Etiket: kamunun

  • Meyve sebze ticareti yapan sektör temsilcileri, kamunun özel sektöre rakip olmamasını istedi

    Meyve sebze ticareti yapan sektör temsilcileri, kamunun özel sektöre rakip olmamasını istedi

    Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Meyve ve Sebzelerin İşlenmesi ve Ticareti Meslek Komitesi Meclis Üyeleri, kamu kurumlarının meyve sebze ticaretinde özel sektöre rakip olabilecek tutumlar içine girmemelerini istedi.

    MTSO 1 No’lu Meyve ve Sebzelerin İşlenmesi ve Ticareti Meslek Komitesi Meclis Üyeleri sektöre ilişkin değerlendirmeler yaptı. Sorunları ve çözümlerini anlatan Meclis Üyeleri yurt dışında, özellikle Avrupa Birliği (AB) firmalarının kalıntı nedeniyle ürün almamasından Bulgaristan’a giden tırlara çıkarılan zorluklara, marketlerin ödeme sırasında oluşturduğu sıkıntılardan çiftçilerin üretim maliyetlerinin yüksekliğine kadar birçok konuyu ele aldı.

    “AB kalıntı limitlerine göre üretim yapılmalı”

    MTSO Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve 1 No’lu Komite Meclis Üyesi Hakan Sefa Çakır, özellikle ilaç kalıntıları üzerinde durdu. AB’ye bağlı ülkelerin ürün alırken ilaç kalıntısı konusunda ciddi hassasiyetler gösterdiğini belirten Çakır, bu nedenle Avrupa’ya meyve sebze ihracında zorlandıklarını anlattı. Türk ihracatçısının günümüzde Rusya, Ukrayna, Irak gibi analiz konusunda zorluk çıkarmayan ülkelere çalışmayı sürdürebildiğini kaydeden Çakır, şöyle konuştu:

    “Yurt içinde çokça mal üretiyoruz. Ürettiğimizi satamazsak ciddi sorun oluşur. Sorunun çözümü için Tarım Bakanlığımızın kalıntı konusunda AB’nin talep ettiği ilaçları ruhsatlandırarak üreticiye temin etmesi, ardından üreticileri bu ilaçları kullanma noktasında bilinçlendirip konunun takipçisi olması önemli. Ayrıca üretici ve ihracatçıların elini güçlendirmek adına kalıntı limit oranlarıyla ilgili Brüksel’de güçlü lobi oluşturulması sağlanmalıdır. Bu konu yalnızca ihracat için değil, Türk halkının sağlıklı ürünlere ulaşabilmesi adına da önemlidir.”

    Rusya’daki büyük market zincirlerinin Türkiye’deki meyve ve sebze fiyatları üzerindeki etkisine de değinen Çakır, “Maalesef Türk ihracatçılarımız kendi aralarında birlik olmak yerine birbirlerine rakip olunca ucuz ürün satmak durumunda kalıyorlar. Bu da yurt dışındaki büyük marketlerin Türk ürünlerinin fiyatlarını büyük ölçüde aşağı çekmesine neden oluyor. Sonuçta ne üretici ne de ihracatçımız hak ettiği kazanca ulaşıyor. Hem üretici hem de ihracatçının birlik olması sağlanmalı” dedi.

    “Meyve sebzedeki döngü bozulmamalı”

    Bulgaristan konusunda lobi çalışması yürütülmesi gerektiğini söyleyen MTSO 1 No’lu Komite Meclis Üyesi Yusuf Vedat Yücesoy ise Kapıkule Sınır Kapısında Bulgaristan tarafında yaşanan sorunları anlattı. Keyfi olarak Türk tırlarının durdurulup analiz kontrolü yapıldığını dile getiren Yücesoy, bu işlem için ekstra ödeme talep ettiklerini ve bir gün kadar da kapıda beklemek durumunda kaldıklarını ifade etti.

