Etiket: “kaç

  • Cumhurbaşkanı Erdoğan: “İzmir milletvekilisin, İzmir’de kaç gün kaldın?”

    Cumhurbaşkanı Erdoğan: “İzmir milletvekilisin, İzmir’de kaç gün kaldın?”

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Kızılay’ın çadırından içeriye girip de ‘bir tane Kızılay çadırı görmedim’ diyecek kadar yalanla tescilli olan ana muhalefetin başındaki bu zat maalesef bu yalanlarını bırakmadı hala devam ediyor. İzmir milletvekilisin, acaba İzmir’de kaç gün kaldın? ‘5 gündür hala enkaz kalkmadı’ diyorsun, ne kaldın İzmir’de? Senin oradan çıkmaman gerekirdi. Orada senin bölgeyi dolaşman gerekirdi. Bunu yapmayacaksın ama iftiraya devam edeceksin. Temenni ederdim ki, ana muhalefetin başındaki bu zat arayıp da ‘bize ne düşer’ bunu sorsun” dedi.

    Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı sonrasında kameraların karşısına geçen Cumhurbaşkanı Erdoğan, İzmir’de yaşanan depremin ardından yaşanan gelişmelere ilişkin konuşurken, özellikle CHP Lideri Kılıçdaroğlu’nu eleştirerek, Kılıçdaroğlu’nun sözlerinin iftira olduğunun altını çizdi.

    Ekonomik gelişmeler, korona virüs ve dış politikaya ilişkin de konuşan Erdoğan, özellikle İstanbullulara uyarıda bulundu: “Özellikle İstanbul’da yaşayan vatandaşlarımızdan bu konuda daha fazla dikkat, daha fazla hassasiyet bekliyorum. Son haftalarda salgının bu şehrimizdeki artışının önüne ancak bu şekilde geçebiliriz.”

    “İnsanlarımızın canı hiçbir şeyden daha kıymetli değildir”

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Şuana kadar, yükselen deniz suyu sebebiyle boğulan bir vatandaşımızla birlikte 110 kişinin enkaz altından cansız bedeni çıkartılmıştır. Yaralılarımızın sayısı bin 27’dir. Bunların 883’ünün tedavisi tamamlanıp taburcu edilirken 5’i ağır, diğerleri yoğum bakımda olmak üzere 144’ünün tedavisi sürmektedir. Arama kurtarma çalışmaları ile enkaz altında sağ çıkartılan kişi sayısı şuan itibariyle 107’dir. Yıkıntıların altından sağ olarak çıkartılan her insanımız, her evladımız bizi tarifsiz bir sevince boğarken ölü bedenlerin hüznünü de hep birlikte yaşıyoruz. Arama kurtarma çalışmalarında enkaz altındaki son kişiye de ulaşana kadar umudumuzu kaybetmeyeceğiz. İlk depremin ardından bölgede 44 tanesi 4’ün üzerinde olmak üzere bin 600’e yakın artçı sarsıntı kaydedilmiştir. Yükselen deniz Seferihisar’ın Sığacık Mahallesini 1 metrelik suyun altında bırakmıştır. Bu bölgedeki limanlarda bulunan 43 tekne karaya oturmuş, bunlardan 40’ı kurtarılmıştır” diye konuştu.

    Devletin tüm kurumları ile çalışmalarda yer aldığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Adalet Bakanlığımızın yakın takibi ile yargı, yıkılan ve ağır hasar gören binalarla ilgili soruşturmalara başlamıştır. Bölge belediyeleri de İzmir halkına yardım için her türlü gayreti göstermektedir. Milletimizin kara gün dostu Kızılay ile çok sayıda STK, İzmir halkına destek vermek için gece gündüz sahadadır. Deprem ile ilgili çalışmalar için çeşitli kamu kurumlarımızın 8 bin personeli ve bin 200 aracı İzmir’de görevlendirilmiştir. Evleri hasar gören veya evlerine girmek istemeyen depremzedeler için 2 bin 700 çadır kurulmuş, yeteri kadar battaniye ve diğer ihtiyaç malzemesi gönderilmiştir. Hali hazırda faal olan 11 bin kişi kapasiteli çadır kentlerde 6 bin 700 civarında vatandaşımız barınıyor. Bu kapasiteyi ihtiyaca göre istediğimiz kadar artırabiliyoruz. Kamuya ait tüm yataklı kurumların imkanları da İzmir halkının istifadesine sunulmuştur. Yıkımın yoğun olduğu Bayraklı’da bin adet birimden oluşan bir konteyner kent kurmaya bugün itibariyle başladık. Burayı 20 gün içinde kullanıma hazır hale getiriyoruz. Yıkılmış veya yıkılacak durumdaki binalarda bulunan eşyalarını kurtaramayan vatandaşlarımıza 30 bin lira eşya yardımı yapıyoruz, aynı şekilde evlerini taşıyacak mülk sahiplerine 13 bin lira, kiracılara 5 bin lira taşınma yardımı veriyoruz. Kurumlarımıza bu tür hibe çalışmalarında kullanılmak üzere z29 milyon liralık kaynak gönderilmiştir. Beslenme ihtiyaçları için her öğünde 233 bin kişiye hizmet verebilecek mobil sistemler, 280 personel ve 40 araçla çalışmalarını sürdürüyor. İzmir depreminde işyeri yıkılan veya ağır hasar gören, denizin taşması sebebiyle işyeri sular altında kalan esnafımıza TESKOMB vasıtasıyla 50 bin liraya kadar hibe desteği verilecektir. Ayrıca, depremden zarar gören esnaf ve sanatkarlarımızın TESKOMB aracılığı ile Halkbank’tan kullandığı kredilerin taksit ödemeleri de faizsiz olarak 1 yıl süreyle ertelendi” şeklinde konuştu.

