Etiket: kabus

  • Doç. Dr. Necmettin Yıldız: “Yaşlılıkta idrar kaçırma artık kâbus değil”

    Pamukkale Üniversitesi Rehabilitasyon Ünitesi Sorumlu hekimi Doç. Dr. Necmettin Yıldız, her yaştaki kadınları etkileyebilen istemsiz idrar kaçırma şikayetinin neredeyse her üç kadından birinde gözlendiğini söyledi.

    Pamukkale Üniversitesi Rehabilitasyon Ünitesi Sorumlu hekimi Doç. Dr. Necmettin Yıldız, yaşlılarda idrar kaçırma sonu ile ilgili açıklamalarda bulundu. Hastalığın, hastaların sosyal aktivitelerini oldukça kısıtlamakta olduğunu belirten Yıldız, anksiyete ve depresyon yaşamalarına ve yaşam kalitelerinin azalmasına neden olduğunu vurguladı.

    Ağırlıklı olarak idrar kaçırma şikayeti olan kadın ve erkek hastalar ile prostat ameliyatı sonrası idrar kaçırma yakınması gözlenen erkek hastalar tedavi edildiğini belirten Yıldız, “Hastaların idrar kaçırdığını ifade etmekten sıkılması, utanması ya da yaygın ve yanlış bir inanış olarak idrar kaçırmayı yaşlılığın getirdiği doğal bir sonuç olarak kabul etmesi gibi nedenlerle doktora başvuruda ortalama 6-9 yıl gecikildiği bilinmektedir. Öksürme, hapşırma, gülme, ağır kaldırma, zıplama gibi fiziksel aktiviteler sırasında olan kaçırma stres tip idrar kaçırma, aniden gelen işeme isteği ile birlikte yetişememe tarzında olan kaçırma ise acil tip idrar kaçırma olarak tanımlanmaktadır. Genellikle kadın hastalarda her iki tip idrar kaçırma birlikte gözlenmekte” dedi.

  • Eski eşine kabus yaşatan koca 3 ayrı suçtan tutuklandı

    Adana Cumhuriyet Başsavcılığı Aile Suçları Soruşturma Bürosu tarafından can güvenliğinin sağlanması için 24 saat yakın koruma verilen, adres ve kimlik bilgilerinin gizlenmesi sağlanan ve eski kocası hakkında 3 kez uzaklaştırma kararı verilen şiddet mağduru Sevinç T.’nin kabusu son buldu. Gördüğü şiddet nedeniyle eşinden boşanan Sevinç T.’yi pompalı tüfekle ayaklarından vuran ve defalarca ölümle tehdit eden firari eski koca Sait Durak, yakalanarak çıkarıldığı mahkemece ’kasten öldürmeye teşebbüs’, ’silahla tehdit’ ve ’kasten yaralama’ suçlarından ayrı ayrı tutuklandı.

    Seyhan ilçesi, Denizli Mahallesi’nde oturan Sevinç T., 16 yaşında kaçarak evlendiği Sait Durak’tan şiddet gördüğü için 2 yıl önce boşandı. Boşanmayı kabullenemeyen Sait Durak, eski eşine barışma teklif etti. Barışmayı reddeden Sevinç T., eski eşi tarafından tehdit edilmeye başlandı. Durak, takip ettiği genç kadını, 27 Ağustos’ta bir marketin içerisinde yakaladı. Sait Durak, eski eşini sokakta saçlarından sürükleyip, bıçakla tehdit etti. Vatandaşların tepkisi üzerine Sait Durak olay yerinden ayrıldı. Bu olaydan 4 gün sonra, 31 Ağustos’ta Sait Durak, bu kez evinin önünde Sevinç T.’yi pompalı tüfekle ayaklarından vurdu. Bu sırada 6 yaşındaki bir çocuk seken saçmalardan yaralandı. Durak’ın devam eden tehditleri nedeniyle Sevinç T., oturduğu evini başka bir yere taşıdı.

    Başsavcılık sahip çıktı

    Bu süre içinde Adana Cumhuriyet Başsavcılığı Aile İçi Suçlar Soruşturma Bürosu tarafından Sevinç T.’nin dosyası yakından takip edilerek can güvenliğinin sağlanması için ilgili birimlerle sık sık yazışma ve görüşmeler yapıldı.

    Adana Cumhuriyet Başsavcılığı’nca, aile mahkemesinden Sevinç T.’nin ’adres ve kimlik bilgilerinin gizlenmesi’ sağlandı. Firari eski koca hakkında 3 kez evden uzaklaştırma kararı aldıran Başsavcılık, ayrıca İl Aile ve Sosyal Politikalar Müdürlüğü’ne bağlı Koza Şiddet Önleme ve İzleme Merkezi ile Adana Emniyet Müdürlüğü Aile İçi Şiddetle Mücadele Şube Müdürlüğü ve ilgili polis merkezi ile sürekli yazışma ve görüşmeler yaparak mağdur Sevinç T. ile ilgili gerekli işlemlerin titizlikle yürütülmesi yönünde talimatlar verdi.

