Etiket: Kalıyor

  • Mülteciler Kaçıyor, Çöpleri Kalıyor

    Yasa dışı yollarla Yunanistan’a geçmek isteyen kaçak göçmenlerin en sık kullandıkları güzergah Çanakkale’nin Ayvacık sahilleri. Resmi olmayan rakamlara göre 500 bin kişinin kullandığı güzergahta, kaçanların ardından çöp yığınları kalıyor. Köy muhtarlıkları, çöpleri temizlemiyor. Ayvacık belediyesi ise mevzuata takılıyor.

    KIYAFETLERİNİ BİLE GERİDE BIRAKIYORLAR

    Midilli Adası’nın sadece 5 mil mesafede olduğu Ayvacık ilçesi sahillerinde, sürekli bir hareketlilik söz konusu. Zaman zaman bölgede konaklama da yapan kaçaklar, sahile çıkan ormanların içinde adeta küçük kasabalar inşa etmiş durumda. Kartondan evler, battaniyeler, diğer hayati malzemeler dikkati çekiyor. Ancak buralara atılan yiyecek artıkları, kirli giysiler, diğer malzemeler artık rahatsız edici boyuta ulaştı. Atıklar arasında bebek mamaları, biberonlar, kimlik, pasaport, vize kağıtları bile bulunuyor. Şişme botlar, bot şişirmede kullanılan pompalar ve elbiseler en çok rastlanan çöpler arasında.

    BÜTÜN SAHİL ÇÖP İÇERİSİNDE

    50-60 kişi bir botla kaçmaya çalıştığı için kaçaklar fazla eşyalarını yanlarına alamayıp sahile bırakıyor. Sürekli göç hareketinin yaşandığı bölge artık çöpten geçilmiyor. Bölgede zeytinlikleri olan vatandaşlar bundan rahatsız. Bölgede sürekli bir göç faaliyeti olduğunu söyleyen vatandaşlar, Sivrice’den Assos sahillerine kadar her yerin çöp içinde kaldığını ifade etti. Uzun süre toplanmayan bu çöpler ise görüntü kirliliğinin yanı sıra insan sağlığı açısından da tehdit oluşturuyor. Yiyecek ve diğer artıklar nedeniyle bölgede ağır bir koku hakimken, içeriği bilinmeyen ilaç şişeleri, sahillerden denize kadar ulaşıyor.

    BELEDİYE BAŞKANI YETKİ VE İMKANLARIN GENİŞLETİLMESİNİ BEKLİYOR

    Göç idaresi, bu yıl yaklaşık 70 bin kişinin geri gönderildiğini açıkladı. Yunan makamları ise 450 bin kişinin Midilli’ye geçiş yaptığını öne sürüyor. Yaklaşık 500 bin kişilik bu sirkülasyonun ardında bıraktığı çöpler, köy muhtarlıklarını da sıkıntıya sokuyor. Köylerin kapasitesini aşan bu çöplere müdahale etmesi beklenen Ayvacık belediyesi ise mevzuat engeline takılıyor. Ayvacık Belediye Başkanı Mehmet Ünal Şahin, “Ayvacık belediyesinin görevleri belli. 8 bin 500 nüfusa göre dizayn edilmiş. Şehrin merkezinde ve çevresinde belediye alanında kalan bölgelerin biz çöplerini alıyoruz. Onun dışında 80 kilometrelik bir kıyı kenar çizgimiz var, sahilimiz var. Belediye bunun ancak 5 kilometrelik bölümüne iniyor mücavir alan olarak. Onun dışında bir yasal sorumluluğumuz yok. Daha boyutunu aştığımız zaman problem oluyor. Bunları köy muhtarlıkları toplar. Köy muhtarlıkları da tabi ekipmanıyla ne kadar yardımcı olabilir? Olamıyor. Yalnız şu da var. Bölgede son aylarda 70 binin üzerinde göçmen yakalandı. Midilli adasının açıklamasına göre 450 bin kişinin geçtiği söyleniyor. Bir hareket var bölgede. Ben 8 bin 500 nüfuslu bir belediyenin gelirleriyle bunların altından nasıl kalkarım? Zaten bir yaz nüfusu vardı. Bir de bu çıktı. Mutlaka bu konulara eğilmeleri lazım. Vatandaş olarak da halk olarak da poşetlerimizi alıp topluyoruz. Ama bugün topluyoruz, yarın yine oluyor. Devam eden bir şey bu. Onun için bölgenin belediye alanına alınmasında, ekonomisinin güçlendirilmesinde çok fayda var. Böyle bir donanımımız var. Ama tabi personel, araç gereç ve ekonomiyle ilgili. İç İşleri Bakanlığı Göç idaresi yeni bir kurum. Bunları düşüneceklerini zannediyorum. Bir çalışma var olduğunu da duyuyorum. Bu hudut sahil kesimlerine özel bir statü getirmek ve bizim iş hacmimizi ve kullanma imkanlarımızı biraz daha artırmaları gerekiyor” dedi.