    Yapılan tespitlere göre İzmir’de çeşitli derecelerde hasarlı ve yıkılmış 530’a yakın, Manisa’da ise 16 bina bulunduğunu söyleyen Erdoğan, “En çok Hasar Bayraklı’dayken onu Bornova, Aliağa ve Seferihisar ilçelerimiz takip ediyor. Tespiti tamamlanan binalara hasar derecelerine göre gereken işlemler süratle yapılmaktadır. Deprem konutlarının inşasına 1 ay içinde başlamayı planlıyoruz. TOKİ’nin İzmir’de halen süren 50 bin sosyal konut projesi kapsamında 2 bin 584 konutluk, 100 bin sosyal konut projesi kapsamında 3 bin 500 konutluk, yatırım bedeli 2,5 milyar lirayı geçen inşaatları bulunuyor. Bugüne kadar İzmir’de TOKİ vasıtasıyla yapılıp teslim edilen konut sayısı da 16 bin 776’dır. Kentsel dönüşüm projeleri kapsamında İzmir’de 19 bin 474 bina tespit edilmişti, bunlardan 17 bin 464’ünün yıkımı gerçekleştirilmişti. Yapılan tespitlere göre yeteri sayada deprem konutunu da bina ilave edeceğiz. Deprem bizi beklemiyor. İnşallah kalan riskli binaların yıkımını da en kısa sürede bitireceğiz. Hastanelerimiz başta olmak üzere tüm kamu binalarında bazı az hasar tespitleri dışında herhangi bir sıkıntı olmadığı görülmüştür. Yaşadığımız bu son felaket bize doğusundan batısına kadar hemen her bölgesiyle bir deprem hattı üzerinde bulunduğunu bir kez daha hatırlatmıştır. Sadece 50 yılda yaşadığımız depremler bile karşımızdaki tehlikenin büyüklüğünü göstermeye yeterlidir. İzmir’den önce Elazığ ve Malatya depremlerini yaşadık, daha evvel Van depremi ile sarsılmıştık, büyük Marmara depreminin yol açtığı felaketin izleri hala hafızalarımızda canlıdır. Biraz daha geriye gittiğimizde Erzincan, Ceyhan, Erzurum, Çaldıran, Lice, Bingöl, Gediz depremlerini görüyoruz. Yerkürenin işleyiş kanunlarının bir neticesi olan depremlerin önüne elbette geçemeyiz ama felaket öncesinde ve sonrasında yapabileceğimiz hazırlıklar vardır. Bu çerçevede kentsel dönüşüm çalışmalarını hızlandırarak, imar inşa standartlarını yükselterek, denetimleri sıklaştırarak, insanlarımızı bilinçlendirerek, binalarımızı sağlama almak mecburiyetindeyiz. Bugüne kadar riskli yapı olarak belirlediğimiz ve yenileme kararı aldığımız 688 bin adet konut ve işyerinden 670 bininin tahliye ve yıkım işlemini tamamladık. Dönüşüm alanlarında yer alan 1 milyon 395 bin bağımsız birimde ikamet eden 5 milyon vatandaşımıza 15,5 milyar lira kaynak kullanarak destek olduk. Önümüzdeki 5 yıllık dönemde acil olarak 1,5 milyon konutun dönüşümünü hedefliyoruz. TOKİ’nin bugüne kadar tamamladığı inşa halinde olan veya projelendirdiği konut toplamı 970 bini bulmuştur. Bu yıl 100 bin konut üretimi hedefine ulaştık. Önümüzdeki 100 bin yeni konutun daha üretimine başlamayı planlıyoruz. Hiç şüphesiz bu sadece devletin konut üretimi ile çözülebilecek bir sorun değildir. Vatandaşlarımızdan kendi oturdukları binaların depreme dayanaklılığı ve gerekiyorsa dönüştürülmesi konusunda daha fazla gayret bekliyoruz. Felaketin ardından yapılacak müdahalelerin ardından güçlü bir acil durum altyapısı kurmamız gerekiyor. Hamdolsun her iki hususta da önemli bir yere geldik. Vatandaşlarımızın desteği ile bu çalışmaları hızlandırmak ve bir an önce binalarımızı, şehirlerimizi, mahallelerimizi güvenli hale getirmek zorundayız. İnsanlarımızın canı hiçbir şeyden daha kıymetli değildir. Tek bir kardeşimizin canının ve malının zarar görmemesi için imkanlar dahilinde yapılabilecek her şeyi süratle neticelendirmekte kararlıyız” ifadelerini kullandı.

    “İzmir milletvekilisin, acaba İzmir’de kaç gün kaldın?”

