Etiket: Kalıyor

  • Servis minibüsünün çarptığı kızı için 30 gündür hastane bahçesinde kalıyor

    Muğla’nın Fethiye ilçesinde servis minibüsünün çarptığı 7 yaşındaki Rabia, 30 gündür yaşam mücadelesi veriyor. Talihsiz kızın babası Selami Aksarı ise, günlerdir hastanenin otoparkına çektiği aracının içinde kalarak kızından gelecek güzel bir haber bekliyor.

    Muğla’nın Fethiye ilçesinde 22 Mart Çarşamba günü okuldan evine öğle yemeği için giden Rabia Su Aksarı’ya evine 50 metre kala servis minibüsü çarptı. Yaklaşık 22 metre uzağa fırlayan küçük kız ağır yaralandı. Ambulansla özel bir hastaneye kaldırılan minik kız, buradan Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesine sevk edildi. Minik kıza çarpan servis şoförü ise polise giderek teslim oldu. İfadesi alınan şoför serbest bırakılırken, Antalya’da 27 gündür yoğun bakımda olan Rabia yaşam mücadelesi veriyor. Minik kızın çiftçi olan babası Selami Aksarı ise, bir aydır hastane bahçesine çektiği aracının içerisinde yatıp kalkıyor. Hastanenin refakatçiler için tesis ettiği sosyal tesislerin uzak olduğu gerekçesiyle kendi aracının içerisinde kalıp, kızına yakın olmak isteyen acılı baba, günlerdir kızından gelecek güzel bir haber bekliyor. Yemeğini, çayını araç içerisinde demleyen Aksarı, bölgedeki servis minibüslerinin azlığından dolayı şoförlerin çocukları okul ve evlerine yetiştirebilmek için aşırı sürat yaptığını kaydetti. Baba Aksarı, servis şoförünün aşırı süratli bir şekilde kızına çarptığını söyleyerek, “Polislerden aldığım bilgiye göre 22 metre savrulduğu söyleniyor. Daha sonra ambulansla özel bir hastaneye sevk ediliyor. 3 gün yatıyor, 72 saati doldurduktan sonra Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesine sevk edildi. 26 gündür burada da yoğun bakımda yatıyor. Sosyal tesisler yer sağladılar sağ olsunlar ama az daha yakın olmak için arabamda kalıyorum. Zor oluyor ama baba yüreği işte, yapacak bir şey yok. Burada yakın kalmak istiyorum” diye konuştu.

    “Ufak bir gülümseme yaptı”

    Doktorların belirli aralıklarla kızını görmesi için müsaade ettiği Aksarı, son olarak gittiğinde kızını tekrar görmenin mutluluğunu yaşadı. Doktorların ’iyiye gidiyor’ sözleriyle yüzü gülen acılı baba, mutluluğunu kendisi gibi uzun süredir Antalya’da olup dün Fethiye’deki evlerine dönen eşiyle telefonda paylaştı. Kızıyla göz teması sağladığı için çok mutlu olduğunu söyleyen Aksarı, “4-5 gündür gözü açık, iyiye gidiyor diyorlar. Kolunda kırık olduğu için MR çekemiyorlar. Haftaya platinlerin alınıp ve MR çekilip daha detaylı bilgi vereceklerini söylüyorlar. Kızımla göz teması sağladık çok şükür. Ufak tefek gülümseme yaptı, iyiye gidiyoruz” dedi.

    “Yetiştiremedikleri için hız yapıyorlar”

    Servislere aşırı güzergah yüklendiğini söyleyen acılı baba, “Kaza anından sonra hep burada olduğumuz için fazla ilgilenemedik. Kaza sonrası teslim olmuş, ifade vermiş. Sonrasında da serbest bırakmışlar. Etrafta dolanıyor. Milli Eğitim Bakanlığımıza, tamam servislerimiz olacak haliyle ama bir servise 3 tane yer verilmemesi tarafındayım. Yetiştiremiyor arkadaşlarımız. Bir servis bir bölgeyi çekmeli. Yetiştiremedikleri için hız yapıyorlar” diye konuştu.

