Etiket: kadın

  • Yargıtay’dan ilginç tecavüz sorusu

    Kayınbiraderinin tecavüzüne uğrayan kadının ruh sağlığının, tecavüz nedeniyle mi yoksa olay sonrasındaki dedikodu ve oluşan çevre baskısı sonucu mu bozulduğu Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun gündemine geldi.

     

    Yargıtay, kayınbiraderinin tecavüzüne uğrayan kadının ruh sağlığının, tecavüz nedeniyle mi yoksa olay sonrasındaki dedikodu ve oluşan çevre baskısı sonucu mu bozulduğunun belirlenmesini istedi. Yerel Mahkemenin cevabı “Ne fark eder?” şeklinde olunca dosya Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun gündemine geldi. Kurul, tecavüz sonrasında tehdit eden kayınbiradere 20 yıl hapis cezası veren yerel mahkemenin kararını yerinde buldu.

     

     

    Davaya konu olay Erzurum’da yaşandı. 16 yıllık evli olduğu kocası, evlendikten 1 yıl sonra yatalak hasta olan D.A, 2004 yılında kayınbiraderi T.A’nın tecavüzüne uğradı. T.A, kadını ölümle tehdit ederek 2 yıl boyunca sürekli tecavüz etti. Bir yıl sonra bir kız çocuğu dünyaya getiren D.A., kızının kayınbiraderine benzemesi nedeniyle çıkan dedikodular üzerine vicdan azabı çekerek eşinden ayrılmaya karar verdi ve kayınbiraderi hakkında Erzurum 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açtı. Yapılan yargılama sonucunda Adli Tıp Biyoloji İhtisas Dairesi, mahkemeye, D.A’nın 2005 yılında dünyaya getirdiği kızın babasının yüzde 99 sanık T.A. olduğuna ilişkin rapor sundu.Adli Tıp Kurumu‘nun raporunda 2 yıl boyunca tecavüze uğrayan D.A’ya travma sonrası stres bozukluğu tanısı konuldu. Ankara Numune Hastanesi ise mağdurun, olay sonrası ruh sağlığının bozulduğuna ilişkin rapor hazırladı.
    İYİ HALDEN İNDİRİM UYGULANDI
    Erzurum 3. Ağır Ceza Mahkemesi, T.A’nın Türk Ceza Kanunu‘nun (TCK) cinsel saldırı suçunu düzenleyen 102. maddesi uyarınca 8 yıl hapisle cezalandırılmasına hükmetti. Sanığın eyleminin yengesine yönelik olduğundan cezayı yarı oranında artırarak 12 yıla çıkaran mahkeme, D.A’nın ruh sağlığı bozulduğu için cezayı önce 15 yıla, birden fazla tekrarlanması nedeniyle de 24 yıla çıkardı. Ceza, sanık T.A.’nın iyi hali nedeniyle 20 yıla indirildi.
    RUH SAĞLIĞI TECAVÜZLE Mİ, DEDİKODUYLA MI BOZULDU?
    Karara itiraz edilmesi üzerine dosya Yargıtay 14. Ceza Dairesi’nin önüne geldi. Daire, mağdur kadının ruh sağlığının tecavüz suçu nedeniyle mi, yoksa olay sonrasındaki dedikodu ve oluşan çevre baskısı veya sair etkenler sonucu mu bozulduğunun tıbben ayrımının yapılıp yapılamayacağını, olayın özellikleri de gözetilerek ruh sağlığındaki bozulmanın bu eylemlerden kaynaklanıp kaynaklanmadığının tereddüde yer bırakmayacak şekilde belirlenmesi gerektiği gerekçesiyle bozdu. Daire, dosyanın Adli Tıp Kurumu ilgili ihtisas kuruluna gönderilerek, bu konularda yeniden rapor alınmasını ve bu rapora göre sanığın hukuki durumunun tayin edilmesini istedi.
    RUH SAĞLIĞI DEDİKODULARDAN BOZULSA BİLE İLLİYET BAĞI KALDIRILAMAZ
    Yargıtay’ın bozma kararının ardından dosya yeniden Erzurum 3. Ağır Ceza Mahkemesi’ne geldi. Daire’nin kararını inceleyen yerel mahkeme, ruh sağlığındaki bozulmanın temelinin sanığın cinsel saldırı eyleminin olduğuna dikkat çekerek kararında direndi. Direnme kararında, TCK‘nın cinsel saldırı sonucu ruh sağlığının bozulması durumunda cezanın artırımını öngören 102/5. maddesinde bozma ilamında belirtildiği gibi ruh sağlığındaki bozulmanın atılı suç nedeniyle mi, yoksa olay sonrasındaki dedikodu ve oluşan çere baskısı veya sair etkenler sonucu mu olduğunun tespitini gerektirir bir düzenleme veya açıklama olmadığına işaret edildi. Yerel mahkemenin direnme kararında, küçük bir köyde yaşan mağdurun kayınbiraderi olan sanık tarafından 2 yıl boyunca zorla ırzına geçilmesinin ve bu eylemler nedeniyle bir de çocuk getirmesi sonucunda ruh sağlığının bozulmasının neredeyse mutlak derecede bir sonuç olduğunu belirtti. Direnme kararında, mağdurun yaşadığı sosyal çevre, akraba ilişkileri, olayları anlattığı yakın akrabalarından gördüğü psikolojik baskı, eğitim durumu, evinden ayrılıp ikna edilerek tekrar evine getirilmesi, başkaca kalacak yerinin bulunmayışı gibi nedenler sanığın tehdit ve tecavüzlerine karşı başlangıçta sessiz kaldığını ancak, çocuk dünyaya geldikten sonra çıkan dedikodular nedeniyle olayın adli makamlara iletildiği anımsatıldı.
    Kararda, “Bir an için olay sonrasında çıkan dedikodulardan dolayı ruh sağlığının bozulduğu kabul edilse bile bunun aradaki illiyet bağını kaldırmayacağı, ruh sağlığındaki bozulmanın temelinin sanığın cinsel saldırı eyleminin olduğu kabul edilerek Yargıtay 14. Ceza Dairesi’nin belirtilen eksik soruşturma gerekçeli bozma ilamına uyulmayarak önceki kararda direnilmesine karar verilmiştir” denildi. Yerel mahkemenin direnme kararı geçtiğimiz hafta Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun gündemine geldi. Kurul, dedikodu incelemesine gerek görmedi ve yerel mahkemenin direnme kararını yerinde bularak onadı.
  • Müjde Ar, Kılıçdaroğlu’nu ‘sinir’ edecek