    “Bu süreçte bizi en çok üzen birliğe, beraberliğe, kardeşliğe, dayanışmaya en çok ihtiyacımız olduğu şu günlerde yalan ve provokatif haberlerle gündemi zehirlemeye çalışanların ortaya çıkmasıdır” açıklamasında bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, CHP Lideri Kılıçdaroğlu’nun sözlerini eleştirdi. Erdoğan, “Kızılay’ın deprem bölgesinde olmadığından bizim İzmir’e geldiğimizde müzikle karşılandığımıza, depremzedelere çadır verilmediğinden sosyal medyadaki provokasyonlara kadar pek çok yalan tedavüle sürüldü. Kimi siyasi parti yöneticilerinin de bu oyunun içinde yar alması, yalanların ve iftiraların yayılmasına hizmet etmesi, hatta bizzat bunun kaynağı olması çok daha üzüntü vericidir. Daha bu sabah bir evladımızı yıkıntılar altından canlı olarak çıkarmanın sevincini yaşadığımız bir günde enkazların hala kaldırılamadığından şikayetçi olacak kadar cahil, izansız, vicdansız bir kişi ile deprem tartışması yapmak millete zulümdür. Üstelik bu terbiyesizliği geçmişte onbinlerce insanın ölümüyle sonuçlanan depremlerdeki becerisizlikleri, çaresizlikleri, ilgisizlikleri tescilli olan bir partinin mensupları yapıyor. Kızılay’ın çadırından içeriye girip de ‘bir tane Kızılay çadırı görmedim’ diyecek kadar yalanla tescilli olan ana muhalefetin başındaki bu zat maalesef bu yalanlarını bırakmadı hala devam ediyor. Deprem gibi ortak bir acıyı istismar edenlerin sıfatları ne olursa olsun, insanlıktan nasibini almamış, kalbi kin ve nefretle kararmış mahluklar olduğuna inanıyorum. Böyle bir meseleyi dahi bize iftira aracı haline dönüştürmek isteyen bu mahlukları milletimizin vicdanına ve taktirine havale ediyorum. Bu vesile tüm İzmirlilere geçmiş olsun diyorum. İzmir milletvekilisin, acaba İzmir’de kaç gün kaldın? ‘5 gündür hala enkaz kalkmadı’ diyorsun, ne kaldın İzmir’de? Senin oradan çıkmaman gerekirdi. Orada senin bölgeyi dolaşman gerekirdi. Bunu yapmayacaksın ama iftiraya devam edeceksin. Kızılay’ın orada aktif olmadığını söyleyeceksin. Biz Kızılay’la da, AFAD ile de birçok STK ile de oradaydık. Biz son ana kadar da Bay kemal oradan çıkmayacağız. İnanacağız ki artık bunların altında herhangi bir canlı yok, ondan sonra işimizi bitireceğiz. Neredeyse Kabinemizin tamamı oradaydı. Kriz merkezinde ben neredeyse tüm Kabinemle toplantı yaptım. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı da oradaydı. Biz toplantıyı da orada yaptık. Çünkü değerlendirmeleri iyi yapmamız gerekiyor. Biz kabile yönetmiyoruz, biz Türkiye Cumhuriyeti Devletini yönetiyoruz. İzmir gibi büyük bir şehirde, böyle büyük bir felaket oldu, bu felakette biz bütün imkanlarımızla seferber olduk. Bu seferberliğimiz son ana kadar da devam edecek. Temenni ederdim ki, ana muhalefetin başındaki bu zat arayıp da ‘bize ne düşer’ bunu sorsun” ifadelerini kullandı.

    “İstanbul’da yaşayan vatandaşlarımızdan daha fazla dikkat ve hassasiyet bekliyorum”

    Korona virüs salgını nedeniyle bazı hususları kamuoyu ile paylaşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Aşı çalışmaları dünyada ve ülkemizde hızla ilerliyor. Yıl sonuna kadar yabancı ülkelerde geliştirilen bir veya birden fazla aşıyı ülkemizde uygulayabilir hale getirmeyi planlıyoruz. Kendi geliştirdiğimiz aşıları da bahar ayları ile birlikte vatandaşlarımızın hizmetine sunacağız. Bu konuda arzu ettiğimiz seviyeye gelene kadar kurallara riayet ederek kendi kendimizi korumaktan daha etkili bir aracımız yoktur. Özellikle İstanbul’da yaşayan vatandaşlarımızdan bu konuda daha fazla dikkat, daha fazla hassasiyet bekliyorum. Son haftalarda salgının bu şehrimizdeki artışının önüne ancak bu şekilde geçebiliriz. Bu çerçevede Türkiye genelinde geçerli olacak şekilde şu hususları kamuoyu ile paylaşmak istiyorum; özel sektör ve kamuda esnek mesai uygulaması teşvik edilecektir, pazar yeri ve market gibi yoğun insan hareketliliğinin olduğu yerdeki denetimler artırılacaktır. Paket servis hariç olmak üzere lokanta, restoran, pastane ile berber, kuaför, nikah-düğün salonu, yüzme havuzu, hamam, kaplıca, sauna, internet kafe, halı saha, tiyatro, sinema, konser salonu ve benzeri tüm işyerlerinde hizmetler saat 22.00’de sona erecektir. Vatandaşlarımızdan kalabalık ortamlardan kaçınmalarını, ev ziyaretlerini dahi mecbur olmadıkça yapmamalarını rica ediyorum” açıklamasında bulundu.

