Etiket: Kireçlenme

  • “Kireçlenme olarak bilinen ‘Osteoartritde’ en sık kadınlarda görülüyor”

    Erkeklere oranla kadınlarda daha sık görülen halk arasında kireçlenme olarak bilinen ’Osteoartrit’in hastalığının daha çok eklemlerde ve ellerde oluştuğunu söyleyen Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Pembe Hare Yiğitoğlu Çeto, hastalığın tanı ve tedavisi hakkında bilgiler verdi.

    Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Pembe Hare Yiğitoğlu Çeto, halk arasında kireçlenme olarak bilinen ve en sık karşılaşılan eklem hastalığı ‘Osteoartrit’in ellerde de oluştuğunu, eklemlerde kıkırdak kaybı ve kemik değişiklikleri ile dejeneratif bir hastalık olarak karşımıza çıktığını ve sıklıkla yaşlılarda görüldüğünü dile getirdi.

    El Osteoartrit’inde başlıca şikayetin ağrı olduğunu, tutulan eklemi kullandıkça ağrının arttığını, eklemi dinlendirdikçe azaldığını, ileri safhalarda ise eklem kullanılmasa bile ağrıların şiddetlendiğini söyleyen Yrd. Doç. Dr. Çeto, hastaların uzun süren hareketsizlik sonrası tutukluk hissettiğini ve harekete başlamakta zorlandığını belirtti.

    “Kadınlarda sık olarak Nodal Generalize Osteoartrit görülüyor”

    Yrd. Doç. Dr. Çeto, el eklemlerini tutan bu Osteoartrit’te bulunan nodüllerin erken yaşta ortaya çıktığını belirterek şöyle devam etti:

    “Nodal Generalize Osteoartrit’te çok sayıda eklem tutulması görülür. Hastalarda el ile birlikte daha sonra diz veya kalça Osteoartrit’i de sıkça görülmektedir. Hastalar ağrılarını ilk olarak elde hissederler. Parmaklarda, bir ya da birkaç eklemde ağrı, şişlik ve tutukluk hissi görülür. Osteoartrit’te nodüller oluşmasına rağmen el fonksiyonları olumsuz etkilenmez.”

    Konuşmasına Erozif Osteoartrit’in görülme sıklığıyla devam eden Yrd. Doç. Dr. Çeto, 40-50 yaş arasındaki kadınlarda sık görüldüğünü kaydetti. Yrd. Doç. Dr. Çeto, “Erozif Osteoartrit aynı anda birçok eklemi etkiler, genellikle her iki elde simetrik tutulum olur. Bu nedenle elleri tutan romatizmal bir hastalık olan Romatoid Artrit ile sıklıkla karışır. Ağrılı süreç yıllarca sürebilir fakat en sonunda hastanın şikayetleri geriler. Hastalığın ileri evrelerinde her ne kadar eklemler ağrısız olsa da fonksiyon kaybı görülür” şeklinde konuştu.

    “Kadınlarda, erkeklere göre daha sık görülüyor”

    El Osteoartrit’inde en önemli risk faktörünün yaş olduğunu söyleyen Yrd. Doç. Dr. Çeto, 60-70 yaş arasındaki kadınların yüzde 75’inde görüntüleme yöntemi ile DİF eklemlerinde Osteoartrit’in saptandığını, genetik geçişin önemli rol oynadığı kadınlarda, erkeklere göre daha sık görüldüğünü ve daha çok eklemleri tuttuğunu vurguladı. Yrd. Doç. Dr. Çeto, “Özellikle Heberden nodullerinin kalıtsal geçiş özelliği çok belirgindir. Obezitenin bazı eklemlerde sadece yüklenme gibi mekanik nedenlerle değil, metabolik nedenlerle de Osteoartrit’e neden olduğu saptanmıştır. Obezitenin el Osteoartrit’i için risk faktörü olması çok dikkat çekicidir” diye konuştu.

  • Prof. Dr. Ertem: “Eklemde kireçlenme günümüzde en fazla görülen eklem hastalığıdır”

    İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Cerrahi Tıp Bilimleri Ortopedi ve Travmatoloji Anabilim Dalı Prof. Dr. Kadir Ertem, “Günümüzde eklem hastalığı olarak halk arasında eklemde kireçlenme olarak bilinen (osteoartrit) en fazla görülen eklem sorunudur” dedi.