    Tarım kredi kooperatifleri, Ziraat Bankası gibi kurumların meyve sebze alıp zincir marketlere satarak vergisini ödeyen firmalara rakip olduğuna da dikkat çeken Yücesoy, “Bu tür kuruluşlar alım satım yaparsa halde üretici ile tüccar arasında oluşan ürün piyasasını belirleyen pazar süreci ve meyve sebzedeki döngü bozulmuş oluyor. Kamu kurumları bize rakip olmak yerine kaynaklarını, gübre, ilaç gibi çiftçinin kullandığı girdileri üreterek maliyetlerini düşürse sektöre çok daha fazla katkı sağlamış olurlar” ifadelerini kullandı.

    Çukurova Bölgesel Havalimanı beklentisini de dile getiren Yücesoy, “Uçak kargonun güçlenmesi sektörümüz adına önemli. Uzakdoğu’dan sürekli sipariş geliyor, ancak yüksek kargo maliyetleri nedeniyle yanıt veremiyoruz. Çukurova Havalimanının biran önce tamamlanarak kargo taşımacılığındaki gücümüzü artırmak istiyoruz” diye konuştu.

    “Yerli üretime ağırlık verilmeli”

    MTSO 1 No’lu Komite Meclis Üyesi Nurettin Cumaoğlu da çiftçilerin yüksek üretim maliyetlerine dikkat çekti. Girdi maliyetlerinin düşürülmesi için yerli ilaç ve tohum üretiminin önemine değinen Cumaoğlu, mevcut durumda bu ürünlerin büyük bölümünün ithal edilmesiyle maliyetlerin arttığını vurguladı. Aynı zamanda sektörde bir standart bulunmamasından da şikayetçi olan Cumaoğlu, şunları söyledi:

    “Değişik sektörlerde paraları takılıp zarar eden kişiler, halin ödeme konusundaki zaafından yararlanmak istiyor. Halden aldıkları meyve sebzeleri yeni açtıkları ya da devraldıkları marketlerde nakit ya da kredi kartı ile satıp bu paraları zarar ettikleri sektörlere aktarıyorlar. Bu durum da kötü niyetli kişilerin istismarına çok açık. Bu sayede çiftçinin, komisyoncunun, tüccarın parası ödenmeyebiliyor ve hal kötüye kullanılabiliyor.”

    Çek Yasasının da kötü niyetli kişiler tarafından suiistimal edildiğini belirten Cumaoğlu, “Her isteyenin çekleri bankalardan istediği gibi alabilmesi, ödemelerde vadelerin standart hale getirilmemesi karşımıza sorun olarak çıkıyor” değerlendirmesini yaptı.

  • Kamunun tek Sakız koyunu çiftliğinde işler yolunda gidiyor

    Aydın Büyükşehir Belediyesinin, bölgede hayvancılığın geliştirilmesi ve kadınların üretim ağına dahil edilmesi için kurduğu Sakız koyunu üretim çiftliğinden bugüne kadar 150 aileye hibe yapıldı. Türkiye’de sayıları her geçen gün azalan Sakız koyunu popülasyonunun çoğaltılması için hazırlanan projede kısa sürede 150 baştan 600’lü sayılara ulaşıldı.

    Aydın Büyükşehir Belediyesinin “Aile Tipi Koyunculuk” projesi kapsamında 1,5 yıl önce kurduğu Sakız koyunu üretim çiftliğinde işler yolunda gidiyor. Türkiye’de kamu sektörünün kurup işlettiği tek üretim sahası oma özelliği taşıyan çiftliğinde üretilerek 1 erkek ve 2 dişi olarak dağıtılan damızlıklardan alan yetiştiriciler memnun kaldı. Kadınlar öncelikli olmak üzere istenen kriterlere sahip yetiştiricilere kurayla dağıtılan Sakız koyunları, 4 yıl daha proje ekibi tarafından takip edilerek gittikçe azalan hayvan sayısına dur denilmek ve ailelerin de hayvancılık yaparak ek gelir elde etmeleri amaçlanıyor. Şimdiye kadar Koçarlı ilçesinde 150 aileye yapılan hibe desteklerinin, projenin ileri aşamalarında Aydın’ın 17 ilçesine ulaştırılması hedefleniyor.

