Etiket: iklimini

  • Gümüşhane’de ‘Toprağını koru, iklimini koru’ yürüyüşü

    Gümüşhane’de TEMA Vakfı temsilciliği tarafından 12-18 Kasım Erozyonla Mücadele haftası etkinlikleri kapsamında ’Toprağı koru, iklimi koru’ sloganı ile yürüyüş düzenlendi.

    Tarım ve Orman İl Müdürlüğünden başlayan yürüyüşte ellerinde taşıdıkları Türk bayrakları ve “Toprak kaybetmek hayat kaybetmektir”, “Ormanı koru”, “Yaşam toprakta filizlenir”, “Toprak giderse hayat gider”, “Türkiye çöl olmasın” yazılı dövizlerle çevre duyarlılığına dikkat çeken minik öğrenciler yürüyüş boyunca “Toprağı koru, iklimi koru” sloganı attı.

    “Türkiye’de verimli toprakların yüzde 86’sı erozyona maruz kalıyor”

    Bazı STK ve siyasi parti temsilcilerinin de destek verdiği, toplumda farkındalık oluşturmak adına gerçekleştirilen etkinlik Fatih Parkında sona ererken, burada saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşının okunmasının ardından söz alan TEMA Vakfı Gümüşhane Temsilcisi Yusuf Oral, Gıdaların yüzde 95’inin doğrudan veya dolaylı yollardan toprakta yetiştiği Türkiye’de verimli toprakların yüzde 86’sının erozyona maruz kaldığını söyledi.

    İklim değişikliğinin bugünü ve yarını tehdit eden en önemli sorunlardan birisi olduğunu kaydeden Oral, “İklim değişikliğine özellikle fosil yakıt kullanımı sonucu ortaya çıkan sera gazları neden olmaktadır. Sanayi devrimini takiben bugüne dek dünyada meydana gelen ortalama 1 derecelik sıcaklık artışının 1,5 derecede sınırlı tutulması iklim değişikliğinin etkilerinin daha da şiddetlenmemesi için ciddi önem taşımaktadır. Bunu başarmak için öncelikle toprak olmak üzere bütün karbon yutaklarını korumamız gerekmektedir” dedi.

    “Bugün ülkemizde hala 642 milyon ton toprak erozyonla taşınmakta”

    Dünyada ekilebilir arazilerin yüzde 33’ü toprak bozulumuna uğramış halde bulunduğunu kaydeden Oral, “Bugün ülkemizdeki en büyük toprak bozulumu nedenlerinin başında erozyon gelmektedir. Ülkemizde devam eden erozyonla mücadele çalışmaları neticesinde erozyona uğrayan toprak miktarımız her geçen gün azalmaktadır. Ancak hala 642 milyon ton toprak erozyonla taşınmakta, erozyonla taşınan 642 milyon ton toprağımızın 154 milyon tonunu ise deniz, dere ve göllerde kaybetmekteyiz” diye konuştu.

    Orman varlığını korumak ve artırmanın erozyonu önlemenin en etkin yolu olduğuna değinen Oral, bu konuda herkesin üzerine ciddi sorumluluklar düştüğünü, devletlerin ve karar alıcıların sürdürülebilir toprak yönetimi konusunda daha somut adımlar atmaları gerektiğini vurguladı.

    Konuşmasında iklim değişikliğine de değinen Oral, “Yenilenebilir enerji kullanmalı, yerel ve ulusal yönetimlerin yenilenebilir enerjiye öncelik vermesi için talepte bulunmalıyız. Toplu taşıma ve bisiklet kullanmalı, kısa mesafeleri yürümeli, kaldırımların ve bisiklet yollarının iyileştirilmesi için talepte bulunmalı, daha az uçak kullanmalı ve demiryolu ulaşımı yatırımlarının artırılması için talepte bulunmalıyız. Enerji verimliliği yüksek elektrikli eşyalar kullanmalıyız. Yerelde üretilmiş gıda ürünlerini tercih etmeliyiz. Çöpümüzü azaltmalı, ambalajlı ürün satın almamalı ve her şeyi yerel yönetimlerden beklemeyip geri dönüşüme evde başlamalıyız. İklim değişikliği konusunda bilgilenmeli ve harekete geçmeliyiz” ifadelerini kullandı.

