Etiket: karşıtlarına

  • Myanmar’da darbe karşıtlarına 20 yıl hapis cezası

    Myanmar’da darbe karşıtlarına 20 yıl hapis cezası

    Myanmar’da yönetime el koyan ordu tarafından yapılan açıklamada, güvenlik güçlerinin görevlerini yerine getirmesini engelleyenlerin 20 yıl, halk arasında korku veya huzursuzluk uyandırdığı tespit edilenlerin ise 3 ile 7 yıl arasında hapis cezasına çarptırılacağı belirtildi.

    Myanmar’da ordunun 1 Şubat’ta yönetime el koymasına yönelik tepkiler devam ederken, ordu tarafından darbe karşıtı halka baskı giderek artıyor. Ülkede baskıyı her geçen gün daha da arttıran Myanmar ordusu, “sözlü, yazılı, işaretlerle veya görünür temsille” orduya karşı nefreti kışkırttığı tespit edilenler için ağır hapis ve para cezalarının geçerli olacağını açıkladı. Ordu tarafından yapılan açıklamada, güvenlik güçlerinin görevlerini yerine getirmesini engelleyen kişilerin 20 yıl, halk arasında korku veya huzursuzluk uyandırdığı tespit edilenlerin ise 3 ile 7 yıl arasında hapis cezasına çarptırılacağı belirtildi.

    Askeri darbe hükümeti tarafından cumartesi günü yapılan açıklamada ise, orduya tutuklama, arama yapma ve mahkeme kararı olmaksızın insanları 24 saatten fazla gözaltında tutma yetkisi verildiği belirtilmişti.

    Myanmar’da 49 yıllık askeri yönetimin ardından 2020 Kasım ayında ikinci kez demokratik genel seçimler yapılmıştı. Myanmar ordusu ise, 1 Şubat’ta Myanmar’ın lideri Aung San Suu Kyi geçtiğimiz sene kasım ayında yapılan genel seçimlerde hile yaptığı gerekçesiyle gözaltına almış, yönetime el koymuştu. Suu Kyi ile beraber birçok üst düzey yetkilinin de gözaltına alındığı darbenin ardından aralarında ABD’nin de bulunduğu birçok ülkeden peş peşe kınama mesajları gelmişti.

  • Aydemir’den dayanışma karşıtlarına tepki

    Aydemir’den dayanışma karşıtlarına tepki

    AK Parti Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemir, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘Biz Bize Yeteriz’ vurgusuyla başlattığı Milli Dayanışma Kampanyası’nın bir gönül seferberliği olduğuna dikkat çekerek, ‘Tezvirat yapanları bulundukları dehlizde bırakıp, yüreğini milletine hasredenleri selamlayalım.” dedi.

    TOPLUMSAL KENETLENME ŞART

    AK Parti Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemir TBMM’de yaptığı konuşmada Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın başlattığı Milli Dayanışma kampanyasına dönük değerlendirmelerde bulundu.

    “Biz bize yeteriz” aforizmasının itimat telkin edip huzur bahşettiğine vurgu yapan Milletvekili Aydemir, “Netameli bir dönemden geçiyoruz. Toplumsal kenetlenmenin tartışma götürmeyeceği zamanlar. Bu vakitlerde tarih boyu en esaslı birlikteliği göstermiş bir milletiz. Dünyaya farklı zaviyelerden baksak da, iş başa düştüğünde yürek yüreğe olmak bizim işimiz.” dedi.

    ‘BU YANGINA BEN DE SU DÖKTÜM”

    Aslolanın gönülleri bir araya getirmek olduğuna da işaret eden Milletvekili Aydemir, “Biliyoruz ki, devletimiz her zeminde zaten gereğini yapıyor. Açıklanan tedbirler, destek çalışmaları çok aşikar ve bütün toplum kesimlerinin onayını alıyor. Sayın Cumhurbaşkanımızın başlattığı kampanya ise, milletçe ’Bu yangına ben de su döktüm’ ferahlığıdır.” vurgusunda bulundu.

    KARŞITLARI DEHLİZLERİNDE BIRAKALIM

    Kampanya aleyhinde olan kesimlere de yüklenen AK Partili Aydemir, “Öyleyse, tezvirat yapanları bulundukları dehlizde bırakıp, yüreğini milletine hasredenleri selamlayalım. Bu kampanyaya katkı sunan herkes milletin baş tacıdır. Minnettarız.” notunu düştü.