    Habertürk ekranlarında Didem Arslan Yılmaz’ın sunduğu “Türkiye’nin Nabzı” programına konuk olan oyuncu Müjde Ar, CHP üzerine çarpıcı açıklamalar yaptı. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na eleştirilerde bulunan Müjde Ar “Kılıçdaroğlu’nu zayıf ve yetersiz buluyorum.” dedi…

     

    İmralı görüşmelerine destek veren Müjde Ar, Paris’te 3 PKK’lı kadına yapılan saldırıyı da “Alçakça” bulduğunu söyledi. CHP’li vekil Hüseyin Aygün’ün taziye ziyaretini destekleyen Müjde Ar şunları söyledi.

    CENAZELERE KATILMAYI DÜŞÜNDÜM‘Çok alçakça bir şey olduğu çok açık. Üç tane kadın üç insan geçmişi ne olursa olsun. Çok da durumlarını bilmiyorum. Sakine Cansız’ın Diyarbakır’da yattığını biliyorum. Hüseyin Aygün’ün taziye ziyaretini tabi ki destekliyorum. Ben de o bölgenin insanı olsam ben de giderdim. Hatta, sade bir vatandaş olarak o cenazeye gitsem mi diye düşündüm. Ya bu insanların başka işi gücü yok mu. Sadece başkalarının yapıp ettikleri üzerinden kancayla çekip… Kaçırıldığı zaman da kendisi gitti diyenler oldu CHP içinde. Kabalık siyasetin içine öyle işlemiş ki kimse bundan kendini alıkoyamıyor.’

