Etiket: Kaybediyor”

  • Her yıl 250 bin kişi bu hastalıktan hayatını kaybediyor

    Uzmanlar, astım hastalığından dolayı her yıl 250 bin kişinin hayatını kaybettiğini söyledi.

    Astımın dünyada yaklaşık 300 milyon kişiyi etkilediğini belirten VM Medical Park Bursa Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzm. Dr. Başak Burgazlıoğlu, “Astımdan dolayı her yıl 250 bin kişi hayatını kaybettiği tahmin ediliyor. Astım, özellikle gece veya sabahın erken saatlerinde meydana gelen tekrarlayan, hırıltılı solunum, öksürük, nefes darlığı ve göğüste baskı hissi ataklarına sebep olur. Bu ataklar kendiliğinden veya tedavi ile geri dönüşlüdür. Şikayetler mevsime bağlı özellik gösterebilir. Astım hastalığının ortaya çıkmasında rol oynayan kişisel risk faktörlerinin başında genetik, erkek cinsiyet ve obezite gelmektedir. Anne ya da babadan birisinde astım varsa çocukta astım olma olasılığı yüzde 30 iken, her iki ebeveynin astımlı olması durumunda çocuğun astımlı olma olasılığı yüzde 70’lere çıkar. Çevresel risk faktörler ise allerjenler, enfeksiyonlar, mesleki açıdan maruz kalınan çeşitli maddeler, sigara dumanı, ev içi ve dışı hava kirliliği ve diyettir” dedi.

    Sigaranın şikayetlerin artmasına sebep olduğunu ifade eden Burgazlıoğlu, “Gebelikte ise sigara içen annelerin çocuklarında ilk bir yıl içinde hışıltılı solunum ile seyreden hastalık gelişme riski 4 kat fazladır. Beslenmenin ve özellikle anne sütünün astımla bağlantısı çok araştırılmıştır. Anne sütü alan çocukların inek sütü ve soya proteini alan çocuklara göre daha az hışıltılı solunum yolu hastalığına yakalandığı ortaya konmuştur. Nefes darlığı, öksürük, hışıltılı solunum gibi belirtilerin tekrar ortaya çıkmasına sebep olur. Bazen bu yakınmaların şiddeti o kadar çok olur ki hasta acil servise başvurmak zorunda kalabilir. Evde ya da dışarıda bulunan bir çok allerjen astım atağını başlatabilir. Bunlardan önemli olanları; polenler, ev tozu akarları, küf mantarı sporları, hamamböceği, hayvan tüyleri, bazı besinlerdir. Astımlı bireylerde basit bir grip bile nefes darlığını tetikleyebilmektedir. Gerek çocukluk çağında gerekse erişkin dönemde sigara dumanına maruziyetin astım belirtilerinin ortaya çıkmasını sağlar. Bazı ilaçlar astım seyrinde önemli rol oynamaktadır. Astım atakları, hava kirliliği ile artmaktadır” şeklinde konuştu.

    Burgazlıoğlu, “Hekim ve hasta arasındaki işbirliği ile belirtilerin tamamen kontrol altına alınması sağlanmaktadır. Astımın iyi değerlendirilmesi ve tedavisi, eşlik eden hastalıkların ortaya konması ve tedavisi, tıbbi tedavinin iyi izlenmesi gerekmektedir” dedi.

  • Küçükbaş hayvancılık kan kaybediyor

    Uludağ Üniversitesi Yenişehir İbrahim Orhan Meslek Yüksekokulu Laborant ve Veteriner Sağlık Program Başkanı Yrd. Doç. Dr. Emin Karakaş, küçükbaş hayvan üreticisinin artan sorunları sebebiyle her geçen gün hayvancılığın kan kaybettiğini söyledi.