  • Çakıcı’nın Avukatları: “Öcalan’ın Bile Yanında 5 Kişi Varken, Çakıcı Yalnız Kalıyor”

    Alaattin Çakıcı’nın avukatı Hakan Yalçıntuğ, Çakıcı’nın, Edirne F tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde 15 kişilik bir kısımda tek başına kaldığını belirterek, Abdullah Öcalan’ın bile yanında 5 kişi olduğunu söyledi.

    Edirne F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevinde bulunan Alaattin Çakıcı, dün Edirne Adliyesine gelerek ifade verdi. Alaattin Çakıcı’nın avukatı Hakan Yalçıntuğ, Çakıcı’nın, Edirne F tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde 15 kişilik bir kısımda tek başına kaldığını belirterek, “Abdullah Öcalan’ın yanında 5 tane mahkum arkadaşı bulunurken, Alaattin bey tek başına cezasını infaz etmektedir. İzole edilmektedir, bunun da insan hakları ihlali olduğu görüşündeyiz. Ama Alaattin bey bununla ilgili hiçbir şekilde bir talepte de bulunmamıştır” dedi.

    Hakan Yalçıntuğ, Çakıcı’nın, Tekirdağ F tipi cezaevinde yaşanan olaylarla ilgili Cumhuriyet Savcılığına ifade verdiğini söyledi. Yalçıntuğ, müvekkilinin ifadesinde hiçbir yalana başvurmadığını ifade etti. Çakıcı’nın ifadesini dile getiren Av. Yalçıntuğ, “Yalan iki yerde söylenebilir, bir savaş alanında, bir de yuva kurtarmak amacıyla. Her türlü şeyi doğru anlatmıştır. Kırıkkale’den Edirne Cezaevine gelene kadar, psikolojik baskı altında olduğunu, psikolojik savaş verildiğini belirtmiştir. Burada hukukun uygulanmasını talep etmiştir, müvekkilim tahrik edildiğini devamlı baskı altında olduğunu söylemiştir. Herkes adına hukukun uygulanmasını istemektedir. Cezadan korkmamaktadır bunu belirtmektedir” şeklinde konuştu.

  • (Özel Haber) Barınma Evi’nde Kalıyor Ama Adına Şirket Açılmış

    Bursa’da yoğun kar yağışı ve eksi 10 dereceyi bulan dondurucu soğuk sebebiyle Büyükşehir Belediyesi Barınma Evi de doldu. Barınma Evleri’ne sığınan evsizlerin dramı ise yürek burkuyor. Her birinin farklı bir hayat hikayesi olan vatandaşların kimi aileleri tarafından dışlanmış, kimileri dolandırıcıların tuzağına düşmüş. 62 yaşındaki Erdem Ahmet Demir, hem engelli, hem de dolandırıcıların üzerine açtığı şirket sebebiyle engelli maaşını alamıyor.

    Bursa Büyükşehir Belediyesi´nin faaliyetlerinden biri olan ve kimsesiz vatandaşların kara kışta sığındığı barınma evi, soğuk havalarda kimsesizlere sıcak bir yuva oluyor. 450´den fazla kişinin faydalandığı ve yılın 5 ayı açık olan barınma evinde, aileleri tarafından dışlanan, kimsesi olmadığı için kalacak yer bulamayan ve yoksullukla mücadeleye direnemeyen vatandaşlar hayata tutunmaya çalışıyor. Günde 3 öğün yemek verilen ve her türlü sosyal ihtiyaçların karşılandığı barınma evi havaların ısındığı Nisan ayında ise kapılarını kapatıyor.

