Etiket: İthalatına

  • Özel: “Elimizde ithal cep telefonlarıyla hayvan ithalatına karşı çıkmamız abes”

    AK Parti Hatay Milletvekili Abdulkadir Özel, “Elimizde ithal cep telefonları ile hayvan ithalatına karşı çıkmamız biraz abes kaçmakta” dedi.

    Özel, İskenderun Gazeteciler Cemiyeti’ni (İGC) ziyaretinde, Türkiye’de bazı taleplerin önce fiziki altyapılarının uygun olup olmadığına bakılması gerektiğini belirterek, “Et ithalatı ve gemideki canlı hayvanların tahliyesi konusunda kalıcı tedbirlerin alınması konusunu yaptığımız çalışmalarla gündeme taşıdık. Burada sadece bir ithalat söz konusu değil. Ülkemizde ve bölgemizde bir de transit ticareti söz konusu. Ülkemizden Irak başta olmak üzere başka ülkelere giden ithalatlarımız var. Türkiye ‘Dünya Sağlık Örgütü’ne üye ülkeler arasında ithalat prosedürü en ağır koşullara sahip ülkelerin başında geliyor. Bu konuda ciddi mevzuatlarımız bulunuyor. Bu da ülke olarak bu tür konulara ne kadar hassasiyetle yaklaştığımızın bir göstergesidir” diye konuştu.

    İki hafta önce yaşanan anguslar konusunda yaşanan meselenin temelinde işini hassasiyetle yapan bir bürokratın sergilediği tavrın yattığını ifade eden Özel, “Anguslar konusunda bir izolasyon süreci zorunlu olmalıydı. Ama yaşanılan olayda ithal edilecek hayvanların izole edileceği ortam ayarlamadan indirilmeye kalkışıldı. Buna biz değil hiçbir ülkenin müsaadesi olmaz. Bu da ülkemizin aslında ne denli bir hukuk devleti olduğunun en büyük göstergesidir. Biz bu konunun üzerinde oldukça büyük bir çaba sarf ettik” dedi.

    AK Parti Hatay Milletvekili olarak, et ithalatını politika konusunda desteklediğini söyleyen Özel şunları kaydetti:

    “Arzu ettiğimiz şey hiçbir şeyin ithal edilmediği bir ülkede yaşamak o ayrı bir konu. Ama elimizde ithal cep telefonları ile hayvan ithalatına karşı çıkmamız biraz abes kaçmakta. Mesela Türkiye buğday ithal ediyor ama yine Türkiye un ihracatında da birinci sırada yer alıyor. Yani yurttaşı olduğumuz ülkenin gücünün farkında olmamız lazım geliyor. Bu bağlamda iktidar ve muhalefet güçbirliğinin yapılması muhakkak olmalı. Birbirimizle empati yaparsak eğer, hem İskenderun, hem Hatay daha yaşanılabilir bir yer haline gelir ve bu durum hem Türkiye’ye hem de dünyaya örnek olur.”

  • Üreticiler et ithalatına, zamlara ve fırsatçılara tepkili

    Aksaray’da üreticiler, et ithalatı, tarım ve hayvancılık girdilerine son aylarda gelen zamlarla sıkıntı yaşadıklarını belirterek, Tarım Platformu ile birlikte meydanda toplanıp yetkililerden yardım istedi.

    15 Temmuz Milli İrade Meydanı’nda toplanan üreticiler, ülke ve millet için her şeye rağmen inadına üretim yaptıklarını belirterek, ithalat ve aradaki fırsatçıların kaldırılmasını istedi. Burada bir açıklama yapan Ticaret Borsası Başkanı Hamit Özkök, “Son günlerde yaşadığımız malum süreçten dolayı şu an itibariyle hayvancılık sektöründe faaliyet gösteren üretici, çiftçi kardeşlerimiz yem maliyetinin artmasıyla, mazot, gübre fiyatlarının yükselmesiyle Türkiye’deki konjonktürden dolayı ham madde girdilerinin de yükselmesiyle hayvancılığın yapılamaz haline geldiğini, acı çektiğimizi söylemek üzere burada toplandık. Üretici, çiftçi kardeşlerimiz buraya geldiler ve ‘Devletimizin dirliği, milletimizin birliği bizim için çok önemli. Devletimizin yanında, milletimizin birlik şuuruyla hareket ederek, inadına üretip, inadına hayvancılık’ diyerek bu işi yapmaya kararlılar. Fakat yaşamış olduğumuz ithalat baskısıyla şu an itibariyle çok zor durumda hayvancılık ve tarım yapmaktayız. İnşallah yetkililerimizin sesimizi duymasını, acilen dışarıdan gelen canlı hayvan ithalatına, et ithalatına son diyoruz. Canımız yandı. İthalata hayır. Biz kendi kendimize yeteriz. Bakanım, yetkililer, iç üretimimizde Türkiye’yi besleriz diyoruz” dedi.

