Etiket: İşleri

  • Diyanet İşleri Başkanı Erbaş: “İstiyoruz ki, ülkemizi bizden sonra emin ve güvenilir ellere teslim edelim”

    Diyanet İşleri Başkanı Erbaş: “İstiyoruz ki, ülkemizi bizden sonra emin ve güvenilir ellere teslim edelim”

    Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, “Bizler istiyoruz ki; bu güzel ülkemizi bizden sonra emin ve güvenilir ellere teslim edelim. İstiyoruz ki; bu güzel ülkede güzel insanlar yetişsin ve güzel işler yapsınlar” dedi.

    Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, Türkiye Diyanet Vakfı 29 Mayıs Eğitim Kurumları’nda görev yapan öğretmen ve yöneticilere hitap etti. 29 Mayıs Eğitim Kurumlarının çevrim içi olarak düzenlenen Öğretmen Akademisi Hizmet İçi Eğitim Programının kapanış konuşmasını yapan Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, İslâm’ın gençlere büyük değer verdiğini ifade ederek, “Kur’an-ı Kerim’in bizlere, ömürlerini tevhit mücadelesi ile geçiren erdemli, ahlaki meziyetlerle donanımlı gençlerden bahsettiğini hepimiz biliyoruz. Hz. İbrahim, Hz. Yusuf, Hz. İsmail, Ashab-ı Kehf Kur’ân-ı Kerim’in örnek gösterdiği gençlerdendir. Peygamber Efendimizin çevresinde sorumluluk ve yetki verdiği insanların büyük çoğunluğunun da gençlerden oluştuğunu hepimiz biliyoruz” diye konuştu.

    Erbaş, gencin bedeni ve ruhu dinç, kalbi yardıma ve paylaşıma açık insan demek olduğunu belirterek, gencin bu dinamikliği ve canlılığının onu verimli kılan en önemli özelliği olduğunu söyledi. İletişim alanındaki teknolojik gelişmelerin gençlerin hayatındaki etkisine işaret eden Başkan Erbaş, “Geçtiğimiz yüzyılın ortalarına kadar gençlerin şahsiyetleri, kimlikleri aile, okul ve çevre odağında oluşurken günümüzde bu unsurlara dijital dünya dediğimiz bir başka güç daha dahil olmuştur. Bu yeni gücün, gençlerin kimliklerinin oluşumunda hızla ilk sırayı aldığını da hepimiz müşahede ediyoruz” şeklinde konuştu.

    “Allah’ın “oku” emri, vahyi idrak etmek, hakikatle buluşmaktır”

    Erbaş, Kur’an-ı Kerim’in, “Seni yaratan Rabbinin adıyla oku” emriyle başladığını hatırlatarak, “Allah’ın ’oku’ emri şüphesiz ki bu sıradan bir oku emri değildir. Bu aynı zamanda varlığı okumaktır. Kainat kitabını okumaktır. Vahyi idrak etmektir. Hakikatle buluşmaktır. ’Oku’ emri ilahisinin nesnesine sınır çizilmemiştir. Dolayısıyla Allah’ın adıyla yani kendinin, gayesinin farkında olmak şartıyla okunan her şey insanı hakikate ve huzura ulaştırmaktadır” ifadelerini kullandı.

    “Rabbini bilen örnek gençler yetiştirmeliyiz”

    Ülkelerin kendi ihtiyaçları, insan özellikleri, kültürleri hatta dini değerlerine göre bir eğitim modeli geliştirdiği değerlendirmesinde bulunan Başkan Erbaş, şöyle devam etti:

    “Toplumsal hayatta birbirlerine saygılı, zihni ve fikri savrulmalar karşısında acze düşmeyen, değerler alanında inancını ve ifade hürriyetini merkeze alan bir bakış açısına sahip gençler yetiştirmeliyiz. İnandığı değerleri, tutarlı ve anlamlı bir bütün içinde ifade edebilecek potansiyele sahip gençler yetiştirmeliyiz. Yaşanabilir, sürdürülebilir bir dünyayı dert edinen, bu uğurda kendini sorumlu hisseden gençler yetiştirmeliyiz. Milli ve manevi değerlerle yoğrulmuş, iyi derecede bir veya birkaç yabancı dil bilen, yaşadığı çevreye olumlu katkı sağlayan, kendini ve Rabbini bilen, örnek gençler yetiştirmeliyiz.

    Şüphesiz bu değerlere uygun gençler yetiştirmenin aile, arkadaş, okul ve öğretmenler gibi birçok paydaşı var. Sadece bir kesime bunu yüklemek bira haksızlık olur. Öğretmenlerden al bu öğrenciyi istediğimiz doğrultuda yetiştir deriz, ama desteklememiz lazım. Ailemizle, çevreyle desteklememiz lazım. Sosyal çevre, medya, sosyal platformlar gibi gençleri etkileyen faktörler var. Bu faktörlerin faydalı yönleriyle gençlerimizi buluşturmamız, zararlarından onları korumamız lazım.”

