Etiket: Keşfedildi

  • 5 yeni böcek türü keşfedildi

    5 yeni böcek türü keşfedildi

    Atatürk Üniversitesi Biyoçeşitlilik Uygulama ve Araştırma Merkezinde dünya literatürü için 5 yeni böcek türü tanımlanarak bilime kazandırıldı

    Atatürk Üniversitesi Biyoçeşitlilik Uygulama ve Araştırma Merkezinde görevli araştırmacılar, Zoological Institute of Russian Academy of Sciences (Rusya) ve London Natural History Museum’de (İngiltere) görev yapan bilim insanları ile iş birliği içerisinde gerçekleştirdikleri ortak çalışmalar neticesinde tespit ettikleri 5 yeni böcek türünü isimlendirerek literatüre kazandırdılar.

    Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri doğrultusunda biyoçeşitliliği korumak üzere yürütülen çalışmalar sonucu Coleoptera (Insecta) takımının Curculionidae familyasına ait 5 yeni böcek türü keşfedildi. Etimolojik olarak isimlendirilen bu böcek türlerinden Asproparthenis omeri Aras vadisinde, Thamiocolus hamzai Amanos Dağlarında, Thamiocolus dieckmanni Toroslarda, Larinus mumbaicus (Mumbai) ve Larinus nilgiricus (Nilgiri Vadisi) ise Hindistan’da tespit edildi.

    “Merkezimiz Yeni Tür Arayışına Devam Ediyor”

    Yeni Nesil Üniversite Tasarım ve Dönüşüm Projesi kapsamında kurulan ve bugüne kadar birçok önemli çalışmayı hayata geçiren Biyoçeşitlilik Uygulama ve Araştırma Merkezinin dünya literatürüne kazandırdığı bu 5 yeni böcek türü vesilesiyle alanında öncü merkezlerden birisi haline geldiğini ifade eden Rektör Prof. Dr. Ömer Çomaklı, Türkiye’den tanımlanmış türlere ait tip materyallerin Atatürk Üniversitesi Biyoçeşitlilik Bilim Müzesinde muhafaza edildiğini ifade etti.

    Gerek dünyada gerekse ülkemizdeki yeni türlerin keşfedilmeyi beklediğini belirten Rektör Çomaklı, bu alanda hızlı çalışmanın oldukça önemli olduğuna vurgu yaparak zaman kaybının yaşanması halinde tespit edilmeyi bekleyen birçok canlı türünün yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalabileceğini söyleyerek: “Kurduğumuz bu merkez sayesinde hem ülkemizde hem de ülke dışında geniş bir çalışma alanına sahip olduk. Son teknoloji ile donatılan merkezimizde görevli, alanında uzman akademisyenlerimiz ile biyoçeşitlilik konusunda ülkemize yeni kazanımlar sağlamayı hedefliyoruz. Bu kapsamda keşfettikleri yeni türler vesilesiyle üniversitemizin isminin bilim dünyasında duyurulmasına katkı sunan Biyoçeşitlilik Uygulama ve Araştırma Merkezi çalışanlarını tebrik ediyor, başarılar diliyorum” diye konuştu.

    “Taksonomi Bilimine Gereken Öncelik Verilmeli”

    Konuyla ilgili değerlendirmede bulunan Merkez Müdürü Prof. Dr. Levent Gültekin ise: “Türlerin keşfi, taksonomik teşhis, tanımlama ve isimlendirme işlemlerini gerçekleştiren taksonomi bilimine gereken önceliğin verilmesi ve biyoçeşitlilik konusunun öncelikli araştırma alanları içerisine dahil edilmesi ülkemiz biyoçeşitliliğinin korunması adına oldukça önem arz etmektedir” dedi.

