Etiket: isyan

  • Geçit Kavşağı’nın Trafiğe Kapatılması İsyan Ettirdi

    Bursa-Mudanya yolu üzerindeki Geçit Kavşağı’nın trafiğe kapatılması bölge halkını isyan ettirdi.

    Bursa Büyükşehir Belediyesi Ulaşım Koordinasyon Merkezi (UKOME) kararınca Geçit Kavşağı’nın doğu – batı aksının trafiğe kapatılması, Nilüfer Kent Konseyi ve çevredeki mahalle sakinleri tarafından protesto edildi. Aralarında Nilüfer Kent Konseyi Başkanı Şazi Çavuşoğlu, Balat Mahalle Muhtarı Ersin Yetik, Ahmet Yesevi Mahalle Muhtarı Bülent Çaklı, Balat ve Ahmet Yesevi Mahalle Komite üyeleri, Büyük Birlik Partisi Nilüfer İlçe Başkanı Mustafa Aydın, bölgede yaşayan yurttaşlar ile çok sayıda esnafın da bulunduğu kalabalık grup karara tepki gösterdi. Geçit Kavşağı’nda toplanan Balat, Ahmet Yesevi, Geçit ve Bademli sakinleri ‘Ulaşamıyoruz UKOME’, ‘Geçit Kavşağı trafiğe açılsın’, ‘Nitelikli ulaşım haktır’ yazılı dövizler taşıdı, sloganlar attı.

    Grup adına açıklama yapan Balat Mahalle Komitesi Üyesi Gaffar Aker, yeni uygulamayla birlikte günün büyük kısmında trafik yoğunluğu yaşanan Bursa-Mudanya yolunda ulaşımın keşmekeşe dönüştüğünü ifade etti. Alınan kararın yanlış olduğunu vurgulayan Aker, ‘Bu kararda katılımcı bir yaklaşım benimsenmedi. Karar ile ilgili olarak Nilüfer Belediyesi, Mudanya Belediyesi ve karardan doğrudan etkilenen Ahmet Yesevi, Balat, Minareli Çavuş, Nilüferköy ve Geçit Mahalle sakinleri ile muhtarların görüşleri alınmadığı gibi konu ile ilgili bilgi dahi verilmemiştir’ dedi.

    Uygulamanın trafik yoğunluğunu daha da artırdığını ifade eden Aker, ‘Geçit tarafından ve kent merkezinden Balat Mahallesi’ne doğru gidecek olanlar artık Bademli Kavşağı’ndan döndükleri için bu yöne bir o kadar trafik daha eklenmiştir. Balat Mahallesi’nden gelip Mudanya yönüne, Bademli’ye gitmek veya karşı tarafa geçmek isteyen araçlar Korupark Kavşağı’ndan dönüş yapmak zorundadır. Trafik sıkışıklığı bu kavşaklara yüklenmiş oldu. Özlüce tarafından gelip Mudanya yönüne giden araçlar için de durum aynıdır. Organize Sanayi Bölgesi’nden Korupark Kavşağı’na çıkmak veya Ata Bulvarı’ndan Mudanya yönüne katılmak zorundayız. Uygulama ile birlikte bu yollarda da yüzlerce metre trafik oluşmakta ve bizler trafikte daha uzun yol giderek eskisinin iki katı eziyet çekmekteyiz. Ayrıca Geçit Mahallesi’nden şehir merkezine gidecek olan araçlar da arka yolları kullandığı için ölüm yolu haline gelmiş, tali yollardan bu yola çıkış imkansızlaşmıştır’ şeklinde konuştu.

    Plan ve alternatif yol olmadan Geçit Kavşağı’nın trafiğe kapatılmasına isyan eden vatandaşlar da, ‘Evlerimize ya da yolun karşı tarafına geçebilmek için yaklaşık 5 kilometre uzaklıktaki Bademli ve Korupark kavşaklarını kullanmak zorundayız. Bu da çalışanlar için bir ayda en az 100 kilometre fazladan yol demek. Bu uygulama trafik yoğunluğunu azaltmanın aksine daha da çok artırdı. Herhangi bir acil servis yolu bulunmuyor. Ambulans ya da itfaiyenin acil durumlarda ulaşması çok zor. Bölge halkı ve esnafı mağdur durumda. Geçit Kavşağı’nın ulaşıma açılarak bu mağduriyetin bir an önce giderilmesini talep ediyoruz’ ifadelerini kullandı. Açıklamaların ardından vatandaşlar, kararın iptal edilmesi için imza kampanyası başlattı.