    “Allah’ın rızasını hedeflemeyen hiçbir davranış, bizi doğruya götürmeyecektir”

    Başkan Erbaş, 29 Mayıs Eğitim Kurumları olarak eğitim hayatında güçlü bir şekilde yer almayı hedeflediklerini dile getirerek, “Bizler istiyoruz ki; bu güzel ülkemizi bizden sonra emin ve güvenilir ellere teslim edelim. İstiyoruz ki; bu güzel ülkede güzel insanlar yetişsin ve güzel işler yapsınlar. Yaşadıkları çevreye olumlu katkı sağlasınlar, barışçı, sağduyulu, örnek insan olarak yetişsinler istiyoruz” şeklinde konuştu.

    Başarılı olmanın tek başına yeterli olmayacağının altını çizen Erbaş, “Allah’ın rızasını hedeflemeyen hiçbir davranış, bizi doğruya götürmeyecektir. Hayatta en büyük arzumuz Rabbimizin rızasını kazanmak olmalıdır. Nitekim Tevbe Suresi’nde, ’Allah’ın rızası her şeyden büyüktür’ buyuruyor Rabbimiz” ifadelerini kullandı.

    “Dünyanın, yaratılanı seven ve bu sevgiyi öğretecek insanlara ihtiyacı var” diyen Başkan Erbaş, “Sevgi, önce Allah’ı sevmekle başlar, anne – babayı, aileyi, öğretmeni, çevreyi ve tüm yaratılanları sevmekle etkisini gösterir. Sevgi, saygıyla birleştiği zaman toplumda pozitif bir enerji oluşur. Ve bu enerji dalga, dalga tüm topluma yayılır” diye konuştu.

    “Öğretmen saygın olduğunda öğretmenin anlattıkları da saygın ve değerli olur”

    Öğretmenlerin öğrenciler üzerindeki örnekliğinin önemine vurgu yapan Başkan Erbaş, “Eğitim yolculuğunda, şüphesiz en önemli paydaş sizlersiniz. Sizlerin örnek oluşu, gençlerimize, çocuklarımıza sevgiyle, şefkat ve sabırla yaklaşımınız, ardından saygıyı doğuracaktır. Öğretmen saygın olduğunda öğretmenin anlattıkları da saygın ve değerli olur. Günümüzde değerlerin yaşatılması, kimlikleştirilmesi için yapacağınız tüm çabalar, projeler, destekler, hem bu dünyada karşılık bulacak hem de ahirette karşınıza sevap olarak Rabbimiz tarafından ikram edilecektir” dedi.

  • Diyanet İşleri Başkanı Erbaş: “Biz Müminler, dünyadaki muhasebemizi ahiretteki hesaba göre yapmalıyız”

    Diyanet İşleri Başkanı Erbaş: “Biz Müminler, dünyadaki muhasebemizi ahiretteki hesaba göre yapmalıyız”

    Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, “Biz Müminler, dünyadaki muhasebemizi ahiretteki hesaba göre yapmalıyız. Ahirette Rabbimizin bizden razı olmasını istiyoruz. Öyleyse dünyada O’nun razı olacağı ameller yapmalıyız” dedi.

    Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, yatsı namazı sonrası Ankara Ahmet Hamdi Akseki Camii’nde “Geçmişten Geleceğe Muhasebe” konulu bir sohbet gerçekleştirdi. Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, Türkiye’nin her yerinde yatsı ezanlarının okunduğunu ifade ederek, “Camilerimizde buluşamadık ama evlerimizde namazlarımızı kıldık. Yüce Rabbimiz ezan-ı muhammediyi gök kubbemizden ve minarelerimizden ebediyen eksik eylemesin” ifadelerine yer verdi.

    Allah’ın insanı en değerli varlık olarak yarattığını belirten Erbaş, “İnsana sayısız nimetler ihsan etmiş, akıl, irade, vicdan gibi üstün özellikler bahşetmiştir. Onu ilahi hitaba muhatap kılmıştır. Peygamber ve vahiy göndermekle onun yolunu aydınlatmıştır. Kainattaki her şeyi insanın emrine amade kılmıştır” diye konuştu.

    Başkan Erbaş, varlık aleminde her şeyin bir yaratılış gayesi olduğuna vurgu yaparak, “İnsanın dünyada bulunuş gayesi de Allah’a kulluktur. Yeryüzünün imar ve ıslahı için çalışmaktır. İnsan sınırlı bir varlık, dünya ise geçici bir mekandır. İnsan, burada, zamanın akışı içerisinde ebedi yurdu olan ahirete doğru yol almaktadır. Zaman ve ömür, insana emanet edilen eşsiz hazinelerdir. Bu sebeple zamanı en iyi şekilde değerlendirmek ve ömrü imar etmek, ihmal edilemez bir sorumluluktur” ifadelerini kullandı.

    “İnsan ve mümin olmamızın gereği olarak hepimizin sorumlulukları var”

    İnsanın sorumluluk sahibi bir varlık olduğunu dile getiren Erbaş, “İnsan ve mümin olmamızın gereği olarak hepimizin sorumlulukları vardır. Rabbimize karşı sorumluklarımız var. Kendimize karşı sorumluklarımız var. Ahlaki, içtimai, millî ve manevî değerlerimize karşı sorumluluklarımız var. Vatanımıza, milletimize, ailemize, eşimize, çocuklarımıza akrabalarımıza, çevremize, komşularımıza karşı sorumluluklarımız var. Yeryüzüne, insanlığa ve bütün canlılara karşı sorumluluklarımız vardır. İnsanı hem Allah’ın katında hem de tüm yaratılmışların içinde değerli ve önemli kılan özelliği, işte bu sorumluluklarını sahiplenmesi ve kendisine tevdi edilen mukaddes emaneti yüklenmesidir” şeklinde konuştu.