    Bu yönde atılmış en önemli adımlardan birinin Atatürk Üniversitesi bünyesinde kurulumu devam eden Biyoçeşitlilik Bilim Müzesi olduğuna dikkat çeken Gültekin: “Böylesine önemli bir hizmeti üniversitemize kazandıran ve biyoçeşitlilik unsurlarının araştırılmasına katkı sağlayan Rektörümüz Prof. Dr. Ömer Çomaklı’ya teşekkür ediyor, Birleşmiş Milletler kalkınma hedefleri doğrultusunda biyoçeşitliliği koruma ve geliştirme adına gerçekleştirilen keşiflerin bilim camiasına hayırlı olmasını diliyorum” şeklinde konuştu.

  • İnsan sağlığı için zararlı olmayan yeni bakteri cinsi ve türü keşfedildi

    İnsan sağlığı için zararlı olmayan yeni bakteri cinsi ve türü keşfedildi

    Atatürk Üniversitesi Fen Fakültesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü öğretim üyelerinden Prof. Dr. Ahmet Adıgüzel ile çalışma arkadaşları, Pasinler ve Aziziye ilçelerinde bulunan termal kaplıcalardan aldıkları su ve çamur örnekleri neticesinde insan sağlığı için her hangi bir zararı bulunmayan yeni bakteri cinsi ve türü keşfetti.

    2019 yılında Pasinler ve Aziziye ilçelerinde bulunan termal kaplıcalardan alınan su ve çamur örnekleri, Atatürk Üniversitesi Fen Fakültesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü, Mikrobiyoloji ve Biyoteknoloji Araştırma Laboratuvarına getirilerek termofilik mikroorganizmaların izolasyonu gerçekleştirildi.

    Bacillus Cinsine Ait Yeni Bir Tür Bulundu

    Elde edilen izolatlardan bazılarının yeni tür ve hatta cins olabileceği düşüncesiyle, aynı yıl içerisinde Atatürk Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri (BAP) birimine başvuruda bulunduklarını ve kısa süre içerisinde destek aldıklarını söyleyen Prof. Dr. Ahmet Adıgüzel, bu kapsamda yapılan klasik ve ileri moleküler analizler sonucunda, bu bakterilerden birinin yeni cins, diğerinin ise Bacillus cinsine ait yeni bir tür olduğu sonucuna vardıklarını belirtti.

    Elde edilen bu verileri Uluslararası Kültür Koleksiyon Merkezleri (DSMZ, NCCB ve CETC) ile paylaşarak organizmaların evrensel kabul numaralarının alındığını ifade eden Adıgüzel: “Daha sonra, yeni tür ve cins bildirimlerinin yapıldığı yayınlar hazırlanarak, mikrobiyal taksonomi alanındaki dünyanın en prestijli dergisi olan International Journal of Systematic and Evolutionary Microbiology (IJSEM)’ye incelenmek üzere sunuldu. Haziran ayında Bacillus cinsine ait Bacillus pasinlerensis yeni türü yayımlanarak literatüre kazandırılırken, diğer organizma ise ekim (2020) ayı içerisinde Calidifontibacillus yeni cinsine ait Calidifontibacillus erzurumensis tip türü ile sistematiğe dâhil edildi. İnsan sağlığı için zararlı olmayan bu bakterilerin keşfi bilim dünyasına önemli katkılar sunacak. ” dedi.

    Araştırma planlanırken; yeni tür veya cins bildirimi yapılacak düzeyde verinin elde edilmesi sonucunda, örneklerin alındığı lokasyonların adlarının test bakterilerine verilmesini amaçladıklarını dile getiren Prof. Dr. Adıgüzel: “Pasinler ilçemiz ile Erzurum ilimizin isimlerini, mikrobiyal taksonomi alanında sürekli olarak anılacak şekilde literatüre kazandırdık. Hedefe ulaşma noktasında üniversite yönetimimiz başta olmak üzere, tüm idarecilerimize ve bu araştırmanın yürütülmesinde emeği geçen ekip arkadaşlarıma teşekkür ediyorum” şeklinde konuştu.