     

     

    ERDOĞAN HER SEFERİNDE KILIÇDAROĞLU’NA GOL ATIYOR

    Bu mesele bitene kadar partilerin grup toplantılarını yapmasınlar. Çünkü orada ben şunu hissediyorum. Sanki kendilerini stand-up’a mı çıkmış hissediyorlar. Mesela ben bakıyorum Kemal bey aynı şeyi devam ettiriyor. Salı toplantılarında milletvekili olsam çığlık atar kaçardım. Tayyip Erdoğan, her seferinde Kemal Kılıçdaroğlu’na bir gol atıyor. Bu iyi bir şey mi değildir. Böyle bir süreç içinde medyanın dilini de yadırgıyorum.

     

    KILIÇDAROĞLU’NU YETERSİZ BULUYORUM

    ‘Kemal Kılıçdaroğlu’nun liderliğini yorumlamak bana düşmez ama beğenmiyorum. Zayıf ve yetersiz buluyorum. Ercan’a da (Karakaş) diyorum, ne biçim parti bu diyorum. Orada da bir atalet var. Yeni CHP deniyor ama Hüseyin Aygün’e bunları yapmak mı yenilik. Ben sıkıldım artık bunlardan. Benim gönlümden tabi ki kocam geçer ama kocam genel başkan olsun demiyorum. Kılıçdaroğlu’nun yanına seçtiği kadrolara baktığımda, o kadar MYK değişti ama hala nasıl insanlarla çalışmak istiyor anlamadım. Keşke Baykal’ın başına gelenlerden sonra böyle paldır küldür olmadan, zaman içinde başka biri olsaydı diye düşünüyorum.’

  • TSK’da kadının adı yok!

    Türk silahlı Kuvvetleri’nde ilk kez açıklanan veriler, kadın subay oranının çok düşük olduğunu gösterdi.

     

    Buna göre, toplam 39 bin 449 subayın görev yaptığı TSK’da, kadın subay mevcudunun 1.343 olduğu ortaya çıktı. Kadın subayların toplam subay mevcuduna oranı ise 0.034’te kaldı

     

     

    Milli Savunma Bakanlığı verilerine göre, toplam personel sayısı 723 bin 741 olan TSK’da, Kara’da 55, Deniz’de 22, Hava’da 9, Jandarma Genel Komutanlığı’nda ise 4 albay rütbesinde kadın subay hizmet veriyor. Yarbay rütbesinde 128, binbaşı rütbesinde 358, yüzbaşı rütbesinde 339, üsteğmen rütbesinde 259, teğmen rütbesinde 169 kadın bulunuyor.

     

    Kadın general yok

    Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nda 695, Deniz Kuvvetleri’nde 257, Hava Kuvvetleri’nde 317, Jandarma Genel Komutanlığı’nda ise 74 kadın subay görev yapıyor. TSK’da kadın amiral ve general bulunmuyor. Tuğgeneral ve tuğamirallikten bir önceki rütbe olan albay rütbesinde ise toplam 90 kadın subay bulunuyor.

     

    370 astsubay var

    Kadın astsubay sayısı ise 370. Kadınların toplam astsubay mevcuduna oranı ise 0,004. Kadın astsubaylardan başçavuş rütbesinde Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri’nde bulunmuyor. Sadece Jandarma Genel Komutanlığı’nda 2 kadın astsubay, başçavuş rütbesinde görev yapıyor. TSK’da kadın astsubaylardan, toplam 6 kıdemli üstçavuş, 111 üstçavuş, 121 kıdemli çavuş, 130 çavuş bulunuyor. Deniz ve Hava Kuvvetleri’nde hiç kadın astsubay bulunmuyor. Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nda toplam 18, Jandarma Genel Komutanlığı’nda ise toplam 352 kadın astsubay görev yapıyor.

