Etiket: Kaybetmeye

  • ARÜ kan kaybetmeye devam ediyor

    ARÜ kan kaybetmeye devam ediyor

    Ardahan Üniversitesi kan kaybetmeye devam ediyor. Son 4 yıl içerisinde üniversiteden ayrılan akademisyenler nedeniyle yaşanan beyin göçü bir türlü önlenemiyor.

    2008 yılında kurulan Ardahan Üniversitesi, Ardahan Üniversitesi Kafkasya, Orta Asya ve Uzak Doğu’ya açılan bilim kapısı olma vizyonu ile kurulmasına rağmen bugüne kadar yaşadığı sorunlar nedeniyle bu hedefinden uzaklaştı.

    Bölgesel kalkınmada bulunduğu coğrafyanın ufku olmayı misyon edinen üniversitenin yaşadığı beyin göçü Ardahan halkının da umutlarını boşa çıkardı. Prof. Dr. Mehmet Biber’in ikinci kez Rektör olarak atandığı Ardahan Üniversitesinde son dönemlerde yurt dışı kadrosundan 7 profesör, 18 yardımcı doçent, 8 doçent ve 6 profesör üniversiteden ayrıldı. Yönetimsel sorunlar yaşayan üniversitede aynı dönemde 9 idari kadroda yer alan personelinde ayrılması üniversitede endişeyle karşılanıyor. Rektör Prof. Dr. Biber’in kendi döneminde göreve getirdiği bir rektör yardımcısı ve genel sekreterin de görevlerinden ayrılması yaşanan beyin göçünü ve yönetimsel sorunu açıkça ortaya koyuyor.

    Göreve getirilen akademisyenlerin kısa sürede üniversiteden ayrılma kararı alması Ardahanlıları da olumsuz yönde etkiliyor. Üniversitenin şehir merkezine uzakta kurulması kent ekonomisinde de beklenen katkıyı sağlamadı.

    Ardahan için büyük umutlar beslenen Ardahan üniversitesinde yaşanan olumsuzlukların ümitlerini kırdığını dile getiren vatandaşlar, “Ardahan Üniversitesi bölgemizden yaşanan göç için bir umut olarak görülmesine rağmen kendi bünyesindeki beyin göçü ile hepimizi şaşırtıyor.

    Ardahan Üniversitesi’nin vizyonu evrensel düzeyde bilgi üretmek, ürettiği bilgiyi paylaşmak ve işbirliği yapmak; bulunduğu coğrafyanın ekonomik, sosyal, kültürel ve teknolojik yönden kalkınması ve ilerlemesi için öncülük etmek ve bu amaçlar doğrultusunda bilimsel faaliyetler yapmaktır. Maalesef bugün bu hedef ve vizyondan çok uzakta kalmıştır” dediler.

  • Başkan Kalkan: “Vesayetçiler milletin egemenlik cüssesi karşısında kaybetmeye mahkumdur”

    Eğitim Bir Sen 1 No’lu Şube Başkanı Aydın Kalkan, Silahlı Kuvvetler bünyesinde görev yapan kadın personelin, başını örterek görev yapma hakkından yaralanmasını öngören yönetmelik değişikliğinin iptaline karşı açılan davayı, vesayet isteği olanların tekrar gün yüzüne çıkması olarak değerlendirdi.

    Türkiye’nin son 15 yılda gerçekleştirdiği özgürleşme, sivilleşme ve Yeni Türkiye hedefli değişimin vesayetçiler tarafından hazmedilemediğini belirten Kalkan, öğrenci andıyla ilgili olarak Danıştay’a yapılan hamleler ile, Silahlı Kuvvetler bünyesinde görev yapan kadın personelin, başını örterek görev yapma hakkından yaralanmasını öngören yönetmelik değişikliğinin iptaline karşı açılan davanın, bunun göstergesi olduğunu ifade etti.