    “İhracatta ise yeni bir rekor daha geldi”

    Salgın döneminde ekonomik gelişmelere ilişkin bilgi veren Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Hamdolsun şuana kadar bu süreci başarı ile getirdik. Salgın tedbirleri dolayısıyla faaliyetine ara verdirdiğimiz veya sınırlandırdığımız pek çok alanda normalleşme adımlarını atmıştık. Son kabine toplantımızda okullarımızdaki sınıfların bir kısmında daha eğitim öğretim yüz yüze başlaması kararını kamuoyu ile paylaşmıştık. Bugüne kadar ki uygulamalar sürecin çok ciddi bir sorunla karşılaşılmadan ilerlediğini gösteriyor. Salgının seyrine göre önümüzdeki haftalarda diğer sınıfların durumlarını değerlendireceğiz. Ekonomide yılın ikinci çeyreğini COVID-19 salgının gölgesinde geçirmiş olmamıza rağmen diğer ülkelerle mukayese edildiğinde sınırlı bir daralma yaşadık. Üçüncü çeyreği de aydığımız yerinde kararlarla ve şoklara karşı bağışıklık kazanmış yapımızla hamdolsun güçlü bir toparlanma ile tamamladık. Üçüncü çeyrekte sanayi üretimiz ve perakende satış hacmimiz bir önceki çeyreğe göre yüzde 30 arttı. Kapasite kullanım oranı ikinci çeyrekte yüzde 63,5’a, buraya kadar düşerken, bu oran üçüncü çeyrekte yüzde 72,2’ye yükseldi. Ekonomik güven endeksindeki artış yüzde 36’yı aştı. İhracatımız bir önceki çeyreğe göre yüzde 34 yükseliş gösterdi. Sağladığımız uygun şartlarla konut satışlarımız üçüncü çeyrekte ikinci çeyreğe göre 2 katına çıkarak yaklaşık 537 bin oldu. Yılın ilk 9 aylık döneminde ise konut satışlarımız 1,2 milyon adede ulaştı. Bir diğer önemli gelişle de otomotiv piyasasında yaşandı. Üçüncü çeyrekteki güçlü ivme ile yılın ilk 9 ayındaki satışlarımız yarım milyona yaklaştı. Sadece Ekim ayında otomobil ve hafif ticari araç pazarı yüzde 93 büyüme ile 94 bin 733’e çıktı. Ekonomik göstergeler Ekim ayı ile birlikte yılın son çeyreğine de güçlü başladığımızı işaret ediyor. Ekim ayında reel kesim güven endekisi bir önceki aya göre 2,8 puan artarak 108,1 seviyesine yükseldi. Ekonomik güven endeksi de Ekim’de yüzde 4,8 artarak 92,8 seviyesine çıktı. İmalat sanayi satın alma yöneticileri endeksi de beşinci ayında da eşik değer olan 50’nin üzerinde kalarak 53,9’a yükseldi. İstihdamda görülen belirgin artışın devam etmesi ve Şubat 2018’den beri en yüksek seviyeye ulaşması da oldukça kayda değer bir gelişmedir. İhracatta ise yeni bir rekor daha geldi, Ekim ayı ihracatımız yüzde 5,6 artış ile 17 milyar 333 milyon doları bularak tüm zamanların rekorunu kırdı. İhracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 87, 9 olurken, bu rakam altın hariç yüzde 95,3 seviyesinde gerçekleşti. Pek çok firma ihracat taleplerine cevap vermekte zorlanıyor. Bilhassa OSB’lerdeki fabrikalarda üretimi artırmak için yeni veya ikinci el makine tedariki sıkıntısının çekildiği bir dönemden geçiyoruz. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin ihracatlarının çok ciddi oranlarda düştüğü salgın döneminde Türkiye’nin böyle bir yükseliş göstermesi geleceğimiz adına ümit vericidir. Özellikle otomotiv, hazır giyim, kimyevi madde, hububat, mobilya gibi sektörlerimizdeki ihracat artışı, yükselişin kalıcı olduğunu gösteriyor. İhracatımızın lokomotif illeri olan İstanbul, Bursa, Kocaeli, İzmir ve Gaziantep’i tebrik ediyorum. Diğer ülkelere kıyasla hızlı bir toparlanma sürecine giren ekonomimizin bu eğilimi dördüncü çeyrekte de sürdüreceğine, yılı inşallah pozitif büyüme ile tamamlayacağımıza inanıyorum. Sabredip çok çalıştığımızda önümüzde aydınlık bir geleceğin olduğunu şimdiden görebiliyoruz” dedi.

    “Önüne arkasına bakılmadan hemen Müslümanlar hedef gösteriliyor”

