Etiket: Kabusa

  • Ehliyeti kopyalandı, hayatı kâbusa döndü

    Bursa’nın İnegöl ilçesinde TIR şoförlüğü yapan 34 yaşındaki Recep Onay’ın hayatı, ehliyetinin kopyalanmasıyla kâbusa döndü.

    TIR şoförü Recep Onay’ın ehliyeti kimliği belirsiz kişi ya da kişiler tarafından kopyalandı. Yurt içi ve yurt dışında birçok yere nakliye yapan bir şirkette çalışan Recep Onay “Kayserin’in Pınarbaşı polis noktasındaki kontrolde benim ehliyetimden bir tane daha olduğunu öğrendik. Bu ehliyetime puanı dolduğu için el koydular. Ehliyeti verdikten sonra İnegöl’e geri döndüm. Bir ay sonra ehliyetime İzmir Yeşillik’te ceza kesildi. Bunları bölge trafikten öğrendim. 2 ay ehliyetime el konulduğu için kursa tabi tutuldum. Parasını ödedim ve yeni ehliyetimi aldım. Dijital ehliyet aldım. Daha sonra hasta olduğum için bir müddet çalışamadım. Aradan geçen zaman içerisinde yeniden iş buldum, yola çıktım. Erzurum’un Horasan ilçesinde polis noktasında yapılan yol kontrolünde 9. ayda İzmir’in Yeşillik Caddesi’nde benim ehliyetime alkollü araç kullanmaktan dolayı el konulduğunu öğrendim. Ekipler tarafından bana 4 bin TL para cezası kesildi. Aracı orada bırakıp İnegöl’e geri geldik. Burada yaptığım başvuruların ardından beni İzmir’e yönlendirdiler. İzmir’de yaptığımız araştırmada ehliyetimi kopyalayıp kullanan kişiyi buldum. Cumhuriyet başsavcılığına gereken şikayette bulundum, ama şu ana kadar herhangi bir neticeye varamadım. Çok mağdur durumdayım. Hep oyalıyorlar. Ehliyetim olmadığı için işe de gidemiyorum” diye dert yandı.

    Recep Onay’’ın hayatını alt üst eden şahıs her şeyi kabul ediyor. Ancak İnegöl’e gelip ifade vermesi gerekiyor. Onay, her seferinde kendisini oyalayan şahısla yaptığı telefon görüşmesinde bir şok daha yaşadı. Onay, “Ehliyetimi kopyalayan şahıs suçunu kabul ediyor. Ancak haberlere konu olmasından dolayı rahatsız olduğunu belirterek bana sitem etti. Devlet gelip beni bulsun o zaman gelirim diyerek telefonu kapattı” dedi.

  • Domateste rüya kabusa dönmesin çabası

    Antalya’da Rusya ihracatı konusunda büyük sıkıntılar yaşayan domates üreticisi, üretimin yüzde 70’ini pazarladığı Kuzey Irak pazarının sona ermemesi için çaba harcıyor. ’Kuzey Irak olmasaydı domatesin fiyatı 1-1,5 TL bandında olurdu’ diyen üretici rüyanın kabusa dönmemesi için pazarı kaybetmek istemiyor.

    Tuta hastalığıyla yükselen fiyat Irak pazarıyla seviyesini korudu

    Kuzey Irak’ın toptancı hallerinden gerçekleştirdiği yüzde 70’lik alımla üreticinin yüzünü güldürdü. Geçtiğimiz sezona endeksle fiyatı iki katına çıkan domates 3 lira bandında seyrederken, fiyatın yüksekliğindeki sebep Kuzey Irak ihracatı olarak gösterildi. Türkiye’nin yaş sebze ve meyve deposu Antalya’da domates fiyatları üreticinin yüzünü güldürüyor. Geçmiş dönemde Rusya ile ihracat sorunları yaşayan üreticiye bu yıl adeta Kuzey Irak piyangosu vurdu. Geçtiğimiz ay domatesteki tuta sorunuyla ürün azlığından fiyatı 4 ila 5 liraya kadar yükselen domates, üretim artışıyla birlikte fiyatında düşüş yaşanmaya başladı. Üreticiyi tedirgin eden bu durum sonrası Kuzey Irak’a yapılan ihracat, domates fiyatının geçtiğimiz yıla endeksle iki katında kalmasını sağladı. İhracatla birlikte Antalya Yaş Sebze ve Meyve Toptancı Hali’ndeki domateslerin yüzde 70’ni karşılanması, domatesin fiyatını 3 lira bandında tuttu.