    Küçükbaş hayvan üreticisinin birçok sorunu olduğunu ifade eden Yrd. Doç. Dr. Emin Karakaş, “Hayvan üreticileri güçlükle mücadele ederek ürün yetiştiriyor. Harcadıkları emeklerin karşılığını almak için gece gündüz mücadele ediyorlar. En büyük sorun mera sorunu bunun yanı sıra sürekli artan yem maliyetleri üreticinin elini ayağını bağlamış durumda. Şu an halen 1 balya saman 10 lira iken 1 balya yonca 20 liradan satılıyor. Birlikler üreticiden aidat alıyor. Fakat üreticinin sorunlarına çare bulamıyor. Devletimizin vermiş olduğu hayvan başı destekleme ise yetersiz kalıyor. Küçükbaş hayvan kesiminde sabit fiyat yok. Yeteri kadar denetim yok. Belirli firmaların belirdiği kesim fiyatları piyasalarda istediği gibi geçerli oluyor. Bunlara birde mazot tohum ve diğer giderler eklenince üretici her geçen gün çözülemeyen sorunlar nedeniyle hayvancılığı bırakıyor. Yaptığımız tespitlerde hayvancılığı bırakan üreticilerimiz bir daha asla yetiştiriciliğe dönmüyor” diye konuştu.

    Karakaş, “Bakanlığımızın birçok başarılı çalışmaları bulunuyor. Küpeleme konusuna af geldiği açıklandı. Üreteci il ve ilçe tarım müdürlüklerine gidiyor. Fakat buralarda kendilerine yardımcı olunamıyor. Üretici bu önemli sorunlara bir an önce çözüm bulunması için Tarım Bakanımızdan yardım bekliyor” diyerek sözlerini tamamladı.

  • Her iki dakikada bir kadın bu hastalıktan hayatını kaybediyor

    Özel Hayat Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Opr. Dr. Nazmiye Şentürk, dünyada her iki dakika da bir kadının rahim ağzı kanserinden hayatını kaybettiğini söyledi.

    Yıldırım’daki kadınlarla Bursa Büyükşehir Belediyesi Kadınlar Lokali’nde bir araya gelen Özel Hayat Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Opr. Dr. Nazmiye Şentürk, kanser tarama yöntemleri ile ilgili bilgiler verdi. Rahim ağzı kanserinin diğer kanser türlerine göre teşhis edilmesinin daha kolay olduğunu ifade eden Şentürk, rahim ağzı kanserinin çok uzun yıllar geliştiği için tehlikeli boyuta gelmeden yakalama şansının olduğunu söyledi. Rahim ağzı kanserinin en sık karşılaşılan jinekolojik kanserler arasında olduğunu da ifade eden Şentürk, “Her yıl 493 bin rahim ağzı kanseri vakası yaşanmaktadır. Dünyada 274 bin kadın bu hastalık sebebiyle hayatını kaybediyor. Buda her iki dakika da bir kadının rahim ağzı kanserinden hayatını kaybettiğini ortaya koyuyor” dedi.

    Düzenli olarak yapılan tarama testleri sayesinde kanser öncüsü durumlar erkenden yakalanabileceğini ifade eden Şentürk, “Etkin yapılan tarama programlarıyla erken evrede yakalanan rahim ağzı kanserlerinin tedavisi mümkünken, geç evrede fark edilenlerinin ise tedavi edilme oranı çok düşüktür. Bu sebeple 18 yaş üzerindeki bütün evli bayanların her yıl tarama yaptırması gerekmektedir. 21-29 yaşları arasında üç yılda bir test uygulanmalıdır. 30 yaşından sonra ise her beş yılda bir kontrol sağlanmalıdır. Tarama testi sonuçlarına göre eğer kanser öncüsü bir durumdan şüphe edilirse gerekli işlemi uygulanır” diye konuştu.

    Programda, seminere katılan tüm kadınlara ücretsiz smear testi yaptırma imkanı verilirken, çekilişle de 5 kişiye check-up hediye edildi.

  • Dünyada 6 milyon kişi “inme”den hayatını kaybediyor

    Toplumda ’inme hastalığı’ olarak da bilinen beyin krizi günümüzde oldukça yaygın. Dünyada ölümle ya da sakatlıkla sonuçlanan en önemli hastalıklardan biri olan inmeden her yıl 17 milyon kişi etkilenirken, bu hastalıktan ölenlerin sayısı ise 6 milyonu buluyor.

    Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Balcalı Hastanesi Nöroloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyeleri Prof. Dr. Şebnem Bıçakçı ve Yrd. Doç. Dr. Turgay Demir, 29 Ekim Dünya İnme Günü dolayısıyla yazılı bir açıklama yaparak, hastalıkla ilgili bilgiler verdiler.

    “Her yıl 6 milyon insan inme nedeniyle hayatını kaybediyor”

    Prof Dr. Bıçakçı, inme ya da organ düzeyinde değerlendirildiğinde beyin krizinin, dünyada en önemli ölümle ya da ciddi sakatlıkla sonuçlanan hastalıklardan biri olduğunu vurguladı. Her yıl dünyada gelişmiş ülkelerde 125-175 / 100 bin arasında yeni inme vakası bildirildiğini, 17 milyon kişinin inme geçirdiğini, 6 milyon kişinin de inme nedeniyle hayatını kaybettiğini bildirdi. Bıçakçı, Türkiye’de de benzer oranların yaşandığını, inmenin özellikle yaşlı nüfusta sık görüldüğünü, 55 yaş ve üzerinde yeni inme görülme oranının ortalama 5/1.000 olduğunu kaydetti.

    İnme hastalığının yaş ile artış göstermekle birlikte gençlerde de azımsanmayacak oranlarda yaşandığının altını çizen Bıçakçı, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde yaşlı nüfusun yıllar içerisinde artışı dikkate alındığında, hastaların yüzde 15’inin ölmekte, yüzde 30’unun hafif, yüzde 15’inin orta derecede ya da ağır nörolojik bulgularla yüzde 25’inin ise tam düzelme ile hayatını sürdürdüğünü ifade etti. Bıçakçı, hastalığın pek çok hastada tedavi fırsatına ulaşamadan ölümle sonuçlanabildiğini, ancak sevindirici olanın risk faktörlerinin kontrol altına alınması, tedavi seçeneklerinin artması ve toplumsal bilinçlenme ile inmede ölüm oranlarının azalmış olması olduğunu belirtti.

    Risk faktörlerine dikkat

    Yrd. Doç. Dr. Demir ise inme hastalığının genel olarak iki ana gruba ayrıldığını, beyinde kanlanmanın bozulması ile ortaya çıkan ve halk arasında damar tıkanıklığı olarak tanınan “iskemik inme” ve beyin kanaması olarak tanınan “hemorajik inme”nin bu iki grubu oluşturduğunu dile getirdi. Demir, hastalığı oluşturan bir takım risk faktörlerinin olduğunu, bu risk faktörlerinin değiştirebilen ve değiştirilemeyen risk faktörleri olarak iki ana başlıkta ele alabileceğine işaret ederek, yaş, cins, ırk, ailede inme varlığı ve yaşanılan coğrafi bölgenin değiştirilemeyen risk faktörleri olduğunu kaydetti. Hipertansiyon, diabetes mellitus, kalp damar ve kapak hastalıkları, ritm bozuklukları, kan yağ düzeyinin yüksek olması, sigara kullanımı, beyni besleyen ana damarlarda daralma, orak hücre anemisi, obezite, alkol kullanımı, beslenme alışkanlıkları, hormon tedavisi, uykuda solunum bozuklukları varlığı (uyku apne sendromu), kanın pıhtılaşmasına neden olan durumların ise değiştirebilme şansına sahip olunan risk faktörleri olarak bilinmesi gerektiğini anlatan Demir, hipertansiyon, kan şekeri kontrolü ya da sigaranın bırakılmasının, egzersizin hayata girmesinin inme riskini ciddi boyutta azalttığını belirtti.

