Etiket: KISIRLIK

  • Üroloji Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Solakhan’dan erkeklerde kısırlık açıklaması

    Üroloji Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Solakhan’dan erkeklerde kısırlık açıklaması

    Medical Park Gaziantep Hastanesi Üroloji Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Mehmet Solakhan, erkeklerde kısırlık (İnfertilite) araştırılırken en önemli faktörlerden biri olarak sperm sayısının incelenmesi gerektiğine vurgu yaptı.

    Medical Park Gaziantep Hastanesi Üroloji Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Mehmet Solakhan, semen analizi olarak da bilinen sperm testi, bir yıl boyunca düzenli cinsel ilişkiye girilmesine rağmen çocuk sahibi olamayan, ‘infertilite’ (kısırlık) tanısı belirtilmiş olan erkeklere uygulandığını sözlerine ekledi. Gebe kalamama ile ilgili sorunlarda kadınların, kadın hastalıkları ve doğum uzmanına başvurduğunu ifade eden Dr. Öğr. Üyesi Mehmet Solakhan, erkeklerde de herhangi bir cinsel işlev bozukluğu olup olmadığına ve sperm sayısının yeterliliğine de üroloji uzmanlarının kararıyla gerçekleştirildiğine dikkat çekti.

    Üroloji Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Solakhan, “Sperm testi, erkeklerde meni içerisindeki sağlıklı sperm miktarını ölçmeye yarayan medikal bir tahlil yöntemidir. Bu şekilde çocuk sahibi olamayan erkeklerde nasıl bir tedavi uygulanması gerektiğine dair önemli ipuçları elde edilir ve buna yönelik olarak bir tedavi yöntemi uygulanmaya başlanır. Spermiogram tahlili, olması gereken sperm değerleri ve bu testi hastaların yaptırmadan önce dikkat etmesi gereken hususlara kısaca değinmek istiyorum. Spermiogram (sperm analizi, sperm tahlili, meni tahlili, semen analizi) sperm sayısını, şeklini, hareketini değerlendirmeye yönelik bir analizdir. Bununla birlikte semen örneğinin değeri, pH’sı, rengi, lökosit miktarı, fruktoz değeri, likefaksiyonu analiz edilir. Belirli süre dilimlerinde spermlerin hareketliliği incelenir. Hareket tiplerine göre sınıflama yapılmaktadır. Semen testi yaptırmadan önce hastalarımız, üç günlük cinsel perhiz sonrasında bu işlemi yaptırabiliyorlar. İşlemin sağlıklı netice vermesi için sperm örneği en geç 1 saat içerisinde laboratuvara ulaştırılmalıdır. Tercihen sperm örneği laboratuvara yakın bir mekanda verilmelidir. Bahsedilen amaçla infertilite merkezlerinde sperm örneği verebileceğiniz bir alan ayrılmıştır. Sperm yorumlama kriterlerinde WHO (Dünya Sağlık Örgütü) verilerinden faydalanılır. Kruger kriterleri bilhassa sperm biçim bozukluklarını göz önüne alan bir analiz etme yöntemidir. Hususi bir boyama sonrasında sperm biçim (morfoloji) nitelikleri incelenerek sperm örneğinin fertilite (doğurganlık) kapasitesi belirlenir. Sperm analizi sonucuna bakılırsa ideal şekilde karar verebilmek için bir ay ara ile tamamlanmış minimum iki değişik sperm örneği incelenmelidir. Sperm analizinde bir fertilite problemi saptanırsa, ek incelemelere ihtiyaç duyulur. Sperm üretim döngüsü iki-üç ayda bir tekrarlanır. Şu demek oluyor ki imal edilen bir sperm ortalama 70 gün sonrasında semene salgılanacaktır. Benzer biçimde insanın karşılaşmış olduğu zararlı olan etkenler ya da iyileştirme için uygulanan yararlı ilaçlar de sperm salgılamasını 3 ay içerisinde etkileyebilir. Semen analizi neticelerini değerlendirirken sözü edilen süreç akılda tutulmalıdır. Alışılagelen sperm analizi değerleri (WHO 2010) şu şekilde sıralanmaktadır. Volüm (dolgunluk) 1,5 ml’den çok olmalı, sperm konsantrasyonu 15 milyon/ml ‘den çok olmalı, total sperm oranı 39 milyondan çok olmalı, Ph 7‘den büyük, total motilite yüzde 40’den çok olmalı, progresif motilite yüzde 32’den çok olmalı, morfoloji yüzde 4‘den çok olmalı (KRUGER STRICT), morfoloji yüzde 30 ve üzeri (WHO), lökosit 1 milyon/ml’ den az olmalı, yuvarlak hücre 5 milyondan az olmalı, viabilite yüzde 58’den çok olmalı, immünobead aglutinasyon (MAR incelemesi) yüzde 50’den az olmalı, çinko > iki.4, Fruktoz >13’dır” dedi.