    “İnsan derin bir yalnızlığa mahkum olmuştur”

    Yaşanılan çağın zor bir çağ olduğu değerlendirmesinde bulunan Erbaş, “Modern dönemde ulaşım, iletişim, teknoloji büyük bir hızla gelişmiş ama insan derin bir yalnızlığa mahkum olmuştur. Bugün insanlık devasa krizlerle karşı karşıyadır. Savaşlar, felaketler, musibetler insanın geleceğe dair umudunu iyice zayıflatmıştır. Batı merkezli kurulan yeni dünya düzeninde insan, hayatın anlamını ve varoluşun gayesini kaybetmiştir. Anlamı kaybedince güzel ahlakı da kaybetmiştir. Şimdi anlam ve ahlak krizlerinin kuşatması altında şaşkın, yorgun, mutsuz ve umutsuz bir insanlık var yeryüzünde” diye konuştu.

    “Kendimizi kapsamlı bir muhasebeye tabi tutmalıyız”

    Başkan Erbaş, insanların aklını ve vicdanını kullanarak kendisiyle yüzleşmeye ihtiyacı olduğunu dile getirerek şöyle devam etti:

    “Bilhassa İslam dünyası ve Müslümanlar olarak inanıcımızı, medeniyetimizi ve sorumluluklarımızı dikkate alarak derin bir muhasebe yapmaya ihtiyacımız var. Mümin için muhasebe, bir yenilenme ve bilinçlenme eylemidir. Vahyi ve aklı, ilim ve hikmeti, güzel ahlak ve merhameti davranışlarına hakim kılma çabasıdır muhasebe. İlmi, fikri ve ahlaki yozlaşmalara karşı istikameti muhafaza etme gayretidir muhasebe. Bu sebeple, bugün derin bir tefekkürle bireysel, toplumsal ve küresel sorumluluklarımız çerçevesinde, üzerimize düşen görevleri yerine getirip getirmediğimize dair kendimizi kapsamlı bir muhasebeye tabi tutmalıyız.”

    “Biliyoruz ki, dünya hayatının sonunda, Rabbimizin huzuruna vardığımızda hayatımızın her anından, Allah’ın bize lütfettiği tüm nimetlerden hesaba çekileceğiz” diyen Başkan Erbaş, şunları söyledi:

    “Adaletin timsali Hz. Ömer’in, ‘Hesaba çekilmezden önce kendinizi hesaba çekiniz’ sözü esaslı bir hayat düsturudur. Rabbimiz Haşr Suresinde, bize çok uzakmış gibi gelen, ama yarın kadar yakın olan hesap günü için şu çarpıcı uyarıyı yapar. ‘Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve herkes, yarın için önceden ne göndermiş olduğuna baksın. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.’ Bu ayetin rehberliğiyle biz müminler, dünyadaki muhasebemizi ahiretteki hesaba göre yapmalıyız. Ahirette Rabbimizin bizden razı olmasını istiyoruz. Öyleyse dünyada O’nun razı olacağı ameller yapmalıyız.”

    “Bu zorlukların üstesinden geleceğiz ve en kısa zamanda normal hayatımıza yeniden kavuşacağız”

    Başkan Erbaş, Covid-19 salgınına karşı verilen mücadeleye de değinerek, “Devlet ve millet olarak hep beraber salgın hastalıkla mücadeleye devam ediyoruz. İnanıyorum ki, Allah’ın izni ve inayetiyle bütün bu zorlukların üstesinden geleceğiz ve en kısa zamanda normal hayatımıza yeniden kavuşacağız. Bize düşen, hayatın zorluklarını doğru yorumlamak ve bu zorlukların üstesinden gelmek için gereken irade ve gayreti göstermektir. Tedbirli olmaktır. Unutmayalım ki, tedbir bizden; takdir yüce Allah’tandır” diye konuştu.

    Hz. Peygamberin, “Müminin başka hiç kimsede bulunmayan hayranlık verici bir hali vardır. Onun her işi hayırdır. Eğer bir genişliğe, nimete kavuşursa şükreder ve bu onun için bir hayır olur. Eğer bir darlığa musibete uğrarsa da sabreder ve bu da onun için bir hayır olur” buyurduğunu hatırlatan Erbaş, “Dolayısıyla bizler karşılaştığımız her meseleyi mümin feraseti ve tevekkül bilinciyle yorumlamalı, sabır ve şükür terazisinin dengede kalmasını sağlamalıyız” ifadelerini kullandı.