    En çok gürültüyü kendi güvenlik ve refahları uğruna bölgeyi ve dünyayı kana, ateşe, acıya boğanların çıkarttığını belirten Erdoğan, bu zihniyetin son 30 yılda Irak’ta 2 milyon, Suriye’de 1 milyon, Bosna’da yüzbinlerce, Afrika, Asya, Latin Amerika’da milyonlarca insanın ölümüne yol açtıklarını söyledi. Erdoğan, “Asırlardır işlettikleri sömürge düzeninin çatırdadığını görüyorlar. Mazlumların ve mağdurların yoldaşı Türkiye’yi hedef alarak asıl sıkıntılarını gizlemenin gayreti içindeler. Türkiye savunduğu ve sembolü olduğu İslam’a ve tarihinden tevarüs ettiği mirasa bağlılığını güçlendirdikçe bu saldırıların ve ithamların dozu artıyor. İslam’a saldırı öyle bir noktaya geldi ki, yaşanan en küçük bir hadise ile birlikte önüne arkasına bakılmadan hemen Müslümanlar hedef gösteriliyor. Şayet şiddet içeren bir hadisede zanlı Müslümansa derhal olaya ‘terör saldırısı’, zanlı başka inançtan birisi ise ya ‘polisiye vaka’ ya da failin akli dengesi sorgulanarak konunun üzeri örtülüyor. Dün gece Avusturya’nın başkenti Viyana’da yaşanan kanlı saldırıyı samimiyetle kınadığımı belirtmek istiyorum Faili her kim olursa olsun bu tarz saldırıların tasvibi asla mümkün değildir. Avusturya halkına geçmiş olsun dileklerimi sunuyorum. Avrupa ülkelerinin bir kısmı İslam’ı kendilerine göre yeniden tanımlama ve biçimlendirme teşebbüsüne girecek kadar sınırları zorlamaktadır. Üstelik bu yaklaşım yeni de değildir. Geçmişte Arnavutluk Bektaşilerini ayrı bir inanç grubu olarak ilan ederek İslam’dan koparmaya çalışmışlardır. Aynı oyunu Avrupa’da yaşayan Alevi vatandaşlarımız için de sahnelemişlerdi. Şimdi Avrupa’da yaşayan ve Müslüman ailelerden gelen bir kısım insanları kullanarak İslam’ı topyekun değiştirme iddiası ile ortaya çıktılar. Biz bu korkunun altındaki gerçekleri gayet iyi biliyoruz. Bugün dünyada 2 milyar 400 milyon Hristiyan, 1 milyar 900 bin Müslüman, 1 milyar 800 bin de Hindu, Budist, Şinto inançlara mensup insan yaşıyor. Yaklaşık 70 yıl önce bu rakamlar 710 milyon Hristiyan, 300 milyon Müslüman, 730 milyon da Hindu, Budist, Şinto inançlarına sahip insan şeklindeydi. Dünyada her inanç grubu elbette sayıca artıyor ama İslam’a yönelişte çok büyük bir sıçrama var. Daha önce neredeyse hiç Müslüman’ın bulunmadığı Avrupa ülkelerinin bazılarının nüfusu içindeki Müslümanların oranı yüzde 10 buldu. Afrika’dan Güneydoğu Asya’ya, Amerika’dan Avusturalya’ya geniş bir coğrafyada İslam’ın yayılışının önüne geçilemiyor. Üstelik bu gelişme Müslümanların her alanda ezildiği, horlandığı, geri bırakıldığı, sömürüldüğü, iç çatışmalarla enerjilerinin heba edildiği bir süreçte yaşandı. Bu fotoğrafın üzerine birde 2 bin 200 yılı aşkın Türk devlet tarihini ve onun etki alanını ilave ettiğinizde ortaya çıkan tablo birileri için tahammül edilemez oluyor. Elbette Asya’nın, Afrika’nın, Akdeniz’in ve mücavir coğrafyanın tabi zenginliklerini, demografik gücünü, kadim dönemlerden beri bilinen stratejik önemini de unutmamak gerekiyor. Dünyanın geleceğinin bir kez daha bu coğrafyada görüldüğü bir süreçte Türkiye kendisi ve dostları için en adil, en ahlaklı, en vicdanlı, en iyi geleceği inşa etmek için çalışıyor. Siyasi ve ekonomik küresel düzenin yeniden yapılan sancılarının yaşandığı bir dönemde Türkiye’nin bu önemli ve vakur duruşu büyük önem taşıyor. Asırlık düzenlerini bozduğumuz için bize bedel ödetmeye çalışanlar kendi sırça köşklerinin her an başlarına yıkılacağı korkusuyla kontrollerini giderek daha fazla yitiriyorlar. Ülkemize yönelik her ithamın, her tehdidin, her iftiranın gerisinde işte bu gerçek vardır. Medeniyetimizin ve tarihimizin bize yüklediği bu sorumluluktan asla kaçmayacağız. Böyle bir mirasın sahibi olmak ve onu daha ileriye taşımak milletimiz için en büyük şereftir. 83 milyon hep birlikte gerektiğinde alın terimizi, gerektiğinde kanımızı dökmekten çekinmeyerek bu şerefe layık olabilmek için çalışacağız” diye konuştu.

  • “Kaç Baba Kaç” oyunu kahkaha fırtınası estirdi, seyirciler salona sığmadı

    Tiyatro Sevi grubunun sahnelediği “Kaç Baba Kaç” tiyatro oyununu izleyen Bozüyüklüler gülmeye doyamadı. İki perdelik sahnelenen tiyatro oyunu hem kadrosu ile hem de sahne performansı ile göz doldurdu. Oyuna ilgi beklenenden fazla olunca seyirci salona sığmazken biletsiz olarak oyuna girebilme ümidiyle Metristepe Kültür Merkezine gelen çok sayıda tiyatro sever dışarıda kaldı.