    Sperm tahlili verirken dikkat edilmesi gereken durumlar

    Sperm tahlili verirken dikkat edilmesi gereken durumlar hakkında da bilgi veren Üroloji Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Solakhan, “En ideali 3-4 gündelik seksüel perhiz sonrasında sperm vermektir. Perhiz süresinin daha uzun tutulması sperm sayısının aldatıcı biçimde artmasına ve hareketlerinin düşmesine neden olabilmektedir. Perhiz süresinin 3-4 günden kısa tutulması de sperm sayısının düşmesine ve hareketli sperm oranının artmasına sebep olarak sonuçların yanıltıcı olmasını sağlar. Bundan dolayı sperm tahlili vermeden önceki 3-4 gün hastanın boşalmamış olması gerekmektedir. Öncelikle, sperm örneğini vermeden öncesinde idrarın yapılması lazımdır. Sperm örneği vermeden önce eller sabunlu su ile yıkanmalı ve bolca su ile durulanmalı ve sonrasında kurulanmalıdır. Sperm örneği mastürbasyon seçeneği ile verilmelidir. Bahsedilen işlem esnasında hiç bir kayganlaştırıcı madde (sabun, tükürük, yağ, vazelin v.b) ya da prezervatif kullanılmamalıdır. Sperm örneğinin verileceği kaplar sterildir. Kabın ve kapağın iç tarafına dokunulmamalıdır. Penisten gelen spermlerin tamamı kabın içinde olmalıdır. Eğer sperm yanlışlıkla dışarıya akar ise görevlilere bildirilmelidir. Sperm örneği en çok otuz dakika içinde oda ısısında ya da vücut ısısında güneş ışığı görmeyecek biçimde laboratuvara ulaştırılmalıdır’’ diye konuştu.

  • Kısırlık teşhisi konulan kadın ikiz bebek sahibi oldu

    DİYARBAKIR (İHA) – Diyarbakır’da yaşayan Ayten Ayık, “kısırlık” teşhisi konulunca 17 yıldır çocuk sahibi olmak için deneği birçok yolun ardından Tüp Bebek Uzmanı Doç. Dr. Hakan Çoksüer’in tedavi sonrası ikiz çocuk sahibi oldu.

    Diyarbakır’da ikamet eden ve 17 yıl boyunca çocuk özlemi çeken Ayten Ayık, çocuğu olmadığı için çocuklu ortamlara bile giremiyordu. İstanbul ve Bursa gibi şehirlerde birçok tüp bebek merkezinde tedavi gören ve “sebebi bilinmeyen kısırlık” teşhisi konulan Ayık, bir sonuç alamayınca “kocakarı” diye tabir edilen alternatif tıpla uğraşanlarda da şansını denedi. Onların yaptığı ‘İlaçları’ deneyen Ayık, yumurtalıklarını kaybetme riskiyle karşı karşıya kaldı. Ayık’ın çocuk hasreti, arkadaşının tavsiyesi üzerine gittiği Kadın Doğum ve Tüp Bebek Uzmanı Doç. Dr. HakanÇoksüer’in kliniğinde son buldu. Ayık, Çoksüer’in uyguladığı tedavi sonucunda biri kız biri erkek ikiz bebek sahibi olmanın mutluluğunu yaşıyor.