    “İnme acil müdahale edilmesi gereken bir hastalık”

    Turgay Demir, şu bilgileri verdi: “Hastalar komaya varacak düzeyde ciddi bilinç kaybı ya da çok silik bulgularla başvurabilir. Yine çok hafif başlayan bulgular birkaç saat içerisinde ilerleyebilir. Ani gelişen bilinç değişikliği, bellek kaybı, konuşma bozukluğu, çift görme, görme kaybı, yutma güçlüğü, vücudun bir yarısında ya da kısmında his kaybı ya da değişikliği, dengesizlik hastalarda başlıca yakınma ve bulgulardır. Fark edildiği an en kısa yoldan etkin sağlık desteği verebilecek bir merkeze başvurulmalıdır. İnme acil müdahale edilmesi gereken bir durumdur. En önemlisi tedaviye çabuk ulaşabilmektir. ’Zaman Beyindir’ sloganı bunu en iyi şekilde vurgulamaktadır. Kaybedilen her dakika beyinde milyonlarca hücrenin geri dönüşsüz hasarı anlamına gelmektedir. Ülkemizde de yaklaşık 10 yıldır uygulanmakta olan, yararı kanıtlanmış en önemli erken dönem tedavi yöntemi damar içinden pıhtı eritici ilaç vermektir. İnme belirtilerinin başladığı andan itibaren uygun hastada, ilk 3 saatte bu tedavinin etkin olduğu, 3 saat ile 4,5 saat aralığında başvuran hastalarda faydalı olduğu bilinmektedir. İnmenin, olayın ilk 6 saatinde yetkin merkezlere başvuran, yine uygun hastalarda çeşitli damar içi (endovasküler) tedavi yöntemleriyle tedavi edilme şansı vardır. Kanayıcı beyin damar hastalıklarında ise erken dönemde kanamanın aktif olarak devam ettiği, kanama hacminin arttığı, tedaviye başlamak gerektiği bilinmektedir.”

  • Dünyada her yıl 55 bin kişi kuduz nedeniyle hayatını kaybediyor

    Mersin Halk Sağlığı Müdürü Dr. Aytekin Kemik, dünyada her yıl yaklaşık 55 bin kişinin kuduz nedeniyle yaşımını yitirdiğini ifade ederek, “Ülkemizde kuduzu insanlara en çok bulaştıran hayvanlar ise başıboş köpeklerdir. Kuduz hastalığının belirtileri ortaya çıktıktan sonra tedavisi imkansızdır, hastalık ölümle sonuçlanır. Bu sebeple, burada belirtilen korunma önlemlerine uyulmalıdır” dedi.

    Dünya Kuduz Günü dolayısıyla açıklama yapan Dr. Aytekin Kemik, kuduzun halk sağlığını tehdit eden, eski çağlardan beri bilinen önemli bir enfeksiyon olduğunu söyledi. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre her yıl dünyada yaklaşık 55 bin kişinin kuduz nedeniyle hayatını kaybediğini vurgulayan Kemik, “Kuduz insanlar dahil bütün sıcakkanlı memelilerde görülebilen, beyine yerleşerek felçlere yol açan ve ölümle sonuçlanan bir virüs hastalığıdır. Kuduz hastalığının insanlardaki belirtileri virüsün vücuda girmesinden itibaren yaklaşık 3-8 hafta sonra ortaya çıkar. Hastalık insanlarda ilk önce halsizlik, ateş, iştahsızlık, bulantı, baş ve boğaz ağrısı gibi hastalığa özel olmayan belirtilerle başlar. Isırık yeri ve çevresinde ağrı ve kaşıntı görülebilir. Yutak felci sebebiyle kuduzun karakteristik belirtisi olan sudan korkma görülür. Daha sonra hasta komaya girer ve ölüm meydana gelir. Ülkemizde kurt, tilki, çakal, yaban kedisi, kokarca ve gelincik gibi vahşi hayvanlarla, köpek, kedi, sığır, koyun, keçi ve at gibi evcil hayvanlar kuduz hastalığına yakalanabilmektedir” diye konuştu.