  • Diyabetli bir çocuk yılda en az 4 bin 750 kez iğneye maruz kalıyor

    Tip 1 Diyabetli Çocuklar ve Aileleri Derneği üyesi Oğuz Emre Sarıca, tip 1 diyabetli bir kişinin günde 9 kez ölçüm yapmak zorunda olduğunu belirterek, “Bunda da sürekli parmaklarını delmek zorunda. 4 defada minimum insülin yapmak zorunda. Günde 13 defa vücutta delik açılıyor. Bu da yılda en az 4 bin 745 delik demek. Bu yüzden hem acıyı azaltmak hemde delik sayısını düşürmek için devletimizin sensörlü pompa ve libre cihazını ücretsiz karşılamasını istiyoruz” dedi.

    ’Mavi Kalpler Tanışıyor’ etkinliği kapsamında Tip 1 Diyabetli Çocuklar ve Aileleri Derneği üyesi aileler ve çocuklar, Mersin’de kahvaltıda bir araya geldi. Selda Özyar Kaya ev sahipliğinde gerçekleşen kahvaltıda tip 1 diyabetli çocuklar birbirleriyle sohbet edip eğlenirken, ailelerde yaşadıkları sorunlar, yapmaları gerekenlerle ilgili fikir alışverişinde bulundu. Burada üyeler adına açıklama yapan Oğuz Emre Sarıca, 3,5 yaşında tip 1 diyabetli çocuğunun olduğunu belirterek, “9 aydır çocuğumuzun durumundan haberimiz var. Geleneksel olarak yaptığımız pazar buluşmalarında bugünde Selda Hanımın misafiri olduk. Sesimizi duyurmaya çalışıyoruz. Tip 1 diyabetli bir kişi günde 9 kez ölçüm yapmak zorunda. Bunda da sürekli parmaklarını delmek zorunda. 4 defada minimum insülin yapmak zorunda. Toplamda 13 defa günlük vücudumuza delik açıyoruz. Yılda 4 bin 700 delik demek bu. Empati kurarak karşıdaki bir toplu iğneyi getirip kendi parmağına batırsa ne kadar acı duyduğunu hisseder. Bunu 3 yaşında 5 yaşında 9 yaşında çocuklar yapıyor” şeklinde konuştu.

    Devletin birçok konuda destek verdiğini vurgulayan Sarıca, “Ama tip 1 unutulmuş durumda. Türkiye’de de bildiğimiz kadar 400 bin civarında diyabetli var. Bunlar için özellikle sensörlü pompanın devlet tarafından karşılanmasını istiyoruz. Bunun dışında yurt dışından getirilen libre cihazı var. Bir firma bunu Türkiye’ye getireceğini söylüyor. Devletimizde bu cihazı karşılarsa çocuklarda özellikle okullarda diğer öğrenciler tarafından dışlanmadan, psikolojik etki altında kalmadan hayatlarını devam ettirebilirler hemde canları yanmaz diye düşünüyoruz. Bu çocuk başına 480 lira gibi bir maliyet. Zaten parmaklarını deldikleri striplerin maliyeti de devlete aşağı yukarı aynıya geliyor. Devletimiz bunun yerine bize libreyi, pompa sensörünü karşılasa daha efektif olur diye düşünüyoruz. Birde 18 yaşından sonra tip 1 diyabet sanki geçiyormuş gibi bir algı da var. 18 yaşından sonra birçok yardım kesiliyor. Ancak tip 1 diyabet 18 yaşından sonra iyileşmiyor. Ömür boyu devam ettiği için bunun yaş sınırlandırılmasının da kaldırılmasını istiyoruz” diye konuştu.