    “Kocakarılara bile gittim”

    Çocuk sahibi olmak için birçok tüp bebek merkezinde tedavi gördüğünü ama bir sonuç alamadığı için “kocakarılara” bile gittiğini ifade 37 yaşındaki Ayten Ayık, “Çocuğu olan ortamlara giremiyordum. Çünkü herkes, ‘Niye çocuğun yok. Niye olmuyor?’ diye soruyordu. Hiçbir şey yok dediğimde de inanmıyorlardı. Bu, sanki bir suç ve hataymış gibiydi. Daha önce birçok yerde tedavi gördüm. 5-6 sene boyunca sürekli Bursa’ya gittim. Özel hastanelere de gittim. Maalesef ‘kocakarılara’ bile gittim. Sürekli farklı şeyler söylediler. Farklı tedaviler uyguladılar. Yumurtalıklarımı bile kaybetme aşamasına gelmiştim ama Hakan hocanın yanına geldiğim zaman bana anne olabilme şansımın çok yüksek olduğunu söyledi ve gerçekten de oldu. Bir beklerken iki oldu. Çocuk sahibi olmak çok güzel bir duygu ve anlatılmaz. Çok yoğun ve yorucu ama her şeye değiyor. Birinin adını Yuzarzif biri de Rugeş. Çocuk sahibi olmak isteyenler inançlarını hiçbir zaman yitirmesinler. Çünkü ben hiç yitirmedim” dedi.

    “Hastanın tanısı sebebi bilinmeyen infertilite”

    Kadın Doğum ve Tüp Bebek Uzmanı Doç. Dr. Hakan Çoksüer, hastaya, “sebebi bilinmeyen infertilite” tanısı konulduğunu belirterek, “Her şey normal, yumurtalar normal ama bir türlü gebelik gerçekleşmiyor. Hasta 17 yılın vermiş olduğu baskı sonucu ciddi anlamda umutlarını yitirmişti. Çocuk sahibi olamayacağını düşünüyordu. Hastada çok ciddi bir stres yükü olduğunu gördük. Akupunktur tedavisi ile stresini azalttık. Akupunktur, hastanın ciddi stres yükünü azaltıyor. Yumurtaların kalitesini arttırıyor. Rahim zarının tutunma gücünü arttırıyor. Bağışıklık sistemini güçlendirerek gebelik şansını arttırabiliyoruz. Biz hastada bu 4 etki mekanizmasından yararlandık. Akupunkturda hangi noktaları yapacağınızı bilmeniz gerekiyor. Hastamız tedaviler sonucu ikiz gebelikle başarımızı taçlandırmış oldu. Hasta çok mutlu ve gerçek anlamda aile saadeti geldiğini de gördük. Çocuk sahibi olamayanlar lütfen umutlarını yitirmesin ve doğru adreste umutlarını arasınlar. Doğru adreste doğru tedavi başarıyı arttırır” diye konuştu.

  • Prof. Dr. Sofikerim: “Erkeklerde kısırlık oranı arttı”

    Üroloji Uzmanı Prof. Dr. Mustafa Sofikerim, değişen beslenme düzeni, genetik faktörler gibi nedenlerle tüm dünyada erkeklerde infertilite yani kısırlık oranının yüzde 20’lere varan oranda arttığını söyledi.

    Halk arasında kısırlık olarak tabir edilen infertiliteyi, 1 yıl korunmasız ilişkiye girmesine rağmen çocuk sahibi olamama şeklinde tanımlayan Prof. Dr. Mustafa Sofikerim, son yıllarda tüm dünyada erkeklerde kısırlık görülme oranının arttığını ifade etti.

    Endüstriyelleşmeye bağlı beslenme düzeni artışta etkili

    Sofikerim, neredeyse yüzde 20’lere varan artışın nedenini endüstriyel beslenmeye bağlı olarak değişen beslenme alışkanlıkları, metabolik sendromun yaygınlaşmasıyla göbek çevresinin genişlemesi, suni şeker ve hormonlu yiyeceklerin tüketiminin artmasına bağladı.