    “Üniversitemizde İlk Defa Böyle Bir Çalışma Yapılıyor”

    Türk bilim insanları tarafından bakteriyal cins düzeyinde taksonomiye kazandırılan bu önemli çalışmanın Türkiye’de yapılan ikinci, Atatürk Üniversitesinde ise yapılan ilk çalışma olduğuna dikkat çeken Rektör Prof. Dr. Ömer Çomaklı ise konuyla ilgili şunları söyledi: “Bu çalışma; üniversitelerimizin bulunduğu il sınırlarında yer alan lokasyonlardan alınan örnekler kullanılarak, bakteriyal yeni cins bildiriminin gerçekleştirildiği ilk çalışmadır. Mikrobiyal taksonomi açısından yeni cins ve tür bildirimi ne kadar önemli ise, ülkemizin öncelikli alanları içerisinde yer alan biyoteknolojik proseslerin verimli işleyişi bakımından da, alternatif yeni mikroorganizmaların bilim insanlarının kullanımına sunulması bir o kadar değerlidir. Bu vesileyle şehrimizin ve ilçemizin isimlerinin bilim dünyasında yer almasını sağlayan akademisyenlerimize teşekkür ediyor, çalışmalarında başarılar diliyorum.”

  • Yeni bakteri cinsi ve türü keşfedildi

    Yeni bakteri cinsi ve türü keşfedildi

    Bacillus pasinlerensis ve Calidifontibacillus erzurumensis bakterileri litaratüre eklendi.

    Atatürk Üniversitesi Fen Fakültesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü öğretim üyelerinden Prof. Dr. Ahmet Adıgüzel ile çalışma arkadaşları, Pasinler ve Aziziye ilçelerinde bulunan termal kaplıcalardan aldıkları su ve çamur örnekleri neticesinde yeni bakteri cinsi ve türü keşfetti.

    2019 yılında Pasinler ve Aziziye ilçelerinde bulunan termal kaplıcalardan alınan su ve çamur örnekleri, Atatürk Üniversitesi Fen Fakültesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü, Mikrobiyoloji ve Biyoteknoloji Araştırma Laboratuvarına getirilerek termofilik mikroorganizmaların izolasyonu gerçekleştirildi.

    Bacillus Cinsine Ait Yeni Bir Tür Bulundu

    Elde edilen izolatlardan bazılarının yeni tür ve hatta cins olabileceği düşüncesiyle, aynı yıl içerisinde Atatürk Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri (BAP) birimine başvuruda bulunduklarını ve kısa süre içerisinde destek aldıklarını söyleyen Prof. Dr. Ahmet Adıgüzel, bu kapsamda yapılan klasik ve ileri moleküler analizler sonucunda, bu bakterilerden birinin yeni cins, diğerinin ise Bacillus cinsine ait yeni bir tür olduğu sonucuna vardıklarını belirtti.

    Elde edilen bu verileri Uluslararası Kültür Koleksiyon Merkezleri (DSMZ, NCCB ve CETC) ile paylaşarak organizmaların evrensel kabul numaralarının alındığını ifade eden Adıgüzel: “Daha sonra, yeni tür ve cins bildirimlerinin yapıldığı yayınlar hazırlanarak, mikrobiyal taksonomi alanındaki dünyanın en prestijli dergisi olan International Journal of Systematic and Evolutionary Microbiology (IJSEM)’ye incelenmek üzere sunuldu. Haziran ayında Bacillus cinsine ait Bacillus pasinlerensis yeni türü yayımlanarak literatüre kazandırılırken, diğer organizma ise Ekim ayı içerisinde Calidifontibacillus yeni cinsine ait Calidifontibacillus erzurumensis tip türü ile sistematiğe dâhil edildi” dedi.