    Yürüyüşe bir vatandaşın kucağında tavşanıyla katılması ise ilgi odağı oldu.

  • Prof. Dr. Arabacı: “Çanakkale’nin ruh iklimini okumuşların okuması lazım”

    Necmettin Erbakan Üniversitesi (NEÜ) Genç Arkadaş Öğrenci Topluluğu tarafından düzenlenen “Çanakkale’yi Anlamak” konulu konferans Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Konferans Salonunda gerçekleştirildi. NEÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Caner Arabacı’nın konuşmacı olduğu programda Çanakkale farklı yönleriyle değerlendirildi.

    Almanlar’ın Çanakkale’de koyu bir savaşın olmasını istediğini söyleyen Prof. Dr. Arabacı, “Düşman karaya çıkarsa iş inada biner. İki taraf da cedelleşir. Koyu bir savaş olur. İngilizler, Fransızlar; Almanya’ya saldırtacakları güçleri Türklere saldırtırlar ve böylece Almanya’nın yükü hafifler. Hanslar az ölür. Hasanlar çok ölmüş, kınalı yavrular çok ölmüş, önemli mi? Liman von Sanders’in uyguladığı ihanet planı budur” şeklinde konuştu. Liman von Sanders’in Çanakkale’de askerleri ve makineli tüfekleri düşmanın geleceği sığ yerlerden uzaklaştırdığını anlatan Arabacı, “Sığ yerlerde askerinizi tutsaydınız, makineli tüfeklerinizi tutsaydınız; İngiliz, Fransız asker çıkaramayacaktı. İngiliz Fransız kıyıya çıkamayınca, sekiz buçuk aylık kara savaşları olur, 253 bin Mehmetçik şehit olur muydu?” dedi.

    “Yeniden Çanakkale konumuna düşmemek için Çanakkale’yi iyi okumak şart”

    Prof. Dr. Arabacı şöyle devam etti: “Çanakkale’yi kazanan yiğitlerin, şehitlerin, gazilerin ruh iklimini, okumuşların okuması lazım ki ona göre çalışsın, ona göre iyi yetişsin, ilim üretsin, irfan üretsin ki yeniden Çanakkale konumuna düşmeyelim. Aydınlarımız, okumuşlarımız çok iyi olsaydı biz zaten Çanakkale’ye düşmanı getirmezdik. Geldi böyle bir yönetim sistemini uygulamazdık. Alman gavurunu başımıza geçirmezdik.” Arabacı, Sanders’in hatıratında, “Enver bana 3. Ordu komutanlığını teklif etti. Gitmedim. Niye? Ölüm vardı” ifadelerine yer verdiğini hatırlattı.

    Sanders’in Çanakkale’ye niye geldiğini iyi sorgulamak gerektiğini belirten Arabacı, “Alman sizin vatanınız için ölür mü? Amerikalı sizin için ölür mü? Niye ölsün? Onlar vatanlarının davacısı, Alman en üstün Almanya’yı görür. Peki niye askerimizin başına geçirdik o zaman?” dedi.

    “Savunma sistemimizi kendimiz üretmezsek dışarıdan aldıklarımız işe yaramaz”

    Çanakkale şehitlerinin, “Bizim döktüğümüz kan kadar ter dökeceksiniz. Dirsek çürüteceksiniz ve tekrar bu millet Çanakkale’deki gibi bu tür vaziyetlere düşmeyecek” şeklinde vasiyetinin olduğunu kaydeden Arabacı; kendi uçağımızı üretmezsek, tankımızı üretmezsek, yazılımımızı üretmezsek, bağımlı olacağımızı ve dışarıdan almak zorunda kalacağımızı, onların da Çanakkale’de olduğu gibi ihtiyacımızı karşılamayacağını vurguladı.

  • Vali Demirtaş: “Camilerimizin huzur iklimini, toplumun tüm kesimine hissettireceğiz”

    Adana Valisi Mahmut Demirtaş, “Şen Camiler” projesi kapsamında yapılacak etkinliklerle Güney Adana’nın artık suçla, terör olayları ile anılmasının önüne geçeceklerini söyledi.