    Domates kurundaki yükselişin asıl nedenin ‘tuta’ olduğuna dikkat çeken Antalya Toptancı Hal Yaş Sebze ve Meyve Komisyoncuları Dernek Başkanı Nevzat Akcan, örtü altı sezonun tutadan dolayı bir ay önceden bittiğini ve bu yüzden piyasada boşluk oluştuğunu ifade etti.

    “Serum oldu”

    Üretimin artmasıyla birlikte domates fiyatının ani düşüş yaşamamasını Kuzey Irak’a borçlu olduklarını ifade eden Akcan, Irak pazarının bir günlüğüne dahi olsa geri çekilmesiyle birlikte domates fiyatında ciddi düşüş yaşandığını kaydetti. Akcan, “Irak pazarı çiftçiye serum oldu. Zaten domatesi şu fiyatlardan aşağıya sattığımızda, tarımı burada bitiririz. Kuzey Irak pazarı Rusya’nın eksikliğini bir nebze de olsa giderdi. Rusya’ya domates satmamız da biraz zor. Gümrük’te Ruslarla ilgili aşamadığımız sıkıntılarımız var. Kimyasal ilaç asla kullanmıyoruz artık çiftçimiz bilinçli. Siyasi olaylardan dolayı Rus gümrüğünde sıkıntılarımız var. Onun için Kuzey Irak’a burada muhtacız. Irak olmasaydı, domates bir lira bandında olurdu. O zaman da çiftçiyi bitirirdik” ifadelerini kullandı.

    “Irak pazarı da biterse vay halimize”

    ‘Irak pazarı da peyderpey bitecek olursa, o zaman vay halimize’ diyen Akcan,yeni pazarın bitmesi durumunda üreticileri kötü günlerin beklediğini söyledi. Akcan, “Kuzey Irak’a muhtacız. Irak olmasaydı şimdi domates 1-1,5 bandında olurdu. O zaman çiftçi biterdi. Tarımı enflasyona sebep tutuyorlar ama kesinlikle değil. Irak pazarı bitecek olursa böyle peyder pey vay halimize. Kötü günler bekler bizi. Irak pazarının kapanması bizim için felaket olur. Antalya halinin yüzde 70’i ırak pazarına gidiyor. Piyasayı ayakta tutan bu pazar, bugün alım yapmadı ve sıkıntı oluştu.

    Bizim ihracat olmazsa olmazımız. Bu işin maliyeti var. Maliyetin altında sebze satarsak, önümüzdeki sene üreticiye ektiremeyiz” diye konuştu.

  • Sosyal fobi hayatı kâbusa çeviriyor

    Psikiyatri Uzmanı Dr. Mustafa Güveli, sosyal fobinin iki farklı şekilde görüldüğünü belirterek, “Sosyal fobi hayatı kâbusa çeviriyor” dedi.

    Derin Psikiyatri’den Psikiyatri Uzmanı Dr. Mustafa Güveli, sosyal fobinin sosyal ortamlarda başkaları tarafından inceleme altında tutulduğu korkusu, performans gösterilmesi gereken durumlarda eleştirilme ya da küçük düşme korkusunun yaşanması olduğunu ifade ederek, “Kişi bu korkunun yaşanmasından kurtulmak için bu tür sosyal ortamlara girmekten kaçınır. Kaçınma nedeniyle kişinin sosyal mesleki ya da aile yaşamı etkilenir” diye konuştu.

    Sosyal fobinin genel ve özel olarak iki şekilde görüldüğünü kaydeden Dr. Güveli, şu bilgileri verdi:

    “Genel korkular hemen her durum için geçerlidir. Özel; yalnızca özel bazı durumlar için geçerlidir. (Başkalarının önünde imza atmak, yemek gibi). Sosyal fobide en sık karşılaşılan belirtiler şu şekilde sıralanabilir; çarpıntı, titreme, terleme, kaslarda gerginlik, midede rahatsızlık hissi, göğüste sıkıntı hissi, sıcak ya da soğuk basması, başta ağırlık hissi ve baş ağrısı. Bu durumda kişi zaman içerisinde bu belirtilerle yaşamaya alışabilir. Ancak hayatının değişik alanlarını kısıtlamaya başlayan belirtiler bir gün iş güç yapmayı da engellemeye başlarsa işi için tedavisi şart bir durum haline gelir. Yaşanan bu belirtiler kişide derin bir korku ve heyecan hali ile birlikte görülür. Korkulan durumlardan kaçınma davranışı genellikle çok belirgindir. Ve bazen tam bir sosyal yalnızlıkla sonuçlanabilir. Korkulan durumlarda kaçınmak için olmadık şeyler yaparlar. Bir seminer vermesi gereken kişinin seminer iptal olsun diye ayağının kırılmasına bile sevineceğini söylemesi, hatta bunun için dua ettiğini söylemesi olayın ne kadar sıkıntı verici olduğunu anlatmak için yeterli olur sanırım.”

