı veya yapmadığı davranışlarla ilgili açıklamalarına devam eden Koç, “Daha yaptığı artık yapmadığı, artık yapmadığı ya da daha yapmadığı artık yapmaya başladığı benlik bütünlüğünü bozucu ve kişilik gelişimini engelleyici davranışların olup olmadığı gözlenmeli, nedenine ve çözümüne ilişkin süreci ilgili tarafları da bilgilendirerek başlatmalıdır. Bu bağlamda evde yapılan ve iyi sonuçlar veren uygulamaların okulla paylaşılması, okulda uygulanan ve iyi sonuçlar veren yöntemlerin ebeveyn ile paylaşılması gerekir” dedi.

    “Neden” ve “Niye” kelimelerini kullanmadan çocuklarla konuşmak

    Ailelere faydalı tavsiyelerine devam eden Düzce Üniversitesi Öğretim Üyesi Koç, “Okul öncesi ve ilkokul döneminde çocuğu olan ailelere ve her bir gelişim döneminde yapılacak en işlevsel tavsiyelerden biri de; çocuğun yapması gerektiği halde yapmadığı ya da yapmaması gerektiği halde yaptığı davranışları konuşmaya başlarken ‘neden’ ve ‘niye’ kelimelerini kullanmadan yapmaktır. ‘Neden’ ve ‘niye’ ile başlayan konuşmalarda çocuğun önceliği ne yaptığını ve yaptığının sonuçlarını düşünmeden, saldırı altında olan benlik yapısını korumaktır. Bu dönemde en iyi yöntem, davranışı yapanı konuşmak yerine, davranışı ve davranışın sonuçlarını konuşmanın yanında alternatif davranışları konuşmak gerekir” ifadelerinde bulundu.

    “İstenmeyen çocuk değil, istenmeyen yaptığı davranışlarıdır”

    “Çocuklarla iletişimde duyguları temel iletişim aracı olarak kullanmayan ebeveynler, yetişkin yaşama bilişsel, fiziksel, duygusal, baş etme ve affetme esneklik berilerinden mahrum bir robot hazırlıyor denilebilir” tespitinde bulunan Prof. Dr. Koç, “Duyguların iletişim aracı olarak kullanılması, anlaşılmanın ve hatta var olmanın en işlevsel yoludur. Çocuklarda istenen davranışları artırmanın ve istenmeyen davranışları söndürmenin yolu, bu davranışların diğer insanlar üzerindeki duygusal etkilerini fark etmesine ve kabullenmesine bağlıdır. Çocuğa ne yaptığını hatırlatma yerine, yaptığı şeyin sizde oluşturduğu duyguyu söyleyin. Bu ayını zamanda çocuğun benliği ile davranışı arasında önemli bir koruyucu bariyer görevi de görür. Yani istenmeyen çocuk değil, istenmeyen yaptığı davranışlarıdır. Çocuk bu ayrımı fark edince kendisinin değil, davranışının değişmesi gerektiğini bilir. Sadece öğrenmesi gereken şey, istenmeyen davranış yerine, hangisinin öğrenileceğini ve nasıl öğrenileceğini bilmesidir. Burada en işlevsel öğretme yöntemi model olmaktır. Unutmayalım çocukların davranışlarında daha önemli olan bu davranışlara karşı ebeveynlerin nasıl tepki verdiğidir. Yani asıl sorun, çocuğu yaptığı davranıştan daha çok, bu davranışla baş etmek için kullanılan yöntemin kendisidir. Ağlayarak isteklerine ulaşmayı öğrenen bir çocuğu, bir isteğinin gerçekleşmesine ilişkin engellenme durumunda yapacağı şey daha önce yaptığı bu sonuca ulaştığı ağlamaktan başka bir şey değildir. Sorun burada ne çocuğun isteğidir, ne de isteğine ulaşmak için ağlamasıdır, sorun çocuğun isteğini ağlayınca karşılamaktır” şeklinde konuştu.

    “Psikolojik miras kendini yönetebilmenin anahtarıdır”

    Ebeveynlerin çocuklarına daha çok maddi miras bırakabilmenin kaygısını yaşadığına işaret eden Düzce Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Koç, “Bunun yanında çocuğa bırakılması gereken sosyal ve psikolojik miraslar da vardır. Maddi ve sosyal mirası koruyacak, geliştirecek, etkin ve işlevsel kılacak olan ise psikolojik mirastır. Psikolojik miras, çocuğun yerinde ve zamanında isteklerinden vazgeçebilmesi, yerinde ve zamanında ihtiyaçlarını erteleyebilme becerisidir. Bu beceri başarmanın, tahammül etmenin, psikolojik sağlamlığın, kendini toparlama gücünün, kendine yetmenin, kendini taşıyabilmenin kısacası kendini yönetebilmenin anahtarıdır” sözleriyle açıklamalarını sonlandırdı.