     

    Terfilerine engel yok

    “Kadınlara general ve amiral rütbesi verilmesi yönünde bir çalışma yapılmış mıdır ya da yapılacak mıdır?” sorusunu yönelten CHP Kocaeli Milletvekili Prof. Dr. Hurşit Güneş’in, kadın subaylarla ilgili önergesini yanıtlayan Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, “Albay rütbesindeki personelin tuğgeneral/tuğamiral rütbesine terfi işlemleri; 926 sayılı TSK Personel Kanunu’nun 38. ve 54. maddesi ile Subay Sicil Yönetmeliği’nin ilgili maddelerine göre yapılmaktadır. Söz konusu mevzuatta bayanların general/amiral rütbesine terfi etmelerini engelleyen bir hüküm bulunmamaktadır” diye yanıt verdi.

  • Kadına şiddet uygulayan milletvekiline dokunulacak

    eni anayasada, kadına şiddet uygulayan ve cinsel istismar suçunu işleyen milletvekilleri, adam öldürme, terör ve darbe suçlarında olduğu gibi dokunulmazlık zırhından yararlanamayacak.

     

    YENİ anayasada dokunulmazlık ve yasama sorumsuzluğu yazılırken kadına şiddet uygulayan, cinsel istismar suçunu işleyen milletvekillerinin dokunulmazlığının, adam öldürme suçu gibi dokunulmazlık kapsamı dışında olması gündeme geldi. Öneriyi BDP gündeme getirirken, diğer partiler düşünme kararı aldı.

     

     

    Vekilin evinde arama izne tabi

    Anayasa Uzlaşma Yazım Komisyonu’nun son toplantısında “yasama sorumsuzluğu ve dokunulmazlığı” maddesi ele alındı. AK Partili Ahmet İyimaya, Meclis’in dokunulmazlığın yanında tutuklama, gözaltına alma, bir milletvekilinin evinde arama yapma yetkilerini bölerek kullanmasına olanak tanıyacak bir düzenleme yapılmasını önerdi. CHP, kürsü dokunulmazlığı kapsamı dışında kalan tüm suçlardan milletvekillerinin tutuksuz yargılanmasını istedi. Diğer partiler ise otomatik yargılamanın belli suçlardan yapılması yönünde tavır koydu. Yargılama konusunda bir uzlaşma sağlanamadı.

     

     

    Kadına şiddete otomatik yargılama

    Anayasa’ya göre ağır cezayı gerektiren suçlarda suçüstü hali yapılması halinde milletvekilleri dokunulmazlığının kaldırılmasına gerek kalmadan yargılanabiliyor. Bu maddenin nasıl düzenleneceği de tartışıldı. Kasten adam öldürme ve suçüstü hallerin kapsam dışında bırakılması konusunda görüş birliğine varıldı. BDP ayrıca, suçüstü haller, kadına yönelik şiddet, cinsel bütünlüğe karşı işlenen suçların dokunulmazlık kapsamı dışında olmasını önerdi. MHP’nin önerisinde, milletvekillerinin Meclis kararı olmadıkça aranamayacağı, sorgulanamayacağı, tutuklanamayacağı önerildi. Ancak MHP terör suçları ve suçüstü hallerinin dokunulmazlık kapsamı dışında kalmasını istedi.

     

     

    Kadına yönelik suç vekil seçtirmeyecek

    ALT Yazım Komisyonu, mevcut Anayasa’da vekil seçilmeye engel suçlar arasında sayılan “taksirli suçlar hariç bir yıl veya daha fazla hapis cezasına hüküm giymiş olanlar; zimmet, irtikap, rüşvet, hırsızlık” şeklindeki suçlara, “cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar, kadına ve çocuğa yönelik şiddet, işkence insanlığa karşı suçlar” hükmünü ekledi. Böylece kadına şiddet uygulayanlar bir gün dahi ceza almış olsalar milletvekili seçilemeyecekler.