    “Ülkemizde kuduzu insanlara en çok bulaştıran başıboş köpeklerdir”

    Türkiye’de kuduzu insanlara en çok başıboş gezen köpeklerin bulaştırdığının altını çizen Kemik, “Kuduza yakalanmış evcil bir hayvanda bazı huy değişiklikleri görülür. Daha önceleri normal davranış gösteren hayvanlar sinirli ve saldırgan olurlar. Dikkatlerini çeken her şeye karşı ısırma ve saldırma isteği gösterirler. Yutak felcine bağlı olarak yutkunma reflekslerini yitirdiklerinden, sudan korkarlar ve ağızlarından aşırı miktarda salya aktığı görülür. Vahşi hayvanlar insanlara olan korkusunu yitirir ve evcil hayvan gibi insanlara yaklaşabilirler. Genelde gece ortaya çıkan vahşi hayvanlar, gündüz de ortalıkta görülebilirler ve dikkatini çeken her cisme saldırırlar. Hastalığın ileri safhalarında felç gelişir ve hayvanlar komaya girerek ölürler” ifadelerini kullandı.

    Kuduz nasıl bulaşır, nasıl korunulabilir?

    Kuduzun nasıl bulaşacağı ve korunma yöntemleri konusunda da bilgi veren Kemik, “Kuduza yakalanmış bir hayvanın ısırmasıyla, kuduz hayvanın salyasının açık yaraya, kesik, sıyrık veya çatlak deriye, göz, ağız veya buruna temas etmesiyle, kuduz hayvanın tırmalaması sonucu meydana gelen yaralanmalarla kuduz hayvanın salyasıyla bulaşık malzemenin bütünlüğü bozulmuş deriye temasıyla, kuduz hayvanın etinin veya sütünün çiğ olarak tüketilmesiyle bulaşabilir. Kuduzdan korunmak için sahipli veya sahipsiz tüm kedi ve köpekler kuduza karşı mutlaka aşılattırılmalıdır. Böylece kuduza yakalanmış yabani hayvanların evcil hayvanlarımıza kuduz bulaştırmasını önlemiş oluruz. Evcil hayvanların, başıboş veya vahşi hayvanlarla temas etmesine engel olunmalıdır. Tüm tilki, kurt ve çakal gibi yabani memeliler ile köpek, kedi, inek, koyun, keçi ve eşek gibi evcil memeli hayvanlar tarafından ısırılma, tırmalanma, salyaları ile temas ve inek, koyun, keçi gibi çiftlik hayvanlarının çiğ sütlerini içme kuduz açısından riskli temas olarak değerlendirilir” şeklinde konuştu.

    “Kuduz şüpheli belirtileri ortaya çıktıktan sonra tedavisi imkansızdır, hastalık ölümle sonuçlanır”

    Kuduz şüphesi olduğunda vaki kaybetmeden sağlık kuruluşuna müracaat edilmesi gerektiğine dikkat çeken Kemik, açıklamasını şöyle sürdürdü:

    “Yara veya ısırık bölgesi hiç vakit kaybedilmeden bol su ve sabunla iyice en az 15 dakika süre ile yıkandıktan sonra en yakın sağlık kuruluşuna müracaat edilmelidir. Göz, ağız veya burun şüpheli temasa maruz kalmışsa, bu bölgeler birkaç dakika içinde bol suyla yıkanmalıdır. Kuduz şüpheli temasa maruz kalan kişi yukarıda belirtilen uygulamaları yaptıktan sonra derhal en yakın sağlık kuruluşuna müracaat etmeli ve hekimin düzenleyeceği kuduz aşılama programını aksatmadan uygulamalıdır. Kuduz hastalığının belirtileri ortaya çıktıktan sonra tedavisi imkansızdır, hastalık ölümle sonuçlanır. Bu sebeple, burada belirtilen korunma önlemlerine uyulmalıdır. Özellikle yara bakımı ve tedavisi ile kuduz aşısı ve kuduz serumu uygulamasının hastalığa yakalanmama hususunda hayati öneme sahip olduğu kesinlikle unutulmamalıdır. 2015 yılı Ocak ayından 2016 yılı Ağustos ayı sonuna kadar kuduz şüpheli temasla 7 bin 76 kişi Mersin ilimizde sağlık kuruluşlarına başvurmuş ve gerekli tedavileri yapılmıştır.”