Etiket: Kesesi

  • Ameliyatsız safra kesesi taşı operasyonu

    Ameliyatsız safra kesesi taşı operasyonu

    Malatya Turgut Özal Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde ameliyatsız safra kesesi taşı operasyonu gerçekleştirildi.

    MTÜ Rektörü Prof. Dr. Aysun Bay Karabulut, Sağlık Bakanlığı Malatya Turgut Özal Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde İç Hastalıkları Servisinde Gastroenteroloji Bölümünü ziyaret ederek, hastalar ile sohbet etti ve durumları hakkında bilgiler aldı. Karabulut, yapılan ameliyatsız safra kesesi taşı operasyonu hakkında bilgi de edindi.

    Ziyarette konuşan MTÜ Rektör Yardımcısı, Dahili Tıp Bilimleri Bölüm Başkanı Prof. Dr. Murat Aladağ, “Malatya’da oluşumuz ve saygıdeğer Merhum Cumhurbaşkanımız Turgut Özal’ın ismini taşıyan bir üniversitede çalışıyor olmak bizim en büyük mutluluğumuz. Bu tüm Malatya’nın hayaliydi ve şükürler olsun Sağlık Bakanlığı ile bir protokol yapıldı ve Turgut Özal Üniversitesi ile Malatya Eğitim ve Araştırma Hastanesi protokol imzalayarak bizlerde ülkemiz için buralarda hizmet etmeye başlamış olduk” dedi.

    Prof. Dr. Aladağ, endoskopik olarak ameliyatsız olarak safra yollarındaki taşları çıkarttıklarını ve ameliyat riskine maruz kalmadan, hastaların sağlığına kavuştuklarını belirterek, “Genel cerrahi, kardiyoloji, gastroenteroloji birçok bölümlere kendi alanında çok çok kıdemli ve deneyimli hocalarımız, konularında çok deneyimli genel cerrahlarımız ve aynı şekilde gastroenteroloji bölümünde alanlarında çok yetkin hocalarımız çalışmalarını yürütmekte. Gastroenteroloji bölümündeki hocalarımız, diyelim ki bir hastamızın safra yollarında taşı var, bu hastayı ameliyat etmeden, endoskopik olarak ameliyatsız safra yollarındaki taşları çıkartıyorlar ve bu hastamız kısa sürede sağlığına kavuşuyor, bu şekilde bir ameliyat riskine de maruz kalmıyor. Türkiye’de kendi alanlarında yetkin tüm hocalar en üst düzeyde hizmetleri verebiliyor” sözlerine yer verdi.

    “Hastanemiz çok büyük başarılara imza atacak”

    Prof. Dr. Aladağ, MTÜ Tıp Fakültesinin güçlü akademik kadrosuna da değinerek, “Aynı şekilde her bölümde, Genel Cerrahi, Kadın Doğum, Gastroenteroloji olsun, Göğüs hastalıklarında olsun, hele kalp damar cerrahisinde alanlarında uzman doktorlarımız ile her türlü açık kalp ameliyatlarını çok başarı ile gerçekleştirebilecek yapıya sahibiz. Bu konuda Rektörümüz Sayın Prof. Dr. Aysun Bay Karabulut’a yoğun çalışmaları için şükranlarımızı sunuyoruz, bu çalışmalar, üniversitemizde ve hastanemizde inşallah çok büyük başarılara yol açacaktır ” ifadelerine yer verdi.

    Tıp Fakültesi öğrencilerinin online eğitimlerine devam ettiklerini belirten Aladağ, açıldığı ilk yılda öğrenci alabilmenin avantajına değinerek, tüm altyapı çalışmalarının hazır olduğunu ve öğrencilerin en iyi eğitimleri alabileceklerini kaydetti.

    MTÜ’nün Malatya için çok büyük bir öneme sahip olduğunu belirten Aladağ, “Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın Merhum Cumhurbaşkanımız Sayın Özal’ın ismini yaşatmak için Malatya’mızda Turgut Özal Üniversitesini kurdu ve bu bizleri çok çok mutlu etti ve şehrimizin göğsü kabardı. Rektörümüz de bu vesile ile Özal’ın ismini en iyi şekilde yaşatmaya çalışıyor bunun için emeği geçenlere çok çok teşekkür ediyoruz, bizlerde Tıp Fakültemiz ile sağlık alanında üretime devam etmek adına çalışmalarımızı en iyi şekilde sürdüreceğiz” diye konuştu.