    “Bir ay içinde 900 hayvan kesime gitti”

    Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği Başkanı Bekir Kayan ise “Buradaki üreticilerimizin hepsi devletimizin yanında. Devletimiz neredeyse biz oradayız. Buradaki amacımız üreticilerimizin çektiği sıkıntıları devlet büyüklerimize duyurabilmek ve sıkıntıları giderebilmek için elimizden geleni yapmamızdır. Buradaki amaç, süt üreticilerimizin gerçekten çok mağdur olduğu, süt ineklerinin yavaş yavaş kesime gittiği bir gerçek. Aksaray’da 1 ay içinde 900 tane anaç sığırımız kesilmiştir. Bu hızlı bir şekilde devam etmektedir. Bunun sebebi ise yem fiyatları gibi girdilerin artması. Burada bizim devletimizden istediğimiz şey, devletimizin fırsatçılara meydan vermemesi, fırsatçıların önünü kesmesi. Burada biz üretmek için varız, sonuna kadar da üretmek için varız. Her zaman da bu insanlar devletimiz, milletimiz, ülkemiz için üretmeye her şeye var ve hazırdır” şekline konuştu.

    “Sektördeki stokçular hainlik yapıyorlar”

    Ziraat Odası Başkanı Emin Koçak da stokçuların stoklama yapıp hainlik yaptıklarını belirterek, “Bizim ülkemizde, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde tek sorunumuz aracılar. Üretici ile tüketicinin arasında sıkıntı yok. Üretici üretiyor, tüketici tüketiyor. Ama stokçular üreticiye de zarar veriyor, tüketiciye de zarar veriyor. Son günlerde televizyonlarda görüyoruz. Domates tarlada, serada 3 lira. Marketlere geliyor 10 lira. Biz mazot yakıp, gübre kullanıp, zirai ilaç kullanıp da üretim yapıyoruz. Ama arada ciddi şekilde makas var. Bu ülkede hainlik yapan özellikle bu stokçulara bir an önce el atılmalı. Üreticinin para kazanmadığını da hepimiz biliyoruz. Bizler ne olursa olsun ülkemiz için inadına üreteceğiz. Tarlalarımızı da imkanlar el verdiği müddetçe boş bırakmayacağız. Ama son günlerde girdilerin yükselmesinden dolayı üreticilerimizde ciddi şekilde sıkıntı var. Biz üreticiler, çiftçiler nasıl 15 Temmuz’da bu meydanlarda bir ay nöbet tuttuysak, ülkemizin birliği ve dirliği için her zaman varız, var olmaya da devam edeceğiz” diye konuştu.

    Yapılan açıklamaya Tarım Platformu adı altında Aksaray Ticaret Borsası, Ziraat Odası, Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği, Kırmızı Et Üreticileri Birliği, Kasaplar Odası, Damızlık Koyun Keçi Yetiştiricileri Birliği, üreticiler ve çiftçiler katıldı.

  • Bakan Fakıbaba: “Kırmızı et ithalatına ben de karşıyım”

    Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Ahmet Eşref Fakıbaba, kendisinin de et ithalatına karşı olduğunu belirterek, “Biz bunu ne yapıp yapıp artık ithalat yapmayacak ve kendi etimizi üretecek bir duruma gelmek zorundayız” dedi.