  • RTEÜ’den nükleer karşıtlarına bilimsel yanıt

    Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi (RTEÜ) akademisyenleri, Çernobil Kazası sonrası Doğu Karadeniz Bölgesi ile ilgili ortaya atılan bir çok iddiaya bilimsel olarak cevap verdi.

    RTEÜ, 1986 yılında yaşanan Çernobil Nükleer kazası sonrası Doğu Karadeniz Bölgesi’ndeki en kapsamlı bilimsel araştırmayı tamamladı. RTEÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Fizik Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Baltaş yürütücülüğünde TÜBİTAK desteği ile gerçekleştirilen projede, Doğu Karadeniz Bölgesi’nde denizdeki 12 farklı noktada iki yıl boyunca yılın her dönemi midyeler, deniz suyu ve selimentler üzerinde analizler yapıldı. Çapılan çalışma neticesinde nükleer karşıtlarının iddialarının aksine, Çernobil’den yayılan sezyum bulutlarının Doğu Karadeniz’e uğramadığı tespit edildi. Doğu Karadeniz Bölgesi’ndeki insan kaynaklı radyasyon oranının ise yok denecek kadar düşük seviyede olduğu anlaşıldı.

    Konuyla ilgili açıklama yapan RTEÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Fizim Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Baltaş, proje ile bölgede ki radyo aktif kirliliğin tespit edilerek veri tabanı oluşturmayı hedeflediklerini ifade ederek “2012 yılında TUBİTAK tarafından desteklenen projemin konusu Doğu Karadeniz Bölgesi’nde radyoaktif kirliliğinin tespitine yönelikti. 2012 yılında başladı ve iki yıllık süreçte projemizi tamamladık. Projemizin amacı yıllardır Doğu Karadeniz Bölgesi’nde gündemde olan radyasyon miktarının ne ölçüde olduğunu tespit edip kapsamlı bir veri tabanı oluşturmaktı. Projemiz kapsamında Rize, Giresun, Trabzon ve Artvin kıyıları boyunca deniz ortamında, seliment, midye ve deniz suyu örneklerinde aynı noktalardan dört mevsim olmak üzere örnekleme yaptık. Bu çalışma sonucunda midye örneklerinde radyoaktivite seviyelerini belirledik” dedi.

    Neden midye seçildi ?

    Baltaş, projede analiz için midyeyi seçmelerinin nedenini ise şu şekilde anlattı:

    “Niye midyeyi seçtik ? neden deniz ortamını seçtik ? Midye tüm denizlerde kirliliği bünyesinde barındıran en önemli canlıdır. Yani denizin çöpçüsüdür. Bir midye birkaç saat içerisinde bünyesinde yaklaşık 15 litre suyu süzmektedir. Bu suyu süzerken de içerisindeki kirliliği bünyesinde toplamaktadır. Biz bu canlıda radyoaktivite değerini belirleyip, deniz ortamının radyoaktif ve metal bakımından kirlilik derecesini gösterge olarak kabul ediyoruz. Yıllardır Doğu Karadeniz Bölgesi’nin 1986 yılında Çernobil’deki nükleer kazadan dolayı radyasyondan etkilendiği hep söylendi. Bu söylentiler üzerine genel olarak baktığımızda söylentilerin bilimsel bir veri tabanı yok. Bölgenin radyoaktif kirli olduğuna dair bilimsel bir veri yok. Biz çalışmamız neticesinde şunu gördük; Doğu Karadeniz Bölgesi’nde deniz ortamında radyoaktivite açısından kirlilik bulunmadığını gördük. Bilimsel olarak Doğu Karadeniz Bölgesi’nde midye örneklerinde kirlilik yoktur. Çernobil’de çevreye yayılan insan kaynaklı sezyumdur. Dolayısı ile biz araştırmamızı bunun üzerine yaptık. Sezyum değerini özellikle ele aldık. Örneklerde sezyum değerinin çok çok düşük olduğunu tespit ettik. Çernobil sonrası yağmur bulutları ile atmosfere yayılan sezyumun, hava akımı nedeni ile aslında Avrupa’ya ya yayıldığını biliyoruz. O dalga Doğu Karadeniz Bölgesi’ne gelmemiştir.”