    Kalkan, sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Silahlı Kuvvetler bünyesinde görev yapan kadın personelden isteyenlerin ‘başını örterek görev yapma hakkından’ yararlanmasını sağlayan yönetmelik değişikliğinin iptali istemiyle Halkın Kurtuluş Partisi adlı parti tarafından Danıştay’da dava açılmış, Danıştay Savcısı tarafından da hem milletin değerleriyle hem Türkiye’nin gerçekleriyle hem de demokrasinin, insan haklarının ve insan onurunun gerekleriyle bağdaşmayan içerikte mütalaa yazılmıştır. Açılan dava ve yazılan mütalaa, ‘millet iradesine vesayet’ ve ‘milletin inanç ve değerlerine esaret’ hedefleyenlerin pusuda olduğunu ve boş durmadığını belgeliyor. Kamuda görev yapan kadın personelden isteyenlerin başı örtülü olarak görev yapmasına engel olan vesayet dönemi artığı kılık ve kıyafet yasaklarını yeniden hayata döndürmek için süfli teneffüs yapmaya kalkışmışlar. Senaryo gayet net: Dava açılacak, mütalaa yazılacak ve başarılabilirse karar çıkarılacak, başarılamazsa, dikkate alınmayan mütalaa üzerinden gündem oluşturulacak. Görünen ve anlaşılması gereken odur ki, Danıştay bünyesinde toplumu germeye, vesayetle malul ‘Eski Türkiye’yi geri getirmeye, hak ve özgürlük temelli hukuk anlayışının hâkim olması noktasında ipe un sermeye meyilli bir yapı cirit atıyor.”

    Kalkan, “Başörtüsüne özgürlük için milletin feraset kalemiyle attığı 12 milyon 300 bin imzanın toplanmasına, milletin egemenliğinin aşırıldığı vesayetin puslu havasının dağıtılmasına, kamu görevlilerinin hakkının ve hukukunun korunmasına hem öncülük eden hem de sözcülük yapan Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen olarak söz veriyoruz. TSK dâhil milletin hiçbir kurumunda, kuruluşunda, Türkiyemizin tek bir karışında, bugününde ve yarınında başörtüsü yasağına da başı örtülü olarak görev yapma istek ve iradesine sahip olan kadınların ve kızlarımızın inanç ve değerlerini yok sayacak bir yasanın yapılmasına da yargı kararının ve mütalaanın yazılmasına zemin oluşturacak bir iklime de iradeye de izin vermeyiz, vermeyeceğiz” ifadelerini kullandı.

  • Pehlivan: “Trabzon Sanayi anlamında özelliğini kaybetmeye başladı”

    Trabzon Madeni İşler ve Teknik Makine Esnaf Sanatkarlar Odası Başkanı Mustafa Pehlivan, şehrin sanayi anlamında özelliğini kaybetmeye başladığını belirterek “Bunun önüne geçmek için Sınırlı Sorumlu Tüm Sanayiler Yapı Kooperatifi’ni kurarak Trabzon’da sanayi sitesi sorununun çözümü için ilk adımı attık. Bunun için gerekli görüşmelerimizide yaptık. Yer olarak ise Deliklitaş mevkii ve Gölçayır’da yeni sanayi sitesini kurabileceğimiz alanlar olduğunu tespit ettik” dedi.

    Trabzon’da Sanayi Siteleri birer birer kaldırılmaması gerektiğini belirten Pehlivan, “Çünkü burdan herhangi bir sanayi sitesini kaldırdığınız zaman esnaf iş yapamaz. Bu bölgede bulunan Sanayi Siteleri’nin komple aynı anda kalkması gerekir. Erzincan-Trabzon Demiryolu Projesi ihaleye verildi. Projenin güzergahı tartışılıyor. Kürtün, Tirebolu, Trabzon’dan mı gelecek yoksa Gümüşhane, Maçka Trabzon üzerinden mi olacak? Gümüşhane’den gelirse vadi dar, İpekyolu, Fatih ve Demirkırlar Sanayi alanları ile birlikte sonu denize yakın olan Büyük Sanayi sitesinde son bulacak. Bundan bütün sanayiler etkilenecek. Ulaştırma Bakanlığı mecburen bir çalışma yapacak. Tirebolu tarafından geldiğinde Büyük Sanayi ve Demirkırlar etkelinecek ama onlar oradan kalktığında diğer sanayiler burda durur mu veya barındırılır mı?” diye konuştu.

