Etiket: İSTEMİYOR

  • Ablası gibi ölmek istemiyor

    Adıyaman’ın Gölbaşı ilçesinde ablası interstisyel akciğer hastalığı nedeniyle ölen Abuzer Döndaş, aynı hastalıktan hayatını kaybetmek istemiyor. Döndaş, yurt dışındaki ilacın temin edilmesini bekliyor.

    Gölbaşı ilçesinde Mehmet ve Gülay Döndaş çiftinin kızları Esra Döndaş 20 yaşındayken, 2014 yılının Nisan ayında interstisyel akciğer hastalığı nedeniyle hayatını kaybetti. Ablası gibi aynı hastalığa yakalanan 19 yaşındaki Abuzer Döndaş da yurt dışında satışı yapılan ilaçtan kullanmazsa ablası gibi hayatını kaybedecek.

    Sağlık Bakanlığı tarafından onaylandığı öne sürülen fakat Türkiye’de henüz satılmayan ilaç Abuzer Döndaş’a umut olacak. Baba Mehmet Döndaş kızını da aynı hastalıktan kaybettiğini belirterek, oğlunu da kaybetmek istemediğini kaydetti. Mehmet Döndaş, “Yetkililere ve hayırseverlere yalvarıyorum, Allah rızası için yardım edin. Üç yıldır hasta oğluma bakabilmek için düzenli olarak çalışmıyorum. Oğlum gözlerimin önünde eriyor. 19 yaşında olan oğlum şu an 34 kilo geliyor. Mama ile besleyip ayakta tutmaya çalışıyoruz. Üç yıl önce hastalığa yakalanan oğlum 2 yıl boyunca Marmara Üniversitesi Hastanesinde tedavi gördü. Hastalığın tedavisi için gereken ilacın yurt dışında satılıyor. Ülkemizde satılması için Sağlık Bakanlığı onay verdi ama henüz Türkiye’de satışı yapılmıyor. Sağlık Bakanlığına başvurdum ilacın temin edilmesi için ama sonuç alamadım. Yetkililerden ve hayırseverlerden yardım bekliyorum” dedi.

    Anne Gülay Döndaş ise “Üç yıl önce kızım Esra aynı hastalıktan dolayı hayatını kaybetti. Kızımın acısını yaşamadan oğlum hasta oldu. Bir ciğerim yandı ikincisi de yanmasın. Allah rızası için oğluma yardım edin” diye konuştu.

    Saz çalmayı seven Abuzer Döndaş da yaşamak istediğini belirterek, “Yaşamak istiyorum, kimsenin sırtında dışarıya çıkmak istemiyorum. Ben de diğer insanlar gibi yaşamak istiyorum. Hayvanları ve çiçekleri sevmek, yürümek ve koşmak istiyorum. İyileşirsem eğer hemşire olup insanlara benim gibi hasta olan kişilere yardım etmek istiyorum. Hasta olmadan önce saz kursuna gitmiştim yatağımda saz çalmaya çalışıyorum. Moralimi yüksek tutup iyileşmek istiyorum” şeklinde konuştu.

  • Sökeli balıkçılar 40 yıllık yerlerinden olmak istemiyor

    Söke’de Büyük Menderes Nehri’nin Ege Denizi ile buluştuğu noktada balıkçılık yapan vatandaşlara, 40 yıldır yaşamlarını sürdürdükleri barakalar için yıkım kararı tebliğ edildi. Çoluk çocuk ailece bu barakalarda yaşayan balıkçılar, yetkililerden çözüm beklerken, yaşam alanlarının ellerinden alınmasını istemiyor.

    ‘Kafa’ olarak adlandırılan bölgede balıkçılık yapan ve aynı zamanda burada yaşamlarını sürdüren balıkçılara Orman ve Su İşleri Bakanlığı Milli Parklar Genel Müdürlüğü tarafından barınakların tahliyesi için tebliğ yapıldı. 2873 sayılı Milli Park Kanunun 15. Maddesine istinaden, 3 Aralık’ta yapılan tebliğde balıkçıların 15 gün içinde barınakların tahliyesi ve yıkılması istendi. Aksi halde söz konusu barakaların görevlilerce yıkılacağı ve yıkım masraflarının balıkçılardan alınacağı belirtildi.

