Etiket: Kızıltan:

  • Kızıltan: “Üretmek zorundayız”

    Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Başkanı Ayhan Kızıltan, dünyadaki birçok ülkeye göre Türkiye’nin geldiği noktanın belki bir mucize sayılabileceğini belirterek, “Ancak daha refah, daha zengin, daha kalkınmış bir ülke olmak için var olanla yetinmemeliyiz. Bunun da tek bir yolu var, o da katma değer oluşturmaktır. Katma değer oluşturmanın da tek bir yolu var, üretmektir” dedi.

    Kızıltan, ekonomiye yönelik yaptığı açıklamada, Türkiye’nin son 30 yılda gerek üretim, gerek teknik alt yapı gerekse eğitim anlamında büyük mesafeler katettiğini belirterek, bu sayede dünyanın en büyük 17., Avrupa’nın ise en büyük 6.’cı ekonomisi haline geldiğini söyledi.

    “Potansiyelimize göre üretmiyoruz”

    Ancak 80 milyonluk Türkiye için, özellikle yarısı 30 yaş altında genç ve dinamik bir Türkiye için tam anlamıyla üretim ekonomisine geçildiğinin söylenemeyeceğini vurgulayan Kızıltan, “Tarımdaki potansiyelimizle üretim gerçeklerimiz uyuşmuyor. Potansiyelimize göre üretmiyoruz. Geçmişte lider olduğumuz tarım ürünlerinde bugün net ithalatçı konumundayız. Öte yandan sanayide ise daha çok montaj ağırlıklıyız. Yani, üretim desek de aslında bunun da kolaycılığına kaçıyoruz. Dünyadaki birçok ülkeye göre Türkiye’nin geldiği nokta belki bir mucize sayılabilir ama biz 80 milyonluk bir ülke olarak, geçmişinde büyük devletlerin bakiyesi bir devlet olarak, var olan mevcudu kabullenemeyiz. Daha refah, daha zengin, daha kalkınmış bir ülke olmak için var olanla yetinmemeliyiz. Bunun da tek bir yolu var, o da katma değer oluşturmaktır. Katma değer oluşturmanın da tek bir yolu var, üretmektir” diye konuştu.

    “ABD ve AB tekrar eski üretimlerine dönüyor”

    Montajın da bir iş olduğunu ancak üretimin zorunluluk olduğunu kaydeden Kızıltan, “Evet, ekonomik sorunlarımız var, dünyanın da var. Elbette plansız büyümek veya açılmak bugünlerde yapılmaması gereken bir şey. Ancak ’kriz’ diyerek, ’ekonomik

    sıkıntılar’ diyerek plansız ve mantıksız şekilde aşırı küçülmek veya bu korkularla üretimden uzaklaşmak da çare değil. Üretim, uzaklaşacağımız bir alan olamaz. Aksine her soruna rağmen üretime nasıl devam edeceğimizi konuşmalıyız, desteği buna göre vermeliyiz. Avrupa Birliği ülkeleri geçmişte bıraktıkları üretimlere tekrar dönmeye başladılar. Bu eğilimi iyi takip etmeliyiz. Avrupa ülkelerinde son zamanlarda meydana gelen sosyal patlamaların arkasındaki ekonomik sıkıntıları görmeliyiz. Avrupa ülkelerinin tekrar üretime dönme çabasının arkasındaki bu nedenleri iyi analiz etmeliyiz. Avrupa’da üretmek zorunda olduğunu anladı. Son zamanlarda Türkiye’den Avrupa ülkelerine olağanüstü bir teknik eleman göçü var. Bunun nedenlerini orta ve uzun vade de bize yansıyacak olumsuz sonuçlarını görmek zorundayız” ifadelerini kullandı.