    Balat Mahalle Komitesi üyesi Gaffar Aker’in okuduğu basın açıklamasının ardından 6 Ocak Çarşamba günü saat 19.00’da Balat Mahalle Muhtarlığı’nda toplanılması ve mücadelenin devamı için bir yol haritası oluşturulmasına karar verildi.

  • (Özel Haber) Bal Üreticileri Raftaki Fiyatlara İsyan Etti

    Bal üretiminde Dünya’da 5’nci sırada bulunan Türkiye’de balın raftaki fiyatı yüzünden tüketilememesi Muğlalı bal üreticilerini isyan ettirdi. Muğla BALDER Başkanı Fikret Çalca yaptığı açıklamada, ”Bal üretimi bol olan ülkemizde üreticiden 850 gram balı 7,50 liraya alarak market zincirine aktaran ve marketlerde de aynı bal 30-35 liraya satan bir sistemle karşı karşıyayız” dedi.

    Türkiye’nin en önemli çam balı üretim merkezlerinden Muğla’da bu yıl çam balı rekoltesinin hava şartları nedeniyle üretimin düşmesi ve raftaki bal fiyatlarının yüksek tutulması tüketiciyi vuruyor. Üreticilerden çam balı, 7,5, çiçek balı ise 8,5 liradan alınırken, rafa geldiğinde fiyatının 30 lirayı aşması Muğlalı arıcıları isyan noktasına getirdi.

    Muğla Bal Alıp Satanlar İhraç Edenler ve Paketleyenler Derneği Başkanı (BALDER) Fikret Çalca, bal üreticilerinin ürettikleri balı direkt üreticilere satış yapamadıkları için tüccarlara bağımlı kaldıklarını söyledi. Çalca, ”Bilindiği üzere, bal üretiminde Türkiye Dünya’da 5 ‘inci sıradadır. Ancak, vatandaşlarımız ne yazık ki, bal üretimi bol olan ülkemizde üreticiden 850 gr balı 7,50 liraya alarak market zincirine aktaran ve marketlerde de aynı bal 30-35 liraya satan bir piyasa göze çarpıyor. Dolayısıyla, tüketicilere aynı kalitedeki balı fahiş fiyatla satarak ticari ahlaka aykırı bu sistemi kırmak çok kolay ve tüketicilerimizin elindedir. Yani, marketlerde satılan firma etiketi olan ballar hijyen, kaliteli ve tahlil edilen ballar olup, fiyatı yüksek olan bal ve marketi değil, fiyatı yüksek olmayan balı ve marketi tercih etmeleri gerekir” ifadesini kullandı.

    ARICILAR FİYATLARA TEPKİLİ

    Balın raftaki fiyatlarının yüksek olması Marmarisli bal üreticilerinin de tepkisini çekti. 25 yıldır bölgede çam balı üreten Hikmet Yayla yaptığı açıklamada şunları söyledi:

    “Aslında Türk toplumu tatlıyı çok tüketen bir toplum. Ancak bu gereksinimini genel olarak şeker ve glikozlu gıdalardan daha doğrusu mısır şuruplu gıdalardan temin etmeye çalışıyor. Bunun sebebi de fiyatların çok yüksek olması. Aslında eş değer balların 14 ile 20 lira arasında satılması hem üreticiyi kurtarıyor hem de tüketici rahatlıkla dengeli düzenli beslenme imkanı buluyor. Ancak bizim toplumumuzda olumsuz medya reklamları insanları baldan soğuttu. Onun için bal tüketimi yapılmıyor. Yapılmadığından dolayı sektör krizde. Mutlaka bunu arttırmamız için Tarım Bakanlığının kontrolündeki balların 14 ile 20 lira arasında satılanları tüketicinin tercih etmesi ve sektörü canlandırması gerekmektedir.”