    Şeker hastası çocukların bakımı konusunda da bilgi veren Sarıcı, şöyle devam etti:

    “Anneler şeker hastası çocuklarıyla birebir yanında olmak zorunda. Her dakikalarını ona ayırmak zorundalar. Bu da ailelerde iş gücü kaybı, gelir kaybına neden oluyor. Bununla ilgili de bir çalışma yapılsa iyi olur. Çünkü bu anneler hiçbir şekilde istihdama katılamıyorlar. Evde sonuçta bir hasta bakıyorlar. Tabi aileler de çocuklarını sürekli kontrol etmeli. Bizim çocuğumuzda olmaz demesinler. Sık idrara çıkma, sık susama ve kilo kayıpları olduğu zaman mutlaka çocuklarımızı doktora götürmemiz gerekiyor. Beslenmeye illa diyabetli olması gerekmiyor. Çocuklarda beslenmeye dikkat etmek gerekiyor. Özellikle ambalajlı, doğal olmayan ürünlerden kaçınmak gerekir. Tip 1 ile tip 2 diyabetin arasındaki farkın farkında olunması gerekiyor. Tip 2 diyabette vücut insülin üretiyor ama bozuk ürettiği için şeker yüksek seyrediyor. Tip 1 diyabette pankreas hiçbir şekilde insülin üretmiyor, o yüzden sürekli insülin kullanmak zorundayız. Ancak tip 2 diyabette yüksek seyrettiği için bitkisel ilaçlarla, başka yollarla düşürülüyor. Bizde hem şeker düşümü hem şeker yükselimi riskleri taşıdığımız için bize ayrı bakılması gerekiyor.”

  • Belediyeler sigara izmaritlerini toplamak için işçi almak zorunda kalıyor

    Eskişehir Çevre Derneği Başkanı Doçent Doktor Güner Sümer, sigara izmaritleri konusunda vatandaşlara yaptıkları uyarılardan sonuç alamadıklarını belirterek, sigara izmaritlerini toplamak ve temizlemek için belediyelerin işçi almak zorunda kaldığını söyledi.

    Çevre temizliğinin evde başladığını belirten Sümer, “Sonra öğrenciler okula ve çalışanlar iş yerlerine giderler. Okullar ve iş yerleri çevremizdir. Sokaklar, caddeler ve mahalleler çevremizdir. Çevre temizliği ve sorumluluk burada oturanlara aittir. Eskişehir’de 2000 yılında çekirdek atıkları çok olurdu, bugün ise azalmış turumda, ancak bugün sokaklara atılan sigara izmaritleri kirliliği bugün de devam ediyor” dedi.

    2007 yılında Bursa Burhaniye Belediyesinde sigara izmariti çöp kutusu numunesini Eskişehir’e getirip halka anlatmaya çalıştıklarını ama netice alamadıklarını anlatan Sümer, “Bugün ise Eskişehir belediyeleri atılan sigara izmaritlerini toplamak ve temizlemek için işçi almak zorunda kaldı. Porsuk suyuna, parklara ve piknik alanlarına çöp atılması devam ediyor. Her şeyi belediyelerden beklemeyelim. Herkes evinin ve dükkanının önünü temizlemelidir” diye konuştu.

  • Bursa’nın rantı Bursa’ya kalıyor

    Bursa’da son 3 yılda sahillere büyük yatırım yapan ve 305 kilometrelik sahil şeridini vatandaşların kullanımına açan Büyükşehir Belediyesi, Mudanya Esence’de TRT’den 8 milyon liraya satın aldığı 237 dönüm araziyi 42 milyon liradan başlayan bedelle satacak.

    Mülkiyeti Bursa Büyükşehir Belediyesi’ne ait Mudanya ilçesi Esence Mahallesi 632 parseldeki 237,8 dönüm arazi 7 Şubat Salı Günü 15.00’te kapalı teklif usulü ile peşin satılacak.

    Daha önce vericilerin bulunduğu arazi TRT’den 8 milyon liraya satın alınmıştı. 0,40 imar izni olan araziye, villa ya da turizm tesisi yapılabilecek. Bölge Bursa’nın en güzel yerlerinden birisi olarak gösteriliyor. Bursa Büyükşehir Belediyesi Esence yakınlarında Ketendere Liman Projesi ve diğer sahil düzenlemeleri ile bölgeyi cazibe merkezi haline dönüştürecek. Nilüfer Badırga’daki yeni teknoloji ve çevreci sanayi bölgesi Teknosab ile bağlantılı olarak Mudanya Ketendere ve Esence’de daha da değerlenecek.