     

     

    Tutuklamaya Meclis izni şart

    Komisyonda “TBMM’nin kuruluşu ve milletin temsili” başlıklı bölümde kadınların siyasete girmesini teşvik amacıyla “eşit temsil ilkesi” fıkrasının yazılmasını kararlaştırdı. Komisyon, bir milletvekili hakkında tutuklama, gözaltı, arama ve yakalama kararı verilmesinin Meclis kararı ile mümkün olması yönünde bir düzenleme yapılmasını da benimsedi. Komisyonda benimsenen bir başka görüş de milletvekillerinin yargılama sürecine ilişkin mevcut Anayasa’nın 14’üncü maddesineki ‘darbe’ suçundan yargılananların milletvekili seçildikten sonra da haklarındaki mahkeme sürecinin devam etmesini hükme bağlıyor. Madde kabul edildiğinde hangi suç olursa olsun bir milletvekilinin tutuklanması, gözaltına alınması, yakalanması ya da arama yapılması Meclis kararı ile mümkün olacak.

     

     

    Dinleme için izin istensin

    Milletvekillerinin telefonlarının dinlenebilmesi için de ‘izin’ mekanizması gündeme geldi, ancak henüz netlik kazanmadı.

    KONUKEVİNDEKİ KADINA KODLU KİMLİK

    Konuya ilişkin yönetmelik yayınlandı. Konukevinde çalışanlar kadını korumak gerekçesiyle temel hak ve özgürlüklere kısıtlama getiremeyecek. Gizlilik kararı ile konukevine kabul edilen kadınlara kodlu kimlik verilecek.

  • Kayıp Türkler ‘Dadaş’ çıktı

    Kayıp Türkler olarak gündeme gelen ve Moğolistan’ın kuzey sınırındaki Sayan Dağları yamaçlarında yaşayan, Türkçe konuşan ‘dukha’ adlı topluluğun atalarının Erzurumlu olduğu belirlendi.

     

    AHMET AKBUĞA

    Atatürk Üniversitesi Asılsız Soykırım İddialarıyla Mücadele Derneği (ASİMED) Başkanı Yrd. Doç. Dr. SavaşEğilmez, yaptıkları araştırma sonucunda Atlas Dergisi Yayın Yönetmeni Özcan Yüksek ve fotoğrafçı Selcen Küçüküstel tarafından hazırlanan “Dukha Halkı Kayıp Türkler” belgeseli sonrasında gündeme gelen kayıp Türklerin Erzurumlu olduklarını söyledi. Eğilmez, şöyle konuştu:

     

    “Belgeselin sahibi yapımcılar şu tespitlerde bulunuyorlar; Tarih öncesini yaşayan ve bizimle aynı dili konuşan bir toplumla karşı karşıyayız. Bundan 10 bin yıl önce insanların yaşadığı şekilde yaşıyorlar. Her şeyi ortaklaşa paylaşıyorlar. Aralarında eşitlikçi ilişkiler var. Suç işlemiyorlar. Kadın erkekten ya da erkek kadından üstün değil. Ren geyikleriyle birlikte onların vahşi göç yollarında onlarla birlikte dolaşıyorlar. Moğolistan’a Tuva’dan gelen, avlarını paylaşan, ormanlardan yemiş toplayan, doğayla uyumlu ortaklaşmacı bir toplum olan Dukhalar, Sayan Dağları’nda yaşayan ve nesli hızla tükenen ren geyikleriyle birlikte göçebe olarak yaşıyor. Ren geyiklerinin sütü ve peyniriyle, topladıkları yaban yemişleriyle beslenen bu topluluk Türkçe’nin lehçelerinden birini konuşuyor. Şaman inançlarını sürdüren Dukhalar, doğa ile çok özel ilişkiler içindeler. Kirlenmesin diye nehirlerde ellerini biler yıkamıyorlar.

