Etiket: İnsana

  • “Hayvana şiddet, insana şiddetin habercisi olabilir”

    Son olarak Erzincan Orduevinde bir askerin yavru kediye yaptığı akıl almaz işkence ve bu eziyete tepkiler gündemdeki yerini korurken, akademisyenler ise olayın psikolojik ve hukuki boyutlarına dikkat çekerek uyarıyor.

    Yaşar Üniversitesi Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Berrin Özyurt, hayvanlara uygulanan şiddetin mutlaka dikkate alınması gerektiğini belirterek, hayvana şiddet uygulayanların, insanlara da şiddet uygulama ihtimallerini arttırdığının bilindiğini vurguladı. Hayvan hakları hukuku üzerine çalışmalar yapan Adalet Meslek Yüksekokulu Müdürü Doç. Dr. Burcu Dönmez de hayvanların “mal değil, can” olarak değerlendirilmesi gerektiğini belirterek, caydırıcılıktan çok uzak olan bu cezaların kamu vicdanını tatmin etmediğini söyledi.

    Yaşar Üniversitesi Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Berrin Özyurt hayvana şiddet uygulayan kişilerle ilgili yapılan çalışmalarda, “hayvanlara uygulanan şiddetin yeterince dikkate alınmadığının” ifade edildiğini belirterek, “Literatürde, hayvana şiddet uygulanması, bunu yapanların, insanlara da şiddet uygulama ihtimallerini artırdığını gösteriyor” dedi.

    “Ruhsal bozukluk”

    Hayvan tacizi ve hayvana şiddet uygulamanın suç olarak ele alınmasının önemini vurgulayan ve bunun aile içi şiddetin bir göstergesi olduğunun altını çizen Yrd. Doç. Dr. Berrin Özyurt, “Çocukluk döneminde şiddet görmek, kötü muameleye, ihmale maruz kalmak ve toplumsal şiddete şahit olmak, ileride hayvana şiddete dönüşebilmekte. İnsanlar bir vakumda yaşamıyorlar, çevrelerinde şiddet gördüklerinde ya da şiddete maruz kaldıklarında onlar da çevrelerine bunu uyguluyorlar. Evde şiddet uygulandığını gören ya da maruz kalan kişiler, öfke ve kızgınlıklarını güçsüz gördükleri canlılara ya da kişilere yöneltiyorlar, özellikle de hayvanlara ve çocuklara. Travmatik çocukluk geçirenler arasında hayvana yönelik şiddetin daha yaygın olduğu görülmekte” diye konuştu.

    Özyurt, hayvanları taciz etmenin, onlara kötü davranmadın davranış bozukluğu olarak bilinen bir ruhsal bozukluğun semptomlarından bir tanesi olduğunu da vurguladı.

    “Mal değil can olarak kabul edilmeli”

    Yaşar Üniversitesi Adalet Meslek Yüksekokulu Müdürü Doç. Dr. Burcu Dönmez de 5199 Sayılı Hayvanları Koruma Kanunu Değişikliği Taslak Metni henüz TBMM’den geçip yasalaşmadığı için sahipsiz hayvanları öldürmek ya da işkence etmenin hala “kabahat” kapsamında değerlendirildiğini belirterek, “Her şeyden önce hayvanların sahipli ya da sahipsiz birer mal değil can olduklarını, yasalarımızla da kabul etmeliyiz” dedi.