    Öte yandan, eski koca Sait Durak’ın tehditlerinin sürmesi üzerine Adana Cumhuriyet Başsavcılığı’nca Adana Valiliği’ne yazı yazılarak 1 çocuk annesi Sevinç T. ile annesine yakın koruma ekibi görevlendirilip, 24 saat süreyle koruma altına aldı. Ayrıca Adana Cumhuriyet Başsavcılığı’nca, hakkında yakalama kararı bulunan Sait Durak’ın gıyabında ’kasten öldürmeye teşebbüs’ suçundan 5. Ağır Ceza Mahkemesi’ne, ’cebir, tehdit ve hile kullanarak kişiyi hürriyetinden yoksun kılma’, ’silahla tehdit’ ve ’kasten yaralama’ suçlarından ise 12. Asliye Ceza Mahkemesi’ne dava açıldı.

    3 suçtan tutuklandı

    Polis ekipleri de Sait Durak’ı yakalamak için çalışma başlattı. Firari Sait Durak’ın izini süren Seyhan İlçe Emniyet Müdürlüğü’ne bağlı Suç Araştırma ve Önleme Bürosu ekipleri, şahsın Denizli Mahallesi’nde bir evde saklandığını belirledi. Eve operasyon düzenleyen polis, zanlıyı yakaladı. Mahkemeye sevk edilen şüpheli eski koca, 31 Ağustos’taki silahla yaralama olayı nedeniyle ’kasten öldürmeye teşebbüs’, 27 Ağustos’ta yaşanan olayla ilgili ise ’silahla tehdit’ ve ’kasten yaralama’ suçlarından ayrı ayrı tutuklanarak cezaevine gönderildi.

    Eski koca kabusu son bulan Sevinç T., eşinin tutuklanması üzerine rahat bir nefes aldı.

  • Cerablus’ta kabus günler geride kaldı

    Fırat Kalkanı Harekatı ile terör örgütü DAEŞ militanlarından temizlenen Cerablus’ta vatandaşlar yıllar sonra yeniden huzura kavuşmanın mutluluğunu yaşıyor.

    Fırat Kalkanı Harekatı ile terör örgütü DAEŞ militanlarından arınan Cerablus’ta hayat normale dönmeye başladı. Fırat Kalkanı Harekatı’nın 57’nci günü geride kalırken Cerabluslu vatandaşların hayatlarının normale dönmeye başladığı gözlemlendi. Cerablus ilçe merkezinde elektrik ve su gibi temel ihtiyaçlarda herhangi bir sorun yaşanmazken, köylerde yaşamını sürdüren vatandaşlar ise Cerablus’taki olanakların köyler için de sağlanmasını bekliyor. Cerabluslu vatandaşlar insani yardımların yanı sıra ilçe merkezinde kurulan pazarlardan günlük ihtiyaçlarını da karşılayabiliyor.

    DAEŞ kabusları olmuştu

    DAEŞ terör örgütü militanlarının insanları canlı canlı kestiğini belirten Sifyan Dede, “Şu an çok sıkıntı içerisinde yaşıyoruz. İş sorunu yaşıyoruz henüz tam anlamıyla düzelmedi. Bundan sonra daha iyiye gideceğinden umutluyuz. DAEŞ militanlarını dayımın oğlunu geçen yıl kesti. Bizi bu örgütten kurtardığı için Türkiye Cumhuriyeti’ne teşekkür ederiz” dedi.

    Cerabluslu vatandaşlardan Zeydan İsa, “Topraklarımız DAEŞ işgalindeyken evden çıkamıyorduk. Kadınlar içeriden dışarıya çıkamıyorlardı. Çok büyük zorluklar yaşadık sanki büyük bir hapishanede yaşıyorduk. Cerablus’u DAEŞ’ten kurtardıkları için Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan ve Türk askerinden Allah razı olsun. Şu an çok iyiyiz halimizden memnunuz” şeklinde konuştu.

    3 yıl boyunca terör örgütü DAEŞ militanlarının kontrolü altında kalan Cerablus’ta bazı çocukların hala korku dolu günleri atlatamadığı da gözlemlendi.

    Okul sorununun çözümünü bekliyorlar

    Cerablus DAEŞ’in kontrolündeyken halkın büyük zulüm gördüğünü söyleyen Ahmet Cesim, “Türk Silahlı Kuvvetleri ve Özgür Suriye Ordusu güvenliği sağladılar. Şu an halimizden çok memnunuz ama bundan daha iyi olabilir. En büyük sorunlarımız arasında okul sorunu yer alıyor. Çocuklarımız ortada geziyor. Okul sayısının artırılarak çocuklarımızın bir an evvel eğitim hayatlarına devam etmesi konusunda destek istiyoruz” ifadelerini kullandı.