  • Safra kesesi taşı kadınlarda daha sık görülüyor

    Toplum genelinde her 8-10 yetişkinden birinde görülen ve genellikle belirti vermemesinden ötürü ‘sessiz hastalık’ olarak nitelendirilen safra kesesi taşı, kadınlarda erkeklere oranla daha sık görülüyor.

    Özel Esentepe Hastanesi Genel Cerrahi Bölümünden Op. Dr. Mehmet Kerim Şerbetçi, kadınlarda erkeklere oranla daha fazla görülen safra kesesi taşı hastalığında 40 yaşın üstünde olan, fazla doğum yapmış ve kilolu bireylerin hastalığa yakalanma riskinin daha fazla olduğunu belirterek, erken tedavinin önemine vurgu yaptı. Safra taşı görülme sıklığının birinci derece yakınlarında taş olanlarda iki kat, kadınlarda ise üç kat daha fazla olduğunu aktaran Dr. Şerbetçi, “Safra kesesi sindirimin bir parçasıdır. Herhangi bir problem durumunda safra düzgün akamaz, sıkışır ve iltihap oluşur. Safra taşı oluşmaya başladıktan sonra taşların sayısı ve büyüklüğünün artmasıyla birlikte genellikle herhangi bir belirtiye yol açmazlar. Büyük çoğunluğu sessiz olarak seyreden safra kesesi taşları, acil haller dışında bazı tetkikler yapılırken ya da kimi ameliyatlarda tesadüfen fark ediliyor. Ancak safra kesesi içinde bulunan ve yer çekiminin etkisiyle hareket eden taşlar, safra kesesinin çıkışını tıkayıp, olağan boşalmasını engellediği zaman belirti vermeye başlıyor” dedi.

    Safra kesesi taşından kaynaklanan ağrının şiddetlenmesi durumunda sırt bölgesine ve karnın geneline yayılabildiğini kaydeden Dr. Şerbetçi, “Bu ağrılar süreklidir ve 10-15 dakika ile 1-2 saate dek sürelerde devam edebilir. Eğer bu ağrılar 4-5 saatten fazla sürerse bu durumda genellikle safra kesesinin tahriş olmasından kaynaklanmaktadır. Ağrının şiddeti vücudun pozisyonu değiştikçe azalıp artmaz. Ağrının şiddetlenmesiyle birlikte kusma görülebilir. Bunlara ek olarak kişi aşırı terleyebilir, ateşi yükselebilir ve titreyebilir. Safra taşı sebebiyle gıdalarla birlikte alınan yağın sindirimi zorlaştığı için özellikle yağlı yiyecekler yedikten sonra aşırı şişlik oluşabilir. Cerrahi tedavi, safra kesesinin taşları ile birlikte çıkarılmasıdır. Operasyonda, karın bölgesinden genellikle de göbek deliğinden açılan küçük bir delik sayesinde ucunda kamera bulunan tüple yapılan laparoskopik ameliyat veya açık ameliyat yöntemleri kullanılabilir. Ameliyat yöntemi, taşların büyüklüğüne ve hangi bölgeleri etkilediğine bağlıdır. Hastalıkla mücadele konusunda erken tanı büyük önem taşıyor” ifadelerini kullandı.

  • Safra kesesi ameliyatında aort damarının kesildiği iddiası

    Sinop’ta safra kesesi ameliyatında aort damarının kesilmesi sonucu hayatını kaybettiği iddia edilen 29 yaşındaki 1 çocuk annesi kadınla ilgili savcılık soruşturma başlattı. Soruşturma kapsamında mezar açılarak cesede otopsi yapıldı.

    9 Mart tarihinde Sinop Atatürk Devlet Hastanesinde safra kesesi taşından ameliyat olan evli ve 1 çocuk annesi 29 yaşındaki Çiğdem Eriş, ameliyat sonrası hayatını kaybetmişti. 10 Mart tarihinde gözyaşları içerisinde defnedilen genç kadının mezarı, “aort damarının kesilmesi sonucu hayatını kaybettiği” iddiaları üzerine cumhuriyet savcılığının başlattığı soruşturma kapsamında açıldı. Ceset, Ankara Adlı Tıp Kurumuna gönderilerek otopsi yapıldıktan sonra tekrar defnedildi.

    Eşinin ölümüyle büyük sarsıntı yaşayan Gökhan Eriş, kanının son damlasına kadar hukuki mücadelesi vereceğini söyledi.