    “Yapanın yanına kar kalmamalı”

    Doç. Dr. Dönmez, “Sahipsiz bir hayvanı öldürmenin ya da işkence yapmanın cezası, yalnızca Kabahatler Kanununa göre idari para cezası. Yasa değişikliğinin taslak metninde, sahipli ya da sahipsiz olmasına bakılmaksızın hayvanları kasten öldürmenin cezası, 4 aydan 3 yıla kadar hapis veya adli para cezası olarak öngörülüyor, fiilin işkence yapılarak işlenmesi halinde ceza yarı oranda arttırılabiliyor. Hayvanlara işkence yapmak, cinsel ilişkide bulunmak suçlarına da hapis cezası öngörülüyor. Ancak mevcut uygulamaya baktığımızda, genellikle üst sınırdan ceza verilmediğini görüyoruz. Hükmün açıklanması geri bırakılıyor, ceza erteleniyor ve bu suçu işleyenin sabıkasına işlenmiyor. Yasa bu haliyle bile çıksa, hayvanı öldürenin yanına kar kalma ihtimali oldukça yüksek. Canavarca, tasarlayarak insan öldürseniz, ağırlaştırılmış müebbet alırsınız. Ancak bunu başka bir canlıya yaptığınızda, yalnızca şikayet ve hayvanın sahibi varsa para cezası alıyorsunuz” dedi.

    Hayvanlara kötü muamelenin önüne; hapis cezası ve alternatif olarak “kamu hizmetinde çalışma” gibi seçenek yaptırımlarla geçilebileceğini savunan Dönmez, “Sahipli veya sahipsiz bir hayvana kötü davranan, döven, tecavüz eden, işkence eden, yaralayan veya ölümüne sebep olan bir kimsenin hapisle ve ağır para cezasıyla cezalandırılması, yeni yasada temel olmalı. Ancak tüm bunlara karşın ceza hukuku son çare olarak görülmeli. Cezai yaptırımlardan önce, ailede ve okullarda, hayvanlara nasıl davranılması gerektiğini doğru anlatmalıyız. Kamu vicdanını rahatlatmak açısından seçenek yaptırım imkanları da var. Hayvanlara karşı suç işleyenler, hayvan koruma derneğinde çalıştırılabilir, kamu hizmeti yaptırılabilir, psikolojik tedavi görmesi istenebilir. Böylece bu insan empati kurabilir, kamu vicdanı da rahatlar. Dünyada bunun örnekleri var” diye konuştu.

  • Bakan Eroğlu: “Devlet babanın yaptığını insana babası yapmaz”

    Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, “Orman köylüsü arıcılık yapmak istiyor ama parası yok para da vereceğiz. Yeri yoksa yerde vereceğiz. Yüzde 20 hibe geri kalanı 0 faizli. Devlet babanın yaptığını insana babası yapmaz” dedi.

    Orman ve Su İşleri Bakanı Eroğlu, Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü ile birlikte Düzce Valiliğini ziyaret etti. Ziyarette Bakan Eroğlu ilk olarak Valilik bahçesine çam fidanı dikti, hayırlı olmasını diledi. Valilikte gerçekleştirilen toplantı sonrası basın açıklaması yapan Bakan Eroğlu Düzce’nin çalışkan ve yiğit insanların diyarı olduğunu belirterek, “Düzce’yi çok seviyorum ve burada olmaktan büyük bir mutluluk duyuyorum. Düzce depreminde İSKİ Genel Müdürüydüm. Buraya ayrı bir gönül bağımız olduğu için buraya ilk defa ulaşan kurum İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve İSKİ olmuştu. O dönemde hasar gören içme suyu tesislerini onardık. DSİ Genel Müdürü olduğum dönemde ve bakanlığım döneminde hastane yapımında ormandan yer tahsisi konularında Düzce’ye ciddi destek sağladık. Düzce çalışkan ve yiğit insanlar diyarı. Dolayısıyla ne yapılsa azdır” dedi.

    “73 milyon liralık yatırım”

    73 milyon liralık yatırım için Düzce’ye geldiklerini kaydeden Eroğlu, “Bugün 6 tesisin temelini atacağız. Düzce’ye 73 milyon liralık yatırım için geldik. Yatırım talepleri üzerinde tek tek istişarede bulunduk. Talepleri büyük ölçüde karşıladığımızı ifade etmek istiyorum” dedi.