    “Ameliyatla olumlu sonuçlar elde edilebiliyor”

    Erkekte kısırlıktan şüphe edilmesi durumunda ilk olarak fizik muayene ve ardından 2-3 hafta arayla en az iki kez yapılacak sperm testi uygulanması gerektiğini belirten Sofikerim, testler sonucunda sperm sayısının azlığı, kalitesinin bozuk olması ve ‘azospermi’ yani hiç sperm olmaması gibi bulgularla karşılaşabileceğini dile getirdi. Sperm azlığı ya da kalitesinin bozuk olmasının altında yatan en önemli nedenin, halk arasında ‘yumurtalık varisi’ olarak tabir edilen ‘varicosel’ olduğunu kaydeden Sofikerim, hastalığın ameliyatla tedavi edilebildiğini söyledi. Sofikerim, sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Erkeklerin yüzde 15’inde görülen bu hastalık yumurtaya gelen damarların varisleşmesi anlamına gelir. Aynı bacak damarlarının varisleşmesi gibi yumurta damarlarında da varisleşme görülür. Bu durum kirli kanın vücuttan uzaklaştırmasını geciktirir, toksik maddelerin yumurtada kümelenmesine neden olur, söz konusu toksik maddeler de zamanla spermlerin hareketliliğini ve morfolojik yapılarını bozar.”

    Erkekler daha rahat hastaneye gidiyor

    Erkek kısırlığının evlilik döneminden önce de araştırılabileceğini kaydeden Sofikerim, önceden düşük olan hastaneye gitme oranının erkeklerde son yıllarda arttığını da sözlerine ekledi. Sofikerim, “Son zamanlardaki klinik gözlemlerime göre, erkekler özellikle evlilik öncesi muayene için daha çok hastaneye gelmeye başladı. Elimizde herhangi bir istatistik olmamasına rağmen, eskiye nazaran üroloji polikliniğine gelen erkek hastalarında yüzde 20-30’lara varan oranda artış olduğunu söylemek mümkün” ifadelerini kullandı.

  • Kısırlık ve tüp bebek tedavisi

    Opr. Dr. Muhterem Akdeniz, “kısırlık ve tüp bebek tedavisi” hakkında açıklamalarda bulundu.

    Dr. Muhterem Akdeniz, “Bir yıl müddet içerisinde düzenli beraberlik olmasına rağmen (35 yaştan sonra 6 ay) çocuk isteği gerçekleşemiyorsa bunun sebebi araştırılmalıdır. Bu sebeple bir tüp bebek merkezine başvurmak uygun olacaktır. Sebepten sonuca doğru yapılacak araştırmada doktorun size vereceği bilgilerin esasında yalnızca kısırlığın kadına veya erkeğe ait olmadığı her iki çiftede ayrı ayrı yüzde 40 sebebin düştüğü ve yapılacak araştırmanın da bu yönde olacağıdır” dedi.

    VM Medical Park Samsun Hastanesi Tüp Bebek Kliniği’nden Opr. Dr. Muhterem Akdeniz şöyle devam etti: “Özellikle bayanların adet 2. veya 3. günü yapılacak ultrason muayenesi, aylık dönemde yumurtalık deponuzun değerlendirilmesi, hormon tahlilleri ve bayların 3-4 günlük cinsel perhizi ile spermiogram testine esasen az da olsa sebep şekillenmeye başlar.”

    Dr. Akdeniz şu bilgileri verdi: “Adetin belirli günlerinde çekilecek olan rahim filmi (HSG) ile tüplerin açıklığı yada kapalı olup olmadığı, tüplerde daha önce geçirilmiş bir infeksiyonun varlığı (hidrosalpengs) gibi görünümün değerlendirilmesi ilk etap için yeterli sayılabilinecek araştırmalardır. Tabii ki yaş, evlilik süresi ve yumurta deponuz eşin semen analizi göz önünde bulundurularak tedavi sizin için gereklimi ya da hangi tedavi yolu sizin için uygun olacağı kararı doktorunuzun tavsiyesi eşliğinde devam edecektir.”