    Karacasöğüt Mahallesi’nde yaşayan arıcı Hüseyin Karlı ise, “Bu sen uzun bir uğraşlar sonucu iyi denilecek şekilde balımızı çıkarttık. Kaliteli bal ürettik. Fakat maalesef üreticiden çıktığı gibi makul karlarla satılmıyor.Tüketici pahalı olduğu için bal tüketemiyor. Bizden çıkan bal yaklaşık 3 kat fiyatla satıldığı için bizimde sürümümüz düşüyor. Mal satılamıyor elimizde kalıyor. Bunun için önlem alınıp fiyatlar mı ayarlanıp, ne olacaksa tüketiciye kaliteli balı ucuz yedirmenin yolları araştırmamız gerekiyor” diye konuştu.

  • Çanakkale’de Balıkçı Esnafı İsyan Etti

    Çanakkale Balık Hali’nde, Çanakkale İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü memurları tarafından 40 kilo sarıkanat cinsi balığına el konulan Balıkçı Sadri Dinçer adeta isyan etti. Balık kasalarının içerisinde boyunun uygun olmadığı anlaşılan balıklar mezata çıkarılıp satışa sunuldu.

    Çanakkale’de uzun yıllar balıkçılık yaptığını belirten Sadri Dinçer (30), geçtiğimiz yıldan bu yana İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü ekiplerinin dükkanlarını denetlediklerini ve toplu balık alımlarında içerisinde birkaç kilo ufak balık olması nedeniyle balıkların tamamına el konulup, mezatla satışa sunulduğunu söyledi. 40 kilo sarıkanat cinsi balığına el konulan Dinçer’e bin 80 TL idari para cezası kesildi.

    Balıkçı Sadri Dinçer şöyle konuştu:

    “Memurlar sabah dükkanlara geldiler. Belediye Balık Hali’nde teftiş yapıyorlar. Mesela, varsa 30 kasa çinakop balığımız içinde 2 kasa boyuna uymayan balık gördüler. Başka bir arkadaşımızda 1 kasa yakalamışlar o da 13 kilo, bizim balığımızda 24 kilo. Bu balığın boyunu ölçüyorlar, boyu tutmadı deyip el koyuyorlar. Geçen senede oldu zaten aynı durumlar. Zaten Türkiye’de tek Çanakkale’de var bu olay. Başka bir ilde yok yani. Şimdi maliyenin memurları geldi, bu balığı mezat yapıp satışa çıkardılar. İşte bu balığı tekrar biz kendimiz geri aldık. Bu sefer bunu bana satış içinde izin veriyorlar. Ben çıkarıp satıyorum ne oluyor bu durumda? Devlet benden bin lira ceza almış oluyor.”

    “BALIĞI LİMANLARDA KONTROL EDİN”

    Kanunların balık tezgahlarından önce deniz ve limanlarda uygulanması gerektiğini savunan Dinçer, “Ben yasak balık sattıysam alsın. Biz ona da itiraz etmiyoruz eğer kanun buysa. Ama bu kanunu gitsinler denizlerde uygulasınlar. Bu balık şimdi ölmüş. Bu balık ya yenecek yada çöpe atılacak. Bu balığı ben şimdi denize atsam canlanıp büyümeyecek. O zaman gidin bu balığı limanlarda kontrol edin. Zaten Çanakkale’de üç dört tane liman var balık çıkan, gidin orada kardeşim bu balık ufaksa boyu tutturmayın bu balığı. O zaman bakın bu adamlar bir daha bu balığı tutuyor mu?” diye konuştu.

    “BUNLARIN BALIKÇILARLA ÇIKAR İLİŞKİLERİ VAR”