    13 müjde ile geldi

    Eroğlu geçtiğimiz yıl projelendirilen ve bir kısmı tamamlanan 43 müjdeye bu ziyaretinde 13 müjde daha eklediğini dile getirdi. 56 projenin toplam maliyetinin 394 milyon lira olduğunu hatırlatan Eroğlu şöyle devam etti:

    “Elimiz boş gelmedik. Geçtiğimiz yıl buraya 43 müjde ile gelmiştik. Bunlardan 29 tanesi tamamlandı. Geri kalanların bir kısmının temelini bugün attık. Önümüzdeki yıl inşallah hepsini bitireceğiz. Bugün 13 müjde daha ilave ediyoruz. Toplam 56 projeyi Düzce’de hayata geçirmiş olacağız. Bunların toplam bedeli 394 milyon lira.”

    Bir yılda 8 milyarlık yatırım

    AK Parti hükümetinin Düzce’ye çok önem verdiğini kaydeden Eroğlu şunları kaydetti:

    “Hükümetimiz Düzce’ye büyük önem veriyor. Düzce eskiden adeta unutulmuş bir ildi. Şuanda hükümet olarak Düzce’ye geçtiğimiz yılsonuna kadar 8 milyar liralık bir yatırım gerçekleştirdik. Bu yatırımlar içerisinde Orman ve Su İşleri Bakanlığının payı 610 milyon lira. Bugün ilave edilen yatırımlarla bu miktarı 1 milyar liranın üzerine taşımayı planlıyoruz.”

    Bakanlığın Düzce çalışmaları

    Bakan Eroğlu, Bakanlık bünyesinde yapılan çalışmalar ile ilgili gelişmeleri de şöyle aktardı:

    “Bunlardan bazıları Merkez Koçyazı Mahallesi Karaca Deresi ıslahı, Düzce Ovasının sulamasının rehabilitasyonunun projeleri tamamlanıyor. Düzce içmesuyu projesini ek yatırım programına alacağız. Uğursuyu Kavakbıçkı Deresi 2018 yatırım programına alınacak. Talep doğrultusunda 8 köprü inşa edilecek. Efteni Gölü’nin ihalesi yapıldı. Yeni Vakıf göleti ihalesi bu sene yapılacak. Altınçay baraj ve göleti bu sene yapılacak. Kaynaşlı yan dereleri için 25 Ağustos’ta ihaleye çıkılacak. İşin maliyeti 15 milyon lira. Asar suyu islahı ve ilave köprü yapım işi var. Melen barajı yeni köy yolları işi var. Önümüzdeki yıl bitecek. Çilimli Kara ve Ak dere ıslahını önümüzdeki yıl itibariyle yapacağız.”

    Akçakoca barajı önümüzdeki yıl bitiyor

    Akçakoca’da inşa edilen barajın önümüzdeki yıl Nisan ayında tamamlanacağı dile getiren Eroğlu, “Akçakoca’da baraj inşa ettik. Şimdi çok muhteşem bir içmesuyu arıtma tesisi yapıyoruz. İshale hattı büyük ölçüde bitti. Önümüzdeki yıl Nisan ayına kadar tamamlanması talimatını verdik” diye konuştu.

    Dünya standartlarında bir barınak

    Düzce’de dünya standartlarında bir hayvan barınağı inşa etmeyi planladıklarını açıklayan Bakan Eroğlu, “Burada bir hayvan barınağı bakım ve rehabilitasyon merkezi ihtiyacı var. Yer sıkıntısı vardı. Sokak hayvanları çok önemli. Başıboş ve tedavi edilemez durumdalar. Bu merkezde aşılamadan, kısırlaştırmaya, bakıma kadar her türlü işlem gerçekleştirilecek. Dünya standartlarında modern bir tesisi burada inşa etmeye karar verdik. Valimiz ormanlık alandan bir yer talebinde bulundu. Hemen tahsisini yapacağız. Örnek projeler var. Bunlardan biri seçildiği takdirde ilk etapta yüzde 10’luk bir destek sağlanacak. Daha sonrası için de yüzde 40’lık bir destek planlıyoruz” dedi.