    Araştırma planlanırken; yeni tür veya cins bildirimi yapılacak düzeyde verinin elde edilmesi sonucunda, örneklerin alındığı lokasyonların adlarının test bakterilerine verilmesini amaçladıklarını dile getiren Prof. Dr. Adıgüzel: “Pasinler ilçemiz ile Erzurum ilimizin isimlerini, mikrobiyal taksonomi alanında sürekli olarak anılacak şekilde literatüre kazandırdık. Hedefe ulaşma noktasında üniversite yönetimimiz başta olmak üzere, tüm idarecilerimize ve bu araştırmanın yürütülmesinde emeği geçen ekip arkadaşlarıma teşekkür ediyorum” şeklinde konuştu.

    “Üniversitemizde İlk Defa Böyle Bir Çalışma Yapılıyor”

    Türk bilim insanları tarafından bakteriyal cins düzeyinde taksonomiye kazandırılan bu önemli çalışmanın Türkiye’de yapılan ikinci, Atatürk Üniversitesinde ise yapılan ilk çalışma olduğuna dikkat çeken Rektör Prof. Dr. Ömer Çomaklı ise konuyla ilgili şunları söyledi: “Bu çalışma; üniversitelerimizin bulunduğu il sınırlarında yer alan lokasyonlardan alınan örnekler kullanılarak, bakteriyal yeni cins bildiriminin gerçekleştirildiği ilk çalışmadır. Mikrobiyal taksonomi açısından yeni cins ve tür bildirimi ne kadar önemli ise, ülkemizin öncelikli alanları içerisinde yer alan biyoteknolojik proseslerin verimli işleyişi bakımından da, alternatif yeni mikroorganizmaların bilim insanlarının kullanımına sunulması bir o kadar değerlidir. Bu vesileyle şehrimizin ve ilçemizin isimlerinin bilim dünyasında yer almasını sağlayan akademisyenlerimize teşekkür ediyor, çalışmalarında başarılar diliyorum.”

  • 2700 yıllık Limnai antik kenti keşfedildi

    Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Tarih Bölümü Eski Çağ Tarihi Ana Bilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Reyhan Körpe başkanlığındaki ekip, 3 yıl süren araştırmaları neticesinde, geçmişi M.Ö. 7. yüzyıla dayanan Limnai antik kentini ortaya çıkardı.

    Antik kaynaklarda varlığı bilinen ama daha önce yeri tespit edilemeyen Limnai antik kentini bulmak için birkaç yıldır Tuz Gölü ovasında çalışmalar yapan ekip, 2700 yıllık antik kentin Beşyol Ovası’nda olduğunu tespit etti.

    Geçmişi milattan önce 7. yüzyıla dayanan ve İonia’dan gelen göçmenler tarafından kurulan Limnai antik kentinin Roma dönemine kadar varlığını devam ettirdiğini ifade eden Doç. Dr. Reyhan Körpe, buranın o tarihte Gelibolu Yarımadası’nın en zengin kentlerinden biri olduğunu söyledi.

    2002’den bu yana ÇOMÜ Tarih Bölümü’nde görev yapan, 1990 yılından bu yana ise Çanakkale’de arkeolog olarak çalışan Körpe, 30 yıllık arkeoloji hayatında birçok kazıya katıldı. Troia kazısının başkan yardımcılığını görevine devam eden tecrübeli arkeolog, Limnai’nin bugüne dek sadece Gelibolu Yarımadası’nda keşfettiği 5. antik kent olduğunu kaydetti.

    Gelibolu Yarımadasının arkeolojik anlamda büyük bir potansiyele sahip olduğunu söyleyen Körpe, şimdiye kadarki çalışmalarında Çanakkale Boğazı kıyısında Aigospotamoi kentini, Ece Gölü yakınlarında Drabos antik kentini ve Küçükkemikli Burnunda Alopekonnesos’u, Kilye koyuna ve ovasına ismini veren çok önemli bir Roma dönemi yerleşimi ve bölgenin başkenti olan Koela antik kentini tespit ettiklerini ayrıca dört adet prehistorik höyük bulduklarını dile getirdi.

