Etiket: İnmeden

  • Bu fasulye pazara inmeden satılıyor

    Samsun’un 19 Mayıs ilçesi Nebiyan Dağı bölgesinde yüksek rakımda yetişen fasulyeler pazara inmeden müşteri buluyor.

    Nebiyan Dağı eteklerinde bulunan Kuşkayası, Aydınpınar ve Kösedik Mahallelerinde yetiştirilen Nebiyan fasulyesi, tüketici talebi fazla olunca yok satıyor. Üretici İbrahim Karagöl, “Fasulyemiz çok güzel. Çarşıda olan fasulye gibi değil. Az kaynattığınız zamanda pişer, lezzeti de güzel. İklim şartlarına uygun, pazarı var. Gelirler kapıdan alırlar, pazar sorunu yaşamıyoruz. Haftada iki sefer topluyoruz, verimi çok iyi. Organik, gübre atmayız, ilaç kullanmayız. 15-20 senedir bu fasulye bu bölgede üretiliyor. Tohumunu Bafra ve Adapazarı’na verdim ama oralarda olmadı. Yüksek rakımı, temiz havayı sever, yöreye has bir fasulyedir” dedi.

    Pazara inmiyor, siparişler telefonla alınıyor

    Üretici İsmail Cantürk ise, “Lezzetinden ve doğal oluşundan dolayı siparişler çok, yetiştiremiyoruz. Üretimin az olması dolayısıyla talebi karşılamıyor. İnşallah bundan sonra daha fazla üretim olur. Vatandaşın çok aradığı bir ürün. Kilosunu 7,5 liradan satıyoruz. Telefonla sipariş veriyorlar, pazara indirmeye fırsatımız olmuyor” diye konuştu.

    Fasulye hakkında bilgi veren 19 Mayıs Tarımsal Fındık Üreticileri Birliği Tarım Danışmanı Ziraat Mühendisi Metin Ayturan, “Nabiyan fasulyesi Samsun’un 19 Mayıs ilçesinde yüksek rakımlı yerlerde yetiştiriliyor. Düşük rakımlı sıcak yerlerde yetişmemektedir. Genellikle soğuk, serin, temiz havası olan yerleri tercih etmektedir. Her alanda yetiştiriciliği yapılamadığından toplanan ürün az. Toplanan ürün az olduğu için buna talep çok fazla. Bu nedenle fiyatları biraz yüksek. Yapılan yetiştiricilikte de biz üreticilerimize yüzde 90 organik üretim tavsiye diyoruz. Fasulyemiz lifli yapısı, kırılgan ve sade oluşundan dolayı çok tüketiliyor. Yeşili ve tane olarak da tüketilebiliyor. Nebiyan’da 15 yıldan fazla bir zamanda üretimi yapılan bir bitki. Fındık arazilerinde ara kesimlerinde boş kalan yerlerde yapılan bir üreticilik. Fosforlu ve potasyumlu arazilerde, doğal olan arazilerde daha fazla yetişiyor. Nebiyan fasulyesinde kullanılan gübre tavuk gübresi ile hayvan gübresi. En fazla tercih edilen de tavuk gübresi. Çünkü kanatlı hayvanların biyolojisi gereği katı ve sıvı atığı aynı yerden dışkıladıkları için içerisindeki bitki, besin elementleri daha zengindir. Doğal bir üreticilik yapıldığı, içerisinde hiçbir kimyasal girdi bulunmadığı için her türlü açıdan insan vücuduna faydası vardır. Örneğin vücutta bulunan kolesterolü düşürür, bağırsak sistemimizi daha iyi çalıştırır. İçerisinde kırmızı et kadar, hatta kırmızı etten iki kat daha protein miktarı içerir. Baklagil olarak da sporcular daha fazla tüketiyor. Sayılamayacak kadar daha çok faydası olduğunu biliyoruz” şeklinde konuştu.

  • Kiçir çileği tezgahlara inmeden alıcı buluyor

    Kütahya’nın Simav ilçesine 35 kilometre uzaklıktaki, bin 70 rakımlı Kiçir köyünde üretilen organik çilekler pazardaki tezgahlara inmeden alıcı buluyor.

    Çerkez şenliklerinin yapıldığı Kiçir köyü muhtarı Rauf Buhan, yüksek rakımda ve temiz dağ suyu ile yetiştirilen Kiçir çileğinin çok lezzetli olduğunu ve üreticiler ile köylüleri tarafından tüketildiğini belirtti. Buhan, “Çilek üreticilerimiz, reçel marmelat gibi kışlık gıda hazırlığı yaparken, meyve olarak tüketilen çileği misafirlerimize de ikram ediyoruz. Köyümüze geçen yıl Devlet Su İşleri Müdürlüğü (DSİ) tarafından yapılan baraj gölü sayesinde çilek üretiminin de artacağını ümit ediyoruz, Kiçir çileğinin tadı ve aroması çok farklı, önümüzdeki yıllarda önemli bir geçim kaynağı olacak çilek için destek bekliyoruz” dedi.