    “Devletin yaptığını insana babası yapmaz”

    Düzce’nin de dahil olduğu Batı Karadeniz Gelişim Bölgesinde 31 Aralık 2019 tarihine kadar 12 milyar 521 milyon liralık yatırım yapılacağı bilgisini veren Eroğlu, Orman köylülerine verilecek desteğin içeriğini de şöyle aktardı:

    “Burada orman köylülerine bir destek programı başlatmak istedik. Bunun için bir Bal Ormanı oluşturmuştuk. Bu proje ödülde aldı. Ey millet duyduk duymadık demeyin. Buradan reklamını yapıyorum. Saklı cennet Yığılca’ya gelin. Buradan kestane balı alın. İnsanı yaşat ki devlet yaşasın mantığıyla ormanları insanlara açtık. Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatıyla ormanların yanındaki köylülere ceviz badem gibi gelir getirici ağaç türlerini dikte kararı aldık. Bunların bakımı bize ait. Ama 49 yıl geliri vatandaşın olacak. Adaletsizlik olmasın diye kura çekeceğiz. Ayrıca orman köylülerine 30 koyun 1 koç vereceğiz. Süt sığırcılığı yapmak istiyorsa sığırda veriyoruz. Orman köylüsü arıcılık yapmak istiyor ama parası yok para da vereceğiz. Yeri yoksa yerde vereceğiz. Yüzde 20 hibe geri kalanı 0 faizli. Devlet babanın yaptığını insana babası yapmaz.”

    Düzce dünyaya tanıtılacak

    Düzce’nin doğal güzelliklerini “Dünyada cenneti hayal etmek istiyorsan gel Düzce’ye” sloganıyla dünyaya tanıtmak istediklerinin altını çizen Bakan Eroğlu, şöyle konuştu:

    “Düzce bize çok yakın dedik. Buraya ulaşmak çok kolay. Burada muhteşem güzellikler var. Sanayi ve ziraatın yanı sıra doğa turizmini geliştirmek için bir master plan hazırladık. Yeni tabiat parkları, milli parklar, mesire alanları, bazı göllerin temizlenmesi suretiyle eylem planını ortaya koyduk. Yerel yöneticilerin de desteği ile bu planı hayata geçirmek ve Düzce’yi dünyaya tanıtmak işitiyoruz. Benim bir sloganım var “Dünyada cenneti hayal etmek istiyorsan gel Düzce’ye”

    Düzce’de modern bir sulama sistemi oluşturmak için proje hazırlığı yapacaklarını belirten Eroğlu Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığın da bu projeye destek vereceğini söyledi.

    “Düzce İstanbul’un su sigortası”

    Son olarak Melen barajı ile ilgili bilgi veren Bakan Eroğlu, Düzce’nin İstanbul’un su sigortası olduğunu hatırlatarak, “Düzce’ye ne yapılsa azdır” dedi. Eroğlu konuşmasını “Melen Barajı hemen hemen bitti. Düzce İstanbul’un sigortası. Dolayısıyla Düzce’ye ne yapılsa azdır. Düzce’ye de bir güzellik sağlayacak. Hem de İstanbul’a yılda 1 milyar metreküp su verecek. Buda İstanbul’un 2071 yılına kadar su ihtiyacını karşılayacak. Bütün Düzcelilere teşekkür ediyoruz” şeklinde sonlandırdı.

    Konuşmanın ardından toplu temel atma törenine geçildi.

  • MEB Müsteşar Yardımcısı Büyük: “Öncelikli olan insana yatırımdır”

    Millî Eğitim Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Yusuf Büyük, “Romanların Yoğun Olarak Yaşadığı Yerlerde Sosyal İçermenin Desteklenmesi Operasyonu”nun tanıtım toplantısı ve “Farklılığımız Zenginliğimiz, Birlikteliğimiz Geleceğimiz” konulu fotoğraf yarışmasının ödül törenine katıldı. Büyük, “İnsana yapılan yatırımların öncelikli olduğunu vurgulamak istiyorum” dedi.

    Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Yusuf Büyük, “Romanların Yoğun Olarak Yaşadığı Yerlerde Sosyal İçermenin Desteklenmesi Operasyonu”nun tanıtım toplantısı ve “Farklılığımız Zenginliğimiz, Birlikteliğimiz Geleceğimiz” konulu fotoğraf yarışmasının ödül töreninde yaptığı konuşmada, ülke olarak birlik ve beraberlik yolunda yapılan çalışmalar arasında, insana yapılan yatırımların öncelikli olduğunu vurguladı. Büyük, “Çocuklara ve gençlere yaptığımız her yatırım, geleceğin yetişkinleri için kazançken, ülkemiz adına da ferah bir toplumun temelini oluşturmaktadır” dedi.

    Romanların Yoğun Olarak Yaşadığı Yerlerde Sosyal İçermenin Desteklenmesi Teknik Destek Projesi’nin farklı bakanlıkların anlamlı ve kıymetli iş birliği ile yürütüldüğünü belirten Büyük, “Bir olmanın, birlikte aynı ufka bakmanın gücü, güzelliği ve başarısı ile üç büyük bakanlık için önemli ve güzel bir iş birliği ve koordinasyon örneğidir. Gerek öğrenciler gerek aile, gerekse sivil toplum ve kamu kurumları düzeyinde özellikle dezavantajlı olan vatandaşlarımızın eğitim, sağlık, istihdam boyutunda geniş bir yelpazede çalışılarak sürdürülebilir işler yapılması bizim açımızdan mutluluk vericidir. Milli Eğitim Bakanlığı olarak temel sorumluluklarımız arasında öğrencilerimizin eğitime erişim, devam ve nitelikli eğitimden yararlanmalarını sağlamak yer almaktadır. Bu ana başlıklarımız özellikle hükümet programlarımızda da yer almaktadır. Bakanlık olarak bu konuda önemli sorumluluklar taşımakta bu kapsamda yapılan çalışmaları hassasiyetle ve büyük bir titizlikle yürütmekteyiz” ifadelerini kullandı.

    Özellikle son yıllarda başta dezavantajlılar olmak üzere tüm öğrencilerin eğitim imkanlarından eşit oranda yararlanmalarını sağlamaya çalıştıklarını ifade eden Büyük, şunları kaydetti:

    “Bu kapsamda aldığımız kararlar, yürüttüğümüz çalışmalar birbirini tamamlar niteliktedir. Eğitime erişim ve devam konusunda karşılaşılan sorunları minimum düzeye indirmek için hem merkez teşkilatı olarak ve hem de yerel düzeyde pek çok tedbir almaktayız. Bu anlamda amacı; Romanların yoğun olarak yaşadığı bölgelerde, özellikle Romanların iş gücü piyasasına (sosyal güvence kapsamında) girişlerini kolaylaştırarak sosyal içermeyi arttırmak ve sosyal içermesinin desteklenmesi ile toplum refahına yönelik bir dönüşüm hareketi oluşturmak olan projemiz bizim için vazgeçilmezdir.”

  • Büro Memur-Sen Genel Başkanı Yanbaz: “İnsana dokunmanın en iyi yolu sivil toplum kuruluşlarıdır”

    Büro Memur-Sen Genel Başkanı Vecdi Yanbaz, “Dünyaya açılmanın, özgürlükleri genişletmenin, topluma ve insana dokunmanın en etkili ve hatta tek yolu, sivil toplum kuruluşlarına alan açmaktır” dedi.