    Psikiyatri Uzmanı Dr. Mustafa Güveli, sosyal fobisi olanların genelde topluluk önünde konuşmak, bir işle uğraşırken seyredilmek, başkalarının önünde yemek yemek-içmek, otorite konumundaki kişilerle temas etmek, misafir kabul etmek, başkaları ile tartışmak, toplulukta telefonla konuşmak, tanımadığı kişilerin gözlerinin içine bakmak, ilgi odağı olmak, başkalarının önünde yazı yazmak gibi durumlarda sosyal fobi belirtilerini yoğun olarak yaşadıklarını söyledi. Dr. Güveli, sosyal fobi belirtilerini bazen kişinin kaygı belirtilerinden birisi imiş gibi düşünebildiğini belirterek konuşmasını şöyle tamamladı:

    “Korkulan durumdan kaçma davranışı genellikle çok belirgindir. Tam bir sosyal yalnızlığa yol açabilir. Başlangıç yaşı sosyal fobide çok erkendir. Hastaların yüzde 40’ında başlangıç yaşı 10’un altındadır. Hastaların yüzde 95’inde ise başlangıç 20’nin altındadır. Okul fobisi olan çocukların yüzde 40’ında ise sosyal fobi olduğu belirtilmektedir. Sosyal fobinin başlama yaşının erken olması ciddi sorunlar doğurur. Okul başarısı etkilenir. Bazıları okulu bırakmak zorunda kalır. Yine birçok psikiyatrik rahatsızlığın ortaya çıkmasına da yol açabilir. Bunların içinde en önemlisi depresyon, alkol bağımlılığı ve ilaç bağımlılığıdır. İntihar düşünceleri ve girişimleri sosyal fobide yaşanan sıkıntıya bağlı olarak sık görülmekle birlikte sosyal fobiye başka psikiyatrik rahatsızlıklar ilave olduğunda daha da artmaktadır. Dolayısıyla sosyal fobi bir an önce tanınmalı ve tedavi edilmelidir.”

  • Havuz ve deniz keyfiniz kâbusa dönüşmesin

    Yaz aylarında artan havuz ve deniz keyfi, kirli sulardan kaynaklı dış kulak yolu iltihaplanmasıyla kâbusa dönüşebilir.

    Dış kulak yolunun sıcak, nemli ve hassas bir yapıya sahip olduğunu uzun süre suda kalanlarda bu dengenin bozulabildiğini ifade eden Medical Park Bursa Hastanesi Kulak Burun Boğaz Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Vasıf Soysal, “Bu durum bakteri ve mantarların kolayca hastalık yapmasına zemin hazırlar. Klor seviyesi fazla olan havuzlarda dış kulak yolu enfeksiyonları sık görülmektedir. Yüksek klor dış kulak yolu florasının bozulmasına neden olur. Kulağı temizlemek veya kaşımak amacıyla yabancı bir cismi kulağa sokmak koruyucu tabakayı ortadan kaldırabilir ve bu bölgedeki cilde hasar vererek enfeksiyon gelişmesine yol açabilir. Ayrıca kişinin daha önce kulak problemi yaşamış olması ve kulağına temas eden suyun kirli ve mikroplu olması önemli faktörlerdir. Dış kulak yolu iltihabı riski yüksek olan hastaların havuz ve denize girerken dikkat etmeleri gerekir” diye konuştu.