    “Cerablus’ta medeni hayat devam ediyor”

    Gaziantep Vali Yardımcısı Nursal Çakıroğlu, Cerablus’ta hayatın normale döndüğünü ve insanların medeni hayatlarını sürdürdüğünü belirtti.

    Nursal Çakıroğlu, “Cerablus’ta hayat normale döndü. Çöpler toplanıyor, elektrik, su problemi yok ve hastanesi de hizmet veriyor. Köylerde de elektrik ve su problemini yavaş yavaş çözeceğiz” diye konuştu.

    Öte yandan insani yardımların Cerablus ilçe merkezinin yanı sıra köylere de yapıldığı belirtildi.

  • Karadeniz PKK’ya kabus oldu

    Doğu ve Güneydoğu’da uğradığı başarısızlıkları gölgelemek, bölgede 12 Eylül öncesinden kalan sol tabanı harekete geçirmek, dini inanç ayrılıklarını körüklemek ve bölgeye terör korkusu salmak amacıyla Karadeniz’e sızmaya çalışan terör örgütü PKK’nın hayalleri kabusa dönüştü.

    Bölgeye ilk olarak 1993 yılında gelen, bu süre içerisinde PKK, TDP, KONGRA-GEL, KADEK isimleriyle faaliyet gösteren, çoğu zaman DHKP-C ve TİKKO terör örgütlerinden lojistik destek alan terör örgütünün Karadeniz hayali Ordu’nun Mesudiye ilçesinde 6 teröristin etkisiz hale getirilmesiyle yine başarısızlıkla sonuçlandı.

    Son olarak Türkiye’de faaliyet gösteren yasa dışı 10 örgütün birleşerek oluşturduğu Halkların Birleşik Devrim Hareketi (HBDH) adıyla eylemler gerçekleştiren bölücü terör örgütüne karşı sürdürülen operasyonlarda yaklaşık 25 yıl içerisinde defalarca sızma ve taban oluşturma amacıyla gönderilen 60’a yakın teröristin 45’i öldürülürken, 5’i sağ ele geçirildi. Diğerleri ise çareyi kaçmakta buldu. Yine bu süre içerisinde terör örgütünün yaptığı eylemlerde 25 güvenlik görevlisi şehit olurken, 24 güvenlik görevlisi yaralandı. Yine bu süre içerisinde 9 sivil vatandaş hayatını kaybederken, 9 sivil ise yaralandı.

    Terör örgütü bölgeye ilk 1993’te geldi

    PKK terör örgütünün Karadeniz’e sızma faaliyetleri ilk olarak 1993 yılında ‘Kuzeye İlerleyiş’ adı altında başladı. PKK’lı teröristler Karadeniz’de ilk olarak 1994 yıllarında görüldü. Örgüt o dönemde Karadeniz’e açılma planını “TC’nin Karadeniz’in etnik zenginliğinin üzerine döktüğü betonu kırarak altındaki etnik zenginliği ortaya çıkaracağız” sözleriyle açıkladı. Terör örgütü bu açılım için bölgede daha önceden faaliyette bulunan diğer sol örgütlerle işbirliğine gitti. DHKP-C ve TİKKO ile anlaşma yaparak bu örgütleri taşeron olarak kullandı.

    İlk olay Artvin-Borçka’da

    PKK’nın ilk eylemi 1996 yılında oldu. 1938 yılında Dersim olayları nedeniyle Artvin-Borçka’ya göç eden Kürt kökenli vatandaşlar aracılığıyla bölgeye sızan bir grup, göçerler tarafından ‘Koliva’ adı verilen yayla evlerinde saklandı. Ancak yöredeki vatandaşlar durumu fark etti. Jandarma tarafından teröristlerin saklandığı yayla evine yapılan baskında bir terörist öldürüldü, bir kadın 3 terörist yaralı olarak kaçtı. Kaçan iki PKK’lı terörist şehirde ele geçirilirken yaralı kadın terörist de Artvin’de dolmuşun içinde vatandaşlar tarafından fark edilerek yakalandı. Kızın verdiği adrese ve yayla evine yapılan operasyonlarda çıkan çatışmalarda 4 PKK’lı ölü ele geçirildi.

    İkinci grubun lideri Sırrı Sakık’ın kardeşi

    Terör örgütü 1997 yılında bölgeye tekrar geldi. Ses getirecek eylemler yapma kararı alan örgütün Karadeniz faaliyetlerinin liderliğini bu kez ‘Ayhan’ kod adlı Ağa Kahraman yaparken, halen Ağrı Belediye Başkanı ve Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) kurucusu Sırrı Sakık’ın kardeşi Fırat kod adlı Müfit Sakık da grup komutanı oldu.

    10 Eylül 1997 tarihinde Sivas-Suşehri’nde yol keserek bir otobüsü ve yolcularını soyan bir grup PKK’lı terörist, bir ay sonra 11 Ekim 1997’de Şebinkarahisar-Alucra yolunda üç ayrı noktaya pusu kurarak durmak istemeyen bir minibüse ateş açtı. Olayda 3 vatandaş hayatını kaybetti.