    Büro Memur-Sen Genel Başkanı Vecdi Yanbaz, Server Vakfının düzenlediği “Türkiye’de Sendikal Hareketler” konulu konferansa katıldı. Server Vakfının Ankara Sincan’daki genel merkezinde düzenlenen konferansa Yanbaz’ın yanı sıra çok sayıda vatandaş katıldı. Yanbaz, yaptığı konuşmada Türkiye tarihinde sivil toplum kuruluşlarının yeri ve önemini anlattı. Sivil toplum kuruluşlarının sadece Türkiye için değil dünyada da önemli bir misyona sahip olduğunu belirten Yanbaz, “Bazı dönemler oldu ki sivil toplum kuruluşları ülkenin gidişatına yön verdi. Bunların en açık, en bariz örneği kuşkusuz ki 28 Şubat’ta yaşandı. Rahmetli Erbakan ve hükümetinin düşürülmesine yönelik beşli çete merkezli destek oluşumlarını hatırlayalım. Eğer o gün bu girişimlere cevap verecek nicelik ve nitelikte sivil toplum zemini olabilseydi bugün Türkiye’nin durumu da, gelecek hikayesi de çok farklı olurdu. Demokrasinin, sivilleşmenin, özgürleşmenin kesintisiz ve sorunsuz bir içerikle hayat bulması, devlet karşısında sivil toplumun güçlendirilmesiyle mümkün” diye konuştu.

    “Türkiye’nin önü her 10 yılda bir yapılan darbelerle kesildi”

    Türkiye’de her 10 yılda bir yapılan darbelerle devlet-millet kaynaşmasının ötelendiği gibi, aynı zamanda darbelerle mühendislikler yapıldığını ifade eden Yanbaz, şöyle konuştu:

    “28 Şubat sürecine ‘bin yıl sürecek’ denildi. İmam hatip binalarının bir kısmına el konuldu. İmam hatiplilere katsayı engeli getirildi. Orta kısımları kapatıldı. 8 yıllık kesintisiz eğitim MGK kararıyla dayatıldı. Üniversitelerin önü nizamiye kapılarına çevrildi. Üniversiteler kışlalaştırıldı. 12 yaş altına Kur’an-ı Kerim eğitimi yasaklandı. Almanya’da yüzyılın pedagojik yanlışı denilmesine ve dayatmadan uzaklaşılmasına rağmen Türkiye’de ‘karma eğitim’ dayatıldı. Özellikle İslam ülkelerinde eğitim gören öğrencilerin aldıkları üniversite diplomalarının denkliği kaldırıldı. Din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmenliği eğitimi ilköğretim için eğitim fakültelerinin içerisine kaydırıldı. Birçok vakfın mal varlıklarına el konuldu. Başörtülü avı başlatıldı. YAŞ kararlarıyla gümüş yüzük takanlar ordudan atıldı. Bunların hepsi aslında bir toplum mühendisliğiydi. İşte sivil toplum kuruluşlarının önemi burada ortaya çıkıyor. Büro Memur-Sen ve Memur-Sen’in önemi tam da bu noktada anlaşılıyor. Çünkü biz milli iradenin yılmaz savunucuları olarak ortaya çıktık. Her zaman yasakların karşısında durduk, hak ve özgürlük mücadelelerinin yanında olduk.”

    “15 Temmuz milat oldu”

    Büro Memur-Sen ve Memur-Sen’in öneminin 15 Temmuz darbe girişiminde anlaşıldığını dile getiren Yanbaz, “28 Şubat sürecinde Büro Memur-Sen ve Memur-Sen güçlü değildi, kısık seslerdi. Ama aradan geçen 15 yılda idealleri uğruna canından geçen, ülkesi için gözlerini kırpmadan vatan nöbeti tutan, 15 Temmuz hain darbe girişimi duyulduğu andan itibaren sokağa çıkıp tankların üzerine yürüyen bir sivil toplum hareketi haline geldi. İşte, 15 Temmuz kanlı FETÖ darbe kalkışması da aslında küresel bir işgal girişimiydi. İşte bunu gören millet Çanakkale ruhuyla ayağa kalktı, Çanakkale destanını 12 saatte yeniden yazdı. Bizler alanlarda tarih yazarken, ümmet dualarıyla ayaktaydı. Çanakkale’de olduğu gibi yürekler birlikteydi. Biz her daim millet iradesinin yanında olduğumuzu söyledik ve uyguladık. Milli iradenin üzerinden tankların, uçakların geçmesine fırsat vermedik, bundan sonra da vermeyeceğiz” şeklinde konuştu.