    Prof. Dr. Ertem, eklemlerde kireçlenmenin iki şekilde olduğunu belirterek, “Birincisi yaralanmalarla oluyor. Yani kırıklar, eklem içi kırıklar olduğunda eklem orjinaliyle birleşemediği zaman kireçlenme dediğimiz osteartozla iyileşiyor. Bir de yaşla birlikte olan yaşa bağlı değişiklerle eklemlerde kireçlenme olması halidir” diye konuştu.

    Eklem hastalıklarının günümüzde çok fazla görüldüğüne değinen Prof. Dr. Ertem, “Günümüzde eklem hastalığı olarak halk arasında eklemde kireçlenme olarak bilinen (osteoartrit) en fazla görülen eklem sorunudur. Bu iki şekilde oluyor. Birincisi yaralanmalardan sonra olan eklemlerdeki erken kireçlenmeler ikincisinde yaşla birlikte olan eklemlerdeki yıpranmalar ve yaşlanmayla alakalı eklemlerin kıkırdaklarının bozulması, ağrılı bir eklem olması halidir” ifadelerini kullandı.

    Pof. Dr. Ertem, eklem hastalıklarının tedavilerinin çeşitlilik arz ettiğini dile getirerek, şöyle konuştu:

    “Büyük oranda ameliyat öncesi bir takım ilaçlarla eklem içine enjeksiyonlarla, eklemi koruyan tabletler üretilmiş durumda. Bunlar kullanılarak ameliyatsız tedaviler yapılıyor. Bunlara cevap vermeyen şikayetleri devam eden hastalarada ameliyatlı tedaviler uygulanır. Ameliyatlarda da açık ve kapalı yöntemler kullanılarak tedaviler yapılıyor. Açık ameliyat eklemi açarak yapılan tedavilerdir. Mesela diz protezi o şekilde oluyor. Kapalı yöntemler artroskopik yöntemlerle kıkırdağı yerine koyan bir takım ileri teknolojinin getirdiği yenilikler var. O zaman eklem yüzeyinin büyüklüğüne göre bazen vücuttan aldığımız kıkırdakla o problemli bölgeyi düzeltiyoruz. Bazen kişiden aldığınız kıkırdak hücrelerini çoğaltarak kendi orijinal kıkırdağını üretip yerleştirebiliyoruz” diye konuştu.

  • Uzmanından ‘Belde Kireçlenme’ Rahatsızlığı İçin Öneriler

    Acıbadem Eskişehir Hastanesi Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Bülent Önal, ‘Çağın Hastalığı’ olarak nitelendirilen ve halk arasında ‘vitrin’ hastalığı olarak isimlendirilmiş ‘Belde Kireçlenme’ konusunda açıklamalarda bulundu.

    Bütün vücudun yükünü çeken omurgamızda, farklı nedenlerle sorunlar oluşabiliyor. Bunların başında gelen yaşlanma, bedeni iyi kullanamama, ağır işlerde çalışma, gün içinde çok fazla oturma, aşırı kilo alma ya da çok kilo verme, kemik erimesi, yetersiz beslenme gibi nedenler omurga şekil bozuklukları ve omurilik siniri üzerine baskı yapan darlıklara yol açabiliyor. Bu nedenlerin omurgada oluşturduğu ‘kireçlenme’, halk arasında yaygın bir deyişle ‘Vitrin Hastalığı’ olarak biliniyor. Acıbadem Eskişehir Hastanesi Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Bülent Önal, vitrin hastalığı isminin hastaların kendi hareketlerini gözlemlemesi sonucunda ortaya çıkan bir isim olduğunu belirterek, “Vitrin hastalığı, tıbbi bir tanımlama değil. Bu hastalığın en önemli belirtisi, yürüyüş sonrasında hissedilen bel ağrıları ve her iki bacakta uyuşmadır. Omurgasında kireçlenme olan kişiler yürüyüşe ara verip dinlenme ihtiyacı duyarlar. İşte bu durum, alışveriş merkezinde dinlenmek için vitrinlere bakma ihtiyacı duymaya benzetilmiş ve ‘vitrin’ hastalığı olarak isim verilmiş” dedi.