    Terör örgütü bu olayın hemen ardından 13 Ekim 1997’de Tokat Dağı mevkisinde Baroner şirketine ait Kurşunlu madenine baskın yaptı. Örgüt mensupları bir mühendisi öldürürken, Petev Bukalov ve Atanos Milkov adlı iki Bulgar işçiyi de kaçırdı.

    Şebinkarahisar’da Temmuz 1997’de Alucra-Şiran arasındaki yolda bir minibüs yakılırken, jandarma karakolunu tarandı.

    Araziye önceden sızmışlar

    Örgütün Doğu Karadeniz eylemlerini arttırması üzerine Emniyet Genel Müdürlüğü olayları değerlendiren bir rapor hazırladı. Raporda, PKK’nın Mesudiye’den başlayıp Gürgentepe-Işıktepe kırsalına kadar olan bölgede ikisi silah deposu olmak üzere, yirmi sekiz sığınak hazırlandığı tespit edildi. Kızıldere olarak anılan Karadeniz grubunun karargah olarak Tokat’ın Reşadiye-Almus kırsalını kullandığı, Ordu ili Aybastı-Reşadiye-Niksar bölgelerine açılmayı planladığı anlatıldı. Bölgeye yüz kadar PKK’lı takviyesi yapılmasının planlandığı da raporda PKK’nın TİKKO ve DHKP-C ile ‘Karadeniz Birleşik Komünistler Birliği’ adı altında ortak hareket ettiği belirtildi.

    Köylüye silah dağıtıldı

    1997 yılında terör örgütünün ses getirecek eylemlerin ardından Doğu Karadeniz bölgesi sanki Güneydoğu Anadolu’nun 1985 yılında yaşadıklarını yaşadı. PKK her yerde adını duyururken günlük konuşmaların ana konusu haline geldi. 1997 Haziran ayında Ordu Valiliği Mesudiye kırsalındaki köylere muhtemel bir saldırıda kullanılmak üzere 50 Kalaşnikof dağıttı.

    Yine 1997 yılında Ordu-Mesudiye Güneyce köyü kırsalına giden güvenlik güçleri, sisli yolda karşılarına aniden çıkan iki çoban çocuğu ‘terörist zannederek’ ateş açmak zorunda kaldı. Açılan ateş sonucunda iki çocuk hayatını kaybetti. Cihan Metin (12) ve Turgay Metin (14) amca çocuklarının aileleri de İçişleri Bakanlığı aleyhine tazminat davası açtı. Bu olaydan sonra bölgede bulunan çok sayıda özel tim geri çekildi. Bölge polis ve jandarmaya bırakıldı.

    1998 yılı terör örgütünün yıkım senesi

    1998 yılı PKK açısından psikolojik yıkım senesi oldu. Ordu Valiliği’ne atanan ve geçmişte ‘Komiser Kemal’’ olarak bilinen Kemal Yazıcıoğlu, “Terör Karadeniz’de barınamayacak” diyerek örgüte meydan okudu.

    Terör örgütü bunun üzerine halka ve sosyalist tabana sempati uyandırmak için ‘Türkiye Devrim Partisi (TDP)’ adıyla isim yapmaya başladı. 1998 yaz ve sonbaharında Doğu Karadeniz bölgesindeki bütün PKK’lı teröristler güvenlik güçleri tarafından ya imha edilmiş ya da bölgeden kaçmaya zorlandı. 11 TDP’linin aslen Fatsalı olan Resul Kocatürk başkanlığında bölgeye gönderilen 9 kişilik ekibinden 3’ü çıkan çatışmalarda güvenlik güçleri tarafından öldürülürken, 3’ü sağ yakalandı. Diğer 3 terörist ise bölgeyi terk etti.

    4 Ocak 1999’da Tokat’ın Almus ilçesinde güvenlik güçleriyle PKK’lı teröristler arasında çıkan çatışmada 1 terörist ölü ele geçirildi.

    2001’de 15 terörist öldürüldü

    Doğu Karadeniz’e sızma girişimlerinin başarısızlığa uğraması üzerine siyasallaşma kararı alan örgüt 2 Ağustos 1999’da bölücübaşı Abdullah Öcalan’ın çağrısıyla örgüt mensupları K. Irak’a çekildi. Ancak terör örgütü yine rahat durmayınca 2001’de yaptığı 1. Konferansta Karadeniz’e sızmak ve yapılanmak üzere 15 kişilik bir grubu Doğu Karadeniz’e keşfe gönderdi. Ancak bölgeye yollananlar başarılı olamadı. 2001-2003 yılları arasında alınan tedbirler ve icra edilen operasyonlar sonucu 15 terörist öldürüldü.