    Çiğdem Eriş’in eşi Gökhan Eriş yaptığı açıklamada, “Ben aslında şikayetçi olmayacaktım fakat haftası geçtikten sonra olaylar öyle bir boyut kazandı ki savcılık bize dedi ki ‘Siz istemeseniz de o mezar açılacak, cenaze adli tıpa gönderilecek.’ Kulaktan kulağa da doktor hatası olduğu yönünde duyumlar aldık. Biz razı olmadık ve bize dediler ki ‘gizlilik soruşturması’ kapsamında olacak. Dolayısıyla bize mezarı açtırdılar, acımızın üzerine ikinci bir acı daha kattılar. Ben de bu işin takibini bırakmayacağım. Adli tıpa kadar bizzat gittim, kendim olayın takibini bizzat kendim yapayım diye ama bizim orada hiçbir şekilde faydamız olmadı. Gücümüze giden bir diğer olay da şu oldu: Biz Ankara’dan cenazeyi Sinop’a getirdiğimizde akşam saat 19.30 falandı cenazeyi defnedeceğimiz sırada mezarlıkta kimse yoktu. 3 belediye personeli ve hoca vardı. Oldu bittiye getirilmeye çalışılıyor. Ben bu işin peşini bırakmayacağım, takibini yapacağım” dedi.

    “Hukuki mücadelemi vereceğim”

    Elinde tüm raporların bulunduğunu belirten acılı eş Gökhan Eriş, “Hepsinin raporları mevcut. Bir hata var ortada ve biz bu hatanın üstüne gitmedik. Geçen süre içerisinde başta yapmaları gereken olayı, yetkililer haftası gelince akıllarına getirdiler. Bizim kanayan yaramızı tabiri caizse tuzladılar. Olay ihmal olduğu kadar bir baştan sağma durumda olduğunu düşünüyorum. Ben elimden geldiği kadar, kanımın son damlasına kadar hukuki mücadelemi vereceğim. Bu işin peşini bırakmayacağım. Şu anda şikayetçiyim. Sadece doktordan değil, o gün o ameliyata giren doktorundan hemşiresine kadar hepsinden şikayetçi olacağım” diye konuştu.

    Ameliyatta aort damarının kesildiğini belirten Eriş, “Aort damarı diye bir damar varmış safra kesesine yakın bir yerden geçen. Bu damar kesilmiş, ölüm raporunda da bu şekilde yazıyor. Ve işin enteresan bir tarafı daha var. Bana eşimin öldüğünü hastaneden hiçbir yetkili söylemedi. Sadece devletin polisi söyledi. Doktoru arka kapıdan kaçırmışlar. Yoğun bakıma bildiğiniz sivil polisleri, çevik kuvveti toplamışlar. Bir tane hastaneden yetkili yok. Bana eşimin öldüğünü onlar söyledi. Bu kadar mı önemsiz bir insanın değeri?” ifadelerini kullandı.

    Gökhan Eriş şunları söyledi: “Eşimin saat 09.30’da girdiği ameliyatın ortalama olarak yarım saat, 45 dakika olması gerekirken saat 11.00’de bize acil kan ihtiyacı olduğu söylendi ve bir terslik olduğunu sezdim. Biz o sırada eşime lazım olan kan ihtiyacını yaklaşık olarak 7 kişiden kan alınarak sağladık. Saat 13.30’da eşimi ameliyattan yoğun bakıma aldılar. Doktor bize bir açıklama yaptı. Elimdeki raporlara göre eşim yoğun bakıma alınırken ‘durumu kötü ve tansiyonu yoktu’ yazıyor. Doktor bana yapmış olduğu açıklamada, ‘Ben bu ameliyatı 3-4 bin kere yaptım, daha önce başıma böyle bir şey gelmedi. Bu ameliyat kapalı bir ameliyattı. Evet, bir hatam oldu ama her şeyi toparladım’ dedi. Hastanın nabzı durup tansiyonu düşünce iç kanama geçirdiğini düşünerek ameliyatı açık ameliyata çevirdik. Nabzı da atıyor, tansiyonu normale döndü. Şu anda hiçbir sıkıntı yok. Kanı da durdurduk ama 2 litreye yakın bir kan aktı. Kapalı bir ameliyattı ama açmak zorunda kaldık’ dedi. Doktor bire bir hatasını kabul etti ondan sonrada bir daha görmedim. Gece boyunca bana ‘durumunun her geçen saate göre daha iyiye gittiğini, gözünü açtığını, elini kıpırdattığını’ vs gibi ibarelerle oyaladılar. Saat 04.00 civarı polis memurundan eşimin hayatını kaybettiğini öğrendim. Doktoru hastanenin arka kapısından kaçırmışlar. O gün bugündür doktoru görmedim. 1,5 yaşında bir evladım var. Acımızı içimize gömdük. Ben gerekli yerlere gerekli şikayetlerimi yaptım. Bu işin peşini asla bırakmayacağım”.