    Bakan Fakıbaba, Aydın’ın Çine ilçesinde katıldığı Tarım Sektörü Değerlendirme Toplantısında sektör temsilcilerinin sorularını cevaplandırdı. Kendisine iletilen jeotermal santrallerin tarım sektörüne olumsuz etkilerinin olup olmadığı yönündeki bir soruyu cevaplandıran Bakan Fakıbaba, “Çevre Bakanlığı 2 milyonluk bir fonla bütün akademisyenlerin bir arada olacağı bir rapor hazırlatıyor. Bizim için önemli olan insan sağlığı ve gıda güvenliği. Yani tabii enerji önemli ama benim için insan sağlığı her şeyden önce. Bu bağlamda Allah’ın izniyle samimi bir şekilde bu raporun sonuçlarını ben de takip edeceğim. Eğer insan sağlığına ve gıda güvenliğine engel bir durum çıkarsa ben buna emin olun engel olacağım. Ama eğer bizim vicdanımız rahatsa ve Aydın’ın geleceği için bu çok önemli ise ve bu jeotermal sadece enerjide değil seracılıkta kullanımı yapılabilecekse burası gerçekten dünyanın en önemli bir merkezi haline getirilebilir. Ama gerçekten gıda güvenliğine zararlı ve insan sağlığına zararlı ise ben en başta Tarım Bakanınız olarak ben kabul etmem, bu alanda çok rahat olabilirsiniz. Hakikatten mazot, gübre ve yem konularını Bakanlar Kurulunda gündeme getireceğim. Çevre Bakanı benim çok yakın dostum ve arkadaşım. Jeotermal ile ilgili raporunun ehil kişiler tarafından bütünüyle hazırlanıp halkın önüne konulması gerektiğini özellikle ileteceğim” diye konuştu.

    Kırmızı et konusunda üreticilerden gelen soruyu cevaplandıran Bakan Fakıbaba, kırmızı et piyasasında çok farklı spekülasyonların olduğuna işaret etti. Kendisinin de ithal ete karşı olduğunu kaydeden Fakıbaba, “Bana inanın et ithalatı geçici bir olaydır. Ama mecbur olduğunuz zaman belli bir dönem bunu ithal etmek zorundasınız. Biz bunu ne yapıp yapıp artık ithalat yapmayacak ve bizim kendi kardeşlerimizin kendi etimizi üretecek bir duruma getirmek zorundayız. Bu bağlamda da biz buzağıdır, buzağı ölümleridir, damızlıktır ve yeni bir sistem kurup artık dışarıya mahkum olmadan, bunların tartışmalarını da yapmadan kendi bize yeter hayvanın öğretmemiz lazım. Bu konuda önümüzdeki haftaki Bakanlar Kurulunda Cumhurbaşkanımıza ben güzel bir brifing hazırladım. Neler yapacağımızı, neler yapmayacağımızı anlatacağım. Bu geçici dönem içerisinde şuna emin olun biz üreticiyi mağdur etmeyeceğiz” şeklinde konuştu.

    “Kırmızı et konusunda 2-3 yıl içerisinde iyi bir noktaya geleceğiz”

    Kırmızı et sorununun çözümü için çiftçinin desteklenmesi gerektiğine işaret eden Bakan Fakıbaba, şöyle konuştu:

    “Bizim esasında çiftçiyi desteklememiz gerektiğine inanıyorum. Çiftçi tam böyle bir aşamada hem kendine güveniyor, zaman zaman da kendini yalnız hissediyor. Yani bizim tam bu devrede olaya girmemiz lazım. Onun için bir defa et fiyatları ve kırmızı et olayında ben yerlinin yanındayım, ithal etmekten ben çok rahatsızım ama ithal etmemek için de bunun önlemlerini şu andan itibaren alıyorum. İnşallah 3 yıllık bir süreç içerisinde kendine yeten hatta aşan bir noktaya gelmeyi hedefliyoruz. Hem bu konu ile ilgili çalışmalarımız var. Hemen bir kerede olacak iş değil ama siz daha iyi biliyorsunuz bir buzağı olacak ve 18 ay sonra yeni bir buzağı verecek. Hızlı bir şekilde ne yapıp yapıp buzağıya önem vereceğim. Tabi çok zor bir zamanda bu göreve geldim. Bundan sonra belki 2 yıl, 3 yıl devam ederken de bu sefer şartlar getireceğiz. Diyeceğiz ki ‘100 tane hayvan getirirken bunun 20’si döve olacak 20’si buzağı olacak’ ve bu sefer biz anayı arttıracağız. Zaten ana olduğu zaman ben etin de sütün de rayına gireceğine, regüle edeceğini Tarım Bakanlığının bu işle uğraşmayacağına inanan bir kardeşinizim.”