    “İhracat pazarlarında daha agresif olmak zorundayız”

    2008 yılından bu yana dünyada küresel anlamda bir sorun yaşandığını ve bu sorunlara dayanabilen ülkelerin genelde üreten ülkeler olduğunu ifade eden Kızıltan, şöyle devam etti; “Asya’nın yükselen üretici ülkelerinin bu sorunlara daha kolay karşı koyduğunu gördük. Bundan dolayı son 5-6 yıldır gerek ABD’nin gerekse AB ülkelerinin yeni bir sanayi, yeni bir üretim stratejisi planladıklarını açıkça görüyoruz. Hatta eğitim ve alt yapılarını bile buna göre revize ediyorlar. Bu noktada gecikmemeliyiz. Böyle dönemler aslında bir adım öne çıkma fırsatının da oluştuğu günlerdir. Birçok ülke bir ataletin ve durağanlığın içinde ne yapacağına karar vermeye çalışırken, Türkiye olarak üretimle öne çıkabilir ve 2008 küresel finans krizinin ve son zamanlarda yaşanan ekonomik sorunların telafisini yapabiliriz. Daha çok üretim, daha çok ar-ge, daha çok yenilikçilik ve daha agresif bir ihracat politikası bu dönemde hem eksiklerimizi telafi edecektir hem de arzu ettiğimiz o katma değeri oluşturacaktır. Üretim demek kaliteli ve istikrarlı istihdam demektir, istikrarlı ekonomi demektir. Bunu bir de ihracatla taçlandırırsanız, refah demektir, milli gelirin artması, cari açığın kapanması demektir.”

    “Üreten Türkiye, güçlü Türkiye’dir”

    Ekonomik çeşitliliği bol olan Türkiye’nin her alanda var olmaya devam etmek zorunda olduğunu dile getiren Kızıltan, “Çünkü ülkemizin ekonomik çeşitliliğini oluşturan alanlar biri diğerine feda edilebilecek alanlar değil. Türkiye için tarım-gıda ne kadar önemliyse turizm o kadar önemlidir, sanayi ne kadar önemli ise lojistik o kadar önemlidir. Ancak 80 milyonluk bir Türkiye için tüm bunların payandası ve odak noktası üretimdir. Diğer sektörler bölgesel sorunlara, en ufak spekülasyon ve olumsuz gelişmelere karşı kırılgandır ve sürekliliği kesintiye uğrayabilir. İşte geçmişte bir Rus savaş uçağı sorunu bir günde turizm gelirlerimizi ne noktalara getirmişti hatırlayalım. Bölgemizdeki sorunlar limanlarımıza gelen gemilere kadar yansıdı. Ama üretim istikrardır ve sürekliliği olan bir alandır. Türkiye 21’inci yüzyıl hedeflerine sadece üretimle ulaşabilir. Yeter ki, bunu ülke gündeminden düşürmeyelim. Üreten Türkiye güçlü Türkiye’dir” dedi.

  • Kızıltan: “Yeni ekonomik çağ yeni bir KOSGEB bekliyor”

    Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Başkanı Ayhan Kızıltan, son yıllarda KOSGEB’in iş tanımının eğitimden biraz uzaklaşarak, ‘para dağıtan kurum’ algısına yöneldiğini belirterek, “Günümüzde bir işletmenin ayakta kalması sadece buna bağlı değil. KOBİ’lerimizin ayakta kalması ve sürdürülebilir bir üretime devam edebilmeleri ancak ve ancak eğitim ve vizyonla olacaktır. Bu anlamda, KOSGEB’in 90’lı yıllarda oluşturduğu o üretime yönelik eğitim seferberliği yeniden kurgulanmalıdır” dedi.

    Kızıltan, konuyla ilgili yaptığı yazılı açıklamada, geçtiğimiz günlerde MTSO’yu ziyaret eden Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum ile özellikle inşaat ve çevre ile ilgili meslek komiteleri başta olmak üzere sektörlerin düşünce ve taleplerini paylaştıklarını söyledi. Bakan Kurum’un, öncelikle sektörel ticaret ve sanayi sitelerinin kurulmasına destek vereceklerini söylediğini belirten Kızıltan, “Bu müjdeli haberin arkasında MTSO Meclisinin ve meslek momitelerinin aldıkları kararlar olduğunu söylemek isterim. Artık bizim yapmamız gereken harekete geçerek, öncelikle bu sektörel sanayi sitelerinin nerelere yapılacağını objektif olarak belirlemek için çalışma gruplarımızı belirlemek ve eyleme geçmektir. Sağlık, otomotiv, mermer, inşaat malzemeleri, nakliye ve mobilya şu an için talepte bulunan sektörlerdir. Ve gecikmeden sektörel ticaret ve sanayi sitelerinin yatırım alanları belirlenecektir. Kümelenme modeli ile tasarlanan bu sektörel sanayi ve ticaret siteleri, üreticilere olağan üstü imalat, nakliye, pazarlama ve insan kaynağı gibi avantajlar oluştururken, yeni ve nitelikli istidamın da kapısı olacaktır. Sektörel ticaret ve sanayi siteleri kentsel düzene de büyük katkı sunacak ve kent içine yayılmış olan ve Mersin’e yakışmayan mahalle arası imalathane ve iş yerlerini de düzene sokarken, kentsel tasarım ve görünüş anlamında da dağınıklığı önleyecektir” ifadelerini kullandı.