    Dış kulak yolu iltihaplarında, şiddetli zonklayıcı tarzda kulak ağrısı, pis kokulu sarı yeşil kulak akıntısı, kulakta kaşıntı, tıkanıklık, işitme azlığı ve ileri durumlarda kulakta şişme ve kızarıklık görüldüğünü anlatan Vasıf Soysal, “Hasta bazen kulak ağrısından çeneyi hareket ettiremez ve yemek yiyemez duruma gelebilir. Ağrı boyun ve göze yayılabilir. Dış kulak yolu iltihabı olan hastalar, mutlaka bir kulak burun boğaz uzmanına görünmeli ve tedavisini yaptırmalıdır. Bu hastalar tedavileri bitene kadar kirli sulardan uzak durmalı, duş aldıkları sırada kulaklarının suyla direkt temasını önlemeleri gerekir. Yaz aylarında dış kulak yolu iltihapları riskini asgariye indirmek için havuzların temizliğine dikkat edilmelidir. Önceden kulak rahatsızlığı olanların kulaklarına su kaçırmamaları gerekir. Geçmişte kulakla ilgili bir sorunu olmayan kişilerin deniz ya da havuza girerken kulaklarını tıkaması gerekmez” dedi.

  • Yaz keyfiniz kabusa dönüşmesin

    Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uz. Dr. Ali Şahabettinoğlu, yaz aylarında kullanımı artan klima, tatil bavullarının ağırlığı, düğünlerde giyilen yüksek topuklu ayakkabı, bahçe ve balkon düzenlemelerinde yapılan duruş yanlışlıklarının bel fıtığına davetiye çıkardığını söyledi.

    Vücudun pek çok bölgesinde olduğu gibi omurgada da yıllar içerisinde yıpranmalar ve değişiklikler olduğunu belirten Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uz. Dr. Ali Şahabettinoğlu, bunun ise egzersiz yapılmaması, kilo kontrolünün sağlanamaması ve ev-iş şartlarında omurga sağlığına ters hareketlerde bulunulmasından kaynaklandığını ifade etti. Yaz mevsiminin gelişi ile birlikte soğuk klima kullanımının arttığı, tatil, gezi ve seyahat planlarının yapıldığı, bahçe ve balkon hobi işlerinin çoğaldığına dikkat çeken Uz. Dr. Ali Şahabettinoğlu, “Bel hareketlerindeki dikkatsizlik de bunlara eklenince bel ağrısı ve bel fıtığında artma kaçınılmaz olmaktadır. Problemsiz ve keyifli bir yaz sezonu geçirebilmek için çok dikkatli olunması gerekiyor. Uzun kış aylarında hareketsiz bir süreç geçirildiyse, hızlı kilo verebilmek için bedeni ani ve yüksek tempolu egzersiz hareketlerden korumak gerekir. Bu sebeple yaz aylarında kısa süreyle başlayıp yavaş yavaş arttırılan tempoyla devam eden yürüyüşler ve yüzme sporu yapmak idealdir. Klimalı ortamlarda akımın doğrudan omurganıza gelmesini önlemek gerekir. Tatil veya başka sebeplerden dolayı çıkılan seyahatlerde bel bölgesine fazla yük binmemesi için dört tekerlekli, sürüklenebilir ve uygun kiloda valiz kullanılmasına dikkat edilmeli. Yolculuk esnasında bel desteğini sağlamak ve sık sık mola verip kısa yürüyüşler yapılmalıdır” diye konuştu.

    Güneşlenme esnasında uzun süre bel ve boynu zorlayacak eğik ve yüzükoyun uzanmalardan da kaçılması gerektiğini belirten Şahabettinoğlu, “En önemlisi tatil sonrası kilo almamaya özen gösterilmelidir. Bahçe ve balkonda yapılacak işleri bir seferde değil günlere yayarak ve doğru duruş pozisyonlarında yapmalıdır. Düğünlerde ise uzun süre çok yüksek topuklu ayakkabılarla ayakta kalınmamasına dikkat edilmelidir. Bu hususlara dikkat edilmediği takdirde bel ağrısı ve bel fıtığı ile karşı karşıya kalınabilir. Ya da olan bel fıtığı artabilir” dedi.

    Uyguladığı manuel (elle) tedavi ile 2 ile 8 seans arasında bel fıtığı hastalarının yüzde 98’inin iyileştiğini belirten Şahabettinoğlu, “Sadece yüzde 2 hastada ameliyat gerekir ki, bunlar ayaklarda ilerleyen güç kaybı, idrar-büyük abdest kaçırma şikayeti olanlar veya ameliyatsız tedavilere cevap vermeyip şikayetleri ilerleyen hastalardır. Genel olarak bel fıtığı tedavisi hangi yolla yapılırsa yapılsın, sonrasında hastalığın tekrarını önlemek için bel ve karın egzersizleri ile günlük yaşam önerileri konusunda hastalar mutlaka eğitilmelidir’’ diye uyardı.