    Her birinde farklı bir hikaye olan evsizlerden 62 yaşındaki Erdem Ahmet Demir, dolandırıcıların ağına takıldı. Belden aşağısı tutmayan ve engelli maaşı alan yaşlı adamın üzerine şirket açan dolandırıcılar yaşlı adamı yüksek miktarda borçlandırdı. Maaşının kesildiğini ileri süre Ahmet Erdem Demir, Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin Barınma Evi’ne sığındı.

    “45 senedir gurbet ellerde dolaşıyorum” diyen Demir, “Gelirim yok, engelli olduğum için çalışamıyorum. Engelli maaşım var, ama alamıyorum. Üzerime hayali şirket kurdular. Beni İzmir’de ağlarına düşürdüler. Davalarım var. “Şirket kuracağız sana da para vereceğiz” dediler. Ne para alabildim, ne de şirketimin ne olduğunu biliyorum. Bu yüzden yardım parası dahi alamıyorum. Yardımseverler 3-5 kuruş cebime sıkıştırırlarsa onunla geçinmeye çalışıyorum. Geçmişte inşaatlarda hamallık yapıyordum, ama elden ayaktan düştüm. 5 seneden beri barınma evine gelip gidiyorum. Burada iyi bir aile ortamı var. Havalar soğuk. Allah devletimize zeval vermesin. Burayı açanlardan Allah razı olsun. Sıcak suyumuz var. Yemeklerimiz çok iyi. İlgilenen arkadaşlarımız var. Nisana kadar buradayım. Ondan sonra cami avlularında, park köşelerinde yatacağım. Ailemden insanlar var, lakin ben yok olarak kabul ediyorum. 9 kardeşim var, onların da hiçbir faydası yok. Ne arıyor, de soruyorlar. 3 kardeşim iki adımlık yol olan İstanbul’da, ama bana hiçbir faydaları yok. Çünkü şu an onların bana ihtiyacı yok” dedi.

  • Kadınlar Aikido İle Genç Ve Formda Kalıyor

    Günlük hayatta kadınların yüklendiği misyonlar arttıkça stres de beraberinde geliyor. Stresin yıpratıcı özelliğinden kurtulmak ve sokaktaki tehlikelere karşı güvende hissetmek isteyen kadınlar artık Aikido ile tanışıyor.

    Aikimode Aiki Akademi Başeğitmeni 5. Dan Sensei Oğuzhan Ulvi Başkurt, “Kadınların yüklendikleri stresler, özellikle masa başı çalışan kadınların gün içinde çok fazla hareket edememeleri; bel, boyun ve omuz gibi bölgelerde ağrılara aynı zamanda özellikle bel ve kalça çevresinde yağlanmalara yol açıyor. Buna doğum kiloları, psikolojik baskılar da eklenince, kadınlar zaman içinde gittikçe kilolu hale geliyor. İşte Aikido bu noktada kadınların yeni gözdesi oldu. Bir yandan kendilerini savunacakları yeni bir spor dalı ile tanışırlarken bir yandan da fazla kilolarından kurtuluyor, kendileri için güzel bir şey yaparak psikolojilerini düzeltiyorlar. Bu da onlara günlük hayatta kendilerine daha güvenli ve pozitif hissettiriyor” dedi.

    “KADINLAR SPOR YAPMAYA ZAMAN BULAMIYOR”

    Kadınların kendilerine vakit bulma konusunda zorlandıklarını dile getiren Oğuzhan Sensei, “Çocuk sahibi kadınlar gerek spor salonlarına ve benzeri spor merkezlerine üye oluyor ancak birçoğu zaman sorunu sebebiyle bu salonlara devam etmiyor. Her pazartesi diyete başlama hevesi iş yerinde veya evinde yaşadığı bir sorun nedeniyle çikolata krizi ile sona eriyor. Formda ve zinde kalabilmek yalnızca zayıf olmak demektir gibi bir yanılgıya düşülüyor maalesef. Erkeklere oranla kadınların sorumlulukları çok daha zahmetli, yorucu ve stresli olduğu için bedenleri yıllar geçtikçe erkeklere oranla daha hızlı yaşlanıyor. İşte Aikido, kadınların hem bedenen hem zihnen kendilerini forma sokmaları iş ve sosyal hayatta öz güvenlerini kazanmalarını sağlamaktadır. Aikido salonu fitness salonlarına benzemez. Fitnes salonlarına kayıt yaptıran kadınlarda devamlılık konusunda bazı olumsuz sonuçlar görülüyor” şeklinde konuştu.