    Bölgede 35 balıkçı barakasının bulunduğu belirtilirken, balıkçılıktan ve bu bölgeden yaklaşık 300 civarında kişinin ekmek yediği ifade ediliyor. Bölgenin 1994 yılında Dilek Yarımadası Milli Parkı’na dahil olduğu ancak burada yaşayan vatandaşların milli parkın ilanından çok çok önceden beri bu bölgede yaşadıkları söyleniyor. Birçoğu bugün dedesinin veya babasının mesleğini aynı noktada sürdürürken; Milli Park Kanunu’nun 15 Maddesine bırakın muhalefet etmeyi aksine ekmek tekneleri olan deniz ve doğayı herkesten fazla koruduklarını ifade ediyor.

    Çok uzun süredir aynı bölgede balıkçılık yapan Adil Özüm (54) tahliyelerin söz konusu Milli Park Kanunu gereği değil, bölgeye yakın noktalardan bazı şahıslarca yapılan insan kaçakçılığının neden olduğunu söyledi. Geçtiğimiz günlerde Didim Kaymakamlığı’nca Balat Köyünde konuyla ilgili toplantı yapıldığı toplantıda; “FETÖ’ye mensup insanlar yada mülteci kaçakçılığının önüne geçmek istendiği belirtildi. Ancak bizim kesinlikle böyle işlerle alakamız yok. Aksine biz bu tür olaylarla karşılaştığımızda Jandarma’ya haber verip, devletimize yardımcı oluyoruz. Başkanlarının yaptığı yanlışlıklar bizim başımıza patlamasın” dedi.

    40 yıldır Kafa’da yaşadıklarını ve buranın emniyetini sağladıklarını belirten Adil Özüm; “Konu çevrenin korunmasıysa biz zaten bu doğadan ve denizden ekmek yiyoruz. Zarar vermemiz söz konusu olamaz. Ancak ülkenin çeşitli yerlerinden Menderes kenarına ve bölgeye olta balıkçılığı için gelen çok insan var. Bu kişilerin bazıları doğaya çeşitli zararlar verebiliyor” dedi. Biz Millparktan öncede burdaydık diyen Adil Özüm; “Bizim dedelerimiz, babalarımız da burada balıkçılık yapmış. Biz 40 yıldır buradayız. Biz ekmeğimizin derdindeyiz, biz yaşam alanlarımızın derdindeyiz” diye konuştu.

    Batıköy Su Ürünleri Kooperatifi Başkanı Ergün Kabak; “80’li yıllarda kurulan kooperatif olarak da gerekli girişimler yaptık. Kaymakamımız muhatap olarak kooperatifi görmek istediğini söyledi. Bizde çalışmalarımıza hız verdik” dedi. Sıkıntılarını Aydın Valisi Ömer Faruk Koçak’a ileteceklerini belirten Kabak; sorunlarına çözüm bulunmasını, yerlerinden edilmemelerini istedi.

    Bölgede balıkçılık yapan kadınlarda çocuklarını dahi balıkçılık yaptıkları barakalarda büyüttüklerini, bir anlamda evleri olan balıkçı barakalarının yıkılmamasını istedi. Yetkililerin seslerini duymasını isteyen kadınlar ve çocuklar; “Bizim barakalarımızı yıkmak istiyorlar, yıkılırsa biz nereye gideceğiz. Ekmek teknemiz burası, bu deniz” dediler.

    Tahliye gerekçesi 15. madde nedir?

    2873 sayılı Milli Park Kanu’nun 15. Maddesinda şu ifadeler yer alıyor: Bu Kanun kapsamına giren yerlerdeki kamu idareleri, kamu kurum ve kuruluşları ve Hazineye ait taşınmaz mallar ile Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerdeki mevcut açıklıkların ve var olan ağaçların, bitki örtüsünün yanması, her ne sebeple olursa olsun kesilmesi, sökülmesi, boğulması, budanması sonunda oluşacak açıklıkların ve arazinin çeşitli şekillerde düzeltilmesi suretiyle elde edilecek sahaların işgali, kullanılması, bu yerlere her türlü yapı ve tesis yapılması, bu yapı ve tesislerin tapuya tescili yasaktır. Bu gibi yapı ve tesislere hiçbir kayıt ve şart aranmadan doğrudan doğruya Orman ve Su İşleri Bakanlığınca el konulur

  • Denizci ve balıkçılar deniz patlıcanlarının toplanmasını istemiyor

    Deniz patlıcanı toplanmasının 1 Kasım tarihinden itibaren serbest bırakılmasına Çeşmeli denizciler ve balıkçılar tepki gösterdi.