    BEL VE BOYNU VURUYOR

    Spinalstenoz en sık boyun ve bel bölgesinde görülüyor. Doç. Dr. Önal, omurgada kireçlenme; yani spinalstenozun omurgadaki sinirlerin geçtiği boşluklarda daralma anlamına geldiğini, bunun sonucunda da omurilik (spinalkord) üzerinde ve omurilik kanalında bulunan spinal sinirler üzerinde bir baskının ortaya çıktığını söyleyerek, hastaların yaşadığı durumu şöyle açıklıyor:

    “Bir odaya girdiğinizde, lambanın düğmesine basarsınız, duvardan tavana ilerleyen bir elektrik kablosu tavandaki ampulün yanması için gerekli olan elektriği ulaştırır. Omurilik siniri de beyinden aldığı emirler doğrultusunda gelen aktiviteyi doğruca ilgili kas gruplarına iletiyor. Elinizi sıkmanız gerekiyorsa doğruca el sıkma kaslarına giden sinir kökü buraya elektrik taşıyor ve böylece elimizi sıkıyoruz. Ama kireçlenme, bu iletinin aksamasına oluyor.”

    YÜRÜYÜN VE YÜZÜN

    Omurga kireçlenmesine karşı alınabilecek önlemlerin başında, omurga kaslarını güçlendirdiği için düzenli ve tempolu yürüyüşler ile yüzme geliyor. Bunun yanı sıra dengeli beslenme, normal kilonun korunması da önemli faktörler arasında. Ancak bunlara ne kadar dikkat edilirse edilsin, genetik geçişli hastalıklar ve özellikle kadınlarda menopoz sonrası kemik erimesi sonucunda omurga kireçlenmesinin oluşabileceğini akılda tutmak gerekiyor.

    HASTALIĞIN DERECESİ TEDAVİ ŞEKLİNİ DEĞİŞTİRİYOR

    Tedavide hastalığın derecesinin çok önemli olduğunu söyleyen Doç. Dr. Bülent Önal, hastanın öncelikle bir beyin ve sinir cerrahisi uzmanına başvurması gerektiğini belirtiyor. Eğer hastada dar kanal tanısı tespit edilirse, hastalığın ilerleme durumu göz önüne alınarak fizik tedavi ve ilaç tedavisi gibi konservatif yöntemlerden cerrahi gibi invazif işlemlere kadar farklı tedavi seçenekleri uygulanabiliyor.

    NE ZAMAN AMELİYAT?

    Genellikle dar kanal hastalarının fizik muayeneleri normale yakın olduğunu belirten Doç. Dr. Bülent Önal, buna rağmen hastaların uzun mesafe yürüyememekten, yokuş çıkamamaktan, yolda sürekli dinlenmekten, sabah yorgun ve bel ağrısı ile uyanmaktan ve uzun süre oturduktan sonra kalkmakta güçlük çekmekten yakındıklarını vurguluyor. Bu şikayetleri olan hastaların şikayetlerinin değerlendirilmesi ve MR tetkiki sonuçlarına göre ameliyat kararı verildiğini söyleyen Dr. Önal; “Örneğin, bir hastam 2 yıl önce evinden camiye kadar rahatlıkla yürüdüğünü ancak 1.5 yıl önce yolda 2-3 kez dinlenmeye başladığını, 1 yıl önce baston kullanmaya başladığını 6 aydır da camiye oğlunun arabası ile gittiğini, yürüyemediğini, artık son zamanlarda evinden pek dışarı çıkamadığını söylemişti. Lomberdar kanal ilerleyici bir hastalıktır. Ameliyat bu hızda ilerleyen bir hastalıkta hastanın yürüme becerisinin devam etmesi amacı ile yapılmaktadır. Bu tip ameliyatlar sonrasında hastalar hem yürüme mesafesinin uzadığını hem de radikuler ağrı dediğimiz bacak ağrılarının geçtiğini görürler” diyor.