    “Bu imtihanı kazanmanın yolu, tedbir, tevekkül, gayret ve sorumlulukla hareket etmektir”

    Etkenler ve sonuçlar ne olursa olsun yaşanılan hiçbir olayların “dünya imtihanı”ndan ayrı düşünülemeyeceğinin altını çizen Başkan Erbaş, şöyle konuştu:

    “Bu dünya, bir imtihan yeridir. Haddi zatında ömür dediğimiz sermaye, hayat dediğimiz zaman dilimi, aslında imtihan için bize tanınan süredir. İnsanın karşısına çıkan her türlü sıkıntı, zorluk, acı, yokluk, dert ve musibet, söz konusu imtihanın bir parçasıdır. Bu imtihanı kazanmanın yolu, tedbir, tevekkül, gayret ve sorumlulukla hareket etmektir. Bu yüzden karşılaştığımız olaylara soğukkanlı ve metanetli şekilde yaklaşmalı ve zorlukların üstesinden nasıl geleceğimize odaklanmalıyız. ‘Acaba bizden kaynaklanan bir kusur ya da hata var mı?’ diye düşünmeli, tutum ve davranışlarımızı gözden geçirmeliyiz. Yüce Rabbimiz, şu ayet-i kerimede, musibetlerin meydana gelmesinde insanların da kusurlarının bulunduğunu bildirmektedir: ‘Başınıza gelen herhangi bir musibet, kendi ellerinizin yaptığı işler yüzündendir. Kaldı ki Allah yaptıklarınızın çoğunu affediyor.’”

    “Küresel boyutta yaşadığımız sorunlarda, insanoğlunun zaaflarının önemli bir payı vardır”

    Küresel boyutta yaşanılan sorunlarda insanlarında bir payı olduğuna dikkat çeken Başkan Erbaş, “Bugün küresel boyutta yaşadığımız sorunlarda, insanoğlunun zaaflarının, ihtiraslarının, sorumluluk bilincini ihmal etmesinin önemli bir payı vardır. Mesela küresel bir çevre sorunu olarak havanın, suyun, toprağın kirletilmesi gibi hadiseler, bütün insanlığı ilgilendiren büyük meselelerdir. Bu olumsuz tablo, esasında insanoğlunun kendi hatalarının acı bir sonucudur. Dolayısıyla insanın çevreyle ilişkisini başta sorumluluk duygusu olmak üzere emanet, güzel ahlak ve salih amel bağlamında yeniden gözden geçirmesi, göz ardı edilemez bir zorunluluktur. Aksi takdirde yaşanacak çevresel krizlerin ve küresel musibetlerin, dünyayı topyekûn kaos ve kargaşaya sürüklemesi kaçınılmazdır. O halde daha güvenli ve güzel bir istikbâli inşa edebilmenin yolu, yaşanan bütün hadiseleri özeleştiri ve nefis muhasebesi çerçevesinde değerlendirmekten geçmektedir” şeklinde konuştu.

    “Müminler için hayat, bir iyilik yolculuğudur”

    Başkan Erbaş, zorlukları aşma, daha güzel bir hayatı beraberce yaşama noktasında en büyük gücün ve imkânın “iyilik duygusunu” güçlendirmek olduğuna vurgu yaparak “Yüce dinimiz İslam, bizlere, iyiliği, ihsanı, infakı, yardımlaşmayı, paylaşmayı öğretir; adaleti, merhameti, cömertliği emreder. Dolayısıyla müminler için hayat, bir iyilik yolculuğudur. İnsan da bu dünyaya, Âlemlerin rabbine “inanmak” ve “iyi işler yapmak” için gelen bir yolcudur. İyilik; toprağa düşüp yeşeren, yeşerip serpildikçe yeniden toprağa düşüp binlerce fidan olarak hayatı yeşerten bir tohum gibidir. İnsana düşen, iyiliğin dünyayı değiştirme gücüne sahip olduğuna inanmak ve iyilik tohumlarını gönüllere serpmektir. Onları bereketlendirecek olan Cenab-ı Hak’tır. Kur’an- Kerim’in bizlere gösterdiği hedef, “Hayırlı işlerde birbirinizle yarışın” mefkûresidir. “İyilik ve takvada yardımlaşın, günah ve düşmanlıkta yardımlaşmayın” ilkesidir.” ifadelerini kullandı.

    “Gönül yaralarımız, başkasının yarasına merhem olduğumuzda iyileşecektir”

    Hz. Peygamberin bir hadis-i şerifinde; “Kim bir müminin dünya sıkıntılarından birisini giderirse, Allah da kıyamet gününün sıkıntılarından birini ondan giderir. Kim darda kalana kolaylık gösterirse, Allah da ona dünya ve ahirette kolaylık gösterir” buyurduğunu hatırlatan Başkan Erbaş, şöyle konuştu:

    “Öyleyse hep beraber; hakikat ve güzellik adına, merhameti kuşanarak iyilik yolunun yolcusu olalım. Mazluma sığınak, muhtaca ensar olalım. Yetime kardeş, yoksula sevinç olalım. Bu zor süreçte sıkıntıya düşen kardeşlerimizin yardımına koşalım. Dualarımızı, hüzünlerimizi, sevinçlerimizi, mutluluklarımızı paylaşalım. İnsanlık için canla başla çalışan sağlık görevlilerimizin, arama kurtarma faaliyetlerinde fedakarca çalışan kardeşlerimizin, güvenlik güçlerimizin, Diyanet mensuplarımızın, milletimizin hizmetine koşan sivil toplum temsilcilerimizin ve tüm güzel yürekli insanların yanında olalım. Bilelim ki, gönül yaralarımız, başkasının yarasına merhem olduğumuzda iyileşecektir. Vicdanımızın sesine kulak verelim, kalbimize iyi gelecektir. Gerçek huzurun iyilikte saklı olduğuna inandığımız zaman dünya daha güzel olacaktır.”