    Çeşme’de bir araya gelen çok sayıda kişi, denizlerde kirliliğe yol açacağı gerekçesiyle deniz patlıcanı toplamanın serbest bırakılmasına tepki gösterdi. Çeşme Denizciler Derneği Başkanı İsmail Porsuk, deniz patlıcanının toplanmasına izin verilmesiyle denizin ekolojik dengesinin bozulacağını vurguladı. Porsuk, “Deniz patlıcanı canlısı, hayatı boyunca tek başına 150 ton deniz kumunu temizleyebiliyor. Deniz kumu içindeki bütün organizmaları, bakterileri yiyerek deniz dibinin kirlenmesine engel oluyor. Bu kadar yararlı olan bu deniz canlısının toplanmasıyla, deniz dibindeki organizmalar ve bakteriler artacak. Bu da deniz kirliliğine neden olacak. Bizler ekmek paramızı denizden kazanıyoruz. Çeşme’de deniz olmazsa turizm de biter. Bizler Çeşmemizi ve denizimizi korumaya çalışıyoruz. Deniz patlıcanlarının toplanmasını engellemek istiyoruz. Çeşme körfezi içerisinde deniz patlıcanı toplama izninin kaldırılmasını talep ediyoruz. Eşek Adasının arka tarafında Karaburun’a kadar geniş bir bölge var. O bölgede kıyıda hiçbir yerleşim yeri de yok. O bölgede toplasınlar. Ama deniz patlıcanı toplayıcıları, ulaşım kolay olduğu için Çeşme Körfezini tercih ediyorlar” diye konuştu.

    CHP İlçe Başkanı Ekrem Oran da, “Deniz patlıcanının toplanmasının serbest bırakılması, açıkçası bizleri şaşırtmadı. Çünkü biz, Çeşme’ye bir yumruk daha nereden gelecek diye bekliyorduk. Sıra deniz patlıcanındaymış. Rüzgar enerjileri, taş ocakları, balık çiftliklerinden sonra şimdi de denizde, biyolojik dengenin sağlanmasında büyük etken olan, organik bir temizlik unsuru olan deniz patlıcanının toplanması, 1 Kasım itibariyle Ildır’daki arkeolojik sit alanı hariç serbest bırakılıyor” dedi.

    İmza kampanyasının da başlatacağının belirtilmesinin ardından açıklama sona erdi.

  • (Özel Haber) Otizmli çocuklar evde oturmak istemiyor

    Türkiye’de 1 milyon 200 bin otizm hastası olduğu, 352 bin otizmli çocuktan ise ancak 29 bininin eğitim görebildiği öğrenildi.

    Aileler, çocuklarına iyi bir eğitim verildikten sonra iş imkanı sağlanmasını istiyor. Evde oturan otizmlilerin davranışlarının değiştiğini ve kilo problemiyle karşılaştığını söyleyen aileler, bu duruma çare bulunmasını istiyor. Otizmli vatandaşların sıkıntılarını dile getiren Anadolu Otizm Federasyonu Başkanı Şenay Şahin, “Sıkıntımız çok büyük. Otizmli çocukların eğitim alabileni çok az. Eğitim çağında 352 bin otizmli çocuğumuz var, bunlardan 29 bini ancak eğitim alabiliyor. Kaynaştırma problemleri yaşıyoruz, Ailelerimizin daha çok dışarıya çıkması, çocuklarının eğitim alması gerekiyor” dedi.

    Otizm eylem planının bir an önce devreye girmesini talep eden Şenay Şahin, “Özel eğitimin çok pahalı olması en büyük problemimiz. Özel eğitim almadan otizmlilerin hayata katılmaları mümkün değil. Çocuklarımızın özel eğitimi, ailelere maddi yük getirmeden devlet tarafından karşılanmalı. Kurumlarımızın bu işin farkına varması ve dikkate alması gerekiyor. Otizmli gençlerden eğitim görenler de iş bulamıyor. Eğitim ve istihdam meselesine acilen çare bulunmalı” diye konuştu.