    2003 yılında yine geldiler

    Terör örgütü 2003 yılında iki ay önce öldürüldüğü belirtilen Suriye kökenli Fehman Hüseyin’in talimatıyla, K. Irak’tan Türkiye’ye sızarak, Erzurum-Kemah,Tunceli-Erzincan-İliç yönünü takip ederek Karadeniz’de Tokat, Giresun, Ordu, Trabzon, özellikle Maçka, Şebinkarahisar-Torul kırsalları ve Suşehri ormanlarında konuşlanmaya başladı. 2004 yılında PKK bu kez iki grup halinde Tokat ve Sivas üzerinden Giresun ve Gümüşhane’ye sızdı. Bu terörist grup ilk olarak Gümüşhane otobüs terminalindeki polis noktasına saldırı düzenledi. Bir hafta sonra ise şehirde düzenlenen bir festival devam ederken Gümüşhane’nin Torul Askerlik Şubesi’ne baskın yapıldı. Saldırıda bir asker şehit oldu. 2004 yılında örgüt devriye gezen hatta intikal eden güvenlik güçlerine fırsat buldukça saldırdı.

    2005 yılında PKK bölgeye Suriye uyruklu örgüt mensuplarını gönderdi. Trabzon- Maçka’daki alışveriş merkezini bombalama planı alınan önlemler sayesinde bertaraf edildi.

    Hain ittifak

    2006 yılında PKK, DHKP-C ile 10 yıllık küskünlüğüne son verdi. Terör örgütü Karadeniz Bölgesi’nde sorumluluğu Doktor Bahoz Erdal’a verirken, Erzurum ile Hakkari sorumlularını da Karadeniz’e kaydırdı. Suriye uyruklu ve örgütün silahlı kanat sorumlusu olan Bahoz Erdal, Karadeniz’deki teröristlerin başına örgütün Erzurum sorumlusu İrfan Amed ve Hakkari sorumlusu Azad Siser’i getirdi.

    PKK ilk etkili terör eylemini Gümüşhane’nin Şiran ilçesinde gerçekleştirdi. Eylemde 4 asker şehit olurken 8 asker yaralandı. Bu eyleme DHKP-C, TİKKO ve MLKP militanları da lojistik destek verdi.

    Bu olayın ardından TSK’nın düzenlediği hava ve kara destekli operasyonlarıyla sıkışan PKK bölgeden çekildi. Ancak Nisan 2008’de bu kez Celal Başkale adlı PKK’lının liderliğinde ve TİKKO’cu teröristlerin lojistik desteğiyle 6’şar kişilik iki grup halinde toplam 12 terörist ile yeniden bölgeye geldi.

    Tokat-Reşadiye eylemi yürekleri dağladı

    PKK’lı grup 21 Haziran 2008’de de Gümüşhane’nin Şiran ilçesine 10 km mesafedeki Yeşilbük-Aksaray köyü mevkisinde 17 askeri aracın 11. sırasındaki araca silahlı taciz yaptı. 3 asker yaralandı. Ardından Giresun’un Dereli ilçesi Kümbet Yaylası Cımbırtlık Ormanları mevkisinde de bir astsubay ve bir uzman çavuşun yaralanmasıyla sonuçlanan taciz atışını gerçekleştirdi.

    2009 yılında 18 kişilik Tunceli grubuna bağlı 5-6 terörist, 7 Aralık 2009’da Tokat-Reşadiye’de rutin devriye faaliyeti sırasında askerlerin pusuya düşürülmesi sonucu 7 asker şehit olurken, 3 asker yaralandı. Bu olay PKK’nın Karadeniz Bölgesi’nde gerçekleştirdiği 52. terör eylemi oldu.

    Ardından Samsun-Ladik’te 18 Nisan 2010’da Murat Karayılan’nın talimatı ile 12 PKK’lı terörist, TİKKO ile işbirliği yaparak 2 polisi şehit etti. 26 Nisan 2010’da ise Giresun Dereli’de yapılan saldırıda ise 1 uzman çavuş şehit oldu, 2 er yaralandı.

    Açılamadan öldüler

    Güvenlik güçlerinin ısrarlı takibiyle 17 Haziran 2010’da Gümüşhane-Kelkit kırsalında bir terörist, 22 Haziran’da biri sağ olmak üzere, içlerinde ‘Karadeniz açılım’ sorumlusunun da olduğu 4 terörist daha etkisiz hale getirildi.

    2015 yılında PKK/KCK terör örgütü Karadeniz Bölgesi’nde toplam 19 kişiden oluşan 3 terörist grup gönderdi. PKK terör örgütü bölgedeki ilk saldırısını 2 Ağustos tarihinde Giresun-Gümüşhane sınırında gerçekleştirdi. Gümüşhane’nin Kürtün ilçesine Üçtaş köyü yakınlarında bölgede devriye gezen güvenlik güçleri ile bir grup terörist arasında çatışma çıktı. Gece karanlığından yararlanarak kaçan teröristler yakalanamadı.