    “Sinop’un şimdiden radyasyon haritası çıkartılacak”

    Prof. Dr. Hasan Baltaş, RTEÜ olarak nükleer santral yapılacak olan Sinop’un nükleer santral öncesi radyasyon haritasını çıkartacaklarını da açıkladı. Baltaş, konuyla ilgili olarak, “Bilindiği gibi Sinop’da bir nükleer santral kurulacak. Bugün Çernobil’den sonraki bilimsel veriler üzerinden değerlendirme yapıyoruz. Öncesini bilmiyoruz. Bu nedenle şimdi diyoruz ki, santralin yapılacağı bölgedeki tüm ilçelerin şimdiden radyasyon haritasını çıkartıyoruz. Santral kurulduktan 5-10-20 ve 30 yıl sonra aynı noktalardan ölçüm yaparak kurulacak santralin bölgeye olan etkilerini değerlendirebileceğiz. Bir veri tabanı oluşturmuş olacağız. Bu çok önemli. İleride insanların kafasında şüpheler olmayacak“ diye konuştu.

    RTEÜ Rektörü Prof. Dr. Hüseyin Karaman ise yaptığı açıklamada, bölgedeki kanser vakalarının Çernobil’e dayandırılmasının altında bilimsel bir kanıt bulunmadığını belirterek bölgedeki kanser artış oranının ve kanser etkenlerinin tespiti için yurt geneline yayılacak bilimsel bir çalışma yapılması gerektiğine dikkat çekti. Karaman, ayrıca yabancı bilim adamları tarafından hazırlanan Çernobil kazası sonrası sezyum parçacıklarının yayılma simülasyonuna bağlı olarak, Çernobil sonrası radyoaktivite taşıyan bulutların Doğu Karadeniz Bölgesi’ne uğramadığını Avrupa Kıtası’na yayıldığını söyledi.

  • (Özel Haber) Bakan Veysel Eroğlu’ndan HES karşıtlarına “gaza gelmeyin” uyarısı

    Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu her üç evdeki ampulden birinin enerjisini HES’lerin karşıladığını belirterek, HES karşıtlarına, “Bugün enerji fiyatları 40 Cent gibi rakamlara yükselmemişse bunda açtığımız HES’lerin büyük rolü var. Lütfen gaza gelmeyin” uyarısında bulundu.

    2003 yılından bu yana Orman ve Su İşleri Bakanlığı – DSİ ve özel sektör iş birliğiyle soluk almadan devam eden yatırımların ilk gerdanlığını oluşturan Muratlı Barajı’nın ardından Borçka, Deriner ve Artvin barajlarını sollayacak Yusufeli Barajı’nda da çalışmalar gece – gece gündüz sürüyor. Çoruh nehri üzerine kurulan 284 metre yüksekliğindeki Dünyanın üçüncü Türkiye’nin en büyük barajı olması planlanan Yusufeli Barajı’nda gittikçe sona yaklaşılıyor. Çalışmalar hakkında İHA’ya özel açıklamalarda bulunan Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu milyar dolarlık yatırımların ekonomik getirisine ve stratejik açıdan önemine dikkat çekti.

    Çalışmalarda özellikle dokuya zarar vermeyecek nitelikte adımların atıldığına dikkat çeken Bakan Prof. Dr. Veysel Eroğlu Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da aynı hassasiyetle talimatının olduğunu belirtti. 2012 yılında temeli atılan Yusufeli Barajı’nın teknik özellikleri açıdan son barj olduğunu ifade eden Bakan Eroğlu, “284 metre yükseklikte Türkiye’nin en yüksek barajı olacak olan Yusufeli Barajı’nın inşaatı hızla devam ediyor. Yusufeli’ni geçemeyeceğiz. Maalesef. Çünkü Türkiye’de onu geçecek bir alanımız yok. Dolayısı ile şuanda en yüksek baraj Yusufeli olacak” dedi.