  • Ağaoğlu: “Moody’s Körfez parasının Türkiye’ye gelmesini istemiyor”

    Ağaoğlu Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Ali Ağaoğlu, Maslak 1453 projesinde kalan son daire ve ofisler için başlatılan kampanyanın son reklam filminin tanıtımı için düzenlenen basın toplantısında açıklamalarda bulundu.

    Ali Ağaoğlu, “Maslak 1453’te yaşam başladı. Şu anda bin 500’ün üzerinde daire teslim edildi. Projede 4 bin 800’den fazla konut var şu anda 200 daire kaldı. 73 tane de ofis stoku var satılmayan. Ancak ofis bloklarında satışa çıkarmadıklarımız da var. Yeni bir kampanya başlattık. Yüzde 5 peşinatla ev satıyoruz. Faiz oranları yüzde 0,42’den başlıyor. 60 ayda yüzde 0,42, 120 ayda yüzde 0,70 faiz oranı var” ifadelerini kullandı.

    Ağaoğlu, İstanbul Uluslararası Finans Merkezi projesindeki işleriyle ilgili olarak, “Çalışmalar devam ediyor kaba inşaatlarının bitti bir gecikme olsa da üzerimize düşeni yapıyoruz. Bu bir devlet projesi. Yapılması, Türk ekonomisi için elzem olan bir şey. Amerika’da en son Suudi Arabistan için alınan karar ortada. Dünyada Körfez parası dolaşıyor. Batı bu paraya el koymak için her şeyi yapıyor. Bunların hepsi oyun. Körfez parasının onlar dışında gidebileceği tek güvenli yer Türkiye. Ataşehir’in İstanbul Uluslararası Finans Merkezi olması için elimizden gelen her şeyi yapmalıyız. Vergisel teşvik, ihtisas mahkemelerinin kurulması, bölgesel teşvik gibi altyapıların yapılması lazım. Başbakan Binali Yıldırım, İstanbul Uluslararası Finans Merkezi için gereken bütün adımların atılacağını güçlü bir şekilde beyan etti. Finans merkezinin altyapısını biz yapıyoruz. Metro istasyonunu yaptık. Merkezin ihtiyacı olan 600 bin metrekarelik otoparkı yapıyoruz. Burada bunlara karşılık 350 bin metrekarelik satılabilir alan elde ettik. Ofis ve merkezin içindeki AVM’ler, dükkanlar” diye konuştu.

    Son olarak Ali Ağaoğlu, uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s’in Türkiye’nin kredi notunu düşürmesiyle ilgili olarak şunları söyledi: “Türkiye’ye Körfez parası gelmesin diye Moody’s böyle bir karar alıyor. Bugün çok ciddi bir görüşme yaptım. Suudi Arabistan’ın çok önemli bir grubu. Batıdaki bankalar, ’Türkiye’ye para aktarmayın, yatırım yapmayın’ diye resmi yazı gönderiyor Körfez’deki yatırımcılara. Onlar buna dikkat ediyor ama nereye yatırım yapacaklarını da biliyor. Birleşik Arap Emirliklerinde beş emir ile görüştüm; Türkiye’nin bize bir ihtiyacı varsa bizim Türkiye’ye üç ihtiyacımız var. Türkiye, İslam’ın kalesi, o giderse domino etkisi yapar hepimiz gideriz diyorlar. Hepsi de resmi olmayan ortamlarda söylüyor. Ancak onların hala Batı’ya bağlı ve bir anda bu parayı Türkiye’ye getirmekten imtina ediyorlar. İstek var ve bu para gelecek. Moody’s sonrası da istek devam ediyor. Biz de gereken şeyleri yaparsak, oturma izni vesaire gibi yasal teşvikleri hayata geçirirsek bu işte daha başarılı oluruz. Yabancıların gayrimenkul alımını teşvik edecek şeyler yapmalıyız. Teşvik için siyasi iradede istek var ancak bürokrasi engel oluyor” .