    27 Eylül 2015’te ise Giresun’un Güce ilçesinde Güce Jandarma Karakolu’na taciz atışı yaptılar. Teröristler birkaç gün sonra Giresun-Tirebolu ilçesi Aslancık köyü yakınlarında saldırı düzenledi. Saldırıda bir uzman çavuş yaralandı.

    Terör örgütünde FETÖ rahatlığı

    2016 yılı Türkiye genelinde yaşanan siyasi gelişmeler, özellikle FETÖ’nün güvenlik güçleri arasına sızması terör örgütüne Karadeniz’de alan açtı. Bölgede rahat hareket ettiği gözlenen terör örgütü mensupları 2 Mayıs 2016 tarihinde ise Giresun’un Doğankent ilçesi Kavraz Deresi üzerinde bulunan Yaşmaklı Barajı’na bomba düzeneği yerleştirdi. İşçiler tarafından düzeneğin fark edilmesi üzerine teröristler işçileri hedef aldı. Saldırıda yaralanan bir işçi hayatını kaybetti.

    Gümüşhane’nin Kürtün ilçesi Üçtaş köyünde 5 Mayıs 2016 tarihinde Akköy-II Hidroelektrik Santrali’ne yönelik saldırı düzenleyen teröristler, yatılı bir okulu sular altında bırakmayı hedefledi. Cebri boru hattını kontrol eden sistem odasına saldırmalarına rağmen otomatik sistem sayesinde baraj kapakları kapanınca amaçlarına ulaşamadılar.

    Giresun Çaldağ Jandarma Karakolu’na 6 Mayıs 2016 tarihinde teröristler tarafından roketatarlı saldırı düzenledi. Saldırıda Astsubay Başçavuş Zafer Çalışkan, kaldırıldığı hastanede şehit düştü.

    Karadeniz Açılım Grubu’nun 3 üyesi, 15 Mayıs 2016 tarihinde Kümbet Yaylası’nda özel araçlarıyla yayla evine gitmekte olan bir köylüyü rehin alarak ormanlık alanda kayıplara karıştı. Teröristler rehin aldıkları köylüyü daha sonra bıraktı.

    Giresun’un Güce ilçesinde 16 Mayıs 2016 tarihinde gece saat 01.30 sularında bölücü terör örgütü mensupları tarafından ilçe jandarma karakoluna sızma girişiminde bulunuldu. Karakola fındıklık bölgesinden sızmaya çalışan terörist guruba anında karşılık verildi. Teröristler karanlıktan yararlanarak kaçtı.

    Gümüşhane’nin Torul ilçesi Harmancık Tünel üzerinde 5 Haziran 2016 tarihinde pusu kuran terör örgütü üyeleri jandarma devriye aracına ateş açtı. Saldırıda açılan ateş sonucunda Uzman Çavuş Özgür Tok ve Uzman Çavuş Salih Bulut şehit oldu.

    Aynı günlerde Gümüşhane’nin Kürtün ilçesi Üçtaş köyü kırsalında PKK’lı teröristlerle sıcak temas sağlandı. Sıcak temasın ardından bölgede 6 depo ve bir sığınak ele geçirildi. Güvenlik güçleri, ele geçirilen depo ve sığınaklardaki yaşam malzemesi ve örgütsel dokümanları imha etti.

    Giresun’un Dereli ilçesinde 11 Temmuz tarihinde polis aracına, ateş açılırken saldırıda bir polis yaralandı. Teröristleri takip eden iki özel hareket polisi kurulan mayınlı tuzakta yaralandı.

    Dönüm noktası 15 Temmuz

    15 Temmuz darbe kalkışmasının ardından güvenlik güçleri bünyesinde büyük önlemler alınmaya başlandı. Terör örgütü bu önlemler sonucu bölgede rahat hareket edemez hale gelirken son çırpınışlarını yapmaya başladı.

    Gümüşhane’nin Kürtün ilçesi kırsalında 18 Temmuz günü terör örgütü PKK’ya ait bir depo bulundu. Depoda, bir adet uzun menzilli telsiz ve bu telsize ait mikrofon, bir adet el telsizi, bir adet poşetle bantlanmış el bombası, bir adet adaptör, patlayıcı yapımında kullanılan muhtelif uzunlukta kablo, 51 adet çeşitli muhteviyatlarda bilgisayar aparatları ve elektronik malzeme soketleri, 41 adet pil, çeşitli örgütsel doküman ve haritalar ele geçirildi.

    Arvtin’in Şavşat ilçesi Üzünlü köyünde 18 Temmuz tarihinde 5 kişilik terörist grup bir aracı gasp etti. Trabzon’un Maçka ilçesi Atatürk Mahallesi’nde 19 Temmuz günü yol kontrol uygulaması yapan polislere uzun namlulu silahlarla ateş açan bir grup PKK terör örgütü üyeleri 3 polis memurunu şehit etti. Saldırıda 4’ü polis 5 kişi yaralandı.