    “KOSGEB, üretimi daha çok desteklemeli”

    Açıklamasında, üretim ve hizmette yenilikler ortaya çıkarken, bunlara destek veren kurumların da bazı yenilenmelerden geçmesi gerektiğine işaret eden Kızıltan, bunların başında da KOSGEB geldiğini vurguladı. Türkiye’nin küçük ve orta ölçekli bu işletmelere destek veren KOSGEB gibi bir kuruma sahip olmasının ve bunun zamanında düşünülmüş olmasının çok önemli ve değerli olduğunu belirten Kızıltan, “KOSGEB,

    kurulduğu günden bu yana neredeyse 30 yıldır özellikle üretime yönelik KOBİ’lerin bazen öğretmeni ve yol göstericisi, bazen finans anlamında destekçisi oldu. Özellikle 90’lı yıllarda artmaya başlayan üretici KOBİ’ler, bugüne nazaran daha tecrübesizdi ve KOSGEB’in eğitimleri, kazandırdığı vizyon bu işletmelerin çoğunu bugün Türkiye’nin büyük işletmeleri haline getirdi ve uzun soluklu olmasını sağladı. Ancak son yıllarda KOSGEB’in iş tanımı eğitimden biraz uzaklaşarak, ‘para dağıtan kurum’ algısına yöneldi. Elbette KOBİ’lerimiz büyük işletmeler gibi güçlü bir sermaye ve finans yapısına sahip değiller. Ancak günümüzde bir işletmenin ayakta kalması sadece buna bağlı bir olay değil. Hele hele ’Sanayi 4.0’ gibi, temelinde bilgi ve iletişim teknolojilerinin olduğu, yazılım ve robotik teknolojilerin olduğu bir çağda, KOBİ’lerimizin ayakta kalması ve sürdürülebilir bir üretime devam edebilmeleri ancak ve ancak eğitim ve vizyonla olacak bir şeydir. Bu anlamda, KOSGEB’in 90’lı yıllarda oluşturduğu o üretime yönelik eğitim seferberliği yeniden kurgulanmalıdır” diye konuştu.

    “Eğitim bacağı zenginleştirilmeli”

    Gelinen noktada KOSGEB’in iki temel bacağı olması gerektiğine işaret eden Kızıltan, şöyle devam etti; “Birincisi sanayi başta olmak üzere üretime ve üretene destek, ikincisi ise yeni ve yoğun bir eğitim atağı. Elbette kurulduğu günden bu yana KOSGEB büyüdü, farklı deneyimler edindi. Bu anlamda kurumun yaptığı değerli hizmetlerden vazgeçmesi gibi bir şeyden bahsetmiyoruz. Sadece eğitim görevlerinin daha çok arttırılması, sahip olduğu vizyon ve misyonda eğitim bacağının daha da zenginleştirilmesini arzu ediyoruz. Verilen desteklerde üretimin merkezde olmasını istiyoruz. Çünkü KOSGEB artık iş dünyası ile gerçekten bir bütün olmuş, kamu-özel sektör bütünleşmesini etkin şekilde gösteren bir kurumdur. Biz iş dünyası olarak şunun altını çiziyoruz, öyle bir çağa giriyoruz ki, bilgi sermayeden önemli hale gelmiştir. Bilgiye ulaşmanın yolu da eğitimdir. KOSGEB özellikle üreten KOBİ’lere daha kararlı, daha heyecanlı ve daha global bir vizyon içeren farklı eğitimler vererek bu işletmeleri hem dünyaya açmalı hem de ’Endüstri 4.0’ın oluşturduğu yeni ekonomi dünyasına hazırlamalıdır. Dönüşen ve değişen dünya ekonomisinde artık kamu, özel sektör ve yerel yönetimler uyum içinde ortak bir vizyona ve bütüncül bir çalışma felsefesine doğru evrilmek zorundadır. Ülke kaynaklarını optimum böyle kullanabiliriz. Ülkenin kurumları rakip değil, ancak ortak olabilirler. Mersin iş dünyası bu ortaklığa her zaman en açık kurum olmaya devam edecektir.”