    “150 yıllık tarih yeniden hayat bulacak”

    Baraj HES’in yapımının tamamlanmasının ardından Yusufeli ilçesi ve 6 köyün tamamen sular altında kalacak. 150 yıllık tarihi geçmişe sahip bölgede alt ve üst yapı çalışmalarının da devam ettiğini baraja 9 km mevcut ilçeye ise 2 km uzaklıkta yer alan Yansıtıcılar ve Sakut deresi bölgesine 8 farklı tipte konut, 25 yataklı hastane, 2 sağlık ocağı, 16 derslikli meslek lisesi ile mobilya ve metal işleri atölyesi, 100 kişilik pansiyon, 16 derslikli ortaokul, 16 derslikli ilköğretim okulu ve 24 derslikli lise binaları yapılacak. Yıl sonu bitirilmesi planlanan yeni yerleşim alanıyla ilgili olarak da Bakan Eroğlu şu bilgileri verdi: “ Yusufeli’nin az ilerisinde muhteşem bir ilçe inşa ediyoruz. Tüm alt yapı tesisleri ve üst yapı çalışmaları da bu yıl sonu bitecek. Üst yapı da TOKİ tarafından bizim adımıza bu çalışmayı yapacak. Sayın Cumhurbaşkanımız kendi dahi bir proje hazırlamıştı ama beğenmemişti. Dedi ki , ‘bu nedir yahu yöre mimarisine uygun dört dörtlük bir proje istiyorum’ dedi. Sonra tekrar proje yaptık ve beğendi. Neticede şuanda orada 70 bin hektar yani aşağı yukarı 700 dekarlık bir alan var şuanda ve bunun yüzde 50 fazlasını daha Yusufeli’nde inşa ediyoruz. Aşağı yukarı 115 hektar yani bin 150 dekarlık alanı hazırlıyoruz. Bütün her şeyiyle.”

    “Yıllık 400 milyon TL’den fazla katkı sağlayacak”

    2018 yılında bitirilmesi planlanan toplam gövde hacmi 2 milyon 350 bin metreküp olacak barajda, 2,2 milyar metreküp su depolanacak. Çoruh Nehri ana kolu üzerindeki kilit barajlardan birisi olacak Yusufeli Barajı ve HES ekonomiye de yılda 450 milyon lira katkı sağlayacak. Çoruh vadisinde AK Parti hükümetlerinden önce hiçbir yatırımın yapılmadığını bölgesel kaynaklardan istifade edilmediğini açıklayan Bakan Eroğlu son 13 yılda 300’den fazla baraj ve HES yapıldığını söyledi.

    “Baraj yapmadan hiçbir şehre su veremeyiz”

    Türkiye’nin enerjide yüzde 75 oranında dışa bağılı olduğunu hatırlatan Bakan Veysel Eroğlu cari açığın büyük kısmının enerji ithalatından kaynaklandığını aktardı. Bu sebeple barajların “su”, HES’lerin de Türkiye’nin elektrikteki sigortası olduğunu belirten Bakan Eroğlu; “ Enerjide dışa bağımlıyız. Enerji ihtiyacımızın yüzde 75’ini dışarıdan temin ediyoruz. Cari açığımızın büyük kısmı da maalesef enerji ithalatından kaynaklanıyor. Dolayısı ile enerjide dışa bağımlılığı azaltmak, yerli temiz yenilenebilir enerji kaynaklarını arttırmak amacıyla gerçekten bu barajlar Türkiye ekonomisi için çok önemli. Bugün enerji fiyatları 40 Cent gibi rakamlara yükselmemişse bu açtığımız HES’lerin büyük rolü var. Aşağı yukarı Türkiye’deki Kurulu gücün üçte biri HES’den, üretimde yıllara göre değişiyor de sulak dönemlerde de üçte biri yani üç ampulden biri, kurak dönemlerde ise dörtte birini karşılıyor. Şuna da dikkat çekilmeli tabi bu inşaatlar yapılırken ekonomik krizin olduğu dönemlerde bunlar birer faaliyettir. Türkiye’de kalkınma gelişme seviyesinin artmasında büyük rolü var. İstihdam sağlanıyor. Deriner Barajı’nda sadece 5 bin kişi çalıştı. Barajları da yapmak zorundayız çünkü hiçbir şehre baraj yapmadan su vermemiz mümkün değildir.

    HES karşıtlarına “gaza gelmeyin” uyarısı

    Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu özellikle HES’lerin özellikle felaketlerin önlenmesinde önem teşkil ettiğine dikkat çekerek, HES karşıtlarına şu uyarıda bulundu: “HES’ler Türkiye’de elektriğin sigortasıdır. Eğer bunlar olmaz ise bunlar yapılmasaydı Türkiye elektriksiz kalırdı veya fiyatlar çok yükselirdi. Lütfen bu gibi durumlarda gaza gelmesinler vatandaşlarımız dikkatlice okuyarak bakarak bunların çevreye bir zararı olmadığını bazı felaketleri de önlediğini düşünsünler.”