    Sakız koyunu üretim çiftliğinin, bölgedeki hayvancılığın geliştirilmesi ve tarımla ilgilenen aile sayısının artırılması amacıyla Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu öncülüğünde hazırlanan proje kapsamında 1,5 yıl önce kurulduğunu anımsatan Kırsal Kalkınma Projeleri Koordinatörü Veteriner Hekim Gökçe Yıldırım, bölge için en uygun tür olan Sakız koyunu üzerine yaptıkları araştırmada Türkiye’deki popülasyonun hızla azaldığını gördüklerini söyledi. Proje kapsamında kurulan çiftliğin ülke genelinde kamunun elindeki tek sakız koyunu üretim sahası olduğuna işaret eden Yıldırım, “150 baş damızlık hayvanla başladığımız çalışmalarda geçen 1,5 yılın sonunda 600’lü rakamlara ulaşmış durumdayız. Bu çiftlikte üretilen tüm kuzular, bölgedeki kadın öncelikli aile işletmelerine 2 dişi 1 erkek olarak hibe ediliyor ve daha sonra 4 yıl boyunca takip ediliyor. Öncelikle Koçarlı ilçemizdeki kadın üreticiler olmak üzere; SGK kaydı olmayan, üretimden çekilmiş ve mevcut hayvancılık işletmeleri yok ise bu kişileri tekrar üretim ağına dahil edilmelerine sağmak için kurayla hayvanlarını teslim ediyoruz. Şuana kadar 150 aileye destekleme yapıldı, Ekim ayı gibi 200 aileye daha destekleme yapılacak. Proje bu şekilde her yıl kendi ürettiği kuzularını dağıtarak bölgedeki hayvancılık faaliyetlerinin geliştirilmesini amaçlıyor” dedi.

    “Her ırk kendi bölgesinde verimli olur”

    Projedeki hedeflerinin her yıl en az 200 aileye koyun dağıtabilmek olduğuna işaret eden Yıldırım, “Proje bölgemizde tutar ve karşılık bulursa; 200 aileden 400 aileye artırabiliriz. Gelecek dönemlerde Aydın’ın 17 ilçesindeki ailelere ulaşacak şekilde yılda 500-600 aileye hibe yapmayı amaçlıyoruz. Burası duyulmaya başladıktan sonra ülkemizin farklı yerlerinden bizi arayarak Sakız koyunu almak isteyenler oluyor. Ancak bu bir hibe destek projesi olduğu için bizim burada hiçbir şekilde taşışımız mevcut değil. Erzurum, Artvin veya Samsun gibi illerden arayıp Sakız koyunu almak istiyorlar. Biz hepsine, her ırkın kendi coğrafyasında verimli olabileceğini söylüyoruz. Karadeniz’de yaşayan insanlar o bölgenin koyununu üretmelidir, Artvin’deki veya İç Anadolu’daki insanlar da o bölgenin ırkına yönelmelidir. Sakız koyunu Kıyı Ege bölgesindeki aile işletmeleri için yani el besisi dediğimiz 5-10 başlık işletmeler için değerlidir. Lütfen vatandaşlarımız farklı illerde Sakız koyunu üzerinden üretim yapmayı denemesinler” şeklinde konuştu.