  • Kızıltan: “Yeni ekonomik çağ yeni bir KOSGEB bekliyor”

    Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Başkanı Ayhan Kızıltan, son yıllarda KOSGEB’in iş tanımının eğitimden biraz uzaklaşarak, ‘para dağıtan kurum’ algısına yöneldiğini belirterek, “Günümüzde bir işletmenin ayakta kalması sadece buna bağlı değil. KOBİ’lerimizin ayakta kalması ve sürdürülebilir bir üretime devam edebilmeleri ancak ve ancak eğitim ve vizyonla olacaktır. Bu anlamda, KOSGEB’in 90’lı yıllarda oluşturduğu o üretime yönelik eğitim seferberliği yeniden kurgulanmalıdır” dedi.

    Kızıltan, konuyla ilgili yaptığı yazılı açıklamada, geçtiğimiz günlerde MTSO’yu ziyaret eden Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum ile özellikle inşaat ve çevre ile ilgili meslek komiteleri başta olmak üzere sektörlerin düşünce ve taleplerini paylaştıklarını söyledi. Bakan Kurum’un, öncelikle sektörel ticaret ve sanayi sitelerinin kurulmasına destek vereceklerini söylediğini belirten Kızıltan, “Bu müjdeli haberin arkasında MTSO Meclisinin ve meslek momitelerinin aldıkları kararlar olduğunu söylemek isterim. Artık bizim yapmamız gereken harekete geçerek, öncelikle bu sektörel sanayi sitelerinin nerelere yapılacağını objektif olarak belirlemek için çalışma gruplarımızı belirlemek ve eyleme geçmektir. Sağlık, otomotiv, mermer, inşaat malzemeleri, nakliye ve mobilya şu an için talepte bulunan sektörlerdir. Ve gecikmeden sektörel ticaret ve sanayi sitelerinin yatırım alanları belirlenecektir. Kümelenme modeli ile tasarlanan bu sektörel sanayi ve ticaret siteleri, üreticilere olağan üstü imalat, nakliye, pazarlama ve insan kaynağı gibi avantajlar oluştururken, yeni ve nitelikli istidamın da kapısı olacaktır. Sektörel ticaret ve sanayi siteleri kentsel düzene de büyük katkı sunacak ve kent içine yayılmış olan ve Mersin’e yakışmayan mahalle arası imalathane ve iş yerlerini de düzene sokarken, kentsel tasarım ve görünüş anlamında da dağınıklığı önleyecektir” ifadelerini kullandı.

    “KOSGEB, üretimi daha çok desteklemeli”

    Açıklamasında, üretim ve hizmette yenilikler ortaya çıkarken, bunlara destek veren kurumların da bazı yenilenmelerden geçmesi gerektiğine işaret eden Kızıltan, bunların başında da KOSGEB geldiğini vurguladı. Türkiye’nin küçük ve orta ölçekli bu işletmelere destek veren KOSGEB gibi bir kuruma sahip olmasının ve bunun zamanında düşünülmüş olmasının çok önemli ve değerli olduğunu belirten Kızıltan, “KOSGEB,

    kurulduğu günden bu yana neredeyse 30 yıldır özellikle üretime yönelik KOBİ’lerin bazen öğretmeni ve yol göstericisi, bazen finans anlamında destekçisi oldu. Özellikle 90’lı yıllarda artmaya başlayan üretici KOBİ’ler, bugüne nazaran daha tecrübesizdi ve KOSGEB’in eğitimleri, kazandırdığı vizyon bu işletmelerin çoğunu bugün Türkiye’nin büyük işletmeleri haline getirdi ve uzun soluklu olmasını sağladı. Ancak son yıllarda KOSGEB’in iş tanımı eğitimden biraz uzaklaşarak, ‘para dağıtan kurum’ algısına yöneldi. Elbette KOBİ’lerimiz büyük işletmeler gibi güçlü bir sermaye ve finans yapısına sahip değiller. Ancak günümüzde bir işletmenin ayakta kalması sadece buna bağlı bir olay değil. Hele hele ’Sanayi 4.0’ gibi, temelinde bilgi ve iletişim teknolojilerinin olduğu, yazılım ve robotik teknolojilerin olduğu bir çağda, KOBİ’lerimizin ayakta kalması ve sürdürülebilir bir üretime devam edebilmeleri ancak ve ancak eğitim ve vizyonla olacak bir şeydir. Bu anlamda, KOSGEB’in 90’lı yıllarda oluşturduğu o üretime yönelik eğitim seferberliği yeniden kurgulanmalıdır” diye konuştu.