    Kiçir çileğinin 5 ile 7 TL arasında alacı bulduğu belirtildi. (MEİ-EFE)

  • Dünyada 6 milyon kişi “inme”den hayatını kaybediyor

    Toplumda ’inme hastalığı’ olarak da bilinen beyin krizi günümüzde oldukça yaygın. Dünyada ölümle ya da sakatlıkla sonuçlanan en önemli hastalıklardan biri olan inmeden her yıl 17 milyon kişi etkilenirken, bu hastalıktan ölenlerin sayısı ise 6 milyonu buluyor.

    Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Balcalı Hastanesi Nöroloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyeleri Prof. Dr. Şebnem Bıçakçı ve Yrd. Doç. Dr. Turgay Demir, 29 Ekim Dünya İnme Günü dolayısıyla yazılı bir açıklama yaparak, hastalıkla ilgili bilgiler verdiler.

    “Her yıl 6 milyon insan inme nedeniyle hayatını kaybediyor”

    Prof Dr. Bıçakçı, inme ya da organ düzeyinde değerlendirildiğinde beyin krizinin, dünyada en önemli ölümle ya da ciddi sakatlıkla sonuçlanan hastalıklardan biri olduğunu vurguladı. Her yıl dünyada gelişmiş ülkelerde 125-175 / 100 bin arasında yeni inme vakası bildirildiğini, 17 milyon kişinin inme geçirdiğini, 6 milyon kişinin de inme nedeniyle hayatını kaybettiğini bildirdi. Bıçakçı, Türkiye’de de benzer oranların yaşandığını, inmenin özellikle yaşlı nüfusta sık görüldüğünü, 55 yaş ve üzerinde yeni inme görülme oranının ortalama 5/1.000 olduğunu kaydetti.

    İnme hastalığının yaş ile artış göstermekle birlikte gençlerde de azımsanmayacak oranlarda yaşandığının altını çizen Bıçakçı, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde yaşlı nüfusun yıllar içerisinde artışı dikkate alındığında, hastaların yüzde 15’inin ölmekte, yüzde 30’unun hafif, yüzde 15’inin orta derecede ya da ağır nörolojik bulgularla yüzde 25’inin ise tam düzelme ile hayatını sürdürdüğünü ifade etti. Bıçakçı, hastalığın pek çok hastada tedavi fırsatına ulaşamadan ölümle sonuçlanabildiğini, ancak sevindirici olanın risk faktörlerinin kontrol altına alınması, tedavi seçeneklerinin artması ve toplumsal bilinçlenme ile inmede ölüm oranlarının azalmış olması olduğunu belirtti.

    Risk faktörlerine dikkat

    Yrd. Doç. Dr. Demir ise inme hastalığının genel olarak iki ana gruba ayrıldığını, beyinde kanlanmanın bozulması ile ortaya çıkan ve halk arasında damar tıkanıklığı olarak tanınan “iskemik inme” ve beyin kanaması olarak tanınan “hemorajik inme”nin bu iki grubu oluşturduğunu dile getirdi. Demir, hastalığı oluşturan bir takım risk faktörlerinin olduğunu, bu risk faktörlerinin değiştirebilen ve değiştirilemeyen risk faktörleri olarak iki ana başlıkta ele alabileceğine işaret ederek, yaş, cins, ırk, ailede inme varlığı ve yaşanılan coğrafi bölgenin değiştirilemeyen risk faktörleri olduğunu kaydetti. Hipertansiyon, diabetes mellitus, kalp damar ve kapak hastalıkları, ritm bozuklukları, kan yağ düzeyinin yüksek olması, sigara kullanımı, beyni besleyen ana damarlarda daralma, orak hücre anemisi, obezite, alkol kullanımı, beslenme alışkanlıkları, hormon tedavisi, uykuda solunum bozuklukları varlığı (uyku apne sendromu), kanın pıhtılaşmasına neden olan durumların ise değiştirebilme şansına sahip olunan risk faktörleri olarak bilinmesi gerektiğini anlatan Demir, hipertansiyon, kan şekeri kontrolü ya da sigaranın bırakılmasının, egzersizin hayata girmesinin inme riskini ciddi boyutta azalttığını belirtti.