    Ordu’nun Mesudiye ilçesi Güzelce Mahallesi 31 Temmuz tarihinde kırsalında ihbar üzerine operasyon başlatan askerlere, ormandan alanda pusu kuran PKK’lı teröristler ateş açtı. Teröristlerin açtığı ateş üzerine yemek molasında olan Fatsa Komando Birliği’nde görev yapan 3 asker şehit oldu, 2 asker ise yaralandı.

    Güvenlik güçleri, Gümüşhane’nin Kürtün ilçesinde 9 Ağustos 2016 tarihinde arama faaliyetleri sırasında PKK’ya ait olduğu belirlenen bir sığınak buldu. Sığınakta 1 adet biksi, 1 adet M16 tüfek, 19 adet el bombası, 2 adet düzeneği hazır el yapımı patlayıcı, 70 kilogram amonyum nitrat, 4 adet örgütsel doküman, 14 adet elektrikli fünye, 12 adet mekanik fünye, 1 adet regülatör, 13 adet Kaleşnikof şarjörü, 3 adet M16 tüfek şarjörü ve muhtelif miktarda yaşam malzemesi ele geçirildi.

    Bölgede sıkı bir operasyon sürerken CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun konvoyuna yönelik PKK’lı teröristler tarafından 25 Ağustos 2016 tarihinde düzenlenen saldırıda 1 asker şehit düşerken, 2 rütbeli asker yaralandı. Ertesi gün 26 Ağustos 2016 tarihinde Trabzon’un Maçka ilçesi Akarsu Mahallesi’nde PKK’lı teröristlerle girilen silahlı çatışmada bir polis memuru kolundan yaralandı.

    Gümüşhane’de sığınak ve depolarını kaybeden, Giresun’da barınamayan ve son olarak Ordu kırsalına giren terör örgütü mensupları, kış mevsiminin gelmesiyle birlikte Tunceli bölgesine geri çekilme kararı aldı. Mesudiye kırsalından gece saatlerinde Sivas’a geçmeye çalışan örgütü bir süredir takip altında tutan güvenlik güçleri teröristleri kıstırdı. Çıkan çatışmada 6 terörist ölü olarak ele geçirildi.

  • Migren artık kabus olmaktan çıkıyor

    Nöroloji Bölümü Uzmanı Yrd. Doç. Sibel Özkan, “Stres, uyku ve yemek düzeni değişikliği, yüksek ses, keskin kokular, titreşen ışıklar gibi birçok çevresel faktörün migren atağını tetikler” dedi.

    Migrenin, genetik duyarlılığı olan kişilerde tetikleyici faktörlerle ortaya çıkan baş ağrısı atakları ile karakterize, multifaktöriyel nörovasküler sendromu olduğunu söyleyen Koru Sincan Hastanesi Nöroloji Bölümü Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Sibel Özkan, “Paroksismal gelen, tedavisiz ya da tedavinin etkin olamaması nedeni ile saatlerce, hatta bazen bir iki gün sürebilen, genellikle tek taraflı yerleşim gösteren, zonklayıcı özellikte, kişinin günlük yaşam aktivitelerini engelleyecek derecede şiddetli ve başın hareketleri ile artan baş ağrıları migren olarak kabul edilmektedir. Bu ağrılar sırasında kişinin bulantı ve kimi zaman kusması olabilmekte, ışık ve ses gibi uyaranlardan rahatsız olduğundan çoğu zaman loş ve sessiz bir odada uzanmayı tercih etmektedir” diye konuştu.

    Beyaz ırktaki prevalansının kadınlarda yüzde 13-25, erkeklerde yüzde 4-8 civarında olup, kadın-erkek oranının yaklaşık üçte biri olduğunu belirten Yrd. Doç. Sibel Özkan, migrenin çocukluk çağı başlangıçlı olabildiğini, ama sıklıkta adölesan döneminde başlayıp, hastaların yüzde 80’den fazlasında atakların başlangıcı 30 yasından önce olduğunu ifade etti. Yrd. Doç.Dr. Sibel Özkan, “50 yas üzerinde başlaması enderdir. Migren tanısı öyküye dayanarak konulur. Fizik ve nörolojik muayene, laboratuvar ve görüntüleme incelemeleri normaldir. Muayene ve gereğinde yapılan incelemeler, başka hastalıkları dışlamak için yapılır” dedi.

    Migren ile ilgili auralı ve aurasız olarak iki klinik sendrom tanımlandığını anlatan Nöroloji Bölümü Uzmanı Yrd. Doç.Dr. Sibel Özkan, aursasız migrende tanı konulabilmesi için kişinin daha önce en az 5 kez 4-72 saat süren ağrı atağı olması gerektiğini bildirdi. Buna eşlik eden tek taraflı baş ağrısı, zonklayıcı karakterde baş ağrısı, orta veya şiddetli baş ağrısı nedeni ile iş yapmasının engellenmesi veya zorlaşması durumlarının da olması gerektiğini bildiren Özkan ,”Sıradan fiziksel aktivite ile baş ağrısının artması belirtilerinin olması gerekir” dedi.