    KADINLAR FİTNESS SALONLARINA NEDEN DEVAM ETMİYOR

    Başkurt, ’Kadınlar fitness salonlarına devam konusunda neden başarısız oluyor’ sorusuna ise, “Bu durumun farklı sebepleri var. Örneğin, her gün aynı monoton hareketleri yapmak, sosyal ortamdan kopuk bir şekilde yalnızca spor aletleri ile çalışmak, haftanın sadece belli günlerinde gidebilmek, spor yaptığı sürece birebir ilgilenen bir eğitmenin sürekli onunla olmaması, kısa vadede olmayacak hedefler vadederek motivasyon kaybı yaşanması, işe gidiş dönüş saatlerinde salonların saatlerinin uymaması, çocuğu ile birlikte spor yapabileceği bir salonun olmaması, o salonda spor yapan kadın sayının az veya hiç olmaması, bedeni forma sokarken zihnin stres ve sorunlardan uzaklaştıracak bir felsefesinin olmaması… Ancak Aikido salonunda durum farklıdır. Onlara sunulan farklı gün ve saatlerden istediklerini seçebilirler. Sabah 6’dan başlamak üzere akşam geç saatlere kadar derse gelebilirler. Bir salonda çocukları Aikido öğrenirken, diğer salonda kendileri ve eşleri eğitim alabilirler. Aikido ailecek yapılabilecek nadir sporlardan birisidir” cevabını verdi.

    “AİKİDO YAPAN KADINLAR YAŞITLARINDAN DAHA GENÇ VE ZİNDE GÖRÜNÜRLER”

    Başkurt, Aikidonun bir gençlik iksiri olduğunu vurgulayarak, “Kadınlar Aikido dersi bir meditasyon ile başlar, Aikido yapan kadınlar zihinlerini boşaltarak kaygıdan uzak bir şekilde spor yaparken bedenlerini formda tutmaya başlarlar. Spor aletleri ile değil de insanlarla çalıştıkları için gerçek hayattan kopmadan sosyalleşerek spor yaparlar. Dışarıdan bakıldığında çok kolay görünen bu spor aslında hiç fark etmeden çok fazla kalori yakmalarını sağlar. Her şeyden önce formda kalırlar ve yaşıtlarına göre çok daha genç ve zinde görünürler. En güzeli de formda kalırken aynı zamanda bir Japon savaş sanatı öğrenip bu sayede dünyanın farklı ülkelerine gidebilme imkanı kazanırlar” şeklinde konuştu.

  • Kilolu İnsanlar İş Hayatında Negatif Ayrımcılığa Maruz Kalıyor

    Acıbadem Ankara Hastanesi Psikologu M. Bülent Baykal, kilolu insanların iş hayatında negatif ayrımcılığa uğradığına dikkat çekerek, “Bazı iş ortamlarında aşırı kilolu insanlar sadece görünüşlerinden dolayı terfi alamamakta, daha az ücret ödenen işlerde çalışabilmekte, hatta işten çıkarılmada ilk sırada yer almaktadırlar. Okullarda kilolu çocuklara isimler takılmakta, alay edilmekte, aşağılanmakta ve zorbalığın hedefi haline gelmektedirler” dedi.