    “Merhamet, Rahman’a kulluğumuzun en önemli nişanesidir”

    Başkan Erbaş, insan için merhametin önemini dile getirerek, “Merhamet, inancımızın bizlere kazandırdığı en büyük değerlerden birisidir. Merhamet, Rahman’a kulluğumuzun en önemli nişanesidir. Bu itibarla yüreğimizde büyüteceğimiz en güzel duygu merhamettir. Bu duyguyu geliştirmeye; kalbimize, hayatımıza, ailemize ve tüm yeryüzüne egemen kılmaya mecburuz. İşte bu amaçla yeryüzünde iyilik egemen oluncaya kadar çalışmalıyız. Merhamet egemen oluncaya kadar çalışmalıyız. Zira modern zamanların en büyük sorunu merhamet duygusunun zayıflamasıdır. Hâlbuki insaniyetin ve medeniyetin ölçüsü, kadınlara, çocuklara ve zayıflara karşı gösterilen merhamettir. Gücüne güvenerek zayıflara karşı şiddete başvurmak, inançla, akılla, vicdanla ve ahlakla asla bağdaşmayan, insanlık dışı bir tutumdur” diye konuştu.

    “Ayasofya Camii ile büyük bir heyecan ve sevinç yaşadık”

    Zorlukları ve güzellikleriyle bir yılın geride kaldığını ifade eden Başkan Erbaş, “Salgın, deprem, sel gibi olaylara hep beraber üzüldük ve bu olumsuzluklar karşısında milletçe kenetlenerek mücadele ettik. Ama bütün bu zorluklar ve olumsuzluklar içerisinde Rabbimizin izni ve inayetiyle, yaklaşık bir asırlık hasretin sonunda Ayasofya’nın yeniden camiye çevrilmesi ve müminlerle buluşması vesilesiyle ülkemizdeki ve dünyadaki tüm Müslümanlarla beraber büyük bir heyecan ve sevinç yaşadık” ifadelerini kullandı.

    “İyi bir hayat muhasebesi yapalım”

    Yeni bir miladi yılın ilk günlerinde öncelikle iyi bir hayat muhasebesi yapılması hususunda çağrıda bulunan Başkan Erbaş, şunları söyledi:

    “Doğru ve güzel davranışlarımızı artırmaya, kötü davranışlardan uzaklaşarak kalbimizdeki manevi kirlerden arınmaya çalışalım. Dargınlık, kırgınlık, kin ve nefreti terk edelim. Sevgiyi, saygıyı, merhameti, dostluk ve kardeşliği hayatımıza hâkim kılalım. Çevremize daha duyarlı olalım. Önyargılarımızı bitirelim. Dostluk ve kardeşliğimize mâni olan engelleri kaldıralım. Gönüllerimizi birbirimize açalım. Rabbimizin bizlere ömür nimetiyle ihsan ettiği bu yeni yılı “merhametle diriliş yılı” yapalım. Dostluk, iyi niyet, muhabbet, yardımlaşma ve paylaşmayla “kardeşliğin ihyası yılı” yapalım. Hak, adalet, merhamet ve tüm insani değerleri kuşanarak “insanlığın umut yılı” yapalım. Daha huzurlu bir hayat, daha güzel bir dünya elbette mümkündür. Ama biz inanırsak, çalışırsak, gayret edersek ve şükredersek gerçek olacaktır. Rabbimiz; “Eğer şükrederseniz artırırım, ama nankörlük ederseniz azabım şiddetli olur” buyuruyor. Şükür; nimetin kıymetini bilmek ve bu nimetin bilinci ile daha çok çalışmaktır.”

    Başkan Erbaş sözlerini şu duayla tamamladı:

    “Zorluklarımızı kolay kılsın. Şerleri hayırlara tebdil eylesin. Hastalarımıza acil şifalar lütfeylesin. Bereketli yağmurlarla tüm mahlukatı mesrur eylesin. Bizleri umduklarımıza nail, korktuklarımızdan emin eylesin. Kardeşliğimizi daim ve güçlü kılsın.”

  • Mahkeme yazı işleri müdürü polisten kaçtı, aracından silah çıktı

    Mahkeme yazı işleri müdürü polisten kaçtı, aracından silah çıktı

    Kuşadası Adliyesi’nde mahkeme yazı işleri müdürü olduğu öğrenilen bir kişi, sokağa çıkma kısıtlaması sırasında polisin dur ihtarına uymadı. Kaçan yazı işleri müdürü, kovalamaca sonucu yakalanırken, alkollü olduğu belirlendi ve aracından silah ele geçirildi.