     

    Belgeselde anlatılan yaşam tarzı, şaman toplulukların bir çoğunda var olan geleneksel yaşam biçimidir. Konuştukları lehçeden bazı örnekler şu şekildedir; Kaçan: Ne zaman. Tanardı: Yarın. Keni: Hani. Neymiş : Neden. Neçe :Ne kadar Moğolistan toprakları, gerek Türk tarihi gerekse Türk kültürü bakımından önemli bir konuma sahiptir. Bu coğrafyada Türk tarihinin ve kültürünün devam ettiğinin en önemli göstergesi, Moğolistan etnik grupları arasında yer alan Türk kökenli azınlıkların halen yaşattıkları kültür tarzıdır. Bilindiği gibi Moğolistan nüfusunu teşkil eden 24 boy içinde yer alan Kazak, Hoton, Tuva ve Duhalar (Tsaatan/Geyik Çobanları) olmak üzere dört boy eski Türk kültürünü devam ettirmektedir. Bunlardan Duhalar hem yaşam tarzı hem de kendilerine has kültür özelliği ile araştırılması gereken önemli topluluklardandır. Bunlara çekilen belgeselde söylendiği gibi kayıp Türkler demek yerine kaybolmak üzere olan Türkler demek daha doğru bir tabirdir. Zira Duhalar çok uzun yıllardan beri bilinmekte ve az da olsa üzerinde çalışmalar yapılmaktadır. Duhaların Erzurum ile bağlantısı da olabilir. Yaptığımız araştırmalarda XV. yy da Erzurum’da hakim olmuş Duharlu sülalesinin atalarından olabileceği ihtimali ortaya çıkmıştır. Moğol istilası ile bölgemize gelen Duharlu sülalesi, XV.yy da bölge tarihinde aktif bir rol oynamıştır. Akkoyunlu ve Karakoyunluların Anadolu’ya gelişleri ve bu coğrafyada faaliyet göstermeleri şüphesiz Anadolu’nun Türkleşmesi için mühim hadiselerden biridir. Bu iki devlet, birbirlerine her fırsatta zarar vermiş, birbirlerinin şehirlerini yağmalamış, birbirlerinin vatandaşlarını öldürmüşler ve birbirlerinin arazilerini işgal etmişlerdir. Bu oymak Akkoyunlu-Karakoyunlu mücadelelerinde etkin bir rol oynamıştır.Başlangıçta, Akkoyunlularla beraber olan Erzurum Duharluları,Bayburt, İspir ve Rize çevresinde de hakim unsur olmuşlardır. Duharlular, Kara Yusuf’un 1410 yılında bu bölgeleri ele geçirmesiyle Karakoyunlulara katıldılar. Duharlular, 1457 yılında Bayburt kalesini savaşmaksızın Uzun Hasan’a teslim ettiler. Safevilerin, Akkoyunluları yıkmasından ve Osmanlıların Doğu Anadolu’yu ele geçirmelerinin ardından Duharlu oymağı, kendi topraklarında, Osmanlı Tımar sistemi içinde yaşamını sürdürmüştür. Bazı kaynaklar Duharluların bilinen en eski bölgelerinin Toharistan olduğunu belirtmektedir. Göktürk Hakanlığı döneminde bu bölgeye, bugün ki Moğolistan topraklarından Türklerin geldiği de bilinmektedir. İsim benzerliği ve bunlar göz önüne alındığında, Erzurum Duharluları ile Moğolistan’da bulunan Duhalar arasında bir bağlantı olduğu söylenebilir. Tabi ki bunu kesin bir şekilde ifade edebilmek için, daha net bilgilerin ortaya çıkarılması lazım. Bu konudaki çalışmalarımıza devam edip, sonuçlarını en kısa zamanda yayınlayacağız.”

    Moğolistan’a Tuva’dan gelen, avlarını paylaşan, ormanlardan yemiş toplayan, doğayla uyumlu ortaklaşmacı bir toplum olan Dukhalar, Sayan Dağları’nda yaşayan ve nesli hızla tükenen ren geyikleriyle birlikte göçebe olarak yaşıyor. Ren geyiklerinin sütü ve peyniriyle, topladıkları yaban yemişleriyle beslenen bu topluluğun Türk dilini konuşması dikkat çekiyor. Şaman inançlarını sürdüren Dukhalar, doğa ile çok özel ilişkiler içindeler. Kirlenmesin diye nehirlerde ellerini bile yıkamıyorlar.