    Acıbadem Ankara Hastanesi Psikoloğu M. Bülent Baykal, günümüzde Batılı ülkelerde ve Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde kiloları çok yüksek olan insanların, özellikle de kadınların negatif ayrımcılığa uğradıklarını vurgulayarak, psikologların birçok ülkede gerçekleştirmiş olduğu aşırı kilolu insanların başkaları tarafından nasıl değerlendirildiklerine dair yapılan incelemeleri anlattı. Baykal, “Çağımızda istisnasız herkesin kilolarıyla sorunları var. 20. yüzyılın sonlarına doğru insanların beyinlerine kazınan düşünce ’zayıf olmak eşittir sağlıklı olmak ve beğenilmek ve toplumca daha kolay kabul edilmektir’. Bundan birkaç yıl önce tanınmış bir iş adamı, entelektüel yetenekleri üstün olmasına rağmen sadece aşırı kilolu diye bir kadın çalışanın işten çıkarılması için talimat vermişti. Sonuçta iş hukuka havale edildi, gazetelere düştü. Fakat kiloları fazla olan o kişi işe tekrar alınmadı. Araştırmalar aşırı kilolu ve obez insanların daha az çekici, davranışlarını daha az kontrol edebilen, daha az zeki, başarısız, sıkıcı, tembel olarak algılandıklarını göstermektedir. Ayrıca birçok araştırma erkeklerin olabildiğince ince, hatta sıska denebilecek kadınlardan hoşlandıklarını gösteriyor. İş ortamında, eğitim alanında, tıbbi merkezlerde, medyada ve diğer toplu yaşam alanlarının birçoğunda aşırı kilolu ve obez insanlar insanlar arası ilişkilerde olumsuz davranışlara maruz kalmaktalar. Buna kilo etiketlemesi diyoruz. Etiketlenen insanlar birçok önyargılı davranışlara maruz kalıyorlar. Bazıları alay edilmek, hakaret edilmek, aşağılanmak, küçültücü isimler takılmak gibi sözel önyargılarla ilgili davranışlarla karşılaşırken; bazıları da uygunsuz şekilde dokunulma, sarılınma ve diğer saldırgan tutumlar gibi fiziksel davranışlara katlanmak durumunda kalıyorlar. Dahası gerçek hayatta bedenlerine uygun olmayan tıbbi gereçler, havaalanında fiziksel zorluklar, uçak koltuklarının uygun olmaması, mağazalarda bedenlerine uygun kıyafet bulamamaları gibi birçok farklı engeller de yaşamlarını zorlaştırıyor. Bazı iş ortamlarında aşırı kilolu insanlar sadece görünüşlerinden dolayı terfi alamamakta, daha az ücret ödenen işlerde çalışabilmekte, hatta işten çıkarılmada ilk sırada yer almaktadırlar. Okullarda kilolu çocuklara isimler takılmakta, alay edilmekte, aşağılanmakta ve zorbalığın hedefi haline gelmektedirler” ifadelerini kullandı.

    Aşırı kilolu ve obez insanlarda depresyon, anksiyete, sosyal izolasyon, psikolojik uyum sorunlarının normal popülasyona göre birkaç kat daha fazla görüldüğüne dikkat çeken Baykal, “Sosyal mesajlar kilonun, kişinin kendi kontrolü ile alakalı olduğu inancını yaydığı için bu kişiler klişeleşmiş, basmakalıp tasvirlere karşı çıkmak yerine kilo vermeye çalışıp baskılardan kaçınmaya çalışmaktadırlar. Eğer diyetisyen ve psikolog desteğini alamazlarsa başarı yüzdeleri çok az olmakta ve kendilerini daha da başarısız gördükleri için özsaygıları daha da azalmakta ve depresyon sıklığı artmaktadır. Bu etiketlenme çoğu zaman kilo verme girişimlerinde olumsuz sonuçlar doğurmakta, bazı aşırı kilolu kişilerde daha fazla ve düzensiz yemek yeme isteğine yol açmakta ve kilo vermek yerine daha da fazla kilo almalarına neden olmaktadırlar. Tıbbi ortamlarda etiketlemelerde ise o kişilerin daha az ve yetersiz tıbbi destek almalarına neden olmaktadır. Araştırmalar özellikle kadın aşırı kilolu hastaların randevularını daha fazla iptal ettirdiklerini ve imkanlardan daha az yararlandıklarını göstermektedir” dedi.

    Yüksek kilolu çocukların bu olumsuz etiketlemeden en çok etkilenen grubu oluşturduğunu vurgulayan Baykal, “Diğer çocuklar, aşırı kilolu arkadaşlarına acımasızca huysuz, aptal, çirkin, mutsuz, tembel ve az arkadaşı olması gibi atıflar yapmaktadırlar. Okul ortamları bu tür yıkıcı etiketlemenin en çok görüldüğü ortamlardır. Bu yıkıcı psikolojik davranışları en çok da çocuğun yakınında bulunan arkadaşları yapmaktadırlar. Bu davranışlara maruz kalan çocukların psikolojik durumları süratle bozulmakta, sürekli maruz kaldıkça da olumsuz tutumları içselleştirmekte, kendilerini suçlama ve depresif semptomlar geliştirerek özsaygılarında büyük bir yıkım meydana gelmektedir. Ergenlik döneminde ise bu yıkıma ek olarak bazı durumlarda intihar düşünceleri ve aşırı sosyal izolasyon da eşlik etmektedir” diye konuştu.