    Olay, Atatürk Bulvarı Lozan kavşağı önünde saat 22.00 sıralarında meydana geldi. Edinilen bilgiye göre, sokağa çıkma kısıtlaması uygulaması yapan Kuşadası Emniyet Müdürlüğü’ne bağlı devriye ekipleri bir otomobili durdurmak istedi. Otomobil sürücüsü iddiaya göre polislerin üzerine sürerek dur ihtarına uymadı ve kaçmaya başladı. Ekiplerin uzun süren kovalamacası sonucu Şevki Hasırcı Meydanı’nda takviyeye gelen Terör Büro Amirliği ekipleri tarafından durdurulan otomobil sürücüsü araçtan indirildi. İsminin E.B. olduğu öğrenilen kişinin, Kuşadası Adliyesi’nde 4 ve 5’inci Sulh Ceza Hakimliğinde yazı işleri müdürü olarak görev yaptığı ortaya çıktı.

    Yapılan üst aramasında ise adliye yazı işleri müdürünün üzerinden silah çıktı. Gözaltına alınan E.B.’nin Kuşadası Devlet Hastanesi’nde yapılan testinde ise 187 promil alkollü olduğu öğrenildi. Hakkında soruşturma başlatılan Adliye yazı işleri müdürü E.B.’ye sokağa çıkma kısıtlamasına uymama, alkollü araç kullanma ve maske takmama cezası kesileceği öğrenildi.

  • Diyanet İşleri Başkanı Erbaş: “Gayrimeşru ilişkileri özendiren, sadakati önemsizleştiren yayınlar aileyi tahrip etmektedir”

    Diyanet İşleri Başkanı Erbaş: “Gayrimeşru ilişkileri özendiren, sadakati önemsizleştiren yayınlar aileyi tahrip etmektedir”

    Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, medyanın aile üzerindeki olumsuz etkilerine dikkat çekerek, “Mahremiyeti hiçe sayan, şiddete teşvik eden, gayrimeşru ilişkileri özendiren, sadakati önemsizleştiren, sorumluluk duygusunu hiçe sayan yayınlar aileyi tahrip etmektedir” dedi.

    Diyanet İşleri Başkanlığının Aile ve Dini Rehberlik Büroları ve Merkezlerinde görevlendirilen personele yönelik düzenlenen hizmet içi eğitim, Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş’ın verdiği ilk dersle başladı. Din Hizmetleri Genel Müdürlüğünce online olarak düzenlenen eğitimin ilk dersini veren Erbaş, hizmet içi eğitim programının hayırlara vesile olması niyazında bulunarak, programın hazırlanmasında emeği geçenlere ve eğitime katılanlara teşekkür etti. Erbaş, insanın yeryüzü serüveninin Hz. Adem ve eşi Havva ile bir aile olarak başladığını ifade ederek, “Rabbimiz, aynı hedefe yürüyen, aynı emeli büyüten, aynı erdemleri yücelten, aynı ideallerle hayata bakan bir bütün olabilmek için bizlere aile olmayı emretmiş, hatta Kur’an-ı Kerim’de geçen Vedûd ismi celilinden meveddet gibi katıksız ve karşılıksız bir sevgiyi, varlığının bir delili olarak aileye lütfetmiştir” dedi.

    Ailenin varlığında sayısız hikmetler barındığını dile getiren Erbaş, “Aile; sevgi, merhamet, sadakat, adalet ve ihsan gibi temel değerler üzerine inşa edildiğinde insanın sekinet bulduğu, güvende olduğu, korunaklı bir yuvaya dönüşecektir” değerlendirmesinde bulundu.

    “Aile bir medeniyet nüvesidir”

    Prof. Dr. Erbaş, ailenin bireyin kimlik ve kişiliğinin oluştuğu en temel eğitim ocağı olduğunu belirterek, “Bu ocak bir milletin hafızasını istikbale taşıyan, inancını, kültürel değerlerini, mirasını, gelecek nesillere aktaran bir köprüdür. Dolayısıyla bir milletin kaim ve daim olmasının yolu sorumluluk sahibi ahlaki erdemlerle bezenmiş muhkem bir aile yapısının inşa edilmesi ile mümkündür. Aile bu anlamda bir medeniyet nüvesidir ve bu nüve aynı zamanda toplumun mihenk taşıdır” diye konuştu.

    Erbaş, bugün bireysel, sosyal ya da küresel boyutta yaşanan bütün sıkıntıların ya da güzelliklerin aileyle bir ilişkisinin olduğuna dikkat çekerek, “Dolayısıyla daha iyi bir hayat için muhtaç olduğumuz temel değerler öncelikle ailede hayat bulacak, oradan topluma ve dünyaya huzur katacaktır” ifadelerini kullandı.