    Bozüyük Belediyesi tarafından “Tiyatro Festivali Metristepe Kültür Merkezi’nde İzlenir” sloganı ile bu yıl 4.’sü düzenlenen Uluslararası Tiyatro Günleri tüm hızıyla devam ediyor. Festival kapsamında Bozüyüklüler birbirinden değerli ve güzel tiyatro oyunları ile buluşuyor. Bozüyük Belediyesi Metristepe Kültür Merkezi’nde festival kapsamında sahne alan “Kaç Baba Kaç” adlı oyun yoğun ilgi gördü. Ray Cooney’in yazdığı, Haldun Dormen’in çevirdiği oyunda Dost Elver, Ebru Karafilci, Hakan Bulut, İrfan KAngı, Merve Sevi, Meltem Parlak, Murat Ergür, Orçun Kaptan, Özgür Şenyer, Sibel Tomaç ve Ferdi Akarnur rol aldı. Bir hastanenin doktorlar odasında geçen ve 2 saat boyunca düşmeyen temposu ile kahkahalar attıran oyun, rektörlüğe giden yolda çok önemli bir konuşma yapmaya çalışan Dr. David Morgan’ın başına gelen olayları anlatıyor.

    Heyecanla izlenen tiyatro oyununun sonunda sahneye gelen Bozüyük Belediye Başkanı Fatih Bakıcı, tiyatro ekibini başarılı performansları nedeni ile tebrik ederek “Bu akşam bizlere çok güzel ve unutamayacağımız derecede güzel ve keyifli bir akşam yaşattınız. Ekibe ve değerli sanatçılarımıza çok teşekkür ediyorum” dedi. Kendilerini Bozüyük’te ağırlıyor olmaktan duyduğu memnuniyeti de dile getiren Başkan Bakıcı sevilen sanatçı Ferdi Akarnur’a günün anısına plaket takdim etti.

  • “Kaç baba kaç” tiyatro oyunu için salon doldu taştı

    Bilecik Belediyesi tarafından gerçekleştirilen 13. Uluslararası Bilecik Tiyatro Festivali kapsamında sahne alan ‘’Kaç Baba Kaç’’ adlı tiyatro oyunu için tiyatroseverler salonu doldurdu..

    Bilecik Belediyesi Şeyh Edebali Kültür ve Kongre Merkezinde sahne alan oyunda usta oyuncular, tiyatroseverlere keyifli anlar yaşattı. AK Parti Bilecik Milletvekili Selim Yağcı ve eşi Fatma Yağcı ile Belediye Başkanı Nihat Can ve eşi Nesrin Can’ın da izlediği oyun, seyircilerden tam not aldı.

    İrfan Kangı’nın yönetmenliğini, çevirmenliğini ise Haldun Dormen’in yaptığı komedi türündeki oyunda; Dost Elver, Ebru Karanfilci, Hakan Bulut, İrfan Kangı, Merve Sevi, Meltem Parlak, Murat Ergür, Orçun Kaptan, Özgür Şenyer, Sibel Tomaç ve Ferdi Akarnur gibi önemli isimler rol aldı.

    Belediye Başkanı Nihat Can da sahne alan oyundaki bütün oyunculara teşekkür ettiğini belirterek, onlara ilimiz toprağından yapılmış vazolar hediye etti.

    Usta oyuncu Ferdi Akarnur ise kuliste yaptığı açıklamada Bilecik’in ve Bileciklilerin sanata ve sanatçıya vermiş olduğu öneme teşekkür ederek, bundan büyük mutluluk duyduklarını kaydetti.

  • ATSO Başkanı Çetin: “Şehir merkezine kaç turist giriyor ben bile bilmiyorum”

    Antalya Ticaret ve Sanayi Odası (ATSO) Başkanı Davut Çetin, bin 38 işyerindeki esnafla geniş kapsamlı bir anket düzenlediklerini ve 2016’ya oranla çeşitli değişikliklerin yer aldığını kaydetti. Ankette esnafın yüzde 88’si, turizmden doğduran ya da dolaylı bir şekilde etkilendiğini dikkat çekerken, ATSO Başkanı Çetin turistin şehir merkezine çekilememesinden yakındı. Çetin, “Ticaret ve sanayi odası başkanı olarak şehir merkezine kaç turistin geldiğini bilmiyorum. Böyle bir verimiz yok, olması lazım mı ? Kesinlikle ihtiyaç var ”dedi.

    ATSO, Antalya ticaretinin 2017 yılıyla alakalı bir değerlendirme toplantısı gerçekleştirdi. Bir otelde gerçekleşen toplantıda 2017 yılını değerlendiren Çetin, kent merkezinin nüfusunun yoğun olduğu Muratpaşa, Kepez, Konyaaltı ilçelerinde perakende ticaret sektöründeki bin 38 işyerinde geniş kapsamlı bir anket yaptıklarını ifade eden Davut Çetin, anketle birlikte Antalya ticaretinin fotoğrafını çektiklerini söyledi. Antalya’nın tarımdan, turizme, ihracattan ithalata 2016 yılı ile 2017 yılı rakamlarının kıyaslandığı ankette çarpıcı sonuçlar ortaya çıktı. Anket verilerini yorumlayan Davut Çetin, esnafın 2018’den ümitli olduğunu ancak turisti şehir merkezine çekilemediğini savunarak, “Ben ticaret ve sanayi odası başkanı olarak şehir merkezine kaç turist girdiğini bilmiyorum. Böyle bir verimiz yok, olması lazım mı ? Kesinlikle ihtiyaç var. Bir Amerikan Gemisi geliyor, 4 bin tane asker iniyor, şehirde o gün alışveriş 4-5 misli artıyor. Oradan hesap yaptım, 4 bin turist girse, 4 ayda 480 bin olur. Demek ki şehir merkezine 480 bin turist girmiyor. Bu benim kendi hesabım. Eğer 480 bin turist girse, o 4 bin askerin etkisini alırdık şehir merkezinde ”dedi.