    “Eğitim bacağı zenginleştirilmeli”

    Gelinen noktada KOSGEB’in iki temel bacağı olması gerektiğine işaret eden Kızıltan, şöyle devam etti; “Birincisi sanayi başta olmak üzere üretime ve üretene destek, ikincisi ise yeni ve yoğun bir eğitim atağı. Elbette kurulduğu günden bu yana KOSGEB büyüdü, farklı deneyimler edindi. Bu anlamda kurumun yaptığı değerli hizmetlerden vazgeçmesi gibi bir şeyden bahsetmiyoruz. Sadece eğitim görevlerinin daha çok arttırılması, sahip olduğu vizyon ve misyonda eğitim bacağının daha da zenginleştirilmesini arzu ediyoruz. Verilen desteklerde üretimin merkezde olmasını istiyoruz. Çünkü KOSGEB artık iş dünyası ile gerçekten bir bütün olmuş, kamu-özel sektör bütünleşmesini etkin şekilde gösteren bir kurumdur. Biz iş dünyası olarak şunun altını çiziyoruz, öyle bir çağa giriyoruz ki, bilgi sermayeden önemli hale gelmiştir. Bilgiye ulaşmanın yolu da eğitimdir. KOSGEB özellikle üreten KOBİ’lere daha kararlı, daha heyecanlı ve daha global bir vizyon içeren farklı eğitimler vererek bu işletmeleri hem dünyaya açmalı hem de ’Endüstri 4.0’ın oluşturduğu yeni ekonomi dünyasına hazırlamalıdır. Dönüşen ve değişen dünya ekonomisinde artık kamu, özel sektör ve yerel yönetimler uyum içinde ortak bir vizyona ve bütüncül bir çalışma felsefesine doğru evrilmek zorundadır. Ülke kaynaklarını optimum böyle kullanabiliriz. Ülkenin kurumları rakip değil, ancak ortak olabilirler. Mersin iş dünyası bu ortaklığa her zaman en açık kurum olmaya devam edecektir.”

  • Kızıltan: “Kamu özel sektör işbirliğini görmek umut veriyor”

    Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Yönetim Kurulu Başkanı Ayhan Kızıltan, ekonomin zorlu bir süreçten geçtiğini belirterek, “Enflasyonla mücadele ne tek başına kamunun ne de tek başına özel sektörün üstesinden gelebileceği bir konudur. Bu bağlamda devletimizi özel sektörümüzün yanında görmekten büyük memnuniyet duyuyoruz” dedi.

    Başkan Kızıltan, Hazine ve Maliye Bakanı tarafından açıklanan 2018 yılı ÖTV ve KDV indirimlerine yönelik değerlendirmede bulundu. Ekonominin geçtiği zorlu süreci hatırlatan Kızıltan, “Geçmişteki açıklamalarımızda olduğu gibi bir kez daha vurgulamak isterim ki enflasyonla mücadele ne tek başına kamunun ne de tek başına özel sektörün üstesinden gelebileceği bir konudur. Bu bağlamda devletimizi özel sektörümüzün yanında görmekten büyük memnuniyet duyuyoruz. İllerin ticaret ve sanayi odaları olarak özellikle sektörlerin omurgası olan meslek komitelerinde alınan kararları Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’ne (TOBB) bildiriyoruz. TOBB’a iletilen kararların etkin şekilde kamunun ilgili kurumlarına iletilmesinden ve bunun olumlu sonuçlar vermesinden çok memnunuz” diye konuştu.

    Özellikle mobilya, beyaz eşya, otomotiv ve konut sektörlerindeki KDV indirimlerinin piyasadaki psikolojik baskıyı da kıracağına inandıklarını vurgulayan Kızıltan, “Hem iç ticaret döngüsünde ciddi bir hareketlenmeye hem de ulusal ve uluslararası anlamda iş yapan firmalarımızın eksiklerini tamamlamasına yardımcı olacağına inanıyoruz. üye ve komitelerimizden gelen bu taleplerin Hükümet nezdinde karşılık bulması bizleri daha da umutlandırmaktadır. Piyasalardaki durgunluğu gidermeye yönelik bu tip önlemlerin zor günler yaşayan sektörlerimize faydalı olacağını düşünüyoruz. Çözüm bekleyen diğer sektörlerimize yönelik de benzer önlemlerin en yakın zamanda hayata geçirilmesini diliyoruz” şeklinde konuştu.