    Limnai’nin Yunanca’da “küçük göller” ya da “bataklık alan” anlamına geldiğini ve Limnai antik kentinin tespit edilmesi esnasında bölgede sadece bu döneme ait değil, farklı dönemlere ait kalıntıları da bulduklarını belirten Doç. Dr. Körpe “Şehre ait mimari kalıntılar tamamen toprak altında olduğu için yüzeyde sadece çanak çömlek ve kiremit parçaları görülebiliyor. Fakat bu parçalar da bize antik şehrin kapladığı alan ile ne zaman kurulduğu ve ne zaman terk edildiği hakkında bilgi veriyor. Gelibolu Yarımadası’ndaki araştırmalarımız gelecek yıllarda da devam edecek. Bölgede tespit edilmeyi bekleyen daha çok sayıda antik yerleşim var. Ne yazık ki böyle pek çok antik yerleşim tespit edilemeden çeşitli nedenlerle yok olmakta. Bunların öncelikle bulunması ve bilim dünyasına tanıtılması gerekiyor” dedi.

  • Kıbrıs’a özgü yeni bir örümcek türü keşfedildi

    Yakın Doğu Üniversitesi, Ege Üniversitesi ve Kıbrıs Yaban Hayatı Araştırma Enstitüsü araştırmacıları Yakın Doğu Üniversitesi Bilimsel Araştırma Proje Koordinasyon Kurulu (BAP) tarafından desteklenen “Kuzey Kıbrıs’ın Örümcekleri” adlı proje kapsamında adanın kuzeyinde yürüttükleri arazi çalışmaları neticesinde yeni bir örümcek türü buldu.

    “Kuzey Kıbrıs’ın Örümcekleri” projesini yürüten araştırmacıların Beşparmak Dağlarında yer alan ormanlık ve çalılık alanlarda yaptıkları arazi çalışması sırasında, örümceklerin yer aldığı “Araneae” takımının “Dysderidae” familyasına ait “Harpactea günselorum” adında yeni bir örümcek türünü keşfettikleri belirtildi. Yeni keşfedilen örümcek türüne “günselorum” ismi verildi.

    Yakın Doğu Üniversitesi’nden Prof. Dr. Salih Gücel ile Doç. Dr. Özge Özden Fuller, Ege Üniversitesinden Prof. Dr. Bayram Göçmen ile Kıbrıs Yaban Hayatı Araştırma Enstitüsü Araknolog Kadir Boğaç Kunt’un yer aldığı projede, keşfedilen yeni örümcek türünün tüm dünyada “günselorum” ismiyle anılacağı ve literatürde yer alacağı belirtildi.

    Kalavaç Köyü ve Alevkayası civarında tespit edildi

    Proje yürütücülerinden Prof. Dr. Salih Yücel, Yakın Doğu Üniversitesi Bilimsel Araştırma Proje Koordinasyon Kurulu tarafından desteklenen “Kuzey Kıbrıs’ın Örümcekleri” adlı proje kapsamında Beşparmak Dağlarında yer alan ormanlık ve çalılık alanların zemininde bulunan nemli yaprak döküntülerinin içlerini yaşam alanı olarak seçen yeni türü keşfettiklerini söyledi.

    Yeni türün genel olarak Beşparmak Dağlarının hemen hemen tamamında yaygın olduğunu ifade eden Prof. Dr. Yücel, ilk tespitlerinin Kalavaç Köyü ve Alev Kayası civarından olduğunu kaydetti. Prof. Dr. Yücel, ‘Harpactea günselorum’un türünün adanın güneyinde, Trodos dağlarında mevcut olup olmadığını ileride yapılacak arazi çalışmaları neticesinde kesinleşeceğini şu an için tahminlerine göre dağılımının Beşparmak Dağları ile sınırlı olduğu yönünde olduğunu söyledi.