    Yaklaşık 3 saat süren toplantıda birçok sektörden gelen soruları cevaplandıran Bakan Fakıbaba’ya Aydın Kırmızı Et Üreticileri Birliği Başkanı Altan Bilgen tarafından isminin yazılı olduğu bir poşu hediye edildi. Bakan Fakıbaba, toplantı boyunca bu poşuyu omzunda taşıdı.

  • Rusya’nın domates ithalatına Mersin talip

    Rusya’nın 2018 başından itibaren Türkiye’den en az 50 bin ton domates alınacağını açıklaması sonrası Mersin’in Erdemli ilçesindeki üreticiler, Rusya’nın domates ithalatının tamamına talip oldu.

    Erdemli Yaş Sebze Meyve Komisyoncuları Derneği Başkanı Fazıl Koşar, Erdemlili komisyoncular ve üreticiler olarak Rus yetkililerin açıklamalardan memnuniyet duyduklarını belirterek, ancak düşük olan bu rakamın biran önce yükseltilmesi gerektiğini söyledi. Koşar, “Rus yetkililer 2018 yılının başlarından itibaren Türkiye’den 50 bin ton domates alacaklarını ifade ettiler. Fakat bu rakam bizim ürettiğimiz miktara göre çok düşük bir rakam. Biz Erdemli ilçesi olarak 700 bin ton civarında domates üretmekteyiz. İddia ediyoruz, firmaların memnuniyetinden de anladığımız üzere çok kaliteli domates üretmekteyiz” dedi.

    “Rakam yukarı çekilmeli ya da alternatif pazar bulunmalı”

    Rusya’nın talep ettiği 50 bin ton rakamının çok düşük olduğunu ve alternatif pazarın şart olduğunu ifade eden Koşar, “İhracat yapan firmalar bugün İsrail’e, Suudi Arabistan’a, Irak’a, Suriye’ye mal yapan firmalar, gayet memnunlar. Yalnız bu 50 bin ton düşük bir rakam. Biran önce bu rakamın daha yukarılara çekilmesi gerekmekte. Yaz aylarında yaylalarda üretilen domateslerimizi yetiştiren üreticilerimiz büyük sıkıntı çekmişlerdi. Bugün kırmızı iç piyasa domates aşağı yukarı 50 kuruş civarında satılmakta. Rusya daha önceki yıllarda diğer ülkelerin kat kat üstünde ihracat yapmaktaydı. Bu rakamın mutlaka yukarı çekilmesi veya alternatif pazar bulunması gerekmektedir” diye konuştu.

    Sahilde seralarda üretilen domatesler çıktığı zaman, yaylalardaki sıkıntının artarak devam edeceğini söyleyen Koşar, “Biran önce ivedilikle alternatif pazar veya Rusya pazarımızın alacak olduğu miktarın 50 bin tonun çok çok yukarılarda olması gerekmekte. Ve biz bu 50 bin tonun tamamına Erdemlili üreticiler olarak talibiz. İhracat firmalarımızı Erdemli halimize davet etmekteyiz” şeklinde konuştu.

    Üretici ve aynı zamanda komisyoncu olan Veysel Taner ise, “50 kuruşa domates satıyoruz. İhracat 80 kuruş ama Suudi Arabistan ve İsrail gibi küçük pazarlar bizim ihtiyacımızı, tüm köylerimizin ihtiyacını karşılamıyor. Rusya gibi büyük ülkelerin ihracatının açılması lazım. 50 bin ton bir şey ifade etmiyor, bunu sadece Erdemli karşılar” dedi.

  • Büyüközer: “Et ithalatına kesinlikle ’hayır’ diyoruz”

    GİMDES Başkanı Dr.Hüseyin Kami Büyüközer, yaptığı açıklamada ithal edilen etlerin ’helal et’ statüsünde kabul edilemeyeceğini savunarak “Et ithalatına kesinlikle ‘hayır’ diyoruz” dedi.