    ‘YENİDEN KİREÇLENME OLUŞUR MU’ KORKUSUNA KAPILMAYIN

    Doç. Dr. Önal, bu ameliyatların, yapılacak ameliyat kapsamına göre değişmekle birlikte, genellikle ortalama 2 saat sürdüğünü belirtiyor. Genellikle ameliyatlarda omurga arkasında omuriliğe baskı yapan kemikler tamamen alındığını ve ön tarafta kireçlenmiş eklem ve fıtıklar mikroskop altında mikrocerrahi ile tamamen temizlenerek yerlerine protez konulduğunu belirten Acıbadem Eskişehir Hastanesi Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Bülent Önal “Daha sonra da omurgayı stabilize etmek amacıyla halk arasında platin denilen titanium alaşımlı sistemler bu bölgeye röntgen yardımı ile yerleştiriliyor. Platin ve protez takılan hastalarda ameliyat uygun şekilde yapılmış ve mesafeler mikroskop altında temizlenmiş, vidaların kaynaması için gerekli cerrahi koşullar sağlandığında ameliyat bölgesinde tekrar kireçlenme oluşmuyor” diyor.

    KISA ZAMANDA NORMAL HAYATA DÖNEBİLİYOR

    Bu ameliyat sonrasında, iyileşme süresinin çok uzun olduğunu sanan birçok hasta korkuya kapılıp ameliyat olmaktan çekindiklerini vurgulayan Doç. Dr.Önal, ameliyat korkusu ile ilgili şunları söylüyor:

    “Sanılanın aksine hastalar ameliyatın sonrasındaki sabah yürütülüp ertesi gün taburcu ediliyor. Hastalar platin sözcüğünden çok korktuklarından yatalak, hatta sakat kalacaklarını düşünüyor. Fakat bu hastalıkta ameliyat düşünülenin aksine daha iyi olmak, daha uzun süre yürüyebilmek ve bunu idame ettirebilmek için yapılıyor. Genellikle 10. günde açık havada yürüyüşlere başlayan hastalar, 3 hafta içerisinde ameliyata bağlı ağrılarından kurtulabiliyor.”

  • Diz Ekleminde Kireçlenme

    Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Opr. Dr. Köksal Tilki “diz ekleminde kireçlenme(gonartroz)” hakkında bilgi verdi.

    Medical Park Samsun Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Kliniği’nden Opr. Dr. Köksal Tilki yaptığı açıklamada, “Orta yaşla birlikte dizlerde başlayan ve özel bir sebebi olmayan ağrıların en yaygın nedeni halkımızın kireçlenme olarak tanımladığı diz ekleminin osteoartritidir. Eklem kıkırdağının bozulması ile ortaya çıkan hastalığın en bilinen nedenleri yaşla birlikte ortaya çıkan genetik yatkınlık, eklem içi kırık ve yaralanmalar, romatizmal hastalıklar ve eklem çevresindeki kemik hücrelerin çeşitli nedenlerle ölmesidir(osteonekroz).Tüm bu sebeplere şişmanlığın eşlik etmesi hastalığın hızla ilerlemesine ve ağrıların artmasına neden olur” dedi.

    Diz ağrısının, çoğu zaman yavaş yavaş artarak ortaya çıktığını söyleyen Dr. Köksal Tilki “Eklemde şişliğin eşlik ettiği ani başlayan ağrılı ataklar şeklinde de başlayabilir. Eklemde hareket açıklığı azalır. Çömelme ve merdiven inip çıkma çok ağrılı hale gelir. Düz yol yürüme performansı azalır ve ağrılıdır. İstirahat sonrası ilk adımlar ağrılı olur. Bazen hastalar dizden gelen seslerden ve kilitlenmeden şikayet eder. Ağrılı dönemde hareketlerin azalmasıyla birlikte diz çevresindeki kaslarda güçsüzlük ortaya çıkar ve bu durum ağrıyı daha da arttırır” diye konuştu.

    Opr. Dr. Köksal Tilki “Hastalığın tanısında öykü, fizik muayene ve basarak çekilen röntgen grafisi yeterlidir. Orta yaşta spor yaralanma öyküsü veya travma geçiren hastaların ayırıcı tanı için menüsküsler ve diz bağları gibi eklem içi yapıların değerlendirilmesi için diz MRI gerekebilir” diye konuştu.

    Hastalığın hangi evrede olduğunun tedavi şeklini ve başarısını etkilediğini söyleyen Dr.Tilki “Erken evrede yaşam tarzı değişiklikleri, baston kullanma, egzersizler yararlı olur. İlaç tedavisi olarak parasetamol grubu ağrı kesiciler ve kortizon dışı antieflamatuar ilaçlar kullanılır. Bu grup ilaçların uzun süre kullanımında böbrek, karaciğer ve mide-bağırsak hastalıklarına yol açtığı kesin olarak bilinmektedir.”