    Doktor ve hastane yetkilileri ise konuyla ilgili açıklama yapmaktan kaçınırken, hastaneden verilen bir evrakta ise ölüm nedeni “aort yaralanması” şeklinde geçiyor.

  • İnce bağırsaktan idrar kesesi

    Ordu’da mesane kanseri nedeniyle idrar kesesi alınan bir hastaya, kendi ince bağırsağından parça alınarak yeni idrar kesesi yapıldı.

    Ünye ilçesinde A.S. adlı mesane kanseri sebebiyle güç idrar yapma sorunu yaşayan 59 yaşındaki bir hasta Ünye Devlet Hastanesine başvurdu. Üroloji Uzmanları Opr. Dr. Turgut Serdaş ve Opr. Dr. Hasan Çetin tarafından yapılan tetkik ve muayeneler sonrası hastanın ameliyatına karar verildi. Her iki uzman doktor tarafından gerçekleştirilen ameliyat sonrası hasta sağlığına kavuşarak taburcu edildi.

    Konuyla ilgili açıklama yapan Opr. Dr. Turgut Serdaş, hastanın polikliniğe başvurduğunda yangılı ve güç idrar yapma şikayetleri olduğunu, yapılan tetkiklerde mesanede tümör tespit edilmesi üzerine gerekli hazırlıkları yapılarak önce kapalı yöntem ile biyopsinin alındığını belirtti. Serdaş, “Biyopsi sonuçları ile BT ve MR sonuçları birlikte değerlendirilerek radikal sistektomi kararı alındı. Hastamıza kendi ince bağırsağından parça alınarak yeni idrar kesesi yapıldı. Takiplerinde sorunu olmayan hasta servise çıkartıldı. Ek tıbbi sorunu olmayan hasta sağlıklı olarak taburcu edildi” dedi.

    Opr. Dr. Turgut Serdaş şu bilgileri verdi: “Bu ameliyatta idrar kesesi, prostat, alt idrar yollarının bir kısmı, meni keseleri ve civardaki büyük damarlarının etrafındaki lenf dokuları çıkarılır. Böbrekten gelen idrar ise her iki idrar kanalının ince bağırsaktan hazırlanan bir nevi yeni idrar kesesine bağlanması ile karın dışına alınır. Ameliyatın ortalama süresi 6-8 saat civarındadır. Bu yöntemde hasta geri kalan hayatı boyunca karnının alt kısmında, kıyafetinin altında kalan, yani dışarıdan görünmeyen bir torbaya idrar yapacaktır.”

  • Safra Kesesi Taşı Nedeni Ve Tedavisi

    Genel Cerrahi ve Cerrahi Onkolojisi Uzmanı Prof. Dr. Serdar Yol, safra kesesi taşı oluşumunda esas nedenin, hasta olan kese olduğunu söyledi.

    Dr. Yol, safra taşlarının günümüzde kabul edilen tek tedavi şeklinin ise safra kesesinin taşlarla birlikte çıkarılması olduğunu belirtti.

    Samsun Büyük Anadolu Meydan Hastanesi doktorlarından Genel Cerrahi ve Cerrahi Onkolojisi Uzmanı Prof. Dr. Serdar Yol, Safra Kesesi Hastalıkları ve Cerrahisi hakkında bilinmeyen konular hakkında önemli açıklamalar yaptı. Prof. Dr. Serdar Yol, safra kesesinin görevinin, karaciğerin ürettiği sarı yeşil bir sıvı olan safrayı depolamak olduğunu söyledi. 20- 60 yaş kadınlarda safra taşı görülme sıklığının, erkeklere göre 3 misli fazla olduğunu ifade eden Prof. Dr. Yol, “Çok doğum yapmış kadınlarda daha sıktır. Yaş ve şişmanlık görülme sıklığını artırır. 60 yaş üstü insanların yaklaşık yüzde 10 -20’sinde safra taşı bulunur” dedi.