    Bunun yanı sıra atak anında bulantı veya kusma ile ışık hassasiyetinin olması gerektiğini savunan Dr. Sibel Özkan “Aura en sık olarak çeşitli görsel belirtiler şeklinde olup, görme alanında siyah noktalar veya zikzaklar veya belli bir alanda görme kaybı şeklindedir. Bazen yüz, kol ve bacakta uyuşma veya güçsüzlük, baş dönmesi, konuşma bozukluğu, iki yanlı uyuşukluk ve güçsüzlük gibi çok nadir aura çeşitleri de vardır ancak bunlarda tanı ilk başta güçtür, mutlaka bir uzmana danışılmalıdır ”diye belirtti.

    Migren’in dönemlerini de anlatan Dr. Sibel Özkan, podrom döneminde arıdan önceki saatlerin, hatta bazı kişilerde günler içinde yavaşça gelişen bazı semptomların prodrom dönemini oluşturduğunu belirtti.

    Aura döneminde, kortikal veya beyin sapı disfonksiyonu ile uyumlu semptomlar ortaya çıktığını ifade eden Yrd. Doç. Sibel Özkan, “Aura semptomları çoğunlukla 5-20 dakika içinde gelişmekte ve genellikle süre 60 dakikayı geçmemektedir. Birden fazla aura semptomunun varlığında bu süre uzayabilmektedir. Tipik aura semptomları arasında homonim görsel bozukluklar, tek taraflı uyuşma veya karıncalanmalarla şekillenen duyusal semptomlar, tek taraflı pareziler ve kelime bulma güçlüğü veya afaziyi andıran konuşma bozuklukları gelmektedir. Bunların dışında baş dönmesi ve nadir olmakla birlikte işitsel veya koku hallusinasyonları da aura semptomları arasında sayılabilir” dedi.

    Stres, uyku ve yemek düzeni değişikliği, yüksek ses, keskin kokular, titresen ışıklar gibi birçok çevresel faktörün migren atağını tetikleyebildiğini sözlerine ekleyen Dr. Özkan, “Hastaların dörtte biri bazı yiyeceklerin migren ataklarını tetiklediğinden bahseder. Mesela hidrolize maya ekstreleri, hidrolize bitkisel proteinler, doğal tatlandırıcılar gibi içerikli yiyecekler sıklıkla çorba ve Çin yemeklerinde bulunur. Nitritler (koruyucu madde içeren etler, sosisli sandviç) tiramin içerenler (sarap, peynir), feniletilamin içerenler (çikolata, sarımsak, sogan, kabuklu çerezler) potansiyel tetikleyici faktörlerdir. Alkol, tatlandırıcılar, turunçgiller, turşular, sirke de muhtemel sebeplerdir” diye anlattı.

    Menstruasyon dönemi ile ilişkili östrojen düzeyindeki değişimler ve östrojen ile ilişkili durumların, duyarlı kadınlarda migren ataklarını tetikleyebildiğini anlatan Yrd. Doç.Dr. Sibel Özkan, “Migren ataklarının ortaya çıkışını kolaylaştıran etkenlerin iyice sorgulanıp

    öğrenilmesinin tedavi açısından önemli değeri vardır. Bunların arasında önlenebilir olanların tanınıp hastanın bunlardan kaçınmasının sağlanması bile atak sayısında kayda değer düşmeler sağlayabilir” diye ifade etti.

    Haftada 2 günden fazla tedavi gerektiren migren atağı olanlarda proflaktik tedaviye ihtiyacı olduğunu söyleyen Yrd. Doç.Dr. Sibel Özkan, “Antikonvülzanlar, beta blokerler, kalsiyum kanal blokerleri, antidepresanlar, serotonin antagonistleri, botulinum toksin tip A migrenin uzun süreli proflaksisinde kullanılan ilaçlardır. Bu amaçla kullanılan ilaçların fizyolojik mekanizmaları tam bilinmemekle beraber, santral hipereksitabiliteyi baskıladığına inanılmaktadır” diye belirtti.

    Dr. Sibel Özkan, sözlerini şöyle tamamladı: ”Sonuç olarak, migren, bas ağrıları arasında en sık görülen ve ilaç tedavisiyle düzenlenen bir hastalıktır. Yine de tanısında hatalar yapılmakta, yetersiz tedaviler verilmekte ve bunlar hastalarda is gücü kaybına ve de gereksiz, aşırı ilaç kullanımına sebep olmaktadır. Bu nedenle hastaların migreni öğrenmeleri önemli olduğu kadar, başvurulan doktorun hızlı ve doğru tanıyla, uygun bir tedavi stratejisiyle yaklaşması da o derece önemlidir. Görüntüleme ve ilaç sektöründeki gelişmelerle, tanı ve tedavide daha çok başarı sağlanacaktır”.