    Örümcek familyasında yeni bir tür olarak tescillendi

    Keşfettikleri türün örümceklerin yer aldığı “Araneae” takımının “Dysderidae” familyasına ait olduğunu anlatan Prof. Dr. Salih Yücel, Zoobank’ta yeni bir tür olarak tescillendiğini belirtti. Bu familyaya ait örümceklerin genel olarak Avrupa, Asya ve Kuzey Afrika’da dağılım gösterdiğini dile getiren Prof. Dr. Yücel, “Orta Asya, Kuzey Avrupa ve Kafkasya’da yaşayan türleri de olmasına rağmen genel olarak Akdeniz’e yakın coğrafyaları tercih ediyorlar. Familyanın dünya genelinde 24 cinse ait yaşayan 568 türü var” dedi.

    Bilim dünyasına kazandırılan yeni türe “Günsel” adı verildi

    Yeni türün ismini araştırma grubunun ortak kararı olarak “günselorum” koyduklarını belirten Prof. Dr. Yücel, bu ismi Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde yükseköğretime ve bilimsel çalışmalara destek veren Yakın Doğu Üniversitesi kurucu Rektörü Dr. Suat Günsel ve ailesine ithafen verdiklerini söyledi. Verilen ismin dünya var oldukça yaşamaya devam edeceğine vurgu yapan Prof. Dr. Yücel, böceğin “Harpactea günselorum” olarak “Serket” dergisinde yayımlandığını aktardı.

    Kıbrıs’a özgü iki tarantula türünün tıpta kullanılması olanakları araştırılıyor

    Yeni türün Kıbrıs adasının canlı çeşitliliği arasında en az çalışılmış olanı örümcekler olduğunu belirten Prof. Dr. Salih Yücel, Yakın Doğu Üniversitesi Bilimsel Araştırma Proje Koordinasyon Kurulu birimine yaptıkları başvuru sonucu aldıkları kabul sayesinde gerçekleştirdikleri proje ile bilimde bir eksikliği gidermeye başladıklarını kaydetti.

    Gelecekte örümceklerin insan yararına kullanılabilecek özelliklerini araştırmaya devam edeceklerini ifade eden Prof. Dr. Yücel, şu an Kıbrıs’a özgü iki tarantula türünün zehirlerinin tıpta kullanılması olanaklarını araştırdıklarını ayrıca örümcek ağının biyolojik yapıştırıcı veya biyolojik iplik gibi kullanım olanaklarını araştırmayı da planladıklarını sözlerine ekledi.

    Doç. Dr. İrfan S. Günsel: “Bilim dünyasına kazandırılan yeni keşfin heyecanını yaşıyoruz”

    Yakın Doğu Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Doç. Dr. İrfan S. Günsel, Yakın Doğu Üniversitesi’nde görev yapan araştırmacıların meslektaşlarıyla birlikte ülkemiz doğasında yaptığı araştırmalar sonucu Kıbrıs’a özgü buldukları yeni örümcek türünü bilim dünyasına kazandırmış olmaktan mutluluk duyduklarını söyledi.

    KKTC’nin hayvansal biyolojik çeşitliliğinin bir örneği olarak bu yeni türün dünya literatüründe yerini almasının da gurur verici olduğunu ifade eden Doç. Dr. Günsel, “Ülkemizdeki böcek biyoçeşitliliğini tespit etmek için Yakın Doğu Üniversitesi Bilimsel Araştırma Proje Koordinasyon Kurulu tarafından desteklenen projede görev alan tüm araştırmacıları tebrik ediyorum. Bu araştırmalar sahip olunan biyoçeşitliliğin bilinmesini sağlarken, bulunan bu türlerin gelecekte sistematik, ekolojik, tarımsal ve tıbbi olarak kullanılabilir olup olmadıklarını tespit edecek araştırmalara da üniversite olarak desteğimiz sürecektir. Yeni bulunan türe Günsel ailesinin ismi verilmesi de bizim için ayrı bir gurur ve mutluluk kaynağı olmuştur. Dünya standartlarındaki eğitim ve alt yapı olanaklarımızla bilimsel araştırma ve yayınlarla, bölge coğrafyasında bilim üreten bir merkez olmak için çalışmaya devam edeceğiz” şeklinde konuştu.