    “15 Temmuz’da Türkiye’nin makus tarihi değişti”

    15 Temmuz’da Türkiye’nin siyasi tarih içeriğinde ilk defa terörist bir darbeye, uzun erimli planlar içeren bir ihanet teşebbüsüne maruz kaldığını ifade eden Yanbaz, “Darbe, cunta ve işgal teşebbüsünün, faillerinin sosyolojik kulvarda taraftar edinememesi, meydanlarda büyük bir dirençle karşılaşması, darbecilerin kışlalardan çıkamaması toplumsal bilince ve dirence yön veren, bu süreci yöneten sivil toplum kuruluşlarının büyük katkısıyla gerçekleşti. 15 Temmuz akşamı bütün teşkilatımıza, teşkilat mensuplarımıza ve milletimize darbeye direniyoruz, meydanları boş bırakmıyoruz çağrısı yaptık. Bu çağrıyı bizzat hayata geçirirken ‘darbenin ancak böyle bertaraf edileceğine ilişkin donanım’ ve ‘bu donanımda ortaklaştığımız örgütümüze olan güven’ etkili oldu. Sivil toplum zemininde bugün sahip olduğumuz güven, çeşitliliğe, etkinliğe, imkân ve fırsatlara 1960’da, 71’de, 80’de ve 28 Şubat’ta sahip olabilseydik Menderes’i idamdan, gençlerimizi ve çocuklarımızı darbeler tarihi okumaktan kurtarabilirdik. Şunu da belirtmekte fayda var. 28 Şubat’ta sadece bir avuçtuk, sesimiz yeterince duyulmuyordu. Ama bugün 1 milyon üye sayımızla Türkiye’nin en büyük sivil toplum kuruluşu olduk. Bu büyümenin altında yatan sebep işte milletin teveccühüne mazhar olmaktır. Sivil toplum örgütlerinin önemini konuştuğumuz toplantıda unutulmamalıdır; dünyaya açılmanın, özgürlükleri genişletmenin, topluma ve insana dokunmanın en etkili ve hatta tek yolu sivil toplum kuruluşlarına alan açmaktır” ifadelerini kullandı.

    Yanbaz, konuşmasının sonunda Server Vakfının yöneticilerine ve konferansa katılanlara teşekkür etti.

  • ’İnsana Odaklan-Değişimi Yansıt’ fotoğraf sergisi Samsun’da açıldı

    ’İnsana Odaklan-Değişimi Yansıt’ fotoğraf yarışmasında dereceye giren eserler Samsun’da sergilendi.

    Avrupa Birliği ve Türkiye Cumhuriyeti tarafından finanse edilen ’İnsan Kaynaklarının Geliştirilmesi Operasyonel Programı’ kapsamında, ’İnsana Odaklan – Değişimi Yansıt’ başlıklı bir fotoğraf yarışması düzenlendi. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bünyesindeki Avrupa Birliği ve Mali Yardımlar Dairesi Başkanlığınca, Türkiye Fotoğraf Sanatı Federasyonu(TFSF) ile işbirliği içinde düzenlenen yarışmada ödül ve sergileme kazanan 48 eser, Ankara ve Edirne’de sergilendi. Serginin şimdiki durağı Samsun oldu.

    Atatürk Kültür Merkezi Devlet Güzel Sanatlar Galerisinde düzenlenen serginin açılışını, İlkadım Kaymakamı Turan Atlamaz tarafından gerçekleştirildi. Açılışın ardından fotoğraflar gezildi.