  • “Uykusuzluk, kısırlık sebebi”

    Uyku sırasındaki solunum duraklamalarının (uyku apnesi) ve uyku düzeninin bozulmasının sperm bozukluklarına yol açtığını kaydeden Türk Uyku Tıbbı Derneği (TUD) Yönetim Kurulu Üyesi Doç. Dr. Hikmet Fırat, hastalığın ileri düzeyde çocuk yapamama gibi sorunlara yol açtığını kaydetti. Doç. Dr. Fırat, ayrıca otobüs bagajlarında uyuyan yedek şoförlerin direksiyon başına geçtiklerinde ciddi dikkat kaybı yaşadıklarını ve 84 uzun yol şoförünün yüzde 54’ünde uyku apnesi tespit edildiğini açıkladı.

    TUD tarafından bu yıl 17’incisi düzenlenen ’Ulusal Uyku Tıbbı Kongresi’ Antalya’nın Serik ilçesi Belek Bölgesinde gerçekleştirildi. Kongre kapsamında Doç. Dr. Hikmet Fırat, uyku sırasındaki solunum duraklamalarının ve uyku düzeninin bozulmasının sperm bozukluklarına yol açtığını kaydederek, “Genelikle uykuda solunum bozukluklarına; nefes durması ve oksijen düşmesi diyoruz. Oksijen düşmeleri bizim için çok önemlidir. Bizim bütün vücudumuz oksijen ile çalışıyor” dedi.

    “Çocuk yapamamanın nedenleri arasında yer alıyor”

    Oksijensiz kalmanın bütün vücudu olumsuz etkilediğini aktaran Doç. Dr. Fırat, “Oksijen azlığı hücrelerde sıkıntı meydana getiriyor. Ara ara gelen hipoksiler vücutta bir takım sıvılar ve reaksiyonlara sebep oluyor. Bu reaksiyonlar spermler üzerinde negatif etkiler meydana getiriyor. Sorun ileri düzey kişilerde sperm bozuklukları, çocuk yapamama gibi sıkıntılara yol açıyor. Bu sadece erkeklerde değil kadınlarda da ortaya çıkıyor. Bu da çocuk yapamamanın nedenleri arasında yer alıyor. Bu hastalar doktor doktor dolaşır. Biz hastalara bunu söylediğimizde içlerinde mutlaka çocuğu olmayıp ama tedavi olduktan sonra çocuğu olan hastalarımız var” açıklamasını yaptı.

    Muavinlere hijyen uyarısı

    Uzun süre yolculuk yapan ve arabada uyumak zorunda kalan kişilere de hijyen uyarısında da bulunan Doç. Dr. Fırat, “İyi bir uyku için yattığınız ortamın uygun olması gerekiyor. Uzun yol şoförlerinde ya da muavinlerde olsun bu sıkıntı yaşanıyor. Uzun yolculukta çalışan şoförlerimizin bir tanesinin araba kullanırken bir tanesinin de bagajda uyuduğunu biliyoruz. Bagajda uyuyan kişi, uykusuz kaldığı için dikkat kaybı yaşıyor. 6 yıl önce yaptığımız bir araştırmada; 84 uzun yol şoföründe yüzde 54 oranında uykuda nefes durma hastalığı tespit ettik. Bu kişilerin hem uyku düzenleri hem de yeme içme düzenleri bozuluyor. Enerjileri daha az kalıyor. Bu kişilerin göbek ve boyun çevreleri daha kalın oluyor. Uykuda nefes durma hastalığı (uyku apnesi) aynı zamanda uykusuzluk hali de ortaya çıkarıyor. Bu kadar kişiyi taşıyan insanların daha dikkatli olması gerekiyor. Ülkemiz bu konuda Avrupa’nın standartlarına uyuyor. Uçak kaptanları alınırken gerekli testler isteniliyor” dedi.