    Gıda ve İhtiyaç Maddeleri Denetleme ve Sertifikalandırma Araştırmaları Derneği. (GİMDES) Başkanı Dr.Hüseyin Kami Büyüközer, et ithalatıyla ilgili açıklamada bulundu. Büyüközer, “Canlı hayvan ithalatının yanında et ithalatına da izin verilmesi kafaların karışmasına sebep oluyor. Bu konuda et ithalatının yapılacağı ülkelerde kesimlerin İslami usullere uygun yapılmaması, ismi geçen ülkelerin tamamında kesimlerin iğne veya tabanca ile bayıltarak, ya da kan akıtılmaksızın yapılıyor olması Helal olmama riskinden dolayı yüzde 99’u Müslüman olan halkımızı korku ve endişeye sevk edecektir. Hassas toplum kesimlerimiz için etin İslami usullere uygun kesilmesinin önemi bilinmektedir, bu kez de et tanzim satışlarında ‘Helal et’ kaygısının yaşanabileceği gözardı edilmemelidir” diye konuştu.

    Büyüközer, yetkililere seslendiğini belirttiği açıklamasında “Biz ve bizim gibi düşünen ve inanan milyonlarca Müslüman illa ki ucuz et yemek istemiyoruz. Biz az olsun çok olsun yalnızca helal et yemek istiyoruz. Biz bundan önceki et ithaline izin verildiği dönemde bizden sertifika almış bir firmamızın et ithal etmek istemesi üzerine Fıkıh hocamızla Polonya’ya gidip yerinde de incelemelerimizi yaptığımız zaman telefonda feryad eden kardeşimizin doğru söylediğini tespit etmiştik. Bugün tekrar uyarıyoruz Müslümanlar. Ucuz diye lütfen ithal etlere karşı mutayakkuz olunuz” dedi.

    Büyüközer, et fiyatlarının bir yılda yüzde 20 artış göstermesinin ardından hükümetin ithalatı serbest bırakmaya yönelik kararının kafaları karıştırdığını belirterek, “Artan et fiyatlarına müdahale için ilk adımı atan hükümet Et ve Süt Kurumu’na canlı hayvan ve et ithalatı yetkisi verdi. ’Canlı Hayvan ve Et İthalatında Tarife Kontenjanı Uygulanması’ hakkındaki Bakanlar Kurulu Kararı, Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi.

    Buna göre, ESK’ya sıfır gümrük vergisiyle 2018 yılı sonuna kadar 500 bin canlı büyükbaş hayvan, 475 bin baş canlı koyun ve keçi ve 75 bin ton taze veya soğutulmuş büyükbaş hayvan eti ile 2017 yılı sonuna kadar da 20 bin ton çeyrek karkas et kontenjanı ayrıldı.Bu karar kapsamında yapılacak ithalat için Ekonomi Bakanlığınca ithal lisansı düzenlenecek. Bu arada geçmiş uygulamalardan hareketle bir çok sanayicinin doğrudan ithalat yetkisini ESK’dan ve Tarım Bakanlığı’ndan istediği, ancak bürokratların şimdilik bu talebe çok sıcak bakmadığı dile getiriliyor” diye konuştu.

    “Şüpheli et iç piyasaya daha yaygın, girmiş olacaktır”

    “Eğer bu kapı da açılırsa geçmiş dönemlerde yaşandığı gibi şüpheli et iç piyasaya daha yaygın, girmiş olacaktır” diyen Büyüközer şöyle konuştu: “28 Ağustos 2008 tarihinde gidaraporu.com sitemizde yayınladığımız bir yazımızda global dünyanın Yeni Zelanda, Avustralya ile birlikte en büyük et ihracatçısı olan Brezilya ile ilgili Helal et konusunda çok çarpıcı bilgiler verilmişti. İngiltere Halal monitoring Committee’nin (HMC) Brezilya’ya gönderdiği uzman bir heyetinin tespiti bir Müslüman için tüyler ürpeticidir. Kısaca bu yazıdan bir alıntı aktaralım: ‘Bu araştırmada Brezilyanın en büyük 18 kesim evinde inceleme girişiminde bulunuldu. Ancak 11 kesim evine giriş ve bu kesim evlerinde araştırma imkanı bulabildik. Ne yazık ki sonuçlar şok edici olmuştur. Kesim yerlerinin çoğunda Müslüman kesim görevlisi bulunmuyor, Allah’ın ismi anılmıyor, Kesim yerlerinin çoğunda bayıltma yaygındır (ve kesim anında birçok hayvanın ölmüş olma riski söz konusudur), Helal olmanın temel şartları hakkında bilgisizlik vardır, birçok nefsine uymuş uygulayıcılar tarafından Helal kisvesi altında sertifikalandırılmış, güya ‘Helal’ olan bu etler şehirlerimize mübarek etler olarak giriş yapmaktadır. Durumun vahameti ortaya çıkınca hem bizi, hem de Ortadoğu’daki samimi organizasyonları harekete geçirdi”.