    Çanakkale İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık ekiplerinden gelen memurların balıkçılarla çıkar ilişkileri olduğunu öne süren Dinçer, “Bizim derdimiz gitsinler balıkçıyı kontrol etsinler, gitsinler limanları kontrol etsinler ve bu balığı denizden tutturmasınlar. O zaman bizde bu balığı almayalım. Giderim büyüğünü alır ve satarım. Ama orada kimseye bir şey demiyorlar. Bunların büyük ihtimalle balıkçıyla bir çıkar ilişkileri var. İftirada atmak istemiyorum ama demek ki bir şeyler dönüyor ortalıkta. Şu balıkları ölçtü arkadaş, 18,19 ve 20 cm olarak değişiyor. 2 cm’le ile kaybeden bir balık işte. Bunu sırf iş olsun, biz görevimizi yapıyoruz demek için yapıyorlar. Bu kasanın içinde boyu tutan var 10 kilo, ufak balıktan var 2 kilo ama kasanın tamamına el koyuyorlar. Ama ne bunların amacı? Şov yapmak. ’Biz yakaladık. Biz görevimizi yapıyoruz’ diyerek. Bir iki tane memur arkadaş var özellikle onlar yapıyor bu işleri. Yapsın devam etsin bizde bin TL ceza yedik. Ortalıkta bir film var, bu arkadaşların bir çıkarı var bu işte ortaya çıkmasını istiyoruz. Geçen iki gün öncede bir ilçede arkadaşımızı yakalamışlar, onun da 15 kilo balığının içinde 2 kilo çıkmış, el koymuşlar. Ceza yazmışlar. Esnafın sesi çıkmıyor diye. Gidiyor adam orada bin kasa balık tutuyor, gidiyorlar onun bir cezası yok. Adam istediği yere sevkiyatını yaptırıyor, malını sattırıyor” şeklinde konuştu.

    MEZATA DİĞER BALIKÇILAR KATILMIYOR

    El konulan balıklar, balıkhanenin arka kısmında kurulan mezatla satışa çıkarılıyor. Ancak, diğer balıkçılar kendi aralarındaki usul gereği mezata katılmayarak, balıklarına el konulan meslektaşlarına saygı gösteriyor.

    “ŞİKAYET EDECEĞİZ”

    Yapılan kontrollerde haksızlığa uğradıklarını da sözlerine ekleyen balıkçı Sadri Dinçer, “Nereye gücümüz yetiyorsa gidip, şikayetimizi yapacağız. Ben zaten tutulan tutanağa da itiraz edeceğim. Zaten biz bu balığı da tezgaha koymadık. İrisini koyalım dedik. Küçükleri ucuz ve toplu olarak kurumlara da veriyoruz. Bu adam gelip dolabımızı açıyor bizim. Dolaptan balık alıyor, bilmem ne yapıyor. Tezgahımızı gidin çekin şimdi. 22, 23 ve 25 cm’lik balıklar var” dedi.

  • Ünlü Şarkıcı Arolat Bekarlığa İsyan Etti

    Ünlü Şarkıcı Metin Arolat sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımla bekarlığa isyan etti.

    Ünlü şarkıcı ’metinarolat’ isimli instagram hesabında evindeki buzdolabının fotoğrafını takipçileri ile paylaştı. Arolat içerisinde meyve ve içeceklerin bulunduğu buzdolabı fotoğrafının altına ’Bekar olmak zor be kardeşim… Geleceksen tok gel :) ’ notunu düştü.

  • “Paris Saldırılarının İç Yüzü: Ötekileştirmeye İsyan Teröre Dönüşüyor”

    Paris saldırıları ardından terör değerlendirmesi yapan İstanbul Gelişim Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ragıp Kutay Karaca, saldırıyı gerçekleştirenlerden bir kısmının Avrupa’da doğup, büyüyen bireyler olmasına dikkat çekerek terörü ortaya çıkaran sosyoekonomik ‘koşullar’ı vurguladı.

    G20 zirvesinde ekonomiden daha çok terörün vurgulandığını belirten Karaca, terörün, güvenliğin artık ekonomiden ayrılamadığını söyledi.

    SALDIRGANLAR AVRUPA VATANDAŞI

    Terörü oluşturan koşulları vurgulayarak siyasi liderlerin de bu vurguyu yaptığını ekleyen Doç. Dr. Ragıp Kutay Karaca, Paris saldırılarına ilişkin şunları söyledi:

    “Fransa’da yaşanan saldırılara baktığınız zaman saldırganların Müslüman orada doğup büyüyen, oranın dilini konuşan ve Avrupa vatandaşları olduğunu görüyorsunuz. Siz bu tip bir Avrupa vatandaşından bir terörist yapıyorsunuz? En temelde aranması gereken nokta bu, bu insanlar nasıl terörist oluyorlar? Dün gerek Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın gerek ABD Başkanı Barack Obama’nın konuşmalarında da aynı ifade vardı. Bu sorunun cevabını veremezsek uluslararası kamuoyu olarak hangi toplantıyı yaparsanız yapın, hangi kararı alırsanız alın bunun altını doldurmamış olursunuz”.