    Büyükşehir Belediyesi yetkilileri, satın aldıkları fiyatın 5 katı bir bedelle Esence’deki araziyi ihaleye çıkardıklarını, ihaleye yüksek bir katılım beklediklerini ifade ettiler.

    Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin sahillere yönelik örnek düzenlemeleri ile son bir yılda plajları kullanan kişi sayısı 750 binden 900 bine çıkmıştı.

    Öte yandan Bursa Büyükşehir Belediyesi merkez Osmangazi İlçesi Alaşar Mahallesi’nde 6,3 dönümlük yeri 5,8 milyon liradan satacak.

  • Sahipsiz kalan Alman kadın 2 yıldır hastanede kalıyor

    Almanya’da aşık olduğu evli sevgilisiyle birlikte yaşamak için 32 yıl önce Adana’ya gelen ve eşi öldükten sonra beyin kanaması geçiren Bernhardine Krall (79), kimse sahip çıkmayınca 2 yıldır hastanede kalıyor.

    Adana’dan 1970 yılında Köln kentine giden İsmail Tanrıkulu, çalıştığı bir iplik fabrikasında geçirdiği iş kazasında parmakları kesilince tedavi için kaldırıldığı hastanede bakıcı Bernhardine Krall ile tanışıp ona aşık oldu. Evli ve 7 çocuk babası Tanrıkulu, taburcu edilmesinin ardından 1983’te Krall ile Türkiye’ye geldi. Krall, 1 kız çocuğunu ise Almanya’da bıraktı. Tanrıkulu’nun 2002 yılında akciğer kanserinden vefat etmesine rağmen ülkesine dönmeyen Krall, Türk sevgilisinin çocuklarıyla yaşamını sürdürdü.

    Tanrıkulu’nun kızı Hayriye Özbek’in yanında kalan Krall, yaklaşık 2 yıl önce geçirdiği beyin kanamasının ardından Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Balcalı Hastanesi’nde Beyin Cerrahi Servisi Yoğun Bakım Ünitesi’nde tedavi altına alındı. Almanya’da herhangi bir sosyal güvencesi olmayan ve herhangi bir yakınına ulaşılamayan kadının, tedavi masraflarını hastane üstlendi. Ancak, tedavisi tamamlanıp taburcu edilmesi gereken Alman kadın bugüne kadar bakımını üstlenen sevgilisinin kızı Hayriye Özbek kabul etmeyince ortada kaldı. Bunun üzerine Balcalı Hastanesi yetkilileri, Almanya’nın Ankara Büyükelçiliği ile irtibata geçip yardım istedi.

    Hem üvey kızı hem de öz kızı tarafından kabul edilmeyen Alman kadın, 2 yıldır hastanede kalıyor. Alman kadının bütün masrafları da hastane tarafından karşılanıyor.

    Balcalı Hastanesi Hasta Kabul Sorumlusu Cafer Gül’ün başvurusu üzerine Almanya’nın Ankara Büyükelçiliği Alman kadının hayatta bir kızının olduğunu ona da ulaştıklarını, ancak kızın Türkiye’ye gelerek annesini almayı reddettiğini bildirdi.

    Hastanın hastaneye geldiğinde beyin kanaması geçirdiğinin tespit edildiğini ve yapılan müdahalenin ardından hayatta kalmasının sağlandığını belirten Gül, “Ancak 2 yıldır hastanemizde kalıyor. Artık bizim hastanemizin yapabileceği bir şey yok. Artık bu kadın evde de kalabilir. Ancak biz yaptığımız bütün müracaatlarda kadını alabilecek kimseyi bulamadık. Buradaki üvey kızı bakamayacağını söyledi. Biz Almanya’nın Ankara Büyükelçiliği’ne başvurduk. Onlar kızını bulmuş ancak o da bakmayacağını söylemiş. Biz bunun üzerine devlet yetkililerine başvurduk şimdi onlardan gelecek cevabı bekliyoruz. Bu hasta hastanemizde kaldıkça başka hastaların tedavi edilmesini de engelliyor. Kendisi geçirdiği beyin kanaması nedeniyle felç kaldı. Yatağa mahkum yaşıyor. Hastane dışında da bakımı mümkün” dedi.