    “İnme acil müdahale edilmesi gereken bir hastalık”

    Turgay Demir, şu bilgileri verdi: “Hastalar komaya varacak düzeyde ciddi bilinç kaybı ya da çok silik bulgularla başvurabilir. Yine çok hafif başlayan bulgular birkaç saat içerisinde ilerleyebilir. Ani gelişen bilinç değişikliği, bellek kaybı, konuşma bozukluğu, çift görme, görme kaybı, yutma güçlüğü, vücudun bir yarısında ya da kısmında his kaybı ya da değişikliği, dengesizlik hastalarda başlıca yakınma ve bulgulardır. Fark edildiği an en kısa yoldan etkin sağlık desteği verebilecek bir merkeze başvurulmalıdır. İnme acil müdahale edilmesi gereken bir durumdur. En önemlisi tedaviye çabuk ulaşabilmektir. ’Zaman Beyindir’ sloganı bunu en iyi şekilde vurgulamaktadır. Kaybedilen her dakika beyinde milyonlarca hücrenin geri dönüşsüz hasarı anlamına gelmektedir. Ülkemizde de yaklaşık 10 yıldır uygulanmakta olan, yararı kanıtlanmış en önemli erken dönem tedavi yöntemi damar içinden pıhtı eritici ilaç vermektir. İnme belirtilerinin başladığı andan itibaren uygun hastada, ilk 3 saatte bu tedavinin etkin olduğu, 3 saat ile 4,5 saat aralığında başvuran hastalarda faydalı olduğu bilinmektedir. İnmenin, olayın ilk 6 saatinde yetkin merkezlere başvuran, yine uygun hastalarda çeşitli damar içi (endovasküler) tedavi yöntemleriyle tedavi edilme şansı vardır. Kanayıcı beyin damar hastalıklarında ise erken dönemde kanamanın aktif olarak devam ettiği, kanama hacminin arttığı, tedaviye başlamak gerektiği bilinmektedir.”

  • Dünyada Her Yıl 17.1 Milyon Kişi Kalp Hastalıkları Ve İnmeden Ölüyor

    Kalp ve Damar Cerrahı Prof. Dr. Haşmet Bardakçı, her yıl tüm dünyada 17.1 milyon kişinin yaşamını kaybettiği kalp hastalıkları ve inmenin başlıca ölüm nedeni olduğunu söyledi.

    Prof. Dr. Bardakçı, 25-31 Mart Dünya Kalp Haftası dolayısıyla yaptığı açıklamada, her yıl dünyada yaşanan ölümlerin yüzde 6’sının hareketsizlikten kaynaklandığını belirtti. Günümüzde kalp sağlığının daha iyi anlaşılması, tanı yöntemlerindeki gelişmeler ve tedavi edici modellerdeki ilerlemelere rağmen dünyada ve Türkiye’de ölüm nedenlerinin başında hala kalp ve damar hastalıklarının geldiğini vurgulayan Bardakçı, “Hipertansiyon, kolesterol, obezite, şeker hastalığı ve sigara kullanımı kalp sağlığını tehdit eden unsurlar arasında yer almaktadır. Sigara kullanımı, kalp hastalıklarına, inmeye (felç), akciğer hastalıklarına ve çeşitli kanserlere neden olmaktadır” dedi.

    Kan basıncı yüksekliği, şeker hastalığı ve uyku bozukluğu ile ilgili olan sorunların üzerinde durulması gerektiğini söyleyen Bardakçı, hayata karşı iyimser olmak, aile ve çevre ile kaliteli zaman geçirmenin de kalp sağlığını olumlu etkilediğini kaydetti. Obezite, diyabet ve fiziksel aktivite yetersizliği gibi risk faktörlerinin çocukluk çağında görülmelerinin erişkinlikte kalp hastalığı gelişme riskini büyük oranda artırdığına dikkat çeken Bardakçı, “Haftada beş kez 30 dakika süreyle yapılan orta zorlukta aktiviteler, kalp hastalığı ve inme riskini azaltır” dedi.

    Günümüzde giderek daha fazla kişinin şeker, tuz, doymuş yağ ya da trans yağ içeriği yüksek olan işlenmiş gıdalar tükettiğini bildiren Bardakçı, “Sağlıksız beslenme alışkanlıkları dünyada önde gelen 10 ölüm nedeninden 4’ü ile doğrudan bağlantılıdır. Meyve ve sebzeler açısından zengin olan kalp sağlığı dostu bir beslenme şekli, kalp hastalığı ve inmeden korunmaya yardımcı olur” dedi.

    Sigarayı bırakmanın ve sigara dumanına pasif maruziyetten korunmanın kalp hastalığı ve inme riskini en aza indireceğini bildiren Bardakçı, sözlerini şöyle tamamladı:

    “Günümüzde göğsü açmadan kalp ameliyatları da dahil olmak üzere kalp ve damar hastalıklarında son derece iyi gelişmeler elde edildi. İz bırakmadan küçük kesi ile koltuk altından yapılan bu ameliyatla da hasta, daha hızlı iyileşiyor ve taburcu oluyor. Buna rağmen esas önemli olan insanlarımızın hasta olmadan yaşamlarını sürdürebilmeleridir.”