    Koyunların 24 saati takip ediliyor

    Sakız koyunu üretim çiftliğinde 1 sorumlu veteriner hekim, 2 veteriner teknisyeni ve 4 bakıcıyla çalışmaların yürütüldüğünü beyan eden Yıldırım, şöyle konuştu: “Çiftlikte 24 saat boyunca tüm bakım ve besleme çalışmaları sürekli izleniyor. Koyunlar sabah erken saatlerde 168 dönümlük çiftlik içerisinde dolaşmaya çıkarılıyor. Akşama kadar bölgeye uyum sağlamaları için merada kalırlar. Akşam ağıla dönen hayvanlar için tüm ihtiyaçları hazır edilmiş oluyor. Hayvanların bakımında kullandığımız tüm besin maddeleri de bölgemizdeki yerel kooperatiflerden temin ediliyor.”

  • Kar, çay sektöründe kamunun görevine vurgu yaptı

    Sahip olduğu büyük tüketici kitlesi ile dünya çay sektörünün, ciro itibarı ile 2024 yılında 21 milyar dolarlık bir piyasa değerine ulaşacağı tahmin ediliyor.

    2016 yılı itibarı ile sektörün Türk çay sektörünün cirosu 1 milyar dolara yaklaşırken, özel sektörün piyasa payı yıllar sonra artarak 2016 yılında yüzde 50’ye ulaştı. Çay Sanayicisi İşadamları Derneği Genel Sekreteri Mustafa Yılmaz Kar, Çay sektöründe kamu ve özel sektör rekabetine değinerek, çay sektörünün kamunun öncülüğünde büyüyüp geliştiğini söyledi. Kar, “Türk çay sektörü bir ayağı üretici olan ve bir milyon insanın direkt olarak ilişkide bulunduğu bir sektördür. Sektörün istikrarlı bir biçimde büyümesinde üreticiye verilen desteklerin büyük önemi vardır. İç müşteri memnuniyeti denilen bu algı büyük bir maliyet ve fedakarlık gerektirmiştir. Özel sektörün sergilediği performans bu fedakarlığı yapabileceğinin göstergesini oluşturamadı. Zira kısıtlı kaynaklar sahibine bu alanda sorumluluk alma imkanı vermedi. Yaş çay alımlarında istikrar unsuru kamudur. Kamu bu günkü noktaya gelebilmek için büyük bir bedel ödemiş, istikrarın korunması için oluşan destekleme maliyetinin tamamını üstlenmiştir. Özel sektörün alım iştahı yıllara göre çok değişken bir performans gösterirken, kamunun dik duruşu ve sektördeki hakimiyeti özel sektör içinde çok rahat bir çalışma ortamı oluşturmuştur.”

    Kar, çay tüketicilerini endişelendiren sebeplere de vurgu yaparak hava kirliliği ve aroma çeşitlerinin doğal olmamasının sağlığımızı olumsuz etkilediğini söyledi. Mustafa Yılmaz Kar, Türk çayının bu anlamda masum olduğunu kış mevsimi boyunca kar altında kalan çay ağaçlarımızın zararlılardan arındığı gibi, hava kirliliğinin olmadığı çay bölgemizde dünyanın pestisit oranı en düşük çayının üretildiğini ifade etti.

    Kar şöyle devam etti:

    “Şimdi gururla ifade edebiliriz ki, Türk çay sanayicisi ham madde kalitesini yükselten teknolojileri kullanarak, çayın kendi aroması dışında katkı maddesi kullanmadan, tüketiciye en kaliteli doğal çayı üretmektedir.. Özel sektörümüz de kamu sektörünün kullandığı teknolojiyi kullanarak aynı kalitedeki doğal çayı üretiyor. Dünya çay pazarındaki değişimleri yakinen takip eden çay sektörümüz geleceğe yönelik, çay ağaçlarının yenilenmesi ve çay bahçelerinin birleştirilmesi yönünde çalışmalar yapmaktadır. “

    Türk çay sektöründe istikrar unsuru kamu olduğuna da değinen Kar, kamunun sektörden çıkması durumunda sektörün tüm ayaklarından yara alacağını, devletin bugün üstlendiği maliyetlerden çok daha büyük bir maliyeti üstlenmek zorunda kalacağının da asla göz ardı edilmemesi gerektiğine vurgu yaptı.