    Trabzon’un sanayi anlamında özelliğini kaybetmeye başladığını vurgulayan Pehlivan, şehrin istihdamının hep başka şehirlere kaymaya başladığını söyledi. Dükkanların küçük olması, sanayiye giriş ve çıkışların hep sıkıntılı olmasıyla birlikte kötü bir hal aldığını belirten Pehlivan, sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Yeni araçlara hizmet veremeyen metre karesi küçük olan dükkanlar, küçük dükkanlarda işçi çalıştıramıyorsunuz. Büyük kamyon iş makinası gurubu tamamen Trabzon’da şuanda bitik durumda. Potansiyeli olan esnaflarda bireysel olarak dağılmaya başladı. 1-2 Milyon TL vererek baraka gibi yerler yapıyorlar. Biz ise herkesin bir yerde olacağı modern bir sanayi sitesi inşaa etmek istiyoruz. Şehirdeki çirkin görüntüyü ortadan kaldıralım. Hemde şehrin önünü açalım” dedi.

    Yeni bir sanayi sitesi için uğraş veren jenerasyonun belki de yapılacak olan sanayi sitesinden fayralanamayacağını belirten Pehlivan, “Gelecek olan nesillerin, ustaların önünü açmış olacağız. Gençlerin önünü açmamız lazım. Çocuklarını meslek öğrenmesi için sanayiye göndermek isteyen ailelerinde dikkat ettiği sıkıntılarımızı giderme adına da yeni modern bir sanayi sitesi bu şehre gerekli. Aile geldiğinde öncelikle çocuğunun rahat üstünü-başını değişebileceği bir yer bakıyor. Kışın sıçak bir ortam, yağmurda, çamurda mı çalışacak yoksa kapalı bir yerdemi bunların hesabını yapıyor. Bu mesleklerin önünü açabilmek içinde o insanlara rahat çalışma ortamı sağlamamız gerekiyor. Aileler bunlara dikkat ettiği içinde çocuklarını meslek öğrenmeye göndermiyor. Servisler kapalı mekanlar olduğu için aileler buralara gönderiyor ama o servislerin sayısıda kısıtlı. Staj için gelen öğrenciler var ve okulu bitirdikten sonra ben bu ortamda çalışmam diyor. Rahat üstü değişebileceği, ısınacağı ve dinlenebileceği bir ortam yok. Aynı şeyler müşteri içinde geçerli. Müşteri memnuniyetini karşılayabileceğimiz yerlerimizde yok” şeklinde konuştu.

    Trabzon Madeni İşler ve Teknik Makine Esnaf Sanatkarlar Odası Başkanı Mustafa Pehlivan, Sivil Toplum Kuruluşları, Odalar, Kamu-Kurum yetkililerinin kendilerine yeni sanayi sitesi için destek verdiğini hatırlatarak ” Arkamızda önemli bir itici güç konumundalar. Bu konuda bütün Trabzon’un hem fikir olmuş durumda” ifadelerini kullandı.

  • Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Kültür ve sanatı küçümseyen toplumlar kaybetmeye mahkumdur”

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Gençlerin sahip çıkmadığı hiçbir projenin, faaliyetin, toplumlar için kalıcı kazanıma dönüşmesi mümkün değildir. Bu anlayış ile anayasa değişikliğinde seçilme yaşını önce 30’dan 25’e şimdide 18’e indirdik. Bazıları ‘çoluk çocuğa mı bırakacağız bu ülkeyi’ gibi ifadeler kullandılar. Bunlar tarihte bilmiyorlar. Bunlar dünyayı da tanımıyorlar. Benim ecdadım Fatih 21 yaşında bir çağ kapatıp bir çağ açıyor. Biz yan gelip yatacak mıyız?” dedi. Kenan Işık’ın tedavisinin sürdüğünü anımsatan Erdoğan, “Halen tedavisi devam eden Kenan Işık kardeşimiz ülkemizin, tiyatro alanında yetiştirdiği dünya çapındaki isimlerden biri. Ziyaret edemediğimden dolayı kendimi suçlu hissediyorum”