    İSYANIN MERKEZİ BANLİYÖLER

    Avrupa’da cihatçıların merkezi olarak anılan banliyöler bulunduğunu ifade eden Doç. Dr. Karaca, küresel ekonomik sorunların merkezde yer aldığını belirtti. Kutay Karaca, üç ana noktada şu sorunlara dikkat çekti: Gelir dağılımı adaletsizliği, işsizlik, yükselen milliyetçilik… Karaca,

    “Banliyö tarih boyunca sisteme, yönetime, yaşama isyanın merkezi olmuştur, kökeni ise ötekileştirmeye isyandır. Bu sorun sadece Avrupa’nın sorunu da değildir, gelir dağılımındaki eşitsizliğin bir sonucu olarak küresel ekonomik bir sorundur.

    Bir kesim rahat kazanıyor ve çok harcıyor bir diğer kesiminse kazançtan aldığı pay ancak yüzde 5 oluyor. Sürekli fakir yaşayan kesim karşısında başka bir dünya görüyor. Banliyöden çıktığında çok daha lüks ve daha rahat yaşayan, sosyal ve ekonomik imkânlara sahip kesimle karşılaşıyor, tepki göstermemesi imkânsız. Gelir seviyesini ne kadar eşit dağıtırsanız daha az terörist yaratma imkânına sahip olursunuz.

    İkincisi ise Avrupa’da işsizlik var ve bu durum Avrupa’ya sonradan gelenleri daha da ötekileştiriyor. Üçüncü olarak da, Avrupa’da yükselen değerin milliyetçilik olması… Bunun o kesim üzerindeki baskısı hiçbir zaman unutulmamalı. Milliyetçiliğin Avrupa’da her yükselişinin ardından bir dünya savaşı yaşanmış.”

    ANKARA, SURUÇ VE PARİS

    IŞİD tarafından gerçekleştirilen Suruç ve Ankara saldırılarını hatırlatan Kutay Karaca, dünyada Paris saldırıları ile Türkiye’de yaşanan saldırılara aynı oranda tepki gösterilmediğini ifade etti:

    “Türkiye 30 yıldır terörle yaşıyor. Suruç’ta insanlarımız öldü, Ankara’da insanlarımız öldü, tepkilere bakın, bunlar yapan IŞİD değil miydi? Bir de Fransa’daki tepkiye bakın. Şöyle bir tablo çıkıyor, Müslüman dünyada kaç kişi ölürse ölsün tepkisiz kalan bir Avrupa, tepkisiz bir dünya var. Avrupa’nın herhangi bir yerinde bir saldırı olduğunda ise, hep beraber hem siyasi hem ekonomik hem askeri tepki veriliyor. O zaman Türkiye’nin suçu ne? Nuri Bilge Ceylan’ın söylediği gibi suçumuz yalnız bırakılmak mı?

    Bu G-20 zirvesi şunu gösterdi ki, Türkiye Avrupa’ya almayalım ama kapıdan da uzaklaştırmayalım şeklinde tutulabilecek bir ülke değildir. Türkiye’nin AB’de yer alması, Avrupa’ya değer katacaktır. Ayrıca Avrupa’ya yöneltilen Hıristiyan kulübü tenkitlerinin ve Müslüman dünyanın ötekileştirilmesinin de önüne geçecektir.”

    ORTADOĞU’DA TERÖR

    Terör söz konusu olduğunda nerede olduğunun önemi kalmadığını kaydeden Karaca, Ortadoğu’daki sorunların yalnızca Suriye’yle sınırlı kalmadığını da ekledi:

    “Çatışmanın nerede olduğu önemli değil, ne kadar uzak olursanız olun o çatışma geliyor ve topraklarınızda oluyor. 11 Eylül saldırısı, Türkiye’deki saldırılar, Fransa’da saldırılar oldu. Suriye’deki sorun çözülmeden terör çözülmez diyorlar, bu kısır bir düşünce. Filistin sorunu çözülmeden Orta Doğu’da çözüm bulamazsınız. Tüm terör örgütleri temelde bu sorundan besleniyor. Bunun yanında Ortadoğu’da terörü sadece terör örgütleri yapmıyor, Ortadoğu’da terörü devletler de yapıyor. Öncelikle bunun önüne geçilmeli…”