    “Yüce dinimiz ailede eşlerin birbirine güven duymasını ve bağlılık göstermesini emretmektedir”

    Ailede fedakârlık ve sorumluluk bilincinin egemen olması gerektiğinin altını çizen Erbaş, şöyle devam etti:

    “Dünya ve ahiret saadeti için bizlere yol gösteren yüce dinimiz ailede fedakârlığın, sorumluluk bilincinin, istişarenin, karşılıklı yardımlaşma, saygı ve anlayışın hâkim kılınmasını; eşlerin birbirine güven duymasını ve bağlılık göstermesini; sevinç, keder, yorgunluk ve sıkıntıların paylaşılmasını, ortaya çıkan birtakım problemler karşısında sabırlı ve anlayışlı davranılmasını emretmektedir. Nitekim Yüce Rabbimiz, ’Evlere girdiğiniz zaman birbirinize Allah katından mübarek ve hoş bir esenlik dileği olarak selam verin’ ayet-i kerimesiyle ailenin bir esenlik kaynağı olduğuna dikkatimizi çekmektedir. Her konuda insanlığa en güzel örnek olan yüce Peygamberimiz ise, ’Sizin en hayırlınız, ailesine karşı en hayırlı olanınızdır. Ben de aileme karşı en hayırlı olanınızım’ hadis-i şerifiyle bizlere ailede güzelliğin, iyi davranışın, güler yüz ve nezaketin önemini hatırlatmaktadır.”

    Erbaş, günümüzde değerlerin zayıflamasından en fazla aile kurumunun etkilendiğini ifade ederek, “Bencilliğin ve çıkar ilişkilerinin girdabı içinde huzurun kaybedildiği, sevginin maddi kaygılar içerisine hapsedildiği bir dünyada şüphesiz bu durumdan en çok aile değerleri zarar görmekte, sevgi ve rahmetin merkezi olan aile, maalesef şiddet ve nefretin mekânı haline gelmektedir” şeklinde konuştu.

    “Dünyanın hiçbir yerinde kendi milletinin değerlerini yıpratan bir medyanın varlığı düşünülemez”

    Ailelerde yaşanan olumsuzlukların zamanla toplumun genel problemleri haline geldiğine ve medyanın bu konudaki etkisine dikkati çeken Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, şunları söyledi:

    “Aile değerlerimize uygun, ailemizi korumaya ve güçlendirmeye yönelik yayınlar yapması medyanın en büyük ve başta gelen sorumluluğudur. Esasen, dünyanın hiçbir yerinde kendi milletinin değerlerini yıpratan bir medyanın varlığı düşünülemez. Fakat bugün aile kurumunun zayıflamasında ve ailevi sorunların yaygınlaşmasında maalesef medyadaki özensiz yayınların önemli bir etkisinin olduğu açıktır. Zira olumsuzlukları sıradanlaştıran, mahremiyeti hiçe sayan, şiddete teşvik eden, gayrimeşru ilişkileri özendiren, sadakati önemsizleştiren, özellikle eşler arasındaki sadakati önemsizleştiren, sorumluluk duygusunu hiçe sayan yayınlar aileyi tahrip etmektedir. Ayrıca medeniyetimizden tevarüs ettiğimiz aile ahlakı ve değerlerini yozlaştıran ve yıpratan her türlü söylem, tavır ve politika nesillerimize ve geleceğimize en büyük kötülüğü yapmaktadır.”

    “Boşanmalardaki en büyük sebep sorumsuz ve ilgisiz davranma”

    Bir sorunu çözmek için önce sorunun gerçek sebeplerini bulmak gerektiğini dile getiren Erbaş, “Bugün Türkiye genelinde yapılan araştırmalara göre boşanmalardaki en büyük sebep sorumsuz ve ilgisiz davranma olarak ortaya çıkmaktadır. Hangi açıdan düşünürsek düşünelim hiçbir gerekçe ya da meşgale aile olmayı ertelemeye ve aileyi ihmal etmeye, ilgisizliğe mazeret olamaz. Hiçbir meslek ya da hedef aile olmaktan, anne olmaktan daha önemli kabul edilemez. Hiçbir sorumluluk baba olma sorumluluğundan daha büyük olamaz” diye konuştu.

    Erbaş, hayatın her alanında olduğu gibi ailede de zaman zaman zorluklar, kırgınlıklar ve gerilimlerin olmasının mümkün olduğunu belirterek, “Önemli olan karşılaşılan sıkıntıları haksızlığa yol açmadan, sabır, fedakârlık ve adalet duygusuyla aşmaya çalışmaktır. Ailede herhangi bir sorun ortaya çıktığında gerek kadın, gerekse erkek için başvurulacak ilk merci akl-ı selim olmalıdır. Vicdan, güzel ahlak, sorumluluk bilinci ve fedakârlık olmalıdır” ifadelerini kullandı.

    Erbaş, aile yapısını özünü yitirmekten ve yozlaşmaktan korumanın herkesin ortak ve en temel sorumluluklarından olduğunu hatırlatarak, “Dolayısıyla öncelikle ailede hayat bulacak, oradan topluma yayılıp dünyaya huzur katacak iyilikleri ve ahlaki değerlerini inşa etme ve yaşatma idealini kuşanan herkese önemli yükümlülükler düşmektedir” şeklinde konuştu.