    KADINLARDA DAHA SIK GÖRÜLÜR

    Genellikle açlık halinde safra kesesinde biriken safranın, burada konsantre edilerek depolandığını ifade eden Prof. Dr. Serdar Yol, “Sindirim sırasında ise safra kesesi kasılarak içindeki safrayı bağırsağa boşaltır. Safranın görevi ise yağların emilimini sağlamaktır. 40 yaş ve üzeri kadınlarda erkeklere oranla daha sık görülen safra kesesi taşı yiyeceklerden alınan yağın sindirilmesinde sorunlara yol açar. Bu nedenle özellikle yağlı bir yemek sonrası yaşanan aşırı şişkinlik ve karın bölgesinden başlayarak omuza vuran ağrılar safra kesesi taşı belirtisi olabilir. Safra içerisindeki maddeler belli bir oranda bulunur ve bu denge onların eriyik şeklinde kalmasını sağlar. Safra kesesi safrayı konsantre ederken bu oranların bozulması halinde, safra içinde çökelekler (kolesterol kristalleri, pigment birikintileri…) oluşur. Bunlar giderek büyürler ve saptadığımız taşları oluştururlar. 20 – 60 yaş kadınlarda safra taşı görülme sıklığı, erkeklere göre 3 misli fazladır. Çok doğum yapmış kadınlarda daha sıktır. Yaş ve şişmanlık görülme sıklığını artırır. 60 yaş üstü insanların yaklaşık yüzde 10-20’sinde safra taşı bulunur” diye konuştu.

    TAŞ NEDEN OLUŞUR

    Safra taşı olanların büyük çoğunluğunda (yüzde 70-80) şikayet olmadığını belirten Yol, “Bunlar tesadüfen, başka tetkikler sırasında saptanırlar. Bunlara ‘sessiz taş’ denir. Sebep oldukları en önemli şikayet ise karın sağ üst kısmında, sırta da vurabilen ağrıdır. Bazen değişik komplikasyonlara (istenmeyen yan etkiler) neden olabilirler. Küçük taşlar safra kanalına düşüp burada tıkanıklığa yol açarak sarılık meydana getirebilirler. Bazıları pankreas ile ilgili şikayetlere neden olabilir. Bazen şişkinlik, hazımsızlık, özellikle yağlı gıdalara tahammülsüzlük gibi şikayetlere neden olabilirler.

    Safra taşı tanısı günümüzde en kolay ve zahmetsiz olarak ultrasonografi ile konur. Ya da tesadüfen başka tetkikler sırasında saptanır. Safra kesesi taşı oluşumunda esas neden, kesenin konsantrasyon yeteneğindeki bozukluk olduğundan, hasta olan kesedir. Bu neden ile esas tedavi safra kesesinin ameliyatla çıkarılması yani kolesistektomidir. Böylece, hem safra kesesi taşı çıkarılmış hem de tekrar taş oluşturabilecek kese ortadan kaldırılmış olur” şeklinde konuştu.

    TEDAVİ YÖNTEMLERİ

    Tedavi yöntemleri hakkında bilgi veren Prof. Dr. Serdar Yol açıklamasını şöyle tamamladı: “Günümüzde kapalı ameliyat (laparoskopik) standart yöntemdir. Emniyetli bir kapalı ameliyat birinci tercih olmalıdır. Hatta, genellikle bu hastanın tercihi bile olmamalıdır. Birinci görevi hastasına ziyan vermemek olan doktor, doğal olarak karnın kesilmesi yerine birkaç delikten ameliyatı hastaya daha az zarar verici bulup onu tercih eder. Teorik olarak bu mümkündür. Ancak ortaya çıkabilecek yan etkiler nedeniyle tercih edilmemelidir. Safra taşlarının günümüzde kabul edilen tek tedavi şekli, safra kesesinin taşlarla birlikte çıkarılmasıdır. Ancak, ameliyatın çok riskli olduğu hastalarda, ameliyat dışı yöntemlerle çare aranabilir. Taşları eritmek için uzun süre ursodeoksikolik asit içeren ilaçlar kullanılabilir. Yüksek riskli (çok yaşlı, ciddi yandaş hastalığı olanlar…), ancak ameliyatın zorunlu olduğu durumlarda ameliyatı bir an önce sonlandırmak gerekçesi ile sadece taşların alınması ile yetinilebilir.”