    Opr. Dr. Köksal Tilki şu bilgileri verdi: “Erken ve orta evredeki ağrılı atağı olmayan hastalarda eklem kıkırdağının bozulmasını yavaşlatan ve ağrıyı azaltan (glukozamin,kondroitin vb.)besin takviyeleri kullanılabilir. Diz içine eklem sıvısı enjeksiyonu olarak tanımlanan hiyaluronik asit uygulamaları ve hastanın kendi kanından hazırlanan trombositten zengin plazmanın (PRP) diz içine uygulanması bu hasta grubunda yararlıdır. Ameliyat düşünmeyen ileri evre hastalarda ve akut ağrılı orta evredeki hastalarda diyabet ve hipertansiyonu dikkate alarak diz içi kortizon uygulaması bir aydan sık ve yılda üçten fazla olmamak üzere yapılabilir. Dizilim bozukluğu olmayan erken ve orta evredeki hastalarda fizik tedavi ile ağrı ve hareket kaybı tedavi edilebilir. Cerrahi tedavi seçenekleri üç başlık altında toplanabilir. Erken ve orta evredeki dizilim bozukluğu olmayan hastalarda artroskopik olarak bozulmuş kıkırdağın temizlenmesi varsa menüsküse ait sorunların çözülmesi ilk cerrahi seçenektir. Artroskopiye ek olarak uyluk ve kaval kemikleri arasında dizilim bozukluğu(açılanma) olan hastalara düzeltici osteotomi ameliyatları ikinci seçenektir. İleri evre hastalarımızda yarım veya tam diz protezi ameliyatları yüksek başarı oranlarına olan ameliyatlardır.”

  • Eklemlerin Fazla Kullanımı Kireçlenme Nedeni

    Özel Eskişehir TSG Anadolu Hastanesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Dr. Vedat Altuntaş, kireçlenmenin eklemlerdeki ağrıların kalıtım, aşırı şişmanlık, eklem yaralanması, bazı eklemlerin devamlı fazla kullanımı, kas zayıflığı ve sinir yaralanmalarından dolayı oluştuğunu söyledi.

    Kireçlenmenin eklemlerde kıkırdak yıkımı ve eklem harabiyetinden dolayı oluşan eklem ağrılarına ve eklem tutukluğuna yol açan bir hastalık olduğuna dikkat çeken Dr. Vedat Altuntaş, hastalığın kıkırdak yıkımına da neden olduğunu belirtti.

    Kireçlenmenin herhangi bir eklemi etkileyebileceğini fakat genelde kalçada, dizlerde ve belkemiğinde oluştuğuna vurgu yapan Altuntaş, parmak eklemlerinde de, özellikle ellerde tırnağa yakın eklemlerde ve ayakta baş parmak kökündeki eklemde oluşabileceğini söyledi. Altuntaş, “Kireçlenme, yaş ilerledikçe daha sık görülür ve hem kadınları hem de erkekleri etkiler. Genellikle hasta eklemler onları çok kullanmaktan veya uzun süreli hareketsizlikten sonra ağrırlar. Muhtemel hasta eklemi kolayca hareket ettirmekte zorlanacaksınız. Ağrıyan eklemi hareket ettirmez veya egzersiz yaptırmazsanız eklemi çevreleyen kaslar zayıflar ve küçülür. Zayıflayan kaslar eklemleri destekleyemez ve bu da eklemi hareket ettirdikçe artan eklem ağrısına neden olur” dedi.

    “FAZLA KİLOLARI VERMEK DİZDE KİREÇLENME OLUŞUMUNU ENGELLEMEYE YARDIMCI OLABİLİR”