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde düzenlenen ‘Kültür ve Turizm Bakanlığı Özel Ödülleri Törenine’ katıldı. Burada bir konuşma yapan Erdoğan, “Kültür ve Turizm Bakanlığımızın, 2016 Yılı Özel Ödüllerini takdim edeceğiz. Özellikle Nesrin Hanım’ı çocukluk yıllarımızdan itibaren dinlememiz hasebiyle, bugün adeta hayat hikayemizi burada çok daha canlı bir şekilde gündeme getirmiş olduk. Şiir ve Çeviri Dalında Cahit Koytak, Tiyatro alanında Kenan Işık. Geçirdiği ağır rahatsızlık sebebiyle tedavisi sürüyor ve evinde ziyaret edemediğimden dolayı kendimi suçlu hissediyorum. Bu ödül töreninden sonra ziyaret imkanı bulacağım. Edebiyat dalında Mehmet Doğan kardeşimizi, kurum olarak da İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesini ve elbette onu ülkemize kazandıran Prof. Dr. Fuat Sezgin hocamızı tebrik ediyorum. Aralık ayında Necip Fazıl Ödülleri, Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat Büyük Ödülleri, ardından TÜBİTAK ve TÜBA ödülleri törenlerine katılarak kültür, sanat ve bilim adamlarımıza ödüllerini bizzat verme imkanı buldum. Türkiye’nin her alanda yeni değerler yetiştirmesinin ancak var olan değerlerine sahip çıkması ile mümkün olduğuna inanıyorum. Bu sebeple ödül törenlerine katılmaya özellikle dikkat ediyorum. Bizim medeniyetimizde, kültürümüzde, kültür ve sanat; beşerin yaratıcının her eserinde müşade ettiği güzellikleri çeşitli yol ve yöntemlerle ortaya koymasının vasıtasıdır. Bilgiyi hikmet ile taçlandırıp, irfana ulaştırmadıkça hiçbir şeyi yerli yerine oturtamayız. Doğuştan gelen yetenek sizi kabiliyetli kılabilir. Bu bilgiyi ve kabiliyeti nereye yönlendireceğinizi bilemezseniz, kendiniz içinde mensubu bulunduğunuz toplum içinde, insanlık içinde kalıcı eserler ortaya koyamazsınız. Sanat, kültür ve bilimle insanların dünyasında açılan pencereler, bizi yeni dünyalara davet ederken, geçmişten geleceğe bir bağda kurar. İnsanlığın mirası, her neslin üzerine koyduğu yeni değerler ile gelişir, büyür, tekamül eder. Bize düşen bu ortak mirasa en büyük katkıyı yapmaktır. Ecdadımız bunu yapmış. Matematikten felsefeye, mimariden edebiyata, hukuktan sağlığa kadar insanlığın bugün sahip olduğu birikimin temeline baktığımızda hep ecdadımızı görürüz. Millet ve devlet olarak hedefimiz işte bu mirasın üzerindeki külleri üflemek, yeniden öncü ve önder konuma getirmektir. Unutmamalıyız ki, kültür ve sanatı küçümseyen toplumlar kaybetmeye mahkumdur. Bugün Batı medeniyeti, sadece teknolojik ve bilimsel üstünlüğü ile değil, aynı zamanda kültür ve sanat üretimindeki rolü ile dünyayı yönlendirmektedir. Bu iki unsur birbirini destekleyen, birbirini üreten mahiyete sahiptir. Teknolojiyi üreten bunun vasıtası ile kültür ve sanata da hakim olur. Gençlerimizin dinlediği müziğe, seyrettikleri filmlere, okudukları kitaplara kadar hayatlarının her safhasında bunların izini görmek mümkündür. Şayet medeniyetimizin ışığını yeniden yükselteceksek, bunun yolu her alanda gayret göstermekten, üretmekten, eser ortaya koymaktan geçiyor” diye konuştu.

    “Sadece aldık, sadece takip ettik”

    Medeniyetin tek taraflı, tek yönlü olmadığını kaydeden Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:

    “Her alanda değer üretmezseniz, her alanda iddia ortaya koymazsanız, hedeflediğiniz gelişmeyi gösteremezsiniz. Siz geride kaldığınızda önünüzde birileri mutlaka var demektir. Ülkemizin sıkıntısı son birkaç asırdır diğer medeniyetler ile kültürler ile olan iletişimini tek taraflı yapmış olmasıdır. Sadece aldık, sadece takip ettik. Kendimiz bir şey üretmedik, örnek olmadık. Genel görüntü budur. Bugün, bölgesinde ve dünyada yeniden iddia sahibi olan bir ülke olma mücadelesi verirken bu ilişkiyi de yeniden kurmak mecburiyetindeyiz. Güvenlik önemlidir ama sanatı ihmal ederseniz hedefinize ulaşamazsınız. Ekonomi önemlidir ama kültürü ihmal ederseniz aynı neticeyi verir. Biz bu gerçeğin farkındayız. Bunun için yeni Türkiye’nin inşası çalışmalarında diğer medeniyet unsurları ile birlikte kültür ve sanata da özel önem veriyoruz. Bu konuda, Kültür ve Turizm Bakanlığımıza, Milli Eğitim Bakanlığımıza, Gençlik ve Spor Bakanlığımıza, Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımıza, Diyanet İşleri Başkanlığımıza ve ilgili tüm kurumlarımıza çok önemli görevler düşüyor. Bir yandan geleneksel sanatlarımıza sahip çıkma, diğer yandan bunları çok daha ileriye taşıma noktasında seferberlik ruhuyla çalışmalıyız. Onun için milli seferberlik diyorum. Yoksa elini silaha al, doğru sokağa dökül gibi bir şeyi hiçbir zaman kastetmedim. Tek kastettiğim budur. Türkiye’nin her alanda çok ciddi bir dönüşüm sürecinde olduğu bir dönemde bu hususları ihmal etmemeliyiz. Biz alınız ilmini garbın alınız sanatını veriniz hem de mesainize son süratini safhasındayız bunu başarmaya çalışıyoruz. Şuanda batının biz ilmini alıyoruz. Eğer bugün bir Marmaray, Avrasya Tüneli, Yavuz Sultan Selim Köprüsü, Osman Gazi Köprüsü varsa, 18 Mart Çanakkale Köprüsünün hazırlıkları başlamışsa, Kanal İstanbul çalışması başlıyorsa bundan dolayıdır. Bunun adımlarını atıyoruz. Atalarımızın, ‘Tek çiçek ile bahar gelmez’ sözünde olduğu gibi sadece belli alanlarda ileriye giderek medeniyet inkişafı gerçekleştirilemez.”

    “Biz 18 yaşı bir lüks olarak görmüyoruz”

    Türkiye’nin, geçtiğimiz 14 yılda yaşadığı dönüşümün en zayıf halkalarını eğitim ve kültürün oluşturduğunu ifade eden Erdoğan, “Bu konuda hayal ettiğim düzeye ulaşamamış olmamızdan dolayı fevkalade müteessirim. Bu bir özeleştiridir ama gerçektir. Önümüzdeki dönemde bu alanlara özel önem ve öncelik vererek hem eksiklerimizi tamamlamak hem de çok daha büyük başarılara imza atarak bu eksiğimizi gidermeliyiz. Cumhurbaşkanı olarak bu konuda sorumluluk sahibi tüm kurumlarımıza yanlarında olduğumu huzurlarınızda ilan ediyorum. Aynı şekilde özellikle gençlerimizden kültürün, sanatın, edebiyatın, bilimin her alanında çok daha aktif olmalarını beklediğimi belirtmek istiyorum. Gençlerin sahip çıkmadığı hiçbir projenin, faaliyetin toplumlar için kalıcı kazanıma dönüşmesi mümkün değildir. Bu anlayış ile anayasa değişikliğinde seçilme yaşını önce 30’dan 25’e şimdide 18’e indirdik. Bazıları çoluk çocuğa mı bırakacağız bu ülkeyi gibi ifadeler kullandılar. Bunlar tarihte bilmiyorlar. Bunlar dünyayı da tanımıyorlar. Şuan da dünyanın 57 ülkesinde seçme seçilme yaşı 18’dir. 25, 26, 27 yaşında Dışişleri Bakanı olanları tanıyorum. Benim ecdadım Fatih 21 yaşında bir çağ kapatıp bir çağ açıyor. Biz yan gelip yatacak mıyız? Gence ufku böyle vereceğiz. Biz 18 yaşı bir lüks olarak görmüyoruz. Tam aksine, 18 yaşında bizim gencimizde bu ülkenin değişim ve dönüşümünde gerektiği yeri almalı, bu rolünü de ispatlamalıdır. Bunu başaracağız. Gençlerimize uygulamada böylesine büyük mesuliyet yüklerken, onları karar alma mekanizmalarının dışında tutmak, hakkaniyetle de hakikatle de bağdaşmaz. 18 yaşındaki gençlerin, böyle bir sorumluluğun altına giremeyeceğini iddia edenlere en güzel cevabı bizzat gençlerimizin kendileri verecektir. Kendi geçmişimize baktığımızda 18 yaş civarında değil ülkemizi, tüm dünyayı değiştirecek enerjiyi, heyecanı, azmi bulduğumuzu hatırlıyorum. Aynı ideallerin bugün ki gençlerimizde de olduğunu çok iyi biliyorum. Bu gençleri şöyle veya böyle kenara köşeye atanlara sesleniyorum: 15 Temmuz gecesi tankların altına yatan gençleri siz bir kenara koyamazsınız. Bu gençler bunları başardı. Hiç çekinmediler, yılmadılar. Dediler ki; gün bugün, an bu an ve kendisini tankların önüne bu gençler attı. Önce neslimize güveneceğiz, inanacağız ve bu gençler bunu yapar, bu sorumluluğunda idrakindedir. Bazı gazi gençlerimizi ziyaret ediyorum, bazılarının şehit ailelerini ziyaret ediyorum. İşte başardılar ve hala bu gençlerimiz 2 ayağı kopuk, yine olsun yine giderim deme ruhuna sahip. Mesel budur. İnşallah, gençlerimizin seçme ve seçilme konusunda elde ettikleri bu imkanı, kültür, sanat, edebiyat, bilim alanlarında çok daha büyük eserler ortaya koyma gayretiyle bütünleştireceklerine inanıyorum” açıklamasında bulundu.