    “2016’da 10 yıl geriye gittik”

    Konuşmasının başında turizm konusunu ele alan Çetin, 2016 yılındaki krizin, Antalya için 2001 ve 2009 yıllarındaki krizden daha etkili olduğuna dikkati çekti. Tarımsal ihracat ve turizmde yaşanan sorunların doğrudan kent ekonomisini etkilediğine işaret eden Çetin, “Yabancı turist sayısında 10 yıl geriye, 2006 yılına geri döndük. Birçok otel sezonda bile kapalı kaldı. 2017 yılı ise Antalya’nın Türkiye ekonomisine nazaran daha iyi performans gösterdiği bir dönem oldu. Nitekim Odamızın her ay yayınladığı verilere baktığımızda 2017 yılındaki iyileşme açıkça görülüyor. Ancak bu verilerde de baz etkisinin olduğunu gözden kaçırmamak gerekiyor” dedi.

    “2018’de 2014’ün gelir düzeyine yaklaşacağımızı düşünüyorum”

    2017 yılında beklenenin üstünde bir çıkış yaşandığını ifade eden Çetin, çıkışta uçak teşvikleri, kur artışı ve fiyat indirimlerin etkili olduğunu söyledi. ‘Türkiye turizmindeki 7 milyon artışın yarısını Antalya sağladı’ diyen Çetin, “Elbette ki 2014, 2015 gelir düzeyine geri dönemedik. Şu tablo Türkiye turizm geliri kaybını göstermektedir. Turist sayısı 36 milyondan 25 düşüp, 32 milyona çıktı. Turizm geliri ise 2014’te 29 milyar dolardı, 18’e düştü, bu yıl 22 milyar doları geçecek. 2018’de 2014’ün gelir düzeyine yaklaşacağımızı düşünüyorum” şeklinde konuştu.

    “2016 yılındaki kriz kent merkezinde yeni şirketlerin girişini yavaşlattı”

    Yapılan anketle ilgili değerlendirmelerde bulunan Çetin, anketi yaparken Antalya’daki ticaretin resmini ortaya koyacak dağılımı yapmaya gayret gösterdiklerini söyledi. 2016 yılına oranla değişiklikler olduğunu belirten Çetin, anketle ilgili şu bilgileri paylaştı:

    “İşyerlerinin yüzde 92’si kira, yüzde 8’i mülk sahibi ve kiracı oranında artış var. İşyerlerinin yüzde 71’i tek işletme, yüzde 11 bayi, diğeri şube. Önceki yıla göre tek işletme azalmış, özellikle bayi oranı artmış. Biraz sonra bir değerlendirme yapacağım, artık geleneksel esnaflığın azaldığı burada da görülmektedir. İşyerlerinin yüzde 76’sında ortaklık yok, yüzde 24’ü ortaklı, burada da ciddi bir değişim var ve bu bizim arzu ettiğimiz yönde bir değişimdir. Artık küçük olsun, benim olsun çağı geride kalmak zorundadır. Çalışan sayılarına baktığımızda kent merkezinde küçük, hatta mikro işletme ağırlığı görüyoruz. Oysa işletmelerin güçlenmesi çalışan sayısı artışından geçmektedir. Sektördeki faaliyet yılı önemli bir veridir. 3 yıldan daha az olan işyerleri sert bir düşüşle yüzde 17 oranına gerilemiş. 2016 yılındaki kriz kent merkezinde yeni şirketlerin girişini yavaşlattı. Bir kentte ticaretin güçlenmesi eski şirketlerin varlığıyla doğru orantılıdır. Şirketler güçlendikçe kalıcı olmaktadır. Eskiden bir yaz açılıp, sonra kapanıp giden işyerleri çok olurdu. Biz 20, 30 yıl güçlenerek devam eden işyerleri görmek isteriz. Bu da biraz ikinci, üçüncü nesillere devretmekle, aile işletmelerinin başarısı ile ilgilidir. Antalya’da 10 yılı geçen eski işyerleri henüz yüzde 36’da. İşyerlerinin yüzde 74’ü tek işkolunda çalışıyor, ancak bu oran yüzde 84’ten düşmüş, bu durum başka dallara yatırım yapanların sayısının arttığını gösteriyor.”

    “Esnaf 2018’den ümitli”

    Esnafların 2018 yılı beklentileriyle ilgili de görüşlerini aktaran Çetin, “Ankette bizi memnun eden nokta beklentilerdeki iyileşmedir. 2018 sezonuna ümitli bakan işyeri sayısı ciddi oranda artmıştır. Bu da ilginç bir sonuçtur. 2018’de turizmin daha iyi olacağı beklentisi hakimdir. Buna rağmen artış bekleyenlerin oranının yüzde 50’de kaldığına dikkat edelim.

    Yine önemli bir konu Türkiye ekonomisine ilişkin beklentidir. Yani makro ekonomik durumda daha iyi olacak diyenlerin oranı yüzde 16’da kalmaktadır. yüzde 45 aynı kalacak demektedir. yüzde 38 kötümserdir. 2018’de büyümenin yavaşlamasını bekliyoruz, görünen genel beklentinin de bu şekilde olduğunu ortaya koymaktadır” dedi.