    Kireçlenmenin ortaya çıkmasını kolaylaştıran birkaç sebep olduğunu aktaran Dr. Altuntaş, “Bu sebepler kalıtım, aşırı şişmanlık, eklem yaralanması, bazı eklemlerin devamlı fazla kullanımı, kas zayıflığı ve sinir yaralanmasıdır. Bazı ailelerde, kollejen adı verilen ve kıkırdağın önemli bir yapıtaşı olan bir maddenin yapımından sorumlu olan genlerden birinde kalıtımsal bir bozukluk sonucu kireçlenme sık görülür. Bu da kıkırdakta hızlı bozulmaya yol açar. Böyle sorunlar gençlikte her hangi soruna neden olmayabilir fakat zamanla eklemleri yavaş yavaş yıpratabilir. Kalıtımsal yatkınlığı olan kadınların parmak eklemlerinde kemiksi şişlikler gelişebilir. Yay bacak veya doğuştan kalça hastalıkları gibi hastalıklarda kireçlenme gelişme ihtimali daha fazladır. Eklemlerde gevşeklik olanlarda kireçlenme gelişme riski yüksektir. Çalışmalar aşırı şişmanlığın dizde kireçlenme gelişme riskini arttırdığını gösterdi. Orta ve daha ileri yaşlarda, özellikle şikayetler ortaya çıkmadan önceki 8 ile 12 yıl boyunca kireçlenme gelişme riski üzerindeki en büyük etki vücut ağırlığıdır. Bu nedenle fazla kiloları vermek dizde kireçlenme oluşumunu engellemeye yardımcı olabilir. Sıklıkla dizlerini bükmeyi gerektiren işler dizde kireçlenme riskini artırmaktadır. Eklemin aşırı kullanımdan dolayı eklemlerde hasarı önlemek için hastanın işinde bazı değişiklikler yapılması hastaya fayda getirmektedir” ifadelerini kullandı.

    “TEDAVİ PROGRAMININ KİŞİYE ÖZEL OLARAK HAZIRLANIYOR”

    İyi bir tedavi programının eklem ağrısını ve tutulmasını azaltıp, eklem hareketlerini arttırmaya ve yaşamınızı kolaylaştırmaya yardımcı olacağını bildiren Özel Eskişehir TSG Anadolu Hastanesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Dr. Vedat Altuntaş, tedavi programının kişiye özel olarak hazırlandığını belirtti. Fizyoterapi, hafif aerobik egzersiz, kilo kontrolü, hasta eğitimi, eklem içi enjeksiyonlar ve tedavi hep birlikte planlanması gerektiğini ifade eden Altuntaş, bunların faydalı olmadığında ameliyat düşünülebileceğini söyledi. Altuntaş, “Osteoartritte tedavideki ilk adım hastanın eğitimidir. Hastalığı konusunda bilinçlendirilen hastaya aşırı kiloluysa kilo vermesi, ağrılı dönemlerde ise istirahat önerilir. Şişlik döneminde soğuk tedavi, eski (kronik) vakalarda kaplıca tedavisi uygundur. Osteoartritte ilaç tedavisinde amaç eklem ağrısını azaltarak, hastanın eklem hareketliliğini biraz rahatlatmaktır. Çünkü osteoartriti önlemeye yönelik bir ilaç yoktur. Diz İçi Enjeksiyonlar; eklem yüzeylerini örterek, semptomatik iyileşme sağlar, kireçlenmenin kötü gidişini yavaşlatır. Baston, koltuk değneği gibi osteoartritli hastaların hareket kısıtlılığının tolare edilebilmesi için kullanılan cihazlar da ekleme binen yükü azaltacağı için faydalı olacaktır” diye konuştu.

    Çoğu kireçlenme hastasının ameliyata ihtiyaç duymayacağını vurgulayan Altuntaş, ameliyatın sürekli eklem ağrısı ve ciddi eklem hasarı olduğunda yararlı olabileceğini de anlatarak, şöyle devam etti:

    “Sağlık ekibinizle ortaklaşa çalışmak tedavinizde daha aktif rol almanızı gerektirir. Osteoartrit hakkında öğrenebileceğiniz kadar okuyun, öğrenin, bilgi sahibi olun. Doktorunuza kafanıza takılanları sormakta çekinmeyin. Hastalığınızda neler yaşayabileceğinizi doktorunuza sorun. Artık yapamayacağınız şeyler için kederlenmeyin. Hastayken de neler yapabileceğinize odaklanın ve size zevk hissi veren yeni aktiviteler, faaliyetler keşfedin. Hissettikleriniz ve sorunlarınız hakkında yakınlarınızla, arkadaşlarınızla sık sık konuşun. Böylece aileniz ve arkadaşlarınız sizi daha iyi anlayacaktır. Her zaman olumlu düşünmeyi öğrenin. Osteoartrit bulgularını kontrol altına almakta büyük bir rol oynayabilirsiniz.”