  • Kızıltan: “Enflasyonla mücadelede sorumluluk ve görev hepimizin”

    Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Yönetim Kurulu Başkanı Ayhan Kızıltan, enflasyonla mücadelede herkesin desteğini beklediklerini ifade ederek, “Enflasyonla mücadeleyi ne tek başına kamu, ne de tek başına özel sektör yapabilir. Sorumluluk ve görev hepimizindir” dedi.

    Başkan Kızıltan, fiyat istikrarının makro ekonominin durumunu yansıtan en önemli göstergelerden biri olduğuna dikkat çekerek, “Türkiye 2002’den sonra mali ve siyasi istikrarla birlikte fiyat istikrarı konusunda da çarpıcı bir iyileşme elde etmiş, enflasyonun tek haneli seviyelere düşmesi sağlanmıştır. Son dönemde döviz kurlarında yaşanan olağan dışı hareketlerin de etkisiyle enflasyon oranı yeniden çift hanelere çıkmıştır” diye konuştu.

    Artan enflasyonla birlikte bir taraftan alım gücü düşen vatandaşlar olumsuz etkilenirken diğer taraftan artan girdi maliyetleri ve faizler nedeniyle firmaların da sıkıntı yaşadığına değinen Kızıltan, “Tüm bu sıkıntıları aşmak için, Hazine ve Maliye Bakanlığımız tarafından hazırlanan ve Bakanımız Berat Albayrak’ın liderliğinde başlatılan Enflasyonla Mücadele Programı’nı son derece önemli buluyor ve destekliyoruz. Zira enflasyonla mücadeleyi ne tek başına kamu, ne de tek başına özel sektör yapabilir. Sorumluluk ve görev hepimizindir” ifadelerini kullandı.

    “Enflasyonla mücadele işsizlikle de mücadeledir”

    Enflasyonla mücadelenin aynı zamanda işsizlikle, yüksek faizle ve artan girdi maliyetleriyle mücadele olduğunu da vurgulayan Kızıltan, bu noktada Türk özel sektörünün devletle birlikte topyekun bir duruş sergileyerek elini taşın altına koyduğunu söyledi. Bu çerçevede TOBB ile birlikte yurt genelindeki tüm oda ve borsaların, her milli konuda olduğu gibi bu konuda da ülke çapında ortak bir dayanışma içinde hareket ettiğini kaydeden Kızıltan, “81 il ve 160 ilçede odalarımız ve borsalarımız enflasyonla mücadeleyi sahiplenmekte ve firmalarımızın en geniş şekilde katılımı için çalışma başlatmaktadır. Bu noktada özellikle vurgulamak isterim ki, bu mücadeleye toplumun tüm kesimleri ne kadar güçlü destek olursa, etkisi de o kadar büyük olur” şeklinde konuştu.

    “Tüm oda üyelerimizin desteğini bekliyoruz”

    Reel sektörden finans sektörüne, kamudan halka kadar, tüm Türkiye’nin aynı hedefe kenetlenmesi gerektiğini dile getiren Kızıltan, “Hepimiz tek yürek ve tek ses olursak, enflasyonla mücadelede de netice alacağımıza eminiz. Hem firmalarımızın hem de milletimizin, enflasyonla topyekun mücadeleye en geniş şekilde katılacağına inancımız tamdır. Biz de, Mersin Ticaret ve Sanayi Odası olarak siz değerli basın mensuplarımız kanalıyla, tüm Oda üyelerimizin desteğini ve bu kampanyaya katılımlarını rica ediyor ve bekliyoruz. İnanıyorum ki, Mersin olarak gereken fedakarlığı gösterip, ülkemiz ve milletimiz için başlatılan bu iktisadi mücadele de en ön cephede yer alacağız. Kamu ve özel sektör arasındaki bu güçlü koordinasyon ve istişareyle, içinden geçtiğimiz bu zorlu süreci de geride bırakacağız” dedi.