    “Kaleiçi imitasyona teslim olmuş”

    Değerlendirmelerinin ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Çetin, Antalya’nın turizmde cazibe merkezlerinin başında gelen Kaleiçi için önerilerde bulundu. Kentin estetiğinin ve ticaret vizyonunun değiştirilmesi gerektiğini vurgulayan Çetin, “Kaleiçi imitasyona teslim olmuş durumda. Dünyanın her yerinde bu tip alışveriş var, ama kentin içinde ne kadar doğru ne kadar yanlış bunları konuşmamız lazım, yeniden gözden geçirmemiz lazım. Heryerdei mitasyon ürünlerle çıkmak çok hoş bir görüntü değil. Kaleiçi’ndeki ürünleri değiştirmek gerekiyor” dedi.

    “Şehir merkezine kaç turist giriyor bilmiyorum”

    Son olarak anket esnafın turizmden yüzde 88 etkilendiği yönünde çıkan sonucu, olumlu hale çevirebilmek adına süreklilik gerektiren bir projenin mümkün olup olmayacağı yönündeki soruya ise Çetin, ”Bu durumdan ben de çok rahatsızım. Turist şehir merkezine girmiyor. Dün yine konuştuk arkadaşlarla, Roma şuanda pankart açtı şehir merkezine turist istemiyor, Venedik turist istemiyor, Barcelona turist istemiyor. O hale getirmişler şehiri düşünün. Maalesef Antalya’da inanın ben şehir merkezine kaç turist geldiğini bilmiyorum. Nasıl öğreniriz diye dün akşam yarım saat tartıştık. Şehir merkezine 1 milyon mu giriyor 500 bin mi giriyor. Ben ticaret ve sanayi odası başkanı olarak kaç turist girdiğini bilmiyorum. Böyle bir verimiz yok, olması lazım mı ? Kesinlikle ihtiyaç var. Bir Amerikan Gemisi geliyor, 4 bin tane asker iniyor, şehirde o gün alışveriş 4-5 misli artıyor. Oradan hesap yaptım, 4 bin turist girse, 4 ayda 480 bin olur. Demek ki şehir merkezine 480 bin turist girmiyor. Bu benim kendi hesabım. Eğer 480 bin turist girse, o 4 bin askerin etkisini alırdık şehir merkezinde” cevabını verdi.

    Toplantının ardından ATSO Başkanı Davut Çetin, gazeteciler ile hatıra fotoğrafı çekindi.

  • Muhabir single “vur kaç” deyince Ferhat Göçer şok oldu

    Bodrum’da konser veren ünlü sanatçı Ferhat Göçer bir muhabirin Single için yaptığı yoruma şok oldu. Single’a “vur kaç” diyen muhabire Göçer, bak ben hiç böyle düşünmemiştim diyerek cevap verdi.

    Tarihi Bodrum antik tiyatroda Ferhat Göçer ve ENBE orkestrası konser verdi. Yaklaşık 2 bin 500 kişinin geldiği konserde önce ENBE orkastrası sahne aldı. Yaklaşık 1 saat boyunca ENBE orkestrası tatilcilere keyifli dakikalar yaşattı. Enbe orkestırasının Ardın’dan sahne alan Ferhat Göçer yaklaşık 2 saat boyunca sevilen şarkılarını seslendirdi.

    Sahne öncesinde Ferhat Göçer ve ENBE orkestra şefi Behzat Gerçeker gazetecilerin soruların yanıtladı. Dostluktan bahseden ikili 16 yıldır dost olduklarını ifade ederek “Müzik sektöründe 3 ay kardeşim dersin ve daha sonra sosyal medyadan bir bakmışsın bir birlerine girmişler. 16 yıldır hem iş anlamında hem de ailecek görüşüyoruz. Bizim sahne haricinde aile dostluğumuz var. Biz normal hayatımızı da beraber paylaşıyoruz buda bizi özel kılıyor. 3 ay çok samimi oluyor insanlar sonra bakıyorsun bir birlerine girmişler. Yapmayın arkadaşlık dostluk çok önemli bir şey kırmayın bir biriniz” ifadelerini kullandılar.

    Yeni çıkaracağı Single dan bahseden Ferhat Göçer’e bir gazeteci single albümleri “vur kaç” olarak değerlendirmesineşok oldu. Göçer, “bir Sezen Aksu şarkısı. Volga Tamöz yaptı düzenlemelerini. Hemen ardından bir İlyas Yalçıntaş şarkısı geliyor. Onunda düzenlemesini Mahmut Oran yapacak. Arka arkaya single geliyor. Devir albüm devri değil” dedi. Bunun üzerine gazeteci evet doğru söylüyorsunuz devir “vur kaç” devir deyince Göçer “Single’a vur kaç devri diyorsunuz. Buda çok güzelmiş. Biz şimdi single çıkarıyoruz ya ardından vur kaç yapıyor diyorlar. Single tutarsa albümü çıkaracağız. Şimdi single çıkartıyorsun, tutarsa albüme dönüyorsun. Ben böyle hiç düşünmemiştim. Bir tane vur kaç şarkısı geliyor. İlerde yeni bir tane daha vur kaç şarkısı geliyor” ifadelerini kullandı.