    Güney Adana Kalkınma Projesi kapsamında, İl Müftülüğü’nce yürütülen ve proje paydaşları İl Milli Eğitim Müdürlüğü, Gençlik Hizmetleri ve Spor İl Müdürlüğü, Seyhan Belediye Başkanlığı, Yüreğir Belediye Başkanlığı, Çukurova Üniversitesi, muhtarlıklar, ilgili sivil toplum kuruluşları olan “Şen Camiler” projesinin açılışı Vali Mahmut Demirtaş’ın kalımıyla gerçekleştirildi.

    Seyhan İlçesi Gülbahçesi Mahallesi’nde bulunan Ebubekir Sıddık Camii’nde düzenlenen “Şen Camiler” projesinin açılışında konuşan İl Müftü Vekili Celalettin Altunkaya, projenin detayları ve amacı hakkında çeşitli bilgiler verirken, bu projeyle Güney Adana bölgesinde, milli ve manevi değerlerin yaygınlaşması, buna bağlı olarak da suç oranlarının azaltılmasının hedeflendiğini söyledi.

    Vali Mahmut Demirtaş ise yaptığı konuşmada, camilerin müminleri aynı çatı altında toplayan, birleştiren, bütünleştiren, Müslümanlar arasında sevgi ve şefkati, toplumsal yardımlaşma ve dayanışmayı sağlamak amacıyla vücuda getirilmiş kurumlar olduğuna dikkat çekti. Vali Demirtaş, “Camiler, İslamiyet’in ortaya çıktığı ilk günden bugüne İslam toplumu için bu işlevini her devirde sürdürmüştür ve sürdürmeye de devam edecektir. Bir hadis-i şerifte peygamberimiz, “Şehirlerde Allah’ın en çok sevdiği yerler mescidlerdir” buyuruyor. Efendimiz Mekke’den Medine’ye hicreti sırasında, daha Medine’ye varmadan Küba Mescidini inşa etmiştir. Medine’de ise ilk iş olarak Mescid-i Nebevi’nin temellerini atmıştır. Mescid-i Nebevi, tabiri caizse bir İslami İlimler Merkezi gibi faaliyet göstermiş; peygamber tedrisinden geçen sahabe, yıldızlar misali dünyayı aydınlatmıştır. İşte bugün tıpkı Mescid-i Nebevi örneğinde olduğu gibi, camilerimizi bu doğrultuda yeniden dizayn etmeliyiz. Başta din görevlilerimiz olmak üzere, toplumun tüm kesimlerinin camilerimize bu nazarla bakmasını yeniden sağlamalıyız. Camilerimizi şehirlerimizin, mahallelerimizin odağına koymalıyız” diye konuştu.

    Güney Adana Kalkınma Projesi kapsamında geliştirilen “Şen Camiler” projesi ile camilerin, yeniden çekim merkezi haline dönüşeceğine inandığını ifade eden Vali Demirtaş şöyle devam etti:

    “Planlanan etkinliklerle Güney Adana’nın artık suçla, terör olayları ile anılmasının önüne geçeceğiz. Camilerimizin huzur iklimini, toplumumuzun tüm kesimlerine hissettireceğiz. Sokakta zamanlarını geçiren gençlerimizi, sokaktan camiye çekecek faaliyetlerle onların olumsuz fiillerden uzaklaşmasını sağlayacağız. Gençlerimizde milli ve manevi değerlerimiz konusunda farkındalık oluşturup onları ödüllendireceğiz. Şehrin güneyinde yer alan camilerle, kuzeyindeki camiler arasında ziyaretler tertipleyerek kardeşlik köprüleri kuracağız. Ve nihayetinde camilerimizi renklendirecek, güzelleştireceğiz. Bu sayede bölgede gülen gözlere, mutlu ailelere ve güven içerisinde yaşayan bir topluma hep birlikte şahit olacağız. Bu vesile ile Güney Adana Kalkınma Projesi kapsamında düzenlenen “Şen Camiler” projemizin Adanamıza hayırlı olmasını diliyorum.”

    Vali Demirtaş’ın konuşmasının ardından, “Şen Camiler” projesinin açılış töreni kapsamında çeşitli etkinlikler gerçekleştirildi.

    Etkinliğe Vali Yardımcısı Mustafa Yavuz, Seyhan Kaymakamı Şenol Bozacıoğlu’da katıldı.