    Erdoğan, “Yurt içinde ve dışında bu sanatın en güzel eserlerini icra eden Nesrin Hanımı, bayrağımıza verdiği önem ve hassasiyetle ayrıca tanıyoruz. Kendisine Allah’tan uzun ve sağlıklı ömür diliyorum. Şiir sevgisi bizim milletimizin adeta genlerinde vardır. ‘Her Türk asker doğar ‘diye söz var ya onun doğrusu ‘Her Türk şair doğar olmalıdır.’ Cahit Koytak Erzurum’da doğmuş, Kimya Mühendisi olarak başladığı iş hayatını, ticaretin her dalında sürdürmüş ama hepsinin üzerine edebiyatçılığını oturtmuş çok yönlü bir şairimizdir. Kendi tarzını, üslubunu yansıttığı şiirleri, büyük resmi tasavvur eden renkler gibidir. Şairliği yanında İngilizce ve Fransızcadan yaptığı çevirileriyle edebiyatımıza önemli katkılarda bulunmuştur. Kendisine nice şiirlere, çevirilere imza atması temennisiyle uzun ve sağlıklı ömürler diliyorum. Yanılmıyorsam 7-8 tane de çocuğu var. 7 çocuk 5 torun 12. Allah ziyade etsin. Maşallah. Biz tabi en az 3 demiştik. Biz tabanı belirledik. Ama Cahit üstat maşallah tavana doğru yürüdü” ifadelerini kullandı.

    “En büyük temennimiz usta sanatçımızın bir an önce sağlığına kavuşup, yeniden sahnelere ve ekranlara dönmesidir”

    “Halen tedavisi devam eden Kenan Işık kardeşimiz ülkemizin, tiyatro alanında yetiştirdiği dünya çapındaki isimlerden biri” diyen Erdoğan, “Kenan Beyin Malatya’da başlayan tiyatro serüveni, oyuncu, yönetmen, oyun yazarı senarist, sunucu olarak uzun yıllar sürüp gitti. Yurt dışında kültür ve sanat konularında çok önemli etkinliklere katılan sanatçımız, kazandığı ödüllerle başarısının tesadüf olmadığını göstermiştir. En büyük temennimiz usta sanatçımızın bir an önce sağlığına kavuşup, yeniden sahnelere ve ekranlara dönmesidir. Burada özellikle sevgili eşi Beril Hanıma şahsım milletim adına çok teşekkür ediyorum. Çünkü hakikaten şurada yıllardır kendisiyle çok çok farklı bir şekilde müşfik bir eş olarak da aynı zamanda ilgilenmesi tanımlanabilecek bir şey değil, Allah sizlerden razı olsun” açıklamasında bulundu.

    “Mehmet Doğan kardeşimiz, fikir hayatımızın her alanında ülkemize katkı sağlamıştır”

    Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:

    “Adı Türkiye Yazarlar Birliği ve Büyük Türkçe Sözlük ile adeta özdeşleşen Mehmet Doğan kardeşimiz, fikir hayatımızın her alanında ülkemize katkı sağlamıştır. Kendisinin Türkçe konusundaki hassasiyetini uzun zamandır takdirle takip ediyorum. Aynı şekilde Mehmet Akif Ersoy’un ismi, hatıraları, eserleri ve fikirleriyle yaşatılması genç kuşaklara tanıtılması konusunda gösterdiği gayreti çok yakından biliyorum. Belediye başkanlığım dönemimden bu yana Mehmet Beyin bu konuda ortaya koyduğu gayret inkar edilemez. Mehmet Doğan sadece kendisi eserler vermekle sadece ülkemizin önde gelen yazarlarını bir araya getirmekle kalmamış, aynı zamanda gençlerimizi edebiyata, sanata, kültüre yönlendirmek için her yolu kullanmıştır. Yazarlığın okulunu dahi kurmuştur. 40 yıldır coşkun pınar gibi eserleriyle fikir, edebiyat hayatımızın çoraklığını gideren Mehmet Doğan kardeşime yeni çalışmalarında başarılar diliyorum.”

    “Görüldüğü gibi Bakanlığımızın ödülleri gayet isabetli isimlere kurumlara verilmiştir”

    Profesör Doktor Fuat Sezgin’in önderliğinde kurulan İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesinin medeniyet mirasının yaşatılması bakımından gerçekten çok önemli bir kurum olduğuna dikkat çeken Erdoğan, “Bugün Fuat Hocamız yanımızda değil. 2008 yılında Başbakan olarak açılışını bizzat yaptığım bu müze Gülhane Parkı içerisindeki, kendi alanında ülkemizde bir ilk. İslam alimlerinin 9’uncu yüzyıl ile 17’nci yüzyıl arasındaki dönemde bilimsel ve teknik çalışmalarının orijinallerine uygun şekilde sergilendiği bu müzeyi herkesin mutlaka ziyaret etmesi gerekiyor. Bilmek önemlidir, okumak önemlidir ama insanların zihninde asıl derin etkiyi görmek oluşturuyor. Prof. Dr. Fuat Sezgin Hocamızın kurduğu müze bu ihtiyacı karşılıyor. Almanya’daki bütün eserlerini de inşallah Nabi Bey sözünü vermişti bana, çok büyük bir kütüphanesi var ve onu da inşallah ülkemize getirecek. Kendisine emekleri, gayretleri, titizliği için teşekkür ediyor ve Rabbimden uzun sağlıklı ömür niyaz ediyorum. Görüldüğü gibi Bakanlığımızın ödülleri gayet isabetli isimlere kurumlara verilmiştir. Bir kez daha ödül alan sanat, kültür edebiyat insanlarımıza şahsım, ülkem ve milletim adına teşekkür ediyorum. Kendilerini kutluyorum” diye konuştu.

    Konuşmaların ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı ile birlikte Kültür ve Turizm Bakanlığı Özel Ödüllerinin yeni sahiplerine ödüllerini takdim etti. ‘Musiki’ dalında Nesrin Sipahi, ‘tiyatro’ dalında Kenan Işık, ‘edebiyat’ dalında Mehmet Doğan, şiir ve çeviri dalında Cahit Koytak, kurum olarak İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi, Kültür ve Turizm Bakanlığı özel ödüllerinin yeni sahipleri oldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kenan Işık adına ödülü eşi Beril Işık’a takdim etti. İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi adına ödülü Hasan Engin Tuncer aldı.

  • Kayseri Erciyesspor Kan Kaybetmeye Devam Ediyor

    Kayseri Erciyesspor Teknik Direktörü Sait Karafırtınalar, “Umutlarımızı kaybetmedik” dedi.

    PTT 1. Lig’in 29. haftasında sahasında Alima Yeni Malatyaspor’u ağırlayan Kayseri Erciyesspor, maçtan 2-0’lık mağlubiyetle ayrıldı. Maçın ardından karşılaşmayı değerlendiren Kayseri Erciyesspor Teknik Direktörü Sait Karafırtınalar, “Maçtan önce futbolcular ile beraber kendimize bir puan barajı belirledik. 12 puana ihtiyacımız vardı. Bu hafta bizim için çok ciddi bir fırsat haftası. Maçı kaybettik ama umutlarımızı asla kaybetmedik. Önümüzde 5 maç var. 4 maç veya 3 maç kazanırsak ligde tutunabileceğimizi düşünüyorum. Bazen öyle anlar gelir ki, kazanması gereken maçları kazanırsın. Biz nasıl deplasmanda kimsenin inanamadığı bir geri dönüşü gerçekleştirdiysek, bundan sonraki maçlarda bunu başarabiliriz. Elimizden gelen mücadeleyi sonuna kadar sürdüreceğiz” ifadelerini kullandı.