    “Aile ve Dini Rehberlik Bürolarının hizmetleri hayati bir öneme sahiptir”

    Diyanet İşleri Başkanlığının her alanda millete rehberlik eden bir teşkilat olduğunu ifade eden Erbaş, şöyle devam etti:

    “Milletimizi ailenin önemi hakkında dini açıdan doğru bilgilendirmek, bu alanda manevi destek sunmak Başkanlığımızın sorumluluk alanına girmektedir. Başkanlığımız, bir taraftan vaaz ve hutbelerle devam eden cami içi din hizmetlerinde ahlâkî değerlere yönelik vurgusunu sürdürürken, diğer taraftan da cami dışı din hizmetlerinde bu değerlerin pratiğe dönük yüzü ile toplumu tanıştırmayı hedeflemektedir. Kur’an kurslarında yıl içinde kadınları, yaz sürecinde ise çocukları muhatap alan sosyo-kültürel etkinlikler, yaşarken öğrenme ve modelleme yoluyla ahlak gelişimine katkı sağlamaktadır. Yürütülen tüm bu hizmetler içerisinde Aile ve Dini Rehberlik Bürolarının hizmetleri hayati bir öneme sahiptir. 81 il ve ilçe müftülükleri bünyesinde hizmet veren 401 Aile ve Dini Rehberlik Bürolarımız ve burada görev yapan 3 bin 70 hocamızla ailelerin korunması ve güçlendirilmesi hususunda manevi danışmanlık ve dini rehberlik hizmeti sunmaktayız.”

    “En etkili irşadımız aile yaşantımızla örnek olmamızdır”

    Erbaş, aileyi koruyan ve ayakta tutan dini ve ahlaki değerlerin yaşatılmasının kuru bir eğitim müfredatından ziyade “gönül dilini” kullanmayı ve projeler eşliğinde “erdemlerin, faziletlerin” hayata geçirilmesine yönelik adımlar atmayı gerektirdiğini söyledi. Kalplere etki etmek ve akılları doğruya yöneltmek için temel dayanağın Kur’an-ı Kerim ve sünnet-i seniyye olması gerektiğine işaret eden Erbaş, şöyle konuştu:

    “Elbette sözümüzü tesirli kılmak için temel kaynağımız Kur’an ve sünnet olmalıdır. Bunun yanında tabii ki aktüel bilgiyi de ihmal edemeyiz. Sosyal bilimler, edebiyat, tarih, psikoloji, sosyoloji ve teknoloji, okumalarımız bize çok farklı kazanımlar sağlayacaktır. Bilhassa çalıştığınız alana dair aile konularında okumalar yapmanız sizi çağın ihtiyaçlarına cevap verme ve projeler üretme noktasında güçlendirecektir. Elinizde, masanızda, gündeminizde her daim aileyle ilgili bir kitap, bir araştırma, bir makale olmalıdır. Sizler aileyle ilgili her çalışmayı, her gelişmeyi takip etmeye çalışmalısınız. En etkili irşadımız aile yaşantımızla örnek olmamızdır. Nebevî bir görevi ifa etme sorumluluğuna sahip olanların dikkat etmeleri gereken en önemli husus, sözün en doğrusunu ve güzelini söylemek, ahlakı ve yaşantısı ile de çevresine en güzel örnek olmaktır.”

    Ailenin kurulması, korunması ve güçlendirilmesine yönelik hizmetlerde görevlendirilen personelin katıldığı eğitimler 4 hafta sürecek. Açılış programına 250 personelin yanı sıra Din Hizmetleri Genel Müdürü Bünyamin Albayrak da katıldı.

  • 48 derslikli okulun hafriyat işleri tamamlandı

    48 derslikli okulun hafriyat işleri tamamlandı

    Düzce Belediye Başkanı Dr. Faruk Özlü’nün girişimleriyle başlatılan İş adamı Kasım Aktaş’ın destekleriyle inşa edilecek 48 derslikli Kasım Aktaş Ortaokulu inşaatının hafriyat işleri tamamlandı.

    24 dersliği iş adamı Kasım Aktaş, 24 dersliği de Milli Eğitim Bakanlığı ve Düzce Belediyesi üzerinden yapılacak bağışlarla olan toplam 48 derslikli Kasım Aktaş Ortaokulu’nda inşaat çalışmaları tüm hızıyla devam ediyor. Düzce Belediyesi Fen İşleri Müdürlüğüne bağlı ekipler tarafından hafriyat işlemleri tamamlanan temeli kazılan ve betonu atılan 18 dönümlük alanda yapılan çalışmalar yakından takip ediliyor.

    Belediye Başkanı Özlü, 48 derslikli Kasım Aktaş Ortaokulu’nun Düzce’deki en büyük eğitim kampüsü olacağını belirterek, “Kasım Aktaş Ortaokulunu inşa edeceğimiz alan 18 dönümdür. Hafriyat ve peyzaj işlerini Düzce Belediyesi olarak biz yapıyoruz. Fen İşleri Müdürlüğümüz çalışmaları aksatmadan yürütüyor. İnşallah bu okulu gelecek eğitim- öğretim dönemine yetiştireceğiz. Bu okulun 24 dersliğini Kasım Bey üstlendi. Diğer kısımlarını Milli Eğitim Bakanlığı ve bize bağış taahhüdünde bulunan iş adamlarımızın destekleriyle yapacağız. Bu okulun projelendirmesini İl Özel İdaresindeki arkadaşlarımız yapacak. Bu proje de Özel İdaremizi, belediyemizin, Valimizin desteği var. Destek veren herkese tekrar teşekkürlerimi sunuyorum. 2021- 2022 Eğitim- Öğretim yılında öğrencilerimizi burada karşılayacağız” dedi.