    Büyüközer, geçmiş dönemlerden örnekler vererek şunları kaydetti: “İlk olarak 1980’li yıllarda ANAP iktidarı döneminde Turgut Özal’ın Başbakanlığında et ithalatı serbest bırakılmış, bu uygulama o dönemde hem Türkiye’de besiciliğe büyük darbe vurmuş, hem İslami kesim şartlarına uyulmadığı cihetle Müslüman halk tedirgin olmuş, hem de ithal edilen etlerin önemli bölümünün kesimden sonra “dondurulmuş” etler olduğu ortaya çıkmıştı. O dönemde et ithalatında denetimin tam olarak yapılamaması nedeniyle “kaçak et” ithalatında da patlama yaşanmış, hatta bazı ithalatçıların sığır ya da koyun eti diye “domuz eti” ithal ederek büyük market ve şarküteri zincirlerinde satışa sundukları belirlenmişti. Türkiye uzun süren yasağın kalkmasının ardından ithalatın başladığı 2010 yılından, 2015 yılı mayıs ayı sonuna kadar 3 milyar 660 milyon dolarlık, canlı hayvan ve et ithalatı yapmıştı.

    Konunun uzmanlarına göre, et fiyatlarındaki artış sadece hayvan sayısındaki azalmayla ilgili değil. Bu uzmanlar, son iki yılda, sekiz büyük firmanın altı aylık 500 bin erkek dana topladığını ve bu hayvanları kestirmeyerek fiyatları yukarı çektiklerini, belirtiyorlar.

    Peki, et ithalatı sorunları çözer mi? Et ithalatı, sorunları çözeceğine arttıracaktır. Çünkü, üretici, ithal etin oluşturacağı fiyat gerilemesi nedeniyle hemen hayvanlarını kesime göndereceğinden et fiyatları hızla düşebilir. Ama besi hayvan sayısı yeterli olmadığından, et fiyatları, bir müddet sonra hızla yükselerek şimdiki fiyatların iki katına da çıkabilir. En önemlisi, yaptığımız incelemelerde, Türkiye’de dahi helal kesim şartlarında pekçok zorluklar yaşanırken, nüfusumuzun yüzde 99 unu teşkil eden Müslümanlara yeni bir kabus yaşatmaya kimsenin hakkı yoktur. “Hem katma değer getirisi, hem de İslami usüllere daha uygun olması isteğiyle kesimlerin Türkiye’de yapılmasını istiyoruz” Canlı Hayvan ithaline evet. Et ithaline hayır diyoruz. Geçen yıllarda ithal eti izin verildiği bir dönemde Polonya’dan can hıraş bir sesle bir kardeşimiz telefon açtı GİMDES merkezine. ‘Ne olur yetkililere bildirin. Buraya üşüşen bir sürü firma haram helal demeden tırlar dolusu etleri Türkiye’ye taşıyorlar. Göstermelik olarak getirdikleri veterinerler turistik seyahate gelmiş gibi göz boyama ziyaretleri yapıyorlar. Firmalar bir yeri gösterip 3-4 yerde kesilen hayvanları tırlara dolduruyorlar’. Bu feryad sadece Polonya’dan gelmiyor. Daha Macaristan’ı var, Almanya’sı var, Hollanda’sı var. Oralarda ahvaller nicedir? Biz diyoruz ki oralarda durum daha da vahim olabilir”.